02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 OCAK 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ U L A U M\ kulturcg cumhuriyet.com.tr 15 Yeniyılda ilk haftamn yenifilmlerinden seçmeler: Karşılaşma, Düzenbaz Roger, Kâbus Bozcaada'da yeşeren sevgi Bıtırdiğımiz yıla damgasını vuran Tolkien uyarlaması Yüzüklerin Efendisi üçlemesine görkemli bir final attıran 'Kralın Dönüşü'nden, dört kol çengi yaratıcı yönetmen Robert Rodriguez'in kişisel üçlemesine nokta koyduğu, malum 199O'lı yıllann başında 7 bin dolara mal ettiği 'El Mariachi'siyle 'Desperado'sunun devam filmi olan, doğrusu artık kabak tadı veren o post- spagetti vvestern soslu, dur durak tanımayan aksiyon sinemasının son gözalıcı aşaması niteliğindeki 'Bir Zamanlar Meksika'da'ya kadar, çeşit çeşit, hemen hemen her zevke hitap eden filmlerden geçilmeyen Istanbul sinemalan, yeni yıla yine bomba gibi seyirliklerle giriyor bu hafta. Artık meraklısının nicedir yolunu gözlediği Tarantino mu (Kill Bill: bölüm 1) olur, kimi eski filminın yüzü suyu hürmetine Mike Figgis mi, yoksa çaylak Catherine Hardwicke'ın ilk yönetmenlik sınavından geçtiği Sundanceda tescil edilmiş. bağımsız ilk filmi 'Onüç' mü ya da festıval festival dolaşan Ispanyol yapımı 'Kasa 507' mi tercih edilir. belli olmaz. Kaderleri örtüşen kahramanlar... Meslekte 30 yılı ve 12 fihni geride bırakan Ömer Kavur'un son Antalya festivalınden 7 altın portakalla dönen 13. filmi Karşılaşma, zaman. yol. arayış. aşk gibi belli temalan ve motifleri kullanarak yıllardan beri ilkelerinden ve çizgisinden de ödün venneksizin. kendıne özgü, kişisel bir üslup gelıştiren bu deneyimli, saygın sinemacımızın son yıllardakı en iyi işı gibi geldi bize.Zaten Antalya'da festivalin en başanlı filmi olduğunda herkes hemfikirdi Karşılaşmanın. Oğlunun ölümünden kendini sorumlu tutan, kansından da kopmuş, içine kapanık, değişimler içindeki mutsuz mimar Sinan'la (Uğur Polat), karanlık geçmişindeki günahlan yüzünden ıntihann eşiğine gelmiş, bezgin, bedbin, yaşlı kumarhane patronu Mahmut'un (Çetin Tekindor), tedavi sırasında başlayan dostluklannı ve ^ _ — m < - « | | ^ ^ p j Sinan'ın, L M ^ ^ WS/K!^ Mahmut'un ^B mF^ Bozcaada'daki jH Wf . kuşkulu ölümünü ••k J • - •» •% bir dedektif gibi V * I < '-\ i araştınp P R > ± '*'# soruştunnasını, LM , •* aşama aşama, tıkır j • J* '. J ^ , tıkır işleyen bir 1 M V»JM* tempoyla hikâye \Jm *s9Kr^ etmenin üstesinden !»• J i i L gelen Kavur, U t " - ^ oyuncu [ J P ^ yönetimindeki ^ \ * ^ ^ bilinen ustalığını da yineliyor H H ^ ^ ^ \ Karşılaşma'da bir | İ M X^^% kez daha.lki erkeğin, ^^ft J£diM Bozcaada'da U I S C H İ İ ^ K — ~ M rastladığı, bir « H ^ H L , _ delikanhyla ^ • İ M t T (1.Hacıoğlu) annesı vkm^HHHr Aslı'da (Lale Mansur) MBjff^^^^- yeni bir hayat bulan, • ! • % daha doğrusu c^^lB m""~ tükenışinı yeniden L J ^ f c . &um doğuşa çevırmeye L _ ^ ^ H | ^ M ^ ^ ^ H koyulan Sinan'la, T i ^ i ^ i ^ i ^ ^ ^ ^ ™ ölüm ve suçluluk duygusu içinde, oğluna sahip çıkamadığı günahkâr geçmişine nokta koymaya meyillı yaşlı Mahmut'un yazgılannın kesişip örtüştüğü, gizemli bir arayış sürecine odaklanan m ,, # m ' «rl W3mSmML • \ H 1 A; W-1 1 wBBİ#y 1 î\_~li 1 ^2^ U filmde Kavur'a 1 özgü, usta işi bir I mekân . 1 kullanımının yanı i^B sıra belirgin bir [ • atmosfer yaratma Jfl da a 91 k seçik öne I çıkıyor. I Bozcaada'mn, 1 enerji üreten - v pervaneleri gibi • alışılmamış • güzelliklerinin 1 değerlendirildiği İ p 1 ^ sahnelerle giderek I L ^ a polisiye bir [ j m gerilim havasına | | ~ B da bürünen fihn, B ^ ^ l sevginin ilişkide H^H baskın öğe ^ ^ ^ | olduğunun ^ | ^ | vurgulanmasıyla ^ ^ ^ B sonuçlanıyor. 1 (Ali Utku), V bugan BaşOyor, _ J montaj (Ö.Kavur-Macit yetenek (Ismail l i i ^ i a (Mevlüt Koçak), senaryo Koper), umut veren genç Hacıoğlu) ve halk jürisi ödülleriyle birlikte en iyi film ve yönetmen Altın 'Karşılaşma'dan Kıraç'ın Ömer üstüne çektıği v< Karşrlaşma'nın hazırhkJannı, çekim Portakallannı kazanan önce. sinema yazan Rıza Cavur'un sineması sürecini de içeren Ömer Kavur'la Yola Çıkmak adlı belgeselini de görüp seyretmek isterdik ve ne güzel olurdu... Zampara dayı-baklr yeğen Biten yılın 2.Bağımsız Filmler Festivali'nde seyircıyle buluşmuş Roger Dodger, Düzenbaz Roger adıyla 2 haftadn- gösterimde.General "Patton' rolüyle anımsanan George C. Scort'ın oyuncu oğlu CampbeU Scott'uı. genç yönetmen Dylan Kidd'in yazdığı senaryoyu beğenip başrolünü de üstlenerek filme para yatırmasıyla çekilen. Kanada yapımı Roger Dodger, Roger Svvanson adında ve kadınlan baştan çıkaran bir zampara havalanndaki, ukala, çenebaz, New Yorklu popüler metin yazan dayıyla (C. Scott), Ohio'dan çıkagelen. liseli. bakır delikanlı yeğeninin (Jesse Eisenberg), bir gece boyunca süren, kadın tavlama, seks, alkol muhabbeti ağırhklı beraberliğı üstüne, matrak bir güldürü. Bakir yeğenin, patronu Isabella Rossellini tarafından şutlanan metin yazan dayının kılavıızluğunda, ufak ufak karşı cinsi tanıma girişimlerine dayanan bu keyifli Amerikan bağımsız sineması örneği fihn, son acıl durum planı olan başansız bir randevuevi seferiyle noktalanıyor.En azından, toy yeğenin hayatının ilk ateşli öpücügünü aldığı bu Düzenbaz Roger. çok önemsenmese de, Isabella Rossellini, Jennifer Beals, Elizabeth Berkley gibi ünlüce yıldızlan da karşımıza getiren kadrosuyla ve şenlüdi- şamatalı bir espri ve gırgır sağanağı olarak ilgiye ve seyredeğer. Bundan böyle yönetmen Dylan Kidd adına da dikkat. UğurPotat'la Antalya da en iyi genç ilürtüyetenek ödülü kazanan tsmail Hacıoğlu 'Karşılaşma 'da. Klişelerin sarmalında Kâbus Stephen Dorff filmde Sharon Stone'la ailesini tehdit edivor. Sinemaseverlerin, tüketmekte olmasa da, seçmekte belki zorlanacağı bu 4 yeni filmle başlayan yeni yılın ilk haftasının hayal kmklığı, İngıliz yönetmen Mike Figgis'in, bu kez basmakahp bir korku-gerilim çeşitlemesinden öteye gidemeyen Cold Greek Manor-Kâbusu oldu bizim için. Dennis Quaid, Sharon Stone, Stephen Dorff, Juliette Lewis, Christopher Plummer gibi oyunculann bir araya getirildiği bu kof gerilim denemesi, türün tiryakisine ancak keçiboynuzu tadı verebiliyor yaklaşık iki saat boyunca. New York cangıhndan kaçıp taşradaki saray yavrusundan farksız bir malikâneye taşınan, mutlu, iki çocuklu Stone-Quaid çiftinin, malikânenin hasta. yatağa mahkûm, eskı sahibi Chnstopher Plummer'ın hapisten yeni çıkmış, belalı oğlu Stephen Dorff'la takışarak ölümüne mücadeleye girişmesini anlatan 'Kâbus, klışe tiplemeleriyle beylik senaryosunun kurbanı olan ve ne Figgis'in filmografisıne, ne de türe hiçbır şey kazandırmayan, yavan, tıknefes bir gerilim gözboyamacası sonuçta. Basmakahp gerHlm öyküsü En ahşılmışmdan, basmakahp bir tekinsiz evdeki ürkünç olaylar geyıklemesi düzeyinde seyreden bu 'Kabus'un ne anlatımında, ne anlattığnıda, ne oyunculuğunda filan pek önemsenecek bir yan yok, herşey birkaç sahne öncesinden besbelli, dümdüz ve giderek tekdüze. Yılan fobisini sömüren sahneler, havuza atılan midilli cesedi ya da finaldeki dehşetengiz kuyu bölümü, ürkütmek- germek şöyle dursun o kadar yavan ve bayat ki pes. Kocasıyla rolleri değişmiş, çok kazanan, başanlı bir iş kadınıyken doğaya dönmeyi kabul eden, mutlu eş rolündeki Sharon Stone'la belgesel filmci, entel kocasını oynayan, bir türlü ön plana çıkamamış Dennis Quaid'in yanısıra, artık çoktandır masum genç kızlıktan işveli, seksi bir fıstığa dönüşmüş Juliette Lewis'i ve Christopher Plummer'ı da banndıran filmin, koyun öldürmekte kullanılan çekicine her firsatta el atan kötü adam'ıysa, giderek böylesi rollere abone olacağa benzer Stephen DorfT. İZLEYİCİ GÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Deniz savaşında verilen sınav1806 yılı. Naporyon karada zaferler ka- zanıyor ama denizlere Ingilizler egemen. lngıltere deniz yollannı güçlü donanma- ayla denetım altında tutunca ticaret yol- lan da onlann kontrolüne giriyor. Ama fransa da bunu kabul etmek niyetinde de- fil. Güçlü bir Fransız savaş kalyonu Ingi- lızlerin daha küçük savaşçısı Surprise'ı yeniyor ve yaralıyor. Ingiliz kaptan Jack Aubrey (Russell Crowe) güç bir karar ^ermek zorundadır. Savaş kalyonundaki lasan onanp geriye dönmek ile kendisi- li yenen Fransız kalyonunu izleyip yeni- den savaşmak. Lucky (şanslı) lakaplı kap- un Jack, daha güç olan karan verir: Fran- az kalyonunu izleyip savaşmak. Ama y- d uzundur, düşman güçlüdür, kendisine verilen komutanlık emnni dinlememek 2orundadır. Kibir her yerde zararlıdır ama cenızde ölümcül hatalara yol açar. Kap- tan Jack Aubrey, kibriyle değil, azmiyle hareket etmek zorundadır. Ve zorlu takip başlar. Cape Horn'a ka- dar süren takıp şiddetli fırtınalarla karşı- laşır, düşmanın kurnazlığı ile belirsizleşır. Tayfalann yorgunluğu, bıkkınlığı her za- man dikkate alınması gereken bir faktör- dür, bütün uzun deniz yolculuklan için önemlidir. Ama işte kaptanlık da güç ko- şullarda ortaya çıkan becerilerin toplamı- dır. "Yıldızlar hava karannca parlar." Peter VVeir, '"Dünyanın Uzak Ucu"n- da bır sinema şölenım gerçekleştirmiş. Ye- ni salonlann başanlı ses düzeni ile izleyi- ci kendisini deniz savaşlaruıın içinde bu- luyor. Fırtınalar, karanlık denizlerde yol bulmanın güçlükleri, bilinmeyen güçlü bir düşmanın peşindeki yolculuk, geçmiş yüzyıllarda yaşanan olaylan karşnnıza ge- tiriyor. Bütün deniz serüvenleri "karakterle- rin sınanması'Mır Güçlüklere dayanık- h karakterlerle yılıp yüz geri edenler ara- sındaki fark ancak böyle güç koşullarda belli olur. Sadakatle ihanet. akılla akılsız- lık, sabırla acelecilik, uzak görüşle sığ gö- rüş ancak zorlu olaylann sınavlannda ay- nşır. Bu filmlerin bu açıdan izlenmeleri izleyene pek çok şey kazandmcıdır. "Dünyanın Uzak Ucu" bu açıdan da iz- lenmesi gereken bir film. Insan karakter- lerinin deniz savaşında verdikleri sınav filmın de özünü oluşturuyor. Oyunculann başanlı oyunu da gözden kaçmayacak türden. Vizyondan kalkmadan görühnesi gere- kir. Önemli bir not da: Yüzüklerin Efendi- si - Kralın Dönüşü'nün büyük bir sine- ma olayı olduğunun unutulmamasıdır. Russell Crowe, 'Dünyanın Uzak Ucu'nda kibriyle değil, azmiyle hareket eden bir kaptanı oynnyor. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Bir Yıl Daha Direndi Sanat Yeni bir yıla adım atarken çjeçen yılın dökümü- nü yapmak âdettendir. Üstelik, nice önemli etkin- likten bir satır bile söz edemedik yıl boyunca. Savaş, barış, sanata yönelen baskılar, kamu ala- nındaki yeni düzenlemeler, özerklik tartışmalan derken, sanatçı dostlarımızın çabalarına gere- ken dikkatle egilemedik. Belki, bu fırsartan ya- rarianarak değinemediğimiz bazı ürünlerden ve yaratıcılarından da söz açarız. 80'lerden bu yana süregelen kitle kültürü fur- yasının tavan yaptığı bir yıl oldu 2003. Edebiyat- tan sinemaya tüm sanat alanlannda en çok ko- nuşulanlar, en çok 'satanlar' oldu. Elbette, her alanda tek başına direnen, başarılı ürünleri ile kendinden söz ettiren sanatçılar da vardı. Ama, ne yazık ki azınlıktaydılar gene. önceki yıllaragöre birayrıcalığı vardı 2003'ün. Sanat dünyamızın pek çok değerii ismi, savaş karşıtı eylemlerde bir araya geldi yılın başların- da. Ocak ayının son pazannda, Lütfi Kırdar Kong- re ve Kültür Merkezi'ni dolduran iki bin kişı ara- sında üç yüz ünlü sanatçı vardı. "Barış İçin Yüz- ler Meclisi", sanatçıların dünya sorunlanna kar- şı ilgisiz kalmadığının göstergesiydi. Banştan ya- na ağırlığını koyan sanatçılar, başka etkinlikler- de de yan yanaydı. Kenterler'de, Hadi Çaman Ti- yatrosu'nda, Tünel Meydanı'nda düzenlenen gösterilerde, barışı savunan kitlelerin ön safın- daydılar. Ne yazık ki, hep aynı isimler katılıyordu bu etkinliklere. Popüler kültür piyasasında ken- dilerine bir yer kapmış ünlü sanatçılarımızdan çok azı, risklertaşıdığına inandıkları bu eylemle- re katılma cesareti gösterebiliyordu. Banş eylemlerinin yanı sıra, ülkemizin doğu- sunda ve güneydoğusunda gerçekleşen kültür - sanat şenliklerinde de durum değişmiyordu. Bir avuç yurtsever aydın, şenlikten şenliğe koşarak yurdumuzun en uzak köşelerinde yaşayan in- sanlara yalnız olmadıklannı duyumsattılar. 2000 yılında Hakkâri'ye kurduğumuz köprünün, mey- velerini topluyorduk. Sanat şenliklerimiz, artık üç büyük kentin ötesine uzanıyordu: Van'a, Hasan- keyf'e, Doğubeyazıt'a, Kars'a, Viranşehir'e... Bu kentlerdeki şenliklere katılma onurunu paylaşan sanatçıların ortak bir yargısı var: En nitelikli, en bozulmamış ve sanatçıya en fazla değer veren seyirci, ülkemizin bu en fazla ihmal edilmiş böl- gelerinde... Elbette, ülkemizin başka köşelerinde de güzel işler yapılıyor. Mersin'deki Uluslararası Müzik Festivali, Bodrum'daki Dans Festivali, Afyon'da- ki Caz Festivali gibi pek çok etkinlik. Sanatı, üç büyük kentin ötesine götürme çabalanna, dev- letin, yerel yönetimlerin ve özel sektörün daha çok destek vermesi gerek... Borusan'ın Ak- bank'ın çabaları, Avrupa Komisyonu'nun des- tekleri bu yüzden çok önemli. Devlet Tiyatrola- n'nın tüm Anadolu'yu kapsayan turneleri çok önemli... Ama, bu girişimlerin kalıcı merkezlere dönüştürülmesi, heryöredeki sivil toplum örgüt- lerinin desteklenmesi, güçlendirilmesi gerek. Ba- kalım.önümüzdeki yerel seçimlerdeadayolacak politikacılann kaçı, ciddi bir kültür - sanat politi- kası açıklayacak ? Göreceğiz hep birlikte... Kültür - sanat alanına yönelik siyasi baskılar bir yandan hafiflerken bir başka yandan varlığını sür- dürdü geride bıraktığımız yıl. Yasalardaki değişik- likler nedeniyle yazarianmızın adli sicil kayıtlan si- linirken, yapıtlan üzerindeki yasaklama kararları kaldırılmadı örneğin. Ya da Kürtçe üzerindeki ya- saklar kalktığı halde, Kürtçe şarkı söyleyen, oyun oynayan sanatçılar hakkında davalar açıldı, ba- zıları günlerce cezaevinde kaldı. Kırmızı - sarı - yeşili yan yana gören savcılar, eski reflekslerin- den kurtulamadılar bir türlü. Ama, sanatçılar yıl- madı. Kültürel çoğulculuk, bu yıl sanatımızın al- fabesine iyiden iyiye girdi. Yıl boyunca, sanatın sorunlarından söz edilir- ken ödenekli sanat kurumlarımızın maddi sıkın- tısı sıkça dile getirildi. Kültüre bütçesinin binde üçünü ayıran bir ülkenin kalkınması mümkün de- ğil elbet. Ama, temel sorunun kaynak olduğunu sanmak yanılgı olur. Nasıl yönetiliyor bu kurum- lar? Sanat politikaları var mı? Biraz da bu sorun- larüzerindedüşünmek gerek. Istanbul Belediye- si ŞehirTiyatroları'nın seyirci sayısının iyi olduğu söyleniyor. Peki, ya seyırciye sunulan oyunların kalitesi? Buradan, sanatın özerkliği konusuna gelmek istediğimi anladınız. Yılın son ayında toplanan "4. SanatçılarKurultayı''nda özerk bir "SanatKu- rumu"nun oluşturulması gerektiği vurgulandı bir kez daha. Ama, "Popstar Yanşması"ndan başı- nı kaldıramayan medyamızda yankı bulmadı bu talep. öyle ise iş başa düşüyor, yani sanat örgüt- lerine. Daha ciddi bir örgütlenme, daha ciddi bir çalışma bekliyor onları önümüzdeki yıl. İşte, ge- ne bitiverdi yerimiz. Haftaya da yılın başanlı ürün- lerinden söz ederiz. vecdisayar << yahoo.com Sefa Büte'ye Floransa'dan ödül • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Ressam Sefa Büte, yapıtlanyla katıldığı 4. Uluslararası Floransa Çağdaş Sanat Bienali'nde dördüncülük ödülü aldı. Bienale katılan 271 sanatçı arasında kendi dalında 4.'lük ödülüne değer görülen Büte, "Ülkemizi temsil ettiğim Floransa'dan ödülle döndüğüm için çok gururluyum. Bu gururu birlikte çalışmalar yaptığım arkadaşlanmla paylaşmak da benim için büyük onur" dedi. Bazı özgün yapıtlan ve reprodüksiyonlannın yurtiçi ve yurt dışındaki bazı özel koleksiyonlarda halen sergilenmekte olduğunu anımsatan Büte, Floransa'dakı bienale katılan uluslararası sanat eleştirmenlerinin yapıtlannı çok yeni bir tarz olarak yorumladıklannı ve 'Sefa Büte Style' olarak adlandırdığmı da sözlerine ekledi. BUGUN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde iDSO'nun konseri saat 19.30'da. Şef: Ilarion Ionesco-Galati Solist: Elena Kononenko (soprano). (0 212 251 56 00) • Y1LDIZ TEKNİK ÜNİVERStTESt ODİTOR\XMU'nda saat 19.30'da CeUistanbul konseri. (0 212 259 70 70)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear