Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4-
S*TA CUMHURİYET 10 OCAK 2004 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
JITMTAZ SOYSAL
feferandum
CONUNUN en can alıcı noktasını Lefkoşa'daki Ame-
nkn bür-yükelçisı gündeme getirdi: Bush yönetimi, ya-
nryüzysliık Kıbns sorununun çözümü için masaya otu-
raaklann, sonuçta referanduma gitmeyi "taahhüt" et-
mferini stiyor.
alnız: onlar değil: "Garantör" devletler olarak, Ingıl-
tes, Yu«~ıanistan ve Türkıye de bunun böyle olacağına
vesonueu kabulleneceklerinesözverecekler.
'anı? Yani, masaya oturulacak, bir yığın soaın üze-
nrte arw laşılırsa ne âlâ. Görüşmecilenn kabul ettiklenni
bide a a a halklanna sormaktan daha doğal bır şey ola-
m2.Arna,görüşmecileranlaşmamışlarsayınereferan-
duna gi-dilecek.
leyır» <abul edilip edilmemesi için?
kiyüzc <üsursayfalıkAnnanmetninin,başkalanncaya-
zılrı ansyasanın, ortaklıkta yürüriüğe girecek ve iyim-
seıtahnnınlere göre 6 bın, gerçekçı hesaplara göre 10
birsayfs tutacak yasalann, ıki tarafın daha önce imza-
laaklan ve ıkisinı de bağlaması gereken yaklaşık 2 bın
küsur ul uslararası anlaşmanın.
Eunlatmn bir kısmı sonradan hazırlanacak olsa da ön-
cecen k-fibul edılmış sayılacak.
'°lan "denen metnin nasıl hazırlandığı ıse "Hepsiön-
ceien £*ıze soruldu ve birlikte hazıriandı" diyen Kteri-
des'in itiraflanyla belli. Yürürlüğe girmesi istenecek ya-
salır için de Rum mevzuatının esas alınacağı ortada
Böyle şey görülmemıştir.
BelK görülmüştür ama, ancak bır sömürgeci dev-
letıi bagıımsızhk verdiği halklara "Böyle bir bağımsızlı-
ğa var rnsınız" diye sorduğu zaman. Oysa, Kıbns'ın
"gerçegM"nde yıllardır ıkı olgun halk ve iki devlet var.
Zaten . geçen yıl, Lahey görüşmelerinde dananın kuy-
ruğj da tam bu noktada kopmuştu: Türkiye Cumhuri-
yet'ni ternsil eden görüşmeciler, "Bizim anayasa siste-
minize göre, böyle ne idüğü ve ne olacağı belirsiz bir
belge içrn yapılacak referandumu kabul edeceğimize söz
versmeyız; anlaşma ortaya çıkar ve karan TBMM verir"
denişleftlı. Şimdı kabul mü edecekler?
Belli k.ı, bütün hesap Kıbns'taki ıki halkın böyle bir hu-
kuk ucubesini ister ıstemez kabul edeceklen varsa-
yımına d-ayanıyor.
Güneydekiler, "Şöyle ya da böyle AB'ye girelim de
gersı kolay; sonra, istediğimizi yapanz" diye düşüne-
bilırier. Ajna, kuzeydekiler üzerine kurulan oyun, insan-
lık açısın dan tam bır yüz karasıdır Bir halkı, hem de yıl-
larca eziyei çekmış ve adada defalarca sürgün edilmış
bir halkı. yanm yüzyıldır ambargo altında tutup dünya-
dan soyutlayarak baskı attnda tutacaksınız, sonra da "Ar-
tık hayatJanndan bezmişlerdir, önlenne ne konsa kabul
ederier" diyerek böyle bir katakullıye kalkışacaksınız.
Olacak şey mi?
Içte "ffle de Annan Planı" diye tutturanlar buna ne di-
yecekler'? Yoksa, onlar da mı adadaki Türk varlığını ve
Türkiye' nin güvenliğini Genel Sekreter'in ve gerisinde-
kılerin keyfine terk etmekten yanadıriar?
Tek Aday Çıkarmazsanız...
Seçimler, birbirine yakın çizgide sahneye çıkanlann sen-ben kavgalan için
kurulmuş ring değildir. Oturup izleyeceğimiz, bağınp çağıncısı olacağımız
bir boks maçı da değildir. Türkiye bu kavgalardan çok çekti.
Bu çekişmelerden sonra seçimi alan "Üsküdar'ı geçtü".
YeÛnn ÂRÖZSTK Platformu Bşk. Yar.
Y
apmayın bunu; içimizi daha da
karartmayın! Solda, sosyal de-
mokrat-demokratik solda yer alan
partiler, bunu yapmayın: Ayn
ayn aday çıkarmayuı. Hiç değil-
se bu kez gerçeği görün. Tanhe düşecek notu-
nuz "mezar kazjcıhğT olmasın. Her partide hır-
sı öngöriisünden önde giden, ün-makam sar-
malına kapılan, sağgörüsü bağlanmış, gerçek-
lik duyusunun uzağına düşmüş, sağduyudan-
solduyudan yoksun politikacılar olabilir. Kü-
çük çıkarlannın, bencilliklerinin seline kapı-
labilir, ama onlan uyarmak, uyanlamıyorsa
yazgılanyla baş başa bırakmak sorumluluğu-
muzdur. Parti olarak, yurttaş olarak bize dü-
şen budur.
Seçimler, birbirine yakın çizgide sahneye
çıkanlann sen-ben kavgalan için kurulmuş
ring değildir. Oturup izleyeceğimiz, bağınp
çağıncısı olacağımız bir boks maçı da değil-
dir. Türkiye bu kavgalardan çok çekti. Bu çe-
kişmelerden sonra seçimi alan "Üsküdar'ı geç-
ti!". Öyle anlaşılıyor ki başımıza gelen bunca
yıkımdan, düştüğümüz bunca tuzaktan sonra
bugün de akıllanmış görünmüyoruz. Daha na-
sıl anlatmalı, daha nasıl görmeli; Türkiye uçu-
ruma gıdiyor. Lozan SevT'e doğru dönüyor. Dış-
tan ve içten kıskaca alınmışız. Teslimiyetçiler,
ıçimızdekı melezler ve safdiller dışında her-
kes görüyor bunu. Hikmet Bfla'nın, bir yazı-
sında söyledıği gibi (24.12.2003 günlü yazı-
sı), bu kuşatmayı bir "huruç" hareketiyle yar-
manın, geleceğin önünü açmanın tam zama-
nı. Yoksa her şey için çok geç olabilir.
Çanlar bizim için çalıyor. Emperyalizme
karşı "huruç" hareketini ilk başlatan ve başa-
nya ulaştıran Mustafa Kemal'in cumhuriyeti
tehlikede. Durum. aynen Gençlik Söylevi'nde
söylediği gibi. "tstüdalvecumhuriyetimizisa-
vunmadurumunadüşrük". koşullanmız *na-
müsait". "gaflet dalalet ve hatta hıyanet için-
de" olanlann sayısı artmış... Öylesine uyuştu-
rulmuş, öylesine uyutulmuş, öylesine ulusal bi-
lincimiz yitirilmiş. Hepsi de "uyumlanmak"'
için! Öylesine teslim aldılar bizi. Düşünemi-
yoruz bile. Ne ulus sevgisi, ne yurt sevgisi, ne
özgürlük, ne banş, ne insanca yaşama karar-
lılığı, ne aydınlık yannlar direnci. Yerlerde sü-
ründüğümüzü bile göremiyoruz. Karşıdevrim
ışbaşında. Uluslaşma sürecinden ümmet ol-
maya doğru çekiliyoruz. Aklın yerini inanç
alıyor. Bilimsel şüphenin yerini körü körüne
gidiş, çağımız değerlerinden gitgide çözülüş.
Emperyalizm her şeyi tersine çevirdi. Bu al-
datan ışık, solumuzu da biçti. Solumuz, "sol
efim, acemi efim" gibisinden meleklerin han-
gi omuzda olduğunu tartışıyor şımdi!
Yapmayın bunu. Bu kadar kötülük yeter.
Önümüzdeki yerel seçimlen almamız gereki-
yor. Hırslanmıza bir kez daha yenik düşerek
bu ülkeye bir kez daha yazık edemeyiz. Aklı-
mız daha da körleşemez. Bu seçımlerde sade-
ce iki cephe var. Cumhuriyet devrimlerinın
cephesi, dinci partının ümmet cephesi. Parti-
li partısiz, ne olursak olalım vereceğimiz oy.
yapacağımız seçim bununla ılgilı. Ofkemize
yenık düşersek, sağduyumuzu körletirsek, ağa-
ca bakarken ormanı görmezlığe gelirsek yiter
gideriz. Her şeyin yeri ve zamanı olmalı. Cum-
huriyet değerlerini yeniden kazanmadan, yer-
li yerine oturtmadan ne solcu "solcu", ne sağ-
cı "sağcrdır. Önce cumhuriyerin kurtulması,
devrimlerinin yaşam biçimine dönüşmesi, yurt-
taşın "yurttaş" olması gerekiyor.
Birbirine yakın sol partiler, sosyal demok-
rat-demokratik sol partiler, sağ partiler, cum-
huriyet cephesinde bırleşen partiler, ayn ayn
aday çıkanp ümmet partisini kazandıramayız.
Partiliyseniz bunu yapamazsınız, partisizseniz
bunu yapamazsınız. Geçmiş dönemde örnek
hizmetlervermış, saygınlıkkazanmış politika-
cılar, yöneticiler, partüerinizden aday gösteri-
lemeyınce bir başka partiye gidip aday olamaz-
sınız. Bu ihaneti yapamazsınız! "Karanhğa"
oy verdirmiş olamazsınız. Ne denli kızarsanız
kızm. ne denlı haklı olursanız olun. Yapamaz-
sınız! Hesaplaşmanın günü de gelir.
Tarihsel öz görevinden (misyonundan) söz-
de değişım-dönüşüm adına kopmalara uğrayan,
ülkemizin bu batağa saplanmasında ağır sorum-
luluk taşıyan Mustafa Kemal'in partisi, onun
genel başkanı ve kurmaylan bir kez daha yan-
lış yapamazsın. "Gövde" olmamn gereklerini
yenne getirmek, dar kadroculuğu aşarak sos-
yal demokrat-demokrarik sol oluşumlan, gi-
derek ulusalcı sağ birikimleri bir potada top-
lamak zorundasınız. Yerel yönetimler ve ülke-
nin içine düştüğü özel koşullann bilincinde
olan sol parrileri kucaklamayı, "zeytindahnr
oluşturmayı erteleyemezsin. Demokratik yol-
dan "huruç" hareketini başlatmakla, Türki-
ye'nin önünü açmakla yükümlüsün. Yannlar
çok geç olmadan bunu yapmakla yükümlüsün...
Umudu yeşertme günüdür.
Amerika'nm Saddam Senaryosu...
Av. Burhaneddin AKDAG Eski Sakarya Milletvekili
S
addam Hüsevin baş-
ta Amerika olmak
üzere ve çokuluslu
şirketler tarafindan Tikrit'te
görevlendirilen ve \idk hü-
kümetinin ve devletinin ba-
şına getirilen bir kimsedir.
Dünyanın gördüğü ve bil-
diği kadan ıle giyim kuşa-
mına ve saçına başına özen
gösteren bir kimsedir. Ah-
laksız patronlannın doldu-
ruşuna gelip Iran Sav'aşı'nı
başlatmış ve bu savaş neri-
cesinde yüz binlerce insan
öhnüştür. Başta Ingiltere,
Amerika, Fransa, Alman-
ya ve Rusya olmak üzere
'sahte' insan haklan savu-
nucusu bırçok ülke, bu sa-
vaştan tonlarca kanlı para
kazanmıştır. Bugün dünya-
da on binlerce insan her gün
açlıktan ölmekte ve miryon-
larca insan yoksulluk sını-
nnın altında yaşamlannı
sürdürmeye çalışmaktadır.
TelevTzyonlarda (sadece ara-
da bir) görüldüğü gibi "Ba-
oh" ve "A^Tupah" diye ye-
re göğe koyamadığımız bü-
tün ülkelerin sömürgelerin-
de yüz binlerce insan, in-
sanlık dtşı bir konumda,bir
deri bir kenıik, yhecekleri-
nin vegözterinin üzerindesi-
nekler uçuşur durunıda se-
fil bir > aşam sürdürmekte-
dirler. Sadece İran-Irak Sa-
vaşı'na harcanan paralar bu
zavallı ınsanlara harcansa
bu insanlar açlıktan kurta-
nlabüirdi. Dünyanın 'sözde'
demokrasi sa\-unuculan aa-
masız Ingiltere, Amerika,
Fransa, Ahnanya ve öbür
Avrupa devletlen bu acık-
lı manzaralan duygusuz,
tepkısiz ve ahlaksız bir şe-
kilde sadece seyretmekle
yetinmektedırler. Onlar ıçın
dünya bir yana, cüzdaıüan
bir yanadır.
Saddam'ın asıl suçu. hak
petroUerine sahip çıkması ve
aynca Kuveyt topraklan-
nın h^k'a ait olduğu sa\a-
nı kullanarak Ku\'e\1 petrol-
lerini de ele geçırmek iste-
mesidir. Esas suçu, patron-
lanna başkaldırması ve ka-
fa tutmasıdır. Saddam Hü-
seyin, Amerika'nın ısrarla-
n üzerine iktidan terk edip
gitseydi bugün çoluk çocu-
ğuyla hiç yargılanmadan
cebinde milyarlarca dolar-
la dünyanın en güzel belde-
lerinde sefa sürüyor olacak-
tı. Saddam, zeki bir asker-
di. Amerika'nın kendisini
'düm^yi havay^ uçuracak
nükleersilahlann \-apuno
sı veterörist' olarak ilan et-
mesi üzerine Irak toprakla-
nnı ardına kadar Birleşmiş
Milletler silah denetçileri-
ne ve uzmanlanna açmışnr.
Bu kişiler aylarca Irak'ta
aradıklannı bulamamışlar-
dır. Bugün Iraktopraklan ta-
mamen Amerika'nın işga-
li alhndadır. Bugüne kadar
da nükleer hiçbir silah bu-
lunmamıştır (ama bu silah-
lar .Amerika tarafindan Irak
topraklanna gömülür ve bi-
lahare yeni bulduk diye çı-
kanlabilir. Bu senaryoya
herkesin hazırlıklı olması
gerekir.) Ne acıdır kı. Irak
topraklannda bulunan ve
bulunacak olan bütün si-
lahlan tasarlavan, üreten ve
Irak'a pazarlayan Sad-
dam'ın patronlandır.
Amerika bugün uzaydan
sineği bile vurabilecek güç-
tedir. Amerika ikiz kulele-
rin yıkılması olayında da
dünyanın kımi ülkelerinde
maşa olarak kullandığı ve
görevlendirdığı Suudi mil-
yarderi Bm Ladin'i asıl suç-
lu olarak göstertnıştir. Bu
müyarder, 3 hanım ve21 ço-
cuğuyla resmen ka>
r
bolmuş-
tur. Bence bu acımasız te-
rörist de aynı Saddam gibi
Afganistan'ın işgali sıra-
sında yakalanmıştır.
Aynı Saddam gibi uyuş-
turulmuş bır vaziyette Ame-
rikan askerlerine verilen
konserve yiyecekler ile bes-
lenmektedir. O da, Noel kut-
lamalan arifesinde ortaya
çıkanlan Saddam gibi,
Amerika'daki başkanlık se-
çimlerine 1 ay kala yakala-
narak uydurma adalet ve
uydurma yargılama senar-
yolan ile dünyanın uyutul-
masına katkıda bulunacak-
tır. Saddam'menbüyükya-
nılgılanndan bin, kendi or-
dusu ve kumandanlanna
güvenmesıdir. Ne yazık ki
her millette olduğu gibi Sad-
dam da yakın arkadaşlan
tarafindan arkadan hançer-
lenmiştirve kendi ordusu ta-
rafindan Bağdat işgali sı-
rasında Amenkalılara para
karşılığı teslim edilmiştir.
Saddam'ın zavallı veça-
resiz birhalde dünyaya gös-
terilen fotoğraflan bana Ata-
türk'ün ne büyük bir dev-
let adamı olduğunu tekrar
hatırlattı. Büyük Atatürk
"Sav^ş bir cinayeöir'' de-
miştir. O, Yunan ordulan
komutaru Trikopis ı esir al-
mış olmasına rağmen ona
insan muamelesi yapmış-
tır. Aynca Aiyon cephesı-
ni teftiş ederken bir binba-
şının yerde yatan Yunan
ölüleri için "Kaldınn bu
leşleri buradan" dediğini
duyunca çok kızmış ve
-BinbaşLbinba^.oöJüJerde
bizim eviadarmnz'' diye onu
azarlamıştır. Amerika'nın
bugün terörist diye ilan et-
tiği ve yargılayacağı ve bel-
ki de öldüreceği Saddam
(akrabalanm olduğu için
biliyorum) Ürdün, Suriye
ve Mısır gibi ülkelerdeki
Arap halklannca en çok se-
vilen devlet adamlanndan-
dır. Irak'ta direniş asıl şim-
di başlamıştır. Amerikalı-
lar Vietnam'da olduğu gibi
Irak topraklannı da terk et-
mek zorunda kalacakûr. Be-
ni asıl korkutan durum
Irak'ta doğmuş bulunan oto-
rite boşluğunun doldurula-
mayacak ohnasıdır.
Şiilere Iran'ın, Kürtlere
Amerika'nın, Sünnilere Su-
udi Arabistan'ın ve Türk-
menlere de Türkiye'nin ar-
ka çıkmasıyla Irak'ta kan
gövdeyi görürecektir. Bu
durumdan yine en fazla çı-
kar sağlayacak olan ve en
çok para kazanacak olan
devainlı olarak silah üre-
ten ve pazarlayan petrol
vampirleri olacaktir. Butah-
minlerimde yanılmayı ümit
edenm.
PENCERE
Cumhuriyetie Uğraşmak
Patolojisi...
Dışardan serinkanlı bir bakışla bizim medyanın
tıriattığı söylenebilir, dinci gazetelerde kartel med-
yası da dün yine Cumhuriyet'e takmışlardı...
Sorun ne?..
Mustafa Balbay Kıbns konusunda hükümetle
asker arasındaki görüş farkını vurgulayan bir bel-
geye ulaşmıştı; Cumhuriyet'te sergilenen bu başa-
nlı gazetecilik olayı kimi çevreleri çıldırttı...
Bir soru:
- Hangi gazete ve gazeteci bu önemde ve de-
ğerde bır haberi ele geçirir de kullanmaz?..
Nitekim medyada haberi ciddiyetle yorumlayan
aklı başında bir iki köşe yazarı da çıktı.
•
Gelelim olayın öteki yanına, bizim medya med-
ya olmaktan çıkıyor, basın sektörünü iş yaşamın-
da silah gibi kullanmak isteyen sermaye meslek-
te ağır basıyor; dinci basın ise çıldırmış gibi...
Ya iktidar?..
Bugün 'devletin 1 numaralıbürokratı'^Başbakan-
lık Müsteşan'nın sicili, durumu, konumu, konuşlan-
ması en hafif deyişle Va/ı/m'dir; sıradan bir memur
alınırken bile geçmişine, kimliğine, kişiliğine bakı-
lır; devlet memuru olamayacak bir 'dinci sakınca-
//'nın devletin başına geçirilip bütün Bakanlıklann
tepesine oturtulması ne demek?..
Daha da beteri var...
Başbakanlık Müsteşan Ömer Dinçer'in hazırla-
dığı Kamu Yönetimi Yasa Tasansı'nın çekirdegin-
de Türkiye Cumhuriyeti devletini eninde sonunda
federe bölgelere bölmek amacının yuvalandığı bir
gerçek... mi?..
Medya bunlarla ilgili mi?..
Yokcanım...
•
Ya Kıbns olayı?..
önce aklını peynir ekmekle yememiş bir yurtta-
şın sorması gereken nedir?..
- AB neden Türkiye'ye sonu belirsiz bir 'müza-
kere tarihi' vermek için bile Kıbns'ı önkoşul olarak
dayatıyor?..
- Niçin?..
- Türkiye de nasıl olsa AB'ye alınacaksa, Kıbns
diye bir sorun kalmayacak ki...
- Doğru!..
- AB örgütünde birleşmiş ve anlaşmış Yunanis-
tan-Türkiye-Kıbns al gülüm ver gülüm bütünleşe-
ceklerse, Kıbns sorunu da kalmayacak değil mi?..
- Evet..
- Peki, bu dayatma neden?.. Ha birkaç yıl önce,
ha birkaç yıl sonra Kıbrıs sorunu AB'nin ıçinde
kendiliğinden eriyip çözülmeyecek mi?.. Ulus dev-
letin modası geçtiğine göre Türkiye'yi kendi yapı-
sına aşılayacak olan AB'nin Kıbns'ı üç ay içinde Tür-
kiye'den koparmak istemesinin amacı nedir?..
Sokaktakı adamın sade mantığıyla apaçık ger-
çek ortadayken "Mûtareke Basını" çıldırmış gibi "ver
kurtul" diye çırpınıyor.
•
Medya kendi içindeki sermaye çatışmalanndan
dolayı dinci iktidara yaslanmaktan gayrı bir şey
düşünemiyor...
AKP'nin ne idüğü belirsiz iktidanna odaklanmış
siyasal güç, Islamcı bir devlet oluşturmak güdü-
lenmesinin hırsında Türkiye Cumhuriyeti'nin ulu-
sal çıkariannı geri plana itmekten kaçınmıyor...
Türkiye'de ne sağlıklı bir medya var, ne de ne ya-
pacağını bilen bir Hükümet...
Durum böyleyken Cumhuriyet gazetesiyle uğra-
şıp didişmek tersine teper, bu ülkeye bir şey ka-
zandırmaz; eğer kazandırsaydı, Başyazarımız Na-
dir Nadi'nin vaktiyle köşesinde söylediğinı bir kez
daha yinelemek gerekirdi:
"Cumhuriyet Türkiyesi'ne bir değil, bin Cumhu-
riyet fedaolsun!.."
Seminerlerimize
bekliyoruz...
• Yazma Semineri
• Felsefeye Giriş-Felsefe Yazın İlişkisi Semineri
• Sinema Tarihi Semineri
ile yaşamınızdaki sıradanlıktan sıynlıp kendinızi
geliştirmek, uygulamalı çalışmalarla duygu ve
düşüncelerinizi güzel bir düle yazıya aktarabilmek
istiyorsanız;
Emin Özdemir
Mehmet Eroğlu
Ahmet İnam
Yıldırım B. Doğan
Oğuz Onaran
ile birlikte edebiyat ve sinema dünyasında coşkulu
serüvenlere hazırsanız,
14 Ocak 2004'te başlayacak yeni dönem
seminerlerimize bekliyoruz.
A\Tintıh bilgiyi vakfımızdan edinebilirsiniz.
Son başvuru tarihi 13 Ocak 2004'tür.
tnurrKîu;:. 'Pans Caddesı No " 4
Kavak'ıdere, 06540 ANKARA
Tel (03
-
21 41^ 77 2Opbx
Faks lO312j 417 57 46
e-posta jmag@umag org tr
A"A^A umag org tr
Türkiye Gazeteoler Cemıyeti'nin yayınladığı gûnlük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ılişkın raporianyla. araştirmalanyta,
köşe yazılanyla, tarafsız haberieriyte sivil toplumlann gazetesı
Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tet 02M 51108 75