25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
MİSAN 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J v U L J. LJ JA. kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNPE OKTAY EKİNCİ Hükümete, Erkan Mumcu'ya ve tüm milletvekillerine Anadolu adına sesleniyoruz Kültür turizme bağlanamaz• Ne Kültür Bakanlığı'ndaki deneyimli ve birikimli kadrolar, ne Turizm Bakanlığı'nın kültür bilincine sahip emektarlan, ne üniversiteler, ne de sanat çevreleri bu "birleşmeye" razılar... O halde, hükümetin ve Erkan Mumcu'nun bu ısran, "demokrasi kültürünü" bile dışlayan bir dayatma örneği değil midir?.. Kültür ve Turizm bakanlıklan birleştirili- yor. Üstelik bu operasyon. kamuoyunun sa- vaşa kilitlendiği bir dönemde. ilgili kesimle- rin görüşleri alınmadan ve hatta Kültür Ba- kanlığı kadrolanna bile söz hakkı tanınma- dan gerçekleştiriliyor. Kültür girişimi ve bazı duyarh kesimlerin itirazlannı da dıkkate almadan bu girişimi hızlandıranlar. siyasal erkleriyle, tarihe ve ulusa karşı haklan olmayan bir "uygarük tahribatını" başlatmak üzereler. Hükümetin ve Kültür Bakani Erkan Mumcu'nun. aşağıdaki gerekçelerimizi bir kez daha düşünerek, gelecek kuşaklann da "kimlik" değerlennı gözden çıkartan böy- lesı bir yanlışı hemen durdurmalannı diliyo- ruz. Pevlet kültürle' büyür... Hükümetin bu karannı "Devlet örgütlen- mesinde tasarruf" gerekçesiyle aldığı söy- leniyor. Bu bir siyasal tercih olsa bile, devlete ait kamusal sorumluluklann daraltılmasında ak- la en son gelmesi gereken ulusal ve evrensel hızmet alanı kültür değıl midir? Nıtekim, Kültür Girişimi de anımsatıyor: Büyük Atatürk, daha o yıllarda bile,"Tür- kiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" sözünü de boşuna söylememişti... Nitekim Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği belgele- rinde de ana amacın; "Çeşitülik içinde or- tak bir Avrupa kültürünü sürekli ve kalı- cı kılmak" olduğu vurgulanıyor. Türkiye, böylesi bir süreçte, "güçlü ve bağımsız bir kültür bakanlığı" olmadan başarı kazana- maz... Ozellıkle "küresel tek tip kültür dayat- masının" gıderek yoğunlaştıgı bir dönemde ve dünyanın "medeniyetler arası kimlikli gelecek yanşına" yeniden önem verdiği bir ÇEKÜL: BtRLEŞTÎREREK AYIRACAKLAR- tki bakanhğin birleştirilmesine karşı çıkan ÇEKÜL Vakfı da web sitesinde eleştiri nedenlerini açıklıyor. Bu girişimi "birleştirerek ayıracaklar..." diye özetleyen Prof. Dr. Metin Sözen şu uyarıda bulunuyor: "Kültür başka '•'. bakanlıkla bir arada olmaz.çünkü tüm bakanlıklar için gereklidir. Bu birleşme ise kültürü kendinden ve özünden ayırmak, yani kimliğimizden söküp çıkartmak demektir..." (www.cekulvakfî. org.tr) süreçte, bizi hemen her ülkeden daha güçlü kılacak tarihsel ve doğal mirasımızı böylesi- ne "gözden çıkartan" bir anlayışın, "muha- fazakâr" siyasetle gündeme gelmesi ise bu ıktıdann kendi tarihsel referanslanna karşı da sorumsuzluk içinde olduğunu gösteriyor... Anadolu adına "sözümüz" var... Birleşmiş Milletler ve UNESCO belgele- rindeki; her ülkenin kendi kültür zenginliğini "etkin ve özerk kurumlar" eliyle koruyup geliştirmesini öngören çok sayıda sözleşme- nin altında "Türkiye Cumhuriyeti" imzası var. Bu sözlenmizi, insanlığın ortak mirası "Anadolu" adına verdık; gözardı edilemez... Yeryüzündekı Doğu ve Batı kültürlerinın ta- rih boyunca en zengin bınkimleriyle kucak- ladıklan "Anadolu"yuyurtedinmişbirülke- de "devleti küçültme" adına Kültür Bakan- lığı'nı yok etmek, tanhe ve geleceğe karşı ona- nlmaz yaralar açacak... Kaldı ki diğer ülkelerde de kültürünü sade- ce bir "turizm kaynağı" olarak gören, yani "kendi halkı için değil turistler için değer- li bulan" bir devlet anlayışı yok. Kültürün bir başka hizmet alanına "eklemlenmesini" ak- la getirebilecek en son ülkenin de herhalde Türkiye olması gerekiyor... Kültür. kendi öz değerimizdir... Kültür ve turizmi "birleştiren" siyaset ise yine kültürü sadece "turistik" değer sayan anlayışın ürünü Oysakültür "kendimiz" için gereklidir ve öz kımliğimiz, geçmişimiz, onu- rumuz, her şeyımızdır. Örneğın, bir halk âşığı, hiç turist görmese bile bu kültürü de\am ettiriyor. Eski evlerimi- zi de turistlerden önce kendimiz için, bizden olan mekânların kazanımlannı geliştırmek için korumaya çalışıyoruz... Özellikle Kültür Bakanlığı'nda yerel sanat- lardan bale ve operaya, arkeolojıden hat sana- tımıza ve atasözlennden şıir \ e edebiyatımı- za kadar, kültürün hemen her dahndaki "dev- let desteği ve korumacılığını" esas alan ka- musal hizmetlerin nedeni de hiçbir zaman tu- ristik pazarlama değil; kendimiz ve kendi ge- leceğimiz içindir... Denenmlş ve vazgeçllmişti Aslında Türkiye, bu birleşmenin "yanlışlı- ğını" yakın geçmişte bizzat "deneyerek" görmüş ve hemen "vazgeçmiş"ti.. 1980'ler- deki "Kültür ve Turizm Bakanlığı" dene- yımi ıncelendığinde. sanılanın aksine, hem "kültür aleyhine". hem de turizmi bile "kültür bilincinden" uzaklaştıran bir süreç yaratıldığı da görülecektır. Özellikle bu deneyimi bilen kadrolar bile yeni bir birleşmeye karşı olduklan halde, ay- nı konuda ısrarlı olmak. akla başka türlü "çı- kar beklentilerini" getirmektedir. Imar hırsı belirleyici olamaz Nitekim. bu beklentilenn başında da "SİT alanlanndaki turizm yapılaşmasına getiri- len korumacı önlemlerden kurtuhnak" ge- liyor... Özellikle. 12 Eylül 1980 döneminin mirası olan ve çevreye duyarsız "ayncalıklı imar izinlerini" başlatan "turizmi teşvik" mevzuatının tahribatına karşı tek yasal güven- ce, Kültür Bakanlığı'na bağlı Koruma Kurul- lan'nda alınan StT kararları ile bunlara bağlı olarak getinlen imar kısıtlamalandır... Şimdi. iki bakanlığın birleştirilmesi duru- munda ise SlT'lenn korunmasındaki bu "ba- ğımsız ve özerk kamusal irade" de yok edi- lecek; ormanlarda, kıyılarda, tarihi ve doğal koruma alanlannda turizm adına yaratılan iş- galci ve çıkarcı yapılaşmanın önü daha da açıl- mış olacaktır... Son söz: Kendini "muhafazakâr demok- rat" olarak tanımlayan bir iktidann, öncelik- le kültürel zenginliğimizin kamusal kurumu- nu "muhafaza" etmesı, böylesine "ulusal sorumluluk" yüklü bir konuda da "demok- rat" davranarak ılgıli kesimlenn görüş ve kay- gılannı dikkate alması gerekmiyormu?.. A ÜLTÜR GÎRİŞÎMÎ'NDEN UYARI: Birleştirmeyi durdurun Kültür Servisi - Bir grup aydın ve sanatçının kültür konulannda çalışmalar yapmak üzere bir araya gelerek oluşturduklan 'Kültür Girişimi', hükümetin Kültür ve Turizm Bakanlıklan'nı birleştirme gırişimine bir bildiriyle karşı çıktı. tsmail Cem. Şakir Eczacıbaşı, Oktay Ekinci, Ufuk Esin, Bozkurt Güvenç, Talat Halman, Hüsrev Hatemi, Doğan Hızlan. Ekmeleddin İhsanoğlu. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Emre Kongar, Ioanna Kuçuradi, Metin Sözen, Hıfzı Topuz ve Tahsin Yücel'den oluşan Kültür Girişimi'nin bildirisi şöyle: "Hükümetin Kültür ve Turizm Bakanlıklannı birleştirme karan TBMM gündemindedir. Savaşın yarattığı gündem nedeniyle kamuoyunda tartışılmadan yapılan bu girişim, ülkemiz ve ulusumuz için giderilmesi olanaksız sakıncalar taşımaktadır. Bakanlık sayısını azaltmak bahanesiyle, işe 'kultürderf başlamanın yanlışlığını anımsatmak isteriz. Çünkü kültür, bir ulusun. bir devletin, bir ülkenin en temel varolma güvencesidir. Atatürk'ün, 'Türkiye Cumhuriyeti"nin temeli kültürdür" vurgulamasının tarihsel ve evrensel değeri. yaşadığımız çağda giderek daha da önem kazanmaktadır. Öte yandan. dünya devletleri arasında, kültürle ilgili kamusal yükümlülükleri turizme bağlayan bir başka devlet daha göstermek güçrür. Özellikle Anadolu gibi uygarlık tarihine beşiklik etmiş bir coğrafyayı yurt edinmiş bir ulusun, böyle bir birleştirmeyi düşünmesi bile şaşırtıcı bir olumsuzluktur. Kültür ve turizmi, tüm bunlara karşın, birbirine bağlı gören anlayışın temelindeyse, kültürü kendi halkı ve ulusu için değil, sadece turistler için bir gösteri kaynağı olarak görebilen düşünce yatmaktadır. Kültür Girişimi, bu birleştirme çabasını eleştirmekte ve kamuoyuna şu duyuruyu yapmaktadır: Kültür ve Turizm Bakanlıklan'nın birleştirilmesi girişimi: Türkiye"nin kimlik, varlık ve yaşam dtğerlerini hiçe saymak, Anadolu nun sahibi okna bilincini tümüyle terk etmek, dünya ve Avrupa ile bütünleşmede kişiliksiz bir konuma d*ğru sürüklenmenin önünü açmak, ülke ve ulus değerlerini özel çıkarlara peşkeş çekmek ve bzi 'biz' yapan değerlerimiz üzerindeki devletin kımusal sorumluluklannı etkisiz kılmak dUmektir..." ürkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfi'mn düzenlediği Kanada Filmleri Haftası yann Levent Kültür Merkezi Sinema- TÜRSAK'ta başlıyor. Bol ödüllü KanadafilmleriKültür Servisi - Türkiye Sinema ve Au- diovisuel Kültür Vakfi(TÜRSAK). 1995'ten bu yana geleneksel olarak sürdürdüğü ikili kültürel etkinlikler kapsamında gerçekleşti- rilen ülke film haftalanna bu yıl Kanada Filmleri Haftası'nı da ekledi. Kanada Bü- yükelçiliği'nin işbirliği ve Büyükelçi Mic- hael Leir'in destekleriyle yann İstanbul'da başlayacak etkinlik 10 Nisan'a dek sürecek. Kanada Filmleri Haftası'nın Levent Kül- tür Merkezi Sinema-TÜRSAK'ta yann ya- pılacak açılış töreninde; Türk-Kanada va- tandaşı olan Neyzen-DJ Mercan Dede (Ar- kın Allen) bir konser verecek. TÜRSAK Vakfı ve Bilgi Üniversitesi'nin işbirliğiyle 7-13 Nisan 2003 tarihleri arasın- da da Bilgi Ünıversitesi Sinema Salonu'nda da gösterilecek fılmler İstanbul'daki göste- rimlerin ardından, Ankara Sinema Derne- ği 'nin desteğiyle Ankarah izleyicilerle bulu- şacak. Kanada sinemasının son dönemdeki en seçkin ve bol ödüllü fılmlerinin yer alacağı Kanada Film Haftası'nda, Yumuşak Ka- buklu Adam (Andre Turpin), Ölümden Sonra (Louis Belanger), Zenci (Robert Mo- rin), 15 Şubat, 1839 (Pierre Falardeau), Çü- gm Masaj (Soo Lyu), Korkunç Sır (Barba- ra Willis Sweete), Dracula: Bir Bakirenin Günlüğünden Sayfalar (Guy Maddin) ve Cordell Barkerın Kanada sinemasının kla- sikleri arasında yer alan, Oscar adayı olan ve pek çok festivalde gösterilip ödül alan ani- masyon çalışması Kedi Geri Döndü film- leri sinemaseverlerle buluşacak yapımlar arasında. (0 212 244 52 51 / 251 67 70) Bulgaristan Rousse Devlet Tiyatrosu İstanbul'da Kardeş topluluktan üç oyun 'Çirkin Ördek Yavrusu' 22 ve 23 Nisan'da izlenebilecek. Kültür Servisi-İstanbul Dev- let Tiyatrosu ile Bulganstan Ro- usse Devlet Tiyatrosu arasında 'Kardeş Tiyatro' statüsü kapsa- mında oluşturulan dostluk ve yar- dımlaşma protokolü çerçevesin- de, Rousse Devlet Tiyatrosu'ndan üç oyun Taksim Sahnesi ve Oda Tiyatrosu'ndasahnelenecek. 'Le- enane'in Güzellik Kraliçesi' adıyla tstanbul Devlet Tiyatro- su'nda da dört sezondur sergile- nen Martin McDonagh'm 'Kü- çük Kasabanın Eski KraliçesK adlı oyun Prof. Grişa Ostrovs- ki'nin rejisiyle yann saat 20.00'de Taksim Sahnesi'nde oynanacak. Kendi topraklannda 'kiracı' gibi yaşayan, sıradan insanlann 'sıra dışı' öyküsünü anlatan oyunda Tatyana Lolova'nın yani sıra Galina Milanova,Ventzislav Petkov, Ventzislav Slavov rol alı- yor. Popüler ve sevilen bir halk ma- salı olan 'Çocuk ve Rüzgâr' ise 5 Nisan Cumartesi günü saat 11.00'de Taksim Sahnesi'nde iz- lenebılir. Lübomir Kınev'in yönettiği oyunda bir çocuğun rüz- gârdan aldığı hediyeler ve değer- li hayat dersleri anlatılıyor. Hans Christian Andersen'in ünlü ma- salı 'Çirkin Ördek Yavrusu' Ro- usse Devlet Kukla Tiyatrosu tara- findan 22-23 Nisan günleri saat 11.00 ve 14.00*te Oda Tiyatro- su'nda sahnelenecek. Rositza Li- novska'nın yönettiği gösterinin oyunculan Rumyana Cambazo- va, Temenuga Harlanova, To- dor Saracaliev. (0 212 245 25 90) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Büyük Kapan... Albert Camus, "Korku Çağı" diye adlandırmış- tı geçen yüzyılı; şöyle diyordu "ne Kurban, Ne de Cellat" adlı denemesinin hemen başında: "Gele- cek umudu olmaksızın, olgunlaşma ve ilerleme umudu olmaksızın anlamlı bir yaşam düşünüle- mez. Bir duvann önünde yaşamak, ancak köpek- lere özgü biryaşamdır. Gerek benim kuşağımın in- sanlan, gerekse bugün işyerlerine ve fakültelere gi- ren kuşağın insanları hep köpekler gibi yaşadılar ve de yaşamaktalar... Insanlar arasındaki uzun di- yalog koptu artık. Ve şurası açık ki ikna edemeye- ceğimiz bir insan, bize ancak korku verebilir..." Şimdi, diyaloğun dünya çapında koptuğu, in- sanlar arasındaki diyaloglan olanaklı kılan tüm de- ğerlerin yadsınmaya, ayaklar altına alınmaya ça- lışıldığı bir dönemdeyiz. Kendimizi içinde buldu- ğumuz son savaş, diyaiogların koparıimasıyla bir- likte sürüklendiğimiz dev kapanın iğrenç bir gös- tergesinden başka bir şey değil. Şimdi, bu sava- şa da alışmaktayız. Çünkü savaşın mazeretlerini arama çabalannı o savaşı önleme çabalannın önü- ne geçirmiş bir insanlık, savaşa daha en baştan yenik düşmüş demektir. Tıpkı televizyonlarda, na- sıl bir tezkereyle savaşa girmiş olmayacağımızın öldüresiye, bıktırasıya ve insanlıktan utanmadan tartışılması gibi! Evet, dev bir kapanın içerisindeyiz artık. Oysa görmesini, dinlemesini bilen, bunu isteyen için, böyle bir kapana sürüklenmekte olduğumuzun göstergeleri her zaman açıktı. Barış Sarhan, genç bir güzel sanatlar öğrenci- si. Sanatı yalnızcazanaat olarak anlamayıp, önce düşüncede arayan bir azınlığın temsilcilerinden. Banş, yaklaşık bir yıldır Stüdyo Drama Araştır- ma Birimi'nde çalışıyor. Birkaç gün önce onun, adı geçen birim için hazırladığı ve insanın trajikliğini konu alan "Kafamı Kanştıranlar" başlıklı metinde, şu satırlara rastladım: "...olmak istediğimizyerler, mutlu olmak için yapmak zorunda olduğumuz şey- ler, başarılı olmak için gerekenler. bize her gün gösteriliyor. Etrafımız bunca şeyle doluyken bizim bunlardan başka şeyler düşünmemiz olanaklı mı? Insancıklargnıplara, ülkelere, birtiklere bölünmüş- ken bunlann dışında kalmamız mümkün mü? Be- ğenilerimize, isteklerimize, beklentilerimize, nef- retlerimize göre gnıplara aynlmışken ben onlar- dan değilim, diyebilir miyim? ...Satmak, satın al- mak, satılmak, saüırmak, satılmış olmak, satılacak olmak. Her şey bunlann üstünde kurulu... Bihleri çıkıp da 'Ben bunlann sahte olduğunun farkında- yım, eleştirel bakmak lazım, aslında dünya dön- müyor. döndürülüyor' dediğinde, eskisi gibi düzen dışına itilmiyor, zorluklar görüp acılar çekmiyor, tam tersine onlara da dolaplardan birinde yer açı- lıyor, kendi ahlakını üretip istediği eleştirel düşûn- ceyi aktaranlar ve hayatını kendine göre düzenle- yenler grubuna dahil olması sağlanıyor. Düzen, dü- zensizliği de içine alıyor..." Evet, Banş'ın dediği gibi, asıl adı Büyük Kapan olması gereken bu yeni dünya düzeninde hepimiz için bir yer var. Dolaplarda hepimizin rafları hazır. En muhalif olanlarımızın bile. O yüzden sözde muhalefetin en sertini yaparken aslında bize ayrı- lan raflara yerleştiğimizin farkına bile varmıyoruz. Bu geniş tutulmuş raflardaki muhalefetlerimiz, başka raflara asla taşmıyor. Rafların yapımında kullanılan malzeme de ses geçirmez cinsten. O yüzden bir raftaki debelenmeler ötekilerden duyul- muyor. Büyük Kapan'ın sırrı da burada: Hemen hiçbir muhalif, işe önce rafları kurmakla başlanma- sı gerektiğini düşünmüyor, çünkü Büyük Kapan, nasıl muhalif olunması gerektiğini de beyinlere şı- nnga ediyor. Bize ayrılan raflardayız. O nedenle kentlerin pa- zaryerlerine kadınlann, küçük çocukların, dedele- rin üstüne yağan, onlan paramparça eden, kan de- nizlerinde yüzdüren füzelerin patlama sesleri de boğuluyor. Oturma odalanndaki televizyonlardan gelen çığlıklar ve patlama sesleri. mutfaklarda çay ya da kahve pişirilmesini engellemiyor. Çünkü biz- lere, Büyük Kapan'da mutlu olmak yazılmış! e-posta: ahmetcemalı' superonline.com acem20 " hotmail.com ÇASO010. Oyunculuk Ödül Töreıti • Kültür Servisi - Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği ^ÇASOD) tarafindan verilen 'Oyunculuk Odül Töreni'nin onuncusu, 7 Nisan Pazartesi günü 19.00 - 22.00 saatleri arasında AKM Konser Salonu'nda yapılacak. Macit Koper, Alin Taşçıyan, Vecdi Sayar ve Artun Yeres'ten oluşan jüri, 2002 yılı içinde gösterime giren veya festivallere katılan 12 yapımı değerlendirerek "En lyi Kadın Oyuncu', 'En lyi Erkek Oyuncu' ve 'Umut Veren Kadın Oyuncu' ile 'Umut Veren Erkek Oyuncu' dallannda ödül verilecek. Bu yılki 'Emek Ödülü' ise Hülya Koçyiğit'e sunulacak. (02122519775) BUGÜN • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00'de Madimir Ovchinnikov'un (piyano) konseri. (0 212 252 35 00) • NARDİS JAZZ CLUB'ta 21.30'da Ali Perret Band'm konseri. (0 212 244 63 27) • AKM StNEMA SALONTJ'nda 15.30 ve 19.00'da Oliver Hirschbiegelin 'Deney' filminin gösterimi. (0 212 251 56 00) • AKM'de 20.00'de Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nden 'Kiss Me Kate' adlı müzikal. (0 212 251 56 00) • CRR'de 19.30'da Chopin Trio'nun konseri. (0 212 232 98 30) • İTALYAN tŞÇt DERNEĞt'nde 18.00'de Orhan Birgit, Adnan Akfırat ve Cüne>t Akaun'ın konuşmacı olarak katılacaklan 'Savaş ve Medya' konulu söyleşi. (0 212 244 23 61) • BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ TURGUT NOYAJN SAHNESİ'nde 'Amerikan Bağımsız Filmleri Gösterimi' kapsamında 18.00 de 'Pink Hoyd: The Wall' filminm göstenmi. (0 212 358 15 4011703)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear