22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2003 SALI 14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYSEGÜL YÜKSEL Brecht'ten savaşvedüğünAnkara Sanat Tiyatrosu'nun 40. yıl oyunlanndan biri de Bertolt Brecht'ten 'KüçükBurjuva Dûğünü' AST'ta 40 yıl içinde sahnelenen 8. Brecht oyu- nu. Yılmaz Onay'm rejisiyle oluştu- rulan yapınun dekoru Hakan Dündar. giysi tasanmı Nur Alpagut,müziğı Nu- rettin Özşuca, koreografisi GüJüm Pekcan ımzasını taşıyor. Brecht'in ilk tıyatro çahşmalann- dan biri olan bu küçûk oyun. Bavye- ra halk komedisi biçeminde bir fars. Evliliğe adım atan genç bir çiftin apartman dairesinde yapılan düğün kutlamasını anlatıyor. Herkesin eğ- leniyormuş gibi yaptığı, ancak dü- ğün ortamındaki bireysel ilişkilerden yayüan olumsuz dalgalann ortahğı bırbirine kattığj, güldürse de acıtan bir oyun. Yüzeysel küçük burjuva değer- lerini koruyan 'maske'yi aşama aşa- ma sıyırarak 'kutsal aile" balonunu delen Brecht, 'epik-diyalektiktiyatro' döneminden önce yazdığı bu oyunda 'sorgulayıcı' yaklaşımının ilk panltı- lannı sergiliyor. 'Mutluluk reçetesi'ne karşı Yılmaz Onay 'küçUkburjuva' dün- yası bağlamında güncellığuu hiç yi- tirmemış olan oyunu, farklı bir 'kon- sept'e yerleştirerek daha da güncel- leştirmiş. Brecht'in kendi dünyasıy- la dış dünyayı buluşturduğu 'Ben, Bertolt Brecht_' sözleriyle başlayan ünlü şiiriyle çerçevelenmiş bir 'ön oyun' oluşturmuş. Ozanın pek çok ünlü dizesinin birbirine eklemlendi- ği bu kolajın temel vurgulanndan biri olan 'savaş' olgusu, oyun öncesinde salonun duvarlarına tebeşirfeyazdmış' etkisini bırakan dızelerle daha da öne çıkanlmış. Ön oyun iki ayn işlev taşıyor. Ön- celikle. 'savaş' olgusunun. 'insan ol- ma' durumunu en genel kapsamda tehdit etme özelliğiyle, küçük bur- juva bireylerinin evlilik yoluyla 'mut- luluğu yakalama' girişimi arasındaki çelişkıyi belirliyor. Brecht'in 'savaş' şiirlennden birinde kısacık bir anla- hmla dile gerirdiği gibi: 'Gece. Evli 1 recht in 'Küçük Burjuva Düğünü' oyununun ASTyapımında 'savaş 'ın getirdiği 'kitlesel mutsuzluk' ile küçük burjuva 'mutluluk reçete leri arasındaki çelişki belirginleştiriliyor. Bu amaçla yönetmen Yılmaz Onay, 'küçük burjuva' dünyası bağlamında güncelliğini hiç yitirmemiş olan oyunu Bertolt Brecht 'in şiirlerinden oluşan bir 'ön oyun' kullanımıyla daha da güncelleştirmiş. çiftler/Yataktalar. Genç kadınlar/Ye- timler doğuracak.' Mutsuzluğu "kit- lesel kılan 'savaş' olgusu ile kıyaslan- dığında küçük burjmaca 'mutluluk re- çeteJeri'nin sahteliği daha bir belırgın- leşiyor. tkinci işlev ise doğrudan doğruya yönetmenin öngördüğü sahne anlatı- mıyla bağlantılı. Onay, gerçekçi bo- yutlarla da sahnelenebilecek oyunu Brecht'çe 'teatral' bir düzleme taşı- yor. Bir başka deyişle, oyunun düğün dekoru ve karakterlere uygun gıysi- ler içindeki oyuncular ön oyunu ken- di kimlıkleriyle sergileyerek 'ana oyun' ile seyirci arasında eleştirel bir uzaklık sağhyorlar. Ancak, ön oyunun izleyiciyi yoracak düzeyde uzaması -sözlerin de tümüyle anlaşılamama- sı- ne yazık ki yaratılan 'eleştirel uzak- hğm' işlevıni yitirme tehlikesini do- ğuruyor. Öte yandan, Onay'ın 'anaoyun'da kullandığı 'yadırgatKi' etmenler ama- ca ulaşıyor; oyuncu ile rol arasında- ki uzaİdığı koruyarak, bir düğün ge- cesi keşmekeşi içinde oluşan 'küçük burjuva gestus'u bağlamındaki çeşit- lı vTjrgulann eleştrrel gözle ka\Tanma- sını sağlıyor. 'Becerîksiz marangoz damat'ın Şüksek kalite' savının gü- lünçleştirilmesi, gebe gelin, genç ev- lileri kıskanan 'doyumsuz' bayan ko- nuğun eşiyle didişmesi, kaynananın gönülsüz ev sahibeliği, herkesin obur- luğu, kız babasının yabıız kendine şi- rin gelen sıkıcı öyküler anlatarak her- kesi bunaltması, 'arkadaş'ın geline sulanması, kız kardeşın konuklardan biriyle oynaşması, 'nezaket' maske- si ardında gizli 'incelikü iğneleme- ler'in maskeler düştükçe 'kaba saku- nbır'adönüşmesi, 'görünüş' ile 'ger- çek' arasındaki uçurumu gözler önü- ne senyor. 'Şık* bir yapım tki kıdemli sanatçı Erol Demiröz ve Nurhan Özenen yanında, çoğunluk- la genç oyunculardan oluşan kadro (Cengfe Sezgin,Devrim E\in, Ebru Sa- çar, MeBh Yetkin, Ekin Öner, Özge Yıldınm, Fatih Şener) Onay'ın kon- septini uygulamada kusursuz bir iş- birliği içindeler. Rollerini 'köşeli' bir oyunculukla -ancak, gereksiz bir gül- dürücülüğe abanmadan- yorumlama- da ve 'ana oyun'un temposunu şaşmaz bir disiplinle ayakta rutmada hepsı başanlı. Ama Ebru Saçar'ın yorumu- nun plastik boyutlan daha bir keyif- le izleniyor. Onay'ın özenlı çalışması, çevTe ta- sanmı, giysiler ve koreografide yan- sıyan titizlikle bütünleşerek 'ana oyun' bağlamında 'şık' bir AST yapımı oluş- masını sağlamış. Başlangıçtakı ku- sursuz görünümlü mobilyanın, 'görü- nüş' altındaki 'gerçeğin' su yüzüne çıkma sürecine koşut olarak kınhp dağıhşı da başh başına bir seyirlik oluşturacak ustalıkta düzenlenmış. 'Ana oyun'a dıyecek yok. Sonm, 'ön oyun'un daha kısa, 'ön oyun' oyun- culuğunun da daha ^vurucu' olmayı- şında... Wuppertal Dans Tiyatrosu'nun ülkemizin adını dünyanın dört bir yanına taşıyacak gösterisi alkışlanacak bir girişim Pina Bausch'tan îstanbul Fırtınası E\IRE ERDEM Modern dans tiyatrosunun taçsız kraliçesi Pina Bausch'un Kentlerve lnsanlar' projesinde doğudan batıya ayak basmadığı toprak kalmıyor... Ancak her kent onun repertuvannda renklenme fırsatı bulamıyor... Hong Kong, Lizbon.. derken şimdi karşınızda yedi tepeli bir kent, Îstanbul. Çağlara, uygarhklara, dinlere. dillere, kültürlere ev sahipliği etmiş. iki kıtanm kesiştiği kent, Pina Bausch'un tstanbul Fırtınası 21 Mart 2003'te Wuppertal Dans Tiyatrosu'nun ^ ^ _ ^ ^ _ yorumuyla dünya prömiyerini yaptı. Wuppertal Dans Tiyatrosu'nun tstanbul ızleyicisiyle tanışıkhğı Cam Temizleyicisi ile başlayıp, Masurco Fogo ile devam etti. Bu sefer îstanbul Kültür potada kotanldığını düşünün... Ve bu işin başında da Pina Bausch gibi bir ekol var. Ama sancılı bir süreç bu... Imgelerin toplanması. dışavurulması, birleştirilmesı. tekrar elenmesi ve sonunda üç saat boyunca soluk kesen bir çalışmanın meyvesi... Sadece oyun kurgusu değil Pina Bausch u özgün kılan. kullandığı beden dili. Kollar, eller iç içe giriyor, ayaklar kollarla farklı yönlerde girip çıkıyor ve bedenin ne denli vurucu bir enstrüman olduğu Pina Bausch'un beden estetiğinde ortaya çıkıyor... VVuppertal Operası'nın sahnesinde • Hong Kong, Lizbon.. derken şimdi karşınızda yedi tepeli bir kent, Îstanbul Çağlara, uygarhklara, dinlere, dillere, kültürlere ev sahipliği etmiş, iki kıtanın kesiştiği kent, Pina Bausch 'un Îstanbul Fırtınası 21 Mart 2003 'te Wuppertal Dans Jiyatrosu 'nun yorumuyla dünya prömiyerini yaptı. Sanat Vakfı'yla kalıcı bir yapıma imza atılıyor. Dünyaca ünlü bir topluluğun, ülkemizin adını sanat kulvannda dünyanın dört bir yanına taşıyacak olması alkışlanması gereken bir tasan. Bausch, ekibıyle aylar süren prova aşaması öncesinden proje için seçilen kenti keşfediyor... Kentin gizil parçalan toplanıyor... Belleklerde, yüreklerde, resimlerde kalanları doğaçlamalarla birleştiriyor bu çok kültürlü, çok uluslu topluluk. Çınli. Alman, Hintli, Amerikalı dansçılardan oluşan topluluğun birikımleri, eğitimleri, estetik anlayışlannın bir peştemallı dansçılar beliriyorlar. Türk hamamından başlayan yolculuğumuzda dansçılann sololan, fonda Mercan Dede'nin perküsyon vuruşlan birbiri içinde renkleniyor... Maço erkeklerin kadınlan ezen tavn, kentlı erkeğın kadınlann kuklası olduğu karagüldürü dolu epizodlar, belki Avrupalı izleyicinin görmek istediğı resimler, ama yaşanan bir gerçeğe de ışık tutuyor... Her sokakta tanık olduğumuz avaz avaz çınlayan pop müzik keşmekeşi bir pazar ortamından her tezgâhın üzerine yerleşmiş teyplerden çınlıyor, bunun üzerine trafik kargaşasının yaşandığı kentin yanşırcasma yayalann üzerine dogru ilerleyen arabalan projeksiyonda yansıtılıyor ve çığlık çığlığa bir dans bizleri güldürürken düşündürüyor. Kadın erkek ilişkisinden alt kültüre. garden partilere gönderme yapan sahneler peş peşe geliyor. Cüsseli erkek dansçılar takım elbıseli, kravatlı, adım başı karşımıza çıkan esrarengiz tipler olarak, Istanbul'un sosyolojik haritasının belirgin parçalan olarak yerlerini alıyorlar... Sufi müziğinden tangoya harmanlanmış müzikler ^ ^ ^ — ^ ^ ^ — dansçılann ritünleriyle yükselip alçahyor. Müziğin. görselliğin şölenı yaşanıyor. Bausch ve dansçılan bu gösterinın kozasını ipekböceğı zarafetinde örüyor; hem estetik, hem sıradışı bir örnek sunuyor... Ne ezan sesi, ne Ayasofya, ne de Sultanahmet Camii beklentisi karşımıza çıkıyor... Bu bilindik bir Îstanbul değil. Pina Bauschun Istanbul'u. Şaşıracağımız, düşüneceğimiz, yeniden düşleyebileceğimiz bir îstanbul... Ünlü Türk aydını Talat Sait Halman, îstanbul adlı şiirinde yedi tepeli kenti "_tstanbul çağlann görmekten korktuğu düştür._" diye betımlerken, Pina Bausch bu düşü sahnede gerçek kılıyor... Bakalım. Bausch'un îstanbul buluşmasını Istanbullu sanatseverler nasıl değerlendirecekler? GIORA FEIDMAN'IN YENİALBÜMÜ ÇIKTI Klarnetin gizemli adı AKBANKODAORKESTRASIVEŞEFCEMMANSUR'UN KONUĞU PATRICKGALLIOS Kültür Servisi - Dünya müzikleri listesinde adı hep başlarda yer alan Arjantinli ünlü klarnetçi Giora Feidman, 'Love: Plays Ora Bat Chaim' adlı albümünde rüm hayatını yogaya ve Yahudi mistisizmine (Kabbalah) adayarak besteci Ora Bat Chaim'in bestelerine yer veriyor. Toplam 13 Ora Bat Chaim bestesinin yer aldığı albümde ünlü klarnetçiye Vladislav Czarnecld yönetimindeki Südwestdeutsches Kammerorchester Pforzheim ve Pforzheimer StreJchquartett eşlık ediyor. Kendine has stilı ve hoş klezmer ezgilen ile yorumlanan eserler. tüm müzikseverlerin kolayca dinleyebileceği bu güzel albümde buluşuypr... Bir klasikflüt virtüözü GaDos,idasikffiitekolunünnıerkezi Fransa'dan- KültürServisi-AkbankOdaOrkest- rasıve şef Cem.Mansur, "DündenBu- güne" dizisınin son programını, klasik flüt ekolünün merkezi sayılan Fran- sa'dan çıkmış virtüözler arasında seç- kın bir yere sahip olan PatrickGaSos'yla gerçekleştirecek. Sanatçı, Akbank Oda Orkestrası'yla vereceği konserlerin ya- nı sıra bu akşam Akbank Kültür ve Sa- nat Merkezi 'nde düzenlenen 'masterc- lass' çalışmasında deneyimlerini genç flütçülerle paylaşacak. Gallios, Akbank Oda Orkestrası'yla birlikte Cem Man- sur yönetiminde yann saat 20.30'da Ka- dıköy Halk Eğitim Merkezi'nde ve 10 Nisan 'da saat 20.00'de Cemal Reşıt Rey Konser Salonu'nda konser verecek. Sanatçı, konserde Carl Philip Emma- nud Bach'ın 'sol majörflütkonçerto- su'nu. Benjamin Britten in' 18 soloyay- lı için Prelüd ve Füg'ünü ve 'Simpk S)Tnphon\'süiL Bach'ın 'sol majörsen- fonisi'nı ve Michael Tıppet ın 'Little Musk For Stings'ini çalacak. YAZI ODASI SELİM İLERİ Mercimek 0 zamanlar, çocukluğumda, mercimeğin yararla- n konusunda kjyametier kopmaz, yazılar, bilimsel araş- tırmalaryayımlanmaz; mercimek de, kendı köşesin- de, sakın bir hayat sürerdi. Biz onu baklagıllerden bilirdik. Çiçeğini görme- miştik ama bu çiçeğin taçyapraklannın kelebek bi- çimli olduğu söylenir, bu da hayal gücümü hareke- te geçirirdi. Çıçekler mavimsiymiş. Demek ki, mercimekte da- ima mavimsi kelebekler uçuşuyor... Tarihin en eskı zamanlarından günümüze, Afri- ka'nın kuzeyinde, Avrupa'nın güneyınde, kumlu top- raklarda yetişiyor. Her mutfak kültüründe ona ait sayfalar var. Mercimeğin meyvesi, dıştan bakıldığında, fasul- yemsi bir kabuk. Her kabukta iki tanecik mercimek var. Renklerıni söylememe gerek yok herhalde. Yı- ne de söylüyorum: Cinslerine göre, ya koyu esmer ya mercan kırmızısı. Kuru sebzeler arasında yer alıyor. Protein, karbonhidrat, bitkısel yağ, su içeriyor. Son derece besleyici. Mısır'da, Hindistan'da, bizde, Meksika'da merci- mek gözde baklagıllerden. Yalnız, Ingiliz mutfağın- da pek yeri yok. Demın "hermutfakta" dedim ama, Ingilizler mercımekten hoşlanmıyorlarmış. Evimizde çorbası yapılırdı, özellıkle kışın. Siyah mercimeğin tane tane kalışına, yeşıl mercimeğin, kırmızı mercimeğin adeta püreye dönüşmesine şa- şar, ılkinın hep tane tane kalışına anlam veremezdim. Ama siyah mercimek çorbasını daha çok sever- dim. Hem mercimek tanesi, hem çentilmiş soğan. Bir iki damla da sirke damlatılırdı galiba. LJsedeyken Adana kökenli birarkadaşım vardı. On- lara yemeğe gıttik. Annesı "tahinlt köfte" yapmıştı. Tahinlı köfteyi ilk kez yıyordum. İlk ve belkı de son kez; bir daha karşıma çıkmadı. Lezzetlıydi. Dört bardak kaynar suyun içıne bir bardak kırmızı mercimeği boca edıyorsunuz. Baş- ka bir tencerede, yarım kilo köftelik bulgur, bulgu- run üzerine yeterlı ölçüde kaynar su dökün ve şiş- mesini sağlayın. Arkadaşımın annesı devam ediyor: İki baş soğan, çıçekyağında pembeleştirilecek. Soğanları halka halka doğrayacaksınız. Mercimeği, soğanı, bulguru birbirine katıp iyıce yoğurun. Bir bardak dolusu tahin, tuz, kırmızıbiber ekleyin, köfte şekli verin. Afiyet olsun. Biz de tahinli köfteyi afiyetle yemiştık. Yöresel yemeklerımizın özel adlarına bayılırım: Yozgat'ın 'benlipilav'ı yeşıl mercimekli. Pirinci ayıklayıp temizledikten sonra, sıcak suda beş on dakika dinlenmeye bırakıyoruz. llle tereyağı; tereyağını bir kapta erittık ve pırinçleri süze süze ila- ve ettik. Bir süre kavrulacak. Pirinç kavrulunca su eklenip pişirilecek. önceden haşlanmış yeşıl mercimek pılava kanştınlacak. Işte benli pilav! Taze soğanla birlikte yenirse, tadına do- yum olmuyor. Yeşil mercimekli 'temizlik salatası'nm da tarifini vereyim: Anadolu'nun kimi bölgelerinde semizotuna temiz- lik deniyor. Böylesine yakışıklı bir ad olabılir! Bir de- met temizliği iyice yıkadıktan sonra doğrayın, iki do- matesi de, bir baş soğanı da, bir demet maydano- zu da. Daha önce bir bardak dolusu yeşil mercimek haşlayıp soğutmuştunuz, ılave edın. Nane yaprak- lan katıştırın. Nar ekşisi, zeytinyağı (sızma), çok az limon ve tuz. Nefıs bir salata. Adı gibi. Çorbalara dönersek, Karadenız mutfağında, kır- mızı mercimekten yapılan çorbaya ille patates, ha- vuç ekleniyormuş. Sıcakken bolca maydanoz ser- pilecek. Yeşil mercimek ve bulgurdan yapılan Kara- denizli çorbanın ismi, 'ana-kız çorbası'. Anne olan hangisi? Bence bulgur... Takvimde h Bırakan: "- o günlerbir tüıiü unutulmuyor." Rrfat llgaz, Bü- tün Şiirleri, Haz: Aydın llgaz, Çınar Yayınlan, 2002. BUGÜN • B.\BYXON'da saat 21,30'da Kazmı Koyuncu'nun konsen. (0 212 292 73 68) • BEKSAV da 'Truffaut Filmleri' kapsamında saat 15.00'te *NeşeH Pazar'. saat 17.00'de 'PiyanistiVurun', saat 19.00'da '400 Darbe' fılmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • SCHNEIDERTEMPEL'da 19.00'da Arco Turco'nun konsen. (0 212 249 01 50) • AKM'de saat 20 00'de tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 'Agn- Roman" dans tiyatrosu. (0 212^ 251 56 00) • LEVENT KÜLTÜR MERKEZİ SİNEMA TÜRSAKta 'KanadaFümleriHaftası' kapsamında 14.45 ve 19.00'da 'ÇügmMasaj', 16.30'da 'Zenci' fılmlerinin gösterimi. (0 212 325 43 31) • BİLGt ÜNtVERSrTESİ DOL.4PDERE K.\i\IPUSUnda 'Kanada Filmleri Haftası' kapsamında saat 19.30'da "Korkunç Su-' adlı filmın gösterimi. (0 212 293 50 10) • CRR'de 'Azerbajcan Müzik ve Dans Günleri' kapsamında saat 19.30'da Azerbaycan Devlet Şarkı ve Dans Topluluğu'nun göstensı. (0 212 232 98 30) • ENKA ODİTORYUMU'nda saat 20.00'de Tijatro Stüdjosu'nun 'Yaşamın Üç Yüzü' adlı oyunu. (0 212 276 22 14/209) • YAPI KREDt KÜLTÜR SANAT MERKEZİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda saat 18.30'da SaadetBaykal'ın yöneteceğı 'Yaşam Öyküm/Orhan Koloğlu' konulu Salı Toplantısı; Turkcell Binası'nda saat 18.30'da Andrzej Bednarek, Christine Genre, Fabrizio Ferrari'nin konuşmacı olarak katılacağı 'Avrupa'da Kısa Film Eğitim. Dağrtun ve Gösterim KoşuDan' konulu soyleşi. (0 212 252 47 00) • CERV4INTES ENSTÎTÜSÜ'nde saat 18.00'de 'Taxi Para Tres' ve saat 20.30'da 'La Flebre Del Loco' adlı filmlerin gösterimi yer alacak/0 212 292 65 36) M İTÜ AYAZAĞA KAMPUSU SÜLEYMAN DEMtREL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.00'de Yaprak Sandakı Turgay (piyano) - Haht Turgay (flüt) konseri izlenebilir. (0 212 2432733)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear