22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Anif Ateşin Çizgisi ADININ hersöylenişinde hemen öbürArif'i, Ga- latasaray'da oynayanı anımsar bizim Arif. 0 Arif, artık yapmıyor ama, eskiden kale önündeki ceza sahasına girdi mi en küçük itişte kendini yere atar, penaltı verilmesini beklerdi; ara sıra, verdirttiği de olurdu. HakemlerzamanlaCimbomlu'nun bu oyu- nunu çaktılar; hatta aldatmacalara kırmızı kart gös- terir oidular. 0 da degişti galiba. Bizim Arif, öyle değil. Kendisine sık sık çelme ta- kıldığı için sahiden düşsede yine kalkar; düdükbek- lemeden ve "Acaba ne derfer?" demeden doğru bildiğini söylemeye ve yapmaya devam eder. Amma ve lâkin, ariflerin her şeyi anlaması gerek- tiğine ilişkin sözün aksine, bazı şeyleri birtürlü an- layamaz. En başta da, çok belli ve anlaşılır şeyleri bazılannın niçin anlayamadıklannı. ^ e ğ i n , Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak bak- madığı besbelli birHerr Verheugen'i anlamak için arifiığe gerek olmadığını bildiği halde, devlet yö- netmeye soyunmuş olanlann bile o adamın sürek- li vermek istediği mesajı niçin anlamak istemedik- lerini anlayamaz. "Hayli uzaklardaki o kişinin bazen de iki anlama gelen bazı sözlehni tam anlamadılar" diye düşü- nür, "Peki, yanıbaşlannda, Ankara'dakı AB Büyü- kelçisi Kretschmer'/ de mi anlayamıyorfar?" der kendi kendine. Sonrasorar "Sayın Büyükelçi; 'Kıb- ns soaınunu Mayıs 2004 öncesi çözelim, siz de mü- zakere tarihi garantisi verin' önerisinianlamsızbul- duğunu Cumhuriyet muhabiri Ayhan Şimşek'e söylemiş; üstelik, 'AB liderleri bu kararı Aralık 2004'te vereceklerine göre o tarihten önce taah- hüde girilmez; aynca, Türkiye Kopenhag kriterle- rini karşılamadan müzakere tarihi verilemez' dedi- ğinegöre, Kıbns'ta gerçekçibirçözümüAnkara'nın kesin AB üyeliğine bağlamak için dünyaya karşı di- dinen KKTC Cumhurbaşkanı'nı sıkboğaz etmekni- ye?" Bizim Arif'in anlayamadığı bir başka nokta, ba- zılan, hem de Rumlar da değil başkalan, Annan Pla- nı diye tutturduklan için koskoca Türkiye Cumhu- riyeti'nin aynı havaya girip kendisini bu taktiğe mahkûm etmesidir. "Gerçekçi çözüm yolunda An- kara'nın da 1998'de önerdiği kendi planı, akıllıca savunulacak belirli bir teziyok muydu?" diye tek- rar tekrar düşünür bizim Arif. Kıbns konusunda en sonuncusu 6 Mart 2003 ta- rihi taşıyan ve hepsi oybiriiğiyle alınmış olan TBMM karariannı araştırmacı diplomat Bilâl N. Şimşir'in son kitabından bir kez daha okuduğu için. Insanlann tükürdüklerini yalaya yalaya ne gibi yanlış sonuçlara ve pis yalakalıklara sürüklendiği- ni yerli tarihin yakın sayfalarından görüp bilerek. Bizim Arif, arifliğin okuyup öğrenmeye, doğru ve özgür düşünmeye dayalı olduğuna inanırdı. öyle olmadığını görünce ve bilmeyenlerin kendi- sini daha iyi bılmeleri için, adını değiştirip Arif'ten Maruf'a çevirmek üzereymiş. Cumhuriyet yönetimi ile yalnız ulusal değil, kişisel olarak da kimlik ve değer kazandık. Bunun değerini kimseye sormayalım, ancak biz biliriz. Ve Türkiye, bizim 'Gül Bahçemiz'. Onu korumak ve kollamak gereğini Atatürk'ten öğrenmiştik. Bugün, hepimizi ilgilendiren kişisel bir zorunluluk. Prof. Dr. Mahİr AYDIN htanbul Üniversitesi siyaset, devleti yönetmek için tutu- lan yol; tslam ınanış sistemi. Siya- sal Islam ise inancı sıyasallaşhr- maktır, Emeviler gıbı. tnsanlığa ayınm gözetmeyen, güzel/ıgı ölçü alan bir düşünceyi, Arap ırkçüığı boyutuna in- dirmektir. Islam tanhine yansız ve yakın plan bakıldı- ğında, günümüz sorunlanyla örtüşen nice olaylar görürüz. Islamı kendisi için yorumla- yan Hallac-iMansurmu dersıniz, yoksa Haş- haşiler, Vahhabiler mı? Aradaki fark teknolo- jı ve sayısal çoklukta. Bugün ülkemızde çok şaşırtıcı değerlendırmeleryapılıyor. Bır tanh- çi olarak, kaygı ıle ızlıyorum. Bellı kı, geçmış olaylardan ders almamışız. Bız Türkler tslamı. u Arap Fanatizmi" bo- yutundan alıp, "Evrensel DünyaGörüşü"ne ta- şıdık. Bu topraklarda Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Sülevman Çelebi'ler yetışti. Ve Osmanlı împaratorluğu ıle en büyuk kurum- sal açılım gerçekleşti. Onun bittiğinı kabul edemeyen ve "baba mirası" gıbı sahıplenen- ler yüzünden. bu deneyımden yararlanamı- yoruz. Bugünkü Islamın imajı, ne kendine ne de TürkJerin kazandırdıkJanna uymakta. Hiç çe- kınmeden söylemek gerekirse, "sömürüye tepld" gıbi. Bu anlayış Seyyid Kutup, Ed- ward SaidTerle 1970'lerin sonunda başladı. Ama Türkiye için geçerlı değıldı. Avrupa'nın yıllarca, yüzyıllarca sömürdüğü ülkeler için- dı: Hindistan, Pakistan, Mısır gibi. Parola: "Bizi sömürenJeri yıkahm." 2003 Türkıyesı'nın herköyünde, MEB'ye bağlı okul ve öğretmen var. Dahası televizyon var. Bugün tekke ve zavıyenın gereginden söz etmek, ınsanımızı 500 yıl, buı yıl önceye gö- türmektir. Sızce mantıklı mı? O dönemin si- yasal ve dınsel liderleri bugün yaşıyor olsay- dı, tekkelen değil, "asenkron" panolarla "uzaktan eğitiın"ı uygularlardı. Bir yükseklığın inış basamakları, çıkışı ka- dardır. Osmanh'mn yıkılışı da, kuruluşu ka- dar uzun ve çeşithdır. Ve onun çöküş sürecı, ABD'nın toplam ta- rihi kadardır. Biz bu süreçte; etnik kavgayı da, terörü, ulusçuluğu, halifehği, Iaikliği, si- yasal îslamı, hatta kadının çalışmasını da tar- tıştık ve aştık. Sonuçta, tüm bu değerlen bı- len bir kuşağın savaşı ıle Türkiye Cumhun- yeti'ni kurduk. Bugün, Kurtuluş Savaşı'nı görmezden ge- liyor, kendımizı başkalanyla birtutuyorsak, bı- zım ayıbımız. Geçen ay îstanbul'da, terör eylemleri ger- çekieşti. Beyinleri uyuşturulmuş insanların "insanhk dışT eylemine tanık olduk. 900 yıl önce Haşhaşi tarikah da aynı şeyi yapıyordu. Haşhaş, yani uyuştunıcu aldıktan sonra, diğer devlet adamlannı öldürüyorlardı. Örneğin, ünlü vezır Nizamübnulk, tmamüi-Haramevn, en-Nişaburi,Fahrülmülk,Trabtushı Raymond ya da Conradde Monferrat. Ve Muslüman ol- duklannı savlamalannı karşın, Hıristiyanlar- la işbirlıği içindeydiier. Onlan, başka bir din- sel akım değil, Moğol asken gücü ortadan kaldıracaktır. Ikı anayasa arasında, Abdülhamityönetimi ile "siyasal lslam"ı da gördük. Islama hiçbir bılımsel katkı yapılmadı, din siyaset için kul- lanıldı. Ama Osmanh'yı çöküştenkurtarama- dı. Çünkü devletin ekonomik ve askeri gücü tükenmışti. Cumhuriyet yönetimi ile yalnız ulusal de- ğil, kişisel olarak da kimlik ve değer kazan- dık. Bunun değerini kimseye sormayalım, an- cak biz biliriz. Ve Türkiye, bizim "Gül Bah- çemiz." Onu korumak ve kollamak gereğini Ata- türk'ten öğrenmiştik. Bugün, hepimizi ilgilen- diren, kişisel bir zorunluluk. Birkaç on yıl önce ülkemızi, tahd amban olarak bılırdik. Bugün dışandan buğday alı- yoruz. Aynı düşünce, sukavnaklanmıziçin ge- çerliydı, şımdi alarm zilleri çalıyor. Dünya nüfusunun dörfte biri, içme suyu sıkıntısı çe- kiyor. 2003'üUluslararasıTathSuYüıilaneden BM, ıçme suyu bunalımı (krizı) yaşayacak ülkeler arasında Türkiye'yi de gösteriyor. Biliyorum, önlem ahnayı sevmiyoruz. Ille de bıçak kemiğe dayanmalı... Sıkı durun! Asıl büyük tehlike, başka ko- nuda kapımıza dayanmak üzere. Islamın si- yasallaştığı, mavi gezegenimizın kızardığı, karanlık işbirlıği ortamını yaşıyoruz. Devle- timizin temel direkleri altına, her geçen gün "su yürûyor." Eğer önlem alınmazsa, onlann istedikleri gibi olur. Ve insanımız, başka bir seçenek ve üzüntüyle karşı karşıya kalabi- lir... Dinin Siyasallaşması ve Eğitim... Laik eğitim, "yargı yetisi" gelişmiş, "kuşku" ile bakmasını bilen, her türlü "dogmatizm"i reddeden bireyler yetiştirmeyi amaçlar. "Yargı yetisi" "dinsel eğitim"in "dogma"lanna boğdurulmuş bireylerle laik bir "toplum" ve "devlet" yapısına ulaşmak olanaklı değildir. İbrahim TÜRKEŞ Hukukçu/Felsefeci K ant'ın şu sözü, mayan insan, aptalla- sek, artık şu sonınun "aydınlanma şır. yanıtı, açıklıkla veril- tarihi"nde bir Ikiyüzyıllıkbiratla- melidir: Türkiye 'de "te- ayraçtır: Yargı yetisi ol- ma ile ülkemize gelir- mel eğitim", "laik" bir evırnenDilerseniz ingilizce, Dilerseniz Almanca! Ticarî Mektuplannızı Kendiniz Ycrnn!Yazınî Bilgisayarmıza yûkleyeceğimiz Ticari Yazı Kılavuzu'nuzun yönler*dirmesiyle yazdığınız mektupları e-mail ile anında gönderebileceksiniz. Kendi özel sözHik.girişiyle programınrzı istediğiniz kadar geliştirebileceksiniz.{Ticari, Teknik, Tıp, Ekonomi, Güncef vb.) Kulanışlı tasarım» sayesinde Türkçe, Ingilizce, Almanca karşılıklan aynı anda görebileceksiniz. 110.000 satır, 20.000 cümle kapasitesiyle altj fonksiyonlu ticari yazım olanağma acaksınii Cevirmen Ingitizce'den Türkçe'ye (Upper-lntermediate) seviyesinde *^_ gramer uyumlu çeviriye yarüımcı birprogrâHŞkr. Türkçe-lngilizce Türkçe-Almanca İngiffzce-Türkçe İngiiizce-Almanca Almanca-Türkçe Atmanca-ingilizce Cevirıen Intemetteki Ingıtlzce web sayfalannı kısa sûrede Türkçe'ye çeviren bir programdır. Cevirnen Çetleşirken Türkçe yazdığınızı Ingilizceye, Ingilizce yazdığınızı Türkçe'ye çeviten birprogramdır. 25M8yonX3 Ingilizce > İnailizce > Türkçenzı AHroeo •irk rotcİ7 toclim 3 Fiyatlara KDV dahil değidir. Bayilikier verilecektir. Tel Adrese ücretsiz teslim Bir Telefon Yeterli (0212)292 77 77 i!etisim@ulusalmagaza.c > T. Gecekuşu sok. Çavuşoğlu Işhanı No; 8/1 Karaköy > (0212) 292 77 77 pbK. Faks: (0212) 251 71 70 ULUSAL eğitim mi olacaktır, yoksa "dinsel içerikM" bir eğitim mi olacak- tır? "Eğitim elbette laik olacaktir" diyorsanız, "dinsel kavrayış" ve "davranış" ölçüsü ile eğitim yapan "Imam- Hatip" okullannı "te- mel eğitim" kurumlan- na dönüştürecek düzen- lemelerde ısrar etme- nin, "kamu yöneti- mi"nde "İslami ya- şam"ı benimsemiş ol- mayı "ehByet" ve "Hya- kat" ölçüsü saymanın anlamı nedir? Türkiye'de eğitim la- iktir diyorsanız, 8-10 yaşlarında, "düşünce kişiliği" ve "ajirterme yetisi" (temyiz kudre- ti) henüz oluşmamış ço- cuklan, "Devletin oku- lu"ndan koparıp, "Kuran kursu"nda "imam"ın önüne oturt- manın anlamı nedir? Türkiye'de eğitim la- iktir diyorsanız, devlet okulunu "resmi" eğiti- min dışında, gece-gün- düz, yaz-kış demeden, Kuran kursuna dönüş- türerek, aynı binada hem "laik" hem "teok- ratik" bir eğitimi "ar- dışık" olarak vermenin, sonuçta, körpecik be- yinleri laik eğitimin "doğrulan" ile "dinsel eğitim"in "doğmalan" arasında sıkıştırmanın amacı nedir? Laik eğitim, "yargıye- tisi" gelişmiş, "kuşku" ile bakmasını bilen, her türlü "dogmatizm w i red- deden bireyler yetiştir- meyi amaçlar. "Yarjp yetisi" "dinseleğitim"in "dogma"larına boğdu- rulmuş bireylerle laik bir *tophım" ve "devfet" yapısına ulaşmak ola- naklı değildir. Buyüzden, "yargıye- tisi olmayan insan, ap- tallaşu-" der Kant. Ap- tallaşan insan "mürid- dir", "şeyh"ine tapar, "çömez"dir "vecd"e da- lar, "şeldlci"dir "kunı ayin" yapar ve daha da ağın, Sıvas'ta ve en son Îstanbul'da görüp yaşa- dığımız gibi, "tetik- çi"dir, "katiiam" yapar. Türkiye'de eğitimin amacı, "boyun eğen" bir aklın teslimiyetçili- ği içinde, "çömez" ki- şiliksizliği ile yoğrul- muş "mürid", "mücâ- hid", "zâhid", "hâfiz" ya da "hüffaz" yetiştir- mek midir, yoksa, "ya- ratıcı" ve "canlı" bir aklın, tarih boyunca baskısma isyan etmiş olduğu her türlü "dog- matizm"i reddeden in- sanlar yetiştirmek mi- dir? Bu konuda, "laik Cumhuriyet" üzerinde çok tehlikeli bir "oyun" oynanmaktadır. Bu oyunlardan birisi, AB'nin de desteği alı- narak, sözde "Devleti yeniden yapüandırma" çalışmalarıdır. Devleti yeniden ya- pılandırma çalışmala- rı, bugünkü bunalım- dan "Cumhuriyetin ku- ruluşu"ndaki ilkeleri, özellikle de "laiklik" ilkesini sorumlu tutan bir zihniyetin elinde, Cumhuriyet'in üzerine kurulu olduğu ilkeleri değiştirmeye, onlarla hesaplaşmaya dönüş- müştür. Oysa, Cumhuriyet za- man zaman çıkmaza girmişse, onun ilkeleri- ne uyulmaktan değil, onlan "baltalamak"tan girmiştir. Şimdi Türki- ye'de, "ilke"lerin "suç- lu", "baltalayanlar"ın "mağdur" sayıldığı bir "oyun" oynanmaktadır. "Oyun", ikinci ayağı- nı, "diyet borcu"ndan ahnaktadır. "Din" mer- kezli ne kadar dernek, vakıf, cemaat, tarikat varsa arkasına alarak "iktidar" olan kadro, şimdi kendisini iktida- ra taşıyan bu "güç"ler- ce önüne konulan ve "iktidarolduğumuz ne- reden belli?" sorusunu içeren bir "fatura"nın bedelini ödeme ile kar- şı karşıyadır. "Dinin si- yasallaşması" ve "dev- let içindekurumlaşma- sı" için bütün kapılann ardına dek açılması, bu yüzdendir. Oysa, siyasallaşan bir îslam'ın nelere kadir olduğu, hiçbir "teviPe, "tefsir"e ve "kanıma dokunuyor" savunma- sına yer bırakmayacak bir açıklıkla görülmüş, "Büyük Atatürk"ün eseri olan laikliğin. Tür- kiye Cumhuriyeti için ne denlı "yaşamsal" öneme sahip bir ilke ol- duğu; "karşıtı" eylem- lerden bir kez daha çı- karsanabilmiştir. Ancak, görünen odur ki, gerek "ulusal" gerek "yerel" basında kimi "aymaz"lar, "demok- rat" ve "laik" geçinen kimi "çıkarcı"lar, du- yarlıhklannın alt-eşiği "din" olan bu kafaları, koro halinde "artık on- lar değişri" şarkıları söyleyerek "teşd"(!) et- se de, "imam", bildiği yoldadır. CUMHUBİYETTEN OKURLARA IBRAHLM YILDIZ Medyamn Durumu Irak'ın devrik lideri Saddam'ın ABD'li güçler- ceyakalanması, bizim medyada ilginç manşet- lerin atılmasına neden oldu. Saddam'a hakaret etmek ve ABD'yi övmek bir yanş haline dönüştü. Çukurdayakalandı", "Bağdatbülbülü", "Di- liçabuk çözüldü", "Onursuz" başlıkları ve ya- pılan yonjmlar, Amerikan basınını çok geriler- de bıraktı. Kendinden geçmişçesine bir histeri içerisin- deki yazılar, Saddam'ın gerçekten o çukurda yakalanıp yakalanmadığı ya da ne zaman ya- kalandığı sorulannın tartışılmasına olanak bile bırakmadı. • • • Medyamız bir yol tutturmuş gidiyor. KKTC se- çimlerinden sonra yapılan yorumlarda da yine bu çarpıklığı gözlemek olası. Denktaş karşıtı yazılar, hükümetin tavn ve "Bi- zi başkalan kurtarsın" tezi işlenmeye hatta ka- muoyuna dikte edilmeye çalışılıyor. Başbakan Erdoğan'ın "Denktaş danışman- lannı değiştirsin" demeci, Ver kurtulculuğun' bir başka söylenişi olarak da anlaşılıyor. AKP hükümetineyol gösteren yazarlar, biryan- dan da Ankara'nın devreye girerek çözümü Denktaş'a ya da Kıbrıshlara bırakmamanın ge- rekliliğini savunuyorlar. • • • Kıbns konusunda çok şey yazıldı, çok şey söy- lendi. Ancak şurası da bir gerçek ki, 30 yıldır hem Türk hükümetleri hem de Kıbnslı Türkler ger- çekçi proje üretmemişler. Ankara para veren bir baba, Kıbrıslılar da hazır para yiyen çocuklar olarak görülmüş. Girne'nin köylerine yerleşen Ingilizler orada koloniler oluşturmuşlar. Kumaıtıanelerin ne denli denetlendiği tartı- şılır hale gelmiş. özel üniversitelerde okuyan 40 bine yakın öğrencinin yeterli Ingilizceyi bile öğrenemedi- ği öne sürülüyor. Gençlerin sosyal yaşam alanlarının olmadı- ğı, çalışmak için Rum kesiminegeçenlerin gün- lük 90 milyon TL kazandıkları bir ortam yaratıl- mış. Kıbrıslılar ile '74 sonrası adaya yerleşenlerin kaynaşmadığı, Türkiye düşmanlığının teşvik edildiği, AB paralarıyla bir hayranlık yaratılan sü- reç yaşanıyor Kıbrıs'ta. önce Türkiye düşünemediği, geliştiremedi- ği projeleri bir an önce hayata geçirebilseydi bu- günkü sonuç yaşanmayabilirdi. Avrupalı devletlerin seçim sonuçlarını değer- lendirişleri oldubitti özlemlerini açıkça ortaya ko- yuyor. Bu hafta Çankaya'da yapılacak Kıbns zirve- si, gelecek için oldukça önemli adımların atıl- masını sağlayacak bir projeksiyon sunabilir. • • • Fransa'datürban başta olmak üzere dini sim- gelerin okullarda ve kamu alanlarında yasak- lanması, yine Almanya'da bu yönde karartar alın- ması Türkiye'deki Islamcı gazeteleri kızdırdı. "Laiklik çıldırdı" başlıklarının atıldığı manşet haberlerinde, Fransa'nın "FransızIslamı yarat- ma" peşinde olduğu yorumları yapıldı. Görüldüğü gibi medyamız Saddam, Kıbns, türban konularında coşku dolu günler yaşıyor. • • • Hürriyet'te Ege Cansen'in 20 Aralık Cumar- tesi günkü yazısı ilginçti: "Su çözümün adı 'Beni benden kurtar'd/r Ana fikri de şudur: Biz, kendi kendimizi yöneterek gelişmiş birülke haline gelemeyiz. Bizi ancak, bizden medeni bir millet yönetirse adam ola- biliriz. Çünkü, medeni ülkeler, hem akıllı, hem de zengindir. Onlar bize, hem kamu düzeni getirir hem de para verir. Böylece bütün meselelerimiz çözüme kavuşur. Buna karşılık biz de onlann sözünü dinler, hır çıkarmaz ve dünyanın başına bela olmayız. Dolayısıyla bu çözüm, hem onlann hem de bizim lehimizedir." • • • önceki hafta başlattığımtz 'gençlik sayiası' büyük ilgi gördü. Galatasaray Üniversitesi öğ- rencilerinden sonra Anadolu Üniversitesi öğren- cilerinin emekleri ile oluşturulan sayfa da çok beğenildi. Bu perşembe günü Ege Üniversitesi öğrencilerinin hazırladığı sayfayı yayımlayacağız. Bu hafta cuma günü vereceğimiz 'alışvehş eki', yeni yıl öncesi bir rehberlik işlevi görecek. İyi haftalar. CUMHURİYET KITAP KULUBU ARALIK 2003 ETKİNLİKLERİ RatipTahir Burak, Mim Uykusuz, NecmiRGa, YalçrÇetin, TonguçYaşar, Turtıan Setçuk, Femıh Do^n, Güngör Semih Poroy, # TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI Çağdaşı Çizerterden Gülmece Ustamız AZİZ NESİN KARİKATÜRLERİ SERGİSİ Nesin Vakfı ile Karikatür ve Mizah Müzesi'nin katkılanyla Açılış ve kokteyl: 23 Aralık SalıSaat:18.00 Yer: Cumhuriyet Kıtap Kulubu, Istıklal Cad. Zambak Sok. No:4 D:1-2 Beyoğlu/ Istanbul Tel: 0212/2523881-82 Kafeteryamızpazar dahil her gün saat: 10.00-21.00 arası açıktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear