25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 i EKİM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JCJJVVf J^İ v J İ V L l ekonomi(a cumhuriyet.com.tr 13 Zam, BaşbakanJık Müsteşan maaşını 256 milyon, en düşük memur maaşını ise 59 milyon 500 bin lira yükseltti AKP ücret eşitsizliğini artürdı• Kamu-Sen'inyaptığı kesaplamaya göre, AKP ıktidan döneminde ücret eşitsizliği dennleştı. Buna göre; 2005 yılı için yapılan zam, Başbakanlık Müsteşan maaşını yaklaşık 256 milyon lira arttırırken en düşük memur nıaaşındaki artış ise sadece 59 milyon 500 bin lira oldu. ANKARA (CumhuriyetBürosu) - Türkiye Kamu-Sen, AKP hüküme- tinın memurlar arasındaki ücret eşit- sizliğini arttırdığını hesapladı. Buna göre, 2005 ıçın yapılan zam, Başba- kanlık Müsteşan maaşını yaklaşık 256 milyon lira arttırırken en düşük memur maaşındaki artış ise sadece 59 milyon 500 bin lirada kaldı. Kamu-Sen'den yapılan yazılı açıklamada, hükümetin Uzlaştırma Kurulu kararlannı uygulamaması eleştirilerek "Yanhşyöntemlerle fa- KESK Ankara Subeler Platformu'ndan hükümete protesto Hükümetin memur maaşlanna ortalama yüzde 10.7 oranında yaptığı zam, sendikalann tepkisini arttınyor. KESK Ankara Şubeler Platformu üyeleri, TBMM Dikmen Kapısı önünde toplanarak 2005 bütçesini protesto ettı. "Kira yardnnı 221 milyon Hra olsun"1 . "Sadaka değfl, insanca yaşamak istiyoruz" dövizleri taşıyan çahşanlar, "AKP, halka hesap verecek" sloganlan attı. KESK Dönem Sözcüsü Ozgûr Bozdoğan, yaptığı basın açıklamasuıda, IMF gözetiminde hazırlanmakla suçladığı bütçenin yoksullar, memurlar, işçiler ve emeklileri yok saydığını kaydetti. "GeHrler yoksul halktan toplanacak ve sermayeve aktanlacak" diyen Bozdoğan, 2005 bütçesinin de öncekiler gibi politik tercih ve kaygılarla hazırlandığı eleştirisini yöneltti. Bozdoğan, rantiyenin vergilendirilmesi, dolaylı vergilerin düşürülmesi, kayıt dışı ekonominin kayıt altına ahnması, yolsuzlukla etkin mücadele yapılması, faiz ödemelerinin uzun vadeye yayılması ve istihdaırun arttınlması gerektiğini söyledi. turanın her seferindedar ve sabitge- tirtiye kesüdiğj ülkemizde kamu ça- hşanlan adeta günah keçisi ilan edi- lerek önüne işsizlik ve ekonomik programlar konulmuştur" denildi. Yürütülen toplugörüşmelerde yük- sek ve düşük maaş alan memurlar arasındaki maaş farkını kapatmak ıçın çalışıldığı anımsatılan açıkla- mada, ancak bunun başanlamadığı kaydedildi. 2003 yıhnın aralık ayında 2 mil- yar 797 milyon lira maaş alan 1 'in- ci derecenin 4'üncü kademesindeki Başbakanlık Müsteşan'nın, halen 3 milyar 143 milyon lira aldığı belir- tilerek yapılan zammın ardından bu maaşın 2005 sonunda 3 milyar 399 milyon liraya çıkacağı kaydedildi. AKP iktidan döneminde en yüksek ücret alan memur maaşına yapılan zam tutannın 602 milyon lira düze- yinde gerçekleştiği vurgulandı. 2003 yılının aralık aymda 428 milyon 100 bin lira ücret alan en dü- şük dereceli memurun bugünkü ma- aşının 481 milyon 400 bın lira oldu- ğu belirtilerek yapılacak zamla bir- likte bu maaşın 2005 sonunda 540 milyon 901 bin liraya çıkacağı vur- gulandı. Böylece 2003 yılından bu yana en düşük ücret alan memura yapılan zammın 112 milyon 800 bin lira olacağına işaret edildi. Açıkla- mada, "AKP iktidannda en yüksek ücret alan memura, en düşük ücret- le çabşan memura verilenin 53 kaü fazla zam verilecek" denildi. 2003 sonunda en düşük ücret alan memurla en yüksek ücretli memur arasında 2 milyar 369 milyon lira olan farkın. 2004 ve 2005 yıllann- da uygulanan "adaletsiz" artışlar so- nucunda 2 milyar 859 milyon liraya yükseldiğine dikkat çekildi. 2005 yılı için verilen zammın Başbakanlık Müsteşan'nın maaşına yansıması yaklaşık 256 milyon lira olurken en düşük ücretle çalışan memura yansunasınuı ise 59 mil- yon 500 bin lira olduğuna işaret edilen açıklamada. "Her nrsatta adaietten bah&eden iktidann adalet anlavtşı ve bu adaleti dağrtış şekH de ortaya çıkmaktadır" denildi. TARİŞ'ten zeytinde ortak tavır çağrısı • İZ\ÜR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - TARİŞ Zeytin ve Zeytınyağı Birlıği Başkanı CahitÇetın, "varyıh'nda sektörel tavır konuhnası gerektiğini belirterek üreticiye kilogram başına 600 bin lira prim verilmesıni istedi. En büyük üretici konumundaki tspanya'da yok yılı yaşandığını anımsatan Çetin. bunun fiyatlan yukan çekeceğini dile getirerek İ bunu gören ttalyan tüccarlann ' Türkiye'ye yöneldığini belirtti. Türkiye'nin elindeki ürünü değerlendirebihnesi için i ihracatta acele etmemesi .; gerektiğini belirten Çetin, ! "Üreticinin bu durum ? karşısında dayanma gücünü artırmak için prim kaçınılmaz" | dedi. ; Tanmsal krediye çiftçi akını \ • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ziraat Bankası'nın • çiftçilere kullandırdığı tanmsal ' kredilerin tutan hazıran ayı sonu itibanyla 844 tnlyon liraya : ulaştı. Geçen yılın aynı ] dönemine göre tanmsal kredi ' kullanımındaki artış yüzde 305.8 düzeyinde gerçekleşti. : Tanmsal kredi kullanımınnı bu , yılın sonunda 1.2 katrilyon lira j düzeyinde olması bekleniyor. Bor yatınmlan yeniden başlıyor • ANKARA (AA) - Fınansman yetersizliği nedeni ile bir süreden bu yana dondurulan bor i yatınmlanna yeniden hız , veriliyor. Eti Maden tşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün, i Bandırma'da kurulacak yılda 1.000 ton kapasitelı boroksit « üretim tesisi için DPT'den j harcama yetkisi aldığı öğrenildi. , Aynca ikınci bır bor yatınmı olarak Bandırma Sodyum , Perborat tesisi tevsi projesinin • yatırun programında uygulama projesi olarak yer alabilmesi j konusunda da DPT görüşmelere hız verdi. Sümer, Çin'de halı magazası açacak i • ANKARA (AA)-Sümer ! Halı, Çin' in başkenti Pekin'de Sümer Halı adıyla mağaza açüması konusunda ön anlaşmaya vardı. Sümer Halı Genel Müdürü Fahrettin Kayıpmaz, Çin'de markalı { ürünleri tercih eden zengin bir ; kesim olduğuna dikkat çekerek Türk geleneksel kültürünü yansıtan ve markalı olması bakımından taklit edilemeyecek i Hereke halılanyla Çin pazanna iddialı olarak gireceklerini söyledi. Bisse Gömlek'in sahibi Kefeli: Fahiş fiyata satılan ithal ürüne sözde büyük indirim yapılıyor Tekstflde Cin aldattnacasıLEYLAÇEVİK Türkiye'nin ihracatta loko- motif sektörü olan tekstilde son aylardaki gerileme endi- şe yaratırken iç pazarda da Uzakdoğu ürünleri yüzünden bir kargaşa yaşanıyor. Bisse Gömlek'in yaratıcısı Kefeli Giyim Sanayi Yöne- tim Kurulu Başkanı tbrahim Kefeii, Çin'den ithal edilen menşei behrsız üriinlerin iç pazarda çok yüksek fiyatla satıldığını ve bu şişirilmiş fi- yatlar üzerinden yapılan "büyük in- dirimlerle" ise tü- keticının kandınl- dığını söyledi. Söz konusu üriinlerin fiyatlandırmasının sağ taranna bir sıfir eklenerek yapıldı- ğına dikkat çeken Kefeli, "Daha sezon ortasındavken vüzde ürünlerin beden numarası ve- ya marka etiketinin altına menşeinin yazıhnası zorun- luluğunun getirilmesi öneri- sinde bulunduğunu ifade eden Kefeli, Devlet Bakanı Tüzmen'den müjde aldığını, ancak tedbir için biraz geç ka- lındığını belirtti. Yönetici yetiştiriyor Çalışma hayatına küçük bir atölye ile başladığını anlatan Kefeli, 1991 yılında kendi markasıyla (Bisse) ihracat yapan ilk firma ol- duklannı kaydetti. 2004'temağaza- cılığa ağırlık ver- diklerini belirten Kefeli, "Bisse ma- ğazalanm.birerke- ğin ihtiyaç duydu- ğu her şe>i bulabüe- ceği şekflde düzen- - " I. 0%9-İ 80'e varan indhimler yapıh- yor. Tüketici de çok değerS bir mah ucuza aldım sanıyor. Bi- zim yapoğunız yüzde 30'hık indirinıleri isebeğenmiyor. Pi- yasada bir kargaşa yaranh- yor" dedı. Mafyalaşma uyang Bu şekilde çalışan çok sa- yıda firma bulunduğunu dıle getiren Kefeli, "Burada bü- yük bir rant var ve bu ranu paylaşan bir ldtle var. Ben bu rant gruplannın mafyalaş- masından korkuyoranT dı- ye konuştu. Kendısinin, ithal tbrahim Kefefi tiyonız. Takun dbise, ceket, triko, penye, çorap, kol düğmesi gibi ürün- İeri de portföyümüze ekledik. Önümüzdeki yazdan itibaren butik ürünler de sunacağtz" diye konuştu. Çalışanlannı üniversite mezunlanndan seçtiklerinı kaydeden Kefeli, yurtdışında açacaklan yeni mağazalara yönetici adaylan yetiştirmeyi amaçladıklannı dile getirdi. Yılda 700 bin gömlek üreten Bisse, bunun yüzde 50'sini, Ingiltere, Bel- Çİka, Fransa, Iran, Rusya, Ar- janrin'in de aralannda bulun- duğu pek çok ülkeye ihraç ediyor. h 1 ' 11 tş merkezinin açılmasının üzerinden vülar geçmesine karşın sorunlan çözülemedi; taşman- lar şikâyetçi, taşuunası öngörülen esnaf da merkeze taşınnuyor. PERPA çürütülüyor FATMA AKDAĞ/CİHAN ORUÇOĞLU PERPA lş Merkezi'nin açıhnasuun üze- rinden yıllar geçmesine karşın sorunlan çözülemedi; taşınanlar şikâyetçi, taşuuna- sı öngörülen esnaf da merkeze gelmek is- temedığini belırtiyor. PERPA esnafından Sedat Peçenek. mer- kezin sorunlannın ancak uzman kişilerin çalışmalan ile sona ereceğini vurgulaya- rak "Belediye bu hatta tramvay çekebinr. En önemlisi de reklam ve promosyonla il- gUi çahşmalar yapabUir" derken Önder Ceyhan da B blokun terk edilmiş durum- da olduğunu söylüyor. PERPA Halkla Iliş- kiler Müdürü Omer Pesen ise iş merkezi- nin yüzde 70 doluluk oranı olduğunu sa- vundu. Perşembepazan esnafından AzizAlpak. PERPA'dan ancak bir adliye olabileceği- nı belirterek alt katlann güneşsiz ve hava- sız olmasından yakmıyor. Galata Perşembepazan Sanayici ve îşa- damlan Derneği (GAPSİAD) Başkanı Celal RamazanoğuDan ise kendileri için PERPA konusunun kapandığuu vurgula- dı. PERPA Ticaret Merkezi'nin hak etti- ği yere gehnesi için çalışan PERPA esna- findan yüksek mühendis Mehmet AH Si- vashoğlu, son olarak "Bir Kooperatifın Anatomisi (PERPA)" adıyla iş merkezini kitaplaştırdı. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK v Her Derde Deva' Avrupa Türkiye'nin üyeliğıyle ilgili AB Komisyonu Rapo- ru'nun 6 Ekim'de açıklanmasından sonra da olum- suzluklar yaşanıyor; yanlışlar yapılıyor. Bunların ba- şında, ülkeyi yönetenlerin, kendilerinin çözemediği; çözmekte yetersiz kaldıkları kimi önemli sorunlan, Avrupa'ya havale etme çabası geliyor. AB ile görüşmelerın hedefi hiç kuşkusuz ülkenin tam üyeliğıdir. Ancak bazı bakanlann görüşmelerden özel beklentileri olduğu anlaşılıyor. Dışişleri Bakanı, türban sorununun bu yoldan çözüme kavuşacağı müjdesini veriyor; bu süreçte türban yasağı kalka- caktır, diyor. Üstelik bu sözler, AB'nin türban konu- sunda en duyarlı üyesi olan Fransa'nın Tün<iye'nin üyeliğine ısraıia karşı çıktığı, konuyu halkoylaması- na taşıyacağını açıkladığı günlerde söylenıyor. Ve üstelik AlHM'nın üniversıtelerin türban yasağı koy- masını haklı bulan kararının uygulanmaya konulma- sından sonra bu konuda hükümet ısrarcı olabiliyor. Eğitimin sorunlarını çözmesi gerekırken kendisi her gün bır sorun yaratan Milli Eğıtim Bakanı da eği- timde yapamadıklarını AB gönjşmeleriyte elde ede- ceğini sanıyor. YÖK, ÖSYM ve meslek okullan ko- nusunda istediğı düzenlemeterin görüşmelersırasın- da yapılacağını öne sürüyor. Oyle görülüyor kı, hükümet bir bütün olarak, tam üyeliğe giden görüşmeler dönemini kendi çözüm- süzlüklerine çözüm arayış alanı olarak değertendı- recektir. Üyelik görüşmeleri başlamadan yanlış yapılıyor. önce, görüşmelerin hiç de kolay olmayacağı bi- liniyor. Türkiye'den açıkça istenen çok şey varsa da çoğunun sınırlan kesin biçimde saptanmış değil, ne- rede başlayıp nerede sona erecekleri belirsızdir. Da- ha da kötüsü, AB tarafının şimdilik gündeme getir- mediğı bir dizikonununda görüşmeler sürecinde or- taya atılacağına kesin gözüyle bakılıyor. Kısaca, bi- linen ve henüz bilinmeyen ıçeriğiyle Türkiye'nin çok ağır bir ev ödevı var. Ikıncisi, Türkiye'yi yönetenleryıllardır, ekonomik ve siyasal köklü sorunlara çözüm üretemıyor. Ekono- minin yönetimi esas olarak IMF'ye bırakılmış bulu- nuyor. Iki yıl boyunca onca yoğun ısteme karşın do- kunulmazlık, yolsuzlukla savaşım konusunda adım atılmıyor; tersine bu hükümet tarafından Kamu Iha- lesi Yasası'nda yolsuzluklara kapı aralayacak delik- leraçılmış bulunuyor; ekonomide kayıt dışılık sürü- yor. Siyasal partiler ve seçim yasaları değiştirilerek demokrasınin derinleştırilmesinin kanallan açılamı- yor; sendikal ve sosyal hakların yasal ve kurumsal açılardan daha ilen aşamalara taşınması sağlanamı- yor. Kırsal kesimin, köylülüğün her yönüyle yapısal dönüşümü birtüriü sağlanamıyor. Yıllardır, eğıtim ve sağlık gibi temel kamu hizmetlennde sağlıklı bir iyi- leştirmenin ulusal politikaları yapılamıyor; araştırma, geliştirme ve teknolojik yenilenmede ekonomi de toplum da yerinde sayıyor. Teknolojik yenilikte diğer ülkeler hızla ılerlediğınden giderek geri düşüyor. Üçüncüsü, görtJşmelerinden başlayarak AB üye- liği sürecı, ikide bir, siyasetçilenn Islamcı özlemleri- nin, acaba olabılir mi türünden bir yoklama alanı ya- pılamaz; yapılmamalıdır. Türkiye'yi AB ile yakınlaş- tıran ve üyeliğin gerçekleşmesıni sağlayacak olan ana etken Cumhuriyet Aydınlanması'nın altyapısıdır; onunla sağlanan çağdaş hukuk devleti anlayışı, la- ik eğitım; kadın-erkek eşitliğidır. Zinadan türbana, oradan imam hatibe uzanan dınsel özlemlerin AB eliyle çözümünü istemek, görüşmeleri kaçınılmaz olarak çıkmaza sokabileceğinden yapılabilecek en büyük siyasal yanlış olur. Türkiye'yi yönetenlerin görevi ülkenin sorunlannı çözüme kavuşturacaklannı kanıtlamaktır. Eğer hü- kümet edenler sorunlara çözüm bulacak yerde bun- ların çözümünü Avrupa'ya havale etmeye kalkartar- sa, kendi varlık nedenleri ortadan kalkar. Daha da önemlisi, AB üyeleri, haklı olarak, aslında çok sorun- lu bulduğu Türkiye'nin yeni sorunlannı da çözmek istemeyeceğinden görüşmeler çok daha zor yürür; giderek sonucun başarısız olması kaçınılmaz olur. Böyle bır yanlışa düşülmemelidir. Her derde deva Avrupa beklentisi, yalnız ülkeyi yö- netenlerin becerıksizliğini değil, ülkenin geleceğini tehlikeye atabilecek bir düzeye taşınmamalı; böyle bir büyük yanlışa düşülmemelidir. Düzeltme: Geçen haftaki yazımın başlığı "Boğa Sırtında" olacaktı; teknik bir anzadan dolayı "Pet- rol, Dolar ve Piyasa" olarakçıkmıştır. Düzeftirim. yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@ tr.net Geçen hafta tamamlanan, Bush ve Kerry arasındaki tartışmalar, beklentilerin aksine, ABD seçimlerini siyasi içerikleri açısından her zaman küçümseyen Avru- palı yorumcuların bile teslim ettiği gibi "yüksek düzeyli, iki adamın tarzlan, dü- şünceleri arasındaki farklan görebilmek açısından çok faydalı oldu" (Le Monde, 14/10/2004). Buna rağmen, seçimlere iki hafta kala hâlâ sonuçlar üzerine anlamlı bir öngörüde bulunmak olanaklı değil. Ama bu, 2 Kasım sabahı uyandığımızda bizi bekliyor olacak olan dünya üzerine birfik- rimiz olmadığı anlamına gelmiyor. Adaylar ba$a baş Tartışmalar başlamadan önce, karnu- oyu yoklamalan, seçmenlerin yüzde 53'ünün Bush'u, yüzde 39'unun da Ker- ry'i tercih ettiğini gösteriyordu (The Eco- nomist, 14/10/2004). Kerry'nin seçim kampanyasının, David Ignatius'un deyi- miyle bır yere gittiği yoktu (Washington post 15/09/2004). Bush, yüz binlerce do- lariık saldırgan bir kampanyayla seçme- ni Kerry'nin "omurgasız"', "politikasız", "oportünist", derinliği olmayan "birçizgi film karakteri" gibi bir politikacı olduğu- na inandırmaya başlamıştı. Ancak Was- hington Post'un bir başka yorumcusu Dana Milibank'ın dikkat çektiği gibi bu "büyük başan", Bush'a pahalıya patladı. Tartışmalar başlayınca, seçmen karşısın- da çok farklı bir Kerry buldu. Kerry, bilgi- li, sistemli açık ve kesin konuşmasıyla her konuda bir "plan" önermesiyle ne yaptı- ğını bilen, güçlü bir siyasetçi izlenimi bı- raktı. Tartışmalarda Kerry, Bush'a "öldûrûcü bir darbe" vuramadı ama tartışmalar bit- tiğinde, Bush ile arasındaki farkı kapattı. "Ana akım" muhafazakâriarın düşünce dergısi The New Republic'in editörierin- Seçimlere İki Hafta Kala den Noam Schiereber, son tartışmanın ertesinde "Kerry'nin kazanma şansının yüksek olduğuna inanmıyordum. Kerry öne geçse bile, nasıl olsa Rove takımı (Bush'un kampanya yöneticisi E.Y.j son anda pis bir oyunla işi bitirir diye düşü- nüyordum. Bu yine olabilir, ama artık, dün geceden sonra fark etmez. Kerry ke- sin olarak kazandı. Bush bundan sonra nasıl toparlanır bilemiyorum" (14/09/2004) diye yazacaktı. Büyük bellrstzHk Evet artık, The New York Ti- mes'ın vurguladığı gibi, "her şey olabilir." "Adaylann kaderi hem olaylann hem de birbirierinin elin- de. Herhangi bir değiş- /cen"(15/10) seçimlerin sonuçlan- nı belirleyebilir. Kısacası, seçim kampanyası hâlâ belirgin bir so- nuca işaret etmiyor. Ancak bu be- lirsizliğin tek nedeni adaylann ba- şa baş bir duruma gelmiş olması değil. Başka etkenler de var. Ör- neğin kampanya o kadar sert geçti ki kısa sürede tarafsızların sayısı iyice azaldı. Ikincisi bu kez üçüncü aday Ralph Nader'in et- kisi çok az, hem de seçmenin pro- fili değişmiş. Artık salt solculardan oluş- muyor. Nihayet her iki partinin de çaba- sıyla bu kez çok sayıda yeni seçmen ka- yıt edildi. Bu yeni kayıt süreci, seçim son- rası bir belirsizliğin borsa üzerinde şok yaratacağını savunan mali danışman, Doug Gillesbie'nin işaret ettiği gibi ("StocKs and the coming electoral cha- os"- Hisse senetleri ve yaklaşan seçim kaosu", 14/09/2004, www.gillespierese- arch.com), oy sayımında yaygın yolsuz- luk olasılığı yaratıyor. 2000 seçimlerinde Cumhuriyetçi partinin. birçok yerde si- yahlan seçime sokmamak için yaptığı hi- leleri cuma günü Paul Krugman. New York Times'daki köşesinde bır kez daha gözler önüne serdi (15/10) Tarihe bakarsak.. Andaki belirsizlikler karşısında tarihsel eğilimler de bu kez pek yardımcı olamı- yor. örneğin, geçmişte, kamuoyu yokla- malarında seçimlerden önce yüzde 50'nin üzerine çıkamayan iktidardaki adaylar hep kaybetmişler. Çünkü son ana kadar bekleyen kararsızlar, tercihlerini başkandan değil rakibinden yana kulla- nıyoriar. Buna karşılık, savaş ortammda seçime giden başkanlar her zaman kaza- nıyoriar. Başkan Bush'un birinci gelene- ğe göre kaybetmesi, ikinci geleneğe gö- re de kazanması gerekiyor. Peki, daha yapısal bir düzeyden, hâkim sermaye gruplarının tercihi açısından baksak, be- lirsizliğı azaltacak birveri bulmak olanak- lı mı? Finansal araştırma/medya şirketi Bloomberg'in yorumcularından John Dorfman'ın aktardığına göre, geçmişte yapılan 26 başkanlık seçiminin 24'ünde, seçimlerden önceki iki haftada borsa yükselmişse, iktidardaki aday düşmüşse rakibi kazanmış. Dorfman ekliyor: Eğer özellikle kimya, petrol ve savunma şir- ketlerinin hisse senetlerinde birzayıflama olursa borsa, Bush'un kaybetmesini bek- liyor anlamına gelecek. Borsa bir süredir geriliyor, böyle devam ederse Bush kay- bedecek demektir. (14/10/2004) 2 Kasım sabahı "2 Kasım sabahı nasıl bir dünya- ya gözlerimizi açacağız" sorusuna gelince, bunun cevabını, tartışmala- nnda, yalnızca söylenenlere değil söylenmeyenlere de bakarak bula- bıliriz. Ancak ben, ekonomi, sosyal haklar, iç güvenlik (demokrasi), dini inançlar ve eşcinsellerin haklan gibi konular çok ilginç olmalarına rağ- men, öncelikle Amerikalılan ilgilen- diren konulan bir kenara bırakıp bi- zi yakından ilgilendiren savaş ve Or- tadoğu üzerinde duracağım. Kerry'nin bu konulardaki duruşuyla il- gilı sanırım, öncelikle iki şey söylenebilir. Bınncisı, Stratfor'un editörü George Fri- edman'ın da işaret ettiği gibi "savaş stra- tejisi açısından Bush ve Kerry arasında esaslı bir fark yok" (12/04/2004). Kerry Bush'un "teröre karşı savaş" dediği şe- ye deyam edecek ve Irak'ı terk etmeye- cek. Üstelik Kerry, muhafazakâr (Siyo- nist) yazar William Saphire'in de vurgu- ladığı gıbı, kampanya boyunca, Bush'tan daha "şahin" olduöunu kanıtlamaya ça- lışmamış mıydı? Omeğin Kerry'ye göre savaş hatahydı ama sonuna kadar gıdi- lecekti. Felluce gibi kentlerden geri çekil- mek teröristlere yanlış mesaj verirdi; Irak'ta seçimlere uygun ortam yoktu. Da- vid Ignatius'in Lübnan gazetesi Daily Star'daki yorumunda vurguladığı gibi "Bush ve Kerry heralanda ayn düştüler, savaş harcamalan hariç!" (13/10/3004). Zaten birçok emekli general de Kerry'i destekliyordu. Ikıncisi, Kerry ABD'nin Av- rupa'yla ittifakını tamir edecek, savaşın yükünü paylaşmanın yolunu bulacaktı. Ama Amerika'nın, engelleyici vuruş hak- kından taviz vermesi mümkün değildi. Ortadoğu konusuna gelince, bence iki noktaönemliydi: Birincisi, Kerry, Bush'tan farklı olarak, bölgeyi demokratikleştirmek için askeri müdahaleden yana olmadığı- nı vurguladı. Bu, Büyük Ortadoğu Pro- jesi'nin "demokratikleştirme"ambalajını çıkarlarına uygun bularak "satın almış" olan kimi oryantalist (ve tabii neo-liberal- ler) Arap aydınlannın kafasını karıştırdı. Yoksa BOP rafa mı kaldırılıyordu? (Al Ha- yat, Dr. Wasimul Haque, 14/10/2004). Ikincisi, Bush, Kerry, Chaney ve Ed- wards, Filistin konusuna, Israıl'ıngüven- liğinin önemini vurgulamanın ötesinde değinmediler. Birincisi Kerry'nin BOP'den değil, demokratikleştirme kılıfından vaz- geçtiğini, ikincisi adaylann Israil-Filistin konusunda Likud çizgisini benimsediği- nı, Şaron'u desteklemeye devam ede- ceğinı gösteriyordu. Yoksa, on gelişmiş ülkenin önde gelen gazetelerinin gerçekleştirdiği bir kamu- oyu yoklamasının gösterdiği gibi (The Guardian 15/04/2004) Amerika'nın ulus- lararası alanda yalnızlaşmasına yol açan, Bush'un kazanması herkes için daha mı hayıriı?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear