22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞUBAT 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Kişilik bocalaması Kendisini ve partishi eleştirenlere Recep Tayyip Erdfoğan'ın Davos doruğundan aşağıya bir kar topu gibi fırlattığı suçlamaşL: "Şizofrenler..." Şizofreni bir ruh hastalığının adı. Birtür kişilik bocalaması ve gerçekleri yorumlamada güçlik olarak tanımlanıyor... Bir ruh doktoru, Kıbns ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş için söylenen şu sözleri peş peşe okusa, nasıl bir tanı koyar scaba: Recep Tayyip Erdoöan (A-K-P lideri, gölge başbakan): Kbns'ta 30-40 yıldır sürdürülen politikalan ve politikacılan desteklemiyorum. Einde çözüm için ne var, ne ürettin bu ana kadar? Senin bu söylediğin zaten 40 /ıldır söyleniyor. Şu andan sonra ne söyeyebileceksen onu söyle. Var mı böyle bir şeyin? Yok... Yoksa çekil kenara.. Yaşar Yakış (A-K-Piktidannın Dışişleri Bakanı): KKTC lidertği yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü müzakereterle Kıbns Türk halkının haklannı korurken, adada gerçeklere dayanan çözüm önerilerini yapıcı bir yaklaşımla masaya getirmiş ve ortaya çıkan mutabakatlara imza koymuştur. Kıbns Türk'ünün geleceğini güvence altına alacak ve esenliğe kavuşturacak bir çözümün de aynı yapıcı yaklaşımın sürdürülmesi suretiyle mümkün olabileceğine inanıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan (A-K-P lideri, gölge başbakan): Ben Denktaş'ın söylediği sözleri benım söylediğim sözlerin devamı dileğinde algılıyorum. Kıbns onun şahsi meselesi değil, milli mesele, Türkiye'nin meselesi. Bülent Annç (TBMM Başkanı, A-K-P mılletvekili): KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş milli bir kahramandır. Bizim tanımızı sorarsanız: - Bu A-K-P, ruh doktorunu bile çıldırtırf I$IKKA\$ü Çocuklar ve savaş"Savaş ve terör" neleri çağnştınr? Silahı, şiddeti, ölümü, açlığı, korku- yu... Aynı başlık altında yapılan açık otu- rumda Türkiye Insan Haklan Kuru- mu Başkanı Nevzat Hefvacı, dinle- yenlerin tüylerini ürperten bir döküm yaptı: "Birinci Dûnya Savaşı'nda10 mil- yon kişi öldü, 10 milyon kişi yaralan- dı. Ikinci Dünya Savaşı'nda 50 mil- yon kişi öldü, 90 milyon kişiyaralan- dı. Dünyada hergün açhktan 24 bin kişi ölüyor. 750 milyon insanın ban- nağı yok. Doktor ve ilaç bulunama- dığı için heryıl 5 yaş altındaki 11 mil- yon çocuköntenebilirhastalıklardan ölüyor. Dünyada okuma yazma bil- meyen insan sayısı 876 milyon. 1 milyar200 milyon insan da sağlıklı iç- me suyundan yoksun. Son 15yılda dünyada silahlanmaya aynlan para 700-900 milyar dolar arasında deği- şiyor. Isveç Banş Araştırmalan Ens- titüsü hesaplanna göre, silahlanma- ya aynlan paranın heryıl yalnızca on- da biriyle 8 yıl içinde tüm dünyada beslenme, bannma, eğitim ve sağ- lık sorunu çözülebiliyor. Birleşmiş Milletler'in beliriemelerine göre, yer- yüzünde küçük vehafifsilahsayısı 500 milyon dolayında. Bunlann büyükbir bölümü 90'lıyıllarboyunca çıkan 49 büyükyerel çatışmanın 46'sında kul- lanılmış. Bu çatışmalarda ölenlerin sayısı, yüzde 90'ı kadın ve çocukol- mak üzere 4 milyonu buluyor. 60 do- layında ülkede 'saklanmış katiller' olarak tanımlanan 125milyon mayın toprağın altında. 1979-96 arasında mayınlara basarakölenier, Vıetnam'da 60 bin, Kamboçya'da 27 bin, Afga- nistan'da 35 bin, Angola'da 32 bin, Irak'ta 22 bin, Etiyopya 'da 8 bin, Mo- zambik'te 6 bin kişiye ulaşıyor." Anneler, babalar; daha dün karne- lerini almış çocuklannızın saçlarını koklayın, gözlerinin içine bakın, san- lın onlara. Savaşın ne anlama geldiğini bir kez daha anlayacaksınız! Başbakan Abdullah Güİ'ün türbanfı eşi Hayrünnisa Gül, Davos'ta Milliyet muhabirinin sorulannı yanıtlamış: "Cidde'yi çok sevdı'm. Fakat kadınlann araba kullanmasına izin verilmediği için burada tekraryaşamak ıstemern. Ankara'da, korumam ve şoförüm olmadan, eskisi kadar sık olmasa da araba kullanıyorum." Araba kullanma yasağı ne ki? Cidde'de, yani Laik Türkiye'nin değeri şeriatla yönetilen Suudi Arabistan'da, kadınlara yönelik yasaklan say say bltmez: Çarşafsiz sokağa çıkma yasağı, peçe takmama yasağı, arabanın ön koltuğunda oturma yasağı, hatta sokakta tek başına dolaşma yasağı... Suudi AratMStan'da kadınlann nüfus cüzdanlan bile yok. Adlan, babalan ya da kocalannın kimliklerinde yazılı... Uluslararas) Af örgütü'nün, Suudi Arabistan üzerine bir raporunda bakınız neler deniyor "Suudi Arabistan 'da kadınlar temel insan haklan açısından uç noktalara varan çok ciddi aynmcılık ve kısıtlamalaıia karşı karşıyadırfar. Kadınlara karşı aynmcılık onlann a/le ilişkilehnden eğitime, ada/etten çalışma ortamına kadar yaşamlannın her alanında söz konusudur." Geçen yıflarda Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ne türbanla girmek için epey ısrar eden Hayrünnisa Göl, Ankara'da tek başına araba kullanma özgürlügünü doya doya kullandığını söylüyor... Türkiye'de yaşayan bir kadın olarak bunun ayırdına varması bite bir şey... Tıırgut OzaPın Mîrası Ppf. Dr. FATIVİA EStN <ısa bir süre önce, kamuoyu- m devrim gibi kararlar olarak suıulan, acilen özelleştirilip sa- tıljcak Petkim, Tüpraş vb. gibi yiksek gelirgetiren devlet kuru- lu^annın içinde Milli Piyangc Ida- rea'nin de bulunduğunu görün- ceçok şaşırmış, böyle bir şeyi ki- mh düşünmüş olduğunu merak etniştim. Masıl merak etmez insan?.. Satılacak olan, her yıl kamu- ya trilyonlarla ifade edilen de- ğederde kaynak sağlayan bir ku- run!.. Haftalıksayısal şans oyun- lamda daha çekiliş biter brtmez kuıumlara aktanlacak miktartar he/nen açıklanıyor. Aylık çekiliş- leröe de durum aynı. Yani, geli- ri de. gideri de, devlete ve kurum- lare katkısı da ortada. Bazı köşe yazarlarının özel- leşfermetere afkış tutmak için söy- ledkleri gibi, devletin sırtında bir kanbur falan değil bu kurum; baa asalaklar tarafından yemlik, arpalık yapılma olanağı da yok. öyteyse böyle bir kuıumun özel- leştrilip satılmak ve kamuyu bu derJi birgelirden mahrum etmek istenmesi neden?. Geleceği he- saba katmadan günü gün etme ahnıyeti; başka bir deyişle miras- yedi hovardalığı mı? Yoksa baş- ka bir neden mi var?.. 25 Ocak 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde bu satışı önerenin ve pfaniayanın Sayın Ahmet Özal olduğunu okuyunca hiç şaşır- madım. Rahmetli babasından öylegördü çünkü. Bu haber 1983 yılının o unutulmaz TV programı- nı anımsattı bana. 0 yıl yapıla- cak seçimler öncesinde, seçi- me katılacak üç partinin başkan- lan, Turgut özal, Turgut Sunalp ve Necdet Calp bir masa etra- fında toplanıp, parti programla- nnı, ekonomi ve enflasyon hak- kındaki düşünce ve önlemlerini açıklıyorlardı. Turgut Özal, ekonomiyi dü- zeltmek için Boğaziçi Köprü- sü'nü satacağını söyledi; yani köprünün gelirini. Köprünün ge- liri, hisse senedi sahiplerine his- seleri oranında dağıtılacaktı. Ta- bii devletin payı da azalacaktı. Çeşmenin suyu gürül gürül akar- ken, damla damla akmaya baş- layacaktı. Necdet Calp hem şa- şırmış, hem sinirlenmişti. "Sat- tırmam, köprüyüsattırmam"di- ye karşı çıkmış, epey direnmiş- ti. "Satanm" diye diretmişti kar- şı taraf. Program bir tiyatro oyu- nuna dönüşmüştü; bazılanna gö- re komedi, bazılanna göre trajik bir tiyatro! Bilindiği gibi o seçim- leri kazanan Turgut Ozal oldu ve uyguladı söylediğini. Fakat eko- nomi düzlüğe çıkmadığı gibi, günbegün daha kötüye gitti. Anlaşılan oğlu bir adım daha ileri gidip, gelirini değil, kurumun kendisinin satılmasını önermiş. Helal olsun! Işte babasını aşan bir oğul. Aynı programda, o yıllarcfayüz- de otuzlarda seyreden enfias- yonu indirmek için de çözüm bulmuştu Turgut özal. Vadeli mevduat faizi yükselttirilecekti. Hem de kısa vadeliye en yüksek faiz, daha uzun vadelilere daha düşük faiz uygulanarak. Böyle- ce bankalara para akacak, enf- lasyon ve dolayısı ile faiz oran- lan hızla düşecekti de, paralan- nı uzun vadeli yatırmayanlarpiş- man olacaktı! Turgut özal bu yöntemle enflasyonun nasıl dü- şeceğini somut olarak göster- mek için, yumruk yaptığı sağ eli- ni kaldınyor, sonra "işte böyle" deyip, yavaş yavaş aşağı indiri- yordu. Böylece ispat etmiş olu- yordu enflasyonun düşeceğini. Olmadı! Hem enflasyon, hem fa- izlerdeki yükselme kronikleşti. Zaman zaman kısa vadeJi mev- duat için inanılması güç faiz ora- nı uygulaması yaygınlaştı. Eko- nomik krizlerde başvurulan tek çare oldu ve parası olanın para- sı katJandı, olmayanın e)i böğrün- de kaldı. Yoksullaştıkça yoksul- laştı. Şimdi de oğlu tarafından Mil- li Piyango Idaresi'nin satışı otur- tuldu gündeme. Sayın Başba- kan Abdullah Gül, yurtdışından çok güçlü yatınmcılann talepte bulunduklannı ifade edip, "Gö- receksiniz, Miili Piyango Idare- si çokbûyûkparalarkazandıra- cak" demiş. Kime kazandıracak Sayın Gül? O güçlü yatınmcıya mı? Türki- ye'ye mi? Vesiztersayın milletveküteri! Hiç karşı koymayacak mısınız, bu yoksul ülkenin böylesi bir gelir kaynağmın kurutufrnasma? Uma- nz aranızda Necdet Calp gibi olanlar hâlâ vardır. Temyiz A-K-P lideri Recep Tayyip Erdoğan hakk/nda "haksız malvahığı edinme" gerekçesiyle açılan davadan beraat etmesi üzerine şu soruyu sonmuştuk: "En küçük alacağı söz konusu olduğunda bile mahkeme kararfannı vatandaş aleyhine temyiz eden Hazine bakalım ne yapacak?" Sorunun sonucunu bekleyip gördük. Hazine, Erdoğan'ın beraat karannı temyiz etmedi. Bunun üzerine aynı Hazine'nin, benzer davalarda hangi karariarı temyiz ettiğine ilişkin bir soruşturma yaptık. Bir "küçük" örnek verdiler: Nallıhan'da, adı bizde saklı bir memur hakkında, doldurduğu vergi iadesi beyan namesindeki "500 bin liralık" bir fişin "sahte" olduğu gerekçesiyle dava açılmış. Memur, mahkemede beraat etmiş. Hazine, bu beraat karannı hemen temyiz etmiş.' KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behtcakaturk.net İSt, bery mcrk£Z«4Ji ÇİZGtLlK KÂMtL MASARACI HARBt SEMtHPOROY semihporoy@yahoo.com BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇI bulutbebekia hotmsil.com AKATLAR KULTUR MERKEZI 0212 351 93 84 U Oilek Turker ... Tiyatro Ayna Vera Tulyakova'nın anılanndan Oyunlaştıran: Ataol Behramoğlu Yöneten: Mahmut Gökgöz Müzik: Nurenin Özşuca ^ ._j Dekor: Osman Şengezer Kostüm: Günnur Çaras Işık Tasanm: Yüksel Aymaz ' MUTLU OL , su BM âediUeririin açrttmı o- i Mufaştrrm«ry?n* TARtHTE BÜGÜN MÜMTAZARIKAN IŞubat Cuma 21.15 Cumartesi 15.30 HASTANESİ BOLUD£PREMIl /044'TE 8U6ÜH, BOLU VE Ç£V&€Sİ BÜYÛK. St£ PEPGEM fi€O4*:£rfil/e OĞ&V*. AKAUKLl OIA- RAK SÛeefJ SAÜ£fA/TtL/*IZ, OoŞuPAN BATtyA ooeeu ;&s/S£De,8OLxı vcUizce'y/ ÇOK E7K/l£M/Ş, B>GÇO*C yBiSOe BUYÜK 7VP£AK ÇATL4AUA& OCUŞMt/Çnt. 6GNIÇ İ y£JÇL£ S/Jg CİA4OÇ7U. BU OfZANPA DCĞILSE 8İL£, SOCU'C* M V/ICJtAN BİUALA& KBHTİ HA&*SeY£ Ç&İBMŞTİ OÖer BİNE yAT/AJ /MSA1U/H Ç ETKİLERİ, MAJIMA/SA & AÇl/C SAGNAK IVtLGÜN CERKAHOĞLU Davos,TÜPban,Ştzofpert "Türkiye'yi türbanlı bir first lady ile AB'de tahay- yül edebiliyor musunuz?" Avrupa Pariamentosu Başkan Yardımcısı Renzo Im- beni'nin bu soruya cevabı "Hayır" olmuştu: "Ceva- bım kesin ve net" demişti Imbeni: "Çünkü bu tutariı olmaz. Gelenek özel alanla sınırtı kalmalı..." Avrupa Partamentosu Başkan Yardımcıa Imbeni ile bu söyleşiyi Kopenhag Zirvesi arifesinde "Turkish 77- me'dergisi içinyapmıştım. "Bubirönyargıdeğil"öi- yerek açmıştı sözlerini Imbeni: "Türbansız kadın, türban/ı kadından iyidiri' şeklin- de biryargımyok. Ama bunun kadın erkekarasında bir eşitsiztik sorunu olduğunu düşûnüyorum. Kadı- nıikincisınıfa indirgeyen çok eskibirgelenekbu. M- mışyıl önce Sicilyalı kadınlar da örtünüyordu... Tür- ban yalnız kadını hedefliyorsa ve 'dini inanç' altında yalnız kadının örtünmesi söz konusu ise ben orada 'dini inanç' ötesinde şeyleraranm. Bu, kadını gele- neğin tarif ettiği gibi erkek nezdinde eşitsiz bir ko- numa indirgemektir... Mesele 'kamu ve özel alan' açısından değeriendirilmeli. Kamu görevi, hatta ka- musalbirdurum sözkonusuolduğunda kimsenin tür- ban dayatmaya' hakkı yok. Kadın evinde, sokakta, alışverişte türbanını taksın. 'özel alanda1 kadın ge- leneğidüediğigibiyaşamakta özgûrdür. Ama 'kamu alanı' farkiı. 'Kamualanında'laikkurailargeçerlidir..." "AB'Hbir Türkiye" He 'türbanlıbirfirstlady''nin yan yana yürümeyeceğini söylüyor Avrupa Partamentc- su Başkan Yardımcısı. Niye? Çünkü "tûrbanlı ka- dın"\&, "kadın erkek eşitliği" bir arada düşünülemi- yor. Ya biri. Ya öbürü... lkisi bir araya gelirmiş gibi ya- pıldığında "şizofren bir durum" ortaya çıkıyor. Ras- yonel Avrupalının kafası kanşıyor. "Nasılolur?"diyor. "Eğer 'first lady's/ böyleyse, gerisi nasıl?" Türkiye'nin gelmiş geçmiş "en AB'ci takımı" AKP liderleriyle eşlerinin bu "çelişkHeri" hiç düşünmeden Davos'ayaptıklan "yaldızlı türban çıkarması"n "libe- ralizm" örneği olarak görmek çok zor bu yüzden. Batılı gazeteciler bu nedenle biz kadın gazetecile- ri yoldan çevirip habire "Korkmuyor musunuz?" di- ye soruyorlar. Kaç kez bu soruya muhatap olduğu- mu ben unuttum. Daha önce bu sütunda da yazdım. 3 Kasım ertesinde Brüksel'de,Avrupa Komisyonu ba- sın salonuna adımımı attğım ilk gün ftaVan TÜSlAD'ının yayın organı İlSole 24 Cre'nin muhabiri Adriana Ce- rettelli beni bu soruyla karşılamıştı: "Iran gibiolmak- tan korkmuyormusunuz?" Hürriyet'ten Gila Ben Mayor'a da Davosta aynı soruyu sormuşlar. "Kendine türban takmak için kaç yıl veriyorsun?" Iranlı kadın ne sorar? Yainız Gila değil, Gül ve Erdoğan'ı da sıkıştırmış- lar. Dünya ekonomisini yönlendiren şirket yöneticile- ri onlara da Türkiye Islami devlete doğru mu gidi- yor?" diye sormuş. Herkesin ısrarla sorduğu bir so- ruyu artık "hayrer vehci" bulmak mümkün mü? Ahmet Hakan'a bakılacak olursa mümkün. Şaşır- ta, hayret verici, "Franse" birsoru bu. "Bu kadar la- ik ve modem birgecenin ortasında 'Gila sana başı- nı zorlaörttürecekter, kaç yılın kaldı?' tarzıbir çıkışya- pabilmek için olaya Fransız kalmak gerekirdi..." di- yorHakan ve hayali bir Iranlı kadın gezetecinın birtür- banl/ya Davos'ta şu soruyu sorabileceğini iddia edi- yor "Türbanı çıkartmak için kendine kaç yıl veriyor- sun?' Sorulması gereken soru bu olmalıydı..." O "hayaliIranlı kadıngazetedyle" biz henüz hiç kar- şdaşmadık. Amafiiten karşılaştığımız Iranlı kadınlar Av- rupalı kadıngazeteciterte aynısorulan soruyorlar. "Bi- zim başımaageteninşaJlah sizin de başınıza ge/mez!" diyor "Bizde de değisim ani değil, böyle yavaş ya- vaş olmuştu..." "Daire "filmini bilmem gördünüz mü? Iranlı yönet- men Cafer Panahi'nin "VenedikFilm Festivali'nde" "AltınAslan" ödülü alanfilrnişu sırada Türk sirtema- lannda oynuyor. Panahi'nin "Daire'sinöe kadınlartek başlanna se- yahat edemiyor. Bir otel lobisinden tek başlanna adım atamıyorlar. Aileterinden olmayan erkeğın arabasına binemiyor, kamuya açık yerierde sigara içemiyorlar. Kız doğurunca terk ediliyor, koca ya da babalannın izni olmaksızın kürtaj olamıyorlar. Başlanna çarşaf geçirmeden hastaneye giremiyorlar. Baskının bu "fa- sit dairesine" bir kez girildiğinde, despotluğun nere- de duracağını kimse kestiremiyor... Türban deyince dünya bunu anlfyor. Davos'taki "türban şıklığının" ardında da böyle bir "paket" akjı- lıyor. Bir kadeh şarap bu "paket" hafifletmıyor. Im- beni gibi dünya âlem "türbanı" "kadın erkek eşitsiz- liğiyle" özdeş tutuyor. Çok mu garip sizce? B U L M A C A SEDÂT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLIUNSAĞA: 1/Eskidenüç- gene verilen ad. V Soy, sü- la]e...Iyiyetiş- miş, değerli kimse, 3/ Ev- cü birgeyik... Üç kişiyle oy- nanan bir is- kambil oyunu. 4/ Güney Amerika'dabir ınnak... "Ö|- 9 retmenler —- gösterir yol yapar" (Âşık Vey- sel).5/tIgieki...Tac- Mahal'in bulunduğu kent. 6/ Baryum ele- 3 mentininsimgesi..."- - kalan bu kubbede bir hoş sada imiş". II Hava, gaz, bnhar gibi şeyleriçekipemmeye 8 yarayanaygıt. 8/Top- 9 lum yaşamına giren geçici yenilik... Bir etkinliğuı geçici olarak durdu- rulduğu süre. 9/Yavaş hareket eden, uyuşuk... Ka- bı ile darası çıkanlmadan tartılan ağırlık. YUKARTOAN AŞAĞrVA: 1/Eskiden kareye verilen ad. 2/Faiz... Üzûm veren bitki. 3/Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, gün- lük yakılan ya da dinsel tören yapılan taş masa... Kö- tü dikiş nedeniyle kumaştaoluşan büzülme ya da kıv- nm. 4/tlave... Yersiz ve zamansız davramşlan olan kimse. 5/îtalya'da bir ova... " — Güler": Fotoğraf- çımız. 6/Kıbns"ta bir kent. 7/Tavır, davranış... Tel- li bir çalgı. 8/ "GökyaJaıf da denilen, mavi renkli bırsüstaşı... Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set. 9/Zararauğrama.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear