25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2003 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Katianmanın Sınırı KONUŞAN, sıradan bir kişi değil, UEFA'nın as- başkanı bir Türk: Tarafsız saha karannın alınmasın- da "Istanbul'daki saldınlarsonrası Ingiliz vatandaş- lannın Tûrkiye'ye gitmemelehyönündekideklaras- yonunun etkili olduğunu, bunun da kararın siyasi olduğu görûşünü desteklediğini" söylüyor. Bu sözler karşısında zihinlere takılan ilk sorular şunlar oluyor, tabiı: "Asbaşkan, bayram tatili do- layısıyla ülkesinde bulunabilir, ama yine de böyle bir karar ona sorulmadan nasıl alınmıştır? Sorul- duysa, o nasıl razı olmuştur? Değiştirilmezse isti- fa edeceğini söylemiş midir? Yoksa, böyle fevridav- ranışlann yanlış olacağını düşünüp o görevde kal- manın ülkesi için başka yarariar sağlayabileceği- ni mi düşünmüştür?" Katianmanın sınırlan insandan insana değişir. Ama, ülkeler için değişmemesi gereken katlan- ma sınırlan vardır. Böyle olunca, bütün toplum- ca, halk ve devlet olarak alınması gereken karar- lar da olmalıdır. örneğin, "siyaset üstü"sportif bir örgütleniş ol- duğu farz edilen UEFA, söylendiği gibi Ingiltere' nin etkisiyle karar alıyorsa ve hele bunun Kuzey Kıb- ns gençliğini Anavatan takımlanyla bile maç yap- maktan alıkoyan başka örnekleri de varsa, Türki- ye'nin büyük kulüpleri bunlara niçin isyan etmez- ler? Son karar, isyan bayrağı açmak için yeterli ne- den değil midir? Yoksa, dış maçlann getirdiği büyük gelirler bu çe- şit zilletlere katianmanın yeterli gerekçesi mi ol- maktadır? örneğin, Ingiltere, konsolosluk patlamasının ar- dından hemen "O ülkeye sakın gitmeyin" çağnsın- da bulunmuş ve Kıbrıs konusunda Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne yaptığı baskıya benzer bi- çimde UEFA'ya da baskı yaparak böyle bir karar aldırtmışsa, "Ne bu şiddet, bu celâl?" diye sormak gerekmez mi? Konsolosluğun yeterince iyi korunmamış oldu- ğu zehabına bir tepki midir bu? Bazı AB ülkeleri- nin tam üyelik konusunda Ankara'ya yeşil ışık ya- kargibi görünmelehne karşı o yolu karartmaya yö- nelik tipik bir Ingiliz girişimi mi? Yoksa bu da mı "Kıbns'ta pes etmezseniz, da- ha neler olur, neler" demek? Batı, Türkiye'nin halk yığınlannı içten içe etkile- yen bir şeyin farkında mı acaba? Avrupa'nın ve uzaktaki "stratejik müttefik"\r\ bu ülkeyle ilişki- lerindeki ikiyüzlülük örnekleri, o dünyaya duyulan güveni gitgide zayıflatmaktadır: Patlamalar karşı- sında timsah gözyaşları döken Almanya, dinci te- rörsözlerini dilinden düşürmeyen bir Kaplan'ı yıl- lardır niçin iade etmez ve bağnnda banndınr? Ame- rika'nın Kuzey Irak'a ilişkin gerçek niyeti nedir? Daha öyle sorular var ki, onlan sürekli sormak de- mek, Sayın Manisalı'nın "Danimarka" dediği kü- çük bir azınlık dışında, büyük çoğunluğumuz için katianmanın sınırında dolaşmak demektir. Yeter artık. Ah CHP... Ikınci Dünya Savaşı'nda Berlin'ı kaybeden ve Batı'da yaşayan Almanlann, bu kültür ve uygarlık kentinden "i" harfine de uzun vurgu yaparak "Ah Beriin!" diye söz ederken anlatmak istedikleri, uğradıklan kaybın büyüklüğü ve özlemin dayanılmazlığıydı. Gani AŞIK 16. Dönem Kayseri Milletvekili A ve H harflerinin birleşerek çıkardı- ğı "ah!" sesinin ruh, duygu ve gö- nül iklünindeki karşılığı, umudun bitişi ve acının derinliğidir. Bede- ninin can alıcı yerinden kurşun ya da kama yarası alan kurbanın ağzından çıkan ilk nefes, bu iki harfin ses tellerindekı titreşiminden yankılanan çaresiz bir "ah*tır. Yüzyıllar boyu kara yazgısının tutsağındaki Anadolu insanının serüvenlerini dışa vuran şarkı ve türkü repertu- varlan da "Ah fle vah 3e ömür geçintün" türü sözler açısından oldukça zengındir. tkinci Dün- ya Savaşı'nda Berlin'i kaybeden ve Batı'da ya- şayan Almanlann bu kültür ve uygarlık kentin- den "i" harfine de uzun vurgu yaparak "Ah Ber- lin!" diye söz ederken anlatmak istedikleri. uğ- radıklan kaybın büyüklüğü ve özlemin dayanıl- mazlığıydı. Recaizade Ekrem de henüz bıyığı terlemeİc üzere iken kaybettiği oğlu Nijafa yaz- dığı lirik şiire "Ah Nîjat" başlığını koymuştur. "Gü- neşgüler. kuşlar uçar havada -uyanırlar na/Jı naz- bçiçekler- Valnızımsmo karanhkyuvada -Vok mu seni bir kayınr bir bekler", bir başka ömek ola- rak "Giden oğul hiç getir mi yerine -Ah! evladım yaram mdi derine -Hele bakın zahmın eserine- Se- ni asan eüer kınlsın oğlunT türküsündeki baba- nın dram ve çaresızhğinin nedeni ise ölüm tarzı- nın doğa yasalanna aykınlığıdır. Siyanür etldsi yapft Tokat'ta ön secımı kaybeden Genel SekreteT Yar- dımcısı Sn. t.HakkıBirler ile Ankara'da aynı du- rumda ve konumdaki rahmetli tbrahim Cüceoğ- lu. genel başkanın "kontenjan miltetvekilliğr önerisini reddetmişlerdi. Bu erdemliliğe ve tok gönüllülüğe karşılık. şimdiki Genel Merkezcile- rin, avanta mebusluğun üstüne toptan ve balıkla- ma atlayışlannı ibretle ızleyenler ile tnönü ve Ecevitdönemlerindeki Cumhuriyet Halk Partisi- ni. Deniz Bey döneminin CHP'si ile karşılaştıra- bilecek kıdemde olanlar da sosyal yaşamdaki bu acılann benzerini, bir başka anlam ve boyutta si- yasette yaşayan insanlar olarak, yaşamlannın ge- ri kalan bölümlerini ne yazık ki. ah ile vah ile ge- çireceklerdir. Ülkenin, ekonominin ve halkın du- rumunu, partinin dünü, bugünü ve yannını ko- nuşmak ve kararlar almak yanında, parti ıçi mu- halefetin eleştirme ve yanşma haklannı kolaylaş- tınp güvenceye almak için yapıhnası gereken ku- rultay, genel başkan ve bilinen çevresinin koltuk- laruıı pekiştirme ve kendi saltanatlannı sürekli kıl- mak aracı olarak görülmüş ve değerlendırilmiş- tir. Yine bu amaca yönelik olarak aylarca önce- den başlayan delege seçimlerinde. kongreler sü- recinde ve kurultay çalışmalannda sistematik bir tüzük ve hukuk ihlali yaşanmış, tertip ve baskı- lann yoğunluğu, büyük kongre atmosferi ve de- legeler üzerinde siyanür etkisi yapmıştır. Orman kanunu dönemi Parti üyelerine karşı bu orman kanunu döne- mini başlatan. planlayan ve koordine eden zatın, bir zamanlar sahip olduğu "saygm bir hukukçu" konumu, kanayan yaralann üstüne bastınhnış tuz kadar acı ve kahredıci olmuş, "Huknku kendi için- de işletmeyen bir partinin, ülkede insan hak ve öz- gürlükierini nasü sağlayacağj" sorusunu da gün- deme taşımıştır. Dahası, yaygın bir hukuksuzluk temeline otur- tulan bugünkü Genel Merkez yönetiminin siya- sal. hukuksal ve sosyal meşruiyeti gölgelenmiş- tir. Partide olup bitenlerin proje müellifi olan Sa- yın Genel Başkan, CHP tarihinde benzeri olma- yan bir yönteme daha başvurarak kurultayı top- lanmadan kazanmak için genel seçimlerde bile göstermediği bir çaba ile toplu delege ziyaretle- ri yapmış ve çocuklara masallar türünden söylev- ler vermiştir. Bu kararlılığm altında, göstermek istediğı gibi parti yaran değil de yukanda vurgu- landığı bıçimde ünlü ekibinı ve kendi koltuğunu olası bir tehlikeden (!) koruma kaygısının yatma- sı bile CHP'nin ne hale geldiğini tevil götürmez biçimde ortaya koyması açısından hazindir. Değişik yöntemleri ve antidemokratık meka- nizmalan devreye sokarak önce sizi seçeceklen seçmek. bununla yetinmeyip bölge toplanulan yap- mak ve "ife uygun bir oturum başkanı temin ede- rek parti içi demokrasi taleplerini doğmadan bo- ğacak bir tüzük değışikliğinı, anlı-şanlı hukuk- çulann, kocaman prof'ların ve halkın egemenli- ğini simgeleyen mılletvekıllerinin yürekli ve ıç- tenlikli(!) destekleriyle kotarmak... Böyle bir dü- zenek. uluslararası demokrasi normlanna ve De- niz Bey'in başkan yardımcıhğına seçildiği Sos- yalist enternasyonal standartlanna da maşallah ne güzel yakıştı. Halkçı poütikanın fitilini ateşlemek Yerel seçimlere kadar Cumhuriyet Halk Parti- si ile ilgili olarak yazmayı düşünmediğim halde, bu kendine özgü partinin hem dertlisi hem de sevdalısı olanlann yoğun istekleriru karşılıksız bı- rakamadım. Sayın Baykal'ın siyaset anlayışını ve yönetim biçimini irdeleyen seri yazılanmın böy- lesıne geniş bİT okuyucu desteği bulacagını bile- mezdim. Anadolu"nun bazı köylerinde, Ay ve Gü- neş tutulmalannda. bu gezegenlerin normalleş- mesi için çalınan davuldan Ay ve Güneş ne ölçü- de etkilenirse Sayın Baykal da -ne kadar yerinde ve haklı olsa bile- eleştirilerden o kadar etkilenir. Cözümün formülü, örgütlerin demokratik hakla- nnı kullanma bilınç ve vürekliliğini devTeye sok- mak yanında; alaca karanlıklann sarmalına sü- rüklenen aydınlıklann partisi CHP'ye "sağdan oy gekceğj" ham hayali ile kurulan sanal şatolann yerle bir oluşuna tanıklık etmekte saklıdır. Gecı- kerek anlayacaklardır kı, bir sol parti ancak ken- di temelkri üzerinde, kendiözdeğerierini ba^Tak- laşürarak büvüyebilir. Bö> le bir halkçı poütika- nın fitilini ateşlemek. Deniz Bey'in çok sevdiği deneyimle - kaşaıianmışlar"ın işi değildır. Taze kanlar, yeni canlar. inanmışlık, içtenlik ve \iirek ister Bu olabilir mi? "Her gecenin bir sabahı var- dn"" ve her koyu karanlığı. berrak bir aydınlığın izlemesi, doğanın şaşmaz yasasıdır. Silah, Asker ve Haraç... Prof. Dr. Salih OZBARAN OKTAY AKBAL önce Ekmekler Bozuldu. Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası, Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Öldü, Istinye Suları, llkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, Hey Vapurlar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat, Hücrede Karmen... BÜTUN ÖYKULERİYLE CAN YAYNLARI Çok daha geniş bir in- celeme ya da kitap için düşündüğüm bir başlığı bu yazımm tepesine oturtuverdim; yerini hemen benimseyiverdi sanki. Geç- mişte nice imparatorluklar vardı ve bu imparatorluklar ateşli silahlan ve yüksek ge- mileriyle yayılabilmişlerdi. Portekizliler ve Ispanyollar ilk akla geliverenler: sonra Hollandalılar, tngılizler ve benzerleri. Rusya. Cin ve Ja- ponya gibiler de bu sürecin dışmda değillerdi. Osmanh imparatorluğu öbür Islami devletlere/imparatorluklara göre daha çabuk uvıımla- mışü kendisini. ateşli silah- lan etkinlikle onbeşınci yüz- KÜLTÜR • S A H A T yıldan beri kullanarak ege- menlik alanlannı genişlet- mişti: ünlü îslam tarihçisi ve kuramcı Marshall G. S. Hodgson tarafindan topçulu- ğa dayalı imparatorluklar- dan biri olarak srnıflandınl- mıştı. Osmanlılar girdikleri Irak topraklannın, çoğunda timar sistemi uygulamadı, başka bir deyişle, timarlı si- pahi aracılığıyla artı ürüne el koyup yanında savaş eri ye- tiştirmedi: merkezinden uzak topraklarda; limanlanndan. zanaat kollanndan ve tanm alanlanndan rantı toplama yetkısini yönetimden tem- silcilere ya da açık artırma- da önde gelenlere de\Tetti Portekiz, Hollanda. Fransa. (02121 293 «9 7« VSuan R « COOMEV • Çevnrer HALEUN D 0 W M • De«or H L O Ü N GORKAN • "oSÜr- ÇOU>»N Yöoeter. ÇETİN AKCAN KEREM ALIŞIK - MİME ÇAYIROĞLU ALİ SUNAL - DİDEM UZEL ÇETİN AKCAN - VEYSEL DİKER EMRE TÖRÜN - HÜSEVİN ELMALIPINAR Cuma - Cumartesi: 20:3-0, Pazar: 15:00 Islıklal Cad 209 Atlas Pasajı Beyoğlu E-maıl: sadnalisiktiyatrosu@isbank.net.tr Tel: 0212 292 39 19 - 20 rTTifl Çağrı Merkezi Tel z 0216 454 15 55 Gönül Ulkü Gazanfer Özcan komedi 3 YtzudM-: F \RNOLD - RBACH PERŞEMBE-CUMA-CUMARTESİ 21.00 / PAZAR 15.00 tel: 0212. 212 94 82 •^•Mfif (021OJ 454 1555 iHwrwaQff£TlX-€Offi — ^ — İOC ORTAOYUNCULAR ISTIKLAL CAD. N0:140 TEL (0 212) 25118 65-66 FAX: (0 212) 244 43 27 www.ortaoyuncular.com Ferhan Şensoy'un BENİ BEN Mİ DELİRTTİM?psi'fcomik oyun Cuma-Cumartesi 20.00 Ferhan Şensoy'un m i BIZIDIKIZLIYORPerşembe 20.00 KULTUR BAKANL1Ğİ NİN KATKILA.RIYLA FERHANGIŞEYIER6 Ocak Salı 20.00 8-9 ARALIK SAAT: 10.30 KADIKÖY HALK EGİTIM MERKEZİ'nde Tel: 0216.330 10 27 Ferhan Şensoy'un yurtdışındakı film çekimleri nedeni ile Aralık ayında oyunlarımız yoktur. Ocak ayı biletleri satılmaktadır. Bilet Satış/Rezenasyon: Ortaoyuncular Gisesi / 0 212 25118 65-66 tlycctrooyunevi ÜHAT GENÇ'in hikayelerinden MAHİR GOMJİRAY'ın O Y U N l t d ğ , yönettiği ve oynadığı GAVARAOIAH EMRAH »KIOY » OHAY f AHIH1N aUziklari aşliiiada aAUK liaran dekıru. Y0KSEL AYMAI'ın ıtıjı II* AYCA DAMIACrı» çayhınaıİBil*. çaylarıam yudumlarkaa— Oalın sayra». S Aralık Cuma 20.00 / 6 Aralık Cumartesi 20.00 EFES PUsen İSM 2. KAT Tartabaşı Bulvan No: 120-122, Beyoğlu Rezervasyon: 0212 254 96 96 www.tiy3trooyunevi.com ı c KUTTJB BAWJIÜÖIPI E F E S Pıls£i\'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. Almanya da kokladı vergi gelirlerini, sınırlanndan çok uzaklardaki coğrafyalarda yerleşik Müslüman ya da başka dinden olan ülkelerin; Britanya yüzyıllardır okya- nuslarda sürdürdüğü sömür- geciliğini Irak içlerine sok- tu usul usul; Türkiye Cum- huriyeti'nin "banş" suurla- nndaçızdığı politikasına kar- şı "petroTün işletmeciliğiy- le harac'ı en çok toplayanlar- dan biri oldu. Irak'ın Os- manlı yönetiminde geçen ta- rih sürecine el atan Stephen H.Longrigg.*olağanüstiias- keriveçekki tophımsal nite- tikleri bulunan Türklerin, yönetkikr olarak lanetkn- diklerini'' yazmış 1925 yılın- da: -önce sultan, sonra ba- ğımsız paşalar, ardından da yönetimin dar sunt ve aske- ri serüvenciierm neden oldu- ğu, mihonlann açlığını ve zorbahğı" temsil ettıklerini ileri sürmüş( *). Longrigg'in saptamalannın Büyük Bri- tanya'nın çok daha modern çağdaki polıtıkalan ile götür- düklerini yan yana getirmek- teyararvar Eskiîngiliz ma- liye bakanlanndan Lord De- niz Heaky, 28 Temmuz gü- nü. Tun Sebastian ın sundu- ğu BBC "Hardtalk" prog- ramında söyledikleri, geli- nen konumu çok iyi belirli- yordu: "Saddam'ın uzaklaş- tmlmasmda farkn yoflar de- nenmelh'di:okadarnsanıöt- dürmek zorunda kaünma- mabydı"'. Şımdi ABD otur- du böyle bu" rantın üstüne. Tüm imparatorluklann or- tak bir yanlan hep var ola- geldi: tslam ve Osmanh di- linde "haraç" denilen veıçi- yi topluyorlardı gittıkleri yer- lerden. Sadece "gayr-i müs- fimkr'"den değil, tüm Müs- lümanlann da bağımh ol- duklan bir vergi türüydü bu. En kestirme yol İşte .ABD'nin Irak'a saldı- n hazırladığı günlerde mo- dern silahlar ve ücretli as- kerlerle birlikte "haraç" gel- dı aklıma.. İngilizcede *tax- farmer" diye adlandınlan, Osmanh vergi sısteminde 'Tnültezinı'' olarak geçen bu sınıf üyeleri. devlet ile halk/ köylü arasuıa giriyor, behr- lenen vergiyi topluyordu ya da yapılması, onanlması. üretıhiıesi gereken bir işi üs- leniyor ve sonunda nemala- nıyordu. Devlet ya da impa- ratOTİuk meTkezine vaat et- tiğı miktan ödedikten sonra kalanı cebe ındiriyordu. Öy- lece sınırlarda, ulaşılması uzak yörelerde, devletin kar- maşık bir düzenleme zah- metine girmeden bütçesıne para katmanın en kestirme yoluydu bu sistem. Bu yol- İa ne denli sömûrü düzeni kunılabildiği hakkında ta- rihçilerin kuramlan çeşididir; vatandaşlarmın cebinden ahp işgal ettikleri başka ülkeler- de kullandıklan asker ve si- laha yatırdıklan masrafin ya- rattığı bütçe açıklannın uzun vadede "haraç" getirisi ile kâra dönüşeceği hep varsa- yılmıştır. 'Racon'a uymamak ABD'deki kimi firmala- nn Irak'ın yeniden yapılan- dınlması yolunda köşe kap- ma ga>Tetlerini öğrenmek hiç de şaşırtmadı beni. Birte- levizyon ekranında gördüm. işittim ve gazetelerde oku- dum: h^k'ı güneyden saran Ingilizbirliklerinin zahmet- lerini(!) düşünmeden Üm- mü Kasr limanının işletme hakkını ABD şirketlerinin paylaşunına sunan Bush yö- netimi "krabçenin maıyetT tarafindan "racon"a uyma- makla suçlandı. a Ex-Empi- re" kenarda kaldı. 19 Nisan 2003 günü saat 12'de TGRT kanahnda haber dinlerken Bağdat'tan canlı yayınla ka- tılan muhabirin söyledikle- n tüyler ürperticiydi: Yağ- malama yer yer devam edi- yor: öylesine ileri gidildi ki bu eylemlerde, Birleşmiş Milletler'e ait bina da nasi- bini aldı; işin çok daha acık- h bir yanı da. ABD'nin bu yağmalama\T adeta özendir- me ve )Tkılan yerlerin ima- nnı kendi şirketlerine yaptır- ma beklentisi içinde oldu- ğudur. Sıntan diptomasi İmparatorluklar. Ro- ma'dan beri. hatta daha ön- celerinden, ışgal ettikleri yer- lerin artı ürünlerine musal- lat olarak sürdürmüşlerdir "imperiyariiklerini. Ama bu a nema"yı toplamak ko- lay olmamıştır; paralı asker- lere ihtiyaç duyuhnuştur; her zaman feda edilecek yerli jandarmalar aranmış, bulun- muş ve kullanılmıştır. Ne Portekiz'in daracık merkezi coğrafy'asındaki asker sayı- sı, ne Hollanda'nın bir Av- rupa köşesine sıkışmış yer- lisi ne de küçücük Ingilte- re'nin B ü ) ^ Britanya sını koruj-acak nüiusu yeterli ola- bilirdı bu silıp süpürmeye. Günümüzdeki kak çıkarma- sıyla bu geleneği modern teknoloji. silah ve onlann gölgesinde sıntan dıploma- si ile ABD sürdürüyor. Iş- galin getirdiği güçlüklerle baş edebılecek nöbetçi erat aramada aranıyor; ve "kah- raman" Mehmetçik' in bek- çiliğine gerek duymakta! Im- parator ve emrindekiler ko- loni alanlannı denetimde tu- tabilmek için bunu isteyebi- lirler, doğalan gereği. .An- cak, Adalet ve Kalkınma Par- tisi, "Amerika Irak için as- ker isterse vermek zorunda- yız, yoksa!_" diyebiliyorsa imparatorluklardan çıkar bekleyenler var demektir. Ne acıklı bir hâl, hâl-i hâ- zır, tanıklık ettiğimız şu za- man. Silahlann en çok geliş- tirilmiş bıçimleriyle, paralı askerlerin en ustaca manev- ralanyla dünyada kendileri- ni değiştirememiş ülke ve toplumlardan haraç toplanı- yor; diktatörü yok etmek ni- yetiyle onun yöntemlennin inceltilmiş görüntüleriyle in- sanlara kı>ılıyor; yaratıcıla- n ve yaygmlaştıncılanyla canavarlaştınlan ve adına -kitk imha silahlan" dedik- leri buluşlannı nice milyar dolarlara ihraç ettikten son- ra -ancak Irak'ta bulunduğu bile kanıtlanmadan- suç un- suru ilan edılıyor; ve demok- rasi getirileceği söylentile- riyle ülkeler ışgal edilıyor Şan veşerefiçin Sanki ortaçağ yöntemleri gerigelmiş. 15.. 16. vd.yüz- jıllann kültürel varsayımla- n ve uygulamalan içinden kopup bızlere ulaşmış. ta- nıklık ettiğimiz tarihsel sü- recin içine oturuvermiş bu acımasızlık ve soygunculuk - ortaçağlann şövah/e ruhunu taşıyan, teke tek meydan okumaya dayanan yığitliğin dahi çok uzaklanna düşmüş- ler. Sanki, askerlık toplumun doğasını yansıtıyor, eylem- leri de hem insan yaşamına hem de çevreye ilişkin geçer- lı tutumlardan örnekler dök- türüyor. Sanki, öldürme, doğal olmayan bir tutumu değil de sivil toplum tarafin- dan suç, sapkınlık ve kar- gaşa karşısında bir zorun- luhık olarak değer kazanıyor; acıyı ve yokluğu sineye çek- mek çalışmanın bir sıradan- lığı sayılıyor; askerliğe bu yönde prım veriliyor(**l. "İmparatorhık" merkezin- den çok uzaklarda üstlerinın emrinde ve denetimi altında -hiç koşullan ve fikirleri sorulmadan görev üstlen- miş- bulunan paralı askerler kan kusan ya da sessızce öl- düren aj'gıtlan birilerine veya bir çevreye doğru nışan alarakraylanndan boşalnyor- lar. Öldürmevi. her ne sebep- le olursa olsun, andığım tarih- sel süreç içinde suç saymayı öğrenmiş ve öğretmiş "Baü", kendisınin dünyaya meydan okuyan sözde temsilcisi ile iskambil kâğıtlannda ilan et- tığı u en çok arananlar'ın dışında bınlerce masumu, kameralann gözleri önünde, katlettiriveriyor paralı asker- lerine, fenni silahlanyla, haraç rantını toparlayabil- mek için: "benden büyük yok" diyebilmek için; "şan ve şereP(!) için. (*jS.H Longrigg, FourCenmries of Modern Irak. Orford, 1925. ss. 322-:3 (**)J.Bladuedf. Top. TüfekwSün- gü fÇev. Y.Alogan). Kitap Yayinevi; Istanbul,Ocak2003,S.8. PENCERE Sömüpüsüz Uygarlık Ne Zaman?.. 2003 yılının dünya siyasetinde 'Islam' en çok kullanılan sözcüklerden birine dönüştü, maşallahı var... Müslümanlar aralannda dayanışma ve işbiriiöi- ni geliştirmek için 1969'da "Islam Konferansı Ör- gütü" kurmuşlardı, o zamanki tartışmaları anım- sanm: - Türkiye İKÖ'ye katılsın mı? - Katılmasın!.. - Neden?.. - Biz laik devletiz, kurulan örgüt dine dayalı... - Peki, ne yapalım?.. Ankara başlangıçta islam Konferansı'natam üye olmaktan kaçındı; ama, bu siyaset sonradan de- ğişti, nefaydasını gördük, bilemem... • Bugün dünyadaki temel çatışma garip bir ikilem üzerine oturmuş gibi görünüyor... Bir yanda patron Amerika... Karşısında Islam terörü... Amerika her yerde hazır ve nazır, Afganistan'la Irak'ı işgal etti; karşısında tüm Islam ülkeleri sus- ta duruyorlar. Müslüman devletlerin ödü kopuyor, gık diyemiyorlar; Islam Konferansı örgütü lafügü- zaf!.. Kendi halklanna ve cemaatlerine her çeşit bas- kıyı revagören şeriat devletleri emperyalizmin kar- şısında suspus, yerle yeksan... Vah zavallı Müslüman!.. Üstelik Müslüman başkaldırdı mı terörist oluyor; baş üstüne dedi mi uşak... Nedir bu ikilemin anlamı?.. • Batı sanayi devrimini gerçekleştirmiş 'Aydınlan- ma' aşamasından geçmiş, din diyaneti devlet ha- yatından tasfiye etmiş... Bugün Müslümanın karşısında kim var?.. Hıristiyan mı?. Yokcanım.. Adıyla sanıyla emperyalist Batılı dinden imandan çoktan çıkmış, petrol ayağına Islam coğrafyasına girip ortalığı allak bullak ediyor; Hazreti Muham- met'in ümmeti ise tarihin bu vaktinde bile inancı- nı aşıp aklını kullanmak düzeyine erişemediğinden zavallı mı zavallı... İkilem, uygarlık aşamasında iki ayrı basamakta ya da çağda bulunan Batı-Doğu çelişkisinden tü- rüyor, Müslümanın düşmanı ne yazık ki yalnız kar- şısındaki değil... Müslümanın düşmanı önce ta kendisi.. Sonra karşısındaki!.. • Ortadoğu'da yaşanan çatışma, din savaşı değil; Aydınlanma devrimini gerçekleştirmiş sanayi top- lumuyla, tanma dayalı dinci düzeni aşamamış Müs- lümanın kavgasıdır; emperyalistin amacı Islamla he- saplaşmak değil, petrolünü ele geçirmek... Kimi Batılı, gerçeği örtmek amacıyla bu kavga- ya özellikle "Medeniyetler çatışması" adını ver- meye çalışıyor; oysa sanayileşmeyi teknolojik dev- rimle bir üst aşamaya taşımış Amerika'nın 'Küre- selleşme' süreciyle kurmaya çalıştığı 'YeniDünya Düzeni'rim gerçek suratı Irak savaşıyla büsbütün ortaya çıktı. "Sömürü uygariığı"na din ideolojisiyle direnmek, hiçbir şeyi anlamamakla özdeştir. Peki, sömürüsüz uygarlığa insanlık ne zaman kavuşacak?.. Cumhuriyet mahallesi 30 Şanslı Aileye Kapısını •Açıyor. Cumhurivet Maballesi'nin denize açılan penceresi, Kınalı'da da ışler hızla ilerliyor. evler \11kselivor. ÖnümitedekiyazKınalı Mahallesindeyaşam başlayacak. Ve Kınalılar. kendilerine komşu gelecek 30 ailevi beklivor.30 şanslı ailevi... 18AYVADEÜ ARSALAR Fiyat ve ödeme koşuilan son derece elverişli. Omeğin 500 metre karelik arsayı 4 milvar TL peşinat ve i 8 ay vadeyle alabilecekier. îyısi mı sız bu şansı kaçırmavın. Hemen şımdi Yapı-C'ye bir telefon edın. ödeme koşullannı ve Cumhuriyet Kınalı Mahaltesi'nin sıze sağlavacağı olanaklan öğrenin 30 şanslı aileden biri de sizin aıleniz olsun. YAPI-C Adres Te) Faks Gazete tel E-Posta Rtr Cumhuryet Vakft KunMişudur : Türkocağı Cad. Basın Sarayı No.1 Kat. 4 (Gazeteciler Cemiyeti üstü) Cağaloğlulstanbul : (0212) 520 21 91-92, (0212) 522 49 26 : (0212) 520 50 23 :(0212) 512 05 05/550-561 : yapic@yapıc.com.tr www.yapic.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear