22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SATA CUMHURİYET 13 NİSAN 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL SavaşGerçekten Bittimi? Çirkin savaş brtti gibi! Bağdat'ta halk yağma- ya başladı. Insanlar, ABD askerini alkışlıyor. Ver- diğı suyu içiyor, ekmeğini yiyor. Elleriyle Sad- dam'ın resimlerini, heykellerini parçalıyor! Hani, rıerde o kitle imha silahları? Saddam'ın zehirli ga2İan? O kadar aradılar taradılar bulunamamış- t. \tokmuş meğer! ABD'nin propagandası oldu- ğu beiliydi. Ama güzel yutturdular, uydurduklan yalanı!.. Bitti işte! Kim dayanabilirdi dev tanklara, dev uçaklara, dev bombalara... Acımasız, kıyıcı bir savaştı. Tek yanlı bir savaş! Iraklılar tüfekle uçak düşürdü. Elden geleni, gücünün yettiğini yaptı, ol- madı. Olamazdı, bu birsavaş degildi ki, bir kjyım- dı. Iki resim var tarihe geçecek: Birinde titreyen bir el... Iraklı bir genci yakalamışlar, başına bir torba geçirmişler, ellerini bağlamışlar. Ekranda bir el görünüyor, titreyen bir el! Korku, utanç, horlanı- şın acısı mı?.. Bir başka resimde Saddam'ın dev heykelinin yıkılışı... Heykeller hep yıkılır, sonra yenileri yapılır. De- ğişen kişilerdir, yeni zorbalardııi Saddam'ın hey- kelini balyozla kıramadılar, bir ABD tankı zincir- lerie çekerek devirdi. Iraklılar da ellerinde ne var- sa vurdular Saddam'ın suratına, sopayla biri de terlikle!.. Iki gün öncesine kadar dünyayı korkutan insan yoktu. Yeni patron gelmişti tüm silahlanyla, pa- rasının gücüyle... Yeni efendiden yana olmak, pa- çayı kurtarmak, ağır bombalann bir daha tepesi- ne düşmemesini sağlamak... İnsan budur! Onu anlamak gerekir... Binlerce savaş kurbanı vermiş bir toplum, iyi de kötü de olsa banstan başka ne ister? Kimse ölümlere, kıyımlara, açlığa, susuz- luğu dayanamaz. En kahraman bilinen kişi bile!.. Bu,biryalansavaşıydı. Hersözyalandı. Herid- dia, her görüş!.. Irak'ta kitle imha silahlarının var olduğu bir masaldı. Bunu, Bush da tüm dünya da biliyordu. Olsa, Saddam kullanamaz mıydı? Za- ten Irak'ı silahlandıran Amerika, Avrupa değil miy- di? Iran'asaldırtan!.. Şimdi Irak yeniden biçimlendirilecek.. Şimdi Kürt aşiretleri bir uydu devlet haline sokulacak! Erbil, Kerkük, Musul ne olacak? ABD'nin izniyle bu yerleri ele geçiren Kürtler oralardan nasıl çı- kartılacak? En önemlisi, Türkiye ne yapacak? Bilgisiz, ilgisiz, her türlü siyasal açıdan dene- yimsiz bir kadro var Türkiye'nin yönetiminde... Sorumsuzca oralara buralara gitmişler! Her git- tikleri yerde ne denli yetersiz olduklan anlaşılmış! Beyaz Saray'da Bush'la görüşüp sözler vermiş- ler, sonra vazgeçmişler. Işler çıkmaza girmiş... Bu beceriksiz kadro nasıl değişir? Dört buçuk yıl sonra mı? Yoksa bir şeyler mi olacak? Kendin- ce büyük bir zafer kazandığına inanan Bush yö- netimi baskılannı daha da mı arttırır; "Beni aldat- tınız" diye öç almaya mı kalkışır? AKP yönetimi bu şaşkınlık içinde ülkeyi yeni çıkmazlara mı so- kar? Bin yıldır özgür, bağımsız yaşamış Türk ulusu- nun onuru nasıl korunur? Doğada Yaşam, Çatışma ve Savaş... Rönesans ve Aydınlanma Çağı'ndan başlayarak sanat, bilim adamlan ve düşünürlerin çabasıyla sağlanan insancıl kazanımlar, gelişen endüstri de\Tİminin ekonomik gücünü ele geçiren sömürücü zorbalar yüzünden tüm insanlığa yansıyamamıştır. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR E vrenimizde her şeyın, eneıji boşalımı olarak tanımlanan "Büyük Padama (Big Bang)" Ue on üç buçuk milyar yıl kadar önce başladığı varsayılı- yor. Izleyen milyarlarca yıl içinde süregelen enerji-madde ve madde- enerji etkıleşımlenyle kosmosun bugûnkü konumuna geldiği konu- nun uzmanı bilim adamlannca ka- bul edilmekte. Kosmosun evrimi sırasında, dört buçuk milyar yıl kadar önce 'Gü- neş Sistemi'mizin oluşmasını izle- yengelişmeler sonucunda, canlı or- ganizmalann temel yapısı olan 'pro- toptazma'nın yine enerjı-madde et- kileşimiyle, iki milyar yıl kadar ön- ce yerküremizin denızlerinde orta- ya çıktığı dûşünûlmektedir. Pro- toplazmanın oluşumu konusunda- Id varsayım, Bilim Tarihı'ne "Şflta- goDeneyi" olarak geçen ve 1953 'te kimyacıStanfcyM9ertarafindan la- boratuvarda gerçekleştinlen deney- le karutlanmıştır. Evnmin izledıği aşamalarda, protoplazmadan son- ra, tek hücreli, çok hücreli canlılar ve giderek milyarlarca yılın ardın- dan, kosmos boyutlanna göre çok kısa sayılabilecek olan, ikı miryon yıl kadar önce de "tnsan Soyu" bi- linen ilk büinçli tür olarak geliş- miştir. Tüm canlı türleri ancak do- ğaya uyum sağlayabildikleri, ara- lanndaki çatışmalarda üstün olduk- lan durumda yaşayabildıkleri, yok- sa türlen tükendiği halde, 'insan so- yu", bilinç ve emek katkısı ile do- ğa koşullannı kendine uygun duru- ma getirerek tüm yeryüzünde ya- şayabilmeyi ve soyunu sürdürme- yı başarmıştır. tnsanlık tarihinın ilk dönemlerinde avcılık ve toplayıcı- lıkla beslenmelerini sağlayan ata- lanmız arasındaki çatışmalann, ya- şamını devam ettirme içgüdüsü, cinsel ısteklerini gerçekleştırme tut- kusu ve besın paylaşınu anlaşmaz- lıklan duygulanyla oluştuğu sanıl- maktadır. Doğal güç ve yetenekle- n olanlann daha çok üremesi ile evrimde daha üstünlerin soylan ço- ğalarak sonrakı kuşaklar oluşmuş- tur. Evcilleştirerek önce hayvanlardan çıkar için yararlanan atalarımız, on bin yıl kadar önce, "Tanm Devri- mi"yle yerleşik düzene geçip ken- dısınden güçsüz insanlan da öz çı- kan içın kullanarak onlann emek ürünlennden dilediğince yararlan- maya başlayınca. bugün sosyal ola- rak efendMaüe. ekonomik anlam- da da sömüren-emekçi diye nitele- dığimız toplum kesimlennin ilk tür- leri gelışmiştir. Bu dönemden son- ra insanlann birbirlenyle toplu ve ölümcül çatışmalan olan savaşlar, talan ve emeğin sömürüsü amacıy- la geçmişimızde yer almaya başla- mıştır. Binlerce yıl boyunca gücü elinde tutanlar, zorba birey ve çıkar gruplannın yaranm gözeten kural ve yasalar düzenleyip, bazen de ca- nına kıyılma korkusu ya da "6te dünya" aldatmacalarıyla insanlan kışiliksizleştirerek tebaya da kul ko- numuna gelmelerine neden olan sömürü düzenıni sürdürmüşlerdir. ilk dönemlerde küçük çapta ola- rak görülen talan ve yağmanm, dev- let yönetimleri düzeyinde ve genış kapsamlı olarak planlamp uygu- lanmaya konulması olarak tanım- layabileceğimız savaşlar, giderek daha geniş kapsamlı sömürü ve kit- lesel yıkımlann nedeni olmuş, ın- sanhk tarihine utamlacak sayfalar eklenmiştir. Asıl amaç talan, sömürü ve güç- süzlerin ezilmesi olduğu halde, inanç farklılıklan, beyaz ırktan ol- mamakgjbi nedenleraşağılanmage- rekçesi olarak gösterılerek, asıl amaç yüzyıllar boyu gizlenmiştır. Rönesansve Aydınlanma Çağı'ndan başlayarak sanat, bilim adamlan ve düşünürlenn çabasıyla sağlanan in- sancıl kazanımlar. gelişen endüst- ri devriminin ekonomik gücünü ele geçiren sömürücü zorbalar yüzün- den tüm insanlığa yansıyamamış- tır. Günümüzde ise aynı zorbalık ve sömürü, küçük yerleşım birimleri, uluslar ve kıtalar boyutunu aşarak tüm yeryüzünü kapsayacak etkın- liğe ulaşmaya çalışmaktadır. Çağı- mızda, eski dönemin vatanlanndan alınarak zorlagötürülen kölelerinin yerini, sömürenlerin yarattığı düzen yüzünden aç ve ışsız kalanlann oluşturduğu gönüllü köleleralmış- tır. Aynca, parasal güç, iletışim tek- nolojisinden yararlanarak ısıkhızıy- la yerkürenin istediği yöresıne en- gelsiz ulaşırken çağımızın emekçi- leri, gönüllü köle olmak amacıyla gidecekleri yere ulaşmak için ölüm yolculuklarını göze almak zorun- dalar. "Emeğinden başka bir varb- ğı obnayan" diye tanımlanan pro- tetarya sözcüğü artık sadece kol emekçisini değil, sermayenin sö- mürdüğü tüm insanlan kapsamak- tadır. Yaşanan olaylar bu açıdan de- ğerlendirilince, ülkesindeki halk kitlelerinin özgürlüğünü kısıtlıyor diye birilerine savaş açanlann ger- çek amaçlan da belırginleşmekte- dir. Aynca yakın geçnuşte, halkı- na gerçekten demokrasi ve özgür- lük sağlayanlar için düzenledikle- ri tertiplerin anısı, günümüzün söz- de özgürlük sunuculannın ınandı- ncılıktan ne kadar uzak olduklan- nın kesin kanıtıdır. Saptanan gerçekler, çağımızda, sömürenlere karşı olması gereken başkaldınnın, sadece kol emekçı- len, yerel toplululdar ya da ulusla- nn değil, zorbalık ve sömürünün tüm yeryüzünden silinmesım ısteyen herİcesin başkaldınsı olması gerek- tığini göstermektedır. Geçnuşte de- falarca gözlemlendıği gıbı, hiçbir güç, çağdaş düşüncelerle bilınçlen- miş ve gerçeklerden yana olan top- lumlann karşısmda duramaz. Savaşlanntümdensonaermesive insannğın varhğuıı sürdürebflmesi için, çağımızın çeüşkisi olan, "Bı- linçsiz üretım, emeğin sömürüsü ve üretilenlerinpaylaşımındaki hak- sızlıklar" sorunununçözümlenme- si gerekir. Dinlerin, öbür dünyada vaatedflderiniyerküreınralegerçek- kştirecek bügi ve donanınu oian in- sanhk bunu yapmak zorundadır. Acil Eylem Planı ya da Kütüphane... DOÇ. Dr. Hasan S. KESEROĞLU tÜEd. Fak. Bilgi ve Belge Yön. Böl. T ürkiye'nin en önem- li sanayi kentlerin- den birisı olan Bur- sa'da, onlarca sanayi kuru- hışunda çahşanlann çocuk- lan da ağırlıkh olarak bu kentte kunılan özel okul- lara gidiyorlar. Bilgi ve bel- ge yönetimi bölümü (eski adıyla kütüphanecilik bölü- mü) öğretim üyesi olarak Is- tanbul'da başlattığım "özel okul - kütüphane" ilişkisi- nin Bursa"da nasıl yürüdü- ğü, hangi boyutlarda bu- lunduğunu anlamak için üç gün boyunca Bursa özel okullannın yandan çoğu- nu dolaştım. Bu yazı da kü- tüphaneler üstüne görüş- melerden edindiğim göz- lem ve izlenimlere bağlı ka- Yarınki cebinizde! Gündemdeki en sıcak gelişmeler için ABONE HABER yazın. 2222'ye yollayın. Flaş haberler anında cebinize gelsin. 20 Nisan'a kadar %50 indirimli fiyat: Turkcell için 2.470.000 TL, Hazır Kart için 26 kontör! Haberler2222 JÂZIR KART TURKCELL 4440535 4440532 www.tnrkcell.com.tr lınarak hazırlanmıştır. Yıllar önce Cumhuriyet gazetesinin ikincı sayfa ya- zılanndan birinde aşağıda yazılanlara yakın bir haber okumuşrum: ABD'de bü- rokrat olarak çalışan bir Türk'ün yıllar sonra Türki- ye'ye dönüşü, ilkokula gi- den çocuğunun Ankara TED Koleji'nin 4. sınıfin- dan başlamak koşuluyla okula kaydının yapılması; ancak nisan ayında baba- nın okul yöneticisine gıdıp "Benim çocuğum burada okula başlamadan önce NevvVbrkta okulaginiHe- men hemen her hafta çan- taanda ya da koltuğunun alünda eve birkaç kitapla geML Onlan okudu, kimi- lerini bizierie tarnşü. An- cak burada okula başlaya- hyedia>olmasınakarşınço- cuğuma ne bir kitap verü- di ne de okuması yönünde herhangiuyanabir söz edi- di. Tann aşkına nasıl bir eğitim bu!" biçimindeki sözlerini anımsadun. Her eğitim kurumunun aynlmaz bir parçasıdır kü- tüphane. Öğrenciyi yalnız tek kaynağa bağlı kalmak- tan kurtarmak, verilen ödev- leri yapmak için araştırma- ya yöneltmenin ötesinde, öğrencinin ilgi alanına iliş- kin yapıtlan okuması, ken- dini geliştirmesi. kişiliği- nin oluşmasında da ciddi birpayasahiptir. Gittiğim hiçbir okulun düzenli bir kütüphanesi yoktu. Hiçbir okulun aranı- lana hemen erişilebilecek sistemi yoktu. Hiçbir oku- lun kütüphanecilik bilgisi- ne dayalı işlerliği yoktu. Hiçbirokulun hizmeti, bil- gısayan bırakalım, kartla olsun sunuhnuyordu. Yal- nız bir okulda kitaplar eti- ketlenmeye başlanmıştı, o da yanlışlıklarla doluydu. Çünkü hiçbir okulda kü- tüphanecilik eğitimi almış kişı çahştmlmıyordu. Eğer kütüphanenin sorumlulu- ğu bir öğretmene verilme- mişse, atanan eleman mut- laka ikinci bir işten daha sorumlu oluyordu. Işin il- ginç bir yanı da bir iki okul- da, raflardaki kitaplar öğ- rencilerin derslerini destek- leyecek nitelikte olmaktan çok, okul yönetiminin ide- olojik yaİclaşımına bağlı oluşrurulmuşa benziyor- du!.. Kitap sayısı verilirken abartılan sayı. genellikle söylenenin ne yazık ki on- da, yirmide birini gösteri- yordu. Çünkü abaıtılı sayı -f- kullanılmayan ders kitapla- n, kullanılmış üniversite hazırhk kitaplannı ıçeriyor- du. Öğrencilen ruhsal. zi- hinsel yönden geliştırecek, öğrendikleri anadilleri Türkçenin tadına varmala- nnı sağlayacak kitaplar ne yazık ki yoktu! Dahası kı- mi okullar görüşmeyi bile kabul etmezken ldmileri bir biçimde kütüphanelerine girmemize izin de vermi- yordu! 'Acil eylem planı' içinde üniversiteleri sorun edinen eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu'nun, öncelikle, o üniversiteye gelen öğrencilerin, üstelik paralı okuyan öğrencilerin koşullannı anlamasını öne- ririm. Kamu okullanndan söz etmiyorum. Kamu okul- lannın "acfl" sorunlannı sıralamak beni, kütüpha- neler dışında, aşmaktadır. Buülkede eğitim müfettiş- leri yıllardır hizmet veren bu okullann bir kütüphanesi- nin olup olmadığını demek ki hiç sormamışlar! Hoş, Okul Kütüphanelen Yö- netmeliği, bugüne kadar MEB'nin kütüphane anla- >ışını yansıtmaya yeter. An- cak, okuyan, okuduğunu anlayan, düşünen kuşaklar yetiştırmek. son 40 yıldır bu ülkenin ne yazık ki "acil e>tan*leri içinde yeralama- mıştır. Almamaktadır da! Bakanımıza, Türkiye'ye 1954 yılında gelen ABD'li eğitimci Prof. Dr. Kate V. Wofford'un Türkiye'deki köy ilkokullan için hazır- ladığı raporundaki şu söz- lerini özelhkle anımsatmak istiyorum. Wofford, oku- lun, öğretmenin, öğrenci- lerin başanlı olup olmadı- ğına "»okul kütüphanesi- nin çahşma programı okul programınıtamamhyorsa; kütüphaneciniz okul prog- ramını kavramıs. okumayi bilen bir kimse ise haftank çahşma programının başa- nhbirbiçnndeuygıılanma- sı için öğretmen. kütüpha- neci ve öğrenciler ortak ça- hşmasını bUiyoriarsa işte o zaman söylediklerinizi de- ğerlendirirveinanınm(l)" der. 1954 koşullannda Tür- kiye köy ilkokullan için söylenenlerin 50 yıl sonra Bursa özel okullannda, Is- tanbul özel okullannın pek çoğunda geçerliliğini sür- dürmesi, Sayın Milli Eğitim Bakanımızın öncelikleri (acil e\1em planı) konusun- daki yanlış adımlanmn gös- tergesidir, diye düşünüyo- rum. Yoksa elbette üniver- siteler de, onun yasası da tartışılacaktır. Ancak üni- versiteler için yasa taslağı hazırlanırken ilk ve orta- öğretimin sorunlan tartışıl- madan hazırlananlar yıne eksık, yine eksik kalacak- tır. Bunca parayı bu okulla- ra veren ana babalar ne dü- şünüyor acaba? Çocukla- nnın neden kitap okumadı- ğım, neden yalnız bir zor- lama, bıkkınlık belirricı bi- çimde ödev yaptıklannı iz- leyip sabahtan akşama ka- dar kaldıklan o görkemh yapılar, cicili bicili koridor- lann esrikliğini mi yaşıyor- lar? Hiçbir veli okul yöne- timine gidip de "Yahu be- nhn çocuğumun eğitimiya\- nız ders çalışıp test çözmek, İngOizceşarkı mısöylemek- tir" biçimınde soru sormuş mudur acaba! Görüştüğum okul yöne- ticisi ve kımılerinin öğret- menleri çocuklann okuma alışkanhklan olmadığını, ailelerinin okumadığıru, bu- nun da okula yansıdığını söyledi. Onlara Köy Ensti- tüleri örneğini anlatmaya çalıştım. Köy Enstitülen- ne gelen öğrencilerin gen- lerinde bile neredeyse oku- mak yoktu. Altı-yedi yüz- yıl boyunca okumamış, öy- le bir kaygı duyurulmamış bu köylerden toplanan çoc- uklar, bırakalım okumayı sevmeyi, okuma yanında yazmayı. okuduklan üstü- ne yorum yapmayı; başka bir deyişle beyinleri ile el- leri arasında iletişim kur- mayı öğreniyorlardı. Hem de bir yandan çalışarak, za- naat öğrenerek. Üstelik bin bir yoksulluk içinde sava- şarak. Ancak onlann öğ- retmenleri de okuyordu. Haftada ıki gün akşam 19- 23 arası öğretmenler öğ- renciler karşısında zor du- rumda kalmamak için de okuduklannı tartışıyorlar- dı. Bugün her bir çocuk için miryarlarca lira ödenen bu okullann ne yazık ki pek çoğunda kendi anadilinin tadına vannadan, bambaş- ka bir dil öğretilmeye çalı- şılıyor. Çocuklann anadil- lerini destekleyip geliştire- cek yayınlara yer verilmi- yor. Özel okullarda çocuk- lannı okutan bütün velile- rin yanında, Milli Eğitim Bakanımızın "acfl" ilgi ve bilgilerine saygılanmla sunulur. (l)ÖzerSoysal, Çağdaş Eğitim ve Ökul Kütüp- hanelen, Ankara: Güven Matbaası, 1969, s. 3. PENCERE 5) Yalan Dolanla Dünya Aldatıldı... Komşumuzda bir aptal diktatör devrildi.. Sevinelim mi?.. Diktatörü deviren kendi ülkesinin halkı olsaydı, di- yecek bir şey yoktu.. Ama Irak nere?.. ABD nere?.. Atlas Okyanusu'nu geçip Ortadoğu'da diktatör devirmeyi göze alan Amerikalı, Iraklının yapması ge- reken işi neden üstüne aldı?.. Fransız devriminde ünlü "şatolam savaş, kulübe- Iere banş" özdeyişinin sahibı Chamfort'un bir fık- rası var: 14'üncü Louis'nin sarayında yaşayan bir Marki, dairesine girdiğinde, karısını Piskopos'un kucağın- da bulunca hiç istifini bozmayıp pencereye gitmiş, sokaktaki halkı elleriyle kutsamaya başlamış... Karısı şaşkınlıkla bağırmış: - Ne yapıyorsun?.. Marki, piskoposu göstermiş: - Monsenyör benim görevimi üsttendiğine göre ben de onun görevini yerine getiriyorum. Bush Irak halkının yapması gerekeni yaptığına göre bu işte bir iş var. • İletişim devriminde dünyada olanbitenler hepimi- zin ayağına dakikasında geliyor, kafalanmızın allak bullak olduğu günlerde yaşıyoruz; ama, olay açık se- çik... ABD'nin Irak'a savaş açmasının ciddi görünen gerekçeleri vardı: 1) Irak'ın elinde kitleleri imha edecek kimyasal si- lahlar bulunuyordu. 2) Irak bölgede ve dünyada tehdit oluşturuyor- du. Birleşmiş Milletler uyanldı; araştırmalar inceleme- ler başladı; bilimsel kurullar Irak'a gelip gidiyorlardı; ama, bir şey bulamıyorlardı... Yok.. yok.. yok.. Bush: - Bekleyemeyız, dedi, tehlıke büyüktür, tehdit al- tında yaşayamayız... Saldırdılar.. Işgalettiler. Ne kitle imha silahı.. Ne tehdit.. Ne tehlike.. Hiçbir şeyin aslı faslı çıkmadı; ama, kirli savaşın hiçbir haklı gerekçesi olmadığı ortaya çıktı. • Amerika'nın Irak'a saldınsı ne uluslararası hukuk- la bağdaşıyor. Ne de Birleşmiş Milletler örgütü'nün karan ve ona- yıyla yapıJdı... Düpedüz haksız bir sakjınydı... Irak'ın fos çıkması, direnişin cılızlığı, Bağdat'ın he- men teslim olması saldırganlann 'tehdit' ve 'tehlike' savlannın yalan dolan olduğunu ortaya çıkardı... Sonuç Bush'un başansı mı?.. Yalan dolanın zaferi mi?.. Hukuksuz bir dünyada güçlü olanın haklı olduğu bir 'Küreselleşme' süreci mi yaşıyoruz?.. 'Ver» Dünya Düzeni' bu mu?.. • İyi ki Türkiye'de iyi kötü bir direniş yaşandı; par- lamento Amerika'nın güdümündeki pis saldırının maşası olmaya karşı çıktı; kendi ellerimizle tarihimi- ze bir büyük ayıbı yazmaktan az buçuk sakınabil- dik... Irak'ın işgali yalan, dolan, sahtecilik, yağma, cina- yet, hukuksuzluk, saldın adlı kötülük çiçeklerinden bir demet... 21 'inci yüzyıhn başında insanlığa sunulan ayıpla- nn kirli buketi bu... Cumhuriyef k ı t a p 1 a r ı Ilhan Selçuk YÜZBAŞI SELAHATTtN'lN ROMANI Yüzbif! Sriabıtlin'tn Imuıı Binncı Kitap tkıncı Kitap Dünü Unutma.. Bugünii İyi Anlarsın. *** 1916-1917 Irak Savaşlan * y Cumhurtyel Çag Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No.39/41 ^ 5 ^ kitap kulübö (34334) Cagaloglu-lstanbu] Tel.(0212) 514 01 96 Hikmet Çetinkaya ABP'nin Kürt Kozu ve Bağdat'ın Çocuklarıi'» y. Tüm hitapçılarda GUnizi Vayıncıhk 0.212 5121172
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear