22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 MAYIS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Günün güncesineyansıyanBeni, her adımda, Rilke'nin söz- lerine döndüren neydi? Bunu soru- yordum kendime o yolculuk boyun- ca. Yıllar yıllar sonra Çukurova'ya inmiş; Anavarza, Hemite, Kadirli «ierken, Andınn'a ulaşmıştım. Buraya, kendini her an anımsata- bilmek için bir ad alan kasabaya tam yirmi dört yıl önce adım atmış, kısa bir süre, Akçadağ'la Cambaz Ovası arasındaki Akifiye'de öğretmenlik yaprruş, aynlmıştım... Uk adımın ilk gününde, yanımdan ayırmadığım Malte Laurids Brigge'nin Notla- n'nın ilk tümcesini günlüğüme ak- tarmıştım: "Demek buraya yaşana- cak yer diye geliyoriar, burası ölü- necek yer desem daha doğru." Zamanla onun, bu anlatısıyla dö- ne dura yaşadığım için olsa gerek, şu düşüncelerine de burada sıklıkJa dönmüştüm: "Görmeyi öğreniyo- rum. Bilmiyorum neden, her şey içimde daha derinlere işliyor, her zamankinden daha derinlere. Bir iç diinvam varmış da bilmezmi- şim. Her şey şimdi oraya gidiyor. Orda neler olup bittiğini bilmiyo- rum." Yirmi üç, yirmi dört yaşın de- licoşluğuyla büyiik kentten bile iste- ye kopmuş, Andınn'a gelmiştim. Burada yaşamayı seçmemin tanığı günlüklerimi anımsadım bir bir bu dönüş yolculuğumda. Gitmekle gıt- memek arasında ikircikliydim. Tıp- kı dönüp o günlerin notlannı okû- makta gösterdigim duygu direnci gi- bi!.. Nedendir bilmem, günün günce- sini tutmaya meyledenz de oraya dü- şülen notlan dönüp okumakta zorla- nınz! Ya da ben öylesini yaşanm. Bir başka ömrün tanıklığını getiren günceler karşısında aynı ikircikJiliği göstermeyiz. Öyle ki, daha bir yürü- rüz satır aralannda... Her günlük, bir iç dökme olmasa da, bir tanıkhkla birlikte yüzleşme- dir de aslında. însanın hem kendi- siyle, yaşadıklanyla, yaşadığı an'la; hem de ortamla... tkirciklilik veya ilgi biraz da buradan kaynaklanır. Benim Andınn günlerim, bir tür, görmeyi öğrenme günlerimdi. Ken- dime, hayata bakma; yaşadıklanmın veriminden yazının dilini bulma / kurma günlerim... O günlerin günce- leri, yazılan mektuplar biraz da bu- nu anlatıyordu bana. Kasabaya ilk adımımda neden burukluk yaşadığı- Me, mı, geceleyin konakladığım mekân- da 'günü gününe'me yazacaktım. Yüzleştiklerimdi beni hayatın deği- şen yüzüne, oradan da 'Andınn Günlükleri'ne döndüren. Tanımadıflımız Memet Fuat Yola çıkmadan birkaç gün önce, daha yeni yayımlanan, Memet Fu- at'ın güncelerini okumaya koyul- muşrum. Bir günden ötekine geçer- ken, iyi-kötü tanıdığımı sandığım Memet Fuat'ı bir başka gözle gör- meye başlıyordum. Bu bakışı bize veren aslında günlüklerine yansıyan- lardı. tçimden şu düşünceler geçmişti: 'Günlükler biraz da aynalar gibi- dir, ne kadar saklasak da sırlı olan yan bizi yakalar, tıpkı sözcüklerin yaptığı gibi...' Evet, evet! Öyleydi, Memet Fuat da, yayımlanacağını bile bile tuttu- ğu bu günlükJerinde, kendini ele ve- riyordu! Günlükler böyledir, bir ele verme, ayna tutma aracı aynı zaman- da! Mademki yazmayı, günün gün- cesini tutmayı göze almışız; öyley- se, açığa çıkmaya, sırlann dökülme- sine de 'fora' demişizdir peşinen. Yaşamı boyunca kendinden hiç söz etmeyen, yazı/dergi/yaymevi/spor uğraşının dışında hiçbir yaşantısı yokmuşçasma davranan Memet Fu- at'ı tanımaya, o yok gibi gösterdik- Ierini görmeye günlükleriyle adım atıyoruz. Onun 'yaşhlık günlüğü' ne Ataç'ınkine, ne de Salah Birsel'in- kine benziyor. Daha açık, daha ken- dine çevresine / uğraşına dönük. emet Fuat, yayımlanacağını bile bile tuttuğu günlüklerinde, kendini ele veriyordu! Günlükler böyledir, bir ele verme, ayna tutma aracı aynı zamanda! Mademki yazmayı, günün güncesini tutmayı göze almışız; öyleyse, açığa çıkmaya, sırlann dökülmesine de 'fora' demişizdir peşinen. Yaşamı boyunca kendinden hiç söz etmeyen Memet Fuat'ı tanımaya günlükleriyle adım atıyoruz. Okumaya devam ediyorum burkula- rak, ezincimi onun da yakınında olan dostlanmla paylaşarak. Andınn dö- nüşü başladığım ikinci cilt ise, o say- nlık an'lannın tekdüze seyrini getir- mekle birlikte; onun hayata, yazıya karşı inceliklerini, insanlardan bek- lentilerini bir bir yansıtıyor. Neden kırgın, öfkeli bir sabırla yol aldığını ise merakla okuyorum adım adım. Günlükler böyledir işte, insan bir kez yüzleşmeye görsün kendisiyle; yalmzhğının, bir başına kalmışlığı- nın bannağı kılıyor onu kendine. He- le ölüme birkaç adım kalmışken yaz- maya soyunmak, acılan sağaltmak gibi bir şey! Günlükler, biraz da, hayatın saklı- sında tuttuğumuz an'lann yansıma- landır. Yazmasını, dile getirebilme cesaretini gösterene ne mutlu!.. OKUMA ÖNERILERI 1) Memet Fuat: Ölünceye Kadar 1-2, Haziran 1999 - Arahk 2002, Adam Yay., 2003, 466+474 s. 2) Stefan Zrveig: Günlükler, Çev.: îlknur özdemir, 1997, Can Yay., 384 s. 3) Vîrginia fVoolf: Bir Yazarın Güncesinden, Çev.: Fatih Özgüven, 1995, Oğlak Yay., 424 s. 4) Franz Kafka: Günlükler 1-2, Çev.: Kamuran Şipal, 2000, Cem Yay., 772 s. *Cesare Pavese: Yaşama Uğraşı (1935-1950), Çev.: Cevat Çapan, 2000, Can Yay, 416 s. 5) Cemil Meriç: Jurnal 1, 1955-1965, Iletişim Yay., 1992, 400 s. 6) Şadan Karadeniz: Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardından, 1998, Ümit Yay, 208 s. BELLEK KUTUSU "Şive taklidi tartışmalannı başlattığımda da; bilimsel eleştiri, nesnel eleştiri, öznel eleştiri dengesini tutturmaya çalıştığımda da; ikinci Yeni'nin anlamsızşür diye anümasındaki yanhşlığı belirtip kapalı şür sözünü gündeme getirdiğimde de; kitap dergi biçimini benimsetme çabalanmda da; sindirilmiş, bir köşede unutulmuş öykücülüğümüzü yeniden ayağa kaldırmak için ' - "- çırpındığımda da samrım hep olumlu işler yapünu"(s. 217-218) Memet Fuat UNANADALARI'NDA Türk mirası yok ediliyor İZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - 12 Adalar'dakı Türk mımarisinin çürümeye bırakıldığını bıldiren, Rodos tstanköy ve 12 Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, sürecin sistemli bir biçimde işlediğini açıkladı. Prof. Dr. Kaymakçı, uluslararası kamuoyunun dikkatini Yunan Adalan'na çekerek, yok olanın evrensel değerler olduğunu belirtti. Yunan Adalan'nda, Osmanlı Türklerinden kalan kültür mirasının bakım ve onanmma izin verilmeyerek yok olmaya bırakıldığı yönünde geçen hafta Cumhunyet'te yayımlanan haber doğrulandı. Yapılan onanmlann göstermelik olduğunu söyleyen • \İ Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, yapılan onanmlann göstermelik | olduğunu, \ Türk yapılannın ! çürümeye \ bırakıldığını söyledi. ı Prof. Dr. Kaymakçı, "Rodos'ta ünlü Süleymaniye Medresesi yıkılmak istenmektedir. Süleymaniye Medresesi, Türk çocuklanna ilk, orta ve lise eğitimi vermek üzere 1876 yılında yapılmış bir binadır" dedi. Rodos ve îstanköy'de kültürel mirasın korunması — ' amacıyla Evkaf Dairesi'nin kurulduğunu söyleyen Prof. Dr. Kaymakçı, Yunan hükümetlerinin Evkaf Dairesi'ne sürekli harcama yaptırdığını ve ellerindeki bina ve arazileri sattırdığıru ekleyerek şu görüşlere yer verdi: "Rodos ve İstanköy'de yaşayan Türk çocuklarının ilkokul düzeyinde bile Türkçe öğrenim görme hakkı yoktur. Türkçe eğitim yapan okullar 1972 yılında gerekçesiz olarak kapatılmıştır. Soydaşlarımız Yunan okullarında seçmeli ders olarak bile kendi anadillerini öğrenmekten yoksundurlar." Yunanistan'ın, Yunan yurttaşı olan ada Türklerinin kültürel kimlikleriyle örgütlenmelerini de yasakladığını bıldiren dernek başkanı, "Son yıllarda derneğimizin yaptığı çalışmaların bir sonucu olarak Rodos Müslümanları ve tstanköy Müslümanlan adı altında örgütlenmelerine izin verilmiştir" açıklamasuıı yaptı. Yedifılmin gösterileceği şenlik bugün Ankara 'da başlıyor 'M1JA. acar Film Şenliği' Can Togay'ın iki yıl önce îstanbul Film Festivali'nde Altın Lale için yanşan filmi 'Gözden Irak BirKış'la başlayacak. Macar sinemasından klasik ve yeni filmlerin gösterileceği etkinlik 25 Mayıs'ta sona erecek. Macar sinemasından bir seçki Kültür Servisi - Ankara Kızılırmak Sineması'nda bugün başlayan 'Macar Film Şenliği' Macar sinemasının klasik ve yeni filmlerinden oluşan 7 filmlik bir seçkiyi sinemaseverlerle buluşturacak. 25 Mayıs'a kadar sürecek şenlik Kültür ve Turizm Bakanlığı, Macaristan Büyükelçiliği ve Ankara Sinema Kültürü Derneği'nin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Etkinlik bugün saat 19.30'da oyuncu ve yönetmen Can Togay'ın da katılımıyla, yönetmenin iki yıl önce Îstanbul Film Festivali'nde Altın Lale için yanşan filmi 'Gözden Irak Bir Kış'la başlayacak. Dağlar arasında bir köyde yaşayan sinema tutkunu bir çocuğun öyküsünün anlatıldığı filmde olaylar, çocuğun gözünden yorumlanırken film, başkan, kahve ve sinema salonu sahibi gibi köyden ilginç tiplemelerle ve sade bir anlatımla gelişiyor. Şenlikte gösterilecek filmlerden 'Aşk' (Yön: Karoly Makk), sıyasi bir suçtan hapse giren bir adamın kansı ile annesinin, iki ayn kuşaktan iki kadınm, Şenlikte Istvan Szabo'nun ünlü filmi 'Albay Redl' de gösterilecek. gergin, aynntılı ve içe kapanık ilişkisine sözden çok görüntülerle odaklanıyor. Film aynı zamanda baskıcı bir yönetimin sıradan insanlann yaşamlannda yarattığı kaosa da tanıklık niteliğinde. Yakm tarihten kaynaklanan ve Klaus Maria Brandauer'in başanlı oyunculuğuyla öne çıkan 'Albay Redl' (Yön: Istvan Szabo) ise 'Mephisto' ve 'Hanussen'den oluşan üçlemenin son halkası. Film Habsburg militarizmi ve dayandığı geleneksel kültürün baskısma karşı düzene yaranmaya çalışan bireyin içine düştüğü çaresizlik üzerine kurulu. 'Kızıl ve Beyaz' (Yön: Miklös Jancsö): 1917 Rus iç savaşma katılan Macarlan anlatan film düşmanına üstün geldiğinde onlan soğukkanlılıkla öldüren iki acımasız grubun mücadelesi üzerine gelişiyor. Şenlik de yer alan diğer filmler ise şöyle sıralamyor; 'Witman Kardeşler' (Yön: Jânos Szâsz), 'Espresso' (Yön: Tamas Sas) ve 'Jadviga'nın Yastığı' (Yön: Krisztina Deak). Etkinlikte gösterimlerden önce, çeşitli konuklann katılacağı ve filmleri tanıtıcı söyleşiler de yapılacak. (Ankara Sinema Kültürü Derneği: 0 232 467 20 02) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro, Oyun ve Oyuncu(1) Kavramlar, düşünmenin ve iletişimin en önemli araçları arasındadır. Bu arada kavramların, olan'ın yanı sıra olması gereken'l ya da istenen'i de çatıla- rı altında barındırdıkları sıkça görülür. örneğin "in- san" bir kavram olarak dile getirildiğinde, aynı za- manda insana ilişkin bir olması gerekenler bütünü de anlatılmış olur. Bu olgunun ilk bakışta sakıncalı yanı yoktur. Sa- kınca, bilinmesi istenen kavramlann onlan kulla- nanlarca, gerçekten bilinip bilinmediği, zaman içer- sinde değişip değişmediği sınanmadan, biliniyor varsayıldığı anda ortaya çıkar. Tıpkı, tiyatronun özünde ne anlam taşıdığına bakılmaksızın zafen biliniyor varsayılması, oyun ve oyunculuk kavram- ları için de böyle bir varsayımın çıkış noktası alın- masında olduğu gibi. Tiyatro, tarihsel süreçleri içerisinde salt oyuncu- lukla ve oyunla sınırlandırıldığı dönemler geçirmiş bir sanattır. Bu nedenden ötürü örneğin tiyatroya özgü bir tiyatro estetiğinin -yani tiyatroyu öteki sa- nat dallanndan ayıran özelliklerin düşünse! düz- lemde irdelenmesinin- geliştirilmesi çabaları, ol- dukça geç bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bunun gi- bi, tiyatroya özgü bir fenomenolojinin (görüngübi- limin) ve bu fenomenoloji kapsamında, çeşitli top- lumsal coğrafyaların kültüründe "oyun" olgusunun yapısına ilişkin antropolojik incelemelerin geçmişi de henüz çok yenidir. Batılı tiyatrobilimcilerin sıkça yineledikleri gibi, günümüz tiyatrosunun "modern" olabilmek adına attığı bazı adımlarda bu gerçeklerin yeterince he- saba katılmamasından, bu arada neyin gösterildi- ği kimi zaman yeterince umursanmadan, bazı gös- teriler ile tiyatro'nun eşanlamh sayılmasından kay- naklanan ve tiyatro sanatı adına gerçek birer sa- kınca oluşturan girişımlerin gölgesine sürekli rast- lanmaktadır. Bunlar göz önünde tutulduğunda, tiyatro ve oyun kavramlanna hep yeni ve daha geniş bakış açıla- nyla geri dönmek, tiyatro sanatının hangi kırılma noktasından sonra başladığının bilincine varmak bağlamında son derece önem taşımaktadır. Bu önem, tiyatro eğitimi açısından da söz konusudur; dahası, programlarında bu düşünsel altyapıya en az oyunculuk eğitimi kadar ağırlık tanımayan bir ti- yatro eğitimi, sonuçta tiyatronun ne olduğunu ye- terince bilmeyen, dolayısıyla da her oynadıklannı ti- yatro sanan öğrenciler yetiştirme gibi bir yazgıyla karşı karşıyadır. Tiyatro, oyun öğesini başka alanlarla da payla- şan bir daldır. örneğin spor karşılaşmalarında ya da arenalardakı sirk gösterilerinde gerçekleşen ol- gu da oyundur. Ama -bu örneklerden gidersek-, s- por karşılaşmalarında oyunun sonu belli değilken, tiyatro, önceden kurgulanmış bir oyunu sergiler. Sirk gösterileri ise belli bir bütünlüğü gereksinme- yen evrelerden oluşur. öte yandan, biraz önce ver- diğimiz örneklerdeki oyun gibi, tiyatro da günlük ya- şamında insanın birebir gereksinimleri arasında y- er almaz; günlük etkinlik programlarının olmazsa ol- maz parçalarını oluşturmaz. Insanlar -bütün eğlen- ce türleri için yaptıkları gibi- tiyatroya da boş za- manlannda ya da günlük yaşamlarının normal akı- şı dışında kalan zamanlannda, eğlenmek için gider- ler. Ünlü Alman tiyatro araştırmacısı Siegfried Melchinger'in altmışlı yıllardaki bir incelemesınde çok doğru olarak belirttiği gibı, "tiyatroya ders al- mak, bilim yapmak, eğitim görmek" amacıyla giden bir seyirci tipine tiyatronun ortaya çıkışından bu ya- na henüz rastlanmamıştır. O halde tiyatro, sanat yanını bu eğlence olma ni- teliğini hiç unutmadan gerçekleştirecektir. Ve her ne kadar ilk anda bir çelişki görünümü taşısa bile, tiyatronun şu gerçeği, temel birgerçektir. Tarihi bo- yunca tiyatro, ancak eğlence olabildiği ölçüde ken- dine özgü bir sanat kimliğiyle etkin olabilmiştir. Ber- tolt Brecht'in ünlü kuramsal eseri "Tiyatro İçin Kü- çûk Organon"un hemen girişinde, eğlence unsu- runu tiyatronun en soylu işlevi saymış olmasının nedeni de budur. Brecht'e göre tiyatro, günlük ya- şamının dışına çıkmış insanı eğlendirirken, ona bu günlük yaşamın veya içinde yuvarlanıp gittiği sıra- danlığın arka yüzünü, yine eğlence aracılığıyla gös- terir. Ve tiyatro, bir sanat olma kimliğinı bu kınlma noktasından başlayarak kazanır. Bu noktayı ayrın- tılı olarak haftaya ele alacağız. e-posta: ahmetcemal a superonline.com acem20 a hotnail.com BUGUN • AYA İRİNİ de 20.00'de 'Ülker Mozart Günleri' kapsamında Alexander Rudin yönetimindeki Musica Viva oda orkestrası konseri. Solistler: Aleıander Rudin (viyolonsel), Alesei Lubimov (piyano, fortepiyano), Kyrill Rybakov (klarinet). (0 216 454 15 55) • AKBANK KÜLTÜR SATs'AT MERKEZİ nde 20.00'de Îstanbul Devlet Konservatuvan Gitar Bölümü'nden Murat Usanmaz, Aytuğ Cumah & İlter Cebeci ve Korhan Erol & Cihan Güçlü konseri. (0 212 252 35 00) • AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİ'nde 19.30'da Levent Yılmaz (keman), Ayşem Aşıcı (viyolonsel) ve Ayşen Katipoğlu (piyano) konseri. (0 212 223 78 43) • MYDONOSE SHOVVLAND'de 20.30'da Modern Dans Topluluğu'ndan 'Şehir Orman' adlı gösteri. (0 212 252 47 00) • BABYLON'da 21.30'da All Stars & Las Estrellas konseri. (0 212 292 73 68) M İTÜ MASLAK KAMPUSU'nde 21.30'da Mazhar - Fuat - Özkan konseri. (0 212 285 62 32) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da KamU Erdem 'Bass Connection Project' konseri. (0 212 244 63 27) • tFSAK'da 19.30 ve 20.15'te 'Şarkısı Duyar' adlı saydam gösterisi. Konuk: Esin Uysal. (0 212 292 42 01) • TURKCELL BİNASInda 18.30'da 'Kurmaca Gerçek: Yeni İran Sineması Günleri' kapsamında 'Ah Efsanesi'. (0 212 252 47 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear