23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 OCAK 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul'da The Marmara Oteb'nde yapılan 80. Yaş Kutlama törenine Hababam Smıfi'nınflk İnekŞaban'ı obn sanatçı SezenUstan dakaoldL (sağda) Sezeo Lstan'm erkek kıfağına girerek Inek Şaban'ı oynaması dönemin gazetelerinde dehaber obmıştu. (en sağda) Rıfat Ilgaz'ın yaşadıklan başlı başma bir Türkiye gerçeğiydi... Yazarserbest, kitabı tutuklu B abamın yaşadıklan, başlı başına bir Türkiye gerçeğiydi. Kitaplan toplatılan ve sık sık tutuklanan bir şairin aynı ülkenin Kültür Bakanınca plaketle ödüllendirilmesine de tanık oldu. 1991 'de dört ilde (îstanbul, Ankara, Izmir, Kastamonu) 80. Yaş Kutlama Törenleri yapıldı. Pek az yazar bu mutluluğu yaşamıştır. 13 Aralık 1991 'de Kızılırmak Sineması'nda, törenlerin Ankara ayağı gerçekJeştirildi. O zamanki Kültür Bakanı Fîkri Sağlar'ın törende yaptığı konuşma, toplum olarak yaşadığımız çelişkilerin kanıtı gibiydi: "Rıfat Dgaz'ın Hababam Sınıfı'nı bugün mahzenlerde tutuklu kitaplan arasmda gördüm ve onu azat ertim. Yazar serbest; ama kitabı tutukhry du~" Evet, hepimizin smıfi "Hababam Suııfi" da tıpkı ikinci kitabı "SnuPgibi tutukluydu. 1981 yılının Mayıs ayında. babam da Cide'deyken, evleri arananlardan biri de felsefe öğretmeni Sevfl Yıkürun'mış. Evinde bulunarak götürüJen kitaplardan biri de "Hababam Sınıfi"... Babam, Yıldınm adına endışelenerek sormuş. "Kitabun imzalı mı?*diye... O da, "tmzan kitabı bereket versin Id saklanuşüm! EOerine geçmedi" demiş. Babam gülerek "Daha hangi yasak kitabı buldular sizin evde" diye sorunca da "Bertrand Russell'ın kitabını... Her ildsini de savcıbk mahkemeye verdi, benimk birlikte!'' yanıtını alrruş. Babamın bu konuyla ilgili yaptığı çarpıcı yorum, "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı. gözaltı anılannı anlattığı kitabında yer alır: "Oysa ben tam tersini yapardım. Evinde Bertrand Russell'ın kitabı bulunmayan tüm felsefe öğretmenJerbıi verirdim mahkemeye." GECE ERKEK OLUYOR ERKEK GUV.JS - ıvjı.,. , «ı yafel dtğiftirmtf, erke* EUbucu »llyor Eğitim sisteminemizahi eleştiriHababam sınıfı'nda kopyanın, ezberin, uydurma saygının yergisini yaptığını söyleyen 'Sınıf'ın mirtıli ozanı Ilgaz'ın ölümünün ardından Attila Ilhan şöyle yazıyordu: Onu kaybetmek, Türk toplumcu sanat hareketinin yansını kaybetmek gibi bir şeydir. H ababamSımfi, 1965'eka- dar yaklaşık on yılhk bir süreçte, romanıyla okurla- nn büyük beğenisüıi kazan- dı. Bu ilgi, tiyatrolann da dikkatinı çekti ve babamdan romanı piye- se dönüştürmesi istendı. O yıllarda ben Amerika'daydım; burslu olarak okumaya hak kazandığım Michigan Eyalet Üniver- sitesi'nde elektronik mühendisliği bölü- mündeydim. Babamla mektuplaşmalan- mızda, "Hababam Suufi"na dair bütün ge- lişmeleri izliyordum. 1965'te Karamürserde üçüncü smıf bir otelde, romanı oyunlaştırdı babam. Dak- tilosu olmadığı için elde yazıyor, dilekçe fiyatı üzerinden anJaştığı bir köy kâtibi ile daktiloya geçiriyordu. Babam okûyor, adam yazıyordu. Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var; o da, toplum olarak bazı sa- nat yapıtlarının hangi şartlarda üretildiği- ni düşünmemiz gerektiğidir. Bugün eğer "Hababam Snufi" denildi- ğinde, herkesin yüzünde tatlı bir gülüm- seme oluşuyorsa bunu babamın o günler- de çektiği sıkıntılara borçluyuz. Yurtdı- şında eğer bir yapıt bu kadar ilgi görsey- di, onun yazan daktilo bile alacak parası olmadığından, yazmak için bu çilelere kat- lanmak zorunda kalmazdı. 199l'de Kas- tamonu'da çocukluğunu geçirdiği sokağa kendi adı verilince. söyledikleri hâlâ ku- laklanmdadır: "Şöyle kasılalım biraz!.. Arük, bir sokak sahibi olarak!.. Bir dikili çöpüm yok_ Evim, kövüm yok; ama artık bir sokağnn var_. Mülkiyet duygusu ne güzel şeymiş!" ilk kez para kazandı Karamürsel'de oyunlaştırdığı "Haba- bam Sınıf"nı Ub/iUraz'a verdiğinde, oyu- nun kitapla aynı ilgiyi görüp görmeyece- ğinden endişeliydi; ama îstanbul Küçük Sahne'de üç ay kapah gişe oynadı. Oyun- cular arasında. Ulvi Uraz, AhmetGüJhan. Zihni Küçümen, Suzan Ustan, Ercan Yaz- gan, ZekiAJasya, IVTetin Akpınar ve Sadul- lah Şahin vardı. Bu saydığım adların çoğu gününgençoyunculanydı. " Hababam Sı- nıfi" ile birlikte, sanat yaşamlan ivme ka- zandı. Babam her oyunda. salonun dolup dolmadığına bakıyordu. Küçük Sahne'den başlayıp Istiklâl Caddesi üzerinde uzayıp giden kuyruklar, onun en büyük gururu oldu. îlerleyen yıllarda Anadolu turneleri ile ya da Anadolu'daki tiyatrolann oyunu sahnelemesi ile; tiyatronun sevilmesi ve yay- gmlaşmasına da büyük katkısı oldu "Ha- babam Suun"nın. "Hababam Suufi"ndan ilk kez para ka- zanmaya başlamıştı babam. Benım için bunun da ayn bir anlamı vardı; çünkü Amerika'dan Türkiye'ye dönecek param olmadığını yazmışhm babama. O da oyun- dan aldığı ilk paranın tamamını bana yol- lamışrı. Kel Mahmuf krlzl Tiyatro oyununa bu ilginin gösterilme- si, bu kez sinemacılann dikkatinı çekti. 1966'da AüfYümaz ve Orhan Günşiray' ın ortak olduğu Yerli Film Yapımevi, "Haba- bam Suufi"nın çekim hakkını aldı; ama sansür engelini aşamadı. Daha sonra 1974'te Ertem Eğflmezyö- netmenliğinde Arzu Film bunu çekmeye karar verdi. Oyunculardan Tank Akan. Ka, "Birhocaya 'Kel' denflemez!"bahanesiy- le o günlerde çekim izninin verilmediğini anlatır; ama daha sonra, sansür kuruluna sunulan senaryoda 'Mahmut Hoca' deği- şikliğı yapılarak izin alınır, 'Kel Mahmut' diye çekilir. 'Benim mlzahım düşündürür' Babamın, filmlerkonusundaki rahatsız- lığının farkındaydım. Yapıtın, toplumsal içe- riğinın ve vermek istediği mesajların ço- ğu filmde yok sayılmış ve "sabun köpü- gisini yapıyonım." Filmlerin bu içerikten yoksun olması ba- bamı rahatsız ederken 1974'te ilk kez gös- rerime giren film, o güne kadar görülme- dik bir gişe başansı gösterdi. Bu başan, pe- şinden altı film daha getirdi. TRT'nin sansürü Babam gözlem yapabilen duyarlı bir öğ- retmen olmanın cezasını çekti; o gözlem- lerini yaşamı boyunca hiç kimsenin her- hangi bir tarafa çekemediği kalemiyle di- le getirmenin cezasını çekti. B.'abam "YıldızKarayel"'mmantyla Madamh Roman Ödülü 'nü alırken Prof. Df. Emin Özdemir'in "Eğitim faküîteletinde, öğnetmen adaylanna ders kitabı olarak okutulması gerek!" dediği "Hababam Sınıfi", eğitim sistemimizin mizahîbir eleştirisidir. Bugün eğer hâlâ kop\w ve ezber varsa; öğretmen-öğrenci arasında yapmacık bir se\gi-saygı ilişkisi varsa; Hababam Sınıfi" estimeyecekür. 50 yıl önce yazılan roman bugün hâlâ beğenüerek alınıp okunabiliyorsa, bıına bir açıdan da üzülmemb. gereldyor. Demek Türkiye, ellı yıldır aynı sorunlaria boğusuyorki; onun mizahına hâlâ gülebiliyonız. ğü" bir komediye dönüştürülmüştü. Oysa, "Hababam SıudVnın bir eğitim yergisi olduğunu söyleyip eklemişti: " Mizah hep beyazdır,olumhıdur. Mizah- ta gülnıe ana öğe değildir. tste>en ağlar, is- teyen güler. Ben yergi yapıyorum, komedi biİedüşünmüyorum. 'Hababam Sınıfrnda üç şejin yergisi yapılmıştır: Kopyanın, ez- berin, uydurma saygutm. Benim mizahım düşündürmeve dayanır. Hababam Sını- fi 'nda bize>ataşma>an eğhinısel şeylerin yer- ' Hababam Suufi"nuı ünlü yazan olma- sından dolayı ödüllendirilişi bile buruk- tur. Dolmuş dergisinde bu sınıfın doğma- sında büyük emeği olan İlhan Selçuk. 11.1.1986 tarihli Cumhuriyet'teki yazı- sında TRT'yi eleştirmişti: "Geçenlerde TV'de Hamlet'i gördük, Şekspir'indi; Kınk Hayatlar'ı izledik, Ha- lit Ziya'nındı; Don Kişot'u seyrettik, Ser- vantes'indi; Küçük Ağa ya>Tmlandı,Tank Buğra'nındj. Şündi Acımak dizisi var, Re- Mramürsel'de oyunlastırdığı "Hababam Sınıf "m Ulvi Uraz 'a verdiğinde, oyunun kitapla aynı ilgiyi görüp görmeyeceğinden endişeliydi; ama îstanbul Küçük Sahne'deüç ay kapah gişe oynadı. Oyuncular arasında, Ulvi Uraz, Ahmet Gülhan, Zihni Küçümen, Suzan Ustan, Ercan Yazgan, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Sadullah Şahin vardı. Bu saydığım adların çoğu günün genç oyımcularıydı. "Hababam Sınıfi " ile birlikte, sanat yaşamlan ivme kazandı. şatNuri'nimür. Hababam Sınıfi kinıin? TRT, neden Rı- fat Ilgaz'madmı sansür edhor?Kffk)il ön- ce, kırk yıl sonra; sen adamı 1980'lerde haksız yere gözalüna aL hayaüyla oyna, ar- dmdan bunca emekdöktüğüyapıtmıTV'de oynat; ama adıru anmak dürüstJüğünü, ah- lakuu, hukukunu bir yana itele..." Aynı TRT, babamın bazı yapıtlannı di- zi film yapmak istediği halde, sonra ne ol- duysa vazgeçmiştir. Aynı Kültür Bakanlı- ğı, babamın Cide'de doğduğu virane evin restorasyonunu üstlendiği halde, uzun bir süredir bu konuda hiçbir çaba göstermiyor. Nelerin düşünüldüğünü anlamak gerçek- tengüç... Kulağı halkta. gözii toplumda Babam "Yüdjz Karajel" romanıyla Ma- daralı Roman Ödülü'nü alırken Prof. Dr. Emin Özdemir'in "Eğitim fakültelerinde, öğrermen adaylanna ders kitabı olarak okutulması gerek!" dediği "Hababam Sı- nıfi", eğitim sistemimizin mizahi bir eleş- tirisidir. Bugün eğer hâlâ kopya ve ezber varsa; öğretmen-öğrenci arasında yapmacık bir sevgi-saygı ilişkisi varsa; "Hababam Suu- fi" hiç eskimeyecektir. Elli yıl önce yazılan roman bugün hâlâ beğenilerek alınıp okunabiliyorsa buna biraçıdan da üzülmemizgerekiyor. Demek Türkiye, elli yıldır aynı sorunlaria boğu- şuyor ki; onun mizahına hâlâ gülebiliyo- nız. Olmayan bir sorun üzerine mizah yapı- lamaz; yapılsa da tutmaz, benimsenmez çünkü... Babam, mizah yapıtlan da dahil, hiçbir yapıtını toplumcu-gerçekçi çizgi- sinden ayn tutmadı. Sık sık söylediği gi- bi, hep 'kulağı halkta, gözü topiumda'ydı... O yüzden ölümü ardından Attılâ İlhan, "Fedaüer Mangası'nın Demirbaşı" dediği babam için şunu yazdı: "Rıfat Ilgaz'ı kaybetmek, Türk toplum- cu sanat hareketinin yansını kaybetmek gibi bir şeydir." B İ T T İ Son kitapta güncel olaylar yer aldı Hababam 'îcraatın Içinde' H ababam Snufi Baskmda ve Hababam Suufi Uyanıyoradlı kıtaplann 1972'de yayunlanmasından sonra 1975'te de Hababam Suufi Suufta Kakh'yı yazdı. Benımse yazım aşamasını bizzat yaşadığım kıtap. dizinin son kitabı olan Hababam Suufi İcraatuı Içinde oldu. 1986 Eylül'de Rauf Denktaş ın daveti üzerine imza için Kıbns'a gırmişti babam; ancak orada bir trafik kazası geçirdi ve Lefkoşa'da bir ay hastanede kaldı. Sonra Cerrahpaşa"ya getirdik; orada yakın dostu Prof. Dr. Ayhiuı Songar'ın gözetıminde on gün yattı. Sağ kalça kemiğinde zar zedelenmesı vardı. O günlerde bazı aydınlar (!), babamın bunu Kıbns'a sığınmak istediği için yaptığını söylediler; inanmadılar gerçekten hasta olduğuna. Tekerlekli sandalyeyle dolaşmasına rağmen, -Taksim"de yapılan "\urttas Nâznn" yürüyüşüne de öyle katılmıştı- inandıramadık onlan. Bu olayın üstünden yedi yıl geçti: ölümü ardından, bacaklan bu rahatsızhğından dolayı tam kapanmadığı içın tabuta bile girmekte zorlanmıştı. 1986 da tam da o sırada, Mifliyet gazetesınden bir teklif geldi. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Doğan Heper. Sayfa Sekreteri N'ail Güreli ve MeKh Aşık, babama destek olmak ve moral vermek amacıyla ondan yeni bir Hababam Snufi yazı dizisi hazırlamasını istediler. Babam, bunu hastanede yapamayacağını söyleyerek eve gelmek istedi. Eve getirdik ve eşim Nilgün ile birlikte üçümüz bu serüvene ortak yapılan anlaşmaya göre; ama yıllar geçmesine rağmen halkın ilgisinde en ufacık bir azalma olmadığı görülünce, on sekiz güne uzatıldı. Oysa. yaklaşık otuz yıldır sürekli gündemde kalmayı başarmış bir yapıtın bu şekilde yenıden gündeme getirilmeye çalışılması konusunda başta endişelerimiz vardı. Turgut Özal'ın "İcraatın İçinden" programıyla icraatlannı(!) anlattığı sıralarda; bu kez bambaşka bir Hababam Suufi doğdu. Otuz yılda Türkiye ve dünya akıl almaz bir değışim göstermişti; ama Hababam hep aynı Hababam'dı... İşte bu değişimin, aynı öğrenci ve öğretmen kadrosuna nasıl yansıdığını anlattı babam. Güncel olaylan izliyor, her günkü öyküyü o olaylarla harmanlıyordu. Bu kadar hızlı yazabileceğini, bu kadar verimli olabileceğirü kimse o haliyle beklemiyordu ondan; ama o verdiği sözü yerine getirmek ve haüanın bu beklentisini karşılamak adına sabahlara kadar yazdı. Zaman geldi öyküde geçecek bir Küçük Emrah şarkısının sözlerini bulabilmek için yakın dostlanmızı meyhanelerde görevlendirdik! Türk Hava Yollan'nda çalışıyordum: her sabah Yeşilköy'e gıtmeden önce, babamın gece yazdığı metni Cağaloğlu'ndakı Miffiyet binasına bırakıyordum. Müthiş keyifli bir işti. Okurlann tıpkı Dolmuş taki öyküler kadar, bunlan da sevmesi babamı sevindirmişti. On sekiz gün sonra yazı dizisi bittiğinde, artık "Hababam Suııfi"nın da yeni bir kitabı olmuştu. "Snuf"ın mimli ozanı Rıfat Ilgaz'ın edebiyat yaşamını derinden etkileyen "Hababam Snufi". son zilı de böyle duydu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear