25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2003 ÇARŞAMB/ 14 iJ. UMX kultur@cumhurfyet.com.tr Mine Kınkkanat 'Bir Gün, Gece'de, yaşanan afet sonrası Batı'nın Türkiye'yi paylaşma senaryolannı anlatıyor Deprem,umutsuzlukve aşk• "Başından sonuna benim yaşamımdan izler taşıyor. Feride, Sinan, Cevat, biraz benim. En çok da Hangman. Onun kini benim kinim, onun işlediği cinayetleri ben işledim. Hem de büyük keyifle." ECE BAKTIAYA "Bir Gün, Gece" . Mine Kınkka- nat, Om YayınJan'ndan çıkan yeni kitabında beklenen deprem sonrası Istanbul'un ve Türkiye'nin resmini çiziyor: Fonda yerle bir olmuş bir kent, başrolde ise bir katil, bir mak- tuJ ve bir de gorgü tanığı.. Romanın dığer bir yüzünü ise deprem sonrası paylaşım senaryolannın iki kahrama- nı; Amerika ve Avrupa Birliği oluş- turuyor. - Kitabuuzı yazmaya başlamadan herhangi bir sinopsis hazuîıyor mu- sunuz? MİNE KIRIKKANAT - Sinopsis hazıriamam. Ana fikri bulduktan son- ra, nasıl başlayacağımı düşünüriim. Gerisi yazarken gelir, kendimin de tam olarak anJayamadığım. tahlil et- meye gerek de görmediğim tuhaf bir biçimde oluşur örgü. En azından 'Bir Gün, Gece'de böyle oldu. -Neden Yazgülü Aldoğan'ayerver- diniz Ititabııuzda? Diğer karakterieri nasıl oluşturdunuz? KIRIKKANAT - Yazgülü Aldo- ğan, kendiliğinden çıkıp geldi, yeri- ni aldı romanda. Hak ediyordu çün- kü. 1999 Izmit depreminde, başta ben ve ezici çoğunluğumuz uzaktan yar- dımla yetinirken depremzedelere, o hafta sonJan deprem yerine gitti. Bir gül attım, seJamladım onun sosyal ıyiliğini, romandaki Yazgülü karak- terini yaratarak. Romanda kimseye Mine Kınkkanat, Türkiye'nin biriken hatalann farurasuu er geç ödeyeceğini söylüyor. söylemediğim gerçek bir kişilik da- ha var: Feride'nin Yazgülü'nün evin- de tuhafbir şefkatfe bağlandığı üzüm gözlü oğlan çocugu. Gökçe. Kendi oğlumun küçüİdüğünü tarifettim o mi- nicik karakterde. Oğlum Gökçe'ye göz kırptım. Yaşamından İzler taşıyor -Kitabuuzsizden,yaşamuuzdan ne kadar iz taşıyor? KIRIKKANAT- Başından sonuna benim yaşamımdan izler taşıyor. Fe- ride, Sınan, Ce\at, bıraz benim. En çok da Hangman. Onun kını benim ki- nim, onun işlediği cinayetleri ben iş- ledim. Hem de büyük keyifle. Çün- kü bu kitap, Aii Sîrmen'in çok doğ- ru gözlemledıği gibi büyük bir kin- le, cehalete, \ıırguna, çıkarcılığa, kı- sacası bu ülkeye kötülük edenlere karşı kinle yazıldı. -İki farkh ucu; kehanederive bflim- sel verfleri birleştiriyorsunuz (otapta- KIRIKKANAT-Romanda yeralan hiçbirfıkir, kehanet değü. Biümsel ve- rileri bir araya getirince olasılık ora- nı yüksek bir senaryo. Depremin şid- deti tabii ki kurgusal, ama sonuçlan gerçekçidir. Hayallerimi bilimsel ve- rilere yükleyince iki ucu birleştirmek hiç güç olmadı. - Kitabınızj yazarken yetkflflerden tcpki alacağnuz ya da daha önemnsi insanlan umutsuzluğa iteceğiniz gibi bir endişe taşıdnuz mı? KIRIKKANAT- Yetkilılerden ya- na endişe taşımadım. Söyledikleri- min gerçekçı olduğunu biliyorlar ve karşı tepki vermeye ne haklan, ne de yüzleri var. tnsanlan umutsuzluğa it- mekten korkmadım değil. Seçmek zorunda kaldım; ya öngördüğümü söyleyecek, ya da susacaktım. Üste- lik vurucu bir konu bulduğumu, Tür- kiye'de ilk kez geçmişi ya da bugü- nü değil, geleceği yazacağımı bili- yordum. Sonuç olarak romanın ede- bi niteliği, işlediği ürkünç konuya ağır bastı. -Avrupa Birtiği ülkeJerininveAroe- rika'nın Türkiye üzerinde oynadığı oyunlar, kendi aralanndaki Türki- ye'yi payiaşım senaryoian da yer an- yorkitabuuzda~ lORIKKANAT-Türkiye'yıpayla- şun senaryosu, bence çok gerçekçi. Türkiye'ye bakarak, eli kulağında depremi bilerek böyle birsonuç çıkar- mak için müneccim olmak gerekmi- yor. Bir devlet zayıflar, yaralannı sa- ramaz, acze düşer ve yıkılırsa, güçlü olanJar gelir, paylaşır. Tüm siyasal coğrafya tarihi, bir paylaşım kavga- TürkresmindefigürgeleneğiKültür Servisi - Figür resmınin güçlü isimlennın buluştuğu karma sergi 25 Ağustos'a dek Evin Sa- nat Galerisf nde görülebilır. Türk resminin temel taşlannın oluşturan Nuri İyem, seramik sanatmda duruşu ve üslubu ile öz- gün bir yere sahip olan Nasipİyem, çağdaş yorumu ile Türk resminin güçlü peyzaj ressamlanndan, is- mi Eyüp ile bütünleşnüş Naile Akıncı, çağdaş Türk resminde gerçekçiliğin temsilcilerinden figür usta- sı Nedret Sekban, basit anlatımlan derin duygular- la renklendıren Irfan Okan. ritim ve hareket soru- nunu özgürlüğün sınırlan dışında ele alan Temür Kö- ran bu sergide sanatseverlerle buluşuyor. Kendine özgü fantastik dünya içinde her tür görsel ımgeyi özgürce kullanabilmeyi başaran Mustafa Horasan, toplumsal sorunları irdeleyen eserlerinde öz ve bi- çimin birbirini desteklemesine önem veren Ahrnet UmurDeniz ve duyarlı kimliğini kusursuz kompo- zisyon anlayışı ile birleştiren genç sanatçı Nesrin Sağ- lam da son yapıtlan ile sergide yer alacak diğer sa- natçılar arasında yerini alıyor. 'Hafriyat' topluluğu olarak bilinen, resimlerine ya- şadıklan çevreierin insanlarını ve bu ınsanlann ya- şamlannı aktaran figür resminin temsilcileri, Ân- tonioCosentino,Hakan Gürsoytrak,Murat Akagün- düz ve Mustafa Pancar'ın eserleri de bu karmada görülebilecek. Genç sanatılan desteklemeyi sürdü- ren Evin Sanat Galerisi, sergide Mimar Sinan Üni- versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölü- mü'nden geçen yıl mezun olan Turgut Mutiugöz, SülevinanÇağbyan \e ZeynepOzdemir'in yapıtlanna da yer veriyor. "(0 212 265 81 58) Evin Sanat Galerisi'ndeki sergide Mustafa Horasan"ın yapın da (120x160 cm) yer ahyor. smdan ibarettir. Eh, Amerika'nın Av- rupa'yla dolaylı yoldan Irak'ta kapış- hğını da gördük. Devamı gelecek el- bet. - Romanınızda, yadsınanıaz bir Amerika düşmanhğı sözkonusuu HRIKKANAT-Evet. ABD'ye de- ğil, dış politikalanna, Amerikan he- gemonyasına düşmanım. ÇünküABD, kendi sınırlan dışındaki tüm insanlı- ğa, dünyaya düşman. Zaten Ameri- ka'nın Israil ve birkaç hükümet dışın- da dostu da kalmadı. Aralan iyi gö- rünenlerin hepsı, artlannı kolluyor ve içlerinden diş biliyorlar. -Bunca kargaşanın içinde,yaşanan 'aşk' hayaon tutunulabilecek bir da- b olarak nu sunuluyor okuyucuya? KIRIKKAJVAT-Tabü laÇünkü en korkunç savaş, afet ve umutsuzluk zamanlan, insanlann en fazla içgüdü- lerine, kendilerini yaşama bağlayan temel zevklere döndükleri zamanlar- dır: Sevişmek ve yemek. Aşk, bu te- mel zevklerin en duygusalı. 'Uzatmaları oynuyoruz' - Türkiye'de yaşnor olsajduuz da 'ölüm' yada •vikım' bu kadar kolay romanınızın merkezi olabiür miycb? KIRIKKANAT - Herhalde olmaz- dı. Ben de güncel gailelere kapılır ve genel bakışı gerektiren bu analizi ya- pamazdım. Ama ölüm ya da yıkım korkusundan değil. Çünkü bu korku zaten var bende. Türkiye'ye giderek daha sık geliyorum ve deprem korku- su engellemiyor. Ben o toprağın in- sanıyım. Istanbul yıkılırsa, ben Paris'i neyleyim? Zaten yaşayamam ki... -dşardan Türkhe'\e bakıküğında tablo gerçekten söz ettiğiniz kadar umutsuz mu? KIRIKKANAT - Evet, çok umut- suz. Bilgıyi, birikimi reddeden, dola- yısıyla yaptığmın sonucunu öngör- meyen kara cahillerin seçtiği zır ca- hillerle yönetilen Türkiye, birbirinin üstüne biriken hatalann faturasını ne yazık ki ödeyecek. Uzatmalan oynu- yoruz. AB, Türkiye'yi oyalıyor. Ta- rih verseler bile, bu hükümet gitme- den kesinlikle üye yazılmayacağız. Hiçbir şey değil, îslamiyet müthiş korkutuyor AB 'yi. Ordu bahane. Hat- ta paradoksal olarak, AKP iktidardan tasfiye olursa ordusu için alacaklar Türkiye'yı. ABD'ye karşı silahlan var, ancak ordulan yok çünkü. Üste- lik bunu AB'li politikacılardilegeti- riyor, 'off sohbetlerde. - Yasanması olası fLriksel bir depre- min olduğu kadar Türkiye'nin yaşa- cbğı si>asivesosyaldepremlerin de ro- manı Bir Gün. Gece"; değil mi? KIRIKKANAT - Evet, zaten daha çok siyasi ve sosyal depremin roma- ru bu. Gerçek deprem, dolaylı anlatı- lıyor. Felaketin doğrudan anlatımı yok romanda. Küçük aynntılarda, fırça darbelerinde seziyoruz yıkımın bü- yüklüğıinü. - "Başkalan adına fedakârhk ya- panlar, yapmaya çalışanlar gerçek kahramanlardır" mesajıvem'orsunuz romannuzda- KmiKKANAT-Mesaj bu. Çünkü kahramanlığın tanımı bu. 'Bir Gün, Gece' romanıyla, soygunculara ve ca- nilere kahraman payesi biçen, v«_^a- letin yıkacağı Türlaye'ye, gerçek kah- ramanlığın ne olduğunu anımsatıyo- rum. Zamanında böyle kahramanlık- lar yapıldı ülkemizde. Hayal meyal, belki hatırlarlar. Çağdaş Oluşum Oyunculan Tiyatro Topluluğu, 'Krapp'ın Son Bandı'yla 28 Ağustos'a dek tiyatroseverlerle buluşuyor Geçmiş şimdiki zamanla çeliştiğinde ŞevtetÇapkınoğhj'nunyöiK'ttiği> Krapp'ınSonBandı'ndaKrappkarakteriniErivanBaJba>o>Tiuyor. Kültür Servisi - Çağdaş Oluşum Oyunculan Tîyatrt) Topluluğu, Samuel Beckett'in 1958 yılında kaleme aldığı 'Krapp'uı Son Bandı' adlı oyunla 28 Ağustos'a dek her cuma saat 20.30'da tiyatroseverlerle buluşacak. Yönetimini ŞevketÇapkmoğlu'nun üstlendiği oyunda S. Beckett'in yaşammdan ipuçlan bulduğumuz Krapp karakterini Erkan Balbav canlandınyor. Paris, Londra ve New York'ta sahnelendiğinde büyük ilgi gören tek perdelik oyun Çağdaş Oluşum Oyunculan Oda Tiyatrosu'nda ücretsiz olarak izlenecek. Oyunda. Beckett ınsan kişiliğinin geçiciliğini göstermek için kayıt aracından yararlanmıştır. Krapp. yetişkin bir adam oluşundan ben, her yıl bir önceki yılın izlenimlerini ve olaylannı teybe kaydetmiş olan yaşlı bir adamdır. Oyunun başında onu, otuz yıl önce kaydettiği sesini dinleyen, bir ayağı çukurda, başansız biri olarak göriirüz. Bir yazardu-, ama o yıl kitabı yalnızca on yedi adet satılmıştır. Yıllar önceki sesi onun için bir yabancının sesidir şimdi. O zaman kullandığı bazı sözcükleri anlamak için sözlüğe bakmak zorunda bile kalır. Sıra, otuz yıl önce ona 'işini bıtirdiği güne karşı' koruması gereken bir mucize gibi görünen büyük bir içgörii anının betimlemesine geldiğinde, dinlemek zahmetine katlanmaz ve teybi ileri sarar. KaydettikJeri arasuıda ilgisini uyandıran tek bölüm, bir gölde, kayıkta geçen bir sevişmedir. 69 yaşındaki Krapp, önceki benliğinin otuz dokuzuncu yıl dönümünü dinledikten sonra, o yıhn notlannı kaydetmeye geçer. Oyunda, zamanın bir anındaki benlik. daha önceki kendisiyle karşı laştığında onu son derece yabancı bulmaktadır. Öyleyse, şimdiki Krapp ile o zamanki Krapp arasındaki kimlik nedir? Ne açıdan aynıdırlar? Eğer bu otuz yıllık bir aranın ortaya çıkardığı sorunsa, ara bir yıla, bir aya, bir saate indirilecek olursa, fark yalnızca derecesinde midir? Beckett bu çalışmasını 'Krapp Kansıyla', 'Krapp Kansı ve Çocuğujla', 'Krapp Tek Başına' gibi adlar altında bir diziye dönüştürmekten daha sonra vazgeçmiştir. DEFNE GOLGESf TURGAY FİŞEKÇİ Troya Önünde Kör bir ozan anlattı bunlan, Atlann da ruhu vardı Troya önünde diye başlar, Melih CevdetAnday'ın ünlü şiiri Tro- ya önünde Atlar". Bu yılki "Ozanın Günü" etkinlikleri için bizlerde Troya'nın karşısında, Bozcaada'daydık. Yılın oza- nı seçilen Ülkü Tamer'in şiirlerini, "Türk Şiirinde Troya" temalı bir konuşma yapan Cevat Çapan'ı dinledik. Yeryüzünün türlü köşelerinden kalkıp ge- len konuklar, gündoğumunda ve günbatımında adanın Troya'ya bakan kıyılarında, kendi dillerin- de Ityada'dan bölümler okudular. Hem şiirin hem de düzyazının kaynağı sayılan destanların yaratıcısı olarak adı tarihe geçen Ho- meros, bildiğiniz gibi Izmirlidir. Ama uygarlığın do- ğuşundaki büyük yeri nedeniyle paylaşılamaz. Al- manlar onun için, "Batı'nın ilk ozanı" derler. Homeros'un büyüklüğü, ardında bıraktığı yapıt- lann öneminden geliyor. Okuyan hiç kimsenin et- kinmeden edemeyeceği yapıtlar llyada ve Odys- seia destanlan. Anlatılan olaylar, geleneklere, din düzenine, psi- kolojiye, tarihe, coğrafyaya öncülük ettiğinden es- ki toplumlara ilişkin ilk bilgilerdir. Kazıbilimcilere yol göstermiş, geçmişi bugüne bağlayan köprü ol- muştur. Gılgamış destanından sonra sözlü gele- neğin yazıya aktarıldığı ilk belgelerdir. Homeros bir "rapsodi" idi. Yani elinde sopası, gezdiği yerlerde çevresinde toplananlara öyküler anlatan bir destaricı. Hemen hepsi kördü rapso- dilerin. Düşle gerçeğin birbirine kanştığı öyküler an- latırlardı. llyada ve Odysseia da, dilden dile geçmiş, her anlatıcının dilinde biçimlenmiş bireröyküdür. Des- tanda anlatılan Troya savaşının MÖ1200'lerde ol- duğu sanılır. Oysa Homeros, MÖ 9. yüzyılda ya- şamıştır. Yani üç yüzyıllık bir anlatıyı tekrarlamış- tır. En azından on kuşağın gelip geçtiği bir süreç- tir bu. Şanslıdır Homeros. Onun adı geçmiştirtarihe bu destanların yaratıcısı olarak. Oysa destanlann ka- leme ahnışı da Homeros'tan üç yüzyıl sonra, onun anlattığı biçimiyle Hellen devlet adamı Pesistra- tos'un isteğiyle o günün diliyle yazıya aktanlmış- tır. Bu yapıtlann kusursuzluğu en başta, tek bir ya- zarın elinden çıkmış olmamasındandır. Dantel gi- bi işlenmiştir ozanlann dilinde, kusurlan zamanla ayıklanmış, boşa yer tutan hiçbir sözcük kalma- mıştır. Eski çağlarda din kitabı olarak da okutulmuştur bu yapıtlar. Çocuklara ezberletilmiştir. önde yürü- yen öğretmen bir cümle söyler, arkadaki çocuklar gözlerini yumarak yineleye yineleye ezberlermiş. Destandaki kahramanlar gibi hayatlan olsun, er- demli, cesurolsunlar, vatanı korumak nedir bilsin- ler diye. Bugüne gelindiğinde böylesi önemli bir coğraf- yanın üzerinde yaşamamıza karşın, insanlığın geç- mişine ilişkin çalışmalarda ülkemizin önlerde oldu- ğunu söyleyebilmek güç. Ülkemizdeki kazılann büyük bölümü yabancılar tarafından yürütülüyor. Bu kazılann denetlenme olanakları da çok sınırlı. Bu nedenle müzelerimi- ze buluntu teslimi her yıl giderek azalırken yaban- cı müzeler, sergi salonlan ve koleksiyonculann elindeki buluntularsa artıyor. Siyaset adamlanmız sürekli olarak çok önemli bir coğrafyada yaşadığımızı söylüyorlar. Ya bu coğrafyanın kültürü? O da on bin yıllık bir birikim. Anadolu on bin yıldır "özgün " olmayı başarmış bir kültür birikimine sahip. On bin yıldır çalışarak, toprağı, kültürü işlemiş. Tembellikten uzak dur- muş hep. Beş bin yıldır da yazılı edebiyatı sürü- yor. Dilbilimciler, Homeros'la Ömer adlannın birbi- rinin devamı olduğunu öne sürüyorlar. Bu bile yetmez mi, kültürümüzün köklerinin ne- relere dek uzandığını düşünmeye? tfisekci" superonline.com Yaz müzayedeleri devam ediyor • Kültür Servisi - Pera Müzayede Evi ve îstanbul Hilton Oteli işbirliğiyle gerçekleşen yaz müzayedelerinin dördüncüsü 14 Ağustos'ta saat 20.30 da Istanbul Hilton Oteli Balo Salonu'nda yapılacak. Müzayedede Osmanlı ve Avrupa sanatçılannın son dört yüz yılda üretmiş olduklan seçkin yapıtlardan zengin bir koleksıyon satışa sunulacak. Aralannda Avrupa bronz döküm altın yapraklı kaspo, Guilloche mineli gümüş ve bohem tuvalet masası aksesuarlan, maun ve sandal ağaçlanndan üretilnıiş Ingiliz ve Fransız mobilyalann da aralannda bulunduğu 306 yapıt 13 ve 14 Ağustos tarihJerinde 10.00 ile 20.00 saatleri arasında Hilton Balo Salonu'nda görülebilir. 'Şey' açık arürmada • Kültür Servisi -Addams Ailesi' filminde kullanılan robot el 'Thing ı Şey' açık artırmayla satışa sunulacak. Galifornia'daki müzayede şirketi 'Profile In History' ünlü komedi filminde Gomez ve Fester Amca'nın kafalanna masaj yapan bu elin 2.000-3.000 dolar arasında bir fiyata satılacağını düşünüyor. Müzayedede satışa çıkacak olan diğer film anılan arasında 'Batman Forever'da Jim Çarrey'nin giydiği Riddler takınıı ve 'Blade Runner'da Sean Young'ın giydiği giysi de var. Edirne Surları kazısı • EDtRNE (\A) - Makedonya Kulesi ve Edirne Surlan kazılannda, 19. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen freskler bulundu. Sanat Tarihçisi Yavoız Güner, yapılan çalışmalarda Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait değişik buluntular elde ettikJerinı söyleyerek kazının sürdüğü alandan 7 seramik finnı ve 50'nin üzerinde iskelet çıkardıklanru bildirdi. Makedonya Kulesi ve Edirne Surlan kazı alanında en son bazı freskler bulunduğunu belirten Güner, şunlan ekledi: " 19. yüzyıla ait olduğunu tahmin ettiğimiz freskler bulundu. Bunlar Ortodoks Kilisesi'ne ait malzemeler olmalı. 12 havariye ait olduğunu düşündüğümüz betimlemeler var. Bundan yola çıkarak kılisenin duvar süsleri olduğunu ' • düşünüyoruz. Çalışmalar de\a'm edıyor. Freslderi" tamamen ve zarar vermeden açarak kaldıracağız."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear