22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Ikili Oyalama SON YILLARIN Türkiyesi iki değişik oyalama peşinde sürükleniyor. Biri, büyük güçlüklerle kurulmuş cumhuriyetin bütünlüğünü korumak ve o bütünlük içinde bir ulus yaratmakla ilgili. Lozan'da çözülemeyip son- raya kalan Musul sorunundan beri, Güneydoğu sorunu bunun en kritik yanı. Şeyh Sait ve Der- sim ayaklanmalannın ardından 1980'ler sonra- sındaki PKK terörünün ülke içinde yenilmiş ol- ması bu sorunu çözmeye yetmedi. Bölgenin eko- nomik ve sosyal geriliği yanında, sınır ötesinin en- dişe verici gelişmeleri de var: Amerikan şemsi- yesi altında yeni bir devletin oluşuyor olması ve onun içindeki PKK kalıntılannın hem o devteteege- men olmak, hem de Türkiye'yi tehdit etmek için hazır beklemesi. Ankara, şimdi bölgeye hükme- den "stratejik müttefik"\n bu endişeyi giderme- sini istiyor; yanıt, yatıştırıcı sözlerden ve "yapa- nz, ederiz" biçiminde sonu gelmez vaatlerden iba- rettir. öbür oyalama, Avrupa Birliği'nin tam üyelik konusundaki oyalamasıdır. O konuda, tam bir ka- rarsızlık, eveleyip geveleme, erteleyip üyeliği çık- maz ayın son çarşambasına bırakma politikası ağır basmakta. Bununla kalsa, iyi: Ankara oya- lanırken, bu tam üyelik beklentisini kullanıp Kıb- ns'ıTürkiye'denkoparma konusunda açıkçagö- rülen bir kararlılık söz konusu. Adanın kuzeyin- deki insanların bir bölümü de bu kopuşa teşne. Ne yapmalı? iki konudaki su götürmez oyalamalar ayan beyan ortadayken, seyretmek ve susup bekle- mek mi? Yoksa, her ikisinde de yapılacak şeyler, oyna- nacak kartlar mı vardır? Varsa, neler? Denenecek yeni tutumlann ne gi- bi rizikoları olabilir? Kuzey Irak'taki oluşumlar konusunda en so- mut ve en az rizikolu tutum, ABD ile aramız- daki "sözde stratejik" ortaklığı sonuna kadar zoriamak olabilir. Bu ne biçim ortaklıktır ki, Tür- kiye'yi yakından endişelendiren bir olumsuzluk sürüp gidiyor? Üstelik, Incirlik üssündeki birta- kım sınırlamaların da kaldınlması istenmekte. Bu isteğe kesin "hayır" demenin ötesinde, Kuzey Irak'taki Amerikan varfığının lojistik ikmal ola- naklannı kısmak yeterli uyarı olamaz mı? Soğuk Savaş'ın Sovyet tehdidi altındaki bir Türkiye böy- le gerginlikleri göze alamazdı. Ama şimdi? Silah ambargosu konsa bile Türkiye'yi pek fazla etki- lemez. AB'nin oyalamalarına karşı en güçlü yanıt ise, genellikle sanılanın aksine, Kıbrıs konusunda ödün üstüne ödün verip gerilemek değil, o so- runun ancak Türkiye'nin de tam üye oluşuyla köklü ve güvenli biçimde çözülebileceğini anlat- makta ısrar etmektir. Oyalama başka türlü de sürüp gittiğine göre, Ankara'nın böyle bir tutu- mu benimsemesinde hiçbir riziko olamaz. Tam tersine, bu ısrarı göstermeden, başta Kıbns so- runu olmak üzere oyalayıcıların her istediklerini yapmak, hem oyalayışı büsbütün körükler, hem de adanın kesinkes elden çıkıp Yunan adası ol- masına yol açar. Çağdaş Yaşam Modelinden Ödün Verilemez Y Bugün laik Türkiye Cumhuriyeti'nde türban takılmasına karşı çıkanlar, dile getirdiği baskıcı siyasal tercihe ve İslamcı dayatmaya karşı çıkmakta ve haklı olarak toplumsal yaşamın din ekseninde dönmemesi gerektiğini vurgula- maktadırlar. Pnof.Dr.NeclaARAT • argıtay 4. Ceza Dairesi Baş- kanı Sayın Fadıl İnan ın tür- banlıbır sanığı duruşmaya al- maması ve Yargıtay Başkanı Sayın Eraslan Özkaya'nın "Savunma hakkına sığınarak suç işlene- mez" ifadesi ile Yargıtay Genel Kurulu'nun bu konudaki desteğini açıklaması, bazı Is- lamcı yayın organJannın yazarlannı ve ki- mi Üdnci Cumhunyetçileri çileden çıkardı. Daha önce de 29 Ekim Cumhuriyet Bayra- mı törençağnya (resepsiyonuna) türbanlı eşlerin çağnlmaması "Çankaya'nın kamu- sal alan olup olmadığT, "nerelerin kamusal alan olduğıT ya da "kamusal alanın ne an- lama geldiği" türünden kılı kırk yaran ama yaşam pratiğınde çok da anlamlı olmayan tartışmalar, gündemi iyice ısıtmıştı. Oysa, Anayasa Mahkemesinın kamusal alanda türbanayervermeyen karanapaçık idi. Ay- nca yargı erkinin yürütüldüğü yer olan mah- kemelerin kamusal alan olduğu tartışma gö- türmeyen bir olgu olarak karşımızda durmak- taydı. Türban tartışmasını kamusal alan tartışmasına dönüştürmeye çalışmak, yılan hikâyesi haline getirilmiş olan bu olayı, farklı bir çerçeve içinde ele alıp yasallaştır- ma (legalize etme) denemesinden başka bir şey değildi. Zaten İkinci Cumhuriyetçiler, kratdan faz- la kraJcıkesilipher plafformda türbanı "İnanç özgürlüğünün savunulmasının sembolü.. inanç özgüıiiiğünün savunulmasuu da Tür- kiye'nin özgürleşme mücadelesinde kttıt me- seİe"( 1) olarak sunmaya çalışıyorlardı. Ama bu özgürleşme mücadelesinde söz konusu olan özgürlüğün, bireyin belli bir hukuksal çerçeve içinde eylemde bulunma özgürlüğü olduğunu bılmezlıkten gelmekteydıler. İslamcüar da asıl nedenlerini ve ne den- li karşı-devrimciolduklannı şöyle açıklıyor- lardı: Türlaye'de uygulanan kültürve me- deniyetdeğiştirme projesi, Türlderi İsJam kül- türünden uzaklaşürma projesidir. İslamı si- yasi, ekonornik. tophunsal, kültüreL, sanat- sal ve entelektüel hayattan uzaklaşürmayı amaç edinmiştir. Ama bunu başaramamış- ür. Başörtüsü (rürbanX bu ülkenin Müslü- man katap kalamayacağı ile ilgihdir. tslami- leşme sürecindeki kitlesel patlamanın en önemU göstergesi, İslami medenhet müca- delesinin adı ve metafonıdur." (2) Bu alanda açıkça görüldüğü gibi, laik Cumhuriyet'e ve yasalanna meydan okun- makta ve Islamcılar tarafından kendi dün- ya görüşlerine uygun bir toplum yapısına ve bu yapıyı savunacak yeni bir kimliğe gön- derme yapılmaktadır. Onlar. aslında türba- nı Cumhuriyef in temel felsefesine ve ana- yasal kurallara karşın, dinci bir dayatma simgesi olarak kamusal alana, yanı özel ala- nın dışında kalıp kamuya ait olan ortak kul- lanım alanlannm tümüne sokmak ıstemek- te; aşılmış olan dünü bugün de talep etmek- te ve karşıdevTİmciliklerini saklamamakta- dırlar. Bu saklama işini "saptınlmışbirdin özgürlüğü" idesine ve inanç özgürlüğünü sa- \Tinma maskesine sığınarak ikinci Cumhu- nyetçıler yapmaktadır. İkinci Cumhuriyetçiler, aynca türbanı "Türkiye'deki genç Müslüman kadınlann kendilerine özgü bir modernleşme biçimL Müslüman kinıBklerini reddetmeksizin ev- lerinden çıkarak kamu hayaüna aühnalan- m, üretinıde, sos> al hayatta, poütikada yer almalannı sağlayan dinsel bir tercih" ve bir kadın hakkı olarak sunmaya çahşmakta- dır.ar. (3) Oysa bu Islam'ın epistemolojisi- ne aykındır. Çünkü İslamın epistemolojisi patrryarkaldın. tslam dünyasında kadının evlilik ve boşanmada, velayette, mirasta, tanıklıkta sahip olduğu aşağt ikincil konum; aynca yargıç olamaması, zorla tesettüre so- kulması vb. özellüderunutulmamalıdır. Ca- mide, okulda, siyasal-toplumsal yaşamda ka- dını erkekten ayıran, kadın bedenini bir gü- nah objesi olarak gören, açıkça cinsiyetçi- aynmcılık yapan bir zihniyet, nasıl olur da eşhük ve özgürlük ideleri ile kadın haklan kavramı ile bağdaştınlabilir? Kısacası, türban bir özgürlük ve modern- leşme istemi (talebi) olmayıp kadınlar üze- rinden ve kadınlar araç kılınarak oynanan, aslında kadınlann eşitleşip özgürleşmeleri- ni engelleyen maço bir mücadeienin simge- sidir. Bugün laik Türkiye Cumhuriyeti'nde tür- ban takılmasına karşı çıkanlar, dile getirdi- ği baskıcı siyasal tercihe ve İslamcı dayat- maya karşı çıkmakta ve haklı olarak top- lumsal yaşamın din ekseninde dönmemesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Çünkü üze- rinde kıyametler kopanlan türban, artık kaskatı bir siyasal kimlik taşımakta ve Si- yasal tslam ı kabul ettirmenin, dahası bu uğurda mücadele etmenin simgesi olarak rol oynamaktadır. Ama, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir moJ- laCumhuriyeti olmadığı asla unutulmama- lıdır. Bu ülkede laiktik, 80 yıldır bir çağdaş yaşam yöntemi olarak benimsenmiş ve ba- nş içinde uygulanmıştır. Bu uygulama, her ne kadar ülkenin şimdiki Başbakanı, "Biz Müslümanlar için en üst betirleyici, tslam'uı ilkekridir. Her şey ona göre belirlenir," (4) demışse de ödünsüz devam edecektir. (1) "Avrupa Anlamıvor", G Göktürk, Sa- bah 10.03.2002. (2) "Başörtüsüfenomeni bir medeniyet mü- cadelesinin gösterenidir ", Y. Kaplan, Yeni Şafak, 10.11.2003 (3) G. Göktürk, agy. (4) îkinci Cumhurivet Tartışmaları, M. Se- ver-C. Dizdar, Başak Yay. 1993 Bu Hırsla Bu Gericilikle... Necla TÜRKEL Biyoloji Öğretmeni Y • eryüzünde ilk canlı, dünyanın oluşumundan yaklaşık 4-4.5 milyar yıl sonra oluşmuştur. Yani 4- 4.5 yıl canlısız geçmiştir. Bu zaman içerisinde sağ- nak halinde yağan yağ- murlarla oluşan şimşek ve yıldınmlann, gece ve gün- düz arasındaki büyük ısı farkının, ozon tabakası oluşmadığı için güneşin süzülmeden gelen doğru- dan (direkt) ışınlannın (ult- raviyole, x ışınlan) etidsiy- le, o zamanki atmosferi oluşturan metan, amon- yak, hidrojen ve su buha- n gibi gazlar arasında mil- yarlarca yıl süren kimya- sal olaylar sonucunda can- lının yapıtaşını oluşturan amino asitler, yağ asitle- ri, glikoz ve azotlu bazlar oluşmuştur. Bütün canlı- lar aynı anda oluşmamış- hr. İlk oluşan canlılar vi- rüs, bakteri, amip, terlik- si hayvan vb. bir hücreli il- kel canlılardır. Öbür can- lılar evrim sırasına göre oluşmuştur. Arzın yaşı or- talama 9 milyar yıldır. En son oluşan canlı, insandır. Dk üısan bundan ortala- ma olarak 300.000 yıl ön- ce oluşmuştur. (Bu rakam- lar kesüı değildir.) Görülüyor ki, ilk canlı- nın oluşumu ile en geliş- miş canlının, yani insanın oluşumu arasında 4-5 mil- yarlık bir zaman dilimi vardır. Bu da evrimin bir kanı- tıdır. Evrimi yadsımak di- yalektiğe aykındır. Bugün en gelişmiş canlı insandır. Ama milyonlarca ya da milyariarca yıl sonra insan- SeoU 5«^« ¥ 5(W 0w Türkiye'nin geleceğine destek verin. 16 Aralık Saat: 21.30'da Mydonose'da buluşalım. E^ltim GÖnüllüleri. gelece^in yıldızlan olan çocuklanmızın e^ıtimine destek vererek onlan gelece^e hazırlıyor. Türkiye'nin yıldızlan da daha fazla çocuÇumuzun bu desteÇi alabilmesi için bir kez daha sahneye çıkıyor. 16 Aralık gecesi "Yıldızlar Smıfı" eşsiz bir gösteriyle karşınızda olacak. Gelin siz de onlan izleyin, Türkiye'nin geleceğine destek verin. Her çocuk geiece$« umuria baksın bilet/xEgıenceve 9 nş D*(eön 2 Biletler Biletix'te! www.biletlx.com (0216) 454 15 55 dan daha gelişmiş yepye- ni bir canluıın oluşmaya- cağını kimse garanti ede- mez. Çünkü evrim devam et- mektedir. Evrim geriye dönük olamaz, daima ile- riye dönüktür. Zaten evri- min kelime anlamı geliş- me demektir. İnsan ilk oluştuğu zaman bugünkü insana göre çok ilkeldi. Yontma taş devri, cilalı taş devri, maden devrini ge- çirdikten sonra ilkçağ ve ortaçağ karanlığını geri- de bırakarak, bugünkü çağdaş düzeye ulaşmışnr. Türkiye'ye gelince, Türkler Atatürk sayesin- de kulluktan kurtulup bi- rey olma hakkını kazan- mışhr. Atatürk, kısa za- manda art arda yaptığı de\Tİmlerle Türkleri ulus olrna bilincine kavuştur- muş, kimseye bağımlı ol- mayan özgür bir Türk Devleti oluşturmuştur. Fakat Atatürk'ün ölü- münden sonra, bilhassa 1950'den itibaren gerici faaliyetlerbaşlamıştır. Hü- kümeti kuranlann kişisel ihtiraslan, para ve koltuk hırslan, oy telaşlan, geri- ci düşüncelere, hırsızlık- lara, yolsuzluklara göz yummalan devrimlerin ya- vaş yavaş çiğnenmesine ve çağdaşlıkta hızla geli- şen Türkiye'nin gerileme- sine neden olmuştur. Bu- gün başta bulunan hükü- metin dincileri kadrolaş- tırması, hatta milli eğitimi bile dincilere terketmesı, Türkiye'nin karanlığa itil- mek istenmesinin bir gös- tergesidir. Herkesayagi- derken, gezegenleri fet- hetmeye çalışırken, bizim- kilerin türbanla uğraşma- sı, kadınlan kapatmaya çalışması, din okullaruıı ön plana çıkarması, açık yerlerde toplu halde kılı- nan namazlar, cuma na- mazuun resmi programa alınması, Diyanet Işleri- ne on beş bin kişinin atan- ması, Türkiye'yi 1923'ten geriye, yani 80 yıl geriye götürmek, karanlığa itmek isteyen bir düşüncenin ürü- nüdür. Fakat Türkiye'yi orta- çağ karanlığına çekmek ve şeriatı getirmek iste- yenler emellerine ulaşa- mayacaklardır. Türkiye hiçbir zaman Suudi Ara- bistan gibi, tran gibi bir din ve şeriat devleti ola- maz. Evrim geçirdikten sonra geriye dönüş olmaz. Bu, diyalektik düşünceye aykındır. PENCERE Bu Kitabı Herkes OkumalıL Kitabın önsözünde şu satırlar yer alıyor: "Bugüne kadar tüm savaşlarda sadece ve sa- dece anneler kaybetmişlerdir. Başka hiç kimseye bir şey olmamıştır. Hiçbir sonuç, annenin mezara kadar devam edecek olan yüreğindeki ateşe der- man olamaz." Geçenlerde bu köşede sözünü açtığım kitabı bir asker yazmış: Osman Pamukoğlu.. Kitabın adı: "Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok" (Harmoni Yayınlan) 1993-1995'te Hakkâri'de Dağ ve Komando Tu- gayı ve Güvenlik Komutanlığı yapan Osman Pa- mukoğlu, 2001 'de tümgeneral rütbesindeyken emekliye ayrılınca, oturup görkemli bir kitap yaz- mış... Okunması gereken bir kitap... • Edebiyat değerleri açısından içerikli, anı kitabı ola- rak paha biçilemez. Emekli tümgeneralın anlatım biçemi insanı şaşırtıyor, yer yer devreye giren di- yaloglardaki yazar ustalığına diyecek yok!.. Kimi say- falara ya da bölüm başlanna serpiştirilen şiirler, öz- deyişler, insanı düşündüren bir incelikli seçimin eleğinden geçmiş... Ve kitapta bunca ölüme, öldürüme, şehitliğe kar- şın hayatın ta kendisi var. İnsan var.. Hem dene insan?.. Sanki Nâzım'ın 'Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan çıkmış insan!.. Askeriyle, siviliyle, kadınıyla, erke- ğiyle Anadolu insanı: O "topraktan öğrenip kitap- sız bilendir". • Osman Paşa'nın kitabını gözyaşlanmı içime akı- tarak okudum; 142'nci sayfasında Orhan Veli'nin ünlü şiiri vardı: "Neler yapmadık bu vatan için; Kimimiz nutuk söyledik. Kimimiz öldük" 90'lıyıllar, 80'lerdetohumlanançılgınlığıntoplum- da ormanlaşmasıdır; tüm değerlerin çürümesi dö- nemi!.. Bu dönemde, Güneydoğu'da, vatan için - şehitlik bir yana- kimler nasıl yaşıyordu?.. Pamukoğlu anlatıyor: "Sabahleyin alacakaranlıkta karakoldan çıktım. Dördüncü Dağ ve Komando Taburu, subay, ast- subay ve askerleri bölükler halinde, parkalan üzer- lerinde, açıkarazideyatıyoriardı. (...)Hepsibotla- nnı ve çoraplannı çıkarmış durumdaydı. Boydan boya gezerek taburun askerierinin ayak tabanla- nnı gördüm. Hep hareket halinde olduğumuzdan epeyzamandırdOO'eyakın askerin ayaklannı ope- rasyon sırasında görmemiştim. Neredeyse hep- sinin ayak tabanlan, tam yerinde tabiriyle, param- parçaydı. Bazılan kan içindeydi. Parmakaralan su toplamış, topuklann derisi kalkmış, taban derile- ri, bir kısmında, iki kat haline gelmişti. Beni ayak- lanna bakım yapmaya çalışan beş altı asker fark etti. Ayağa kalkmaya yeltendiler, işaretle mani ol- dum. Şu gördüğüm manzara, yeryüzünde 'Ben en ka- tı yürekliyim' diyecek insanı bile etkileyecek ve da- yanıklılığını hiçe indirecek ölçülerdeydi." (Sayfa 240) • Osman Pamukoğlu'nun kitabı çeşitli boyutlarda değerlendirilebilir; yalnız askere değil, sivillere de ders kitabıdır. Çürüyen bir toplumda halk çocuk- lannın yurt sevgisiyle erdemlerini koruyabilmeleri, geleceğe dönük inanılmaz bir umut yaratıyor. O günlerde Ankara'dan bir politikacı ve yöneti- ci grubu bölgeye geliyor; oturuyorfar, konuşuyor- lar, söyleşiyorlar... Osman Paşa'nın gözlemi: "Sanki biz ayn bir galakside, gelenlerayn birga- lakside yaşıyormuşuz gibiydi. İki hayat vardı, biri- leri gerçek, diğerleri sanal bir ortamda yaşıyorlar- dı." PKK terörü bu ortamda nasıl bitirildi?.. Kitabı okuyan kişi, bu sorunun yanıtını öğrenmek- le kalmıyor. Geleceğe yönelik gerçekçi bir bakış açısını da umutlatazeliyor.. Osman Paşa'nın yapıtı yalnız geçmişe dönük anılar niteliğinde ve çerçevesinde değil... Kitapta geleceğin anahtarlan da var. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ ARALIK AYI ETKİNLİKLERİ (4) Cumartesi Söyieşileri "Cumhuriyet ve Laiklik" Demirtaş Ceyhun (13 Aralık 2003 Cumartesi Saat: 15.00) Kitap İmzası: Demirtaş CEYHUN Yer: Cumhuriyet Kitap Kulübü İstiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2 Beyoğlu/İSTANBUL EtkinlikJer Koop-Ctarafından düzenienmektedir. Ücretsiz ve herkese açıktır. Kafeteryamız Pazar dahil her gün saat: 10.00 Akşam 21.00 arası açtktr. ÇEKUL geleneksel fidan dikim gunu Eski maden ocaklannı birlikte ağaçlandıralım. S a r ı y e r - K ı s ı r k a y a M e v k i i 14 Aralık 2003 Pazar saat '0 OO'da Taksın Gezı Otelı öründer otobus kalkacaktır Etkınlığımiz dıleyen herkese açtkür ve üaeîsızdır Lütfen rezervasyon yapbmız. ÇEKÜL' Çevre ve Kultur Değerlenm Koruma ve Tanrtma Vakfı 0 2 1 2 2 4 9 6 4 6 4 7agacprojesi •• cekulvakfi.org.tr - www.cekulvakfi.arg.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear