25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 ARALIK 2003 PAZAR CUMHUR'YFI SAYFA 17 Herkes AIWtM tu ayrtyor. S Netrtn Nas'a yeni soyai S veretm: •^ Nesrtaias! Gelir Etektronik posta: denizsocn#cumhuriyetcom.tr Teh 0J212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97 - AKP'liler dokunulmazlıktan vazgeçmiyormuş... "Doku uvumundandır!" Şanlıurfa'da "Ebu J Müslüm Dergâhı Vakfı" tarafından işletilen "evliya türbesi"nde makbuz otmakstzın toplanan paralar "şeyh'Mik iddiasında bulunan AKP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan'ın gelirini mi oluşturuyor? Şiir Göksel Kaya: "Bir zamanlar 'minareler süngümüz camiler kışlamızdır' diyen Tayyip Erdoğan, aynı şiiri Irak'ta havaya uçurulan caminin yanında okusun da görelim!" Rüşvet Akif Kökçe: "Türkiye'de seçim rüşveti olarak geçici işçiler daimi kadroya alınırdı; Kıbrıs'ta Avrupa Birliği'ne alıyoriar." I konomistler Platformu Başkanı Tuna Beklevic Türkiye'yi "merkez ülke" olarak tanımlıyor ve "merkez"de yaşamanın ku- ı 1 rallarını değerlendiriyor: "Türkiye Doğu ile Batı'nın arasında köprü vazifesi gören bir ülke de- ğildir. Türkiye tarihsel doyumu ve coğrafi konumu ile Doğu ile Batı'nın merkezini teşkil eder. Yeni dünya anlayışı, homojen karakterde devlet- lere kısa mesafede avans verse de, sadece hete- rojen toplumlara gerçek anlamda kalkınmayı geti- recektir. Homojen olmayan toplumlar hiç bir örneği tam anlamı ile yansıtamazlar, bu topraklar dünyada sos- yalizm rüzgârının estiği yıllarda bile gerçek sosya- list devlet örneği olamadığı gibi, çağdaş Islam ül- kesi modeli de olamayacaktır. Çünkü bu topraklar, bünyesinde birçok rengi ba- rındırmaktadır. Merkez ulke Ne tamamıyla siyah olabilirler, ne tamamıyla be- yaz olabilirler. Grinin tonlarını yansıtan demokrasi anlayışı, tek renk arzusu karşısındaki en büyük güçtür. Ideolojik veya dinsel anlamda bir model olmak; kültürlerin uzlaşmasını değil, çoğunluğun azınlığa karşı zorbalığı anlamına gelmektedir. Şüphesiz ya- şadığımız topraklann dokusunda bu çeşit bir zor- balık geleneği yoktur. Zorbalığın diğer ucunda, çoğunluğun azınlıkların haklarını koruduğu bir yönetim şekli vardır ki, bu ta- nımlama tarih boyunca Anadoiu demokrasisine eşit gelmiştir. Anadoiu, dış politikasını zorbalık üzerine kuran yüzlerce kiracıyı ağırlamıştır. Fakat Türkiye bu topraklarda kiracı değildir. Tür- kiye Cumhuriyeti'nin tarihi doyumundan aldığı de- mokrasi referansı, üç kıtanın eklemlenme noktası- nın gerçek sahibinin Türkiye olduğunu açıkça orta- ya koymaktadır. Merkez ülkede yaşamak daha çok çalışmayı, üzerinde oturduğu topraklannın envanterini daha dikkatli tutmayı ve uluslararası sorunlan daha dik- katli izlemeyi gerektirir. Merkez ülkede yaşayan bireyler toplumsal so- runlara duyarlı olmak zorundadır. Toplumsal katma değer sağlamaya çalışan küçük adımları atmak için büyük terler dökenler bu top- raklann gerçek sahibi, geleceğimizin yılmaz bekçi- leridir. Dileğim, kendinize yakın hissettiğiniz bir siyasi partiye veya Türkiye'ye katma değer sağlayacağı- nı düşündüğünüz bir sivil toplum örgütüne katıla- rak 'bekçi'miz olmanızdır." ÇYDD Edremitte ÇYDD"yi kuran öğretmen daha sonra Edremit Anadoiu Lisesi'ne müdür olur. AKP iktidara gelince müdür görevden alınıp sürgüne gönderilir. AKP'nin yeni müdürü ÇYDD üyesidiri SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku > yahoo.com Dünün Ortak PAZARı AB'nin Türkiye polıtıkası içten PAZARlıklı! Babasını kapıda bekleyen çocuk Internet ortamında dolaşan öyküyü Ayşegül Tokatlı göndermiş: Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındakı oğlunu kapının önünde bek- lerken bulmuş. Çocuk babasına, "Baba sen bir saatte ne kadar para kazanıyor- sun" diye sormuş. Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" demış. Ço- cuk üsteleyince adam, "Tlla bilmek istı- yorsan 20 milyon lira" diye yanıt vermiş. Bunun üzerine çocuk, "Peki bana 10 milyon lira borç verir misın" diye sor- muş. Adam iyice sınirlenip, "Benım, se- nin saçma oyuncaklarına ayıracak pa- ram yok. Derfıal odana git ve kapını ka- pat" demiş. Çocuk sessizce odasına git- miş. Adam sinırlı bir şekilde "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder" demış kendı kendıne. Aradan bir saat geçtik- ten sonra adam bıraz daha sa-' kinleşmiş ve çocuğa parayı ne- den istediğini bile sormadığını dü- şünmüş. Çocuğun odasına gitmiş. Ya- tağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sormuş. Çocuk, "Hayır" diyeyanıt- lamış. Adam, "Al bakalım istediğin 10 milyon lirayı, sana az önce sert davran- dığım için üzgünüm ama uzun ve yoru- cu bir gün geçırdim" demış. Çocuk se- vinçle "Teşekkürler babacığım" dedıkten sonra yastığının altından buruşuk para- lar çıkaımış ve yavaşça paraları saymış. Bunu gören adam iyice sinırienerek "Pa- ran olduğu halde neden benden para istiyorsun" diye çıkışmış. Çocuk, "Ama yeterince param yoktu" demiş ve para- ları babasına uzatarak, "işte 20 milyon lira, bir saatını bana ayınr mısın?" ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Arkadaşımız Oktay Ekinci yazılarına bir süre ara vermiştir. Putin Nasıl Kazandı? TÜRKKAYAATAÖV V.V. Putin tanınmayan biriy- ken bilinen dünya önderleri arasına girdi. Yeltsin onu Ey- lül 1999'da "veliaht" diye seç- tiğınde, Rusya'da da ünlü de- ğildi. Yeltsin ve Gorbaçov en yüksek mevkilerde, bu arada Politbüro'da görev yapmışlar- dı. Putin ise, St. Petersburg Belediye Başkan Yardımcısı olmuş, Federal Güvenlik hiz- metinde çalışmıştı. Siyasi si- masının bu yeniliği ona yaradı. Ancak, yeniliği içeriksiz oldu- ğunu göstermiyordu. Çevresi- nin ürünüydü. Eğitimi ve de- neyımi onda izler bıraktı. Dış- tan sakin görünümüne karşın, geçmiş ve günümüz Rus top- lumunun birikim ve özlemleri- ni kendi içinde bağdaştınp uy- guladığı izlenimini veren kar- maşık bir kişiliği de vardır. A- ma bu karmaşayı bir düzene soKmuş, önceki yılların yurtta- şı bunalian belirsizliğine son vermiştir. Halk desteğinin önemli yanı budur. Ülke zaaflar uçurumunday- dı. Kimlik bunalımı yaşanıyor- dı. Siyasal sistem işlemiyor- dı. Azgın bir çürüme vardı. Neye öncelik verileceği belir- sizdi. Yürütme ile yasama sü- re<li çatışıyor, eski devlet ku- nmları yok pahasına satılıyor- dı. Hayal sükûtu, kızgınlık ve dışa bağımlılık duygusu yay- gndı. Çarlık ya da Sovyet ol- sın, Rus yönetimlerinin baş açnsı olarak karar ve uygula- rra arasındaki fark gitgide açı- lıyordu. Böyle bir Rusya devralan Pjtin, bu sorunlara kendi damgasını vurarak çözümler aıadı ve bir ölçüde buldu. Hu- küka bağlı ve düzeni seven bi- rblarakyetişmişti. Görevlerin- cte dış dünyayla temaslan ol- •rruştu. Batı'daki bazı farklan gizleriyle gördü. KGB'nin ür- Ikitücü iç kolunda değil, dışla tağlantılı olarak çalışmış, nef- «t yerine yurt savunucusu inajını korumuştu. St. Peters- txırg görevindeyken değışik- •irten yana bir belediyenin ha- •visını teneffüs etti. Bir yanıyla Eatılılaşmadan yana Avrupalı, <oür yanıyla da Rusya'ya bağ- lıığından ötürü yabancı önün- ce gereksiz bir yumuşama srgilemeyecek yurtsever in- toa veriyordu. Moskova kö- tenli ve şaha kalkmış bir özel- leştirmeyle bağlantılı çürü- nüşlüğü tutmadı. Yeni düzeni anlıyor ama onun bazı ölçüle- rine katılmıyordu. Bu özeliikle- ri kendinde toplayarak yurtta- şın karşısına açık çek ve ak bir çehreyle çıktı. Onun yerine, ör- neğin, Primakov olsaydı, tar- tışanların yalnız bir kolunu destekleyecek ve onun kade- rini paylaşacaktı. Putin'e göre, Rusya'nın kim- lik sorunu hem uygartık içinde toprak, tarih ve kültür olarak nereye oturduğu, hem de So- ğuk Savaş sonrasında konu- munun ne olacağıydı. Büyük Petro'dan bu yana süregelen ulusal kimlik tartışmasında herkesin kabul edebileceği yo- lu buldu, yönetime düzen ge- tirdi. Rusya'nın aşağı sürük- lenmesini durdurdu. Bu kimli- ğin parçası olabilecek her şe- ye kalıplardan uzak ve esnek biçimde sanldı. Rusya'nın ye- rini ve rolünü, farklı eğilimleri ve ideolojileri katarak, denge- li biçimde bağdaştırdı. Bu çer- çevede Yeltsin'in eski çevresi- ni de uzun süre yerlerinde tut- mayı ihmal etmedi. Dengeyi judo yapar gibi sağladı. Bu kimliğin öğelerini kendinde topladı ya da o intibayı verdi. Uzun sürmüş olan hükü- met-Duma çekişmesınin yeri- ni işbiriiğinin ve istikrann ağır bastığı siyasal bir iklim aldı. Yeltsin zamanında kemikleşen yeni mali-endüstriyel gruplara mesafeli duruşu halkı onun ya- nınayaklaştırdı. Yurttaşın karar verme sürecinde "bezporya- dok", yani karmaşa dediğı şey herkesin tahammül sınınnı aş- mıştı. O, yurttaşın alıştığı di- siplini kabul edilir ölçüler için- de geri getirdi. Bürokrasiyi kendine bağladı. Dış siyaset dahil, sorunlan yalnız aydınlar- la değil halkladakonuştu. On- larda hem güçlülük hem ya- kınlık duygusu uyandırdı. Hem ulaşılabilir hem mesafeli, aynı anda yakın ve otoriter, duygu- sal olduğu denli akılcı izlenimi verdi. Ancak, "güçlü" derken diktatör olmadı. Başkalannın katılımıyla yönetti ama bu on- ay daha çok kendi tercihlerine yakın kaldı. Rusçada karar verme süre- ci için yerleşmiş bir deyim var "Kto kavo?" Yani, "Kim kime" kabul ettiriyor? ABD'de "ne- ocon"lar Bush'a kabul ettiri- yor. Putin'de bu yok. Her şeyi denetliyor, her ayrıntıyı izliyor ve halkta "her şeyi gören ve bilen önder" ıma|inı yaratıyor. Başansında bunların rolü var. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicaktı turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci ı mynet.com H A R B İ SEMİH POROY semihporoy(q yahoo.com BiZi HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA YASAKLI DURUMDAYKEN B.AŞBAKA.NLIKYOLUNU ACAN SÜREC tÇİN NE DtYORSUNUZ? SECIMLERIN YINELENMESI KONUSUNDA YARĞININ VERDİSt 'HAYIR' KARARINA NE DtYORSUNUZ? DOKUNULMAZUKLARA NICIN DOKUNMUYORSUNUZ? YARS eüzp DIR! YARSININ DERsfDIRI.. TARİHTE BUGUN MVMTAZARIKAN 14 Arahk tctnc.nuantaz-arikan.com SAHİBİIMDEIM SATILIK F O R D FOCUS 2OO1 Güvenlik Paketli, Klima-ı-ABS O 532 232 88 68 O 532 384 21 41 SirJohn OUcas+fe ',n 16. yûzyılcla hatjald&n yafulmif t*r resmi.. FALST/IFF K/MO/fi?. Htt'Pe BUSÜtJ, İklGİÜZ ASKEB VE AAEZHEP SAVUHUCUSU StR JUİN OU>CA£n£(pU>K£SL) İOAM EDİLEREK #UCIW PRENS HEMfZY İLE OOSTLUK KURAN OLDCAS71S, OMiH HİZMerİNDE ÇAUÇMIŞ, 8AZ1 £AVAÇlARA HA AA1CAIC, LOLLAISO AOU S/K P/Ajf MARSKB7İ LBOtĞı İÇ.İM HAPSB eiR-MIÇTİ. DAHA SOMBA PB.ENS İAS yARDIM/YU) KAÇMlÇ, YtLLARCA 'İASAPIÇI YAŞA - MfÇT7. t414'T£, PftENS/HJ TAHTA eEÇMeSlMlhl ARDIH- PAAJ, KJSALA tZARŞl t&MPJjO KUR/U4KLA SaÇlAMA - RAK. YAKALAUkAiÇ VE İOAM ECvLMlÇTİ. ÜA/LÜ yAZAR U/lt-UAM £HAIC£SP£-ARE, OklU ÇBÇİTU OYUULARlUDA FALSTKFF ADIYLA KULLAUACAK, 13. YÜzyiL DA /SB/ SUİÇEPpE YEGDİ'HİH SON 0P£RA£l lr FALST/*FPn A KOUU OLACAtCTI.fSAgM^ Hot: "Fa/rfaff". Ft'se -Sfnff,yam sah+e personel Jef*4Hc PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Anlayamamak Durumu Anımsarsınız sanırım, temmuz ayında Yeni Fo- ça'da iki cana mal olan bircinayet işlenmişti. Ölen- lerden biri Ali Bektaş adında genç bir adam, öbü- rü de olayın geçtiği kafede, annesinin oturduğu masanın yanındaki bebek arabasında uyumakta olan Alistair Grimason adındakı 2.5 yaşındaki küçük bir çocuktu. Medya, babası iskoç, annesi Türk olan ve serseri bir kurşunla yaşamını yitiren Alistair ile yakından ilgilenmiş, televizyonlarvega- zeteler bu trajik olayı en ince ayrıntılarıyla kamu- oyuna duyurmuşlardı. Saçtığı kurşunlarla iki kişinin ölümüne neden olan Daimi Akyüz ise olaydan sonra kaçmış, iki ay sonra, 2 Eylül günü yakalanmıştı. Geçen hafta yapılan ilk duruşmaya Alistair'in iskoçya'da yaşa- yan annesiyle babası dagelmişlerdi. Duruşmasa- lonuna ellerinde kelepçeyle getirilen ve hakkında 60 yıl hapis istenen sanık, mahkeme binasının önünde "yakınlan" olduğusöylenenyaklaşık300 kişilik bir kalabalık tarafından, "Daimi, senin ya- nındayız!" sloganlarıyla karştlanmıştı. Birçok tanı- ğın önünde işlenen ve biri 2.5 yaşında bir çocuk, iki kişinin ölümüyle sonuçlanan bir cinayetin sanı- ğına gösterilen bu ilgiyi, sergilenen bu "dayanış- ma"yı anlamak kolay değildi. • • • Daimi Akyüz'ün yakınlannın sergiledikleri bu da- yanışma bana yakın geçmişimizde başka mahke- me binalan önündetanık olduğumuz, "Türkiye se- ninle gururduyuyor!" gösterilerini anımsattı. Kra- vatlı, takım elbiseli katiller duruşmalara getirilirken birtakım adamlar mahkeme binalan önünde top- lanırlar, sanıklarla "Türkiye sen/n/e gurur duyu- yor!" diye bağırarak dayanışıriardı. O zamanlar sıkça tanık olduğumuz bu dayanış- ma gösterileri yalnızca katiller için değildi. Kaçak- çılar, hırsızlar, dolandıncılar, hortumcularla da da- yanışanlar vardı ve bunların da sayılan az değildi. Dışandan bakıldığında anlaşılması pek kolay ol- mayan duygu patlamalanydı bunlar. Kanal D televizyonunda bir süredir yayımlan- makta olan "Popstar Yarışması "nda da benzer bir durumla karşılaşmıştık. Yarışmacılardan birinin bir "katil" olduğu, bu nedenle yargılanıp ceza aldığı, iki yıl kadar cezaevinde kaldıktan sonra "şartlı tah- /;ye"den yaraıianarak serbest bırakıldığı anlaşılın- ca, bu genç yarışmacıya verilen izleyici oylarında bir "patlama" yaşanmıştı. • • • Toplumumuzun hiç de önemsiz sayılamayacak bir kesimi "ma/rtu/"lerden, "mağdur"\arüan çok katillere, hırsızlara, hortumculara karşı "iyi" duy- gular besliyor, onlarla dayanışıyor, bu dayanışma- sını sloganlar atarak, gösteriler düzenleyerek, se- çimlerini onlardan yana yaparak ortaya koyuyor- du. "Psikiyatri" alanına girecek ölçüde "normal" olana aykın düşen bir "ruh hali"yd\ bu. Kötülere karşı sürekli iyi duygular beslemek, kendini ezenlere karşı sürekli bağışlayıcı olmak alışkanlığı olarak da nitelenebilecek bu ruhsal du- rumun nedenlerini ancak bilim adamlan, konunun uzmanlan açıklayabilirlerdi. Bizler de sürekli "an- layamamak" durumundan ancak o zaman kurtu- labilirdik. • • • Not: Vecdi Sayar cuma günü "Kedi Gözü" kö- şesinde benim geçen haftaki "Bellek" yazılanma ilişkin olarak düştüğü notta beni eleştirirken, "Sı- rası gelmişken Deniz Kavukçuoğlu'nur? Prof. Halman 'a ilişkin suçlamasına katılmadığımı belirt- mek isterim. Evet, 'taraf tutmak' önemlidir. Ama, tarihe, -hele kültür sanat alanına- bu denli dura- ğan ve acımasız yargılaria yaklaşmak kime ne ya- rar sağlar" diye soruyor. Demek, iki yazımda da anlatamamışım anlat- mak istediklerimi. Başka ne diyeyim? Nasıl bir ya- nıt vereyim bu iyi niyetli dostuma? (e-posta: dkavukcuoglu </ superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) BULMACA SEDATYAŞAYAM 1 2 3 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Kuş üret- meye yarar 1 kafesli yer. 2/ 2 Yapma, et- me... Şama- nizmin din adamı. 3/ Çemberin çevresinin çapına oranı- nı gösteren sayı... Yağı alındıktan sonra zeytinin kalan posası. 4/ Bir şeyin yere bakan yanı... Misket limonu da denılen küçük bir li- mon cinsi. 5/ Apan- 5 sız... Uyanık, gözü 6 açık. 6/ Kanşık 7 renkli... Çimentoyla 8 yapılan kalın su bo- 9 rusu. 7/ÜnlübirMısırfiravunu... "Ruhi—'": Tür- kü ve saz ustası. 8/Bür dinin öğrenilmesi gereken inançlannın ve tapınma kurallannın tümü... Ro- ma ve Kartaca'yı karşı karşıya getiren üç savaşın adı. 9/Halat tellerinden saç gibi örülmüş ip. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gemi demiri... Doğu Anadolu'da bir ırmak. 2/ Itici neden, güdü... İlgi. 3/Bir nota... Kapital, ser- maye. 4/ Süs için yapılmış giysi kıvrımı... Gü- müş. 5/Denk... Son derece kavgacı olan gözde bir akvaryum bahğı. 6/ "01 kadar — koştular ki âsi- yâb-ı devlete/ Çığnemekten birbirin dolab-ı dev- let dönmüyor" (Neyzen Tevfik)... Bezek. 7/Ni- şastayı parçalayarak şekere çeviren bir enzim... Platinin simgesi. 8/Bir alay işareti... Katolik mez- hebinde kendini dine adayan ve manastırda yaşa- van kadın. 9/ Kuran'da bir sure... Erkek ördek. Ul s K Ü D A | S U | M A S U R A K •P IR A M T T u M T T | B 1 C T DJ A ıR IT | A V A S A B A •A L T Rl U M T •A Y | Z •R 1 C A L | 0 M N A T T V Iz\ M • Yağlı boya tablolanmı satıyorum. 0536 452 60 02
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear