Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
-10 HAZİRAN 2003 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97ttektromk posta: ctenizsomecumhuriyetcom.tr
- Hızlı Tren diye eski projeye
yeni temel atılmış...
"Duble aöz bovama!"
Tekgıda'mn
bina işi
Dr. Nihat
Bindal'ın mimari J
u
projesini çizdiğj
Tekgıda-lş Sendikası
Genel Merkez binası
1971 yılında
Istanbul'da hizmete
açılıyor... Yapımı 17 ay
süren 4. Leventteki
bina, dönemin en
modern ve lüks
sendika binası olarak
tanımlanıyor... Binanın
açılışını dönemin Türk-
fş Genel Başkanı Seyfı
Demirsoy yapıyor...
Aradan yıllar geçiyor...
Mimar Bindal, bir gün
4. Levent'te Tekgıda-
Iş'in önünden
geçiyor... O da ne?
Yaptığı bina yerinde
yok! Pardon; bir bina
var ama, yaptığı
binaya benzemiyor...
Binanın dış yüzü
tümüyle değiştirilmiş...
Üstelik kendisinden
izin alınmadan...
Yapılan iş, Fikir ve
Sanat Eserieri
Yasası'na aykın bir iş...
Tekgıda-lş, "ben
yaptım oldu" mantığı
ile davrandığı için
mimar Nihat Bindal'a
da eserine yapılanlann
hesabını sormanın bir
tek yolu kalıyor.
Hukuki yoltar...
Z
arfın içinden çıkan mektup, "Yasalarımız-
daki zamanaşımı uygulamalarının kaldırıl-
ması hususunda Cumhurbaşkanırnıza ve
• yüce parlamentomuza çağrı" başlığını taşı-
yordu... Mektubu emekli general I. Hakkı Şenyuva
eşiyle birlikte Ankara'dan göndermişti:
"Son 40 yılda binlerce aydın değerlerimizi faili firar
veya faili meçhul katillerce yitirdiğimiz gibi oğlumuz
Adnan Hakan Şenyuva, Ankara Siyasal Bilgiler Fa-
kültesı Uluslararası llişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi
iken öğrenci Derneği Başkanı olduğu için 10 Hazi-
ran 1979'da Ülkücü adını kullanan katillerce şehit
edilmiştir. Ülkemizde kardeşi kardeşe kırdırtan so-
rumlu Milliyetçi Cephe mensuplannı, yabancı gizli
örgüt kışkırtıcılarını, yerii kandırılmış veya aldatılmış
işbirlikçilerini ve onların mevki ve menfaat çeteleri
taşeron katillerini nefretle kınıyor ve lanetliyoruz.
Siyasal Biigiler Fakültesi öğrenci Derneği Başka-
nı Hakan Yurdakuler 1 Nisan 1976'da, öğrenci Der-
Zamanaşımıneği Başkanı Adnan Hakan Şenyuva 10 Haziran
1979'da, öğrenci Derneği üyesi Mehmet Adil Olcay
15 Ekim 1979'da, öğrenci Derneği Başkanı Şevki
Kobal 16 Haziran 1980'de ve yurt çapında daha bin-
lerce aydın genç, öğrenci, bilim adamı, gazeteci, fa-
ili firar ve faili meçhul katillerce şehit edilmiştir.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1986/96 sa-
yılı dava dosyasında Adnan Hakan Şenyuva'nın ka-
til zanlısı ve asker kaçağı, 1956 doğumlu Kahraman-
maraş Isadivanlı nüfusuna kayrtlı Ali oğlu Fehmi Söy-
lemez hiç yakalanmamış ve 24 yıldır gıyabi tutuklu
olarak dosya yazışmalan ile aranmaktaysa da emni-
yet güçlerince maalesef yakalanamamıştır.
1926 ve 1929 yıllannda yapılmış yasalanmızdaki
zamanaşımı uygulamalan suç ışlemeye bir nevi teş-
SESSİZ SEDASIZ (!)
vik, katil ve diğer suçlulara af ödülü olmaktadır.
Zamanaşımı nedeniyle oğlumuzun katil zanlısı Feh-
mi Söylemez ve diğer sanıkların kamu davasının or-
tadan kaldınlmasını önlemek için ivedilikle yeni yasal
düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Başbakanlığa sunduğum dilekçeme Adalet Ba-
kanlığı'nca verilen cevapta, toplumsal, siyasal, sos-
yal ve ekonomik değişimler karşısında eskimiş olan
ve günümüz şartlarına göre ihtiyaçlara cevap vere-
meyen yönlerini ıslah etmek amacıyla Adalet Bakan-
lığı'nca hazırlanan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu-
nu Tasansı'nın komisyon gündeminde bulunduğu bil-
dirilmektedir. Adalet Komisyonundaki tasannın en kı-
sa zamanda yasallaştınlması için destek ve ilgi bek-
liyoruz...
Sevgili yavrumuz Adnan Hakan Şenyuva... Seni
24 yıldır yuvamızda ve sevenlerinle birlikte gönlü-
müzde yaşatıyoruz."
Acı, hele evlat acısı zamanaşımına uğramaz!
Sultanahmet Meydam'nda ilkellik şenliği
işliyor. Trafik Vakfı'nın araçları, trafik
polisleri, park görevlileri herkes se-
yir halinde! Bir zavallı turist rehberi,
sekiz-dokuz kişilik grubuna gürül-
tüden çırpınır şekilde bir şeyler anlat-
maya çalışıyor... Şenliğe katılanlar,
meydanın çimenlerine yayılmışlar, ye-
re serdikleri gazete kâğıtlannın üzerin-
de elleriyle yemek yiyoriar...
Şimdi sormak gerek:
Dünyanın neresinde tarihi eserlerin
içinde, böyle bir rezilliğe göz yumula-
bilir? Anıtlar Kurulu ne iş yapar?
Kültür ve Turizm Müdürü, Vali, Kay-
makam, Belediye Başkanı yok mudur?
Sokakta satılan yiyecekleri yemeyin
diye kime söylüyorsunuz?
Hangisi doğru? Söyleminiz mi?
Eyleminiz mi?
Tarih, çevre, kültür hazinemiz böyle
mi korunacak?
Korunmuyor, ihanet ediliyor!"
Sultanahmet Meydam'nda 3. Ge-
leneksel Sokak Yemekleri Şenliği'nin
nasıl yapıldığını bir turizmcinin izle-
nimlerinden öğreniyoruz:
"Dikilitaş ile Yılanlı Sütun çevresin-
de yani meydanın tam ortasına onlar-
ca kamyon ve otomobil park etmiş...
Bunlar, köfteci, sefertasçı, pıyazcı...
Tentesini güneşten korunmak için aç-
mış bir düzine gecekondu tipi dük-
kan... Bangır bangır bağırtılan ileten
hoparlör sistemi ile şenlik yapıyor,
müşteri çağınyorlar... Direkten direğe
gerilmiş ipler, bez afişler, yeşil-mavi üç-
gen şeklinde kesilmiş flamalar, arala-
nna serpilmiş Türk bayrakları ile alan
süslenmiş... Köfte dumanları, yemek
kokulan çevreyi sarmış.
Turist otobüslerine bırakın park ye-
rini, turisti neredeyse indirecek yer kal-
mamış... Meydanın çevresıni saran
yol, kurallann aksine çift yönlü olarak
Küresel Köyün
Kabadayısı
DOĞANHASOL
"Senin bitişik komşun bü-
tün kente terör saçıyor. Ayrı-
ca adam despot, evde karısı-
nı, çocuklarını dövüyor, gü-
nün birinde kullanmak üzere
çatapat üretiyor ve depolu-
yor. Her ne kadar bu sonun-
cusunu incelettik ve kanıt bu-
lamadıksa da bu böyle...
Benim sizin mahalleden
çok uzakta o/mam önemli de-
ğil. Bildiğin gibi bu kentin dü-
zenı benden sorulur. Ben çok
güçlüyüm; bana karşı çıkanın
kafasına balyoz gibi inerim.
Şimdi ben senin komşunun
evine bir baskın düzenleye-
ceğim. Despotu yakalayıp ca-
nına okuyacağım. Böylece
kansını ve çocuklarını da ezil-
mekten kurtanp hepsini öz-
güriüklehne kavuşturacağım.
O ne kadar inkâr ederse etsin,
çatapatlan bulup ortaya çıka-
racağım ve yalanlanyla bütün
kenti nasıl uyuttuğunu ortaya
koyacağım.
Kurtarma sonrasında bir
şeylerini kırıp dökersek
önemlideğil... Nasılolsa ada-
mın evi çok değerti; evin altın-
da gömü var. Onu toprak üs-
tüne çıkardık mı, işimiz iştir.
Doğal ki bütün bu yapacakla-
rım insanlık namına olacak,
yani kenti o adamın şerrinden
kurtarmak adına olacak.
Sanagelince... Bilirsin, ben
seni severim. Yıllardan beri
ortağız. Ortaklık oranımız çok
da önemli değil. Kârdan sana
da bir şeyler veririz. Ben ağa-
beyim, ben güçlüyüm. Her
şeyi daha iyi bildiğimi sen de
kabul edersin. Vaktiyle kork-
tuğun güçlü bir komşun var-
dı hani, herhalde unutmadın.
Ona karşı seni az mı koru-
muştum?..
öteki mahalledeki, demok-
rasi, insan hakları savunucu-
su kesilmiş, köhne fikihikom-
şulanna aldırma. Onlann da
zaten gözleri senin komşunun
zenginliğinde.. Ama onların
ne silahı varne de dövüşecek
adamı. Ben gücümü göster-
meliyim; onlara fırsat verme-
yip bir an önce işi bitirmeli-
yim.
Şimdi senden istediğim şu.
Biliyorsun, bizim malikâne
çok uzaklarda. Oradan saldı-
rıp senin komşuyu etkisiz ha-
le getirmek kolay değil. Onun
için sizın evi kullanacağız. Bi-
zim paralı-silahlı adamlanmız
senin evde konuşlanacaklar;
gerekli cephaneyi de sizin eve
yığacağız. Ve komşuyu sizin
evden vuracağız. Sizin ço-
cuklar bir süre önce beni zi-
yarete geldiklerinde bunun
olabileceğini söylemişlerdi.
Zaten neden olmasın ki, biz
senın/e bunca yıldır -hani na-
sıl diyoriar- stratejik ortak de-
ğil miyiz? Sen iyi çocuksun,
hadi göreyim seni..."
Aslında ağabey haksız. Taa
bilmem neredeki eve saldır-
mak istiyor. Abanın altından
sopa göstererek bizden de
yardakçılık, yataklık yapma-
mızı bekliyor.
Çaresiz, bizim aile meclisi
toplanıp konuyu görüştü. Evet
biz ortağız ortak olmasına a-
ma, bugüne kadar sonuçta
hep biz kaybetmişiz. Ayrıca
ortaklığımız soygun yapmak
üzerine değil, kendimizi koru-
mak için. Ortak, on iki yıl ka-
dar önce de buna benzer bir
iş yapmış, bizden de destek
almıştı. O zamandan beri biz
hâlâ belimizi doğrultamıyoruz.
Bizim evde yine de iyi kötü
demokrasi var; kararlar ortak-
laşa alınır. Atamızın sözü ku-
lağımıza küpe olmuş: "evde
banş, kentte barış". Aile mec-
lisi toplanıp karar verdi: "Arka-
daş sen başının çaresine bak,
biz bu işte yokuz."
Sonunda adam, çetesiyle
bizim komşuyasaldırdı. Kom-
şu umduğumuzdan da kof-
muş; kısa sürede teslim oldu.
Babalan sırra kadem bastı; ai-
lenin öteki büyükleri de öyle...
Evin bütün değerli eşyası, ai-
lenin bütün birikimi yağma
edildi. Kargaşada, olan ço-
cuklara oldu: Oldüler, yaralan-
dılar, kollan, bacaklan koptu.
Sözü edilen çatapatlar bulu-
namadı... Ama gömü şimdi bi-
zim Büyük Birader'in elinde.
Birader bugünlerde öfkeli;
soyguna destek vermediği-
miz için şimdi bize ters ters
bakıyor. "Yardım etmediğiniz
için özür dileyin" filan diyor.
Biz de boynumuzu büküp öy-
le duruyoruz. Sıranın öteki
komşulara geldiği söyleniyor.
Bakalım ne olacak?
ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACI
H A R B t SEMÎH POROY semihporoyfr yahoo.com
HAYAT EPlK TtYATROSU MUSTAFA
CIDDIBASÎN
H/MO.I &ALLBA..
BUNLAR BUYÜK
y-4L/VNCIYMIŞ BE l..
t i i i l I 1 l i \
TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAH 10 Haziran
596.
1953
K/RKP/NAR GURESLERI SONUCLANDL.
'DE SuGÛN K/ISKI>ıNA& GÜR£ŞLERi, İZMtrLı AO/i.
r BAff
>
£Mi.tlrAW OLMASlYLA SONUÇt-A^JMlÇri.
ApiL A7#AJ(SOLDA), SON GÜREŞİNDE M.ALİ YAĞCI
Y£ME/e£K, 2.4OO Lİ/ZALIfç 8AÇ ÖOÜLÜ DE KAZAN-
MtŞTt. 192.4 'TEM BE&İ ED/BNE SA/SAYtÇ/ MOE
SAl/AÇl'MA D£ĞİN, ŞİMDİ ruNANİsrAH'DA BU-
LUNAN SAMAA/A KoyüN&E YAPlUROI. EFSA-
NELEŞAAİŞ ÖYtCÜYE GÖIBE, H-. YÖZYtLOA £U-
MELİ AKIMCILARtNPAN 4O £G, SAMAıVA 'DA
TUTtlŞMUŞTU. SUMLAGOAM İKiSİ
YOGGUHLUKrAM ÖLÜMC£
yA &ÖMÜLMÜŞ, DAHA SOA//SA MEZ^^O^Sı
YAK/fJ(NDAN 8/fi PtNA/S PfŞ/CfiÇM/Çr/. İÇTE,
YtL
İZMİR1. SULH HUKUK
MAHKEMESİNDEN
Dosya No: 2002 1292
Davacı Türk Telekomünikasyon AŞ vekıli Av. .\rzu Bakır larafin-
dan davalı Mustafa Sevıpınar aleyhine açılan tazminat davasının ya-
pılan açık yargılaması sonucu verilen ara karar gereğince,
Davalı Mustafa Sevipınar'ın 482 Sokak No: 32 Eşrefpaşa-Izmır
adresıne çıkanlan davetıyenın bıla iade geldığı ve savcılık tarafından
yapılan adres tahkıkınde davalının adresinın tespit edilemedigi anla-
şılmakla.
Davalı Mustafa Sevıpınar'ın mahkememıze 30.06 2003 günü saat
10.00'da yapılacak duruşmaya bizzat gelmedığıniz veya bn- vekıl ta-
rafından temsıl edilmedığınız ve delıllennızı bıldırmediğınız takdir-
de yargılamaya yokluğunuzda devam edilerek karar verileceğı husu-
su teblıgat yerine kaım olmak üzere 7201 sayılı yasanın 28, 29 ve
müteakıp maddelen gereğince ılanen teblığ olunur. 27.05.2003
Basın: 27282
binbir kadın
masalları
nuray çiftçi
"Her îüjfada ba§ko bir kadının
çizğli öyküsü w.
Kimi çok benziyor size,
kimi QL. kimiyse bambaşka
sizden, bizdtn..."
K İ T A P Ç I L A R D A
E M R E K O N C A R
Yozlaşan
Medya ve
Yozlaşan
Türkçe
• Medya ile siyaset arasında
kurulan ve demokrasimizi
tehd'tt eden kirli iiişkiler. • •
• Medya dunyamtzdan
llginç portreler...
• Televizyonlarda ve
gazeteterde yapftan yaygın
Turkçe yanlışlan...
• Ozturkçe ve Arapça kokenli
sozcuklerin kuHanıhş ve
telaffuz hatalan...
Prof. Emre Kongar bu
kıtabında, hem medyamızm
ve guzef dılımızın nasıl
yozlaştığını anlatıyor hem
de bu yozlaşmalardan nasıl
kurtulabıleceğımıze ıtışkın
goruşlennı açıklıyor
GÖRÜŞ
Dr. ALPASLAN BERKTAY
Yavuz HIPSIZ...
ABD, Afganistan'ı ve Irak'ı uydurma gerekçeler-
ledümdüzetti. "Sağlığazararsız" uranyumlu bom-
balarla taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakma-
dılar. Ambargoda açlıktan ve ilaçsızlıktan öldüre-
medikleri bebeleri, sığınağa yatay gıren akıllı füze-
lerle, misket bombalanyla yok ettiler. Bombalarla
birlikte yıyecek paketleri atmayı da unutmadılar!
(Insani bombardıman!). Böylece "demokrasi!"y\
de getirdiler!
Şimdi oyunun ikinci perdesi oynanıyor: "Irak'ın
yeniden inşası".. Biz yıktık, biz yapacağız!".. Bu
"insanca" davranışı da en yakın yandaşı -suç or-
tağı mı?- Ingiltere'ye de, Fransa'ya da bırakamı-
yor. Yıkarken kâr, yaparken kâr! Emme-basma tu-
lumba.. Yönetime, petrol kuyularına çöreklendik-
ten sonrası kolay.. Güleryüzlerini takınıveriyorlar.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde..
ABD ekonomisi durgunluğa gireli çok terörler ı-
cat edildi. Taleban terörü, Usame bin Ladin terö-
rü, Asalatörörü, PKK terörü, şarbon terörü.. Hep-
sinin arkasında CIA terörü..
Gereksinime göre öne çıkanlan ya da unutulu-
veren "ferör"ler.. "Irak'ın elinde kitle imha silahla-
rı var; beklemek tehlikelidir".. "Şimdi yoksa da /7e-
ride olabilir".. Ufacık Irak, bitişik komşulanna de-
ğilse bile, Atlantik ötesindeki "Dev"e tehlike oluş-
turabıliyor. öyle ki, o "Dev", saldırmak için Güven-
lik Konseyi kararını bile bekleyemiyor! Istedikleri-
ni elde ettikten sonra, Savunma Bakan Yardımcı-
sı Wolfowrtz, kitle imha silahlarını, saldırı gerek-
çesi olarak öne çikardıklarını açıklamakta sakınca
görmüyor. En yakın yandaşlan Tony Blair, Irak zi-
yaretinde, bu silahların daha sonra ortaya çıkabi-
leceğini söyleyebiliyor. Guardian gazetesı de ona
"Yalancı!" diyor. Siz de, Hitler'den ve Vietnam Sa-
vaşı'ndan bu yana böylesi ahlaksız bir saldırı gö-
rülmüş müdür diye düşünüyorsunuz.
Yargılamayan yargılanır, yavuz hırsız ev sahibini
bastınr. Wolfowitz de durmuyor ve damdan düşer
gibi, "Türkiye özür dilemelidir!" diye dayatıyor. Bu
son çıkış, konuyu, ister istemez hukuksal bir dü-
zeye çekiyor, ki bu, "dünyanın kabadayısı" için
büyük birtalihsizliktir. Kim kimden özürdilesin? Ya-
lancının mumu yatsıya kadar yanar, dünyanın vic-
danında suçlu olan ABD'nin sanık iskemlesine
oturtulması da uzak değildir. Vietnam'daki Bert-
rand Russel Mahkemesi'nden de daha geniş kap-
samlı bir mahkeme söz konusu olacaktır. Bu "Dün-
ya Mahkemesi"n\n jürisı -tüm ezdıklenniz, sömür-
dükleriniz, "Ya benimlesin, ya karşımdasın" diye-
rek karşınıza aldıklannız..- kalabalık, çok kalaba-
lık olacaktır.
Peki ama, Wolfowitz'deki bu inanılmaz cüret ne-
reden? Siz, daha başbakan olmadan, resmi bir sı-
fat bile kazanmadan, kollan sıvayıp ilk iş, Kâbe'yi
tavaf etmeye gider gibi Beyaz Saray'ın yolunu tu-
tup Bush'a teslim olursanız, bunda şaşılacak bir
yan yoktur. Çünkü teslimiyetçiliğin sonu yoktur.
George W. Bush da Dışişleri Bakanı'nıza çektiği,
yenir yutulur yani olmayan ültimatomun arkasın-
dan, şecaat arz ederken marifetlenni -Kürt, Erme-
ni sorunlannın, borç tuzağının gerısınde kimin bu-
lunduğuna dek- açıklıyor. Siz ise hemen ertesi gün,
sert bir protesto göndereceğınize, onun dikte et-
tiklerini uslu uslu, aynen yerine getirip tezkereyi
Meclis'ten geçirmeye girişiyorsunuz. Wolfowitz,
aldığı cesaretle "Türkiye özür dilemelidir!" deyip
çizmeyi aştığında, sonraki Dışişleri BakanımızGül,
"Wolfowitz haklı!" deyip ona çanak tutuyor. Hak-
sız olan kim? Türkiye mi? Siz kimden yanasınız?
"Amerika'nın sesi misniz?" demezler mi?
BULMACA SEDAT YAŞAYA!S'
SOLDANSAĞA:
17 Ince beyaz
et ya da balık
dilimi. 2/ Ke-
nar süsü...
Antalya ya-
kınlanndaki
ünlü arkeolo-
jikmağara. 3/ 6
Tıp dilinde
kalp atımının
hızlanmasına
^'erilen ad. 4/
Amaç... Bir
soru sözü. 5/ Avru-
pa'da bir ırmak...
Gümüşün simgesi...
Bir nota. 6/ Şahin 3
Kaygun'un yönetti-
ğı bir film. II 106
taşla oynanan bir
oyun... Antık dö-
nemlere özgü, ka-
paklı mermer lahit.
8/ "Bakır lengerlerde kızarmış kuzular — idi"
fNâzım Hikmet)... Dokumacılıkta kullanılan un-
lu ya da çirişli sıvı. 9/Clkemiz sulannda yaşayan
ve "tathsu kefaü" de denilen balık.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlı tarihinde büyük önem taşıyan ve bir-
çok türküye de konu olan, Macaristan'daki kent ve
İcale. 2/Gece yapılan sinema ya da tiyatro göste-
risi... Meyve kurusu. 3/Kaplamacılıktakullanalan
ince tahta. 4/Degerli bir süs taşı... Rey. 5/Cilacı-
lıkta kullanılan bir tür zamk-reçine... " — ettiler
turnalara kazlara" (Pir Sultan Abdal)... Asaf Ha-
let Çelebi'nin bir şiir kitabı. 6/ Sumatra \e Bor-
neo'da yaşayan bir maymun cinsi. II Parça, kı-
sım... Dışavuran sevinç. 8/tlkel benlik... Ege De-
nizi'nde Yunanistan'a aitbir ada. 9/Bir adın ya da
sözcüğün baş harfı.
CQ
<
AVRUPA
KIBRIS
Amıpa Kıskacında
Kıbns kitabı,
Kıbrıs
uyuşmazlığının
ıçıne sûruklendığı
çıkmazı.
bugune kadar
yazılamayan ve
ozellıkle de
gızlenmeye
çalışılan yonlerı ile
ele alarak, Kıbrıs ve
Turkıye-Batı
ılışkılen konusuna
yeni bir soluk
getırıyor.
DEMN