22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
VYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2003 SAU L4 •• • * J V U L J J L I L J I * . kulturigcunnhuriyet.com.tr fİYATRO DÜNYASINDAN DÎKMEN GÜRÜN Tek kişilik şehirüstüne düşüncelerTek kişilik yaşamlar...Tek başına yaşayan şehirler... Mekanikleşmiş, sı- kışmış, bunalmış 'bireykrin' kendi tarihleriyle birlikte yaşadıklan şeh- rintarihuü de eritmeleri ve zamanın adeta hıçliğe donüşmesi... BehiçAkın 'TekKişjfikŞehir' ad- h oyunu AksanatProdüksiyonTîyat- rosu'nda oynuyor. Yazann çızımle- rindeki yalın espri anlayışıyla örtü- şen eleştirel bir metin... Sözcüklenn titizlikle seçıldiğj. diyalog örgüsünün zekice kotanldığı bir yapıt 'Tek Ki- şilikŞehir'. Oyunu, IşdKasapoğhı'nun yoru- munda KöksalEngür,CüneytTürel ve TübeSarandan ızlemek aynbir tat veriyor ınsana. Üçlü arasındaki hızlı tempo anlamlan daha da güç- lendiriyor. DuyguSağıroğlu'nun 'so- ğuk' tanımmı vurgulayan sahne ta- sanmı, oyunun sanal ve gerçek çiz- gisini destekliyor. Büyük kentler, çellşkller Behiç Ak, bir yandan günümüz- de büyük kentlerde (örneğin tstan- bul'da) göç olgusuyla yaşanan sos- yal değişimin, ekonomikkoşulların uzantılannı eleştirel bir gülümse- meyle irdelerken öte yandan da tek- noloji çağının yaşama getirdikleri- ni ve götürdüklerini tartışmaya açı- yor. Akıcı ve mizahibir dille ele alv- nan bu konular Adam-Garson-Ka- dınüçgeni içinde gelişiyor. Oyunda dikkat çeken hususlardan biri ki, bu ashnda anlamh bir çelişkidir, hızla büyüyen şehrindeğiştirdiği insanlar ve insanlann değiştirdiğı büyük şe- hir arasındaki ters etkileşim. Birbi- rini doğuran gerçekler ve gerçekle- rin yol açtığı absürd durumlar... Oyununyoğun diyalog örgüsü ara- landığında, 'sıradan' intiharlann dı- şında, elle tutulurbir olay yoktur or- tada. Konuşmalar da belli bir sona doğru gelişmez. Oyun süresince öne çıkan, çeşitli durum saptamalandır. Kişilerin kendilerine, konumlanna, çevrelerine, yaşam biçimlerine yö- nelık durum saptamalan. Inişsiz çı- kışsız, 'sradan' düz bir çizgide sü- rer bu saptamalar bütünü. Satırbaş- lan açılır, satırbaşlan birbiri içine Behiç Ak, "îlk bakışta kurgu bilimsel gibi gözöken bu öykü aslında gündelik hayatımızın bir parçası olduğu gerçeği ile yoluna devam etti" diyor. Belki de 'Tek Kişilik Şehir'le birlikte kendi kendimizi sorgulama zamanıdır. girer... Konuşmalar da intiharlar ka- dar alışılagelmiştir sanki. Bu arada, intiharlar iki nedene da- yanmaktadır: yalnızlık ve artık rep- likasının bile üretilmesine ramak kalmış insanın ilkel insanla aynı kit- leyi taşıyan bedeninden kurtulmak isteği. Burada da bir çelişki söz ko- nusudur. Biryandahızlatırmanan sa- nal bir dünya ve 'tuşlamalar' çağı, öte yanda tüm bu gehşmelerin yol açüğı giderek genişleyen bir yalnız- lık çemberi. Olaysızhk içinde bir başka 'sıradan' olay dakanımca za- manda kaymalardır. Teknoloji, do- ğal süreçlerin içeride ve dışanda ters orantılı yaşanmasmı sağlamaktadır. Behiç Ak, bu yaklaşımıyla da yine günümüzyaşam biçiminimizahi bir üslupla sorgular. Cörme ve dokunma duygusu Hayatı tuşlayarak yaşayan Adam bir yandan görme duygusunun do- kunmaduygusundan daha çok prim yaptığını savunurken öte yandan da yalnızlığınınbilincinde, amabu duy- guyla hesaplaşamayacak kadar ya- paydır, tıpkı bir robot gibi. Köksal Engür,ritminihiç aksatma- dan tüm mekanikliği, kuruluğu, ko- pukluğu içinde Adam'ın yalnızlığı- nı ve tek kişilik yaşam biçimini her zamanki rahat oyunculuğuyla akta- nrken, onun bazı şeylen paylaşmak isteğinin anlamsızlığını da vurgu- lar. Bu istek anlamsızdır, çünkü Adam artık intemet dünyasvnın ol- duğu kadar içinde yaşadığı şehrin geçirdiği hızh sosyal değişimin de bir ürünüdür. Oyunun en gerçek olan, soluk alıp veren, etten-kemikten kişisi Gar- son'dur. Cüneyt Türel'in, Adam'ı ve Kadın'ı biraz sabırla biraz da eleş- tirerek dinleyen, onlan bilgece ay- dınlatan tavn bu üçlü buluşmada önemli tartışma zeminlerini başa- nyla oluşturur. tçinde yaşadığımız bu büyük şehrin tek kişilikbir şehir olduğunu vurgulayan da odur. în- sanlann salt birbirleriyle değil için- de yaşadıklan şehirle olan duygusal bağlannın giderek zayıfladığının al- tuu da yine o çizer. Blrey tartışmast Birey tartışmasını da Garson atar ortaya. Sankibir anlamdayazann ro- lünüüstlenmiştir o. Birey nedir? Tek bir insan mıdır? 'Mutiu' çoğunluk mudur? Mutlu çoğunluğa ait olup 'yatauz' olmak ve bir şehirde 'tek ki- şi' olmak arasındaki ince çizgi ne- rede başlar nerede biter? Adam'ın internet arkadaşı Ka- dın'ın devreye girmesiyle üçgenta- mamlanır. Tilbe Saran'm güldür- meyle gülümsetme arasında gidip gelen dengeli, keyifli, alaycı yoru- munda Kadın tek kişilik yaşamlar- daki sıkışmışhğın değişik bir yö- nüyle çıkarkarşımıza: llişki kuruyor gibiyapmak, ama kuramamak. Yal- IUZ değilmiş gibi yapmak, ama hep yalnız olmak... Dokunur gibi yap- mak, ama dokunmaktankaçmak gi- bi. Sürekli olarak sözcüklenn an- lamlanylahesaplaşan Kadıntipleme- sinde dilde iletişimsizliği gündeme getirir Behiç Ak. Behiç Ak, "tlk bakışta kurgu bi- umsel gibi gözüken bu öykü ashnda gündetik hayanmızın bir parçası ol- duğu gerçeği Ue yoluna devam etti" diyor bir yazısında. Belki de oyunculann performans- lanyla daha da zenginleşen 'TekKi- şilik Şehir'le birlikte kendi kendi- mizi sorgulama zamanıdır... Bilgesu Erenus 'un oyunu îzmir'den sonra Ankara ve îstanbuVda... Güneyli Bayan ve sorular TQLGA KÖSEOĞLU Akıl durdu mu? Aydının aklı durdu mu? Aklı durduran baskı mıdır, yoksa aydının aklını durduran kendinı aşmış olan mücadelenin bizzat kendisi mi? Aydın korkmaz mı? Insan korkmaz mı? Aydın-ınsan, korkulanna karşın inançlannı zedelemeyene mi denir? Çok mu zor? Çokzor. tzmir Devlet Tiyatrosu prodüksiyonu Güneyti Bayan bu zorluğu göze alarak sezon başından bu yana, sessiz sedasız yargılandığı îzmir'den sonra, 21-26 Ocak tarihleri arasında Ankara'da, 3-8 Şubat tarihleri arasında ıse Istanbul'da izleyicileriyle birlikte olacak. Bilgesu Erenus'un yazdığı, rejisörlüğünü Serap EyüpoğhTnun yaptığı iki kişilik oyun Güneyli Bayan, ilk kez 1983 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'nca uzun bir süre sahnelenmiş, Lühan Heüman'ı IşıkYenersu, însan rolünü ise Rutkay Azte üstlenmişti. îzmir Devlet Tiyatrosu'nun Güneyli Bayan'ında aynı rolleri Hülya Savaş ile Hakan Özgömeç oynuyorlar. Oyunun müziğı Cem tdiz'e, sahne ve kostüm tasanmı Canan Günay'a aıt. Bir aydının çıfllıflt Bu Bayan, yıllar ve okyanuslar ötesinden ülkemize neden geldi, bize bir şeyleri mi hatırlatmak istiyor? Her politik yargılama bir kişinin üzerinden tüm toplumun yargılanması değil midir? Türkiye'de 1983'ten sonra, ne yazık ki günümüzde bir kez daha yargılanan Güneyli Bayan Lillıan Hellman'ın adı bize yabancı gelse de seslenişi çok tanıdık, onu yargılayanlann ise isimleri bize benziyoT ama çok uzağınuzdalar. Güneyli Bayan, Amerikanizme karşı çalışmalan saptayan kurul önünde asgari namus adına kendince dırendiğinde tnsan şöyle söylen "Tann'ya şükûr, böylesi bir yüreklttik gösterecekbiriçıkü sonunda!" Güneyh Bayan'm asgari namus anlayışı, bu sözler eşliğinde aydın onurunu korumaya yonelik bir duruşa dönüşür. "An işte hayatımın en güzel anı. Kim söyiüyor bunu, kim? Böylesi bir mutiuluğu daha önce hiçbir zaman, hiçbir yerde yaşamadun ben. Bu ses... Bir eşekükyapabflirdinı oysa. Beni kurtaran bu sözkrj" Güneyli Bayan kapıtalist düzenın soğuk savaş yasalanyla yargılandığı sanık sandalyesinden tüm dünyaya ve zamanlara, yargılayan olarak seslenmeyi başarabilen bir çığhktır. Bir cezası olmalı değil mi? Yaz kızım... tık tık tık... Allah başımızdan eksik etmeyesi Amerika Büyük Devletleri'nde...hk tık tık... Amerika Karşıtı Hareketler Kurulu önünde yargılandığı dönemde...tık tık tık... Asgari insan namusu adına susma hakkını kullanarak.. .tık tık tık... Bugün ülkemizdeki aydınlara iç hesaplaşması yaratma adı altında... tık tık tık Ülkemızin aydınlannı suça teşvik etmek vesilesiyle...tıktıktık... Suçlu bulunmasına, cümle düşüklükleri mahkememize ait olmak kaydıyla, karar verilmiştir... Budaktüosesi de neyin sesi? Biz çoktan bilgisayara geçmemiş miydik? Yine de tık nk tık... Özgurlük ve esltlik Için Peki Güneyli Bayan'ımız korkmuyor mu, üstelik de yabancısı olduğu bir ülkede? Ömrünce hiçbir sendikaya, derneğe, örgüte üye olmamış bu Güneyli Bayan, Amerikah bir liberal, günümüz Anadolu topraklanna bir aydın örneği olabılir mi?... Ne yazık ki, hayır • Güneyli Bayan, Amerikanizme karşı çalışmalan saptayan kurul önünde asgari namus adına dırendiğinde însan şöyle söyler: "Tann'ya şükür, böylesi bir yüreklilik gösterecek biri çıktı sonunda!" Güneyli Bayan'ın asgari namus anlayışı, bu sözlerle aydın onurunu korumaya yönelik bir duruşa dönüşür. dıyecek yüzümüz yok. öyle olsaydı yirmi yıl aradan sonra bir kez daha bu Bayan neden tzmir-Ankara-tstanbul yollanna düşsünki? Hâlâ buralarda olması, aynı zamanda bu topraklann özgürlük, eşitlik ve adalet kavgasının tarihıne ne denli uzak düştüğümüzün de bir itirafi. 'Parti'ye katılmamasını "Evet, evet dehşetn bir bktimde göz zevkimi bozuyordu bu herifkr" diyerek açıklayan Güneyli Bayan'ı, bu ülkenin Hellman'lan çoktan aştı, aştı da; aştı mı? Aşacak... Ne ilginç, artık aydınlanmız ünlü değil, ünlülerimiz ise aydın değil! Bu yüzden biz gene de Bayan Hellman'ı hafife almayalım ve kurul önünde sorgulanırken direncinin azaldığını hıssettiğimiz anda "Buradayız, da>ı an!" demek için Güneyh Bayan Hellman'm yanında olalım. Tabii gerçekten buradaysak ve gerçekten dayan diyecek dırencimizvarsa... Yoksa hep birlikte bir eşeklik yapabiliriz. 'Kahramanlar Hep Ericek1 Gerçek kadın portreleri Kültür Servisi - Duygu Asena'nm 20. baskıyı geçen 'Kahramanlar Hep Erkek' adlı kitabı tiyatroya uyarlandı. Metin Coşkûn'un oyunlaştırdığı eser, ünlü sanatçı Vedat Sakmanm müzikleriyle 16 Ocak'ta Teşvikiye'deki Hadi Çaman Tiyatrosu'nda sahnelenmeye başlandı. 'Kahramanlar Hep Erkek', daha önce 'Kaduun Adı Yok' kitabı filme çekilen Duygu Asena'nın tiyatroya uyarlanan ilk eseri. Yeni Tiyatro tarafından sergilenecek olan oyun, çoğu yaşanmış yedi öyküden oluşuyor. Bağımsızlığından ödün vermeden hayatla başa çıkmaya çalışan yalnız kadınlar, bütün eğitim ve becerisini bir kenara itip kendini tümüyle çocuklanna ve kocasına adamış kadınlar... Küçücük yaşta evlenip kocasmın kurduğu dünyadan başka bir dünya tammayan köle kadınlar... Eşitlik üzerine kurulu mutlu bir beraberlik yaşadığım sanarken aldatılan kadın... Dışanda kadın haklan savunucusu, evde eşine şiddet uygulayan adamı tanunakta zorlanan kadın... Hepsi de birbirinden farkh dünyalarda, ama benzer sorunlan yaşayan insanlar. Gerçek hayat portreleri. Metin Coşkûn'un yönetimini de üstlendiği oyunda, banttan orkestra çalarken Cem Yarkın gitanyla eşlik ediyor. Müzikli oyun formatında sergilenecek olan 'Kahramanlar Hep Erkek'te, Deniz Arcak, Ufuk Karakoç, Gonca Konuklar, Özlem Saraç, Z«yno Üstünışık ve Metin Coşkun rol ahyor. YAZIODASI SELtM İLERİ Bahçeler Bahçe her zaman gönlümü çeldi. Bahçe, ço- cukluğumda, 'sanat eseri'yletanışmamdi. Başka türlü yorumlayamıyorum bugün. Bafıçeyi her zaman yazmaya çalıştım. Şimdi yine yazmaya çalışıyorurn: Yabancı Deniz. Bir kez daha 'romancı' olmaya uğraşıyorum. T'rtrek, cılız sözcükler. Sayfalarcaya- zılmış, birden ürkülmüş Yabancı Deniz. Şımdi ye- niden. Üç dört bahçe. Derken sonsuz bahçeler arasın- da gelgite kapıtan roman kişisi. Bir soprano: Han- dan Sarp. Bahçelerımi onun hayatına yığıyorum. Hayal meyal hatırladığım çocukluk bahçeleri. Hemen hepsi Kadıköyü'nde, Şifa'da, Moda çev- resi, Suadiye. Yıkık bahçe duvarı. Bilincinde değilmişim: Şiirin ta kendisi gibi geliyormuş bana. Şıirletanıştyormu- şum. Bozaçalan sarıydı ve sarmaşıklar fışkırmış- tı, sokağataşan sarmaşıklar. Handan Sarp'a şöyle dedirtiyorum: "Kaçıp gitmek, bazı geceier, yûksekyapılarara- sına sıkışıp kalmış bu bahçeye çıktığımda. Ama nereye ve nasıl? Yola açılıp giden özgür bir duvar yok ki, atlayıp gidebileyim. Alçak bir bahçe duvan isterdim. Belki yıkık bir bahçe duvan. Karanlıktayım. Ardımda heyula gi- bi apartmanlar. Yine gölgeleri beni kovalayamıyor. Yıkık duvardan atlayıp toprakyola çıkıyorum, in- ce, daryol. Burası birdenbire Sakızlı Sokak olmak- tan çıkıyor ve toprak yo/un ucunda deniz var. Za- ten deniz kokusu baştan çıkanyor." Bilinçaltının oyunu olabılir: Bahçeyle deniz. Iki- si bende daima yan yana, iç içe, hep birleşerek, handiyse özdeş. Adeta saplantı. Bahçeyle denizi "BirDenizin Eteklerinde"y\ ya- zarken çakıştırmıştım. Pek anlam veremiyordum. Ama bahçe, hep denizin ardı sıra geliyordu... Denize açılan bahçeler gördüm. Afrfe Jale'yi çekiyorduk, Beykoz'da bir yalıda çalışmıştık. Ön- de bahçe. Camlan kınk bir limonluk, az beride. Limonluklar, o kış bahçeleri de boyuna kendi rü- yalannı söyler. Metin Erksan'ın unutulmaz Sevmek Zamant'nda bahçe de, lımonluk da, deniz de bi- zimleydi. Ada'da. Sonra yağmur... Katherine Mansfield güncesinde bahçelere sav- rulup gidiyor. Elma ağacı mı? Meyveleri dökülür, koşuşur, tarhtaki menekşelerin yaprakları altına gizlenir. Bu sahneyi 'çaiabUirim'... Yabancı Deniz'de farklı bahçelerin farklı çiçek- lerini bir araya getirdim: "Küçük değişiklikler yapıyorum: Bahçeyi çiçek- lerle söslüyotvm. Şurada menekşe öbekleri -on- lan sabah serinliğinde toplamak gerekir, sabah serinliğinde canlan actmaz-, az ötede koca kafa- lı margehtalar, iyice ilerde, yapraklan dökülmüş, hayal gibi, tek bir kavakağacı, gecede gümüşi ve öksüz." Bellegin biriktirip-bıriktirip şaşırtması. Çünkü menekşe öbekleri, Oburcuğun Edebıyat Kitabı'nda anlattığım gibi, saraylı Büyükhanım'dan miras. Cihangir'de, yalnızlık hayatmda, menekşe- lerin sabah serinliğinde toplanacağını o anlatırdı. Ve menekşelere hasreti vardı Saraylı Büyükha- nım'ın. Margeritalar, Şifa'daki Bakla Tarlası A.partma- nı'nın bahçesinde. Yıllardan 1956falan. Dedem dik- tirmiş. Böylesine iri papatyayı daha önce hiç gör- memişim. Kavak ağacma gelince, bir tren yolculuğunun anısı: Ankara'dan rötaıiı dönüşte, yol boyu güz ka- vakları, akşam, güz kavaklarını orada ıssız bırakı- yoruz... Sonra tümü bir romanın bir tümcesinde. Takvimde İz Bırakan: "Aynı sessizlik, aynı ray tıkırtısı ve rûzgânn, in- sanın sırtını üşüten, ıslığı: Gurbet, gariplik, yalnız- lıkhisleh uyandıran ıslık..." Attilâllhan, "Re/s Pa- şa", Iş Bankası Kültür Yayınlan, 2002. Şehirde iki yeni oyun Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan'nda 'Tahterevaltide Üç Kişi' adlı oyun ve 'tsB SisK Pis Puslu' adlı çocuk oyunu tiyatroseverlere perdelerinı açtı. Harbiye Cep Sahnesinde bugün saat 15.00 ve 20.00'de ve 24 Ocak saat 15.00'te sahnelenecek olan 'Tahterevaffide Üç Kişi' insanoğlunun yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide bulunmaktan duyduğu endişe ve bu durumda yapılan vicdan muhasebesini mizahi bir dille anlatvyor. Luigi Lunari'nın yazdığı, Hande Aygen'in Türkçeye çevirdıği ve Ergün lşüdar'ın sahneye koyduğu oyunda. Yavuz Şeker, îlhan Kinmci, lskender Bağcüar ve Süeda Çü rol ahyor. L. Ludvsig ve R. Lücker'in yazdığı, YücelErten'in Türkçeye çevirdıği İBŞT'nin yeni çocuk oyunu 'isM SisB PisPuslu', ise cumartesi ve pazar günleri saat 11.00'de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde oynanıyor. Naşit Ozcan'ın sahneye koyduğu oyun, hava kirliliğinden olumsuz yönde etkilenen bir mahalle halkını, çocuklann hava kirliliğine karşı bilinçlendirilmesini anlatıyor. Oyunda, Funda Köseoğlu, Emrah Özertem, BetülKızuok, Tank Şerbetçioğlu, Serdar Orçin, Gökhan Eğitmezbaş, Murat Taşkent, Elçin Altmdağ, AB Gökmen Altuğ rol ahyor. (0 212 240 77 20)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear