Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2002 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Müstağni
Davpanabilmek
BİLMEYENLER, merak ediyordur: Koca bir ülke-
nin deneyımlı insanlardan oluşmuş gözüken siyasal
kadrosu nasıl oldu da bu oyuna geldi diye.
Bilenler, içte ve dışta, çok uzaklarda, bıyık altından
gülmektedirler.
Derviş'in VVashington ternaslan, Mesırt Yılmaz'ın
Brüksel seferleri, Özkan'la Cem'in ihanet plan-
lan, Çiller'in coğrafya bilgisini Irak'ta kullanma neve-
si, Erdoğan'ın iktıdar sabırsızlığı...
Bütun bunlann ustaca bir araya getirilip kullanılma-
sı zor olmadı.
Kabul etmek gerekir ki oyunun başanya ulaşma-
sında aynı siyasal kadroca ve ona eşlik eden med-
yaca Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusuna gösteri-
len teşneliğin büyük rolü olrnuştur.
Bu teşnelikten akıllıca yararlanmayı bilenler, geç-
mişte de istediklenni koparmak ya da Türkiye'yi is-
tedikleri biçime sokmak konusunda içlerinden ve el-
lerinden geleni yapmakta güçlük çekrnediler. örne-
ğin, iyi müzakere edilmemiş bir Gümrük Birliği'nin,
AB'ye üye olmadan bu işi tamamlayıveren tek ülke
olarakTürkiye'ye kabuI ettirilmesi, daha doğrusu Tür-
kiye'nin, hem de bayram ederek, bunu kabul etme-
si böyle oldu.
Saçma bir erken seçime sürüklenişte uyum yasa-
lannı apartopar çıkarıp °Müzakere tarihini biz kopar-
dık; Avnıpa'ya ginste öncülüğü bızyaptık" diyerek
seçmenin karşısına çıkabilmenin aceleciliği yok mu-
dur? Avrupa teşneliği, saklanması gereken bir kusur
değil, tam tersine sergilenerek seçimlerde oy getire-
ceğine ınanılan bir marifet sayıldı.
Ne yazık ki Türkiye, ülke olarak, aynı konuyu çok
daha akıllı ve kârlı biçimde çözmesini sağlayacak bir
"müstağni" tutumu takınamadı.
Dilden silinmiş görünen bu sıfatın kökeni, Arapça
"varlıklı" anlamına gelen ve bugün hâlâ kullanı-
lan "gani" sözcüğüdür. "Gönlü gani" deyimi kaybol-
sada, "bolca, esirgemeksizin" demekiçin "gani ga-
ni" demez miyiz?
"Müstağni" kişi, gönlü zengin, gözü tok olduğu
tçin önüne serilen fırsatlara biraz dudak bükerek is-
teksizce bakan ya da bakabilen kişidir.
Türkiye, Avrupa'nın kapısını sürekli yumruklamak
yerine, kendi sorunlarına eğilip kendi işıne bakabil-
seydi, "gün gelir, sorunlannı çözmüş bir Türkiye'nin
kapısını onlarçalar" demenın rahatlıgıyla ıçindeki Av-
rupa tutkusunu olanca açıklığıyla, neredeyse zaval-
lıca dışa vurmasaydı, tablo boyle mi olurdu?
Gelinen noktada, Tanzimat'tan beri çağdaşlaşma-
yı Batfyla, Batı'yı Avrupa'yla kanştıran yönetici
sınıflar ve sözde iyi okuyup dünya görmüş seçkinler
kadar, son yıllar boyunca halk yığınlannı aydınlatmak
yenne aldatan, hatalı tutum sahıplerini uyarmak ye-
rine alkışlayan medyanın da büyük payı vardır.
Faııi Say
Düzenieytn
Nâzım Hikmet Kükür
ve Sanat Vakfı
Genco Erkal
Şarkılcr Sertab Erener
Güvenç Dağüstün
ftyano: ibrahim Yazıcı
Şef: Naci Özgüç
• Ktfltür SafcanAgf hmir De
Senfoni Orkcstrau • Kükür
Bckankft Oetfet ÇcksçsL
• TKTAnkaıaRa
Korosu • Çocuk S
Koro Yöntvnenltrı
flnara Ksrtmoro - ibrahim Yana
16 E?U2M2 ftjzosesi Saat 2!M
TKP 8 2 YAŞINDA!
• Çıkarken...
• Seçimlerde Tavnı
Nereye Gidiyoruz?
- Parti-Sendika İlişkisi
• SİP, TKP Adıyla Kendini Aldatıyor.
Sovyet Demokrasisi Üzerine...
11 EylüTden Amerikan Halkı Sorumludur.
, , İrtibat İçin: Rasim Öz
Divanyoiu Cd. No.- 101 D:13Suitanahmet/istanbui
Tel: (0212) 516 06 12 - 292 33 95
Bir Karasevda mı 'Avrupalı Olmak'... |VURALSAVAŞ*•*
Elimizdeki dev aynalannı bırakıp düz aynalarla kendimizi değerlendirmenin
ve böylece daha iyi niteliklere sahip olmaya niyetlenmenin, başlangıç için
büyük bir adım olacağına inanıyorum.
Prof. Dy. Emine DEMİREL YILMAZ
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı
• çinde yaşadığımız topluluk, yaklaşık
1
200 yıldır "Avrupah olmak için" uğ-
raşıyor. Bunca yıldır gösterdiğımiz
çabanınkarşılıgı ise "eklevarhüzün''.
Açık olarak reddedilmeyen, sürekli
bekletilen ve yeni şeyler istenen; kör âşık
gibiyiz. Vuslatı, Türkçesiyle kavuşma'sı ol-
mayan bir sevdadıryakalandığırruz. Hem de
karasevda "Avnıpah Olmak" arzusu içi-
mizde. Karşılıksız, yaralarla ve kayıplarla
yoğnılmuş... Ancak kendimize bakan gö-
zümüz kördûr bu sevdada. Bu kadar çok is-
tediğimiz şeye yaraşıklı mıyız diye düşün-
meyiz. Kendi niteliklerimizi geliştirmeyi
akıl edemeyiz. Belki de herkesin içtenliide
şu sorulan yanıtlaması gerekiyor: "Avrupa-
bObnak", Avrupa Birliği'ne üye olmak mı?
Avrupa niteliklerıne sahip olmak mı? Do-
kuz yıldır yer aldığım mesleksel topluluk-
ta, edindiğim deneyimlerle, bu sorulann
yanıtını tartışmak istiyorum.
Tıpta uzmanlık eğitimi, 6 yıllık tıp eğiti-
minin ardından, 4-6 yıl süreyle bir alanda
derinlemesine yapılan bir eğitimdir. Ülke-
mizde bu eğitim Tababet ve Şuabaö (şube-
leri) Sanadannın Tarz-ı İcrasına Dair Ka-
nun ve Tababet Uzmanlık Tüzöğü'nün be-
lirlediği kurallarla yürütülmektedir. Ancak
Tababet Uzmanlık Tüzüğü'nün içeriği, ba-
zı çağdaş ilkelerden yoksundur. Özellikle es-
ki tüzükte fark edilen bu eksiklikler için
yapılan çahşmalann başlangıcı, Türk Ta-
bipleri Birliği'nin Avrupa Tıp l zmanlan
BMiğineCUEMS: "EuropeanLnionofMe-
dkal Speciafist") yardımcı üye olarak kabul
edildiğı 1993 yılına uzanmaktadır.
Türk Tabipleri Birliği üyeliğinin ardından,
1994 yılında kendi çatısı altında, uzmanlık
demekleri temsilcilerinden oluşan bir ku-
rul yapılandırmıştır. Türk Tabipleri Birliği
Uzmanlık Dernekleri Koordinasvon Kuru-
lu (TTB-UDKK) adını alan bu kurul, ilk iş
olarak uzmanlık eğitiminin çağdaş ilkeler-
le yeniden yapılandınlması için Tababet
UzmanhkTüzüğü üzehnde çalışmaya baş-
lamıştır. Yoğun emek ve zaman harcayarak
bir rüzük taslağı hazırlanmış ve Sağlık Ba-
kanhğı'na sunulmuştur. Bundan sonra, "tü-
zük taslağının maceralarT diye sayfalarca
anlatabileceğimiz, yılan hikâyesi bir süreç
de başlamıştır. Taslak, Sağlık Bakanhğı,
Başbakanlık, YÖK, Danıştay arasında, sa-
yısını anımsamayacağım rurlaratmışhr. En
sonunda, dernekJerin uygun buimadığı ba-
zı koşuHaniçeren ytm rüzük, 19 Haziran 2002
tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. TTB-UDKK olarak, 9
yıllık emek ve çabanın ardından edindiği-
miz "öğrenibniş çaresizük''tir. Uzmanlık
eğitiminin tüm yetkilerini taşıyan Sağlık
Bakanhğı, resmi kurullara derneklerin eşit
katıhmını istememektedir. "Tüzük taslağı-
nın maceralarr bu temel anlaşmazlıktan kay-
naklanmaktadır. Avrupa Birliği'ne girmek
için birçok yasal düzenlemenin gerçekleş-
tiği günümüz Türkiyesi'nde, Tababet Uz-
manlık Tüzüğü'nün Avrupa niteliklerine
uygun yapılandınlması, siyasal irade tara-
ftndan tercih edilmemektedir.
Öte yandan, çağdaş ülkelerde de eğitimi
düzenleyen yasalar, tüzükler vardır. Ancak
bunlar eğitimde genel çerçeveyi çizerler.
Eğitimin niteliğini belirleyen, topluluklann
"eğitim geleneği''dir. Eğitimin bileşenleri-
ni (kurum, eğiticı, eğitim süreci) niteleyen
ilkeler bütünü olan eğitim geleneği; uzun
yıllar boyunca, topluluk içinde ortaklaşa
alınan kararlarla yapılandınlmaktadır. Hiç-
bir zoruniulugu olmamasına karşın herkes
tarafından benimsenmekte ve eksiksiz uy-
gulanmaktadır.
Bu anlamda, bir bilimsel topluluğun üye-
lerinin inandığı ve inandığı için benimse-
diği; araştırma, eğitim ve hizmet gelenek-
leri; o topluluğun niteliğinin belirleyicisi
olmaktadır. Bizdeki durum yaşadığımız kar-
maşayı açıkJayacak özelliktedir. Ülkemiz-
de, bilimsel topluluklann (aslında tüm top-
luluklann) işlevlerini niteleyen gelenekle-
ri yoktur. Daha doğrusu "herkesin kafası-
na göre takıküğı'' bir gelenek vardır. Bir si-
vil toplum örgütü olan tıpta uzmanlık der-
neklerinin bence asıl görevleri, alanlannın
niteliklerini belirleyici gelenekler oluştur-
malandır. Alanlannın niteliklerini belirle-
mek için; uzmanlık dernekleri ve TTB-
UDKK bugüne kadar neler yapmıştır?
Türk Farmakoloji Derneği bu konuda bi-
razcık yol almış bir konumdadır. Türk Far-
makoioji Derneği Mezuniyet Sonraa Eğitim
Komisyonu,
u
bir topluluk için en iyi karan
o topluluğun kendisi verebttîr" görüşünden
yola çıkarak; mezuniyet sonrası farmako-
loji eğitiminin niteliklerini belirlemeye ka-
rar vermiş ve bu nitelikleri tüm üyelere gön-
derilen anketlerle sorgulamıştu". Niteliği be-
lirleyen üç etkeni (eğitim kurumu, eğitici-
ler, eğitim süreci), çogulcu ve demokratik
bir ortamda sorgulayan bu anketlerin veri-
leri birleştirilerek "Mezuniyet Sonrası Far-
makoloji Egitiminde En Az Gereksinimler"
metnı hazırlanmıştır. Bu metin Aralık
2001 'de yapılan genel kurula sunularak, oy-
birhğiyle kabul edilmiştir. Herhangi bir yap-
tınmı olmayan; yalnızca öneri niteliği taşı-
yan ilkelerin belirlenmesi; eğitimde gele-
nek oluşturmak için ilk ve çok önemli bir
adımdır. Aslında yapmak istediğimiz eği-
tim niteliğimizi dinamik bir süreç içinde
daha iyiye, daha güzele doğru geliştirmek-
tedir. Çünkü öneriler durağan ve değişmez
biryapı özelliği de taşunazlar. Zaman için-
de gelişecek, değişecek ve aynı zamanda
Türk Farmakoloji Derneği üyeleri tarafin-
dan içselleştirilip, yaşama geçirilecektir.
Bu, birtopluluğun yasal kurallar yohryla zor-
lama ile değil, kendi isteğiyle kendini ge-
liştirme biçimidir.
Uzmanlık derneklerinin bilim, eğitim,
hizmet ve sosyal alanlarda işlevleri vardır.
Bu alanlar içinde en büyük yeri eğitim amaç-
lı toplantılartutmaktadır. Bunun ötesinde eği-
timin niteliğini ve niceliğini belirlemeye
yönelik çalışmalar yapılmamaktadu-. Nite-
lik ve nicelik belirleme işierinden "yukar-
dakfler
n
in sorumlu olduğu düşünülmekte-
dir.
"Yukardakfler" ise duruma göre devle-
tin yasama ve yürühne birimleri, bunlann
kurduklan komisyonlar ya da yurtdışında-
ki topluluklar olabilmektedir. Bu durum
"bu memleket bizim, buranın sağhk ve eği-
tim koşuflannın kendme özgü yanlan \ar, bir-
kaç kişinin görüşü tüm topluluğun fıkirle-
riniyansıtamaz" doğrulanna ters düşmek-
tedir.
tyi bir şeyler yapmak için, "yukardald-
ter"den demiri kesecek emir'lerin beklen-
memesi gerekir. Zorla yaptınm, yerini gö-
nüllü yaptınma çoktan bırakmıştır çağdaş
ülkelerde. Kanunlarla, tüzüklerle, bir şey-
lerin yerleşik ve sürekli olarak yapılamaya-
cağını gördük ve görüyoruz çe\Temizde.
Kuşkusuz genel çerçeveyi gösteren, resmi
kurullar olacaktır: ancak bunlar ve içini dol-
duran nitelik özelliklen, toplumsal bir be-
nimseme ile gelenek oluşturarak; gündelik
yaşamageçecektir. Avrupa Birliği'ne gire-
bilmek için verdiğimiz ödünler, "para zo-
ruyla" çdcardığımız yasalar ve tüzükler he-
pimizin onuruna dokunuyor ama; çağdaş ya-
şamın öngördügü nitelikleri kendi isteğimiz-
le yapımıza yerleştiremiyoruz. Ülkemizde-
ki bilimsel topluluklann (aslında tüm sivil
toplum örgütlerinin) kendi içlerinde alan-
lannın nitelik ölçütlerini ve bunun yaşayan
geleneğini oluşturmadan; en iyi yasalar ve
tüzüklerle bile çağdaş uygarlık düzeyine
erişemeyeceğimiz açıktır. Bu konuda "ken-
di gömkgimizi kendimiz dikmek zorunda-
yız". Çünkü başkasının gömleğı bize tam
uymaz. Yurdumun ve yurdum insanının
kendine özgü koşullan ve özelliklen vardır.
Çağdaş ülkelerin ölçütleri bize örnek ola-
bilir, kopya değil. Ancak bu çağdaş olmaz-
sa olmaz ilkelerde, daha düşük beklenti dü-
zeyini değil, farklılıklan fark edip ona gö-
re düzenleme yapmayı dile getirir.
Bu noktadan TTB-UDKK'ye dönersek;
yaklaşık 9 yıldır Türk Farmakoloji Derne-
ği temsilcisi olarak bu topluluk içinde bu-
lunuyorum. Geldiğimiz noktayı en iyi, "az
gittik uz gittik, dere tepe düz gfttik, bir arpa
boviı yol gittik" sözü tanımlıyor. Ben artık
sorun söylemekten ve dinlemekten yorul-
dum. Ben artık çözüm önerileri söylemek,
dinlemekve yaşama geçirmek istiyorum. Ta-
babet Uzmanlık Tüzüğü TTB-UDKK'nin
önerdiği gibi yürürlüğe girse, Türkiye'de
tıpta uzmanlık eğitimi düzelecek mi? Yap-
mamız gereken Sağlık Bakanlığf na atıp
tutmak yerine, önce "kendi evinüzin içini te-
mizlemektir'' (önünü bile değil). En üst
düzeyde eğirimli ve aydın kişilerden oluşan
TTB-UDKK kapsamında konuyu irdeler-
sek tıpta uzmanlık derneklerinin, UEMS
önerileri doğrultusunda, kendi bilimsel alan-
lannın eğitimle ilgili nitelik ölçütferini (ku-
rum, eğitici, eğitim süreci) bir an önce be-
lirlemeleri ve bu gerçekleşmeden "Yeterü-
Kk ('Board') Sınavı'' yapmamalan gerekir.
Ülke genelinde ise "Krajı bozup keyfini
bozmayan" yurdumuz insanının, "yukar-
dakfler" buyurmadan, yeni nitelikleri benim-
semesinin ve yaşama geçirmesinin zor ola-
cağını düşünüyorum. En azından, elimizde-
ki dev aynalannı bu^kıp, düz aynalarla ken-
dimizi değerlendirmenin ve böylece daha
iyi niteliklere sahip olmaya niyetlenmenin,
başlangıç için büyük bir adım olacağına
inanıyorum.
'Nerede İyi Öğretmen Varsa...'
Öğretmenin işi sınıfta olur, kitaplıkta olur, laboratuvarda,
işlikte, bahçede vb. yerde olur. Kısaca eğitimin kökü öğ-
retmende, ürünü de kökendedir. Bu nedenle, "Nerede iyi
öğretmen varsa iyi okul orasıdır".
Celil ALTIN Kültür Okullan Eğitim Danışmam
•t- lköğretim, ortaöğretim
I okullan, genellikle her yıl
A. haziranda yıllık dinlenceye
girer, eylülde de yeni öğretim
yılına başlar. Yeni öğretim yıh
öğrencilerde, ana-babalarda
kimi beklentilerle açılır. Ama
bu ilginin karşılığı, çoğu kez
okullardaki eğitim-öğretimde
görülmez. Önceki yıllarda
neyse eğitim anlayışı, öğretim
teknikleri, yeni yılda da
aynıdır. Gerçi, olanak
bulabilen okullarda temizlik,
boya badana yapılır, onanlacak
yerler gözden geçirilir; ama
eğitimin özünde bir değişiklik
yapılmaz. Oysa toplumdaki
değişim, gelişim, okullara da
yansımalıdır.
Genellikle bu yakınmanın
nedeni, okullardaki
etkinliklerde yatıyor.
Öğretmenin işi sınıfta olur,
kitaplıkta olur, laboratuvarda,
işlikte, bahçede vb. yerde olur.
Kısaca eğitimin kökü
öğretmende, ürünü de
kökendedir. Bu nedenle,
"Nerede iyi öğretmen varsa iyi
okul orasidır". Bu okul isterse
bir çadır, baraka, kerpiç
duvarlı iki odalı bir yer olsun;
isterse saray gibi dayalı döşeli
büyük bir yapı olsun, içinde
iyi öğretmen yoksa, orası iyi
okul olamaz. Ama bugünün
eğitim sorunlan yalnız
öğretmene bağlanamaz.
Okullanmızuı bugünkü
durumunu, öncelikle siyasada,
üst düzey yöneticilerde aramak
gerekiyor. Bir kez öğretmen
yetiştirmekte son derece
yetersiz bir dunımdayız.
Aynca iyi öğretmen, salt
okulda öğrendikleriyle kahnaz,
sonradan uygulama içinde
yetişir, yetiştirilir. Oğretmeni
getiştirme konusunda etkin bir
çabanuz obnadığı gibi
öğretmenin kendi kendini
denetim ahşkanhğı da yoktur.
Oysa şimdi bürün öğretmen
yetiştiren kurumlarda ölçme
değerlendirme adı altında bir
ders okutuluyor. Bu dersin
amacı, öğrenciye verilecek
nottan önce öğretmenin
işlediği konudaki başansını,
işlediği konulan ölçen
sonılann niteliğini
saptamaktır.
Ölçme değerlendirmenin bu
amacı önemsenmediği sürece
öğretmen öğretme gücünün
değerini anlayamaz.
Öğretmen, bu tür sınavlarla,
öğrencilerine belki neyi
öğretebildiğini görür ama,
öğretemediklerinin
nedenlerine inemez. Çünkü bu
tür sınavlar, eğitimin
kökenüıdeki sorunlan nesnel
biçimde gösteremez, ölçme-
değerlendirme için gerekli
verileri oluşturamaz.
Sözün kısası, eskiden
öğrenciler nasıl
yoklanıyorduysa, şimdi de
aynısı yapılıyor. Okullanmızda
en geçerli olan "yazılı
smav''lar, yüzyıl önce fesli
sanklı medrese hocalanrun
yaptıklan "tahriri
imtihan'*lann tıpkısıdır. Bir
cümlenın unsurlan "fail, fiü,
mefuldu". Şimdi "özne,
vükJem, tümleç" oldu.
Üçgenin alanı, "Bir müseüesin
mesaha-i sathiyesi, kaidesiyie
irtifa zarbuun msfina
müsavidir" biçiminde
öğretiliyordu. Bunlan
öğretmekle nereye vanlacağı
düşünülmüyordu. Bugün de
aynısı öğretilmektedir. Salt dıl
değişmiştir. Eğitimin dilde
değişimi çok önemlidir. Ama
salt dil yetmez, eğitimin
amacını, araçlanm,
yöntemlerini de çağın
gereklerine göre
değiştirmeliyiz.
İZMtR 14. NOTERLİĞt'NDEN İLAJVEN TEBLtGAT
fhtar Eden: Izmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Büyükşehir Belediyesi Konak- Izmir
Muhatap: 1- Gülcihan Köse. 2- Fatma Köse
Konusu: tzmir Büyükşehir Belediyesi Encümeni'nin 17. 08.2000 tarih ve 1099 sayılı karan ile 1362 Sokak No: 22 1 Çankaya-lzmir adre-
sinde muhatabın kirası altındakı baraka niteliginde olan büfenin kira sözleşmesinin feshine ve kaldınlmasına karar verildiginden Borçlar Ya-
sası'nın 262/son maddesi hükmüne göre bu ihtarnamenin tebliğınden itibaren üç (3) gün içinde büfenin boş olarak Belediye'ye teslım edilme-
si ile ilgili olarak TC hudutlan içinde yayın yapan bir gazetede ilanen teblığ istemi hk.
Olaylar: Ihtar eden tarafından muhataplar adına çıkanlan Izmir 14. Noterliği'nden tanzim ve tasdikli 16.08.2002 tanh ve 15057 yevmiye
numaralı ihtarnamenin muhataplann bildinlen adreste oturmadıklan ve ismen tanınmadıklan aynı adreste oruran Musa Köse tarafından sözlü
olarak beyan edildiğinden iade edildiği. yaptınlan araştırmada da muhatabın adresınin meçhul olduğu anlaşılmış olup, ılgilinin talebi nazara
alınarak ilarien tebliğine karar verildiğinden.
Işbu ilanın yapılmış sayılacağı günü takip eden üç (3) gün içinde Belediye'ye ait yukanda adresi belirtilen baraka niteliğindeki büfenin be-
lediyeye boş olarak teslim edilmesini, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtar olunur. lkibinıki yıh Eylül ayının On'uncu günü.
10.09.2002
tZMtR 14. NOTERİ CİHAT YALIN Basın: 55951
SATILMIŞLARIN EKONOMİSI
Türkiye'de yaşanan
ekonomik çöküşün
gerçek nedeni;
ekonomimizi, çıkar
çevrelerine ve
emperyalist güçlere
bağımlı ekonomistlerin
ve politikacıların
yönlendirmeleridır.
Çare, halkımızın ve
aydınlarımızın yeniden
bilinçlenmesindedir.
Eski Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı
Vural Savaş bu
kitabında; çağdaş dünyayı, küreselleşmeyi,
ekonomik çöküşümüzün nedenlerini ve kurtuluş
çarelerini derinliğine inceliyor.
1.MİLİTAN DEMOKRASİ (13.bs.) 15000OOOTL
2.MİLİTAN ATATÜRKÇÜLÜK (4.bs.) 13OOOOOO-TL
3.SATILMIŞURİN EKONOMİSİ (3.bs.) 13000OOOTU
Yayınevi: 0 312.434 49 99 / Faks 0 312.431 77 58
Dağıtım : 0 212.522 52 01 / Faks:0.212.527 41 19
Kitabevi: 0.312.434 41 06/Faks.0.312 433 19 36
www.bilgiyayjnevi.com.tr
vedlaGiingör özden
ATATURK ŞİIRLERI
Atatürk Resimleriyle
nereden
baksa güzel,
nereden
baksan güzel
Yekta Giingör Özden'in kitaplan
1. ATATÜRK ŞIİRLERI, şiır-seçki (3.bs.)
2. TAN ÇİÇEĞI, şıır (4.bs.)
3. AŞKIMIZ - ŞİİRİMİZ, şiir-seçki
4. TUTSAKYUREK, şıır
9500ooo.
8000000-
13000000-
6OOO000-
5. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAYGI, inceleme (2.bs.)14000ooo-
6. ATATÜRK SİZSİNİZ!, inceleme (4.bs.) 13000ooo-
7. HUKUK VE DEMOKRASİ SAVAŞIM1, inceleme 13000ooo-
8. CUMHURİYETÇİ DEMOKRASİ, inceleme 14000ooo.
Yayınevi: 0.312.434 49 99 / Faks:0.312.431 77 58
Dağıtım : 0.212.522 52 01 /Faks:0.212 527 41 19
Kitabevi: 0.312.434 41 06 / Faks.0.312.433 19 36
www.bilgiyayinevi.com.tr
ENGLISH CENTRE
L s n g u a g e S c h o o l
Genel Ingılızce Projramlan
Şırketler ve Kuruluşlar İçin Ûzel Programlsr
İş Ingilızcesı Programlan
TOEFL-IELTS-FCE Srnaviarma Hazırlık Prosramlan
Çocuklara Ûzel Hafca lç> Gündüz Yaz Programlan
Hıne-bır ing*zce Eğıtamten
Ev Hanimlanna 02Bi Progranlar
ÛğrenalerıiTOze ÛcreCsız Aktıvıteler
Rımel C«d No 92 M22O OMIIIIM» ffttnbul
Tol (0212)22591 72-î«7»«3-24120}<
«anMiıglWıc>ntn.coni
ALPTEKİN SAMSAYI ANIYORUZ
Bir yıl geride kaldı bugün
Nerede sana tuzak kuran hainler
Nerede sana kurşun sıkan o eller
Kimlerdi, banka petrol rantını paylaşan yolsuzlar
Ve hâlâ onlara göz yumanlar, seyredenler
Hayatı paylaşan tüm dostlann
Ölümü paylaşmaya geliyoruz, bir gün bile olsa
Seninle ve onurunla gurur duyuyonız
Nebahat - Asya ve
Tüm sevenleri
Anma Toplantısı
17.09.2002 (Yann)
E>üp Sultan Mezarhğı Piyerloti Kahvesi
Saat 17:00