24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 EKİM 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur(Şcumhuriyet.com.tr 15 ÇAMUR' BUGÜN GÖSTERİME GİRİYOR - Derviş Zaim'in yeni fîlminde başlıca rolleri Mustafa Uğurlu, Yelda Reynaud, Taner Birsel, Bülent Emin Yarar, Tomris tncer, Arslan Kacar, Ümit Çırak, Nadi Güler, Serhan Ernak, Erdinç Olgaçlı ve Muhammed Cangören paylaşıyor. DervişZaim 'egöre bir Türksinemacısının kendikanaüartyla uluslararası alanda uzun süre uçabümesibirmudze: Yurtdışı cadı kazanı gibiCAMZE AKDEMİR Bir bölgede buluşan yazgılar, hastalık, ba- gmlılık, çare, çaresizlik, yaşama dıreten insan •v irade üstüne bir güzelleme... Bir iyi film, *Camur\ En son 60. Venedik Film Festivali'nde, da- h. önce Ken Loach a verilen Enrico Fulchig- mni (TJNESCO) Ödülü'nü alan filmin yönet- rreni Derviş Zaim'le 'Çamur'un başansını ve yırtdışı film sanayiinın dişlilerinı, çarklannı koıuştuk. Venedik'in dünya sinemasının üç buluşma ncktasından bin olması dolayısıyla katılmak b i e önemliyken dereceyle dönmenin mutlulu- ğuıu yaşadıklannı söyleyen Derviş Zaim, bu- nu ilensi için iyi bir başlangıç olarak değerlen- diriyor. - 'Tabutta Rövaşata' daba yalın bir film- di. tek bir adamın derdine odaklanıyordu. 'Fller ve ÇimeıT ile 'Çamur' ise daha kala- bafık, dolayısıyla da karmaşık bir insan iliş- kileri öykiisü. DERVİŞ ZAİM - Çünkü karakterlerde kar- maşıklığın yarattığı o derinliği seviyorum. 'Fil- ler ve Çimen'de biraz da tesadüflerin tetikJe- diğı bir yapı söz konusuydu. Tesadüfen bir ara- ya gelen beş ayn öykü, beş ayn karakter üzeri- neydi ve bunun politik aksiyon çerçevesinde gelıştiği bir dere yatağı vardı. Bu anlamda bul- macanın parçalannı bir araya getirmek daha zordu. Aynca yaşamın kendisı de karmaşık, gri. Böyle bir yapının da fılmime yansımasmı iste- rim 'Toplum olarak çok da rahat değlllz' - Karakterlerinizin ortak bir özelliği de ya- şamın, ülke gerçeklerinin köşeye sıkıştırdığı insanlar, insancıklar olmaları. Gerçekte de insanların iilkelerinde, ülkelerinin tarihi karşısında köşeye sıkışmış olduklarını mı dii- şüniiyorsunuz? ZAİM - Kendimi öyle düşünürken yakaladı- ğım anlann sayısı fazla; tanıdığım, gördüğüm her insan köşeye sıkışmış olmasa da. Sanat bu gerçek yaşamın birtakım fenomenlerini sıkış- hrmak, dramatize etmek üzerine kurulu. Ka- rakterleri yaratırken gerçek yaşamdan esinlen- diğim, küçük kınntılar aldığım durumlan daha da dramatize etmeye, altlannı daha kalın çizme- ye, keskinleştirmeye çalışıyorum. Dolayısıyla dediğiniz o köşeye sıkışmışhk da dram sanatı devreye girdiği için daha da uç bir noktada dışavuruyor. Genel olarak yaşama kar- şı da böyle birperspektiften baktığım söylenir- se yanlış olmaz; yani tarih olarak, toplum ola- rak çok da rahat değiliz, bir köşeye sıkışmışhk var. - Bir fîlm toplumsal görüntiileri ne kadar değiştirebilir diye sormak isrivorum 'Bir film yapayım, çok şeyi değiştireyim' saflığında ol- madığınızı bilerek. ZAİM - Bir film hayattaki birtakım şeyleri elbette değiştirebilir. Ama o değişim ani, çabuk, görünür biçimde olmaz. Bir ya da birkaç kuşak sonra etkilen insanlann zihin yapısı veya sos- 1 on filmi 'Çamur'la 60. Venedik Film Festivali'nde Enrico Fulchignoni (UNESCO) Ödülü'nü alan Derviş Zaim, "Yurtdışı bir satranç tahtasıdır; pazarlıklar yapılır, şantajlar vardır. Tam bir cadı kazanı gibidir" diyor. Uluslararası alanda ses getirebilmek için paranın yanı sıra ilişkilerin de çok önemli olduğuna dikkat çeken ünlü yönetmen, devlet ya da başka bir kurumun desteği olmadan kendi kanatlarıyla uçmanın çok zor olduğunu söylüyor. yal yapı üzerinde görülmeye başlar. Bu 'Ça- mur'un etkisi için de söz konusudur. 'Çamur', bir şekilde insanlan beraber yaşama küîtürünün gerekliliği üzerinde düşünmeye çağıran bir filmdir. Bu bağlamda dediğiniz gibi birdenbi- re olmayacağını bilerek en güçlü motivasyo- num şudur: "Öyle bir şey yapalım ki barış kültürünü getirsin, barış kültürüne önemli bir katkı yapsın". - Gerçekçiliğin yanı sıra bir metafor trafi- ği de söz konusu filmlerinizde. ZAİM - Gerçekçilik evet, ama sürrealizmi, sembolizmi de seviyorum çûnkü. 'Çamur'da da şu anda var olan gerçekçiliği anlayabilmemiz, daha dürüst bir biçimde beyazperdeye yansıta- bilmemiz için birlikte kullanıldılar. Farİclı anla- tım biçimlerinin bir arada var olduğu bir yapı- ya ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Şu anda 60 televizyon kanalı seyrediyoruz, 1960'takinden çok farkh bir Türkiye'de yaşıyo- ruz. Görsel bir bombardıman altındayız. Şu an- daki gerçekliği yansıtabilmenin başka yollan- nın araştınlması gerekir. Bu Türk sineması için bir zenginliktir. Çok saygı duyduğum bir Lütfü Akad, bir Yılmaz Güney çok başanlı işlere imza atmış- lar; ama onlann yaşadıklan dönem değişti. Dı- şandaki gerçekliğe bunun farkında olarak bak- mamız gerekiyor. Ben bu yüzden farklı anlatım tarzlannı bir arada kullanmaya çalıştım filmle- rimde. 'ironlyl, trajlkomedlyl seviyorum' - Özellikle karşı çıktığınız, şu anda dene- meyi, yapmayi düşünmüyorum ya da asla dediğiniz türler? ZAİM - Şu andaki yaptıklanm devam ede- cek. Ama ahlaki olarak kesinlikle yapmayaca- ğım şeyler elbette var. însanlan birbirine düşü- ren, kışkırtan, düşman gösteren ve bunun böy- le gelip böyle gittiğinin iddiasında olan işler; çocuklann, sakatlann sömürüldüğü, kullanıl- dığı ya da işin toplamında öyleymiş gibi göste- rildiği işler yapmam. Farklı kültürlerin farklı özelliklerini bir ara- da bulunduran yapılar kurmayı; eksen karakter ve veya karşıt karakterlerin çatışmaya iten özel- Iiklerinden birini/birkaçını farklı kültürlerin farklı özelliklerinden seçmeyi, fonu böyle oluş- turmayı seviyorum. Filmografimde bu daha da artacak. Şu anda yönelmek istemediğim türlerin ro- mantik komediler, tarihi filmler olduğunu söy- leyebilirim. troniyı, kara mizahı, trajikomediyi seviyorum çünkü komedi unsuru trajik olana se- yircinin daha da kolay hazırlanmasını sağlıyor. Bu sürecek. İs festlvale katılmakla bltmlyor' - 'Festivale nasıl gidilir? Hangi festivaller seçilir? Nitelik dışında bir festivale kabul ediJ- me şartları nelerdir? Festivale kabul edildi- niz diyelim, ondan sonra yapmanız gereken- ler? Âsla yapılmaması gerekenler? Sadece kişisel görüşmeler değil, kurumlar arası ya- zışmaların aldığı süre 1 gibi festivallerdeki film pazarının deyim yerindeyse 'raconları' neler? Ne de olsa tam bir sanayi söz konusu. ZAİM - Orası bir satranç tahtasıdır, pazarlık- lar yapılır, şantajlar vardır. Tam bir cadı kazanı gibidir. Diyelim ki bu festivallerden birinin say- gın bölümüne kabul edildiğınize ilişkin bir ya- zı ya da duyum geldi -bu arada Venedik'te im- zalar son anda atılsa da flörtleşme altı ay önce- den başlamışh- bu durumda öteki festivale te- lefon edip "Beni X festivale aldılar ey Y fes- tival şimdi sen ne düşünüyorsun, görmek is- ter misin?" derseniz şansınız artar. Çünkü birbirlerinin kuyusunu kazmaktadır- lar ve bu iş kimin daha çok nitelikli ürünü ilk anda dünya piyasasına vereceğine ilişkin bir yanştır. Bu noktada iş kimin izlediğine, nasıl iz- lediğine, nasıl gösterdiğinize de bağlıdır ayn- ca. Mesela kaset yollamak tehlikelidir, kopya- nın kendisini yollamakta fayda vardır. - Ve bu da gelip finansal güce dayanır ta- bü. ZAİM - Para her şey değil ama çok şey. tş bü- yük festivale alınmakla bitmiyor, llişkiler de çok önemli. Orada basının ilgi gösterebilmesi için filmini satabilmen için birbasın ataşesi, da- ğıtıcı ya da satıcı dediğimiz 'sales manager'la- nn olması ve bunlann bir ekip oluşturması, düz- gün bir basın kitinin hazırlanması, gerekli me- kânlann kiralanması gerekir. Tüm bunlar da ilişkiler ve parayla -ki bunlar hiç de öyle küçük paralar değildirler- ilintilidir. Mesela film festivaline söyleşi vermek öyle otelin lobisinde olmaz, bunun için bir yer kira- laman gerekir. Festivalin söyleşilerin verilebi- leceği 'paralı' resmi seksıyonlan, belli yerleri olur. Devlet ya da başka bir kurum sana destek vermezse kendi kanatlannla uçmak zorunda- sın. Bu da çok zor. Bir Türk sinemacısının ora- larda uzun süre uçuyor olabilmesi ancak 'mu- ci-ze' (heceliyor). - 'Via Beyrut' adlı bir projeniz olduğunu biliyoruz. ZAİM - O şu anda derin dondurucumda du- ruyor. Çıkış noktası 'Çamur'da olduğu gibi yi- ne bir hastalık dolayısıyla bağımlılık, hastalığa bağlı olarak birey ve tarih arasındaki ilişkinin sorgulanması. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Yaşananlardan kaçma özlemi 'Son öpücük', veda öpücüğü anla- mına geliyor. Kadın erkek ilişkilerini aşk, evlilik, çocuk sahibi olmak ek- senlerinde işleyen bir film. îlişkilerde sadakat teması dalgacı bir üslupla ele ahnıyor. Filme egemen olan asıl tema ise, 'yaşanan yerden ve yaşananlar- dan kaçma özlemi'. Beş erkek arkadaş, aralanndaki er- kek arkadaşlığına özel önem veren bir erkekler takımı. Hepsi de genç ve ya- şamlannı değiştirmek için yakıcı bir özlem duyuyorlar. 'Bir yerlere git- mek', 'değişik şeyler yapmak', 'baş- ka ortamlarda olmak' belki de insa- aoğlunun bitmeyen tükenmeyen tut- kusu. Bu genç erkekler de bu hayalle- rini gerçekleştirmek için projeler ya- pıp duruyorlar. Ama bir de kadınlar \e çoeuklar var, onlarsız da olmuyor. Iç- lerinden birisi evli ve çocuklan var. Birisi evli değil ama çocuk bekliyor- lar. Birisi yeni evlenmek üzere. fkisi kadın ilişkilerine bağlantısız takılıyor. Erkeklerin görünen amacı, bilinen erkek profiline uygun işlenmiş. Kız- larla gezip tozmak, yatıp kalkmak a- ma özgürlüklerini de korumak. Biri- siyle birlikte iken çevreyi de tarayıp çöplenme olanaklannı gözden uzak tutmamak. Kadınlann görünen amacı ise, bir an önce evlenmek ve çocuk sa- hibi olmak. Gençler bu amaçlan doğ- rulrusunda sevişir, kavga eder, itişir kakışırken yaşamın bu yönlerini geri- de bırakmış bir orta yaş kadını eşini bırakıp gitmekle kalmak arasında bo- cahyor. Anlayışlı psikolog kocası ise her şeyin yaşanıp biteceği, ama hu- zurlu bir evliliğin de\am etmesi ge- rektiğinı düşünüyor. Böylece tamam- lanan tabloda, aldatmalar kadar sadık kaünalar da olumlanıyor. Erkeklerle kadınlar arasındaki bitmeyen çekişme sürüp giderken herkesin kendi yaşa- mına bir göz atması da sağlanmış olu- yor. Tam da 'her şey yoluna girdi' de- diğiniz zamanda yönetmenin size kü- çük bir sürprizi ile karşılaşıyorsunuz. 2001 yapımı bu Italyan filminin yö- netmeni Gabriele Muccino büyük sa\ian olmayan, yaşananlarla tatlı tat- lı dalga geçen bir film yapmış. Hiçbir konuyu ağdalandırmadan seyri hoş bir filmde kadınlarla erkekler arasındaki ilişkilerin birçok türü ile karşılaşıyor- sunuz. Filmden derin anlamlar çıkar- mak isteyenlere de seçenekler var. Gö- rülür. gülünür, biraz da düşünülür KEDİGOZU VECDt SAYAR Sonbaharın Sarısı "Beyoğlu Buluşması" sona ererken kendimizi An- talya'da bulduk. Her yıl, ekimin ilk beş gününü bu- rada geçirmek boynumuzun borcu. Yeni fîlmleri iz- lemek, eski dostlarla buluşmak için... Festival, bu yıl 40. yaşını kutluyor. Antalya Küttür Sanat Vakfı, Gi- ray Ercenk'in genel müdürlüğünde, ülkemizin önemli kültür kurumlarından biri olma yolunda cid- di adımlar atıyor. Belediye Başkanı Bekir Kumbul, kentin bir simgesi haline gelmiş olan "Altın Porta- kalFilm Festivali"ne tam destek veriyor. Antalya. bu konuda şanslı bir kent. Bugüne dek pek çok baş- kanın emeği geçti festivale. özellikle Selahattin Tonguç ve Hasan Subaşı'nın çabaları unutulmaz. Antalya Altın Portakal Film Festivairriın serüveni, yalnızca Yeşilçam'\n serüveninin bir özeti olmakla kalmıyor, Türkiye'nin geçirdiği toplumsal değişim ve dönüşümleri de yansıtan bir ayna özelliği taşıyor, Sansürle boğuşarak geçen yılları nasıl unuturuz? Son yıllarda, sinemamızın yaşadığı ekonomik so- runlar, sansürün örtüne geçti. Yeterli sayıda yapım olmaması festivalin önünde ciddi bir engel yarattı. Bu nedenle, yönetmelik değişmiş olmasına karşın, dördü yeni, toplam on film yer alıyor yarışmada. 40. Festival'in en olumlu yanı, sinemamızın çe- şitli sorunlarını tartışmaya açan "Sinema Kunjltayı". Kurultayda dile getirilen en önemli talep, "Türkiye Sinema Kurumu"nun kurulmasına ilişkin bir yasa- nın bir an önce TBMM gündemine getirilmesi tale- bi. Yasataslağı üzerindeki çalışmalar festival sonu- na dek sürecek. Ve hiç kuşkunuz olmasın, 6O'lı yıl- larda düzenlenen sinema "şûra"\ar\ ve 70'lerde Si- nematek'in düzenlediği "sempozyum"dan bu yana defalarca dile getirilen görüş ve öneriler bir kez da- ha tekrarlanacak. 90'larda Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek döneminde toplanan "Sinema Ku- ru/fay/"ndadabenzertaleplersıralanmamışmıydı? Umarız, bir kez daha boşa kürek çekmiyoruzdur. Bu tasarının, hükümetin şu sıra üzerinde çalıştı- ğı "Kamu Reformu" tasarısı çerçevesinde gerçek- leşmesi mümkün olabilir gibi geliyor bana. Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun, bu reform pa- ketini hazıriayan komisyonda olması, kültür-sanat alanındaki yeniden düzenlenme gereksinimini gün- deme getirebilir. Çok mu iyimserim dersiniz? Elbette, "Sinema Kurumu", "TelifHaklan Kurumu" gibi yeni kurumlar oluştururken bu kurumların ida- ri-mali-sanatsal özerkliğinin güvence altına alınma- sı zorunluluğu var. Bu nedenle, Antalya'da olduğu gibi sektörün tüm katmanlannın ve akademik çev- relerin el ele vermesi, yetkilerini devretmekte ayak direyecek bürokrasinin karşısında yekvücut olma- sı büyük önem taşıyor. Antalya'da, "Kunıltay"\r\ yanı sıra daha pek çok etkinlik var. Sergiler, panel ve söyleşiler, konserler (her gün şehrin 10 noktasında)... "Bir film festiva- linde bu kadar çok konsere ne gerek var" sorusu- nu her yıl sorarız. Değişen hiçbir şey yok. Yoksa, bir yönetmen arkadaşımın dediği gibi "Filmlerbahane, konserler şahane!" mi? Festivalin bir başka sorunlu yanı da, pek çok gös- terimin (açık hava sinemaları, yabancı filmler) vide- odan yapılması. Bir film festivali için kabul edilebi- lir bir standart değil bu. Ya, "Bir Ulke-Bir Sinema" başlığı altında gerçekleşen yabancı film gösterim- lerine ne demeli? Piyasadan kiralanmış, yani vizyon göımüş 3-4 filmle, koskoca/4/)fa/ya Film FestivalPne uluslararası bölüm mü olur? "Know-how"dan ya- rarlanmamak, bu festivalin 40 yıllık geleneğinin bir parçası olmuş anlaşılan. Madalyonun öte yanında, müthiş bir iyi niyet ve çok ciddi bir çaba var. Yan etkinlikler bu yıl çok da- ha zengin ve doyurucu. örneğin, yarın üç imza gü- nü var. Agâh Özgüç, Oğuz Makal ve Menderes Samancılar ın... Yazımı, Menderes'in "Sonbahann Sarısını Vurdular Gece Yansı" adlı yeni kitabından bir şiirle bitirmek istiyorum. Çoğumuzun yaşadığı acılan, s/kıntıları dile getiren "Sonbahann Sansı" adlı şiiriyle... "Bötün bu acılar, bu gözyaşlan Bu tükenmişlik kimeydi babam Kim için çektik bu sevdalan En soğuk havalarda En uzun yollara düştük Sakalımız bıyığımız buz tuttu Sevdiklerimizin elleri dondu ellerimizde Yüreğimize bu kızgın mili Yaldızlı yaldızlı kim çekti babam Sayfa sayfa yakmadık mı Kitap dolu umutlanmızı Dolanmadı mı Anamın saçlanna engerekyılanı gibi açlık Sonbahann sansmı vurdular gece yansı Kar kapladı bahçelerin üstünü Sonbahann mezannt gördün mü babam" vecdisayar (i yahoo.com Gabriele Muccino'nun yönettiği 'Son Öpücük' büyük savlan olmayan, yaşananlarla tatlı tatlı dalga geçen bir film. Bilkent Senfoni, sezonu açıyor • Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası 10'uncu konser sezonunu bugün açıyor. Orkestra bu konserde 'The Svvingle Singers'a eşlik edecek. 7 Ekim akşamı yapılacak Server Ganiyev'in yöneteceği ikinci konserin solistleri Victor Pikayzen (keman) ve Tuğrul Ganiyev (keman). Bilkent Senfoni, 11-12 Ekim günlerinde TRT Istanbul Radyosu Çoksesli Korosu ile Eskişehir Festivali'nin açılış konserleri, 18 Ekim'de Mersin Festivali ve 1 Kasım'da îş Sanat-lstanbul sezon açılış konserini gerçekleştirecek. Orkestra, 'Cumhuriyetimizin 80'inci Yılı Kutlamalan'na ilişkin olarak 25 ve 28 Ekim'de iki özel konser verecek. Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası ile birlikte sunulacak 25 Ekim konserinin programında Batılı bestecilerin Türk konulu yapıtlanyla çağdaş Türk bestecilerin, yapıtlanndan örnekler de bulunuyor. Emil Tabakov'un yöneteceği 28 Ekim konserinin solisti ise Gülsin Onay olacak. BUGÜN • ATATÜRK KlLTÜR MERKEZİ'nde 19.30'da İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nden 'Folklorama' başlıklı müzikli gösteri. (0 212 25156 00) • MEB ŞÛRA SALONU'nda 20.30'da Sevda Cenap And Müzik Vakfı'nın 'Cumhuriyetin Kuruluşunun 80. Yıl Kutlamalan' kapsamında operetlerdenoluşan 'Operetta' gecesi. (0 312 427 23 53) • PARKORMAJVda 14.00'te 1. İstanbul Çocuk Şenliği kapsamında Borusan Çocuk Korosu ve Borusan Çocuk Atölyeleri. (0 212 334 07 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear