22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 OCAK 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Vi 9 a «0 bazuyormuş... EfataertıHtl - Devlet ücretlilerin sırtından geçinmiş... "Rantivelerin sırtını sıvazlamak icin!" Verilen - TBMM'de genel mt M teşvik ve yatınm H ^ kararlan alınırken T Devlet Istatistik Enstitüsü'nün (DİE) verilerine bakılıyor ama Yeditepe Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Atilla Öner, "DlE'nin illerden ve ilgili kuruluşlardan veri toplama yeteneği çok yavaş; son veriler 1998 yılına art. 2003 yılında 1998 yılı verilerine bakılarak 2005 yılı için karar verilecek" dryor. onuna geldik... Istanbul'dan avukat Nezihi Sanal'ın eski cumhurbaşkanı Kenan Ev- ren hakkında, Kıbns Barış Harekâtı konu- sunda devlet sırrını ifşa ettiği gerekçesiyle Marmaris Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyu- rusu üzerine Cumhuriyet Başsavcısı Izzet Belek'in kararı: "Kıbns Banş Harekâtı sırasında Türkiye Cumhuri- yeti Hükümetinin Dışişleri Bakanı olan Turan Gü- neş'in henüz harekâtın ikinci bölümü başlamadan 'Bir an önce harekâtın ikinci bölümü başlatılarak bir- liklerimiz adanın içlerinde sağlam, doğal mevziler ka- zanarak iyice ilerlemeliydiler, adanın yarısını almalıy- dık' demesi ve bu sözlerden kaygıya kapılan gaze- tecilerin 'ya sonra, bırakırlar mı süperier' sorusuna 'Hele biroraiara kadar ilerfeyelim, adanın yansını ala- lım, oldu bittiyi yapalım, 20 yılda sökemezler bizi ora- dan... Ondan sonrası Allah kerim (Güneri Cıvaoğlu, Sabah, 19 Temmuz 1974)' biçiminde konuştuğu ga- —Karar zetelere yansımıştır. Siyasi Görüşlerin Hukuksal Sonucu: Kıbns Barış Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvet- lerinin denetim altına aldığı ve adanın yüzde 37'sini teşkil eden bugünkü sınıriarın siyasi otorite yani o gü- nün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince kararlaştınl- dığı ve yine o günlerde siyasi iktidan elinde bulundu- ranlartarafından, Kıbns'ta ne miktarda toprağın de- netim altına alınması gerektiğinin gerekçelerini açık- layarak konuyu devlet sım olmaktan çıkardıklan hu- kuksal sonucuna vanlmıştır. Sonuç ve Kanaat: Yukarıda açıklanan görüşler ve değerlendinmeler ışığında; eski Cumhurbaşkanlann- dan Kenan Evren'in Kıbns'ta Türk Silahlı Kuvvetleri- nin denetim altına aldığı topraklaria ilgili sözlerinin da- -ha öneedervsiyasi ve hukuki sorurrrtufuğuiDutonan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti üyeleri tarafından ya- pılan açıklamalar ile devlet sım olmaktan çıkanldığı, bu nedenle devlet sırnnı ifşa suçunun unsurlannın olayda gerçekleşmediği sonucuna varıldığından, yüklenen suçtan dolayı Kenan Evren hakkında suçun maddi ve manevi unsurianyla oluşmaması nedeniy- le kovuşturmaya yer olmadığına, karann ihbar eden konumunda olması nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmayan yakınıcıya duyurulmasına itiraz yolu açık olmak üzere CMUK'un 164. maddesi gereğince ev- rak üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar ve- rildi. 6.1.2003" Yakınıcı avukat Sanal, savcının Evren hakkında ver- diği karara, tarihi bilgilerin ve siyasi görüşlerin konu ile ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle itiraz etti. Dosya ka- panmış değil. öte yandan savcının, gazete alıntısın- da maddi hata var... Şimdi üst mahkemenin karannı bekliyoruz. Hatun Başbakan Abdullah Gül'ün eşi Hayrünissa Gül, "Kendimi first lady gibi görmüyorum" demiş ya... Akif Kökçe de diyor ki: "First lady derseniz görmez tabii, first lady değil evvel hatun." Miting Bu Pazar saat 14.00'te Istanbul Şişli'de Abide-i Hürriyet Meydanı'nda tüm yurtseverier Kıbns Mrtingi için toplanıyor. Haberiniz ola... ; SESStZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku « yahoo.com Ingiliz askeri, topraklanmıza giremez.. ABD pasaportu alıp gelsinler! AKP, devletJe mi hesaplaşıyor? Sosyolog Serdar Durmuş: "AKP hü- kümetinin iktidara geldiği ilk günlerde, TBMM Başkanı Bülent Annç'ın baş- lattığı inadına türban olayı henüz soğu- mamışken tekrar ısıtılıp önümüze geti- rilmesi, bunların başka işleri yok mu di- ye düşünmeme neden olmaktadır. Son ısınma turlan, açık lise sınavlan- na türbanlı öğrencileri almalan ve Da- vos'ta son moda tesettür kıyafetleri ile gövde gösterisi yapmalan oldu. Anlaşı- lan kamusal alan sadece yurt içindeki temsillerde var. Sanınm yurtdışında ya- pılan ve Türkiye Cumhuriyetinin temsil edildiği yerlerde bu uygulama kapsam dışı! Görülüyor ki, sorumsuz sorumlu Recep Tayip Erdoğan tarafından ya- vaş yavaş alıştırmak istenen türban oyunu, hem içeride hem de dışarıda sin- sice uygulanmaktadır. Meclis'te ele geçirdikleri çoğunluktan cesaret alan bu parti, iktidar partisi olmayı henüz içi- ne sindirememişfir. Anlaşılıyor ki, iktidar olmadan önce tabanına verdiği vaatle- ri adım adım gerçekleştirmeye çalışan AKP, büyük planı için devletle bile he- saplaşmayı göze almaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün okul- lar için hazırlattığı 'Gençlik ve Terorizm' isimli kitapta sol örgütler aynntılı bir bi- çimde anlatılırken Hizbullah dışındaki sağ terör örgütlerine yeterince yer ve- rilmemiştir. Sağ terör örgütlerinin faali- yetlerine ilişkin kamuoyunda yer alan haberier yazılsa bile neredeyse ayrı bir kitap olacak iken, Emniyet Genel Mü- dürlüğü'nün yeterince bilgiye sahip ola- maması düşündürücüdür." GazalTyi Okumak mı? MERİÇ VTLİDEDEOĞLU 90' lı yıllar boyunca N. Er- bakan çağdaşlık taraftarlannı, daha doğrusu laik yaşamı be- nimseyenleri "Batı taklitçile- ri!" diyerek payladı durdu. O- nun şeriata engel olan laik dü- zeni "taklitçilikle suçlayan bu eleştirisine, 1923 Devrimi'nin eski gelenek ve görenekleri- mizi yok ederek kültürümüzü taklitleştirdiği görüşü de ek- lendi. Gerçekte bu son eleştiri yıl- lardır gündemdeydi ve yeni olan bu eleştirinin şimdi Ata- türkçüler, Kemalistler -son yıl- lann modası- Gazi taraftarla- nnca yapılmasıydı; ortak yön- leri de Atatürk devrimini bir bütün olarak yapısal uyum içinde görmemeleri, devrim- leri tek tek ele alarak kimini onaylayıp kimini yadsımalan, böylece "seçmeci" bir tutu- ma yönelmeleriydi. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 1950'den başlayarak yaşamı- nın son günlerine dek, 9O'lı yıl- larda yoğun olarak Melih Cevdet Anday, daha önce de Nurallah Ataç yazılarında, devrimin bir bütün olarak algı- lanmasının özü gereği oldu- ğunu yalın bir biçimde ortaya koymuşlardı. Onlar, bu köklü dönüşümlerin birbirleriyle iliş- kilerinin kesilip, tek tek değer- lendirilmelerinin 1923 Devri- mi'ni parçalayıp zayıflatacağı- nı ve bunlann yavaş yavaş eri- tilerek yok edilme yollarının açılacağını vurguluyorlardı bıkmadan usanmadan. Yerden göğe haklıydılar; bü- tünlük parçalanınca içlerinden birini yoksamak kolaylaşır; bu da bir kez yapıldı mı, sıra öte- kilere kolayca gelebilir. Bunu yaşadık sayılır. Demokrat Parti iktidarı 1952 yılında Anayasa'nın di- lini yeniden Osmanlıca'ya çevirince, sanki devlet dil dev- rimini yadsıyor gibi bir anlayış yaygınlaşmış, kısa bir süre sonra da Yazı Devrimi'ne kar- şı çıkan Arap abecesine dö- nülmesini isteyen görüşler di- le getirilmişti. Günümüzde dilin anlaştınl- masına karşı çıkan "seçme- ciler", henüz daha böyle bir tutum sergilemediler; kim bi- lir, belki eli kulağındadır... Ama onlardan kimileri, Dil Devri- mi'nin ardından gelen "çeviri dönemi"ne de karşı çıkıyor- lar; klasiklerin Türkçeye ka- zandırılıp okutulmasının kül- türümüzü "Batı taklidi" bir duruma getirdiğini vurgulu- yorlar. Ayrıca yapılması gere- kenin, bizim kültür geleneği- mizi oluşturan yapıtların, ya- zarların, örneğin Gazali'nin okunması, okutulması oldu- ğunu söylüyorlar. Peki ama, yaklaşık son 30 yıldır Türkiye'de, felsefeyi yadsıyan, "küfür" sayan Gaz- ali okunup okutulmuyor mu? Sokrat ı. Platon'u, Aristo' yu, "budala"ve "sapkın" ola- rak gören, Farabi ve Ibni Si- na'yı da onları izlediği için sapkınlıkla suçlayan Gaza- li'nin son dönem öğretim ve eğitimimizdeki yeri Osmanlı medreselerininkinden daha üstün değil mi? Aklı devreden çıkanp yerine inancı, dogmayı koyarak fel- sefeyi, özgürdüşünceyi dışla- yan Gazali'ye en köklü yanıt, yine bir Islam düşünürü olan Ibni Rüşt'ten gelmişti. Ne ki, yüzyıllar boyu Osmanlı, Ibni Rüşt'ü değil Gazali'yi okudu. Ve şimdi 21. yüzyılda da bu- nun sürdürülmesi isteniyor... Oysa çeviri döneminde tüm bu Islam düşünür ve yazarla- nnın temel yapıtlan da Türkçe- ye kazandırılmıştı. Böylece yalnız Batınınkiler değil, Do- ğununkiler de yer almıştır 500'e yaklaşan çeviri arasın- da. Bu atılımın, devrimin kök- lü dönüşümlerini aydınlanma- nın nitemleriyle bütünleştir- mede büyük bir rol oynadığı yadsınamaz. Uzlaşarak sulandınlmış bir laikliği isteyenler; Dil Devri- mi'ni yadsıyarakOsmanlıcayı savununlar; Arap abecesine gönül bağlayanlar; kılık-kıya- fet düzenlemesini yadsıyıp türbandan yana olanlar; şeyh- lere, şıhlara, tekkelere, tarikat- lara kollannı açanlar, hafta so- nu dinlencesi "pazar" yerine "cuma" oluversin diyenler; kı- sacası, ışıklar içinde yatması- nı dilediğimiz M.C. Anday'ın dediği gibi; "Kendimiz kala- rak çağdaş uygarlığa kavu- şalım" görüşünü güdenler, "Ne denli Atatürkçü oldukla- rını söyleıierse söylesinler, Atatürk devrimini anlamamış- lardır". KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakuı turk.net ÇİZGİLİK KIMIL MASARÂCI KEDİ LEVO APTÜUKA e-posta: aptulika(â go.com. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Ocak ACI KAYBIMIZ Besra Öztekin'in sevgili eşi; Yüksel, Necip, Reyhan, Nur, Ayşe, Nil'in sevgili babası; merhum Ismet, Ken, Haluk, Servet'in sevgili kayınpederi; Ilker, Onur, Soner, Çağn, Mir, Besra, Kenneth, Özge, Canberk'in bıricik dedesi Akçadağ Köy Enstitüsü 1944-45 mezunlanndan, Cumhuriyet De\Tİmleri'nin yılmaz savunucusu, Bakırköy Ya\oızevler tlköğretim Okulu emekli öğretmeni HASAN ÖZTEKİNHakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 31 Ocak 2003 günü (bugün), cuma namazıru müteakip Bakırköy Yenimahalle Camii'nden kaldınlacaktır. TRT'N/A//LK TELEtfZYON YAY/NL 1968'D£ BUGÜN, TÜKKJYE FZADYV TEL£Vt.ZYON KufUJ- MU İLK TELJE.VIZYON YAYIHlMt YAPMlÇTt. MİTHAr PA- ŞA CAOOESİ'NOEld STÜDYO&AN, AMIcAfbt'MIN SO KİLOMETHEUIZ ÇEVRESÎNE YAPILAN YAVIN, ÇOK İLKCEL KOŞULLA&OA G£&Ç.et£L£ŞrıeİLİrOGCHlAK.- ŞAM HABE&LERJNİ, RADYO SPÎKEGLE&NPEN ZA- l=efZ C/LA£UN(l933-13?6) OKUMUŞTU- 1363'rEN 8E- Ki RAC>YOI>A ÇALIÇMAKTM OLAH C/lASt/M(SOLM) BU İŞ İÇİN SEÇILMİŞTİ- 'LAC -mYINLAe H4FTMDA ÜÇ GÜN yAPfLMtŞ, PAICET PKOSRAMLA& VE&L- MİfTİ. TELerİZYOUUN fLK NAKLEN YAYfNI İÇİN POKT YIL DAHA GEÇMeSt SE/eEKME'/CT-EYPİ. ** 7XNfN YEDİ eÜNÜ YAPIİ-ACAK YAY(N İSE BAŞLATILACA/Cm. 1968'OE İLK SÖ/ZÜMTTJLEg GİLİRKEN, mVMİH BAÇtNDA APNANÖzn&K Nüfus cüzdamı ve SSK kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. İRFANMUSTAFA HAYTA Lise diplomamı ve polis okulu diplomamı kaybet- tim. Hükümsüzdür. FARUKÖZCAN ERZURUM1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN (KAMULAŞTIRMA DUYURUSU) EsasNo:2003'15 Dayacısı DSI Genel Müdürlüğü tarafından davalı Ahmet Pirim aleyhıne açılmış bulunan karaulaştınna bedelinin tespiti ve tescili için açılan davada: Erzıırum ili Ilıca ilçesi Kahramanlar kö>r ü 144 parsel nolu taşınmazın 295.61 m2'lik kısmının se 319 nolu parselin de 92.56 m2'lik kısmının kamulaştınlmasına karar verildiğinden. Davacı DSI vekili tarafından dosyaya ibraz edilen tûm evrak ve belgelerde da\alı Ahmet Pirim'ın adresınin tespit edilemediğinüı anlaşıldığı, dava dılekçesinin ve duruşma gününün gazete tlanıyla yapılması gerektığinden; Davalı Ahmet Pirim'in aşağıda yazılı duruşma günü tüm evrakı müsbiteleri ile birlikte mahkemede hazır olması \eya kendini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde davanın yokluğunda )-ürütülûp sonuçlandınlacağı hususu. Aynca belirtilen bu taşın- mazın maiıkının ılan tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma ışlemıne karşı idan yargıda iptal davası, adli yargıda maddi hatalann düzeltim davası açabılecekleri, idan >argıda dava açanlann da\a açtıkJan ve yürütmenin durdurulması karan aldıklannı mahkememıze belgelendırmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşerek mahkememizce belirlenen değer üzerinden kamulaştırmayı yapan DSI Genel Müdüriügü adına tesciline karar verile- ceğı, kamulaştırma bedelinin hak sahıbi adına Erzurum ili Ilıca Ziraat Bankası Şubesi'ne yatınlacagı. konuja ve ta- şınmaza ilişkin tüm sa\unma \e delillerin ılandan itibaren 10 gün ıçuıde mahkememıze yazılı olarak bildınlmesi 2942 S.K.nun 4650 S.K.. 10. md. gereğince ılan olunur. 10.01.2003 Duruşma günü 18 02 2003 Basın: 4382 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Yanıtlamak Giderek Guçleşiyor Penceremde rüzgâr, fırtınaya dönüyor giderek. Ben de fırtınalı anılara yöneliyorum. Yağmur yağa- cak, gökyüzü delinecek neredeyse. Gündem kar- makarışık, yabancılıkdaduyuyorinsan. Nelerum- duk, neler bulduk, dahası elimiz kolumuz boşalı- yor, kime neye tutunacağımızı bilemiyoruz. Unut- muş gibi! Karşımda Atakule. Orhan Peker'in sözleri çın- lıyor kulağımda. Kulenin mimannı o tanıttı bana. Osaka Pavyonu'nu birlikte gerçekleştirdiler. "Ra- gıp karnında göneş açan bir mimar, tanımanı is- terim", dedi. Çok geçmeden tanıdım. Dost olduk. Dostluğu- muz sürüyor, ara sıra buluşuyoruz, projelerini sey- rediyorum. Amaçlanna ulaşmasını diliyorum. Çankaya'daki kulenin doğum sancılannı yaşa- dım neredeyse. Oluşması mozaik türü yer aldı dü- şüncemde. Önce kâğıt üzerinde yükseldi, k0ğıt- tan toprağa, başkentin güzel bir tepesine yerieşti sonra. Işıklan karanlık geceleri pariatmaya başla- dı. Karşı apartmanlar güneşin batışını seyrediyor camlarında. Yazılar, eleştiriler durmadı hiç. Ancak kule şapkasını da giydi, tüm başkenti selamlıyor şimdi. Açılışı hayli arabesk bence. Ülkemizin soyut ya- şamını sergiliyor. Başbakan Özal geldi, bitmeyen bir yaprtın kurdelesini kesiverdi yerel seçim önce- si. Mimannı bilmiyorum ama, ben böyle bir açılış hayal etmedim doğrusu. Altındağ'dan gelen ANAP'lılar, varoşlular, süpürgeci kadınlaria tam bir seçim gösterisi. Ama şimdi çok soyut çizgiler ta- şıyor o günler. Çankaya kulesi de başkentin sim- gesi olarak yerieşiyor belleklere. Bence ülkemizi yönetenler, özellikle yerel yöneticiler, kuleyi yakın- dan görmeli, geçmişini, geleceğini seyrederek ta- nımalı yaşadığımız başkenti. Uzun yıllar boyunca neler yapılmış, neler yapılamamış çok kolay anla- şılır. Bir karış toprağı yeşertmeden taşa dönüşüyor güzel başkentimiz! Yeşil soluyor, Botanik Parkj'da kelleşiyor giderek. Benim kuşağım, 194O'lı yıllar- da üç aşağı beş yukan çocukluğunu, ya da genç- liğini yeşil yollarda geçirenler, giderek kelleşen taş yığınlanna gömülen bir başkent düşledi mi acaba? Arada bir buluşur, konuşur özlem dindiririz. önce- ki kuşaklann davranış biçimini tartışınz, bugünle- re nasıl geldik, kimler nasıl zenginleşti? Kimlerzen- ginleşirken ancak fakirieşti degil mi? Şıklığın ölçü- sü de kaçıverdi! Kimi dostlanm unutmuyor, daha- sı üşenmiyor, belli gazetelerden resimler, yazılar ke- sip yolluyor. Bütün kadınlar aynı modayı, türban ya da sıkmabaşı taşıyor. Gözümüzü de etkiliyor gö- rüntü/eri. Soyunmuş mu, giyinmiş mi belli değil! Sahneye mi çıkıyor, ya da nereye gidiyor? Bir mar- ka gösterisi yaparcasına daldan dala, vitrinden vit- rine markalann tutsağı gibi çizgiler sergiliyor. Çiz- giler değişse de çabası değişrniyor. Kimliği, kişili- ği belli olmadan dolaşıyor ortalarda. Zarifliğinden, zevkinden, inceliğinden, şıklığından söz eden re- simaltlanna nasıl bakacağını şaşınyor insan. Başlamadan sona eriyor yazım. Çünkü renkler, çizgiler karmakanşık. Kimi kadın pırlantalar, tek taş yüzükler, bilezikler içinde bir Noel Baba görün- tüsünde. Ancak, şıklık artı değerlerie değil, özde- ğerierie, kişiliği belirten çizgilerie yansıyor kadın- lara'Böylesi kişilerden yoksun değiliz ama gide- rek yok oluyor. Bu yokluk, bu fakiriik nasıl aşılacak acaba? Bu yanş nasıl sona erecek? Borçlartepe- lere tırmanırken, tepeler nasıl aşılacak? Bankalar açılıyor, para babalan çoğalıyorama markalar, oto- mobiller, kotralar, yazlıklar, yurtdışı yolculuklar na- sıl gerçekleşiyor, yaşayan ya da gelecek kuşakla- ra nasıl özverileryükümlüyor. Bilen beri gelsin! Bil- mezlikten gelmek daha kolay galiba! Milyariar, tril- yonlar içinde yüzenler, bir bardak suda, bir yudum viskide boğuluyor kimi zaman. Resimaltı değil, manşet oluyor. Haberlerde dinliyor, gazetede oku- yoruz. Sonra bir yasa tasansı, borçlar gizleniyor, tutuklular özgürlüğe kavuşuyor birden. Kimler ni- çin borçlanıyor, milyarian kim ödüyor, halkımıza nasıl özveriler yükleniyor, bilen beri gelsin. Bir ya- sa çözümlüyor sorunlan. Gülelim mi, ağlayalım mı? Okuriar durmadan soruyor ama yanıtlamak güç. Kimse bilmiyor! 1 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Armağan, hatıra, andaç. 2/ Tecrübeli, ~lL usta... Eski- 3 miş bez par- 4 çası. 3/ Argo- da kaba ve görgüsüz kimseye veri- len ad... Bir tembih sözü. 4/ Duman le- kesi... Karşıhk bek- lenilmeden yapılan 1 yardım. 5/ Pelerinli 2 bir çeşit palto... Bir soru sözü. 6/Üzerine yazı yazılan tabak- lanmış ceylan deri- si... Tavlada bir sayı. 7/ "Eğilmiş arza ka- nar, muttasıl kanar güller/Durur—gi- 9 bi dallarda kanlı bülbüller" (Ahmet Haşim).. Es- ki dilde ayak. 8/Vücutça ve ruhça dayamksız olan- lar için kullanılan bir alay sözü. 9f Judoda kuralla- ra bağlı tutuş dizisi... Ince ve keskin ses. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Alışverişte çok kâr amacını g^iden kimse. 2/ Türlü renklerde kareli olan kumaş... Renkli, çok parlak ve saydam olmayan bir tür vernik. 3/ Ev- cil bir geyik... Narçiçeği renginde bir süs ta^. 4/ Kuran'ı güzel, yüksek sesle ve usulünce okuma. 5/Orta Anadolu'ya özgü halay türü bir halk cyu- nu... Eski dilde su. 6/Güney Afrilca Cumhuriye- ti'nin plaka işareti... Küçük mağara... Italya'da bir ova. 7/Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynama- sını istediği kâğıdı belirtme... Mutlak. 8/Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray... Lityumun san- gesi. 9/Ekmek ufağı... Bir kürnes hayvanı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear