25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
20 MART 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_ U J_i J. U M\ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 İİUYCARLIKLARIN İZİNPE OKTAY EKİNCt Frankfurt'taki Alman Mimarhk Müzesi'nde tasarımın tarihi ve geleceği öğreniliyor Mimarlık kültüründe 'DAM' okulu• Kimlikli ve uygar bir çevre için önce toplumun mimarlık kültürünü geliştirmek gerekiyor. DAM'ın bir "belediye hizmeti" olması da bu nedene dayanıyor. Her yönüyle "planlanarak" ve "tasarianarak" gelıştiğini, kaldın- mından meydanlarına, bekçi kulübe- sinden gökdelenine kadar hemen tüm mekânlannda açıkça kanıtlayan Frankiurt'tayız... Kentın İkinci Dünya Savaşrndaki "harabeye dönmüş" durumunu gös- teren kartpostallar da olmasa, karşı- nızdaki mimarlık ve şehircilik göste- risinin sadece yanm yÜ2yıllık bir geç- mişi olduğunu tahmin bile edemezsi- niz... Hele o "savaş öncesi" durumlann- dan daha da bakımlı ve özgün yüzle- riyle sokakJan, meydanlan süsleyen eski binalar... Restorasyonun ötesin- de, "geçmişi yeniden yaratmanın" en özenlı örneklen olarak fotoğraf makınemizde fılm bırakmıyorlar... En az bunlar kadar insana ve kente saygılı yüksek ofıs binalan da bizde- ki gibi mahalle aralannda ya da ras- gele ve yan yana sıralanmış değiller. Geniş alanlann içinde çevreleriyle birlikte "etüt" edildikleri için Frank- furt'u ve halkı "ezmeden" yüksele- rek silüete ekleniyorlar. Arsalardaki imar rantını çoğaltmak için değil, çağdaş mekân gereksinim- lerinin kentle bütünleşerek karşılan- masını hedefleyerek tasarlandıklan için de geçmişin birikimlerini yok et- meyen bir geleceği karşılıyorlar... Kente yakışan müze... Işte mimarlıkla böylesine sarmaş dolaş bir kentteki en popüler ve en çok ziyaretçisi olan kültürel mekân- lardan biri de yine doğrudan mimar- lığaadanmış... Kısaca "DAM" denilen Alman Mimarlık Müzesi (Deutsches Arc- hitektur Museum) Frankfurt'a o kadar yakışıyor ki, bunu en çok kıskanan da yeni başkent Berlin olmalı... Çünkü "birleşmenin" coşkusuyla birlikte sosyalist ve kapitalist kent do- kulanru yeniden bütünleştirebilmenin daha önce hiç yaşanmamış sorunla- nyla baş başa kalan Berlin'de de son yıllarda dünyanın belki de en "hum- malf mimarlık ve şehircilik yanşı var; ama, doğrusu, Frankfurt'taki uy- gulamalann "rasyonel ve Idşilikli" tavnbirbaşka... Berlin'de, yine sanki bu arayıştan olacak, kenti yeni başkent ve yeni bir uygarlık merkezi yapma uğruna, ade- ta"akla ne gelirse" binalara dönüş- türülürken, Frankfurt'ta ise akla gelen eğer "kente yakışıyorsa", onun ger- çekleşmesine özen gösteriliyor... Nitekim DAM da tam bu tavnn bir simgesi olarak, mimarlığın çağdaş ge- lişmelerini arşivlemeye ve tarutmaya ağırlık verdiği müze binası için bile 19. yüzyıla ait bir "saray yavrusu" binayı yeğlemiş... Frankfurt'un Main Irmağı kena- nnda, "müzeler sahili" denen bölü- münde, benzer tarihi yapılardaki Si- nema Müzesi, Plasrik Sanatlar Mü- zesi, Dünya Kültürieri Müzesi ve di- ğerleriyle "komşuluk" içinde hizmet veriyor... Böylece insanlar daha müzeye gi- derken bile mimarlığın da bir yaratı- cılık zenginliği olduğunu anımsatan "kültür bölgesinde" bulunmanın ya- rattığı duygular içinde, uygarlık tari- hine imza atmış bir sanatla buluşu- yorlar... DAM'dakı sergıleri görmeye gelen meraklı kalabalıklar arasında mimarlann belki de azınlığı oluştur- malan ise işte bu sanatın da aslında bir "toplumsal kültür" ürünü olduğu- nun göstergesi gibi... Zaten, DAM'ı Frankfurt'a ve Al- man mimarlığına kazandıran da ne mimarlann meslek kuruluşlan ne de mimarlık okullan... Bu müzeyi 1980'de kuran da yöneten de "bele- diye"; yani halkın yerel yönetimi ve temsilcisi... Hasan Çakır'nı özlemi Bize bütün bunlan anlatarak DAM'ı gezdiren ve Frankfurt Mi- ÇAĞLARBOYU TASARIM Frankfurt'taki DAM, mimarlık tarihini simgeleyen eski binada (sol üstte) ancak, içinde düzenlenen modern mekanlarda ise mimarinin bugünü ve yannı tartışıhyor. (orta üstte) 'Barınaktan Gökdelene' yerleşme tarihinin maketleri arasında Çatalhöyük (yanda) ilgi toplarken; modern mimarinin ünlü temsilcisi Oscar Niemer'in Cezayir'deki camisi de sergileniyor... (sağ üstte) tnarlar Birliği'ne kayıtlı olması ne- deniyle müzenin de "doğal üyesi" sayıldığı için 3 Euro'luk giriş ücreti- ni ödemeden sergilerle buluşmamızı sağlayan mimar Hasan Çakır'ın, iki- de bir; "bizdeki belediyeler de bu- nu yapsalar..." diye iç geçirdiği özle- mine ne denir bilmem... Ancak, Hasan'ın asıl haklı olduğu yan, Türkiye'nin de tarihsel mimari zenginliğinden gurur duyarak ve onu koruyarak çağdaş mimarlığını geliş- tirebilmesi için, mimarlarla birlikte toplumun da bu kültürel bilinçle ye- niden buluşması, bunun için de böy- lesi müzelerin asıl bizde çok acil ve önemli bir gereksinme olarak sayıl- ması... Tarih, Niemeyer, 11 Eyltil... Örneğin, o günkü ziyaretimizde, DAM'da bulunanlar 3 sergiyle bu duygulan yaşıyorlardı. Birincisı, "daimi sergi" olarak binanın 2 katını kaplayan: "Ban- naktan Gökdelene" adlı mimarlık ve şehircilik tarihi gösterisi... Arala- nnda Anadolu dan Çatalhöyük gi- bi örneklerin de bulunduğu en eski insan yerleşimlerinden ünlü antik kentlere ve ortaçağ "burg"lanndan günümüz kent dokulanna kadar he- men her çağa ait öraeklerin "resti- tüsyon (eskisi gibi canlandırma) maketleri" ile tanıtıldığı sergi, an- latılamaz etkiler yapan bir "zaman içinde yolculuk" sunuyor... Mimarlığın bu binlerce yühk ge- lişimini "gözle" gördükten sonra, ünlü Breziryalı mimar Oscar Ni- emeyer'in yaşamöyküsü ve mesle- ki ürünlenni tanımak, geçmışle olan yaratıcılık bağlannın çağdaş mima- rideki başanlarda ne denli önemli olduğunu anlatmaya yetiyor... 96 ya- şında olan ve "modern mimarlı- ğın" önde gelen kahramanlan ara- sında yer alan Niemeyer, sergisinin 1 Mart 2003'teki açıhşma "uçak yolculuğunu sevmediği" için gel- mediğini bildirmiş ve Brezilya'dan şu mesajı göndermiş: "Aynca, Al- man hükümerinin Irak'taki sava- şa karşı banşı savunan tutumunu da 20. yüzyılın tanığı bir mimar olarak yürekten kutluyonım..." Aynı yüzyılın yeni bir çağa doğ- ru en dramatik olaylanndan "11 Eylül 2001" şokunun mimarideki "arayışına" ait yanşma sergisi de DAM'ın 3. katında, yani galeriler bölümünün "damında" idi... New York'ta yerleri "boş" bekleyen es- ki Dünya Ticaret Merkezi kulele- rinin arsasına tasarlanan "anıtsal projeler"e ait panolann ve maket- İerin önünden saygılı bir sessizlik içinde geçenler, "uygulama" için seçilen kadar diğerlerini de dikkat- lice inceliyorlardı... Işte bu 3 sergiyi birlikte görmenin mimarlık kültürüne olan katkısını da yine Hasan Çakır şöyle özetliyordu: "Tarihe bakıp, sonra çağdaşın do- ruğuna çıkmak ve ardından mi- mari ile anılan buluşturmak... Bir okul gibi değil mi?" O gün biz de Kerem'le birlikte DAM'dan mezun ohnanın yeni biri- kimleriyle Frankfurt'u dolaşıp bir- kaç gün sonra da ülkemize döndük... Dansı "herkesin" başına... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro Anadolu'da Tırtına'... Anadolu Üniversitesi'nin resmi tiyatro toplulu- ğu olan Tiyatro Anadolu, geçen günlerde Willi- am Shakespeare'in en tanınmış -ve aynı zaman- da da en güç- oyunlanndan biri olan F/rt/na'yı (The Tempest) sergilemeye başladı. Fırtına, Tiyatro Anadolu'nun kuruluşundan bu yana repertuvanna aldığı ilk Shakespeare eseri. Hemen belirteyim ki topluluk, Fırtına'yla seyirci- sine gerçekten Shakespeare oian bir Shakespe- are yorumu sunuyor. Oyunu izlerken ve sonradan, "Bu gördüğüm, Shakespeare miydi, yoksa ondan yola çıkılarak vanlmış bir başka nokta mı?" gibi- sinden yorucu sorularla karşılaşılmıyor. Seyirci- ye Shakespeare'in Fırtına'sı oynanıyor; seyirciye düşen ise Shakespeare'in Fırtına'sının kendisini götüreceği noktalara yönelik olarak kendi metni- ni oluşturmanın düşünsel çabasına girişmek. Repertuvanna aldığı ilk Shakespeare oyunuy- la birlikte Shakespeare'i sunabilen Tiyatro Ana- dolu'yu, her şeyden önce çabasının bu yönüyle kutlamak gerek. Shakespeare'in son dönem oyunlanndan oldu- ğu bilinen Fırtına'nın esin kaynağı, büyük birola- sılıkla gerçek bir olgu. 1609 yılında Ingiltere'den Virginia'ya göç edenler, bu yolculuk sırasında ge- çirdikleri bir gemi kazası sonucu, salt rastlantıy- la, Bermuda Adaları'nı bulurlar. Büyük heyecan uyandıran bu kaza, inandırıcılık dereceleri tartışı- lır çeşitli betimlemelerle o zamanın edebiyatına da, özellikle William Strachey ve Sylvester Jo- urdain'in eserleriyle, yansır. öte yandan serü- venlerle geçen gemi yolculukları, canavarlar, bü- yücüler ve sihir, zamanın yaygın ve sevilen tema- larıdır. Bu terrfalara Shakespeare'in daha önceki oyunlarında da rastlanmaktadır. Fırtına'da ele alınan asıl tema, doğa ile "sanat" arasındaki karşıtlık ve karşılıkh ilişkidir. Oyunun akışı içerisinde sanatı, eğitilmiş insanı, sanatla yoğrulmuş bir insan hamurunun üstünlüklerini, kardeşi tarafından tahtından edilerek kızıyla bir- likte ıssız bir adaya sığınmış olan Milano Dükü Prospero'nun kişiliğinde yaşanz. Işlenmemiş, ham doğa ise seyirciye "vahşi" Caliban tarafın- dan simgelenir. Prospero ile Caliban arasındaki gerilim, aklıyla, kültürel kimliğiyle doğaya ve do- ğadaki kaba güç öğesine yenik düşmemeyi ba- şaran insanoğlu ile, işlenmemiş doğa ve onun henüz işlenmemiş bir ürünü olan, kendini geliş- tirmemiş insan arasındaki ilişkiden ve karşıthktan kaynaklanma bir gerilimdir. Buna eklenen ikinci tema ise neyin düş, neyin gerçek olduğuna iliş- kin bir sorgulamadır. Tiyatro Anadolu'nun Fırtına'sında elbet tartışı- labilecek noktalar var. örneğin kanımca oyunun yönetmeni Bülent Acar, düş ve gerçekler yuma- ğı içerisinde Prospero-Caliban diyalektiğini biraz fazla geri planda bırakmış. Aynca, "Shakespe- are'in dediklerini eksiksiz söyleme" kaygısı, bazı oyuncularda kimi zaman oynamanın önüne ge- çebiliyor. Ancak ben, bunlar ve benzerleri gibi küçük aksaklıklan hem giderilebilir olarak gör- meyi, hem de Tiyatro Anadolu'nun bundan son- raki Shakespeare çalışmalarınm doğal doğum sancılan olarak görmeyi yeğliyorum. Eskişehir'deki Fırtına, bütün oyuncuların işe gerçekten sarıldıkları bir tiyatro çabası. Ancak oyunculuk sanatı dediğimiz anda, Ariyel rolünde- ki Sermet Yeşil'in sergilediği usta işi oyunculu- ğu özellikle vurgulamamak, haksızlık olur. Oyunun nefis final sahnesi ve seyirciye sunu- lan alabildiğine düşündürücü fotoğraf, sanki har- canan tüm çabalann doruğa vardınlmış bir özeti niteliğinde. Böyle bir Fırtına'nın ardından tiyatro- severlere, Tiyatro Anadolu'nun bundan sonraki Shakespeare çalışmalarını sabırsızlıkla bekle- mekten başka bir şey kalmıyor. e-posta: ahmetcemal(a superonline.com acem20fr/ hotmail.com Marmara Üniversitesi öğretim görevlilerinin seramik tabak sergisi Koridor Sanat Galerisi'nde 10 farklı disiplinden 80 sanatçı...Prof. GÜNGÖR GÜNER* Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ko- ridor Sanat Galerisi'nde 10 ayn disiplinden 80 öğre- tim görevlisi sanatçının resimli seramik tabaklan ser- gileniyor. Zaman zaman seramik sanatına değişik disiplinler- den ilgi duyan sanatçılara rastlanır. Bunlar arasında Bedri Rahmi Eyuboğlu, Abidin Dino, Pablo Picas- so, Henri Matisse, Raoul Dufy, Joan Mirö gibi daha pek çok ünlü adı da görmek mümkündür. Örneğin îs- panya'da sadece Picasso'nun seramik yapıtlanndan oluşan bir müze mevcuttur. Bilindiği gibi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde 10 ayn bölüm bulunmaktadır. (Resim, heykel, sera- mik-cam, tekstil, gra- fik, fotoğraf, sinema- televizyon, içmimarlık, endüstriyel tasanm, ge- leneksel Türk el sanat- lan). MÜGSF Seramik - Cam Bölümü de disip- linler arası çalışmalann gerçek bir zenginlik olacağını düşünerek ay- nı boyda, ham sırlı sera- mik tabaklar hazırlaya- rak fakülte öğretim gö- revlilerini bu tabaklan kendilerince resimle- meye davet etti. Bu da- vete Fakülte Dekanı Hüsamettin Koçan, Erol Eti, Mustafa Pi- levneli, Tayfun Erdoğ- muş, Devabil Kara, Gürbüz Doğan Ekşioğlu gibi ünlü imzalann yani sı- ra 10 ayn disiplinden eski ve yeni kuşak sanatçı öğre- tim görevlileri sevinerek katıldılar ve bu projenin oluş- masma katkıda bulundular. Böylece Seramik-Cam Bölümü 80 öğretim görevli- sini bir paydaya getirerek ortak bir projeyi gerçekleş- tirdi. Bu projeyi gerçekleştirirken de MÜGSF'nin bir belleğini oluşturmuş oldu. Seramik-Cam Bölümü sergiden sonra tüm tabaklan fakültenin herhangi bir duvanna yerleştirmeyi ve böy- lece gelecek yeni kuşak öğretim görevlilerinin de bu projeye katılrnalannı sağlayarak güzel sanatlar fakül- tesine yaraşacak kendine özgü bir soyağacı kütüğü oluşturmayı tasarhyor. Ne dersiniz, böylesi da- ha güzel bir soyağacı kütü- ğü türü olmaz mı? Ancak disiplinler arası bu projenin diğer bir ama- cı da, öğretim elemanlan- nın birbirlerinin uğraşlan- m daha yakından tanımala- nnı sağlayarak o daldaki çalışmalann sınırlannın genişlemesindeki olası katkılarla yeni ve değişik açınımlann ortaya çıkma- sına da vesile olmaktı. Resimli Seramik Tabak- lar Sergisi ve fakültenin di- ğer bölümlerindeki 10 de- ğişik sergi, MÜGSF Acı- badem Kampusu'nda 28 Mart 2003 akşamına kadar çalışma saatleri süresince gezilebilir. MÜGSF Seramik-Cam Bölümü Başkanı Prof. Güngör Güner'in resimli seramik tabaklan da sergide yer ahyor. * MÜ GSF Seramik - Cam Bölümü Başkanı PARİS'TEKİ ŞİİR FlLMLERl FESTlVALt Kapanışfilmi 'Nâzım /Şiir Yoldaş' DEFNE GÜRSOY PARİS - Bu yıl beşincisi düzenlenen 'Le Printemps des Poetes'- 'Şairlerin tlkyazı' adlı şiir şenliği 10-16 Mart tarihleri arasında şiir severlerle şairleri buluşturdu. 10 bini aşkın şiir etkinliğinin yer aldığı şenlik kapsamında bu yıl ilk kez uluslararası bir yanşmalı 'Poem-Festival du Film de Poesie-Belgesel Şiir Filmleri Festivali' de düzenlendi. 47 kısa ve orta boy belgesel filmin yanştığı etkinlikte, kapanış filmi olarak Lulu Menase imzalı 'Nâzım Hikmet / Canıarade Poesie - Şiir Yoldaş' gösterildi. Lulu Menase, yıllardır Paris'te yaşayan, pek çok oyunda yönetmen ya da oyuncu olarak yer almış bir tiyatrocu aslmda. Sanatçı, bu filmi 2000 yılında, Bernard Rapp'ın France 3 televizyonu için hazırladığı 'Un Siecle d'Ecrivains - 20. Yüzyılın YazarlarT adlı dizi izlence için gerçekleştirmiş. Virginia VVoolf, James Joyce, Samuel Beckett gibi yazarlarla birlikte tek Türk yazar olarak Nâzım'ın yer aldığı belgesel, o dönemde birçok dergi tarafından olumlu eleştirilerle karşılanmıştı. Film aynca 2002 yılında Istanbul Film Festivali'nin 'Nâzım Hikmet 100 Yaşında' adlı bölümünde de gösterilmişti. Şenlikte bu yıl ilk kez verilen 'Poem' ödülüyse 16 Mart akşamı sahiplerini buldu: Seçici Kurul, ilk kez gösterilen kısa filmleri ve 'yeni başIayanlarT desteklemek amacıyla, ödülü, G. Pichelin ve B. Sutherland'm 'Portrait d'une librairie en vieil homme - Yaşlı Adam Olarak Bir Kitapçının Portresi' adlı yapıta veriyor, aynca dört ayn kısa filmi de destek ödülüne değer görüyordu. TYS'rten şair ve yazartara çağrı • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu (Cengiz Bektaş Aydın Hatipoğlu / Gülsüm Cengiz ' Egemen Berköz / Nevra Bucak / Tuncer Cücenoğlu / Yılmaz Elmas / Güngör Gençay / Vecdi Sayar) '21 Mart Dünya Şiir Günüdür' başlıklı bir bildiriyle bütün şair ve yazarlan şavaşa karşı çıkmaya çağırdı: "Savaşa bütün varlığımızla karşıyız. Sağ kalabilenlerce, çocuklanmız, torunlanmızca onlarca yıl lanetlenmek istemiyoruz. Halkımızın kesinlikle 'hayır' dediği Irak savaşını durdurmak, hiçbir biçimde katılmamak sorumluluğumuzdur. Bugüne dek sorumluluk gereği elimizden geleni yaptık. Şimdi bir kez daha şairler-yazarlar olarak emperyalizmin bu insanlık dışı girişimine karşı bütün seslerin yükselmesini istiyoruz. 21 Mart Dünya Şiir Günü'nde herkesi sokaklarda, alanlarda, salonlarda, işyerlerinde, radyolarda, TV'lerde, her yerde banş şiirleri okumaya, yayımlamaya çağınyoruz." BUGÜN • AKM'de 20.00'de tDOB'dan 'Kuğu Gölü'(bale). (0 212 251 56 00) • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda Akbank Oda Orkestrası konseri. ŞefCem Mansur. Solist:Toros Can. (0 212 232 98 30) • BABYLON'da 21 30da Bill FriseU's New quartet konseri. (0 212 292 73 68) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20. OO'de 'Arjantin Rüzgân' adh dans gösterisi. (0 212 252 35 00) • NARDİS'te 22.00'de Ayşegül Yeşilnil Quartet konseri. (0 212 244 63 27) • tFSAK'ta 19.30'da Metin Avdaç'ın 'Işığımızın Emekçileri' adlı saydam gösterisi. (0 212 292 42 01) • YAPI KREDt SERMET ÇİFTER KÜTÜPHANESİ'nde 18.30'daZuhal Focan'ın katılacağı 'Yeni Başlayanlar tçin Caz' adh müzikli söyleşi. (0 212 252 47 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear