23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2004 SALI 14 Ul\ kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN Dansplatfortnunım ardmdanPalais Des Beaux-Arts tarafuıdan düzen- lenen Türkiye Festivali kapsamında Les Flo- raisons du Botanique ve Bozar Dance' ın or- ganıze ettiğı "ÇağdaşTürk Dans Platformu'' Belçika seyırcısıni Candaş Baş, Mustafa Kaplan & Fiüz Sızanh, Şafak UysaL, Aydın Teker ve Mihran Tomasyan'ın koreografi- leriyle buluşturdu. Belçika, bazı sanatçılar için bir ilktı, dığerleri için değildı. Platfor- mun ayncahğı, Belçika gibı çağdaş dansta iddialı bir ülkede ve ıddialı bır mekânda Türkiye'ye yönelik bir dans programının oluşturulmasıydı. Benım de Tiyatro Festi- vali adına çağnlı olduğum (ama ne yazık ki son anda katılamadığım) platform, 15 ve 16 Ekım 2004 tanhlennde Brüksel'de Le Bo- tanique'de yapıldı. Çağdaş dans alanında olumlu açılımlara zemin hazırlamak için yeni ortamlar yarat- manın gerekliliği kaçınılmaz. Söz konusu olan tabii ki yurtdışından önce bu ortamlan kendi içimizde oluşturabilmek. Çağdaş dans- ta özellikle son yıllarda, dinamik bir yapılan- manın varhğı yadsınamaz. Özveriyle. inanç- la ve inatla maddi ve manevi zorluklar gö- ğüslenerek atılan adımlar göz ardı edıleme- yecek denli sağlam. Ama. şu da bir gerçek ki projelerin kotanlma sürecınde mekândan başlayarak en basit teknık gereksınimler bi- le bir sorunlar yumağı olarak sanatçılann karşısına dikıliveriyor. Soluk almak ve aynı zamanda yararmak sanatçıyı sıkıştınyor. Bu- rada sorgulanması gereken öncelikle bir ül- kenin yaşam, varoluş politikalarında (sade- ce devleti kastetmıyorum) sanata aynlan ye- rin ne olduğu ve ne olması gerektiği... Koşullar-sorgulamalar "TörkDans Platformu"na katılan sanatçı- lann görüşleri de bugün gelinen nokta ve bundan sonra yapılması gerekenlere yönelik göndermeler içeriyor. Çahşmalannı Ankara'da Performans Sa- natları Araştırma ve Proje Laboratuvan ile sürdüren ŞafakUysaL Brüksel'e gelmeden ön- ce bir başka proje kapsamında Anvers'te bu- lunduğunu belırtiyor ve "Bu süre bmıuıca ak- lımdan geçenler arasında gidip geoyonım. Bana en çarpıcı gelen şeylerden bir tanesi kül- rür-sanat alanında faaliyet gösteren kişi ve oluşumlara dair Avrupa'yla yoilanmızın ne kadar ayn oMuğunun farkuıa varmak oldu. Gerekahşkanhklar,gerek hanhazırda yerleş- miş olan kültür ve gerekse sanat/sanatçı de- diğimiz şeye yerleşik kurumJar ve devlet ba- zuıda nasü bir yer ayrıldığma baktığınuzda daha çok yolumuz okluğunu düşünüyorum. Basitçe,ekonomik kaynaklarm daha fazia ol- ması gibi şeylerden çok daha öte, bir sanat ese- ri ortaya koynıak için gerekli olan şartlara Çağdaş Türk Dans Platformu 15-16 Ekim 2004 tarihJerinde Brüksel'de gerçekleştirildi. 3 ^ ağdaş dans alanında özellikle son yıllarda dinamik bir yapılanmanın yaşanmakta olduğu bir gerçek. Özveriyle, inançla ve inatla maddi- manevi zorluklar göğüslenerek atılan adımlar göz ardı edilemeyecek kadar sağlam. Ama, şu da bir gerçek ki projelerin hayata geçirilme sürecinde sanatçılann karşısına dikilen sorunlar yumağı inanılmaz boyutlarda. ihşkin farkmdahk ya da duyarhhğa dair ba- na ciddi anlamda inambnaz gelen koşuDara şahit oldum. Bir gün bir noktada Türkrye'de de bu koşullara erişeceğinıizi ümit etmekten başka bir şey gelmiyor elden, şu aşamada" dı- yor. Sanatçı, bir yandan yurtdışında bu tıp plat- formlara konuk olmanın önemini vurgular- ken öte yandan da Türkiye'de dansçılann da- ha fazla bir araya geldiği, işlerini birbirleriy- le ve seyirciyle paylaştıklan ortamlar yarat- manın önemi üzerinde duruyor. Turks Dansplatform'unda farklı kuşaklar- dan koreograflann bir araya getirilmesinı olumlu bir girişim olarak gözlemlediğini be- lırten Ayduı Teker, "Platfonnun, AB ile iHş- kilerin tuzlandığı bugünlere denk düşmesinin gerek izleykilerin, gerekse festival organiza- törlerinin yoğun ilgisini çektigini düşünüyo- rum''* diyor. "Gösteriden sonra konuşmafir- saa bulduğum bir organizatör, Türldye'de çağdaş dansın bu kadar ileri seviyede olnıa- suıdan çok eüdlendigini dile getirdi. Koreog- raflar yeni davetier akülar. Bence sonuç hem sanatçılar, hem de Tûrkiye'nin yurtdışmda ta- nmmı açısmdan ohımln oMa." Cüçlü seslenlşler Brüksel ve Paris'i şu anda çağdaş dansın başkentleri olarak tanımlayan Çıplak Ayak- lar Kumpaması'nın kuruculanndan Mihran Tomasyan için de böyle bir festivalde iki gü- nün Türk dansçılara aynlması önemliydi. "Bu firsaö çok iyi değerJendirdiginıizi düşü- nüyorum. Seyircfler yıllardır kendi kafala- nnda oluşfurduklan Türkiye imajmın dışm- da bir görünfüyle karşılaşüİar. Şaşırdnar. Bir de şöyle bir durum var: Son ild yıkbr burada birbirine çok benzeyen yaprtlar çıkrjor orta- ya. Birdenbire çağdaş dansa farklı bir pence- reden bakan insanlann çahşmalannı izlemek seyirciyi etkiledL Diğerfesthaflerden teküfler aldık. Âvrupa'nın göbeğinde bir dans platfor- munda bu alanda nerede durduğumuzu gös- terdik. Ama, şu gerçeğin altım da çizmek is- tiyorum: Çağdaş dans ülkemizde ne maddi ne manevi anlamda yeterince destekgörüyor. Artık. bu desteğin lıa\ata geçirihnesinin za- manjgekJJdiyedüşünüyorunT dedıkten son- ra eklıyor: "Tabii bir de olaym potin'k yönü var; dans platformunun çok kritikolan bir dö- nemde. AB taraşmalannın hız kazandıgı bir ortamda gerçekleştirihnesi anlanüV Mustafa Kaplan, koreografisini FiHz Sı- zanh ile birlıkte yaptığı 'SekSek'in çeşıtli or- ganizasyonlardan teklifler aldığını belirtiyor. bu ilginin oraya giden tüm sanatçılara yöne- lik olduğunun altını çizıyor ve Belçikalı sa- natçılann da kahldığı Yuvarlak Masa top- lantısına kısaca değinerek "Türkhe'de bir çağdaş dans sanatçısuun nasd iş yapabildiği, eğitim ve aftyapı. gösteri ve seyirci ilişkisi üze- rine soru-cevap biçiminde konuşuldu" dıyor ve ekliyor: "\erimli geçen bu süreç sonunda Türkrve'deki çağdaş dans sanatçılanyla iş- biıüğini geüştirmenin gerekliliği vurgulandı. Ben şu noktamn üzerinde önemle durmakis- tiyorum: Türkiye"de yeni olan ve dolayısıyla ahyapı, ekononiik destek ve seyirciyle bulu- şamama gibi sorunlaria iç içeyaşayan çağdaş dans alanında çok kuvvetü bir potansiyel ol- duğu bir gerçek. Ümit ediyorum ki yakuı bir gelecekte dans sanatçıian yurt içerisinde de gösteri yerlerini ve seyircflerini bulabilecekler- dir." Candaş Baş. farklı bir açıdan yaklaşıyor ola- ya ve "Festivalin Avrupa'da işlerimizi göste- rebflmek adına çok güzel bir nrsat olduğunu düşünüyorum. Ûstefik bu kadar yürekli, gü- zel işleri bir arada seyrefmek büyük keyifti, en azmdan beraber olmak ve paylaşnıak ye- terdi" dedikten sonra, organizasyona yöne- lik önemli bir eleştiri getınyor gündeme ki bu, genelde var olan ve ilışkilerde hassas dengeler gerektıren yanlış bir yaklaşımın doğru eleştirisi olarak dikkatimi çekiyor. "Bence yapüan bir hata seyirciyi oradaki Türkleri hesaba katarak oluşturmaya çahş- makn. Yurtdışındayaşayan Türkler buriiret- kmHklerie genelde ÜgÛenmiyoıiar. Keşke bu- nun tersi gerçekleşseydi de ilgilensokrdi, ama sırfTürkleriLeBotanique'eçekmekiçingös- terflerin ardmdan \erilen resepsiyonda bile bir DJ'nin süreldi Türk pop müziği çalmasnu ya- dn-gadını. Vanhş ve amacuıa ulaşmayan bir tavınh bu~. Yine de, işlerimizi sergilemek adı- na önünıüze yeni kapdar açıldı, yeni tekhfler afandı, önemlî sanatçılaıia tanıştik. görüşleri- ni dinkdik. Sonuçta, hepimiz adına \ erinıli bir buluşma oldu dans platformu." HADt ÇAMAN Evet, gerçek bir beydı. Istanbul beyefen- disi, Bay Gelenbe... Gittikçe azalan. yok olan. kaçan Istan- bullulara yıllarca hizmet sundu. Hele Ka- dıköylülere. Hıç terk etmedi o güzel kövü- nü. Onlara her yıl. her sezon, kendi çizgi- sine uygun oyunlar sundu, hiç es vermeden. Her özel tiyatro gibi sıkıntıh günler geçir- mesine rağmen bir tek gün hissettirmedı Kadıköylüsüne. Yıllarca salon sorumluluğu taşıdı. Ilk sa- lonu elinden ahnıp yıkılınca. Kenan Evren Lisesi'nin salonunu alıp onardı. tiyatro sa- lonuna dönüştürdü. İkı yıl sonra orası da elin- den alınınca Kadıköy Beledıyesı'ne aıt Ba- nş Manço ve Halis Kurtça kültür merkez- lerinde sürdürdü oyunlannı. Aynca Hasanpaşa'da bir mekân kıralayıp yıllarca kurs %erdi, onlarca genç insana ho- calık yaptı. Amansız hastalığına rağmen son on beş gününe kadar o çocuklannı yal- nız bırakmadı. Otuz yıl perde açtı Bizim mesleğimizin en verimli, en bere- ketli yanı usta-çırak ilişkisidir..Tevfik Ho- ca. Şehir Tiyatrolan'nda başladığı oyuncu- luk yaşamının ilk yıllannda en büyük usta- larla, Vasfı Rıza lar. Behzat Butak lar, Be- dia Muvahhifler, Reşit Baran'lar, Şazhe Moral'larla göz göze, nefes nefese günler yaşadı. Ne öğrendiyse onlardan öğrendi; sonra uzun süre Gazanfer Ozcan-Gönül Ül- kü ustalanyla aynı sahneyi bölüşrü. Tüm hocalanndan topladığı birikimiyle kendi ti- yatrosunu açtı ve otuz yıl kapatmadı, gö- zünü kapayana kadar... Tevfik Ağabey gözünü kapamış olabi- lır. ama Gelenbe'nin gözü, perdesi asla kapanmayacak bana kalu^a. Çünkü sevgi- li eşi Sevim Gelenbe ve yetenekli oğlu Ar- km Gelenbe, Gelenbe adını yaşatacaklar- dır, ben buna inanıyorum. Sevgili hoca, sev- gilı dost. o kapadığın gözün arkada kal- masın. Biz seni seven dostlann da geride kalan Gelenbe'lerin yanında oluruz, bunu bıl... Ama sizler, uçup uçup gökyüzüne kaçan yıldızlar lütfen her an, her gece gözleyin bizleri. Zaman zaman yağıverin oralardan üstümüze üstümüze, ki güç verin, moral ve- nn, bizleri ışıksız bırakmayın. Güle güle, Gidenbey! Sevgili Gelenbe... Sevgüi Katilim adh oyunda Tevfik Gelenbe. Cumhuriyet kitap kulübü İMZA GÜNÜ 26 Ekim Salı Meriç Velidedeoğlu 16.00 - 17.00 Tüyap 23. İstanbul Kitap Fuarı - Beylikdüzü 4. Salon Stand No: 301 Cumhuriyet kitap kulübü PANEL 26 Ekim Salı Konu: H. V. Velidedoğlu 100. Yaşında Konuşmaalar: Meriç Velidedoğlu Şükrart Soner Server Tanilli 17.15- 18.15 Tüyap 23. İstanbul Kitap Fuarı - Beylikdüzü 4. Salon Stand No: 301 Cumhuriyet kitap kulübü İMZA GÜNÜ 27 Ekim Çarşamba Coşkun Özdemir Işıl Özgentürk 15.00 - 16.30 17.00- 18.30 Tüyap 23. İstanbul Kitap Fuarı - Beylikdüzü 4. Salon Stand No: 301 Usta sanatçı yaşamı boyunca güçlüklerle boğuştu GidenbeyBay Gelenbe YAZIODASI SELİM İLERİ 'Samanyolu'nda İstanbul (2) Samanyolu önce, her zamanki gibi, tefrika edilir. Sonra kitap halinde basılır. Birdenbire büyük ilgi dev- şirir. Bu ilginin bire bir tanıklanndanım. Annem, yaz ge- celerinde, benim bir türlü göremediğim Samanyo- lu'nu adeta görerek, kim bilir kaç kez, "Kerime Na- dir'iA) bir romanı vardır, Samanyolu. Ablana hami- leyken okumuştum, tesirinden bir türlü kurtulama- mıştım, "derdi. Samanyolu'ndan bende de büyük sahneler yaşa- yadurmuştur. Büyük sahneler mi? Ne önemi var... Romanın ba- zı sahneleri hep varlığını korudu. Hemen ilk satırlar: Bır sonbahar akşamıdır. Istan- bul'da. herhalde Istanbul'da. Gün batmak üzere, kı- zıllık. Ama bu aynntılardan çok, "yoğurtçunun se- si." "Bütün sesler dinmışti", diye yazıyor Kerime Na- dir. "Yalnız uzakta, mahalleler arasında dolaşan yo- ğurtçunun sesi tekdüze yankılarta bu yorgun akşa- mı adeta sarsıyor, ruha hüzün doldurarak uzayıp gi- diyordu." Hangi mahallelerdi? Her nedense, Kadıköyü, ço- cukluğum, Bahariye Caddesi, ara sokaklardan çıkan yoğurtçu. Oysa romancı, koruluktan, "böğürtlen kümbeti"nden söz açıyor. Çocukluğumun semtle- rinde koruluk daha uzaklardaydı. Romanda. Zülalle Nejat'ın macerası yalıda baş- lar. Yalının da nerede olduğu belirtilmemiştir. Ne var ki bu yalıda Zülal nişanlanacak; Nejat, karşılıksız aş- kı için o nişan gecesi acı çekecektir. Genç adam bahçeye kaçar. Mehtapsız, yıldızlı bir gece. Yapraklardan "hafif bir rüzgâr" geçiyormuş. Deniz daigasız, çırpıntısızmış. Yalının pencerelerin- den vuran ışıklar, sahili yer yer aydınlatır. Karşı kıyıda yanan ışıklar, denize yansıyor, yansı- lar denizde kıpırdasıyormuş... Samanyolu'nda İstanbul sonra birdenbire ikinci planda kalır. Olaylar, entrikalar öne geçer. Ta ki, Zü- iaJ mutsuz evlıliğinde yıkık düşsün. Bir kış günü, Ne- jat'a Heybeliada'ya gitmek istediğini söyleyecektir Sanatoryumda hasta bir arkadaşını ziyarete. Karaköy'den "hastaya götürmek için bazı şeyler" satın alınır. Vapur, şaşırtıcı ama, o karlı kış günü eni- konu kalabalıktır. Heybeli'de inenlerin hemen hepsi sanatoryum ziyaretçileridir. Iskelede arabalar beklemektedir. Vapur yolculan doğru arabalara koşar. Arabacılar kamçı şaklatır Çamlıklara yol alınır. Zülal'le Nejat'ın bindiği arabanın yanları açıktır. Rüzgâr ve kar döver, gözleri yaşartır. Sonra, sanatoryumdaki yürek yakıcı sahne... Zü- lal ve Nejat. yine kalabalık bir vapurla Karaköy'e dö- nerler. Iskelede Boğaziçi vapurunu beklerler YaJının Boğaziçi'nde otduöunu ancak böyle öğreniriz. SamanyolundaTstanbul'a ilişkin başkaca pek bir aynntı yoktur. Bununla biriikte, roman, buram buram, geçmiş zaman Istanbul'u kokar. Türk sinemasını sevenlerin anımsayacağı gibi, eser filme de alınmıştır. 1959 yılının ilkyazında Neri- man Köksal, Kerime Nadir'e telefon eder Pesen Fılm adına bir ricası vardır: Yapımcı ve yönetmen Nev- zat Pesen, Samanyolu'nu beyazperdeye aktarmak istemektedir. Kerime Nadir senaryoyu yazmaya baş- lar. Başrollerde Belgin Doruk'la Göksel Arsoy oy- nayacaktır. ilk çevrim büyük başan sağlar. Aradan yıllar ge- çecek, eser ikinci kez filme alınacaktır. Bu kez baş- rollerde Hütya Koçyiğit le Ediz Hun. İkinci çevrim ilkinden de etkili olur; "Samanyolu" şarkısı dünya çapında ünlenir. O günlerden anımsadıklanm: Borçlannı ödeye- memeyı onuruna yediremeyerek canına kıyan Nev- zat Pesen. Büyük bir yalnızlık içinde ölümü bekle- miş sevgili, biricik Belgin Hanım. Kerime Nadir'in soyleyişiyle, "görkemli güzelliğini" hiçfarketmemiş gibi yaşadıktan sonra, olanca alçakgönüllülüğüyle aramızdan aynlmış Neriman Köksal. Onlann da öy- külori Samanyolu'nun binlerce yıldızıyla sanmaş do- laş... öneriler: Kitap/Ayartma, NadineGordimer.SeçkinSelvi'nin çevinsi, Can Yayınlan, 2004. (özellikle Seçkin Sel- vi'nin 'Türkçe' çevirisi için...) Okan Universitesi etkinlikleri • Kültür Servisi - Okan Cniversitesi'nde her çarşamba gerçekleştırilecek toplantılarda iş, ekonomi, sanat \e spor dünyasından ısimler bir araya gelecek. İlk semıner. Hollanda'da yaşayan, Türk Yazar Murat Tuncel'in. "Avrupa'da Türk Olmak ve Aydın Olmak" konulu başlığıyla yann saat 15.00'te düzenlenecek. Yazın yaşamını Hollanda'da sürdüren Murat Tuncel, Hollanda Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir temel eğitim okulunda anadılı derslen ve Rotterdam Konsen'atuvan'nda Türk dili ve edebiyatı dersleri veriyor. Roman ve öyküde birçok ödüller alan yazar, son olarak, yayımlanmamış üç öyküsüyle 2000 yılı Orhan Kemal Öykü Ödülü'nü 'almıştı. (0 216 325 48 18) Cumhuriyet kitap kulübü MERİÇ VELİDEDEOĞLU Laiklikten - Şeriata mı? Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-Istanbul Tel:(0212) 514 01 96
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear