Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 10 MART 2003 PAZARTESİ
OLAYLARVE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL,
Yarım insanlık
SON YILLARIN dünyasında en çok edilen söz
hertialde "insan haklan" sözüdür. Gün geçmez ki,
o sözü duymamış olasınız. Içte ve dışta.
Ne demek insan haklan? En kısa tanımıyla, in-
sanın insan olduğu için doğuştan sahip olduğu, da-
ha doğrusu sahip oiması gereken haklar.
Ama, her insanın. Nerede doğarsa doğsun, han-
gi ırktan olursa olsun.
Doğal olarak, bu kavramla en çok çatışan dü-
şünce, ırkçılıktır. İnsan haklannı içtenlikie benim-
seyip benimsemeyişin ölçütü de bu. Içinizde biraz
ırkçılık kalmışsa, her gün istediğiniz kadar pariak
"insan haklan" nutku atın, içteki o kalıntıyı belli et-
Jiniz anda pariak sözlerin bütün yaldızı dökülür.
> aliba, Avrupalı ve özellikle de Cermen asıllı
I halklann çelişkilerinden biri de bu. Bir yan-
dan, Ikinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında
yaşanan olaylar nedeniyle ırkçılık karşıtı yasalar ve
yasaklar çıkanlır; bir yandan da içteki o kalıntının
çirkin yüzü zaman zaman günlük uygulama ve
davranışlarla bir yerde kendini gösteriverir.
En çok da, yabancı işçiler konusunda.
Elbet, o konuda konan kurallann bir kısmını an-
layışla karşılamak mümkündür. Devletler, çalışmak
için gelen insanlann olur olmaz yollardan ülkeye yer-
leşmesini, bir süre sonra ekonomiye yük olmasını
ve hele hep yabancı olarak kalmasını istemeyebi-
lirler.
Bu bakımdan, vatandaşlığa geçiş koşullannın
ağıriaştınlması da bir ölçüde normal karşılanabilir.
Hatta Danimarka'nın geçen yıl çıkardığı bir yasa-
nın şu kurallan bile: En az dokuz yıldır veya Dani-
markalıyla evliyse en az altı yıldır aralıksız orada otu-
ruyor olmak; devlete ve bir kamu kuruluşuna bor-
cu bulunmamak; ülkenin dilini, tarihini, kültürünü
bildiğini bir sınavla ispatlamak.
Ama, yeni konan şu kuralı hoş karşılayabilir mi-
siniz: Orada yaşayıp da henüz vatandaş olmamış
yabancılar evlenmeye kalkariarsa, Danimarka di-
lini bilme ve adlanna yapılmış kira kontratıyla bel-
li yerde ikamet ediyor oima dışında, erkekle kadı-
nın da yirmidört yaşın üzerinde oiması gerekliymiş.
Avrupa'yayerieşen üçbuçuk milyon Türk'ün ora
toplumlanyla bütünleşmeden, yani onlann de-
yimiyle "entegre" olmadan kalmasını beklemek
elbet yanlış. O ülkeler de zaten, son yıllarda Dani-
marka'nın yaptığı gibi, yabancılar ve özellikle ev-
lerine kapanıp kalan Türk kadınları için dil öğren-
me kurslanna devam zorunluluğu getirmekteler.
Belki de, Amerika'daki gibi, dıştan gelenleri, bü-
tünleşmenin ötesinde, "assimile" edip kendilerin-
den yapmak, kendi içierinde eritmek umuduyla.
Ama, Avrupa'da bu pek böyle olmuyor. Çoğu za-
man, bulunduğu yerin dilini öğrenen, iyi okuyan,
çalışkanlığıyla yükselenler, yanm insan ve dolayı-
sıyla yanm Türk olmaktan kurtulup tam insan ve
tarn Türk olabiliyorlar.
Olmalan gereken de bu değil mi zaten?
ALAN SORUMLULARI ARANIYOR
Bir basın kuruluşunun
Istanbul, Ankara, Izmir
bürolarında gorevlendirilmek üzere aşağıda belirtilen
özelliklerde ALAN SORUMLULARI aranmaktadır.
• Yüksekokul mezunu,
• 35 yaşını aşmamış,
• Oto ehliyetli,
• Wofd-Excel bilen,
• Aktrf çalışmayı saven ve olumlu ilişkiler
kurabilen,
• Yaratıcı, yönlendirici olan...
Not llk değeıiendirme, yazılı başvumlar arasından
yapılacaktır.
Başvuru adresleri:
Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Türkocağı Cad. 39/41 Cağatoğlu - 34334 Istanbul
E-mail: fkuzattnet.net.tr
Faks:(0212)513 95 81
Konut poliçesi
müthiş,
bir de
;imiz
aylık primi
görseniz.
Bir ailenin
aylık
sinemaparası...
UYGUN
FİYATLA
d huzur... Zenginlik budur.
Evdeki huzurun maddî-manevî
devamı için hizmet veren konut
sigortası Anadolu Sigorta'da.
ANADOLU
Anadote Sııorta t»TOl»OYt t BUKASI kurulujudm
anadolusigorta. com.tr
ABD'ye Karşı Ekonomik Savaş...
Marksçı bilinçle yoğrulmuş öncüler bilirler ki,
ekonomik çıkara dayalı savaşı yıpratmanm en emin yolu,
yine ekonomik çıkara saldırmaktan geçer; bu eylemlerde
ABD mallarmı boykot gerek.
Adnan ACAR TRTîst. TV
D
ünya savaşın eşi-
ğinde, bizim de ar-
ka bahçemize ko-
nuşlanmış talana
hazırlanıyor. Baş-
komutan Sam Amca, savaş boya-
lannı sürmüş, çizmelerini parlat-
mış, otunna odamızın başköşesi-
ne yerleşmiş, giyinip kuşanma-
mızı bekliyor. Küçük Amerika
olma düşleri kurduğumuz ellili
yıllardan bu yana Marshall yar-
dımı, NATO, soğuk savaş derken
hiç evimizden çıkmamıştı ki za-
ten. Otuıma odamızda, yatak oda-
mızda, mutfağımızda bile hep
onunla birlikte yaşadık. Şimdi,
bizden, Kore'deki gibi, uğruna
yeni şehider vermemizi istiyor.
Bu şehitlik denen özveriye, din
ve vatan uğruna can vermektir,
derler. Binlerce kilometre uzak
da olsa, dünyanın başuıa bela ol-
muş "Koreü Allahsız komünist
kâfiriere" karşı verilen şehitleri an-
ladık diyelim(!)... 1yi de bu kez şe-
hit kim olacak? Dünyanın kül-
hanbeyliğine soyunmuş, petrole
susamış, işgalci Amerikalılarmı,
yüzlerce yıl birlikte yaşadığı, ka-
pı komşusu, dindaşı Irakhlara kar-
şı Amerika yanında saf tutan Tür-
kiyeliler mi; yoksa ülkesini koru-
yabümek için ölecek olan Iraklı-
lar mı? Zaten özgürlük yanlısı
birçok Iraklı, Saddam'a karşı her
gün birçok şehit vermiyor mu?
Bu ne içinden çıkümaz çok bilin-
meyenli denklemdir böyle?
Eskiden her toplumun kendi
düşleri, ülküleri vardı. Artık dün-
ya bir tek düşun, bir tek ülkünün
peşinden koşturuluyor: Büyük
Amerika dûşü'nün(!)... Toplum-
lara dayatılan bütün değerler, bu
düşün gerçekleşmesi uğruna ha-
zırlanan yöntemlerle hazırlanı-
yor; üstelik "kör körgözüm par-
mağma'' dercesine. tşte o değer-
lerdenbiri: "Öncdüderi,ABD'nin
önceülderiyle örtüşmeyen herkes
komünisttir. (Noam Chomsky)"
Yıllarca bu yaygarayla kandırma-
dılar mı bizi. Nice vatansever bu
damgayla kıyımdan geçirilmedi
mi? EMF "Ilıı<alhğıni7i satmaz-
samz size zırnık koklatmam, pe-
rişan ederim" diyerek, Damok-
les'in kılıcı gibi durmuyormu te-
pemizde ne zamandrr?
Şimdilerde de bir "tezkere" so-
runu tebelleş ettiler başımıza. Sa-
vaşta oluşacak kayıplann ne ka-
dannın karşüanacağının, savaşa
katılacak birliklerin Amerikalı
komutan tarafindan mı yoksa Türk
komutan tarafindan mı komuta
edileceğinin pazarhğı yapılıyor.
Oysa "bûyûk Amerika düşü"nde
bunun da formülü hazır; "Sava-
şın giderlerinin oyunda rol alan-
farea paytaylmag; anrak aşkpri gii-
cünözününABD'ninobnaanınke-
smBklesağJanrnasıberıimserımiş-
tir. (Noam Chomsky)" Taşlar ön-
ceden yerlerine konmuş, siz ne-
yin pazarhğını yapıyorsunuz ki
Allahaşkına!
Bu savaş dünyanın yaşayacağı
en ilginç savaştır; çünkü savaşlar
karşüıklı silahlı güçler arasmda ya-
pılır. Bu savaşuı karşı tarafi yok.
Bu savaş tek yanlı. Mahallenin
baş belası doberman; zavallı, ce-
limsiz, sıska bir kedi müsvedde-
sini sıkışürmış köşeye, pençe pen-
çe yok ediyor sağa sola hırlaya-
rak. Adına da savaş diyor. Dün-
yada paylayıveren bu savaşa kar-
şı eylemleri örgütleyenleri ince-
leyin, öncülüğünde Markçı bi-
linçle yoğrulmuşlan bulursunuz.
0nun ekonomi politiği der ki:
"Hiçbir şey ekooomiden bağun-
sız geöşmez, her savaşın alünda
ekonomik çıkar yatar." Bu sava-
şın da... Bu savaş petrol kaynak-
lannı tüketme paniği yaşayan
ABD'nin Ortadoğu petrolüne göz
koymasıdır. Bu savaş, bunalım
yaşayan ABD savaş sanayisini
canlandırma uğraşıdır. Bu savaş,
tencere tava tokurdatıp, düdük öt-
türüp, yolda yürümekle önlene-
mez. Marksçı biünçle yoğrulmuş
öncüler bilirler ki, ekonomik çı-
kara dayalı savaşı yıpratmanın en
emin yolu, yine ekonomik çıka-
ra saldırmaktan geçer; bu eylem-
lerde ABD mallannı boykot ge-
rek. Aslında zor bir iş değildir bu.
Yaşamımızın her alanına girmiş
olan ABD mallannın hepsini boy-
kot edip sıkıntıya girmeye de ge-
rek yoktur. Mc Donald's başta ol-
mak üzere yeme alışkanhğımızı
allak bullak eden hamburgecile-
ri, içindeki alışkanlık yapan mad-
deyle içki anlayışımızı yönlendi-
ren kolalan, marka dayatması ile
giyim alışkanhğımızı yönlendi-
ren Levi's vb. giysüeri boykot et-
mek yeterlidir. Bunlar ABD'yi
dünyada temsil eden üç ana sek-
tördür çünkü. Hamburger yemez-
sek "Hnjean" giymezsek, "coto"
içmezsek ölmeyiz; ama bunlan
boykot ederek birkaç masumun öl-
mesini engelleyebiliriz. Yürümek-
ten daha etkili sonuçlar alabili-
riz. En azından ahşkanlıklanmı-
zı değiştirip kendimize dönebili-
riz. Ne güzel söylemiş Einstein:
"Kişi,savaş gibi inanmadığıdu-
rum için acı çekeceğine, banş gi-
bi iımnriığı bir ülkü uğruna ölse,
daha iyidep mi? Savaşiçin hiç di-
renmedenverdiğhnizkıırbanları,
banş için de vermeye hazır olma-
hya."
Cola Cola'sız, Pepsi Cola'sız,
Levi's'siz, Lee'siz, Mc Donald's'sız,
Fried Chicken'siz bir dünya, ba-
nş dünyası olabilir... Ne dersiniz?
Irak Savaşı Hikâyesi ve Kıbns Elçabukluğu...
M. Suphi GÜRSÖYTRAK (E) Senatör
T
ürkiye, uluslarara-
sı ve kendi komşu-
lan ile banş içinde
yaşadığı ve ulusal sorunla-
nnın üstesinden gelmeye
çalışırken, sözde stratejik
ortağı ABD tarafindan,
"Ortadoğu-ÖnAsyaveKu-
zey Afrika'da çok büyük
olaylara neden olabilecek
"Yeniden bir siyasal yapı-
bnmaya veuzunvadef ob-
sı bir savaş ortamma" sü-
rüklenmek istenmektedir.
ABD; dünya siyasal ko-
şullannı uygun görerek In-
giltere'yle birlikte Sad-
dam'ı ve siyasal rejimini
bahane ederek Irak'a sal-
dırmak istemektedir. Bu
girişimi ile en başta Türki-
ye olmak üzere bütün böl-
ge ülkelerini rahatsız et-
mekte ve dünya banşını
tehdit etmektedir. Işin şa-
şırtıcryanı dünyanın gözü
önünde tsrail, devlet terö-
rü uygulayarak Füistinli-
leri boğazlarken demokra-
si, insan haklan ve özgür-
lükler hamisi geçinen
ABD'den birçrt bile çıkma-
makta, hatta büyük mali
yardımJara adeta Şaronhü-
kümetini teşvik etmekte-
dir.
Arap âlemi ise garip bir
suskunluk içinde FUistin'in
yok edilişini seyretmekte-
dir.
ABD'ce harekânn ilk he-
defi olarak beürtilen Irak
ile bölgeye yığılanve yığıl-
maya çalışüan ABD silah-
lı güçleri karşılaştınldığın-
da aradaki büyük fark ve
Merkezi Ku\"vetler Komu-
tanlığı'nrn bölgede beş yı-
h aşan bir süre ile kalaca-
ğı da açıklandığına göre,
Amerika'rnn aslında Irak'ın
silahsızlandınhnası ve de-
mokratlaştınlmasının öte-
sinde çok daha büyük "Ba-
zı stratejik hedeflerin" de
peşinde olduğu anlaşılmak-
tadır.
Başkan Bush'un daha
önce ilan ettiği "Şeytan ül-
keter" ile bu listeye son-
radaneklediği "Teröristül-
keter"i dikkate aldığımız-
da (Merkezi Kuvvet Ko-
mutanhgı Sorumluluk Ala-
nının), Irak dışında Bağ-
dat'tan Afganistan'a uza-
nan bir hath yançap kabul
edip bir daire çizdiğimiz-
de bu dairenin içinde kalan
bütün ülkelen (şöyle ki:
Karadeniz, Kafkaslar, Ha-
zar Bölgesi, Ön Asyaülke-
len, Afganistan, Pakistan,
Somali, Etiyopya, Sudan,
Libya, Balkanlar) kapsa-
dığuıı farz edebüiriz. Böy-
lece bu ülkeler tüm kay-
naklan, zenginlikleri ve
coğrafyalan ile doğal ola-
rak denetim altına alınmış
olunacak ve istenildiği gi-
bi kullanılacaktır.
Bu genişlikteki bir böl-
geyi süratle denetleyebile-
cek kuvvetleri, başlangıç-
tan itibaren harekâta yakrn
bölgelere ülkelere naklet-
mek ve konuşlandırmak
mecburiyeti vardır. Işte bu
aşamada Türkiye; coğraf-
yası, hava meydanlan, li-
manlan ve askeri gücü ile
ABD nezdinde "stratejik
birortak" olarak bir değer
arzetmektedir.. ABD'nin
aynca Doğu Akdeniz ve
Ege'de Girit-Rodos gibi
Yunan adalarına ve Kıb-
ns'a da büyük gereksinimi
vardır. Ancak bu arada ar-
nk Kıbns'tan Türklerinaya-
ğı tamamen kesihnehdır.
tşte Yimanistan'la işbir-
Kğryle hazniattınlan "An-
nan Planı" ru, Saym Denk-
taş'a kabul ettirflmesi için
ABD'nin önce ısrarb AB-
Türldye müzakerelerinin
yapılacağı 12 Aralık dar-
boğazma, şimdi de Irak ha-
rekâtından önce sonuçlan-
dırmakamacryia biran ön-
ce bitirtmek istemektedir.
Bu amaçla De Sotobir Gir-
ne, birAnkara arasında me-
kik dokumaktadır. Bu ara-
da Türkiye'de yapılan se-
çimde iktidara da büyük
bir çogunlukla "acemi ve
yakm" bir parti gelmişhr.
Batı ülkelerine çok sem-
patık görünmek çabası için-
dedir. Onlara, AB üyeliği
yolunda, Kıbns'ın yegâne
engel olduğu söylenmiş-
tir!.. Hatta Davos'ta ABD
Dışişleri Bakanı GPmvell,
gerekirse, çözüm için Kıb-
ns'a bile giderim diyerek
ne derece ilgili olduklan-
nı açAçaortayakoyrnuştur..
(Aslında ABD, 1974 yılın-
da Türkiye'nin Kıbns'a
müdahalesini ve hatta
KKTC'nin kurulmasını da
hiçbir zaman kabul etme-
miş ve öbür devletlerin ta-
nımalannı da engellemiş-
lerdir. Ve Türkiye'ye kar-
şı derhal sılah ambargosu
uygulamıştır. Aynca o gün-
lerde diplomatlanmızı öl-
dürmekle görevlendirilmiş
gibi faaliyette bulunan
ASALA adlı bir de Erme-
ni örgütünün füremiş ol-
duğu hâlâ belleklerimiz-
dedir. Yine Körfez Sava-
şı'ndan sonra da PKK'nin
ortaya çıkması ve Türki-
ye'ye yakın bölgede ko-
nuşlanması da dikkatten
kaçmamıştır. ABD'nin
PKK'lilerle ve bölgedeki
aşiretlerle üişküeri hep de-
vam etmiştir. Molla Mus-
tafa Barzani'den bu yana
Uişkileri hep gözler önün-
dedır. Ve hatta Amerikan ve
Ingiliz çıkışlı hemen he-
men bütün haritalarda ve
dergilerde bütün uyanlara
karşın ısrarla Türkiye'nin
Güneydoğusu, Kürdistan
olarak gösterilmeye devam
edilegelmiştir. (örnek, 27
Ocak 2003 tarirdi TIME
dergisi). Müttefiklikle ve
stratejik ortakhkla nasıl
bağdaşıyorsa!
Aynca özeUikle tsrail'in
de bölgeyle ve bu aşiret-
lerle ne kadar içli-dışh ol-
duğu dikkatten kaçmamak-
tadır. Nıtelam KörfezSava-
şı'nda Irak'tan kaçan
500.000'den fazla sığınıcı-
nın düz arazide kolaylıkla
Suriye'ye gjtmeleri olanak-
lı iken kasten dağhk bölge-
den Türkiye'ye yönlendi-
rildikleri hâlâ bellekleri-
mizdedir.
Aynca uzun yıUar Tür-
kiye'de CIA istasyon şeflik-
lerinde bulunmuş olan
Amerikan Savunma ve Dı-
şişleri Bakanlıklan adına
çeşitli senaryolar üreten
Rand Cooperation Başka-
nı GrahamFlıierile Beyaz
Saray'la irtibath bulunan
Dr. PaulHenze nın 1980'li
yıllarda Türkiye'de açıkça
ileri sürdükleri "Atatürk
veAtarürkçülükötrnüştür.
LTusal devletlerin zamanı
geçmiştir.Türkiyeçok din-
B ve çok ırkh bir devlet ol-
mabdır. Türkiye ıhmh ts-
lamı vaşamahdır. Güney-
doğudabirKürtdevieriku-
ndmabdır.EtnikkimMkler
tarbşıhnabdır'' sa\lan ve
telkinleri hâlâ kulaklan-
mızda çınlamaktadır. Tür-
kiye'ye yönelik gelecek tek
tehlikeyi belirtmektedir.
Türk halkı, PKK'nin uzun
süre Türk Silahlı Kuvvet-
leri karşısında direnebil-
melerinin ABD-AB ülke-
lerinin işbirliği sayesinde
sürebildiğinin bilincinde-
dir. Unutmamışur. Ve unut-
mayacaktır.
Son günlerde Almanya
ve Fransa'nın ortaklaşa,
ABD'nin Irak'a müdaria-
le olasüığına karşı açıkça
tavır almalan, benzer endi-
şeleri paylaşmalarından
kaynaklanmış olabüir. Ne-
deni ne olursa olsun Fran-
sa- Almanya'nın bu çüaşı
II. Dünya Savaşı'ndan son-
ra dünyada oluşturulmuş
bulunan uluslararası sis-
temde,NATO'daveABya-
pısında da çok büyük de-
ğişikhklerin olacagının cid-
di ve önemh işaretini ver-
miş bulunmaktadır. Türki-
yebunu değerlendirmehdir.
tsrail Başbakanı Şaron.
The Times of London ga-
zetesıne 'Irak'akarştABD-
tngjfizharekânndan mem-
nun olacağını sonra liste
başmda tran'ı görmekiste-
diğini" açıklamıştır.
(06.11.02) Kim büirsffa-
da hangi devletter yer al-
maktadır?»
Sonuç
Türkiye'nin hiçbir du-
rumda bu savaşa katüma-
ması ve tüm güçlerini (özel-
likle askeri ve ekonomik)
yıpratmadan elde bulun-
durması, h-ak savaşı sonra-
sı Türkiye ve ulusal çıkar-
lanmıza karşı doğabilecek
tehdiüerin üstesinden ancak
bu koşulla başedebileceği-
ne inanmaktayım.. Bu ara-
da Türkiye ile Kıbns sürat-
le birleşmelidir.
Gürüz YÖK'ü ve Politika...
Prof. Dr. AJM Celal ŞENGOR
B
azı gazetelerdeki köşe yazarlan Gürüz
YÖK'ünü ve özellikle başkanı Kemal
Gürüz'ü yönetimde bilimden çok poli-
tika kaygısıyla hareket etmekle suçluyorlar.
Hem Gürüz YÖK'ünü yakından izleyen hem de
başkanını yakından tanıyan bir üniversite öğre-
tim elemanı ve büim adamı olarak bunun doğ-
ru ohnadığını çeşitli yazılanmda belirttim, id-
dia sahiplerine irdelenebilecek somut ömek-
lerle ortaya çıkmalan davetinde bulundum. Sa-
yın Milli Egitim Bakanımızın yeni yükseköğ-
retim kanun teklifini açıklamasından sonra, bu-
günkü YÖK'ün mahiyet ve eserlerini çok daha
ciddi birbiçimde gözden geçirmek zamanı gel-
miştir. Bunun ulusal bekamızı ilgilendiren bir
konu olduğu kanısındayım.
Bugünkü YÖK başkanı 1990'h yıllann ba-
şında önce TÜBtTAK'ta yapılan çok önemli
bir reformun miman olarak kamuoyunun kar-
şısına çıktı. Bu kurumu ciddi bir araştırma ku-
rumu olarak yeniden yapılandn-dı ve özelhkle
üniversitede araştırmaya ilk kez büyük ve ko-
lay destek sağladı, bilimsel üretimi ödüllendir-
me mekanizmalan yarattı. Gürüz TÜBÎTAK'ın-
da görev alan bilim adamlannın siyasal sempa-
tileri aşın uçlar dışuıda tüm yelpazeyi içeriyor-
du. Buna karşrn siyasal kaygı gütmeyen Gürüz,
TÜBÎTAK'ın başından talihsiz, dar görüşlü ye
partizan bir siyasal kararla uzaklaştınldı. TÜ-
BÎTAK tarihinde bilimsel kalibre açısından eşi
görülmeyen ekibinin önemli bir lasmı dağıldı.
YÖK'ün başına geldiğinde amaçlan 1) Üni-
versite girişlerinde öğrencüerin şanslannı tek bir
sınava bağh ohnaktan kurtararak gerçek yete-
nekleri değerlendirebihnek, 2) Bu öğrencileri
yetiştirecek ortaöğretim elemanlannnı bilim-
sel ehliyetli gerçek eğitbilimciler (pedagoglar)
olmalannı sağlamak, 3) Üniversite öğretim üye-
lerinin büimsel ve yabancı dilyeterlüiklerini ger-
çek bstaslarla ölçmek, 4) Üniversite öğretim üye-
lerine sefalet düzeyinin üzerinde bir gelir sağ-
lamak, 5) Üniversitelerde bilim ve akıl düşma-
nı faaliyete 'akademik özgürlük' kisvesi altına
sığınmak firsatı tanımamak...
Bu amaçlann dördüncüsü dışında hepsi be-
Urli çıkar gruplannın çıkarlanyla çeüşmektedir.
Bu gruplar Gürüz'e ve YÖK'üne düşman ol-
muşlardır. Bu düşmanhk ne yazık ki sokaktan,
(KPDS sınavının başına gelenlerin gösterdıği gi-
bi) TBMM sıralanna kadar yayıhnışür. Kemal
Gürüz ise yararh ve başanlı faaliyeti konusun-
da sessiz kalmayı tercih etmiştir (örneğin,
TBMM'de öğretim üyesi maaşlannın artnnlma-
sı için yaptıklan hiçbir haber organınca ele ahn-
mamışto). Ancak hele üniversitede bium çer-
çevesine sokulması mümkün olmayan, bilim, akıl
ve toplum karşıtı siyasal faaliyetten üniversite
içinde men edilenlerin yaygarası, YÖK hak-
kında kamuoyunu en çok meşgul eden madde
otaıuştur. Geüşmemiş toplumlann özelliği olan
-ügüikrinbflgisiz,bflgailerinflgisc''olmasıTür-
kıye'>ı, tüm olumsuz koşullara (hele hele siyasal
otoritenin genellikle yanında ohnamasına) kar-
şın bilimsel yazı üretiminde hızla yukanlara
taşımakta olan bilimsel bir yönetimi mahkûm
etmek üzeredir.
Buna izin verilmesi, günümüzün siyasal at-
mosferinde kanımca Atatürk'ün ulusumuza
kalıtı (mirası) olan akılcı toplum yapımıza
vurulacak en önemli ve giderilinesi en zor dar-
be olacaktır. Bu darbe gehnek üzeredir.
Uzun süredir beklenen kitabın
genişletilmiş 7. basımı
Cüneyt Arcayürek
DARBELER
ve
GIZLI
SERVİSLER[1950-2002]
sCiineytflrcayürek I
DARBE1E»
I . - I . I
GIZLI '
İSERVİSLİR
16.500.000.TL.
Cüneyt Arcayürek, DARBELER VE GİZLİ SERVİSLERı; MİTın,
CIA'nın içımizdeki rolünü' anlatmak ıçm yazdı Olayların içinde
yer alan ve artık bir çeşit 'görgü taruğı'na donuşen 50 ye yakın
yetkiliyle goruşmeler yaptı. 1988'deki unlu MİT raporundan Öcalan
operasyonuna değın olayların kamuoyuna yansımayan perde
arkasıru gözler onüne serdı. 'Öğrenemediğımız, bizden sakladıklan,
karanlık kuytu köşelerde gizlenen' olayların gerçek yüzlerı; MtT
öyküsünün bilinmeyen karmaşık yanları, gizli servıslerın darbelerle
bağlantısı, kusursuz bir inceleme-araşürma ürünu olan bu kıtapta.
Yayınevi: 0.312.434 49 99 / Faks:0.312.431 77 58
Dağıtım : 0.212.522 52 01 / Faks:0.212.527 41 19
Kltabevi: 0.312.434 41 06 / Faks:0.312.433 19 36
www.bllgiyayinevi.com.tr
12 Mart Çarşamba
HİKMET
ÇETİNKAYÂ
Saat 17:00-18:30
DENİZ
KAVUKÇUOĞl
Saat: 1700-18:30İ
Söyleşi : A Salonu 15:30 -16:30
Konu : Türkiye Gündemi"
Konuşmacılar : Hikmet Çetinkaya - Deniz Kavukçuoğlu
Adres: Yalova Yolu 4.Km Buttim Yanı / BURSA
Demirtas Ceyhun
Niçin illa da türban ve niçın türbana ha
Rl HİSl Kl'LTl'R VESANAT VARH
KO N S E R
BARIŞA
«KHSÜDOSnARiatOSÜ
*l
ütvmtltt M Su Kûlâr u knat Vıkfmkn
10 Mart 2003
Pazartesi
Saat: 20.oo
Kadıköy
Halk Egitim
Merkezi