23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2003 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Yangın ÖNCE, tepelerden birinin arkasında sarı bir duman yükseldi. Daha sonra duman büyüdü, kocaman bir bulut olarak Bodrum'un üstüne yer- leşti. Yaz ayının kızgın güneşi tutulmuş, griyle sa- rı arast bir loşluk çökmüştü binalann, denizin ve limanın üzerine. Itfaiye arabaları, helikopterier, uçaklar geldi; yerden sular sıkıldı, gökten su döküldü ve sonuç- ta üç-dört saatlik bir çaba sonucunda yangın söndürüldü. "Söndürülmeseydidevlethastane- si yanacak, dış mahallelerdeki evler tutuşacak- tı" sözleri daha birkaç saat ağızlarda dolaştı. Sonra her şey unutuldu. Geride bir çıplak tepe daha kalmıştı. Tabii, böyle durumlarda söylentiler hiç eksik olmuyor. özellikle, orman satışlarından, sit alanlannın imara açılmasından sıkça söz edilen günlerde. Kasıtlı yakma girişimleri dillerden düşmüyor. Hatta, "Madem bana inşaat rvhsatı vermiyorsu- nuz, ben de buralan kimseyeyaretmem" diye- rek kibriti çakanlardan bahis açıldığı bile olmak- ta. Elbet, sabotaj olasılıklanna ve kooperatif ala- nı açma niyetlerine ilişkin söylentiler de gündem- de. Galiba. daha çok da yapılaşmaya yönelik bu çeşit dedikodulan sona erdirmenin tek ve ke- sin bir çaresi var: Yanan alanlan, hemen, orman- cılık teknolojisinin elverdiği en kısa zamanda ye- niden ağaçlandırmak. "Yeniden ağaçlandırma mı? Oralarda ağaç yoktu ki; sadece makiler, çalı çırpı niteliğinde zayıf biryeşil örtü vardı" diyenler çıkacaktır. Gerçekten de, şimdiden, biri Bodrum'un do- ğusunda, biri de batısında çıplak kalmış iki ya- nık tepe var. Üçüncüsü, son yangının külleri te- mizlendikten sonra, ikisinin ortasında yeni mey- dana çıkacak. Oralar da eskiden tam anlamıyla orman değildi, makilikti. Oralar için de çeşitli söy- lentiler çıkmıştı. Oralardaki yangınlar da söndü- rülmeseydi, arkalanndaki ormanlar yanacaktı. Şimdi, böyle çıplak tepelerin olduğu gibi bıra- kılması ve kendiliğinden yeşermelerinin beklen- mesi, çalılık yangınlanyla başlayabilecek başka orman yangınlanna davetiye çıkarmaktan baş- ka nedir? Boş duran yanık tepeler yapılaşma iş- tahlarını kabartmaz mı? imdi, anayasanın ormanlara ilişkin yasakla- 1 rını ve özellikle "Yanan ormanlann yehne y$ni orman yetiştirilir" hükmünü, bütün bu ne- denlerle, ormanlann yakınında bulunan ve yan- madan önce de "orman n/te//<J/"taşımayan alan- lara yaymak ve oralan da korumaya almak ge- rekmiyor mu? Açgözlü köşedönmecilik hırsının tehdidi altın- daki bir ülkede, her çeşit yeşil katliamını ağaç kat- liamına benzetmekten başka çare kalmamıştır. Ormanlanmız Küresel Sermayenin Kıskacında... Ülkemizde son 50 yıllık süreçte, özellikle 1980'li yıllardan sonra siyasi iktidarlar yasalara karşı gelerek değerli orman arazilerinde açma yapan ve yerleşen bir azmlığı koruma yönünde anayasanın özüne aykın yasalar çıkarma yanşına girmiştir. Prof. Dr. Melih BOYDAKIÜ Orman Fakiiltesı Öğretim Üyesi D ünya ülkelerine baskı ile kabul ettirümek istenen küreselleşme, temelde sermayenin küresel- leşmesıdir. Küreselleşen ser- maye ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde ulns devletinı ve bu bağlamda uluslann sosyal, kültürel ve çevre değerleri- ni dışlamaktadır. Küreselleşme adına dıkte ettirilen yanlış ve amaçlı ekonomık politika- lar, ülkemızi de her geçen gün daha bağımlı bir duruma sürüklemektedir. Son dönemde kü- resel sermayenin, ülkemızin ormanlannı ve eşsiz doğasını ele geçirme yönünde bir stra- teji geliştirdiği gözlenmektedir. Nitekim per- de arkasındaki uluslararası sermaye ve onun ülkemizdeki uzantılannın etkileriyle anaya- sa, Orman Kanunu ve diğer yasalarda yapıl- ması düşünülen değişıkliklerle; ormanlan- mızın satışı, yerli ve yabancı özel teşebbüse işlettirilmesı, üstü kapah olarak özeüeştiril- mesi, SlT alanlannda yapılaşma ve yabancı- lara 30 hektara kadar mülk edinebilme yolla- n açılmaktadır. Bu organıze yaklaşım, or- manlann yıkımı sürecini hızlandırma yanın- da ayncalıklı ve seçkin (güzide) orman par- çalannın oluşturduğu doğal SİT alanlannın hal- kın eünden alınıp, uluslararası sermayenin ve onun ülkemizdeki uzanülannın eline geçme- si anlammdadır. Devtet şemsiyesi şart Ülkemizde Milli Eğitim, Milli Savunma ve benzeri kurumlar gibi çevre, orman ve maden- lerin, lasaca doğal kaynaklann devlet şemsi- yesi alhnda olması zorunludur. Nitekim 1993 yılında "1. Ormancıhk Şûrasr açılış konuş- masında, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Sü- kyman Demirel: "Türkiye'de bu kadar or- man kaldıysa, devlet sayesinde kalmışür" ifa- desini kullanmıştır. Sayın Demirerin yıllann deneyimi ile ülkemız ormanlan ve doğasının devlet şemsiyesi altında ohnası gerektiğini vurgulaması, ülkemiz bakımından gerçekçi ve yaşamsal önem taşıyan bir sentezi dile getir- mektedir. Nitekim ülkemizde kalabilen or- manlar, tüm siyasal baskılara karşın, çıkarcı kesımlere ormanlann peşkeş çekihnesini en- gellemeye çalışan ve devletçi anlayışuı öne- mini fakülte sıralannda kavramış ormancılar ve onlan orman köylüsü dahil, toplumun her kesiminden destekleyen halkımız sayesinde kurtanlabilmiştir. Türkiye ormancıbğını ve ormancıhktarihi- ni özümsemeden ya da buna gcreksinim duy- madan yasal düzenl me hazırbklanna başla- yan Orman Bakanı Sayın Osman Pepe ve ik- tidar, ormanabkta devletçi anlayışı dışlama- nın ülkemize ve ormanlanmıza büyük zarar- lar vereceğinin bilincinde olmahdııiar. Or- manlan ve orman alanlannı sadece saühk mal olarakgörmek ve birtüccar bakış açısı ile yak- laşmak, ülke için beürtilen ohımsuzluklara ek olarak ormancıhkvtdoğa koruma konulann- da tar&folduğumuz ve inızaladığınuz ulusla- rarası sözleşmelere de a> kındır. Esasen or- mancıhkt a kaynak yaratmak, orman alanla- nnın saöşı gibi geçki ve çağdışı yaklaşunlarla deyfl, ormanlann imar ıslahu ağaçlandırma- lar ve rasyonel orman işlermecüiği önlemleri ahnarak gerçekleştirifanelidir. Türkiye, ormanlannı yerli ve yabancı şır- ketlere işlettirmenin acı deneyimlerini 1924- 1937 yıllan arasında yaşamıştır. Kurtuluş Sa- vaşı'ndan sonra ülke ekonomisinin canlandı- nlması için kaynak arayışı, özellikle 1923 Iz- mir tktisat Kongresi çerçevesinde, ormanlar- dan yararlanmayı da gündeme getirmiştir. 1924 te çıkanlan "Türidye'deMevcutBiunıuın Ormanlann Fenni isuHi ve tşletümeleri Hak- kında KanurT ve 1927 yılında yürürlüğe gi- ren "Teşvik-i Sanayi Kanunu*1 kapsamnıda ormanlanmızuı işletihnesı. 5-50 yıllığma 29 yerli ve yabancı şirkete venhniştir. Devletle bu şirketler arasında yapılan bağİayıcı, süa ve korumacı sözleşmelere karşın, söz konusu şirketler 1924-1937 yıllan arasında, ülkemiz ormanlannda yıkıma neden olan bir "sötnü- rû işletmecEiği'' uygulamışlardır. Bugün tro- pik ormanlan tüketen uluslararası şirketle- rinkine benzer uygulamalar, çok geniş alan- larda, seçkin ormanlanmızı ve doğayı tüket- miştir. Bu olumsuz gidişı izleyen ülkesever- ler, büyük Atatürk ün önderlığmde 1937 yı- lında, 3116 sayılı ilk Orman Kanunu'nu çı- kararak "Devtet Orman İşletmeciliğrne ge- çişi sağlamış, ulusal ve uluslararası şirketler- le yapılan sözleşmeler, sürelerinın sona erme- si beklenmeden yürürlükten kaldınhnıştır. Yaşanan bu olumsuzluklan göz ardı ederek anayasadaki "Devlet ormanlan, kanuna göre devletçe yönetiHr, işletiBr" maddesınin arka- sına "işleöirilir'' hükmünün konması girişi- mi, orman köylüsünün ve halkın dışlanması ve ülkemiz ormanlannın yeniden küresel ser- mayenin sömürü işletmeciliğine terk edihne- sı anlammdadır. Bu durumun orman köylerinde yaratabile- ceği karmaşa ve sosyal sorunlar bakımından da çok ıyı degerlendirihnesi gerekir. Buna ek olarak, 1. derecede SİT alanlanna yüzde 3 'lük yapılaşma ve yabancılara 30 hektara kadar ül- kemiz topraklanndan iyeük edinebihne yolu- nun açılması yaklaşımı, en güzide ormanla- nmızın ve cennet koylann, halkın elinden ko- panlıp. küresel sermayenin mutluluğuna su- nuhnası ve doğanın yakımı anlammdadır. Ni- tekim yakın geçmişte özel ormanlara yasay- la verilen yüzde 6"İık yapılaşma izni, uygu- lamada yasadaki yüzde 6'lık üst sınıra karşın, yüzde 66 ve yüzde 94 yapılanma düzeyleri- ne ulaşarak. akıl ahnaz boyutlarda orman tah- ribine neden ohnuştur. Anayasaya aykm yasalar ÜUcemizde son 50 yılhk süreçte, özelhkle 1980'li yıllardan sonra siyasi iktidarlar, yasa- lara karşı gelerek değerli orman arazilerinde açma yapan ve yerleşen bir azınlığı koruma yönünde anayasanın özüne aykın yasalar çı- karma yanşına girmiştir. Bu yaklaşım, yasa- lara saygılı orman köylüsünün ve halkının göreceli olarak cezalandınlması anlamında- dır. Bu süreçte Orman Kanunu'nun 2B mad- desi, ilgıli öbür kanun ve yönetmeliklerle, iş- gal edilen 473 bin hektar orman alanı, orman nitehğini kaybetti, yanlış düşüncesiyle, yasa- lar karşısında suç işleyenlere satıhnak üzere, Hazıne adına orman rejimi dışuıa çıkanhnış- tır. 1995 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile de 2B alanlannın satışı 1997 yılında başlah- larak2001 yılına kadar sürdürühnüştür. Istan- bul, Antalya, Muğla ve Balıkesir gibi çok yüksek ranta sahip alanlardan 40 bin hekta- nn satışı ile ancak 22 trilyon TL. gelir sağla- nabihniştir. Oysa 2B uygulamasmdan 5 kat- rilyon TL. gelir beklenmekteydi. Bu neden- le 2B alanlannın sahşından 25 milyar dolar gelir sağlanacağının düşünühnesi, hayal dün- yasında yaşamak anlammdadır. Aynca 2B uygulamalan yanlışlığma, bir yanhşlık daha eklenerek önerilen yasa taslağında, orman köylüsünün devre dışı bırakılıp, 2B ile or- man dışına çıkanhnış çok kıymetli alanlann küresel sermayeye sunulması, beraberinde yeni orman açmalannı ve suça özendirmeyi getirecektir. Oysa yapılması gereken, toplu yerleşimler dışındaki 2B alanlannm çağdaş yaklaşunlar- la yeniden değerlendirilerek 473 bin hektar- dan geriye kazanılabilecek alanlann hızla ağaçlandmlmasıdır. Toplu yerleşün alanla- nnda ise, yeni açmalan ve suça özendirmeyi engellemek için, iyelik devlette kalacak şekil- de, kiraya verihnesini öngören bir yasal dü- zenleme düşünülebilir. PENCERE Kola Uyarıcıdır... Yalçın Doğan anımsattı.. 1960'ların ikinciyarısında Beyoğlu EmekSine- ması'nda bir öğrenci toplantısı.. Salon tıklım tıklım.. Gençler coşkulu.. Söz sırası bana gelince ellerim arkamda yavaş yavaş sahneye çıkıyorum, gizlediğim kola şişe- sini masanın üstüne koyuyorum... Bugünkü gibi gözlerimin önünde, gençler 'şim- di nereden çıktı bu, gazozun bu toplantıda ne işi var?' dercesine kolaya bakıyorlar... Söze başlıyorum: - Buna Amerikan kolası derler!.. Amacım ne?.. "Birgazoz şişesinde bütün dünya"y\ anlatmak hırsıyla yanıyorum... Yaşadığımız dünyanın tümelliğinde, insanlığı kavramak, kurulu düzeni açıklamak için yola çık- tığımızda, gazoz şişesinin kapağı Ereğli Demir-Çe- lik Fabrikası'nı çağnştırryor, şişenin camı Paşa- bahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nagönderme yap- mak için fırsat yaratıyor, şişenin içindeki kola dün- yanın en güzel meyvalannı yetiştiren Anadolu'da yabancı bir damak tadının ne anlama geldiğini vur- guluyor... Kola imparatorluğunda yuvalanan Amerikan emperyalizminin anlamı 196O'lı yıllarda bile açık seçik dişlerini gösteriyordu... Yalçın Doğan o yıllarda üniversite öğrencisidir ve salonda dinleyicidir... Daha sonra Cumhuriyet'e girecektir... Ikimiz arasında paylaşılan bu sevimli anı nere- deyse kırk yıllıktır... • Son günlerde gazetelerde haberlerini okuyorum, televizyonlarda reklamlannı görüyorum, piyasa- ya bir Türk kolası sürülmüş... Adı: 'Cola Turka' Kim akıl etmişse iyi yapmış, bu girişim kırk yıl önceki anıyı gündeme getirdi... Ulusalcılık bilinci gazozda bile köpürmeli!.. Dünyanın her yanındaki mazlum yoksulları, Amerikan kolasını yudumlayıp hamburgerini çiğ- nedikten sonra aptallığın gevişini getiren zavallı yaratıklara dönüştürmek için tezgâhlanan güdü- lenme kırk yıldan bu yana daha da köpürdü... Adı kondu: Amerikan Imparatorluğu!.. Oysagerçek adı: Ufanç Imparatorluğu!.. • Kimi üniversitelerde devrimci gençler kantinle- re Amerikan kolasını sokmuyorlar... Peki, şimdi Türk kolasını da yasaklayacaklar mı?.. AJ sana bir tartışma daha... yaşayan Haliçı Haliç'e dönüş Haliç; temiz suyuna, yemyeşil örtüsüne, tarihi ve kültürel dokusuna yeniden kavuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda spor. müzik ve sanat Haliç'e geri döndü. Haliç; kültür, sanat ve turizm merkezi kimliğiyle şimdi tüm İstanbulluları bekliyor. Haliç'te buluşalım. katkılanyla HALİÇ'E DÖNÜŞ ETKİNLİKLE Ekonomik. Giivenli, Koıforlg «e Çevreci yakıt DOfiUGUIII İstanfeurdaki adı: İGDAŞ 18-19-20 TEMMUZ 2003 10H» - 20:00 HALİÇ BEACH VOUEY TURNUVASI MINIATURK YANI Ü l 20 TEMMUZ 2003 2030 GOKHA'J OZErj KOIgStRİ G«:ATA KÖPRUSU USTÜ 27 TEMMUZ 2003 11:00 - 16:30 HALİÇ CLASS 3. TÜPKİYE PO.VFBBOAT w w w . i b b . g o v . t r CÜLEENCRGENKONSERI Mİ'JIATURK YANI 9-10AĞUSTOS 14:00-18.-00 HALİÇ KUPASI SU KAYAĞI - WAKE BOARO YARIŞ VE GOSTERILfcRI ;2000 1 HA1JÇ KUREK YARIŞMAS1 - StYİR ALANLARP 31AĞUSTOS2003 10:30-UJO HAÜÇ 3ALW TUTI4A YARIŞMASI UNKAPANI KOPRUSU ' IIW III .3003 11JM • -YENİDEN PAHLAYAN ALTIN BOYNUZ HALİÇ" GRAVUR VE FOTOĞRAf SERGISİ («NİATURK SERGİSALONU 7EVLUL2O03 10:00 - UflO -IAÜÇ SAHIL YOL'J HALİÇ CLASS 3 TÜRKİYE POVVERBOAT ŞAI-IP1Y0IJAS1 - SfcYlfi ALANLARr 26 EYLÜL - 03 EKİM 2003 HALİÇ KITAPFUARI GALATA KOPRUSU İ S T A N B U L B Ü Y Ü K Ş E H İ R B E L E D İ Y E S İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear