22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2003 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Biz Değiştik' Masalı! Yeni olrtıak bir üstünlük müdür? Bir başan ka- zanmakmıdır?Birilerleme, birgelişmemidir? "Ben ^feniyiik b&p değiştim, ben eskisi gibi değilim, J ijfirt çağımâ.uydum", diyenlerden hep çekinmi- şmndir..." Yenilikleri, eskimiş eskiliklerine yama gibi yuranlar vardır. Bir süre sonra o yama bir yerinden <opar, yirtılır, eşki pislikler ortaya çıkar. "Biz Milli Görüşçü değiliz" diyorlar... Oysa, hep- si o okuldan çıkmış! O okulun dershanelerinde ye- dşmiş! Yaşlan, elliye geldiğinde, başlanna devtet ku- şu konunca, ister istemez eski oyunlarına, takıy- yeciliğe başvurmuşlar. Kolay mı kolay, ucuz mu ucuz yöntemleri var halkı aldatmanın, hiç değilse birkaç yıl uyutmanın! Sonra gözü açılıyor, ama ne- ye yarar? Hem bu kez başka biraçıkgöz takımı çı- kıyor, oylan topluyor. Haydi yeni baştan!.. Tayyip Bey, milletvekillerini Antalya'nın lüks bir otelinde bir araya getirdi. llk verdiği öğüt: "Haşe- rıalan giymeyin"... O, upuzun donlarla, pehlivan şakaianyla itişip kakışmayı pek sever bizim bazı po- litikacılarımız... Üstelik dinsel bir giysi sanıyorfar dizden aşağıya uzanan donlan!.. Tayyip Bey, "Çağ- daş görûnün, çağdaşlığa yakışın, eski Erbakan- cılık döneminizî unutun" diyor. Demese, birde ba- kacak, Erbakan eski öğrencilerini çekip almış!.. "Bizim hiçbir dar ideolojik mülahaza ile ilişkimiz yok. Bizim Milli Görüş'le ilgimizyok. Biz marjinal birparti değiliz. Mukaddes değerieh istismar et- medik. Biz Mevlana partisiyiz, ama milliyetçi, din- ci ve bölücü değiliz. Geçmişe takılmayın." Bizim, ucuz politikacılarımızın aynası, ABD'dir. "llımlı Islam" anlayışını Amerika çıkarmış, uygula- maya kalkmıştı. Ozaman tehlike Sovyetler'di, şim- di yok!.. Artık koşullar değişti. ABD için şimdi Islam ça- ğın bir yeni tehlikesi! Öyleyse ABD'nin gözüne gir- menin baş koşulu, Erbakan kafasından "Milli Gö- rüş" denen anlamsız tutumlardan kopmak, ABD'nin anlayışına yakışan insanlar, politikacılar olmak!.. Yine de eski hesaplan gizliden gizliye sürdür- mekte yarar var. Fethullah Bey'in stratejisi böyle! Yavaş yavaş devleti ele geçirin, acelesiz, telaşsız, ürkütmeden!..Birgün,gerçekanlamdaşeriatTür- kiyesi kurulacak, amaşimdilik postu deldirmeyin!.. K/m inanıyor, AKP'nin çağdaşlıktan, uygarlıktan yana bir parti olduğuna!.. "Bizdeğiştik" diyenlerön- ce kanlannın, kızlannın giyimini kuşamını düzeltsin- ler. Bir başbakan eşinin, başbakan yardımcısının, Meclis Başkanı'nın, Milli Eğitim Bakanı'nın, daha birçok bakanın sürüyle milletvekilinin eşi, kızı ka- palı gıysiler, çağdışı giyimler içinde, saçı başı sım- sıkı kapalı dolaşırken, hatta resmi davetlerde, tö- renlerde bile bu kılıkla yer alırken AKP'nin kendini çağdaş bir parti sayması, "Biz eskisi gibi değiliz, biz çok değiştik" demesi hiçbir anlam taşımaz... 2003 yılının 19 Mayıs gösterilerinde kızlanmızın giysilerini görüyorsunuz! Birjimnastik bayramında böyle giyim olur mu? Kırk yıl önceki gösterileri bir düşünün, bir de şimdikini!.. Nerde değişme, ilerle- me, çağdaşlığa yakışma.'.. Oynanan bir çirkin oyun! Bir değişme var, ama geriye, daha daha geriye doğru, ilkelliğe, çağdan kopuşa... Türkiye'de Askerin Yeri ve Halkın Güveni Paralı askerlerden oluşmayan Mustafa Kemal'in ordusu, Türkiye'nin devrimci, halkçı ve laik cumhuriyetinin salt bekçisi değil, çağdaşlaşma ve demokrasiye açılacak yolunun da, kazaya uğramamasını sağlayarak değişim ve gelişimin öncüsü olma görevini sürdürecektir, hem de halkın güveni ve desteğiyle!.. Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD GenelBaşkam EROL MAUİSALI AVRUPA KIBRIS Amıpa Kokacmd» Kıbns kltmto, Kıbrıs uyuşmazlığının ıçıne süruklendıği çıkmazı, bugüne kadar yazılamayan ve özellıkle de gızlenmeye çalışılan yonlerı ıle ele alarak, Kıbns ve Türkıye-Batı ıhşkılen konusuna yenı bir so(uk getınyor • • lkemize demokrasi ithal etme(!) U amacında olan Baö dünyası, sık sık askerlerin devlet işlerindeki et- ki ve yetkilerinin engel oluşturdu- gu yolunda eleştirilerde bulunur, hatta bunun değişmesini AB'ye giriş koşuJu olarak ister. Hem sağ hem de sol görüşte, askerlerin iç ve dış siyasette fazla öne çıktıklan, böylece de- mokratik gelişimin sağlanamadığı kanısı ege- mendır. Ülkeyi, koşullan, devlet düzenini, bürokra- siyi, maddi olanaklan, düzenleme ve yönetim yetersizliğimizi, disiplinsizliğimizi, ileriye yö- nelik planlama-programlama ve bunlan uygu- lama beceriksizliğimizı ve aldırmazlığımızı bilmeyenlere ya da yüzeysel ve kulaktan dol- ma, çoğu abartılı bügilere sahip olanlara gö- re bu sav doğru olabüir. Oysa, hem halk hem de devlet olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, ülke genelinde gerçek- leştirdiği hizmetleri ve ürettiği işgücünü, eme- ği ve katkıyj yok saymak büyiik bir hak bil- mezliktir. Ordumuz, bugün, ülke suıırlanıun bekçisi ve yurâçnKfc&teıröünyokedkisikofliımuiMtaiken bunlann yanında, toplumsalyaşamımıy ve gü- venüğiınizde de en başat roiü oynuyor. Bugün jandarma, geçmişindeki tüm yanhşhklardan annnuş,her an kendiniyenflejen,geiiştiren bir çağdaş bakış açıayla hizmet vererek içişleri ve adaletin içinde bulunduğumuz yüzyıla ve Baü ölçütlerine uygun yürütülmesine çahşryor." llk Sanık ve Suçlu Çocuk Ön Merkezi"nin jan- darma tarafindan yapılması bunun somut bir örneğL Bunun yanında, ordunun, askere alınan ca- hil erleri okutması, meslek edindirici beceri kurs- lanndan geçirmesi, başta Doğu ve Güneydo- ğu olmak üzere kırsal ve yoksul alanda, Meh- metçik dershaneleri açarak, ora gençlerüün yükseköğrenime kazandmlmasını sağlaması, kızlann okutuünasına öncülük, okul, yol ona- nmı, kötü kış koşullannda sağlık hizmeti ver- me, okullann öğretmen açığını karşılama vb. her alanda haki üniformah genç generalleri, al- bayları, teğmenleri gördükçe yüreğiniz kaba- nr. tstanbul nselerinde okutulmak üzere Doğu Anadolu'dan kargo uçağıy la getirilen kızlan- nuzı,havaalanındakarşıiayıp okuOannatesüm eönegörevini üstienmiş vüzbaşınııı,o lazlan da- ha sonra da esjyle biıükte zrvuret etmesi, görev bflmtinin de üstünde bir yurtseveıük güdüsü değilde nedir? yakıhp yok edilen, şimdi de sa- ülmaya kalkışılan olmazsa ohnaz akciğerleri- i^i, yeşil ormanlanmızı koruyup bugüne ge- tiren tek kurumun ordu olduğunu, sahip oldu- ğu her alanda doğanın dört dörtlük korundu- ğunu gördükçe, içimizin ısındığuu yadsıyabi- lirmiyiz? Bütün bunlann ötesinde, cehalet ve önlem- sizlik nedeniyle Türkıyemiz bir felakete uğra- sa, yine ilk destek olarak orduyu bulur yanın- da, abarnsız, sessiz sedasız, ama çokplanh ola- rak an gibi çalışıp kendine biçtiği öz görevi ya- pan, hiçbir ödül vb. beklemeyen Mehmetçik- tir her zaman. Devlet, bir önceki afette de, on- dan öncesindekilerde de, günümüzdekinde de ve gelecekte de, ister istemez ya da istemese de hep ordunun desteğini almak zorunda kal- rnışnr, kalacaktır. Ne yazık ki asü yetkili ve sonımlular, söy- lemlehnde, bu olmazsa otanaz desteğı. sağla- dığı düzeni yok sayma eğilimindedir, varlı- ğından hiç söz etmez ya da yanm ağızla ge- veler, "askerimiz" diyerek. Oysa, afetlerin tümünde, soğukkanh ve de- neyimh, sabırlı ve özverili tutumlanyla asker- lerimizin varhğını görünce içimize su serpi- lir. 1999 depreminde, büyük darbe yemış ol- masına karşın, Silahlı Kuv^'etlerin, tam bir ız- cilik anlayışıyla ve ivedilikle organize olarak, devletin, bürokrasinin, kendileri de depremze- de yöneticilerle görevi sürdürmeye çalışması- na karşın, derhal deprem dışı bölgelerden des- tek kuvvet getirterek, kurtarma başta olmak üze- re, çadıriara, yemeğe, WC'lercien psikolojik des- teğe kadar tüm konularda sessiz ve öne çık- madan hizmet vermesi, sonra da işı bitince ay- nı alçakgönüllülükle alandan çekilivermesı unutulabilir, hele yok sayüabüir mi? Işte Bin- göl depreminde de, aynı görüntüler, aynı söy- Iemler, aynı güven ve saygı... HaHnmmn gfıvpni Devlet ve bürokıasi, özelükle siyasetçiler, ken- di beceriksizükleri ortaya çıkacak diye pek sevmezler ve de istemezler askerlerin katkısı- nı, açık etmeseler de için için böyle düşündük- len bilinir. Demokrasiyi somut bir eylem ve hizmet olarak değil, salt sanal bir kavram ola- rak algılayanlar da çoğu kez ordunun, köşesin- de uslu çocuk gibi oturmasını, yalan yanlış da gitse hiçbir şeye kanşmamasuıı isterler. Bir dönem, Başbakanlık'ta, sankh poturlu ve de Mercedes'lı tarikat şeyhlerine iftar yemeği ve- renlere, üniversiteleri şeriatın yuvası yapma- ya çalışanlara, vatandaşlarla birükte dur deme- leri ve devrimlerimize ve anayasamıza sahip çıkmalannın kuyruk acısı hâlâ sürüyor ki AB'ye, ordumuzun, yurttaşlann gözünde, salt Silahh Kuvvetler değil, ülkenin en uzak ve so- ğuk köşelerinde, en umuhnaz afetlerde halkın yardımına koşan bir sıvil toplum örgütü gibi algılandığını anlatmıyor, anlatamıyorlar! Yıllar önce, hastanedeki odamda, muayene yapıyordum. Ingiltere'den de birmeslektaş ko- nuğurn vardı ve bizi izhyordu. Muayene bitti, reçete yazıldı, alınıp cebe kondu, oysa bizim hasta ile sohbetimiz sürmekteydi. Oldukça uzun bir süre sonra hasta, elinde biryerlere ya- zıJmış mektuplarla aynlınca, meslektaşun, "Bu hastaileöyleuzunuzun neterkonuştunuz?" di- ye sordu Ben de, "Muayene bittikten sonra, işsiz olduğunu, kendisine bu konuda yardımcı olup olamayacağımı sordu, o konuyu tarüş- ük_" diye yanıtladım. Ingüiz dostum, durdu, düşündü: "Ben yir- mi beş yüuk heldmim, binlerce hasta gördüm, hiçbiri benden iş bulma konusundayardım is- temedi, çok ilginç bir Uetişün bu_" derruşti. Evet, Türkiye'de, ordumuzun, halk içinde ger- çekten farkh bir yeri ve konumu var. însanla- nn yüreklerinde ve beyinlerinde de, tenısil et- nkleri imge, paralı askerlerle dünyayı kasıp kavuran rambolardan oluşan terminatörordu- lannınkine benzemiyor! Bu nedenledir ki, anketlerde, toplumun en güvendiğı kesim olarak yer alıyor. Ordumuzun bu farklı ve halkı kucaklayan yapısının kökeninde, Mustafa Kemal Ata- türk'ün athğı de\Tİmci, halkçı, laik temelle- rin olduğunu düşünüyorum. Devnmcilik ruhudur ki, kendilerini sürekh geliştirip yenilemeye, salt ülkede değil tüm dünyada olup bitenleri algılayıp değerlendir- meye \ e günümüzdeki siyasetin ve siyasetçı- nın de çoğu kez önünde ohnaya yönlendir- miştir. Yine halkçıhk ilkesı ve duygusudur ki bunca yaşanan sıkıntılara, terör ve şiddete kar- şın, halkın devlete güvenini sağlamak ya da ta- zelemek amacıyla, eğitim, sağlık, onanm, ağaçlama demeyip, benim görevım değil di- ye sırt dönmeyip her işe koşuhnakta, en baş- ta afetlerde kendilerine belirledikleri yeri ses- sizce alıvermektedirler. Ordunun dağ taş Anadolumuzda, yobazlığı ve kara cehaleti, kadın erkek ayınmını, töre ci- nayetlerini, bzlanmızuı satılmasmı, berdel edilmesini, kuma verilmesini, kan davalannı, başhkparasını, aşıret yasalannınzararlannı gö- rüp yaşaması, Atatürk'ün bu ülkeye armağan ettiği laiklik ilkesine dört elle sanhnalanna yol açmıştır. Orduyu eleştirir, demokrasi önünde tek en- gel olarak hedef göstenrken, eğri oturup doğ- ru konuşmahyız. Acaba neden, demokrasiye tüm kurumlany- la kavuşmak isteyen halkımız, devlet düzeni- ni sağlayan öbür güçler dururken, en otoriter olduğu varsayılan ordusuna güveniyor? Korkmayalım, paralı askerlerden oluşma- yan Mustafa KemaFin ordusu, Türkiye'nin devrimci, halkçı ve laik cumhunyeünin salt bek- çisi değil, çağdaşlaşma ve demokrasiye açıla- cak yolunun da, kazaya uğramamasını sağla- yarak değişim ve gelişimin öncüsü olma gö- revini sürdürecektir, hem de halkın güveni ve desteğiyle!.. Yaşamı Daha Güzel Kılmak... Hikmet UĞURLU Emekli Ingilizce Öğretmeni D ert paylaşılacağı zaman Buna arkadaşhk, dostluk ilişkisi aranan; sevgi ve dostluk duygulan paylaşılacağı za- man aranmayan kışi konumunda ohnak hiç de hoş ohnasa gerek... denebüirmi? Arada sırada olsa da insan dostundan, arkadaşından, yakınhk duyduğu kişiden bir "alo" bekler; bir sıcak selam ister. Kişinin içini gönendirenküçük, basit ancak işlevi çok büyük söz- cükler vardır: "Nereleıtfc^n,özfe- dim seni" gibi, "Yüzünü gören cennetiik" gibi; görünmemenm, yokluğun "o" kişi için bir boşluk oluşturduğunu beürten sözcükler... İstanbul renkleniyor! "Evimiz İstanbul Kadar Güzel Projesi"nin 2. etabı başlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve i(çe beiediyelerinin birlikte yürüttükleri kampanyaya katılın, sizin eviniz de güzelleşsin. m\\\\ \\\\mI I I I I 1 K I Dyo'dan %4o, Lafiarge Entegre'den %25 indirim! FARCE n ^ Â İ S T A N B U L B Ü Y Ü K Ş E H İ R B E L E O I Y E S I Kişi içınden "arandnn, demek ki seviüyorum" diye üşünür. Mavi birmutluluk yayılır içinin göğüne. Ya da "Seni se\T>orum n . "Büirsin, seninle konuşnıak beni mutlu edi- yor", "Senidüşündüğümzamanbi- le içime se\inç dohıyor" gibi dozu daha da yüksek, dostluk, arkadaşlık anlanmlan var- dır. Bunlan söylemek ya da duymak, içimizdeki in- san içın gerçek bu" besin kaynağıdır. Söylemekten kaçuımayalım.. Bınnı sev- mek, birini özlemek, btri- ni düşünmek, birine değer vermek, birini aramak.. Ne güzel şeylerdir! Arayan aranır, seven se- vilir. düşünen düşünülür, özleyen özlenir, değer ve- ren değer görür... Dostluklarda, arkadaş- lıklarda bunlar son derece önemlidir. Tekyanlı iJişki- ler tavsar... Sıradanlaşır... Hani şairin tt Aşk biterse musafla taşma döner yata- ğumz" dediği gibi, soluk- laşır her şey! Ne olur ara- yın; selam verin, dokunun, söyleyin sevdiğinizi! O za- man ağaç daha hızla büyü- yecek, çiçekdahagüzel aça- cak, taş göze daha bir hoş gelecek, toprak yeşerecek, deniz şarküar fisıldayacak- hr... Ressam daha iyı üre- tecek... Şairdahaiyi şiirleş- tu-ecek duyumsadıklannı.. Neyzen daha iyi üfleyecek neyini.. Şofor daha iyi kul- lanacak arabasını.. Ve tez- gâhtar daha iyi hizmet ede- cektir müşterisine, o za- man.. Gün daha aydınhk ola- cak.. Güneş daha güzel bata- cak.. Yıkhzlardahavakmage- lecek.. Uykulardahagüzeldüş- lerie dolacakbr, o zaman! Inanın; insan o zaman daha bir duyarhlıkla, daha bu- güzellikle kavrayacak- tır 'yaşam" denen o gör- kemli mucizeyi! Ve de vız gelecektir mu- salla taşlan! PENCERE Demokrasiye Sınıfsal Açıdan Bakmak... Rrfat llgaz "şair-öğretmen" idi, yayımladığı ilk şiirkitabınınadını "Sınıf" koymuştu, buyüzden ba- şına gelmedik kalmadı, cezaevleri ve sürgünlerle dolu yaşamöyküsünün ilk belası budur. Sınıftan çok korkanz biz... Eskiden egemenler sınıftan korkarlar, ağızlanna almaktan sakınıriardı, şimdi sosyalist dönekler bu sözcüğü defterlerinden sildiler; oysa Avrupa'da demokrasiyi kuran sınıfın adı ne?.. Burjuva!.. Daha açıkçası sanayi burjuvası yolu açtı; tarih- sel süreçte "fai)n>ca"demokrasinin altyapısını oluş- turuyor; bu gelişmenin dışında kalan toplumlar, öz- gürlükler alanında yaya kalıyorfar... Peki, Türkiye'nin durumu?.. • Osmanlı'da başlayan demokrasi çabalan bu yüz- den tekliyor, Anadolu'da doğru dürüst bir toplum- sal altyapı olsa, 1876'da ilan edilen Birinci Meşru- tiyet'ten sonra Ikinci Abdülhamit 1908'e dek is- tibdat düzenini sürdürebilir miydi?.. Ancak çoğu sanayileşmemiş ülkede olduğu gi- bi, bizde de asker-sivil aydın katmanlan Batı'da ya- şanan tarihsel süreci değişik biçimde ülkeye aşı- lamaya çalıştılar. Şimdi bizde askere kızanlar var; ama, üniformalılar demokratik sürece omuz verip ilerici aydınlarla dayanışma içinde devlete yön ver- meseler, bu iş için daha çok beklerdik!.. Ortadoğu'daki eski Osmanlı haritasına bugün baktığımız zaman Hanya'yı Konya'yı anlamak ko- lay... • 19 Mayıs'ı dün kutladık... AKP hükümeti bayram töreni içinde hizaya gel- di; yerini aldı... Takıyye de olsa iyi yaptı!.. Yansı tanm kesiminde yaşayan köylüden oluşan bir sanayileşmemiş ülkede, tarikat ve cemaatler- den yapılanan katmanlara dincilik tafrası atarak demokrasiciliktaslamak, zamanatersakan birne- hirde haybeye kürek çekmekten farksızdır; bu na- file yanşın birinciliğinde hiçbir başanya ulaşılamaz. Medyada büyük bir gruba tümüyle yuvalanmış sosyalist döneklerin dinciliği aklamaya çalışmala- n da müsellem karakterierinin hayırsız çabalandır. 1923 Cumhuriyeti'ni -ne yapmalı ki- asker-sivil aydınlar kurdular. Yalnız o kadarla da kalmadı, aynı dayanışma 27 Mayıs'ı da gerçekleştirdi. • Günahıyla sevabıyla kantara vurulduğunda ne ya- palım ki 27 Mayıs da demokrasi yolunda dört dört- lük bir hukuk yapılanmasına açılımı sergiliyor. 1961 Anayasası neler getirdi?.. Sosyal devlet. Anayasa Mahkemesi.. Yüksek Hâkimler Kurulu Üniversite özerkliği.. Radyo ve televizyon özerkliği.. Sendikal haklar.. Grev hakkı.. Toplusözleşme düzeni.. Yargı bağımsızlığı.. Toplantı ve gösteriyürüyüşü hakkı.. Sosyal güvenlik hakkı.. Ücrette eşitlik ilkesi.. • Kırk yıl önce bu haklan neden askerlerin başını çektiği bir devrim getirmiş?.. Düşün düşün, zordur işin... Bugün askere saldırmaya çabalayanlar, sınıfsal açıdan sivilleri bir gözden geçirsinler; sorunun ya- nıtını ancak o zaman aydınlatabilirler. TRABZON 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DÜZELTMEİLANI 2001 95 Tal. sayılı dosyamızdan satışa çıkanlan gay- nmenkulün açık arttırma ilanında ikinci satış günü zu- hulen belirtilmemıştır. Taşınmaz 27.6.2003 günü saat 14.00-14.10 arasında Trabzon 3. lcra Daıresı'nde ıkinci kez arttırmaya çıkan- lacaktır. İlan olunur. 01.05.2003 Basın: 23711 KAHTA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/263 Davacı Feride Özdemir tarafindan davalı Namaz Özdemir aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda: Hüküm: 1- Davacımn davastnın kabulü ile, Kars ili merkez ilçesi Istasyon mahallesi köyü cılt no: 4, hane no: 719'da nüfusa kayıth. Mehmet ve Fatma'dan olma 1972 d.lu Fende Özdemir ile. yine aynı yerde nüfusa kayıth Selim ve Güler'den olma 1944 d.lu Namaz Öz- demır'in şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalan- na; Karar verilmiş olup. davalı Namaz Özdemir tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemedığinden mah- kememizin karan kendisine ilanen teblığ olunur. Basın: 23555 BERGAMA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2000276 Karar No: 2000/604 Davacı Aysel Yaylak vekili Av. Nazif Erpulat tara- findan davalı Sedat Yaylak aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Davanın kabulü ile Kırşehir ili Çiçekdağ ilçesi Alimpınar kö\-ü cilt no 11, kütük sıra no 3'te nüfusa kayıth Mustafa ve Keziban'dan olma 06. 10.1960 d.lu R Sedat yaylak ile aym yerde nüfusa kayıth Şevket ve ; Huriye'den olma 20.10 1968 d.lu Ayseİ Yaylak'ın bo- f şanmalarma, müşterek çocuklan 1991 d.lu Seda Yay- lak"ın velayetinin davacı anneye verilmesine, çocuk ile davalı babanın her hafta cumartesi günleri saat 10.00'dan 18.00'e kadar. dini ve milli bayramlann ilk günlen aynı saatlerde. her yıl 1 Temmuz 30 Temmuz tarihleri arasında çocuğun davalı baba yanında kal- mak suretiyle şahsi münasebet tesısine, davacımn yapttğı 14. 260.000.-TL. yargılama gideri ile davacı vekili için takdır olunan 45.000.000.-TL. maktu vekâ- let ücretinin davahdan alınarak davacıya verihnesine karar verilmiş olup. Tüm aramalara rağmen adresi tes- pıt edilemeyen davalı Mustafa ve Keziban"dan olma 06.10.1960 d.lu davalı Sedat Yaylak'a verilen karann teblığı yerıne kaım olmak üzere ilan olunur. 29. 04.2003' Basın: 23595
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear