25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JV LJ Li J. U X\ kuftur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Taırtou'dan bir aşk Nmi daha • Kültür Servisi - Fransız sanatçı Audrey Tautou, yeni bir aşk filmine hazırlanıyor. Filmde. evli bir doktora âşık olan üniversite öğrencisi Angelique'i canlandıran oyuncu 'Seviyor, Sevmiyor' gibi bir papatya falı aç- mak zorunda kalıyor. Ancak film, romantik ve mizahi tarzdan uzaklaşarak gerilime dö- nüşüyor. Fransız sınemasının 'Amelie'si ola- rak tanınan Tautou'nun, yeni fılminin yö- netmenliğini ise Laetitia Colombani yapı- yor. Genç sanatçınin beyazperdeye yansıya- cak diğer bir filmi de Stephen Frears'ın yö- nertiği 'Dirty Pretty Things*. Tautou, bu filmde Şenay adlı Türk kızı rolünde. Iskender Ijjdır amlıyor • Kültür Servisi -Atlas dergisı, katografya servisinin kurucusu Iskender Iğdır'ı ölümü- nün üçüncü yıhnda Afetlerde ve Doğa Sporlannda Kurtarma" adlı bir panel ve say- dam gösterisi ile anacak. 22 Şubat'ta 13.30- 16.30 saatleri arasında Kadir Has Üniversi- tesi Cibali Merkez Kampusu Konferans Sa- lonu'nda düzenlenecek panele Daniel Can- ton, Emın Pehlivan, Nazan Cömert, Cem Baytok ve Uğur Uluocak katılacak. (0 212 622 14 94) Kassovrtz yiie kamera arkasnda • Kültür Ser\isi - Fransız sine- masının başa- nlı ismi Mat- hieu Kasso- vitz başrolle- rini Halle Berry ve Pe- nelope Cruz'un pay- laştığı, konu- su bir akıl hasta- nesinde geçen 'Gothika' adlı korku filmini yönetecek. Halle Berry'nin bir psikiyatr, Cruz'un ise hastayı oynayacağı film, hasta ile doktorun zaman zaman yer değiştirme- siyle izleyiciyi şaşırtacak. Senaryosunu Se- bastian Gutierrez'in yazdığı filmin, 'Cadılar Bayramı'nda gösterime girmesi planlanıyor. Adını ilk olarak 'La Haine-Protesto' adlı fil- miyle duyuran Mathieu Kassovitz, 'Ame- He'nin sempatik sevgilisinden sonra Costa Gavras'ın 'Amen' filminde Vatikanlı cizvit papazı canlandırmıştı. BiHcent Oda Müziği Konserleri • Kültür Servisi - Bılkent Oda Müziği Konserleri başlığı altındaki konserlerin ilki 19 Şubat günü saat 20.00"de Bilkent Konser Salonu'nda gerçekleşecek. 'Ulvi Cemal Er- kin'in Anısına" yapılacak konsere katılan sa- natçılar Bılkent Müzik ve Sahne Sanatlan Fakiiiltesi öğretim görevlilerinden oluşuyor. Aynı zamanda Bilkent Senfoni Orkestrası üyesi de olan sanatçılar Irina Nikotina, Adil Azizov (keman). Yelena Gnezdilova (viyola) ve Artur Rahmatullayev (viyolonsel) konser- de Ulvi Cemal Erkın'in 'Yaylı Sazlar Kuvar- teti'ni seslendırecekler. Kuvartete bestecinin 'Piyano ve Yaylı Sazlar Için Beşli' adlı ese- rinde Gülnara Azizova (piyano) katılacak. Biletler, Bılkent Konser Salonu Gişesi'nin yanı sıra Beymen, Çarşı Mağazası, Dost Ki- tabevi ve Dıapason^dan edinilebilir. Jules Verne Öykü Yanşması • Kültür Servisi - Ithakı Yayınlan bilim- kurgu ve fantastik- kurgu yazınının gelişimi- ne katkıda bulunmak amacıyla ödüllü bir ya- nşma düzenleyecek. Yanşmaya katılmak is- teyenlerin daha önce herhangi bir kitap ya da antolojide yer almamış en az 3, en fazla 5 öykü ile 'îthaki Yayınlan, Mühürdar Caddesi Ilter Ertüzün Sokak, 4/6 Kadıköy / Istanbul' adresine başvurmalan gerekiyor. Birincinin 600 milyon. ikincinin 400 milyon, üçüncü- nün de 200 milyon alacağı yanşmanın so- nuçlan ise seçici kurulun gerekçeli karan ile basın yoluyla duyurulacak. Yanşmaya son katıhm tanhı 30 Nısan. (0 216 330 93 08) Postanede antik eserler • GtRESUN (AA) - Giresun'un Görele ilçesinde bir köşesinde yüze yakın antikanın sergılendiği PTT şubesi büyük ilgi görüyor. îlçenin Çavuşlu beldesindeki PTT şubesinde görevli memur Ismail Türkmendağ, "Sergimizde başta yöre külîürümüzü yansıtan 1850 ile 1910 yıllanndan kalma yüze yakın tarihi eser ve antika niteliğinde eşya var. Bunlar arasında en çok Istiklal Harbı'nden kalma tarihi tüfekler, top mermileri, çakmaklı tabancalar ve kamalar ilgi çekiyor" dıye konuştu. Sergide, Osmanlı döneminden kalma saat, tepsi, ev aletleri, 1907"de yazılan Isviçre Anayasa kitabı, tarihi sobalar. testıler, gramofonlar yer alıyor. m 7 Erendiz Atasü son kitabmda 68 kuşağmın izlerini taşıyan insanlan anlatıyor /feride, Serhatvediğerleri...ECE BAKTIAYA Bireyleri yalnızca toplumun bi- rer figürü olarak görmekten uzak, kişilerin iç dünyalanna uzanan, de- ğişik insan psikolojilerinde konak- layan bir yolculuk sunuyor 'Bir Yaşdönümü Rüyası'. Erendiz Atasü'nün, Can Yayınlan'ndan okuyucusuna ulasan kitabı, aynı za- manda 68 kuşağınrn aktif sol sava- şımın birer parçası olan kahraman- larıyla, dönemin çalkantılannı ve kişilerin insanlık dramı karşısında- ki konumlannı sorguluyor. - Kitabınızın kurgusu nasıl oluştu? Czerinde çok çalışmanız gerekti mi? ERENDİZ ATASÜ - Kıtabın fikri birdenbire oluştu. Bilmiyorum başka yazarlar için de aynı mıdır; bende bir romanın ya da bir öykü- nün fikirleri, imgeleri sahneler ha- linde beliriyor ve bir süre sonra "beni yaz, beni yaz" diye içünde söylenmeye başhyor. Ilk doğuş her zaman böyle oluyor. Cok farkh psi- kolojileri dile getirmesi nedeniyle zor bir kitap bu.. Onlan doğru otur- tabilmem için çok çalışmam gerek- ti. Girit gibi hiç görmediğim, çok görmek istediğim bir yerde geçıyor bir bölümü. Onun için epeyce tarih ve coğrafya okudum. Kendi biçi- miyle birlikte doğar bir eser. Son- raki aşamaysa biçimi mümkün ol- duğu kadar kusursuzlaştırmaya uğ- raşmak. Karakterlerin iç dünyası... - Romanınızdaki karakterler aktif değiller, ama yine de siyasi kimlikleri var... ATASÜ - Dar alanda siyasi birer kişilik değiller, ama geniş anlamda Kamuran ve Şırin'in dışındaki ki- şiler, yani 68 kuşağının birer ferdi olanlar, gençliklerinde aktif sol mü- cadelenin içindeler. Silahlı eylem içinde olmasalar da örgütlü sol mü- cadelenin birer parçası her biri. O liiendt/ BIRYAŞDONIMİ Rl'YASI Erendiz Atasü'nün 'Bir Yaşdönümü Rüyası' adlı ronıanı, 68 kuşağmın aktif sol savaşımın birer parçası olan kahramanlarıyia, dönemin çalkantılannı ve kişilerin insanlık dramı karşısındaki konumlannı sorguluyor. anlamda da son derece siyasetin et- kisini taşırlar. Romanın kahramanı Feride de aktif hayattan çekilse bi- le sonuna kadar sol fikirlenni ko- ruyan bir kişi. Siyasetten bu anlam- da tamamen uzak değiller Ama ta- bii romanın anlatmak istediği o in- sanlarm iç dünyalan, psikolojileri, insan olarak dramlan, insanlık dra- mı karşısındaki konumlan ve dö- nemin çalkantılanndan nasıl etki- lendiklen. - Karakterleri oluştururken psikolojik çözümlemeler de yapı- yorsunuz. Kitabın fonunu oluş- turmak. dönemi doğru aktarmak üzere izlediğiniz bir yol mu bu? ATASÜ - Romancı karakterlerin psikolojisini olduğu gibi yansıta- bilmeli. Sonuçta edebiyatın konu- su insan ve insanın psikolojisi. Ay- nı zamanda dönemin yansımalan- nı da verebilmek için dönemin et- kilerini taşıyan karakterler yarat- mak istedim. Feride, Serhat ve di- ğerleri... 68 kuşağının izlerini taşı- yan, iyi insanlar. O iyi insanlar özel ilişkilerinde birbirlerine ne yapı- yorlar? lyilik adına birbirimizde birçok yara açabiliyoruz. Bunlan sorgulamak istedim. Eserin kendi iç dinamiği, yarattığınız insanlann bir sahicilik taşıması halinde onla- ra bağımsız eylem yapabilme gücü veriyor. Siz onlan şu yola itmek is- teseniz bile, onlar 'hayır, biz bu yo- la gideceğiz' diyorlar. Kadın kimliğine bakış - Reşat Nuri Güntekin'in ro- manı ıÇalıkuşu'nun kahramanı Feride ile sizin Feride'niz arasın- da bir bağ var romanınızda.. ATASÜ - Çalıkuşu bizim edebi- yatımızm belki de en çok okunan romanı. Çalıkuşu'nun Feride'sin- den bu yana kadın kimliğinde, ka- dının hayatın içindeki dunışunda büyük değişiklikler var. Onu okura anımsatmak istedim. Çünkü iki Fe- ride de aşağı yukan aynı toplumsal kesimin çocuklan. Dolayısıyla de- ğişkenlerden birisi sabit. Birisi bur- juva çocuğu, diğeri köy kökenli ya da işçi çocuğu değil. Oyle olsaydı değişimlerin bir kısmını sınıfsal olaylara bağlayabilirdik. Ama bun- lar aynı sınıfın çocuklan olmalan- na rağmen yine de aralannda fark- lann yanı sıra ortak yönler var. Ör- neğin ikisi de çok romantik ve fe- dakar. Bu tür bir bağ kurarak, kadın kimliğinde değişen, değişmeyen noktalan okura yansıtmak ve sev- diğim bir yazar olan Reşat Nuri'ye bir saygı göndermek istedim. - Kitapta anlattıklarınız aynı zamanda sizin yaşantınızın da bi- rer izdüşümü diyebilir miyiz? ATASÜ - Benim yaşadıklanm- dan çok fazla iz taşımıyor aslında. Kitaptaki kişilerin hiçbiri benim hayahmdaki insanlann bire bir yan- sıması değil. Ama edebiyatın do- ğasmda olan birşeydir; yazar kendi duygulannı, düşüncelerini ve hatta kendi kişilik yapısmı elinde olarak ya da olmayarak romanın içine ya- yar. Bundan başka türlü olması da beklenemez gibi geliyor bana. Bir hesaplaşma dönemi - Neden 'Bir Yaşdönümü Rü- yası'? ATASÜ - Yaşdönümü özellikle kadmlar için bir hesaplaşma döne- mi. Eksik kalmış yaşantılann he- sap sorduğu bir dönem... Vücudun bütün biokimyasının degiştiği bir dönem. Kadın hayatının, özellikle kadınm devreleriyle ilgili yaşantı- lan hakkında efsaneler dolaşıyor. Bunlann bir kısrm geleneklere da- yanırken. birkısmı da bilimsel yar- gılann aşın basitleştirilmesinden doğuyor. O yüzden anlatılacak şey- lerden biri de yaşdönümü... Feri- de'nin karakterine bakacak olursak, gerçekçi olmasına karşın bir yanı çok romantik. Hayatındaki aşklar- sa hep eksik kalmış. Artık o eksik- Iikleri tamamlaması içinse çok geç. Bu nedenle kendini bir rüyaya kap- tırmış. O nedenle de 'Bir Yaşdönü- mü Rüyası'. - Bir sonraki kitabınızın içeri- ğini belirlediniz mi? ATASÜ - Başka bir roman daha var, ancak henüz taslak halinde. Bundan önce o kitaba başlamıştım aslında. Türkiye'deki hayatın tımar- haneye benzemesine yönelik bir ki- tap olacak. Kafamdaki ilk metafor o şimdilik. Gri bölgenin neresindeyiz? Auschwitz'de yakılmış Yahudi kadınlardan arta kalan saç demetleriyle Israil tankları karşısında düşen Filistinli çocukların kanlı kejıyeleri aynı soruyu çarpıyor yüzümüze AYŞE EMEL MESCl "Hayal kınklığına uğramış insanlar arı- yordu gücü, bu da Lager (Nazi toplama kam- pı) mikrokozmosunda totaliter toplumun oluşturduğu makrokozmosu yeniden üreten bir çizgidir. Her ikisinde de güç, kapasitenin ve hak etmiş olmanın dışında. hiyerarşik oto- riteye bağlı kalma eğilimi gösteren ve bu yol- la başka türlü erişemeyeceği bir toplumsal konumu arayan kişilere cömertçe verilir." (1) Primo Levi'nin "Boğulanlar. Kurtulan- lar" adlı yapıtında Auschwitz toplama ve im- ha kamprndaki insan ve iktidar ilişkilerini de- ğerlendınrken yaptığı bu yorum, aslında çok daha geniş bir bağlamda, devletler, insan top- luluklan ve bireyler arasındaki güç ilişkilerine de şu ya da bu oranda uygulanabilecek bir çer- çeve sunuyor. 1919"da Torino'daki küçük Yahudi cema- atinin bir üyesi olarak doğan Primo Levi, 2. Dünya Savaşı'nda Kuzey Italya'daki direniş hareketine kanlmış, ancak 13 Aralık 1943 'te yakalandıktan sonra önce Italya'daki bir top- lama kampına, 21 Şubat 1944'te de Ausch- witz - e gönderilmişti. 27 Ocak 1945'te Kızıl Ordu askerleri tarafindan kurtanlıncaya dek toplama kamplannda ve dönüş yolunda ya- şadıklanru, savaştan sonra kaleme aldığı çe- şitli yapıtlannda anlatan Primo Levi, 1986'da yayımlanan "Boğulanlar, Kurtulanlar"ırı ardrndan, 11 Nisan 1987'de üıtihar etti. Cri bölge Yazann bu son kitabı, Arthur Miller'in ya- zıp, Yıldınm Türker'in Türkçeye çe\-irdiği ve mart ayında prömiyeri yapılacak "Orkest- ra" adlı oyunu Bursa Devlet Tiyatrosu'nda sah- neye koyma sürecünde yanımdan hiç ayırma- dığım başucu kitaplanndan biri haline geldi. Acıyı (üstelik Auschvvitz gibi bir yerde yaşanan ve insanın kavramakta gerçekten güçlük çekti- ği boyutta bir acıyı) damıtıp, bir yaşam dersi- ne, insan denen varlığı anlama çabasına dönüş- türmek; en öznel biçimde, etüıde, kanrnda ya- şanmış cehennemi araya mesafe koyup nesnel bir bakışla ve çok daha aşkın bir düziemde yo- rumlayabilmek ayn bir bilgelik işı. Primo Le- vi, toplama kampını bir mikrokozmos olarak da aldığı "Boğulanlar, Kurtulanlar"da bunun kusursuz bir örneğıni verirken, çok ilginç bir ta- nımlama geliştiriyor. Gri bölge. tnsanoğlunun gerek tarih, gerekse yaşadığı gün içindeki ye- rini "biz" ve "ötekiler", "aklar" ve "kara- lar", "iyiler" ve "kötüler" basitleştirmesine dayandırma gereksuıiminden söz ettikten son- ra. aslında toplama kamplannda tutuklu-görev- A. uschwitz'dekiler açısından, "gri bölge"nin hemen yanı başındaki diğer yol doğrudan ölüme açılıyordu; biz ise "gri bölge"de kalmayı seçtikçe bedenlerimizi değil belki, ama ruhlanmızı öldürüyoruz. Tehlikeli oyunlar, tehlikeli yakınlaşmalar içine sürükleniyoruz. tmntarmntfuivıe Contemporaine) lilerden oluşan karma srnıfın söz konusu mik- rokozmosun gerçek iskeletini ve en tedirgin edi- ci çehresini oluşturduğunu belirtiyor: "Efendi- ler ile kölelerin oluşturduğu iki kampı hem ayıran hem birleştiren, sınırları belli belirsiz çizilmiş gri bir bölgedir burası." TehHReH oyunlar Çok zengin yan anlamlarla ve çağnşımlarla yüklü bu tanımlama, insana günümüz dünyası- nı olduğu kadar, ülkemizin geçmekte olduğu darboğazı daanımsatıyoristeristemez. Tekku- tuplu dünyanın aşağıya doğru bir ağ gibi yayı- lıp çöken çıkar ilişkilen içinde. "gri bölge- ler"in ahlaksız çıkmazlan kaçınlmaması gere- ken seçenekler olarak sunuluyor önümüze. Auschvvitz'dekiler açısından, "gri bölge"nin hemen yanı başındaki diğer yol doğrudan ölü- me açılıyordu; biz ise "gri bölge"de kalmayı seçtikçe bedenlerimizi değil belki, ama ruhla- nmızı öldürüyoruz. Başkaldrnyı, öfkeyi, tavrr almayı, bizi biz yapan her şeyi unutuyoruz. Teh- likeli oyunlar, tehlikeli yaİanlaşmalar içine sü- rükleniyoruz. Hiçbir belirleyicilik şansına sahip olmadığımız mevzilenmeler arasında, bir ora- ya bir buraya savruluyoruz. Kamu kurumlan- nın içleri boşaltılır, örneğin kesinlikle Cumhu- riyet'in kazanımlan içinde değerlendirilmesi gereken Devlet Tiyatrolan'nın, "61 yaş zorun- lu emekliligi" gibi sahne sanatlanyla hiç bağ- daşmayan "bürokratik tedbirler"le (üstelik başta söz verildiği halde, TOBAV gibi meslek kuruluşlanna hiç danışılmadan) kadrolan bu- dandıktan sonra yerel yönetimlere devTedile- ceği söylentileri dolaşırken, ılenci olarak bıli- nen kimi sanat adamlannın "gri bölge^de ales- ta beklediği fısıldanıyor sağda solda. Gri bir pus çökmüş üsrümüze. Hükümet, bir yandan banş gırişünlerini desteklergörünüp, diğer yan- dan çok önceden yapıldığı belli anlaşmalar uya- nnca ve "elden ne gelir" timsah gözyaşlany- la kirli savaşın "gri bölgesi"nde kamp kuruyor. Kapanmayan yara: Flllstln Gaz odalanna, fınnlara gönderilmiş Yahudi kadınlardan arta kalmış saç demetleri, Primo Levi'nin sözleriyle, Auschvvitz Müzesi'ni ge- zen "ziyaretçiye suskun suçlamalannı fısıl- damayı sürdürürken", Golyat'ın karşısında- ki Davut gibi Israil tanklannın karşısına ellerin- deki sapanlarla dikilen Filistin çocuklannın so- kaklara düşüp kahmş kanlı kefiyeleri, babası- nın kucağında Israil kurşunlanyla vurulup ölen 12 yasındaki Muhammed Durra'nın gözleri de aynı suskun suçlamayla "gri bölge"nin gö- beğinde utanmazca duranlara soruyor: Neden? Neden bizi yalnız brrakıyorsunuz? tsrail devle- tinin Filistin üzerinde kurduğu aynmcı, totali- ter sisteme neden dur demiyorsunuz? Bizim öl- düriiünemize neden seyirci kalıyorsunuz? Filis- tin sorunu çözühneden Ortadoğu'ya banş ge- lir mi sanıyorsunuz? "Irak'ta Savaşa Hayır" Koordinasyonu, 15 Şubat'tan itibaren her gece saat 20.00'de ışık- lanmızı bir dakika süreyle kapatıp açarak I- rak'taki kirli savaşa tepkiyi topluca dile getir- meye çağınyor herkesi. Işıklanmızı hem I- rak'taki savaşa karşı, hem de Irak'ta, Filistin'de, Vietnam'da öldürülen çocuk "Davuflann anı- sına açıp kapatalım. (1) Primo Levi, Boğulanlar, Kurtulanlar, çe- viren: Kemal Atakay; Can Yayınlan, 1996, Is- tanbul.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear