25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOVSAL Aldanışlar İNSANOĞLU, aldatılmaya, hele kendini aldat- maya öylesine yatkındır ki. Aşk, tutku, iyimserlik / a da akılsızca yapılmış bir yanlış hesaptan ötürü. Isterseniz, evlilik vaadiyle aylarca, hatta yıllarca o/alanıp bekletilmiş sırılsık- lam âşık kızlara, kadınlara sorun. Türkiye, yine inanılmaz bir aldanış havasına ka- pılmış, sürüklenip gıdiyor. Neymiş? Selanik Doruğu'nda Başbakan'la Dışişleri Baka- nı "A" masasına, yani Schröder, Chirac, Berius- coni veSimitis'in arasına oturtulmuş. Masanın ne- resine, nasıl, niçin oturtulduklan hiç önemli değil; oturtuldularya, yeter. Arkasından, o masada duyu- lan ve koskoca "devlet adamları"nca "aferin" al- mış çocuk sevinciyle gazetecilere duyurulan övgü sözleri: "Arka arkaya çıkardığmız uyum paketleri do- layısıyla size hayranız; artık AB üyeliğiniz konusun- da hiçbirimizin en ufakkuşkusuyok. Desteğimiz gi- derek artacak; aman, devam edin." Hemen, büyük aldanışa ilişkin sütunlar dolusu yorumlar: Devam edelim; AB'ye giriyoruz, belki ya- nn, belki yanndan da yakın. Neymiş? IMF'nin Türkiye temsilcisi, hükümetin programa sarıldığını belirttiken sonra, "Artık bu ülkede 2001 benzeri krizler olmaz; bizim sayemizde iyisiniz. Tu- tumunuzu bütün kalbimizle destekliyoruz; aman böyle gidin" demiş. Adam bunları "Bu yıl IMF'ye borçlanmızı ödeye- lim; onların boyundunığundan kurtulur ve sonraki yıllarda kendi politikalanmızı izleriz" heveslenişle- rine karşılık olsun diye söylemiş; işin o yanına aldı- ran yok. Yine hep biriikte aldanış korosu: IMF bizi beğe- niyor, ekonomi düze çıktı demektin The Econo- mist'in "2004'te sistem çökecek" yorumu bozgun- culuktan başka bir şey değil. Aldanış mı, aldatılış mı? Başkalannın kendi hesaplan ve niyetleri yü- zünden bizi aldatmaya ve oyalamaya kalkışmalan doğaldır. Ama, kendi medyanız ve seçilmiş iktida- nnız kendi halkınızı aldatıp oyalamaya kalkrnışsa, buna seyirci kalabilir misiniz? Seyirci kalmaması ve doğrulan söyleyip herkesi uyarması gereken birileri varsa, onlar bu görev için devletin, kamunun, yani halkın parasıyla çalışan bürokratlardır. "AB'lilerin sözlerine hemen inanıpge- reksiz ödün vermeyin; IMF'ye fazla güvenmeyin; Av- nıpa Konseyi Sekreterliği'nin Insan Haklan Mah- kemesiadtna söylediği Kıbrıs sözlerine kanmayın" demek onlara düşer. Ne var ki, onlar da bu aldanışı körükleyip çeşitli he- saplarla aldatıcılar safına doğru kaymaya başlamış- larsa, o zaman tuz bile kokmaya başlamış sayılır; sı- ra başka türlü kararlara ve davranışlara gelmiştir. Tonguç ve Eğitim îlkeleri Tonguç'un unutulmaz bir eğitimci olmasında, insanın ve toplumun kurtuluşunu eğitimde aramış ve yaratıcı bir eğitim öngörmüş olmasının payı büyüktür. Toplumun gereksinimleri, insanın özgür gelişimi ve mutluluğuyla koşut sayılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Yıldız KURTULUŞ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi I Mehmet Faraç 1 KÖTÜLER MAHALLESİ r~T~ " - " - "Kanlı topraklarüa destam..." ^m Tüm kitapçı\arda GUnizi Vayıncılıh 0.212 5121172 tsmail Hakkı Tonguç'un ölümünün 43. yı- lındayız. Tonguç'un başyapıtlan sayılan Ga- zi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü'nün ku- ruluşunun üzerinden 71, Köy Enstitûleri Ya- sası'nın yürürlüğe girişinin üzerinden 63 yıl geçti. Tonguç, eğitim tarihinde derin izler bıraktı. Kurucusu olduğu kurumlarda uygu- lamaya aktardığı eğitim ilkelen ise inceleme konusu olmayı sürdürüyor. Köy Enstitüsü çıkışlılar, enstitülere sistem bütünlüğü kazandırmak için durmaksızın ça- lışan, dönemin ilköğretim genel müdürü "Tonguç Baba"yı unutmadılar. Günümüzde hatırlanmasına en çok gereksinim duyulan ise Tonguç'un eğitim ilkeleridir. Tonguç'un kitaplan ve makaleleri, eğitim tarihi kadar sa- nat eğitimi tarihi için de değer taşıyor. Sanat yoluyla eğitim ve iş okuluyla belirginleşen eğitim anlayışı, günümüze ilişkin değerlen- dinnelere ışık tutuyor. Meslek yaşammda, eğitmen, yönetici ve kuramcı olarak varlık gösteren Tonguç, sa- nat eğitimcisidir. Tonguç'un yetişmesinde Darülmuallimin kadar Avrupa'da gördüğü eğitim ve inceleme gezileri etkili olmuştur. Almanya'da grafik, ıllüstrasyon ve ağaç iş- leri öğrenimi görmüş, Deney Okullan'nı, öğrencilerine güzel sanatlan sevdirmeye ça- lışan Kır Eğitim Yurtlan'm incelemiş, Leip- zig'de İş Eğitimi Semineri'ne katılmıştır. Eğitim alanındaki gelişmeleri, yeni görüşle- ri ve kurumlan inceleyen Tonguç, Türki- ye'nin gelişme hedeflerine uygun, özgün bir eğitim modeli oluşturmak için çaba harca- mıştır. Eğitim sorunlannın çözümünü eğitim biliminde ve sanat eğitimi biliminde arayan Tonguç, aydınlanmacı bir felsefeyle, birbi- riyle ilişkili görünen 'sanatyoluylaeğitim' ve 'iş okulu' ilkelerini uygulamaya aktarmıştır. Tonguç'un Resim-Elişleri ve Sanat Terbi- yesi kitabının (1933) G. Stiehler'den alınan tarihçesinde, Avrupa'da 1887-1931 dönemi; "Hatalardan Kurtuluşve Resim Tedrisaü ile Sanat Terbiyesinin Kuruluşu" olarak tanım- lanmakta, "Sanat Eğitimi Hareketi"nin be- raberinde "İş Okulu HareketTni getirdiği açıklanmaktadır. Bu dönemde önem kazanan çocukta yaratıcılık ve kendini ifade kavram- lan, Tonguç'un öngördüğü eğitim modelinin de yapı taşlandır. Tonguç Almanya'da, "hatalardan kurtu- luş" yıllannda iş okulu anlayışıyla yapılan- dınlmış ilk sanat eğitimi kurumu olan Ba- uhaus'u tanımıştır. Bauhaus'da, farklı sanat dallan bütünlük kazanmakta ve endüstriyel gelişime bağü olarak ortaya çıkan biçim yoz- laşmasının önü alınmaya çalışılmaktadır. Bauhaus'ta uygulanan eğitimin, sanatı ve tasanmı günlük yaşama aktarma yolunda güzel sanatlarla uygulamalı sanatlan birleş- tiren özellikleri, Gazi Eğitim Enstitüsü Re- sim-lş Bölümü programlannm içeriği üze- rinde etkili olmuştur. Önce, resim ve iş bölümlerinin iki ayn bö- lüm olarak kurulması düşünülmüş, daha son- ra iki program tek bölüm altında birleştiril- miştir. Bölümün adına eklenen "iş", tasanm çalışmalanna yöneliktir. Bu anlayışla geliş- tirilen programda, değişik araç-gereçlerin kullanıİdığı iki ve üç boyutlu çalışmalarla tasanm yetisinin gelıştirilmesi amaçlanmak- tadır. Böylece estetik eğitimle beceri eğiti- mi birleştirilmektedir. Eğitim sürecinde, sa- natsal etkinlik gösterilerek kazanılacak dav- ranışlann yanında ürün de önem kazanmak- tadır. Aynca, iş eğitimine eğitsel ışlev de yüklenmiştir. Bölümde yetiştirilen öğretmen adaylannın, ortaöğretim çağındaki öğrenci- lere Cumhuriyet bilincini, ulusal kültürü ve sanatın evrensel dilini kazandırması hedef- lenmektedir. Cumhuriyetin temelini kültür- de gören bir anlayışla, aydınlanmayı yay- makla yükümlü sanat eğitimcileri yetiştiri- lecektir. Tonguç'a göre iş, "yaraücı iş"tir ve insa- nm kişiliğini gef iştirerek yücelmesini sağlar. Burada kullanılan "iş" teriminin, günümüz- de temel eğitim basamağında verilmeye ça- lışılan iş eğitiminden tamamen farklı oldu- ğu anlaşılmaktadır. Tonguç'un iş okulu anlayışı, yaratıcı işin estetik eğitimle birieştirilmesi ve bunun öğ- retimin tamamına yayılmasıyla önem kazan- maktadır. Tonguç'un sanat eğitimi düşüncesi, ders sa- atlerini ve okulun sınırlarmı aşarak yaşamın tüm alanlanna ulaşmaktadır. Öğretmen An- siklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü'nde (1952) "sanat eğhuni"ne; resim, müzik ve yazınsal sanatlardan yabancı dil öğretimine, kır ge- zilerine ve yaşama alanının estetik bir düze- ne kavuşturulmasıyla çeşitlenen geniş bir anlam yüklenmektedir. Tonguç'a göre güzel sanatlar, öğrenciyi mutlu eder ve kişiliğini ge- liştirir. Iş derslerine de benzer bir bakış gö- rülmektedir. Iş etkinliği içinde, yaraücılığı içe- ren tasanm yetisi, düşünme ve biçimlendir- me becerisi kazandınlması düşünülmektedir. Iş okulu anlayışı, bütünöğrenmeleri yaşam- la ilişkilendirmektedir. Eğitim ideolojisin- deki değişime bağlı olarak, geleneksel ezber- cı eğitim terk edilmiş, iş aracılığıyla çocu- ğun kendiliğinden etkin duruma gelmesinin sağlanması ilkesi değer kazanmıştır. Böyle- ce öğrencilerin bilgiyi yaşamdan almalannın, iş yaparak öğrenmelerinin, doğaya yabancı- laşmaktan kurtulmalannın ve sosyal olayla- n gözlemleyerek kavramalarının yolu açıl- mıştır. Iş okulunun öğretim şekli; canlı, ilgi çekici. çocuğu etkin kılan bir niteliktedir. Kazandınlması hedeflenen kişilik özellik- leri içinde yararıcılığa öncelik verilmektedir. Tonguç, yaratıcılığın enstitülerin öğrencile- re kazandırdığı nitelikler içinde en önemli- si olduğunu düşünmektedir. Sanatsal çalış- ma ile bilimsel çalışma eşdeğerde görülmek- tedir. Bilimsel ve sanatsal çalışmaların ortak amacı, çocuğun yaratıcı bir kişi olarak eği- tilmesidir. Tonguç'un, teknik çalışmalarda da güzel- liğin öğretilmesini amaçladığı görülmekte- dir. Teknik çalışmaların, duyulann eğitimi- ni, kişiliğin gelişimini sağlayacağı, beceri kazandıracağı ve güzelliğin ne olduğunu öğ- reterek kusurlu işleri eleştirmeyi öğreteceği savlanmaktadır. Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Söz- lüğü'nde (1952) "çirkin iş" tanımlanmakta, yozlaşmış bir beğeniden kurtulmanın gere- ği gösterilmektedir. Tonguç'un unutulmaz bir eğitimci olma- smda, insanın ve toplumun kurtuluşunu eği- timde aramış ve yaratıcı bir eğitim öngörmüş olmasının payı büyüktür. Toplumun gerek- sinimleri, insanın özgür gelişimi ve mutlu- luğuyla koşut sayılmıştır. Tonguç, Iş ve Mes- lek Eğitimi kitabında (1932) Atatürkün söz- leriyle eğitimin, devletin en temel görevi ola- rak görüldüğünü ve bunun için etkin çaba har- candığını ifade etmektedir. Eğitim tarihimizde; doğru hedeflerin be- lirlendiği, özveriyle çahşılmış bir döneme tanıklık ediyoruz. Günümüzde eğitim mode- li arayışlan sürerken, Tonguç'un savunucu- su olduğu eğitim felsefesi geçerliliğini ko- ruyor. Bunun, günümüz koşullannda uy- gulamaya aktanlmasının önkoşulu ise pratık ve teknik çözümlerden çok gereksinimlerin ve hedeflerin belüienmesidir. Lalettayin Amin... Ali H. NEYZt G eçenlerde birlik- te olduğumuz bir genç adam ko- nuşurken "Lalettayin amin" deyiverdi. Bizim yaşımıza gelince genç- lerle birlikte olabilmek, önem verilen bir şey olu- yor. Genç adamın dili sürçtüğü belli idi, yine de bir durakladım ve "Di- lini eşekansı soksun, yok- sa 'Veladdalin amin' mi demekti amacın?" de- dim. Herkes gülmeye başladı ama sonra bu de- yim aklıma takıldı. Post- modern sanat ve Sayın Büknt Erkmen'in rek- lam argomuza mal ettiği ters yazılımlar (inanama- yacaksınız ama Antal- ya'da küçük bir dükkâ- nın tanıtım panosunda 'Börekchi' yazdığına gö- züm ilişince öyle bir fren yapmışım ki en azmdan üç araba birbirine giri- yordu) sonunda dilimize bu yeni deyimin yani "Lalettayin amin" deyi- minin girmesi belki de yerinde olur diye düşün- meye başladım. Şu ABD'nin son ay- larda gerçekleştirdikle- rini bir gözünüzden ge- çirir misiniz? Ülkede, ge- çerli kanunlar nedeniyle birparti başkanının seçim ehliyetini kaybetmesi faz- la olağan bir şey olmasa da bizde gerçekleşti. Bu nedenle partisi Büyük Millet Meclisi'nde ço- ğunluk kazanmış olan parti liderinin kendisi millervekili seçilemedi. Onun yerine başka bir partilinin başbakanlığı üstlenmesi ve hükümet kurması gerekti. Bu sıra- da 'Presklent W. Bush' Irak'a saldırmayı aklına koymuştu ve seçim so- nınlanna ve devletlerara- sı ilişkilere hiç aldırma- dan seçime katılamamış ama parti başkanlığın- dan aynknamış olan ki- şiyi Washington'a davet ettiği gibi kendisine bu- güne kadar cumhurbaş- kanlanna yapılmadığı ka- dar görkemli bir kabul sergiledi. Görüşmeleri çevirmen yolu ile yürüt- mekte olan parti başka- nı kim bilir neler demiş olmalı ki Amerikahlar bizim liman ve hava mey- danlanmızı geliştirmek üzere kollannı sıvadılar ve birçok insan ve mal- zemeyi oralara yığdılar. Oysa bu arada yüce . - 4- Meclisimiz gerekli ka- nuni 'düzenlemeleri' ger- çekleştırmiş ve parti baş- kanının seçilme hakkı kendisine geri verilmiş- ti. Hemen ufak bir ilde (başkalannın katılımına -özellikle HADEP- izin verilmeden) yapılan bu ara seçim sonucunda par- ti başkanı millervekili se- çildi ve başbakanlıktan çekilen arkadaşırun ye- rine başbakan seçildi. Ne var ki biz bu önemh iç so- runlanmızı çözmeye ça- lışırken Büyük Millet Meclisi'nden eski baş- bakanın sunduğu tezke- re geri çevrildi ve Ame- rikahlar güney illerimiz- de yaptıklan yığmaklan geri taşımak zorunda kal- dılar. Dünya olaylan hep beklenmedikler ile dolu. Başanlı devlet adamla- rırun sırn da bu beklen- medikleri önceden sezin- lemekten geçer. Hep an- latırlar. Kurtuluş Savaşı sonunda ordu Izmir'e gir- diğinde Atatürk, liman- da demirli yabancı güç- lerin komutamna bir ül- timatom göndermiş ve "24 saatiçinde Bmaru bo- şaltm" demiş. Yanmda bulunan komutanlar çe- kinmişler, "Kuvvetkri- miz zayif, direnirierse ne yapanz" demişler. Ileri- yi gören komutan "Me- rak etmeyin, onların mo- ralismrainmiş ohnab,çe- kileceklerdir'' demiş ve kendinden emin şekilde uykuya yatmış. Son günlerde okudu- ğumuz gazete haberleri- ne göre Irak saldrnsına 100 asker gönderen Po- lonya, ABD'nin gözbe- beği haline gelmiş ve sa- dık dost Türkiye'nin Ku- zey Irak'ta kardeş Türk- menleri korumasına bile izin verilmez olmuş. Sakm Irak saldınsını sa\aınduğumu, ağzından kaçırmış gibi davransa da Sayın Bush'un konuş- masında "Ehli safib" ya da "Crusade" (Bu de- yimleri anlamayacak gençler için açıklamam gerekirsanınm. Onuncu yüzyıldan başlayarak da- ha uygarlık düzeyıni dü- zeltememiş Avrupalı Hı- ristiyanlar, zengin Doğu ülkelerine, İsa'nın doğdu- ğu yeri kurtarmak baha- nesi ile bir sıra saldın dü- zenlemişlerdi. tstan- bul'un uğradığı en ciddi yağma olayını da güya Kudüs'ü kurtarmak için yola çıkmış Katolik güç- leri gerçekleştirmişti) de- yimine yer vermekten çe- kinmediği birkoşulda (ve ben, Amerikan cumhur- başkanlannın kendileri- ni unutup danışmanlan- nın önerdiği metüılerin dışına böylesine ölçüsüz- ce çıkabileceklerine de inanmak istemiyorum) Amerika'nın yanında ol- marruz gerektiğini savun- maya çahştığım (züıharj samlmasm. Her zaman yazdıklan- nı zevkle okuduğum New York Times'ın sinema eleştirmeni Mr. Rich bi- le "Amerika bu savaşa adeta uykuda gezer gibi girdi" diye yazmaktan çekinmedi. Gerek Ame- rika'da gerek dünyanın dört bir yanmda sayılan herhalde miryonlan aşan sa\aş karşıtlannın çığlık- ları daha durulmadan Amerika'nın Suriye'ye de saldırıya (şimdi de Iran'a) hazırlandığrnı iz- lemek, nasü diyeyim, tüy- lerimi diken diken etmek- te! Üstelik unutulmasın ki daha on yıl öncesi gerek Suriye, gerek Irak ile do- ğu illerimizde Apo baş- kaldınlan yüzünden ne- redeyse kanlı bıçaklı ol- mak üzere idik. Bu yazdıklanmı, an- cak şu, başlık yaptığun deyim ile bitirmekten başka yol bulamıyorum. Tanrı hepimizin aklını başma getirsin. Laletta- yin amin... CIMHURİYETTEN OKURLARA İBRAHİM Y1LDIZ Özel Haberler AnkaraTicaret Odası'nın yaptığı araştırma Tür- kiye'nin bugünkü durumunu rakamlaria ortaya koyuyor. - Avrupa'nın en pahalı benzini Türkiye'de... - Eğitimli gençlerin yüzde 31.1 'i işsiz... -1000 kişiye 1.2 dok- tordüşüyor... - 4 kadından 1 'i okuma yazmabilmiyor... - Milletvekili maaşıyla asgari ücret arasında 25 kat fark var... - Kayıt dışı ekonomi yüzde 40 düzeyinde... - öğretmene ders ba- şına verilen ücret 1 dolar. OECD ülkelerinde bu ra- kam ortalama 42 dolar... Bir bölümünü aktardı- ğımız rakamlar, ülke olarak adını bile bilmediği- miz birçok ulustan gerilerde olduğumuzu gös- teriyor. Bu araştırma bugün tartışılan birçok ko- nunun nedenini de özetliyor sanınz. ••• Geçen haftanın iki önemli açıklaması medya- da gereken ilgiyi görmedi. Jandarma Genel Ko- mutanı Orgeneral Şener Eruygur ile Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, 'hassasiyet- lerini' açıklama gereğini duydular. Irticai örgüt- lenmeye dikkat çeken Eruygur, özetle şöyle di- yordu: "özel veya örgütsel çıkarpeşinde koşanlann istismarettiği temiz din- darinsanımızı, Cumhu- riyet ve temeide demok- rasi düşmanlarının ta- sarrufundan korumak hepimiz için yurttaşlık görevidir." (17 Haziran Salı) ••• Uludağ'da şeriatçı ya- pılanmayı ortaya çıka- ran gazetemiz Cumhu- riyet'in manşeti sonra- sında, AKP hükümetinin kaçak tarikat villalan- nın yıkımını önlemek için girişimde bulunması ile yine o bölgedeki arazilerin Araplara satışını ga- zetemiz haberleştirdi. (19 Haziran Perşembe) • • • iran'ın yıllardan beri Türkiye'de Aleviler üzerin- de oynamak istediği oyun gazetemizdeki ha- berierle ortaya çıktı. Bazı Alevi temsilcilerinin Iran'a götürülmesinin ardından çok sayıda ku- ruluşun tepkisi ve olayın perde arkası Cumhuri- yet'in özel haberi olarak manşetimizde yer aldı. (20 Haziran Cuma) ••• Irak'ın ABD yönetimince işgalinden sonra Tür- kiye açısından önem ka- zanan Kuzey Irak'taki gelişmeleri yakından iz- liyoruz. Amerika heyeti- nin KADEK ile görüşme- si ve terör örgütüne ver- diği güvenceler yalnız- ca Cumhuriyet'te yer al- dı. (21 Haziran Cumarte- si) • • • Cumhuriyet gazetesi dergileri basında en uzun soluklu yayın olarak yer edindi. Pazar Dergi, dünkü 900'üncü sayisı ile bir rekora imza atarken Bilim-Teknik 848, Kitap eki de 696'ncı sayıya ulaştılar. lyi haftalar... İBİLİM TEKNİK Deneyimli bir dış yazışma elemanı ve uzun yıllardan beri çevirmenlik yapan bir uzman açıklıyor: Avrupa ve Afrika'nın önemli bir bölümü (eski Fransız ve Belçika sömürgeleri) ile (Meksika dahil) Amerika kıtasının bir bölümünde Latin dilleri geçerli olup bu ülkelerdeki firmalarda yöneticilerin çok yüksek bir oranı Ingilizce bilmemektedir. Bu alanda deneyimli bir dış yazışma elemanına başvurmak isteyenler.. ve Istanbul'un Anadolu yakasının bazı ilçelerinde (Fransızca gibi) Latin dilleri ve Ingilizce ders almak isteyenler; 0 216 - 366 83 43 e (telefon ve faks) başvurabilirier. YEŞÎL VE MAVÎNİN BULUŞTUĞU BODRUM-BİTEZ'de HOTEL NATUR • • • Kişi Başı Y.P.: 30.000.000.- TL. Odalarda klima, minibar, TV; saç kurutma, balkon, sauna, masaj, fitness, tenis, bisiklet, yüzme havuzu, kapalı açık restaurant, bar, snack bar, özel restaurant, engelli odası, eğlence geceleri ve tam gün doktor. Tel: 0 252 - 363 77 74 (5 Hat), Faks: 0 252 - 363 77 83 www.naturhofel.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear