22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 10 MART 2003 PAZARTESİ OLAYLARVE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL, Yarım insanlık SON YILLARIN dünyasında en çok edilen söz hertialde "insan haklan" sözüdür. Gün geçmez ki, o sözü duymamış olasınız. Içte ve dışta. Ne demek insan haklan? En kısa tanımıyla, in- sanın insan olduğu için doğuştan sahip olduğu, da- ha doğrusu sahip oiması gereken haklar. Ama, her insanın. Nerede doğarsa doğsun, han- gi ırktan olursa olsun. Doğal olarak, bu kavramla en çok çatışan dü- şünce, ırkçılıktır. İnsan haklannı içtenlikie benim- seyip benimsemeyişin ölçütü de bu. Içinizde biraz ırkçılık kalmışsa, her gün istediğiniz kadar pariak "insan haklan" nutku atın, içteki o kalıntıyı belli et- Jiniz anda pariak sözlerin bütün yaldızı dökülür. > aliba, Avrupalı ve özellikle de Cermen asıllı I halklann çelişkilerinden biri de bu. Bir yan- dan, Ikinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında yaşanan olaylar nedeniyle ırkçılık karşıtı yasalar ve yasaklar çıkanlır; bir yandan da içteki o kalıntının çirkin yüzü zaman zaman günlük uygulama ve davranışlarla bir yerde kendini gösteriverir. En çok da, yabancı işçiler konusunda. Elbet, o konuda konan kurallann bir kısmını an- layışla karşılamak mümkündür. Devletler, çalışmak için gelen insanlann olur olmaz yollardan ülkeye yer- leşmesini, bir süre sonra ekonomiye yük olmasını ve hele hep yabancı olarak kalmasını istemeyebi- lirler. Bu bakımdan, vatandaşlığa geçiş koşullannın ağıriaştınlması da bir ölçüde normal karşılanabilir. Hatta Danimarka'nın geçen yıl çıkardığı bir yasa- nın şu kurallan bile: En az dokuz yıldır veya Dani- markalıyla evliyse en az altı yıldır aralıksız orada otu- ruyor olmak; devlete ve bir kamu kuruluşuna bor- cu bulunmamak; ülkenin dilini, tarihini, kültürünü bildiğini bir sınavla ispatlamak. Ama, yeni konan şu kuralı hoş karşılayabilir mi- siniz: Orada yaşayıp da henüz vatandaş olmamış yabancılar evlenmeye kalkariarsa, Danimarka di- lini bilme ve adlanna yapılmış kira kontratıyla bel- li yerde ikamet ediyor oima dışında, erkekle kadı- nın da yirmidört yaşın üzerinde oiması gerekliymiş. Avrupa'yayerieşen üçbuçuk milyon Türk'ün ora toplumlanyla bütünleşmeden, yani onlann de- yimiyle "entegre" olmadan kalmasını beklemek elbet yanlış. O ülkeler de zaten, son yıllarda Dani- marka'nın yaptığı gibi, yabancılar ve özellikle ev- lerine kapanıp kalan Türk kadınları için dil öğren- me kurslanna devam zorunluluğu getirmekteler. Belki de, Amerika'daki gibi, dıştan gelenleri, bü- tünleşmenin ötesinde, "assimile" edip kendilerin- den yapmak, kendi içierinde eritmek umuduyla. Ama, Avrupa'da bu pek böyle olmuyor. Çoğu za- man, bulunduğu yerin dilini öğrenen, iyi okuyan, çalışkanlığıyla yükselenler, yanm insan ve dolayı- sıyla yanm Türk olmaktan kurtulup tam insan ve tarn Türk olabiliyorlar. Olmalan gereken de bu değil mi zaten? ALAN SORUMLULARI ARANIYOR Bir basın kuruluşunun Istanbul, Ankara, Izmir bürolarında gorevlendirilmek üzere aşağıda belirtilen özelliklerde ALAN SORUMLULARI aranmaktadır. • Yüksekokul mezunu, • 35 yaşını aşmamış, • Oto ehliyetli, • Wofd-Excel bilen, • Aktrf çalışmayı saven ve olumlu ilişkiler kurabilen, • Yaratıcı, yönlendirici olan... Not llk değeıiendirme, yazılı başvumlar arasından yapılacaktır. Başvuru adresleri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41 Cağatoğlu - 34334 Istanbul E-mail: fkuzattnet.net.tr Faks:(0212)513 95 81 Konut poliçesi müthiş, bir de ;imiz aylık primi görseniz. Bir ailenin aylık sinemaparası... UYGUN FİYATLA d huzur... Zenginlik budur. Evdeki huzurun maddî-manevî devamı için hizmet veren konut sigortası Anadolu Sigorta'da. ANADOLU Anadote Sııorta t»TOl»OYt t BUKASI kurulujudm anadolusigorta. com.tr ABD'ye Karşı Ekonomik Savaş... Marksçı bilinçle yoğrulmuş öncüler bilirler ki, ekonomik çıkara dayalı savaşı yıpratmanm en emin yolu, yine ekonomik çıkara saldırmaktan geçer; bu eylemlerde ABD mallarmı boykot gerek. Adnan ACAR TRTîst. TV D ünya savaşın eşi- ğinde, bizim de ar- ka bahçemize ko- nuşlanmış talana hazırlanıyor. Baş- komutan Sam Amca, savaş boya- lannı sürmüş, çizmelerini parlat- mış, otunna odamızın başköşesi- ne yerleşmiş, giyinip kuşanma- mızı bekliyor. Küçük Amerika olma düşleri kurduğumuz ellili yıllardan bu yana Marshall yar- dımı, NATO, soğuk savaş derken hiç evimizden çıkmamıştı ki za- ten. Otuıma odamızda, yatak oda- mızda, mutfağımızda bile hep onunla birlikte yaşadık. Şimdi, bizden, Kore'deki gibi, uğruna yeni şehider vermemizi istiyor. Bu şehitlik denen özveriye, din ve vatan uğruna can vermektir, derler. Binlerce kilometre uzak da olsa, dünyanın başuıa bela ol- muş "Koreü Allahsız komünist kâfiriere" karşı verilen şehitleri an- ladık diyelim(!)... 1yi de bu kez şe- hit kim olacak? Dünyanın kül- hanbeyliğine soyunmuş, petrole susamış, işgalci Amerikalılarmı, yüzlerce yıl birlikte yaşadığı, ka- pı komşusu, dindaşı Irakhlara kar- şı Amerika yanında saf tutan Tür- kiyeliler mi; yoksa ülkesini koru- yabümek için ölecek olan Iraklı- lar mı? Zaten özgürlük yanlısı birçok Iraklı, Saddam'a karşı her gün birçok şehit vermiyor mu? Bu ne içinden çıkümaz çok bilin- meyenli denklemdir böyle? Eskiden her toplumun kendi düşleri, ülküleri vardı. Artık dün- ya bir tek düşun, bir tek ülkünün peşinden koşturuluyor: Büyük Amerika dûşü'nün(!)... Toplum- lara dayatılan bütün değerler, bu düşün gerçekleşmesi uğruna ha- zırlanan yöntemlerle hazırlanı- yor; üstelik "kör körgözüm par- mağma'' dercesine. tşte o değer- lerdenbiri: "Öncdüderi,ABD'nin önceülderiyle örtüşmeyen herkes komünisttir. (Noam Chomsky)" Yıllarca bu yaygarayla kandırma- dılar mı bizi. Nice vatansever bu damgayla kıyımdan geçirilmedi mi? EMF "Ilıı<alhğıni7i satmaz- samz size zırnık koklatmam, pe- rişan ederim" diyerek, Damok- les'in kılıcı gibi durmuyormu te- pemizde ne zamandrr? Şimdilerde de bir "tezkere" so- runu tebelleş ettiler başımıza. Sa- vaşta oluşacak kayıplann ne ka- dannın karşüanacağının, savaşa katılacak birliklerin Amerikalı komutan tarafindan mı yoksa Türk komutan tarafindan mı komuta edileceğinin pazarhğı yapılıyor. Oysa "bûyûk Amerika düşü"nde bunun da formülü hazır; "Sava- şın giderlerinin oyunda rol alan- farea paytaylmag; anrak aşkpri gii- cünözününABD'ninobnaanınke- smBklesağJanrnasıberıimserımiş- tir. (Noam Chomsky)" Taşlar ön- ceden yerlerine konmuş, siz ne- yin pazarhğını yapıyorsunuz ki Allahaşkına! Bu savaş dünyanın yaşayacağı en ilginç savaştır; çünkü savaşlar karşüıklı silahlı güçler arasmda ya- pılır. Bu savaşuı karşı tarafi yok. Bu savaş tek yanlı. Mahallenin baş belası doberman; zavallı, ce- limsiz, sıska bir kedi müsvedde- sini sıkışürmış köşeye, pençe pen- çe yok ediyor sağa sola hırlaya- rak. Adına da savaş diyor. Dün- yada paylayıveren bu savaşa kar- şı eylemleri örgütleyenleri ince- leyin, öncülüğünde Markçı bi- linçle yoğrulmuşlan bulursunuz. 0nun ekonomi politiği der ki: "Hiçbir şey ekooomiden bağun- sız geöşmez, her savaşın alünda ekonomik çıkar yatar." Bu sava- şın da... Bu savaş petrol kaynak- lannı tüketme paniği yaşayan ABD'nin Ortadoğu petrolüne göz koymasıdır. Bu savaş, bunalım yaşayan ABD savaş sanayisini canlandırma uğraşıdır. Bu savaş, tencere tava tokurdatıp, düdük öt- türüp, yolda yürümekle önlene- mez. Marksçı biünçle yoğrulmuş öncüler bilirler ki, ekonomik çı- kara dayalı savaşı yıpratmanın en emin yolu, yine ekonomik çıka- ra saldırmaktan geçer; bu eylem- lerde ABD mallannı boykot ge- rek. Aslında zor bir iş değildir bu. Yaşamımızın her alanına girmiş olan ABD mallannın hepsini boy- kot edip sıkıntıya girmeye de ge- rek yoktur. Mc Donald's başta ol- mak üzere yeme alışkanhğımızı allak bullak eden hamburgecile- ri, içindeki alışkanlık yapan mad- deyle içki anlayışımızı yönlendi- ren kolalan, marka dayatması ile giyim alışkanhğımızı yönlendi- ren Levi's vb. giysüeri boykot et- mek yeterlidir. Bunlar ABD'yi dünyada temsil eden üç ana sek- tördür çünkü. Hamburger yemez- sek "Hnjean" giymezsek, "coto" içmezsek ölmeyiz; ama bunlan boykot ederek birkaç masumun öl- mesini engelleyebiliriz. Yürümek- ten daha etkili sonuçlar alabili- riz. En azından ahşkanlıklanmı- zı değiştirip kendimize dönebili- riz. Ne güzel söylemiş Einstein: "Kişi,savaş gibi inanmadığıdu- rum için acı çekeceğine, banş gi- bi iımnriığı bir ülkü uğruna ölse, daha iyidep mi? Savaşiçin hiç di- renmedenverdiğhnizkıırbanları, banş için de vermeye hazır olma- hya." Cola Cola'sız, Pepsi Cola'sız, Levi's'siz, Lee'siz, Mc Donald's'sız, Fried Chicken'siz bir dünya, ba- nş dünyası olabilir... Ne dersiniz? Irak Savaşı Hikâyesi ve Kıbns Elçabukluğu... M. Suphi GÜRSÖYTRAK (E) Senatör T ürkiye, uluslarara- sı ve kendi komşu- lan ile banş içinde yaşadığı ve ulusal sorunla- nnın üstesinden gelmeye çalışırken, sözde stratejik ortağı ABD tarafindan, "Ortadoğu-ÖnAsyaveKu- zey Afrika'da çok büyük olaylara neden olabilecek "Yeniden bir siyasal yapı- bnmaya veuzunvadef ob- sı bir savaş ortamma" sü- rüklenmek istenmektedir. ABD; dünya siyasal ko- şullannı uygun görerek In- giltere'yle birlikte Sad- dam'ı ve siyasal rejimini bahane ederek Irak'a sal- dırmak istemektedir. Bu girişimi ile en başta Türki- ye olmak üzere bütün böl- ge ülkelerini rahatsız et- mekte ve dünya banşını tehdit etmektedir. Işin şa- şırtıcryanı dünyanın gözü önünde tsrail, devlet terö- rü uygulayarak Füistinli- leri boğazlarken demokra- si, insan haklan ve özgür- lükler hamisi geçinen ABD'den birçrt bile çıkma- makta, hatta büyük mali yardımJara adeta Şaronhü- kümetini teşvik etmekte- dir. Arap âlemi ise garip bir suskunluk içinde FUistin'in yok edilişini seyretmekte- dir. ABD'ce harekânn ilk he- defi olarak beürtilen Irak ile bölgeye yığılanve yığıl- maya çalışüan ABD silah- lı güçleri karşılaştınldığın- da aradaki büyük fark ve Merkezi Ku\"vetler Komu- tanlığı'nrn bölgede beş yı- h aşan bir süre ile kalaca- ğı da açıklandığına göre, Amerika'rnn aslında Irak'ın silahsızlandınhnası ve de- mokratlaştınlmasının öte- sinde çok daha büyük "Ba- zı stratejik hedeflerin" de peşinde olduğu anlaşılmak- tadır. Başkan Bush'un daha önce ilan ettiği "Şeytan ül- keter" ile bu listeye son- radaneklediği "Teröristül- keter"i dikkate aldığımız- da (Merkezi Kuvvet Ko- mutanhgı Sorumluluk Ala- nının), Irak dışında Bağ- dat'tan Afganistan'a uza- nan bir hath yançap kabul edip bir daire çizdiğimiz- de bu dairenin içinde kalan bütün ülkelen (şöyle ki: Karadeniz, Kafkaslar, Ha- zar Bölgesi, Ön Asyaülke- len, Afganistan, Pakistan, Somali, Etiyopya, Sudan, Libya, Balkanlar) kapsa- dığuıı farz edebüiriz. Böy- lece bu ülkeler tüm kay- naklan, zenginlikleri ve coğrafyalan ile doğal ola- rak denetim altına alınmış olunacak ve istenildiği gi- bi kullanılacaktır. Bu genişlikteki bir böl- geyi süratle denetleyebile- cek kuvvetleri, başlangıç- tan itibaren harekâta yakrn bölgelere ülkelere naklet- mek ve konuşlandırmak mecburiyeti vardır. Işte bu aşamada Türkiye; coğraf- yası, hava meydanlan, li- manlan ve askeri gücü ile ABD nezdinde "stratejik birortak" olarak bir değer arzetmektedir.. ABD'nin aynca Doğu Akdeniz ve Ege'de Girit-Rodos gibi Yunan adalarına ve Kıb- ns'a da büyük gereksinimi vardır. Ancak bu arada ar- nk Kıbns'tan Türklerinaya- ğı tamamen kesihnehdır. tşte Yimanistan'la işbir- Kğryle hazniattınlan "An- nan Planı" ru, Saym Denk- taş'a kabul ettirflmesi için ABD'nin önce ısrarb AB- Türldye müzakerelerinin yapılacağı 12 Aralık dar- boğazma, şimdi de Irak ha- rekâtından önce sonuçlan- dırmakamacryia biran ön- ce bitirtmek istemektedir. Bu amaçla De Sotobir Gir- ne, birAnkara arasında me- kik dokumaktadır. Bu ara- da Türkiye'de yapılan se- çimde iktidara da büyük bir çogunlukla "acemi ve yakm" bir parti gelmişhr. Batı ülkelerine çok sem- patık görünmek çabası için- dedir. Onlara, AB üyeliği yolunda, Kıbns'ın yegâne engel olduğu söylenmiş- tir!.. Hatta Davos'ta ABD Dışişleri Bakanı GPmvell, gerekirse, çözüm için Kıb- ns'a bile giderim diyerek ne derece ilgili olduklan- nı açAçaortayakoyrnuştur.. (Aslında ABD, 1974 yılın- da Türkiye'nin Kıbns'a müdahalesini ve hatta KKTC'nin kurulmasını da hiçbir zaman kabul etme- miş ve öbür devletlerin ta- nımalannı da engellemiş- lerdir. Ve Türkiye'ye kar- şı derhal sılah ambargosu uygulamıştır. Aynca o gün- lerde diplomatlanmızı öl- dürmekle görevlendirilmiş gibi faaliyette bulunan ASALA adlı bir de Erme- ni örgütünün füremiş ol- duğu hâlâ belleklerimiz- dedir. Yine Körfez Sava- şı'ndan sonra da PKK'nin ortaya çıkması ve Türki- ye'ye yakın bölgede ko- nuşlanması da dikkatten kaçmamıştır. ABD'nin PKK'lilerle ve bölgedeki aşiretlerle üişküeri hep de- vam etmiştir. Molla Mus- tafa Barzani'den bu yana Uişkileri hep gözler önün- dedır. Ve hatta Amerikan ve Ingiliz çıkışlı hemen he- men bütün haritalarda ve dergilerde bütün uyanlara karşın ısrarla Türkiye'nin Güneydoğusu, Kürdistan olarak gösterilmeye devam edilegelmiştir. (örnek, 27 Ocak 2003 tarirdi TIME dergisi). Müttefiklikle ve stratejik ortakhkla nasıl bağdaşıyorsa! Aynca özeUikle tsrail'in de bölgeyle ve bu aşiret- lerle ne kadar içli-dışh ol- duğu dikkatten kaçmamak- tadır. Nıtelam KörfezSava- şı'nda Irak'tan kaçan 500.000'den fazla sığınıcı- nın düz arazide kolaylıkla Suriye'ye gjtmeleri olanak- lı iken kasten dağhk bölge- den Türkiye'ye yönlendi- rildikleri hâlâ bellekleri- mizdedir. Aynca uzun yıUar Tür- kiye'de CIA istasyon şeflik- lerinde bulunmuş olan Amerikan Savunma ve Dı- şişleri Bakanlıklan adına çeşitli senaryolar üreten Rand Cooperation Başka- nı GrahamFlıierile Beyaz Saray'la irtibath bulunan Dr. PaulHenze nın 1980'li yıllarda Türkiye'de açıkça ileri sürdükleri "Atatürk veAtarürkçülükötrnüştür. LTusal devletlerin zamanı geçmiştir.Türkiyeçok din- B ve çok ırkh bir devlet ol- mabdır. Türkiye ıhmh ts- lamı vaşamahdır. Güney- doğudabirKürtdevieriku- ndmabdır.EtnikkimMkler tarbşıhnabdır'' sa\lan ve telkinleri hâlâ kulaklan- mızda çınlamaktadır. Tür- kiye'ye yönelik gelecek tek tehlikeyi belirtmektedir. Türk halkı, PKK'nin uzun süre Türk Silahlı Kuvvet- leri karşısında direnebil- melerinin ABD-AB ülke- lerinin işbirliği sayesinde sürebildiğinin bilincinde- dir. Unutmamışur. Ve unut- mayacaktır. Son günlerde Almanya ve Fransa'nın ortaklaşa, ABD'nin Irak'a müdaria- le olasüığına karşı açıkça tavır almalan, benzer endi- şeleri paylaşmalarından kaynaklanmış olabüir. Ne- deni ne olursa olsun Fran- sa- Almanya'nın bu çüaşı II. Dünya Savaşı'ndan son- ra dünyada oluşturulmuş bulunan uluslararası sis- temde,NATO'daveABya- pısında da çok büyük de- ğişikhklerin olacagının cid- di ve önemh işaretini ver- miş bulunmaktadır. Türki- yebunu değerlendirmehdir. tsrail Başbakanı Şaron. The Times of London ga- zetesıne 'Irak'akarştABD- tngjfizharekânndan mem- nun olacağını sonra liste başmda tran'ı görmekiste- diğini" açıklamıştır. (06.11.02) Kim büirsffa- da hangi devletter yer al- maktadır?» Sonuç Türkiye'nin hiçbir du- rumda bu savaşa katüma- ması ve tüm güçlerini (özel- likle askeri ve ekonomik) yıpratmadan elde bulun- durması, h-ak savaşı sonra- sı Türkiye ve ulusal çıkar- lanmıza karşı doğabilecek tehdiüerin üstesinden ancak bu koşulla başedebileceği- ne inanmaktayım.. Bu ara- da Türkiye ile Kıbns sürat- le birleşmelidir. Gürüz YÖK'ü ve Politika... Prof. Dr. AJM Celal ŞENGOR B azı gazetelerdeki köşe yazarlan Gürüz YÖK'ünü ve özellikle başkanı Kemal Gürüz'ü yönetimde bilimden çok poli- tika kaygısıyla hareket etmekle suçluyorlar. Hem Gürüz YÖK'ünü yakından izleyen hem de başkanını yakından tanıyan bir üniversite öğre- tim elemanı ve büim adamı olarak bunun doğ- ru ohnadığını çeşitli yazılanmda belirttim, id- dia sahiplerine irdelenebilecek somut ömek- lerle ortaya çıkmalan davetinde bulundum. Sa- yın Milli Egitim Bakanımızın yeni yükseköğ- retim kanun teklifini açıklamasından sonra, bu- günkü YÖK'ün mahiyet ve eserlerini çok daha ciddi birbiçimde gözden geçirmek zamanı gel- miştir. Bunun ulusal bekamızı ilgilendiren bir konu olduğu kanısındayım. Bugünkü YÖK başkanı 1990'h yıllann ba- şında önce TÜBtTAK'ta yapılan çok önemli bir reformun miman olarak kamuoyunun kar- şısına çıktı. Bu kurumu ciddi bir araştırma ku- rumu olarak yeniden yapılandn-dı ve özelhkle üniversitede araştırmaya ilk kez büyük ve ko- lay destek sağladı, bilimsel üretimi ödüllendir- me mekanizmalan yarattı. Gürüz TÜBÎTAK'ın- da görev alan bilim adamlannın siyasal sempa- tileri aşın uçlar dışuıda tüm yelpazeyi içeriyor- du. Buna karşrn siyasal kaygı gütmeyen Gürüz, TÜBÎTAK'ın başından talihsiz, dar görüşlü ye partizan bir siyasal kararla uzaklaştınldı. TÜ- BÎTAK tarihinde bilimsel kalibre açısından eşi görülmeyen ekibinin önemli bir lasmı dağıldı. YÖK'ün başına geldiğinde amaçlan 1) Üni- versite girişlerinde öğrencüerin şanslannı tek bir sınava bağh ohnaktan kurtararak gerçek yete- nekleri değerlendirebihnek, 2) Bu öğrencileri yetiştirecek ortaöğretim elemanlannnı bilim- sel ehliyetli gerçek eğitbilimciler (pedagoglar) olmalannı sağlamak, 3) Üniversite öğretim üye- lerinin büimsel ve yabancı dilyeterlüiklerini ger- çek bstaslarla ölçmek, 4) Üniversite öğretim üye- lerine sefalet düzeyinin üzerinde bir gelir sağ- lamak, 5) Üniversitelerde bilim ve akıl düşma- nı faaliyete 'akademik özgürlük' kisvesi altına sığınmak firsatı tanımamak... Bu amaçlann dördüncüsü dışında hepsi be- Urli çıkar gruplannın çıkarlanyla çeüşmektedir. Bu gruplar Gürüz'e ve YÖK'üne düşman ol- muşlardır. Bu düşmanhk ne yazık ki sokaktan, (KPDS sınavının başına gelenlerin gösterdıği gi- bi) TBMM sıralanna kadar yayıhnışür. Kemal Gürüz ise yararh ve başanlı faaliyeti konusun- da sessiz kalmayı tercih etmiştir (örneğin, TBMM'de öğretim üyesi maaşlannın artnnlma- sı için yaptıklan hiçbir haber organınca ele ahn- mamışto). Ancak hele üniversitede bium çer- çevesine sokulması mümkün olmayan, bilim, akıl ve toplum karşıtı siyasal faaliyetten üniversite içinde men edilenlerin yaygarası, YÖK hak- kında kamuoyunu en çok meşgul eden madde otaıuştur. Geüşmemiş toplumlann özelliği olan -ügüikrinbflgisiz,bflgailerinflgisc''olmasıTür- kıye'>ı, tüm olumsuz koşullara (hele hele siyasal otoritenin genellikle yanında ohnamasına) kar- şın bilimsel yazı üretiminde hızla yukanlara taşımakta olan bilimsel bir yönetimi mahkûm etmek üzeredir. Buna izin verilmesi, günümüzün siyasal at- mosferinde kanımca Atatürk'ün ulusumuza kalıtı (mirası) olan akılcı toplum yapımıza vurulacak en önemli ve giderilinesi en zor dar- be olacaktır. Bu darbe gehnek üzeredir. Uzun süredir beklenen kitabın genişletilmiş 7. basımı Cüneyt Arcayürek DARBELER ve GIZLI SERVİSLER[1950-2002] sCiineytflrcayürek I DARBE1E» I . - I . I GIZLI ' İSERVİSLİR 16.500.000.TL. Cüneyt Arcayürek, DARBELER VE GİZLİ SERVİSLERı; MİTın, CIA'nın içımizdeki rolünü' anlatmak ıçm yazdı Olayların içinde yer alan ve artık bir çeşit 'görgü taruğı'na donuşen 50 ye yakın yetkiliyle goruşmeler yaptı. 1988'deki unlu MİT raporundan Öcalan operasyonuna değın olayların kamuoyuna yansımayan perde arkasıru gözler onüne serdı. 'Öğrenemediğımız, bizden sakladıklan, karanlık kuytu köşelerde gizlenen' olayların gerçek yüzlerı; MtT öyküsünün bilinmeyen karmaşık yanları, gizli servıslerın darbelerle bağlantısı, kusursuz bir inceleme-araşürma ürünu olan bu kıtapta. Yayınevi: 0.312.434 49 99 / Faks:0.312.431 77 58 Dağıtım : 0.212.522 52 01 / Faks:0.212.527 41 19 Kltabevi: 0.312.434 41 06 / Faks:0.312.433 19 36 www.bllgiyayinevi.com.tr 12 Mart Çarşamba HİKMET ÇETİNKAYÂ Saat 17:00-18:30 DENİZ KAVUKÇUOĞl Saat: 1700-18:30İ Söyleşi : A Salonu 15:30 -16:30 Konu : Türkiye Gündemi" Konuşmacılar : Hikmet Çetinkaya - Deniz Kavukçuoğlu Adres: Yalova Yolu 4.Km Buttim Yanı / BURSA Demirtas Ceyhun Niçin illa da türban ve niçın türbana ha Rl HİSl Kl'LTl'R VESANAT VARH KO N S E R BARIŞA «KHSÜDOSnARiatOSÜ *l ütvmtltt M Su Kûlâr u knat Vıkfmkn 10 Mart 2003 Pazartesi Saat: 20.oo Kadıköy Halk Egitim Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear