24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yazanlapın Gerçek Yaşamı Yapıtlarıdır! Bir rastlantıyla ünlü bir kişinin yakınında bulun- muş olabilirsiniz. Ya da babanızın, dedenizin ar- kadaşı olan böyle birinin kimi davranışlanna ta- nık olmuşsunuzdur. özellikle, sanatçilar, yazarlar- dır iç dünyalannı merak etti klerimiz.. Besteler yap- mış, romanlar, şiirleryazrnış, ödüller kazanmış, dün- yanın ya da ulusun malı olrnuş insanlann öteki in- sanlardan çok farklı olduğu düşünülür, ya da öy- Je sanılır! Oysa onlar da sabahları gerinerek kal- kar, tuvaletlerine koşar, sabah çayını kahvesini içer, kedisini okşar, sevdiği kadına sanlır, burnu- nu kaşır, ayağını ovuşturur, ne bileyim insanca bütün davranışlan sizler bizler gibi yapar... Değerli dostum Emre Kongar'ın yeni bir kita- bı çıktı, babasından ailesinden söz ediyor. Kon- gar, usta bir anlatıcıdır, önceki kitaplan üst üste baskılar yaptı, bu son yaprtının da okuriardan ilgi göreceğini sanınm. Kongar, aydın bir aile ortamında yetişmiştir. Ço- cuk yaşında pek çok ünlü insanı yakından görmek tanımak olanağını bulmuştur. Babası, dönemin tanınmış felsefecilerindendi, dostlan arasında pek çok değerli insan vardı. Kongar bu yüzden pek çok ünlü kişinin davranışlanna tanık olmuş... Ki- tabında birçoğunu tatlı tatlı anlatmış... Birçeşit de- dikodu, bir çeşit merak uyandıran, televole gibi bir şey... Bir zamanlar Nâzım Hikmet'in yıkanmayı se- vip sevmediği tartfşma konusu oJmuştu. Büyük şa- ir, sık sık yıkanmayı sevmezmiş, soranlara da "Ben ördekmiyim"dermiş... B u konudaAzizNesinde düşüncesini yazmıştı. Yıkanır yıkanmaz, size ne, bize ne! Hem kim biliyor Nâzım Hikmet'in günde- lik yaşamının aynntılannı, bilse bilse eşi bilir, o da böyle bir şey söylemerniş... Hem ne kazanır ne kaybeder bir şair dedikodularla?.. Emre Kongar kitabında yazıyor Bir kez Yahya Kemal'in yemek masasında imiş. Herhalde ba- basıyla birlikte!.. Bir de ne görsün! Büyük şair ye- mek yerken arada bir burnunu karıştınyor! Birden tiksinmiş, canı sıkılmış! Bir şair, hem de büyük Yah- ya Kemal, nasıl olur da, herkesin içinde burnunu kanştırır! lyi mi etmiş Kongar bunu açıklamakla? işte öğrendiniz şairler de burnunu kanştınr, şair- ler de yıkanmayı sevmez! Na kazandınız? Evet, ben de gördüm k a ç kez.. Yahya Kemal'in yemek sırasındaki yersiz davranışlan edebiyat dünyasında bilinen şeylerdir. Takma dişlerini çı- kanp herkesin içinde su dolu bardağa koyması vb.. Bir kez Parkotel pastanesinde çikolatalı bir pas- tayıyediğindeyanındaydım, pastayıyemiyorona saldınyordu! Hırsla parçalayıp ağzına atıyordu... Çirkindi, ama Yahya Kemal'in öneminden bir şey eksiltmiyordu. Onu öyle kabul etmek, yazılannı, şiirlerini okumak başka, özel yaşamındaki tuhaf, biraz da çirkin davranışlan başka!.. Polis hafiyesi gibi girmek sanatçılann iç dünya- sına, Yahya Kemal böyleydi, Ahmet Haşim pat- lıcan dolmasınt severdi, Ortıan Veli nasıl öldü, yoksa bir olaya mı kurban gitti, Melih Cevdet, Sa- it Faik, Behçet Necatigil vd. benim sevdiğim in- sanlann öyle çok doğru-yanlış özellikleri var ki, say- maklabitmez... En az elli yıl, dönemimin, özellikle kuşağımın ün- lüleriyle arkadaşlık, dostluk ettiğimi bilirsiniz. He- men hepsinin böyle garip özellikleri vardı. Kimin yokki!.. Emre'nin de var, benim de var. Ama, bun- dan kime ne, okura ne? Kongar'ın kitabının satışında etkin olacaktır bu tür ilginç açıklamalar! Ama ne o kitaba ne de ya- zanna bir artı değer kazandınri Çok satış yapmak bir başarıysa, ona diyeceğim yok!.. Bence sanat- çının gündelik yaşantısı değil, yapıtlandır önemli olan. Gerisi, televoledir televole!.. Yeni Yargı Yılında Eski Sorunlar... Yargıtay Başkanı, yargının sorunlannı ve ülkenin sonmlannı dile getirdi. Toplantıda bulunan Sayın Başbakan, dışanya çıkmca, görüşlerini soran gazetecilere, Yargıtay Başkaıu'nın konuşmasını "çirkin ve yakışıksız" bulduğunu söyledi. Erol ERTUĞRUL Hukukçu Y eni yargı yılına törenlerle gir- dik. Sorunlar dile getirildi. Es- ki yıllarda söylenenler yine söy- lendi. Yargıtay Başkanı, Barolar Birliği Başkanı yargının sorun- Ianna değindiler. Görüldü ki yargının sorun- lannda geçmiş yıllara göre hiçbir azalma yok. Tersine sorunlarda artış var. Her yargı yılının açılışında, yargının sorunlan dile getirilir. So- rumlular bu sorunlan asık yüzlerle ve rahat- sızlıklannı belli ederek dinlerler. Ama sorun- lann çözümûnde hiç yol alınmaz. Bu sorunlar dile getirilirken ülke sorunlanna da değinilir. Doğal olarak ülkeyi yönetenler, bundan pek hoş- lanmazlar. Bu yıl da aynısı oldu. Yargıtay Başkaru, yargının sorunlannı ve ülkenin sorunlannı dile getirdi. Toplantıda bu- lunan Sayın Başbakan, dışanya çıkınca, görüş- lenni soran gazetecilere, Yargıtay Başkanı'nın konuşmasını "çiridnveyakı^ksız''bulduğunu söyledi. Yargıtay Başkanı, laüdiğin öneminden söz etmişti. Ve ülkemizde dinsel bir düzen ku- rulmasına karşı çıkılması gerektiğini vurgula- mıştı. Ve Başbakan da bu duruma değinmeyi çirkin bulmuştu. Acaba çirkin olan ülkemiz için ve demokratik Cumhuriyetimiz ıçin olmazsa olmaz olan laikliğin önemini vurgulamak mıy- dı, yoksa hukuka aykın işlemlerle ülkemizde dinsel ağırlıklı bir düzen kurmaya çakşmak mıy- dı? Başbakan böyle bir eylemin içinde oldu- ğu için laikliğe değinmeyi çirkin bulmuştu. Ona göre, on bin öğrenciyi tarikat okullann- da okutmanın ve böylece, kıt olanaklan dev- let okullan yerine, tarikat okullanna aktarma- nın, bu yolla, hem tarikat okullanna destek çıkmanın ve hem de on bin öğrencinin beyni- nin yıkanmasının bir sakıncası yoktu. YÖK ya- sasını değiştireceğim diyerek imam hatip okul- lanna, üniversite yolunu açmanın ve üniversi- tede sıkmabaşı serbest bırakmanın hiçbir sa- kıncası yoktu. Bu hükümetin işlemlerinin Da- nıştay'dan, Anayasa Mahkemesi'nden, Cum- hurbaşkanı'ndan dönmesinin de hiçbir anlamı yoktu. Buörneklerçoğaltılabilir. tçerikdışın- da. bir Başbakan'ın, Yargıtay Başkanı'nın ko- nuşmasına karşı kullandıgı sözcüİder ve biçim, hoşgörülürtürdendeğildi. Son olarak da Baş- bakan, hazırlanmakta olan YÖK yasasına kar- şı çıkan rektörleri edepsizlikle suçluyor. Ay- dınlanmadan, özgür akıldan, bilimden, laiklik- ten yana olma edepsizlikse, hepimiz edepsi- ziz. ABD'ye ve AB ülkelerine karşı boyun bü- küp el ovuşturanlann, içeride efelenmeleri dü- şündürücü bir durum olsa gerek. Asıl önemli olan yargının sorunlanydı. Ne acı ki bu sorun- lann çözümü yolunda inandıncı hiçbir giri- şim yoktu. Neydi yargının sorunlan. Yargının bağımsızlığı, doğaldır ki en önemli sorundu. Adli kolluk gücünün kurulmamış olması, bu bağımsızlığı engelleyen baş unsurdur. Doğru- dan, siyasal erke değil de yargıya bağlı bir kol- luk gücü, yargının bağımsızlığını arttırdığı gi- bi yargının hızb işlemesini de sağlayacaktır. Ada- let Bakanı'nın ve bakanlık müsteşannın, Yar- gıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda bulunu- yor olmalan da yıllardır dile getirilen sorun- lardandır. Bu durumun da bağımsızlığa gölge düşürdüğü ortadadır. Yargının ekonomik özerk- liğinin bulunmaması ve her yıl genel bütçede yargıya aynlan payın düşmesi anlaşılabilir de- ğildir. Eğer gerçekten, "Adalet devletin teme- K" ise aynlan bu para ile adaletı nasıl sağlaya- caksınız. Genel bütçede yargıya aynlan para, Diyanet Işleri'ne aynlan paranın onda biridir. Yargının araç gereç, personel eksikliği, ço- cuk mahkemelerinin, trafîk mahkemelerinin ku- rulmamış olması, işleri güçleştinnekte, adale- ügecıktırmektedır. "Gedkmiş adalet,adaletde- ğildir'' sözü ne acı ki gerçek olmuştur. Mah- keme kapılannda yıllarca adalet arayan ve bu- lamayan insanlar, başka kişi ve gruplara yö- nelmektedirler. Eskimiş ve artık günümüz koşullanna uy- gun olmayan yasalan, günümüze uyarlamak bir türlü sağlanamamaktadır. Yakın zamanda, medeni yasa degişmiş olmakla birlikte, ceza yasamız olduğu gibi durmaktadır. Cumhuriye- timizin ilk yıllanndan kalma yasalann, günü- müz koşullanna yanıtvennesini beklemek ye- rinde değildir. Yasalan değiştirirken veya ye- ni yasalar yaparken yasalann hukuka uygun- luğunu sağlamaya çahşmak ise ayn bir konu- dur. Çoğu kez siyasal iktidarlar, Meclis ço- ğunluğuna dayanarak, hukuka aykın, ancak kendi istemlerine uygun yasalar yapmak yo- luna gidiyorlar. Bu da yargının sorunlaruıı art- tırdığı gibi yargıya duyulan güveni de yok edi- yor. Yargının tam bağımsız olamamasından, sis- temden kaynaklanan, eski ve uygunluğunu yi- tinniş yasalardan oluşan sorunlar dışında, bir de uygulamadan doğan sorunlar yaşıyoruz. Bazı yargıçlann ve uygulayıcılann gereksiz yere davalan uzatmalan, dosyalan gerektiği gi- bi incelemeden ertelemeleri, yargı sorunlan- nı iyice arttınyor. ""nıtuklama" kurumunun farklı, haksız ve keyfı kullanılması yargıya duyulan güveni sarsıyor. Avukatlık Yasası'na göre, "yargının kuru- cu unsunı" olan savunmaya gerekli önemin verildiğini söylemek de ne acı ki doğru olma- yacaknr. Aynı okulu bitiren, aynı egitimden ge- çen yargıç ve savcılar, ne garip ki avukatkk mes- leğini, yargının asıl parçası gibi görmüyorlar. Yargıç ve savcılann, avukatlan dışlayarak gö- rev yapmaya çalışmalan, yargı bütünlüğünü bo- zan bir tavırdır. Kamu adına görev yapan ve kamunun savu- nucusu olan savcılann, karar veren yargıçlar- la aynı kürsüde oturuyor olmalan ve kişileri savunan avukatlann ise kendilerine sunulmuş sandalyelerde görev yapmaya zorlanmalan, kurucu unsur olma ilkesi ile pek bağdaşmıyor. Adliyelerde, savcı ve yargıçlar dışındaki per- sonel için bile araç yeri aynlırken avukatlann araçlannın adliyeye sokulmaması, avukatlık mesleğine verilen önemin bir göstergesi gibi duruyor. Yargının tüm sorunlannın çözülme- si belki biraz zaman alacaktır, ama öncelikle, bu sorunlann çözümüne inanmış bilinçli kad- rolar ve kafalar gerekmektedir. Dilenciliğe Çanak Tutmak... Dr. Cengiz ABBASGtL Hukukçu -t- lçemeydanlanndabüyükçadır- sı'nın birinci maddesinde, beledi- larboy göstermeye başladı. Bu- nu gören yurttaşlar 'parasızye- mek yeme'nin yaklaştığını anlıyor- lar. Zira ilçe belediyeleri ramazan ayında yurttaşlara parasız iftar zi- yafeti çekmeyi âdet haline getirdi. Güzeüm meydanlarda koca koca bi- çimsiz çadırlan oturtarak görüntü kirliliği yaratmalan bir yana, di- lenciliğe de çanak tutar oldular. Kirliliği ve dilenciliği önleme ve bunlara umar aramak, belediyele- rin asıl görevleri arasında olması- na karşın büyük bir pişkinlikle bu görevlerini görmemezlikten gel- mektedirler. Bu bağlamda Beledi- yeler Yasası'na göz atmakta yarar var: 1580 Sayıh Belediyeler Yasa- ye, "Bddeninvebeldesakinlerinin mahaDi mahiyettemüşterekveme- deni ihtiyaçlannı tanzim ve tesviye ile mükeUefhükmi bir şahsivettir" diye tanımlanmaktadır. Buna gö- re ramazanda çadır kurup iftar zi- yafetleri çekmek hangi tanıma gir- mektedir? Belde sakinlerinin tü- münü ilgilendiren uygar bir gerek- sinimi mi düzeltip düzene koyuyor? Tüm belde halkûıın ortak gereksi- nimi mi karşılanıyor 0 Hayır. Sa- dece parasız yemek yemeye alıştı- nlmış aylaklann bir ayhk akşam ye- meklerini karşılıyor. Aynı yasada belediyelerin görevleri 15.madde- de aynntıh bir şekilde 82 bent ola- rak sıralanmıştır. Bunlann hiçbirin- de belediyelerin çadır kurup para- sız iftar yemeği dağıtacağına iliş- kin hemangi bir hüküm yoktur. Bu- nun dışında belediyelere yükletil- miş sosyal yardım görevleri yok mudur? Vardır. Onlar da 34. bent- te lasaca yoksul ailelerin ikiz ço- cuklan ile genelde yoksul çocuk- larabakmak, 48. bentte, yersizyurt- suzlara iş bulmak, kimsesiz kadın ve çocuklan korumak, 69. bentte ise yoksullar için yatı evleri yapıp idare etmek şeklinde sayılmakta- dır. Belediyeler belde halkınıntü- münün esenliği için gerekli olan bu çahşmalan yapacagına yılda bir ay ramazanda iftar ziyafetleri çekme- yi yeğlemektedir. Belediyelerin bu yersiz uygulamalan bize göre hal- la dikncüiğe özendirme ve alışür- madır. Oysa yukarda sözünü etti- ğimiz belediyelerin görevlerini dü- zenleyen maddenin 17. bendinde, "dilencUeri dilenmekten men ede- cektedbirleriabnak" görevler ara- sında önemıne vurgu yapılırcasına aynca sayılmıştır. Ama belediye- lerimiz inadına bu hükmü görme- mezlikten gelerek aksi uygulama- larla el açıp dilenmeye muhtaç ol- mayan halkı da sanki dilendirme- ye muhtaç konumda görmek iste- mektedirler. Yasal durum böyleyken değerli belediyelerimizin ramazanda iftar çadırlan kurmalan niye° Kendile- rine verilmemiş bir görevi koştura koştura yerine getirmenin açıkla- ması nedir? Bizce bunun açıklama- sı çok yalındır. Halkın kutsal din duygulannı sömürmek, bilinen ba- zı çevrelerin sıkmabaşta olduğu gi- bi ikinci bir görüntü ve simge ya- ratip yandaşlaragöz kırparakbuyol- la siyasal çıkar sağlamaknr. Yenilenen Ford Mondeo'da bırçok farklı ozellık sızı beklıyor Gelıştırılmış tasanmı ve ustun ışçılığı Ford Mondeo'nun hemen dıkkatınızı çekecek özellikleri Aynca yeni on sıs farları, hakıkı deri ve ahşaptan oluşan direksıyon sımıdi, ısıtmalı ön koltuklar, yenıden dızayn edılen şık, kalıteli ve kullanışlı on konsol, yağmur sensoru, otomatık yanan xenon farlar, 17 ınç alüminyum alaştmlı jantiar, elektnkli katlanabılir ve yer aydınlatmalı yan aynalar ve 6'lı Sony CD changer yeni Ford Mondeo'yu benzersız kılan özellikleri Koç FordMondeo Ford Otosan tarafından ithal edilmektedir Tasanmı yaşamdan, güveni teknolojiden. PENCERE Sezer ile Chirac... Türban ile yalnız bizim başımız dertte değil, Av- rupa da bu ilginç sorundan nasibini alıyor, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac sonunda patla- dı.. Dedi ki: "- Laiklik tartışma konusu olamaz!.." Chirac ekledi: "- Laiklikten ödün verilemez. Kimilerinin cum- huriyetin yasalarına meydan okumak ya da çağ- daş toplumun cinsiyet eşitliği ve kadının saygın- lığı konulanndaki kazanımlannı tartışma konusu yapmak için, saptınlmış bir din özgürlüğü fikrinin arkasına sığınmalan kabul edilebilir şey değildir." Ne oluyor?.. Yoksa Fransa'da irtica tehlikesi mi var?.. • Yokcanım.. Fransa'da irtica tehlikesi 19'uncu yüzyılda var- dı; laiklerie mürtecilerin çatışması yüzyıl sürdü; ki- mi zaman cumhuriyet askıya alındı, imparatorluk ya da krallık ilan edildi; ama gelgitler sonunda Ay- dınlanma yerii yerine oturdu. Hıristiyanlık, yalnız Fransa'da değil, tüm Batı dünyasında dinci devlet tehlikesi yaratacak siya- sal güçten yoksunlaşmıştır. Peki, Chirac'ın derdi ne?.. Sorun Fransa'daki Müslümanlardan kaynaklanı- yor... Fransa'daki Müslümanlartesettür özgürlüğünü savunuyorlar.. Cumhurbaşkanı karşı çıkıyor. • Iki Cumhurbaşkanı.. Jacques Chirac. Ve Sezer.. Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'in de başı dertte... Iki Cumhurbaşkanı da kamusal alanlarda teset- türe yer olmadığını savunuyorlar. Sezer Cumhuriyet Bayramı'nın 80'inci yıldönü- münde Çankaya'daki törene tesettürtü bayanlann ginmesini engellediği için yalaka ve dinci medya or- taklığının yaylım ateşi altında... AKP iktidanna çıkarian nedeniyle tam teslimiyet bayrağını çeken sözümona laik medyada Cumhur- başkanı Sezer'e saldırı seferberliği parmak ısırtı- yor... Peki, bizimkiler Fransa Cumhurbaşkanı Jacqu- es Chirac'a ne diyecekler?.. Esgeçiyorlaronu... • Oysa Fransa'da Müslümanlar bir avuçtur; ne ik- tidarageçebilirler. Ne de Islam şeriatını Fransa'da dinci devlet dü- zeni ve yaşam biçimine dönüştürebilirler... Türkiye'de çoğunluk laiklerde olmasına karşın mür- teci mi, takıyyeci mi, Islamcı mı, dinci mi olduğu üzerine çeşitli kuşkular taşıyan iktidar partisi, seç- menlerin yüzde 25 oyuyla Meclis'in üçte ikisini ele geçirmiş durumda... Hıristiyan Fransa'da Cumhurbaşkanı Chirac la- ikliğin duyariığını taşıyor... Türkiye 1.6 milyar nüfuslu Islam dünyasında tek laik devlettir; Cumhurbaşkanı Sezer'in laikcumhu- riyete dönük duyarlığı doğal değil mi!.. • Osmanlı'da kadının başını açması özgüriük sa- vaşımı idi; Cumhuriyet'te kadının başını örtmesi özgüriük savaşımı oldu... Sen şu irticaya bak!.. Sevsinler özgürlüğünü... G. KAHRAMAIM KIUĞ "Yeni başladığımız günlerdi yüreğimizden bir ateş parçasını verdik toprağa şimdi hesaplaşma vakti: Toprağı ateşe vereceğiz bundan sonra". Kurucu Başkanımızı yitirişimizin 2. yılında saygıyla anıyoruz. SANATTOPmÖRÖlfflİAİfSl GENEL KURUL CEMAL SÜREYA KÜLTÜR SANAT DERNE- Gl'nin ilk Genel Kurul Toplantısı 8 Kasım 2003 Cu- martesı günü saat 12.00 -17.00 arasında, (Hatay Res- toran Toplantı Salonu. Bağdat Cad. 526 - Bostancı. Tel: 0 216 361 33 57 - Faks: 373 13 07) adresinde, ço- ğunluk yoksa 15 Kasım 2003 günü aynı yer ve saatte yapılacaktır. Gündem aşağıdadır. Sayın üyelerımiz için çağn olarak duyurulur. GÜNDEM: 1. Açılış, saygı duruşu. 2. Yöneten Kurul (Divan) ve Oy Savim Kunılu'nun oluşturulması. 3. Konuk konuşma ve bildırileri. 4. "Birleşik Rapor"un (çalışmalar, bütçe, denetim, tasan vb.) okunması. 5. Rapor hakkında görüşme. 6. Geçıci Yönetım Kunılu'nun aklanması. 7. Yeni Yönetım Kurulu. Denetleme Kurulu, Disip- lin Kunılu'nun seçunı. 8. Dılekler. DERNEK YÖNETtM KURULU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear