Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
VYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2003 SAU
L4
•• • *
J V U L J J L I L J I * . kulturigcunnhuriyet.com.tr
fİYATRO DÜNYASINDAN DÎKMEN GÜRÜN
Tek kişilik şehirüstüne düşüncelerTek kişilik yaşamlar...Tek başına
yaşayan şehirler... Mekanikleşmiş, sı-
kışmış, bunalmış 'bireykrin' kendi
tarihleriyle birlikte yaşadıklan şeh-
rintarihuü de eritmeleri ve zamanın
adeta hıçliğe donüşmesi...
BehiçAkın 'TekKişjfikŞehir' ad-
h oyunu AksanatProdüksiyonTîyat-
rosu'nda oynuyor. Yazann çızımle-
rindeki yalın espri anlayışıyla örtü-
şen eleştirel bir metin... Sözcüklenn
titizlikle seçıldiğj. diyalog örgüsünün
zekice kotanldığı bir yapıt 'Tek Ki-
şilikŞehir'.
Oyunu, IşdKasapoğhı'nun yoru-
munda KöksalEngür,CüneytTürel
ve TübeSarandan ızlemek aynbir
tat veriyor ınsana. Üçlü arasındaki
hızlı tempo anlamlan daha da güç-
lendiriyor. DuyguSağıroğlu'nun 'so-
ğuk' tanımmı vurgulayan sahne ta-
sanmı, oyunun sanal ve gerçek çiz-
gisini destekliyor.
Büyük kentler, çellşkller
Behiç Ak, bir yandan günümüz-
de büyük kentlerde (örneğin tstan-
bul'da) göç olgusuyla yaşanan sos-
yal değişimin, ekonomikkoşulların
uzantılannı eleştirel bir gülümse-
meyle irdelerken öte yandan da tek-
noloji çağının yaşama getirdikleri-
ni ve götürdüklerini tartışmaya açı-
yor. Akıcı ve mizahibir dille ele alv-
nan bu konular Adam-Garson-Ka-
dınüçgeni içinde gelişiyor. Oyunda
dikkat çeken hususlardan biri ki, bu
ashnda anlamh bir çelişkidir, hızla
büyüyen şehrindeğiştirdiği insanlar
ve insanlann değiştirdiğı büyük şe-
hir arasındaki ters etkileşim. Birbi-
rini doğuran gerçekler ve gerçekle-
rin yol açtığı absürd durumlar...
Oyununyoğun diyalog örgüsü ara-
landığında, 'sıradan' intiharlann dı-
şında, elle tutulurbir olay yoktur or-
tada. Konuşmalar da belli bir sona
doğru gelişmez. Oyun süresince öne
çıkan, çeşitli durum saptamalandır.
Kişilerin kendilerine, konumlanna,
çevrelerine, yaşam biçimlerine yö-
nelık durum saptamalan. Inişsiz çı-
kışsız, 'sradan' düz bir çizgide sü-
rer bu saptamalar bütünü. Satırbaş-
lan açılır, satırbaşlan birbiri içine
Behiç Ak, "îlk bakışta kurgu bilimsel gibi gözöken bu öykü aslında
gündelik hayatımızın bir parçası olduğu gerçeği ile yoluna devam etti" diyor.
Belki de 'Tek Kişilik Şehir'le birlikte kendi kendimizi sorgulama zamanıdır.
girer... Konuşmalar da intiharlar ka-
dar alışılagelmiştir sanki.
Bu arada, intiharlar iki nedene da-
yanmaktadır: yalnızlık ve artık rep-
likasının bile üretilmesine ramak
kalmış insanın ilkel insanla aynı kit-
leyi taşıyan bedeninden kurtulmak
isteği. Burada da bir çelişki söz ko-
nusudur. Biryandahızlatırmanan sa-
nal bir dünya ve 'tuşlamalar' çağı,
öte yanda tüm bu gehşmelerin yol
açüğı giderek genişleyen bir yalnız-
lık çemberi. Olaysızhk içinde bir
başka 'sıradan' olay dakanımca za-
manda kaymalardır. Teknoloji, do-
ğal süreçlerin içeride ve dışanda ters
orantılı yaşanmasmı sağlamaktadır.
Behiç Ak, bu yaklaşımıyla da yine
günümüzyaşam biçiminimizahi bir
üslupla sorgular.
Cörme ve dokunma
duygusu
Hayatı tuşlayarak yaşayan Adam
bir yandan görme duygusunun do-
kunmaduygusundan daha çok prim
yaptığını savunurken öte yandan da
yalnızlığınınbilincinde, amabu duy-
guyla hesaplaşamayacak kadar ya-
paydır, tıpkı bir robot gibi.
Köksal Engür,ritminihiç aksatma-
dan tüm mekanikliği, kuruluğu, ko-
pukluğu içinde Adam'ın yalnızlığı-
nı ve tek kişilik yaşam biçimini her
zamanki rahat oyunculuğuyla akta-
nrken, onun bazı şeylen paylaşmak
isteğinin anlamsızlığını da vurgu-
lar. Bu istek anlamsızdır, çünkü
Adam artık intemet dünyasvnın ol-
duğu kadar içinde yaşadığı şehrin
geçirdiği hızh sosyal değişimin de
bir ürünüdür.
Oyunun en gerçek olan, soluk alıp
veren, etten-kemikten kişisi Gar-
son'dur. Cüneyt Türel'in, Adam'ı ve
Kadın'ı biraz sabırla biraz da eleş-
tirerek dinleyen, onlan bilgece ay-
dınlatan tavn bu üçlü buluşmada
önemli tartışma zeminlerini başa-
nyla oluşturur. tçinde yaşadığımız
bu büyük şehrin tek kişilikbir şehir
olduğunu vurgulayan da odur. în-
sanlann salt birbirleriyle değil için-
de yaşadıklan şehirle olan duygusal
bağlannın giderek zayıfladığının al-
tuu da yine o çizer.
Blrey tartışmast
Birey tartışmasını da Garson atar
ortaya. Sankibir anlamdayazann ro-
lünüüstlenmiştir o. Birey nedir? Tek
bir insan mıdır? 'Mutiu' çoğunluk
mudur? Mutlu çoğunluğa ait olup
'yatauz' olmak ve bir şehirde 'tek ki-
şi' olmak arasındaki ince çizgi ne-
rede başlar nerede biter?
Adam'ın internet arkadaşı Ka-
dın'ın devreye girmesiyle üçgenta-
mamlanır. Tilbe Saran'm güldür-
meyle gülümsetme arasında gidip
gelen dengeli, keyifli, alaycı yoru-
munda Kadın tek kişilik yaşamlar-
daki sıkışmışhğın değişik bir yö-
nüyle çıkarkarşımıza: llişki kuruyor
gibiyapmak, ama kuramamak. Yal-
IUZ değilmiş gibi yapmak, ama hep
yalnız olmak... Dokunur gibi yap-
mak, ama dokunmaktankaçmak gi-
bi. Sürekli olarak sözcüklenn an-
lamlanylahesaplaşan Kadıntipleme-
sinde dilde iletişimsizliği gündeme
getirir Behiç Ak.
Behiç Ak, "tlk bakışta kurgu bi-
umsel gibi gözüken bu öykü ashnda
gündetik hayanmızın bir parçası ol-
duğu gerçeği Ue yoluna devam etti"
diyor bir yazısında.
Belki de oyunculann performans-
lanyla daha da zenginleşen 'TekKi-
şilik Şehir'le birlikte kendi kendi-
mizi sorgulama zamanıdır...
Bilgesu Erenus 'un oyunu îzmir'den sonra Ankara ve îstanbuVda...
Güneyli Bayan ve sorular
TQLGA
KÖSEOĞLU
Akıl durdu mu?
Aydının aklı durdu mu?
Aklı durduran baskı
mıdır, yoksa aydının
aklını durduran kendinı
aşmış olan mücadelenin
bizzat kendisi mi?
Aydın korkmaz mı?
Insan korkmaz mı?
Aydın-ınsan,
korkulanna karşın
inançlannı
zedelemeyene mi
denir? Çok mu zor?
Çokzor.
tzmir Devlet Tiyatrosu
prodüksiyonu Güneyti
Bayan bu zorluğu göze
alarak sezon başından
bu yana, sessiz sedasız
yargılandığı îzmir'den
sonra, 21-26 Ocak
tarihleri arasında
Ankara'da, 3-8 Şubat
tarihleri arasında ıse
Istanbul'da
izleyicileriyle birlikte olacak.
Bilgesu Erenus'un yazdığı,
rejisörlüğünü Serap EyüpoğhTnun
yaptığı iki kişilik oyun Güneyli
Bayan, ilk kez 1983 yılında Ankara
Sanat Tiyatrosu'nca uzun bir süre
sahnelenmiş, Lühan Heüman'ı
IşıkYenersu, însan rolünü ise
Rutkay Azte üstlenmişti. îzmir
Devlet Tiyatrosu'nun Güneyli
Bayan'ında aynı rolleri Hülya
Savaş ile Hakan Özgömeç
oynuyorlar. Oyunun müziğı Cem
tdiz'e, sahne ve kostüm tasanmı
Canan Günay'a aıt.
Bir aydının çıfllıflt
Bu Bayan, yıllar ve okyanuslar
ötesinden ülkemize neden geldi,
bize bir şeyleri mi hatırlatmak
istiyor? Her politik yargılama bir
kişinin üzerinden tüm toplumun
yargılanması değil midir?
Türkiye'de 1983'ten sonra, ne
yazık ki günümüzde bir kez daha
yargılanan Güneyli Bayan Lillıan
Hellman'ın adı bize yabancı gelse
de seslenişi çok tanıdık, onu
yargılayanlann ise isimleri bize
benziyoT ama çok uzağınuzdalar.
Güneyli Bayan, Amerikanizme
karşı çalışmalan saptayan kurul
önünde asgari namus adına
kendince dırendiğinde tnsan şöyle
söylen "Tann'ya şükûr, böylesi bir
yüreklttik gösterecekbiriçıkü
sonunda!" Güneyh Bayan'm asgari
namus anlayışı, bu sözler eşliğinde
aydın onurunu korumaya yonelik
bir duruşa dönüşür. "An işte
hayatımın en güzel anı. Kim
söyiüyor bunu, kim? Böylesi bir
mutiuluğu daha önce hiçbir zaman,
hiçbir yerde yaşamadun ben. Bu
ses... Bir eşekükyapabflirdinı oysa.
Beni kurtaran bu sözkrj"
Güneyli Bayan kapıtalist düzenın
soğuk savaş yasalanyla
yargılandığı sanık sandalyesinden
tüm dünyaya ve zamanlara,
yargılayan olarak seslenmeyi
başarabilen bir çığhktır. Bir cezası
olmalı değil mi? Yaz kızım... tık tık
tık... Allah başımızdan eksik
etmeyesi Amerika Büyük
Devletleri'nde...hk tık tık...
Amerika Karşıtı Hareketler Kurulu
önünde yargılandığı dönemde...tık
tık tık... Asgari insan namusu adına
susma hakkını kullanarak.. .tık tık
tık... Bugün ülkemizdeki aydınlara
iç hesaplaşması yaratma adı
altında... tık tık tık Ülkemızin
aydınlannı suça teşvik etmek
vesilesiyle...tıktıktık... Suçlu
bulunmasına, cümle düşüklükleri
mahkememize ait olmak kaydıyla,
karar verilmiştir... Budaktüosesi
de neyin sesi? Biz çoktan
bilgisayara geçmemiş miydik?
Yine de tık nk tık...
Özgurlük ve esltlik Için
Peki Güneyli Bayan'ımız
korkmuyor mu, üstelik de
yabancısı olduğu bir ülkede?
Ömrünce hiçbir sendikaya,
derneğe, örgüte üye olmamış bu
Güneyli Bayan, Amerikah bir
liberal, günümüz Anadolu
topraklanna bir aydın örneği
olabılir mi?... Ne yazık ki, hayır
• Güneyli Bayan,
Amerikanizme
karşı çalışmalan
saptayan kurul
önünde asgari
namus adına
dırendiğinde
însan şöyle
söyler: "Tann'ya
şükür, böylesi bir
yüreklilik
gösterecek biri
çıktı sonunda!"
Güneyli Bayan'ın
asgari namus
anlayışı, bu
sözlerle aydın
onurunu
korumaya yönelik
bir duruşa
dönüşür.
dıyecek yüzümüz yok.
öyle olsaydı yirmi yıl aradan sonra
bir kez daha bu Bayan neden
tzmir-Ankara-tstanbul yollanna
düşsünki? Hâlâ buralarda olması,
aynı zamanda bu topraklann
özgürlük, eşitlik ve adalet
kavgasının tarihıne ne denli uzak
düştüğümüzün de bir itirafi.
'Parti'ye katılmamasını "Evet, evet
dehşetn bir bktimde göz zevkimi
bozuyordu bu herifkr" diyerek
açıklayan Güneyli Bayan'ı, bu
ülkenin Hellman'lan çoktan aştı,
aştı da; aştı mı? Aşacak...
Ne ilginç, artık aydınlanmız ünlü
değil, ünlülerimiz ise aydın değil!
Bu yüzden biz gene de Bayan
Hellman'ı hafife almayalım ve
kurul önünde sorgulanırken
direncinin azaldığını hıssettiğimiz
anda "Buradayız, da>ı
an!" demek
için Güneyh Bayan Hellman'm
yanında olalım. Tabii gerçekten
buradaysak ve gerçekten dayan
diyecek dırencimizvarsa...
Yoksa hep birlikte bir eşeklik
yapabiliriz.
'Kahramanlar Hep Ericek1
Gerçek
kadın
portreleri
Kültür Servisi - Duygu
Asena'nm 20. baskıyı geçen
'Kahramanlar Hep Erkek'
adlı kitabı tiyatroya uyarlandı.
Metin Coşkûn'un oyunlaştırdığı
eser, ünlü sanatçı Vedat
Sakmanm müzikleriyle
16 Ocak'ta Teşvikiye'deki Hadi
Çaman Tiyatrosu'nda
sahnelenmeye başlandı.
'Kahramanlar Hep Erkek', daha
önce 'Kaduun Adı Yok' kitabı
filme çekilen Duygu Asena'nın
tiyatroya uyarlanan ilk eseri.
Yeni Tiyatro tarafından
sergilenecek olan oyun, çoğu
yaşanmış yedi öyküden
oluşuyor.
Bağımsızlığından
ödün vermeden hayatla başa
çıkmaya çalışan yalnız kadınlar,
bütün eğitim ve becerisini bir
kenara itip kendini tümüyle
çocuklanna ve kocasına adamış
kadınlar...
Küçücük yaşta evlenip
kocasmın kurduğu dünyadan
başka bir dünya tammayan köle
kadınlar...
Eşitlik üzerine kurulu mutlu bir
beraberlik yaşadığım sanarken
aldatılan kadın...
Dışanda kadın haklan
savunucusu, evde eşine şiddet
uygulayan adamı tanunakta
zorlanan kadın...
Hepsi de birbirinden farkh
dünyalarda, ama benzer
sorunlan yaşayan insanlar.
Gerçek hayat portreleri.
Metin Coşkûn'un yönetimini de
üstlendiği oyunda, banttan
orkestra çalarken Cem Yarkın
gitanyla eşlik ediyor.
Müzikli oyun formatında
sergilenecek olan 'Kahramanlar
Hep Erkek'te, Deniz Arcak,
Ufuk Karakoç, Gonca Konuklar,
Özlem Saraç, Z«yno Üstünışık
ve Metin Coşkun rol ahyor.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
Bahçeler
Bahçe her zaman gönlümü çeldi. Bahçe, ço-
cukluğumda, 'sanat eseri'yletanışmamdi. Başka
türlü yorumlayamıyorum bugün.
Bafıçeyi her zaman yazmaya çalıştım.
Şimdi yine yazmaya çalışıyorurn:
Yabancı Deniz. Bir kez daha 'romancı' olmaya
uğraşıyorum. T'rtrek, cılız sözcükler. Sayfalarcaya-
zılmış, birden ürkülmüş Yabancı Deniz. Şımdi ye-
niden.
Üç dört bahçe. Derken sonsuz bahçeler arasın-
da gelgite kapıtan roman kişisi. Bir soprano: Han-
dan Sarp. Bahçelerımi onun hayatına yığıyorum.
Hayal meyal hatırladığım çocukluk bahçeleri.
Hemen hepsi Kadıköyü'nde, Şifa'da, Moda çev-
resi, Suadiye.
Yıkık bahçe duvarı. Bilincinde değilmişim: Şiirin
ta kendisi gibi geliyormuş bana. Şıirletanıştyormu-
şum. Bozaçalan sarıydı ve sarmaşıklar fışkırmış-
tı, sokağataşan sarmaşıklar.
Handan Sarp'a şöyle dedirtiyorum:
"Kaçıp gitmek, bazı geceier, yûksekyapılarara-
sına sıkışıp kalmış bu bahçeye çıktığımda. Ama
nereye ve nasıl? Yola açılıp giden özgür bir duvar
yok ki, atlayıp gidebileyim.
Alçak bir bahçe duvan isterdim. Belki yıkık bir
bahçe duvan. Karanlıktayım. Ardımda heyula gi-
bi apartmanlar. Yine gölgeleri beni kovalayamıyor.
Yıkık duvardan atlayıp toprakyola çıkıyorum, in-
ce, daryol. Burası birdenbire Sakızlı Sokak olmak-
tan çıkıyor ve toprak yo/un ucunda deniz var. Za-
ten deniz kokusu baştan çıkanyor."
Bilinçaltının oyunu olabılir: Bahçeyle deniz. Iki-
si bende daima yan yana, iç içe, hep birleşerek,
handiyse özdeş. Adeta saplantı.
Bahçeyle denizi "BirDenizin Eteklerinde"y\ ya-
zarken çakıştırmıştım. Pek anlam veremiyordum.
Ama bahçe, hep denizin ardı sıra geliyordu...
Denize açılan bahçeler gördüm. Afrfe Jale'yi
çekiyorduk, Beykoz'da bir yalıda çalışmıştık. Ön-
de bahçe. Camlan kınk bir limonluk, az beride.
Limonluklar, o kış bahçeleri de boyuna kendi rü-
yalannı söyler. Metin Erksan'ın unutulmaz Sevmek
Zamant'nda bahçe de, lımonluk da, deniz de bi-
zimleydi. Ada'da. Sonra yağmur...
Katherine Mansfield güncesinde bahçelere sav-
rulup gidiyor. Elma ağacı mı? Meyveleri dökülür,
koşuşur, tarhtaki menekşelerin yaprakları altına
gizlenir.
Bu sahneyi 'çaiabUirim'...
Yabancı Deniz'de farklı bahçelerin farklı çiçek-
lerini bir araya getirdim:
"Küçük değişiklikler yapıyorum: Bahçeyi çiçek-
lerle söslüyotvm. Şurada menekşe öbekleri -on-
lan sabah serinliğinde toplamak gerekir, sabah
serinliğinde canlan actmaz-, az ötede koca kafa-
lı margehtalar, iyice ilerde, yapraklan dökülmüş,
hayal gibi, tek bir kavakağacı, gecede gümüşi ve
öksüz."
Bellegin biriktirip-bıriktirip şaşırtması.
Çünkü menekşe öbekleri, Oburcuğun Edebıyat
Kitabı'nda anlattığım gibi, saraylı Büyükhanım'dan
miras. Cihangir'de, yalnızlık hayatmda, menekşe-
lerin sabah serinliğinde toplanacağını o anlatırdı.
Ve menekşelere hasreti vardı Saraylı Büyükha-
nım'ın.
Margeritalar, Şifa'daki Bakla Tarlası A.partma-
nı'nın bahçesinde. Yıllardan 1956falan. Dedem dik-
tirmiş. Böylesine iri papatyayı daha önce hiç gör-
memişim.
Kavak ağacma gelince, bir tren yolculuğunun
anısı: Ankara'dan rötaıiı dönüşte, yol boyu güz ka-
vakları, akşam, güz kavaklarını orada ıssız bırakı-
yoruz...
Sonra tümü bir romanın bir tümcesinde.
Takvimde İz Bırakan:
"Aynı sessizlik, aynı ray tıkırtısı ve rûzgânn, in-
sanın sırtını üşüten, ıslığı: Gurbet, gariplik, yalnız-
lıkhisleh uyandıran ıslık..." Attilâllhan, "Re/s Pa-
şa", Iş Bankası Kültür Yayınlan, 2002.
Şehirde iki
yeni oyun
Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatrolan'nda 'Tahterevaltide Üç Kişi'
adlı oyun ve 'tsB SisK Pis Puslu' adlı çocuk
oyunu tiyatroseverlere perdelerinı açtı.
Harbiye Cep Sahnesinde bugün saat 15.00 ve
20.00'de ve 24 Ocak saat 15.00'te
sahnelenecek olan 'Tahterevaffide Üç Kişi'
insanoğlunun yaşamla ölüm arasındaki ince
çizgide bulunmaktan duyduğu endişe ve bu
durumda yapılan vicdan muhasebesini mizahi
bir dille anlatvyor. Luigi Lunari'nın yazdığı,
Hande Aygen'in Türkçeye çevirdıği ve Ergün
lşüdar'ın sahneye koyduğu oyunda. Yavuz
Şeker, îlhan Kinmci, lskender Bağcüar ve
Süeda Çü rol ahyor. L. Ludvsig ve R. Lücker'in
yazdığı, YücelErten'in Türkçeye çevirdıği
İBŞT'nin yeni çocuk oyunu 'isM SisB PisPuslu',
ise cumartesi ve pazar günleri saat 11.00'de
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde
oynanıyor. Naşit Ozcan'ın sahneye koyduğu
oyun, hava kirliliğinden olumsuz yönde
etkilenen bir mahalle halkını, çocuklann hava
kirliliğine karşı bilinçlendirilmesini anlatıyor.
Oyunda, Funda Köseoğlu, Emrah Özertem,
BetülKızuok, Tank Şerbetçioğlu, Serdar Orçin,
Gökhan Eğitmezbaş, Murat Taşkent, Elçin
Altmdağ, AB Gökmen Altuğ rol ahyor.
(0 212 240 77 20)