Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 EYLÜL 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
kuttur@cumhuriyet.com.tr 15
Ünlü primadonna Maria Callas'ın sesi 25 yıl önce bugün Paris'te susmuştu
Yaşamı bir efsaneydi
Maria Callas 53 yaşında kalp krizinden ölmüştü.
YİĞtT GÜNSOY
Dünyanın en ünlü primadonnalanndan
Maria Callas, Paris'teki evinde geçirdiği
kalp knzi sonucu yaşamını yitirdi. Sopra-
no Maria Callas 53 yaşındaydı. Bütün dün-
ya 16 Eylül 1977 günü bu haberle sarsıldı.
Maria Callas yalnız opera seyircileri arasın-
da değil, tüm dünya tarafindan her yaptığı
takip edilen bir kişilikti.
Sanatıyla, yaşamıyla, kapris ve skandal-
lanyla daha yaşarken bır efsane haline ge-
len sanatçı, operayla uzaktan yakından iliş-
kisi olmayan mılyonlarca kişinin ilgisini çe-
kebilmiş, opera sanatını manşetlere çıkara-
bilmiş, gelmiş geçmiş opera sanatçılan ara-
sında. kendinden en çok söz etti-
reni olmuştu. Operayla hiç ilgisi
olmayanlar bile hakkında en az
üç şeyi; bir yıl ıçinde 35 kilo ver-
mesini, annesiyle olan kötü ilişki-
sini ve Onassis ile olan aşk ma-
cerasını biliyordu.
Callas 2 Arahk 1923'te New
York'ta doğdu. Anne ve babası
Yunan göçmeniydi. Sorunlu ço-
cukluk yıllan, İ937'de anne ve
babasınrn aynlması ve annesinin, Maria ve
ablasını Yananistan'a geri götürmesi ile da-
ha da zor bir hal aldı. Arina Konservatuva-
n'nda şan eğıtimine başladı. Daha sonra
Ankara Konservatuvan'nda da öğretmenlik
yapan ünlü îspanyol soprano Elvira de Hi-
dalgo ile çahştı.
KariyerinİD dönûm noktası
Amenka'ya döndükten sonra herhangi bir
sonuç almadığı odisyonlar yaptı. 1947 yılın-
da halya'ya gıderek Verona arenasında La
Gioconda operasını seslendirdi. Yine aynı
yıl kendisinden 32 yaş büyük olan, 1949-
1959 yıllan arasında evli kalacağı, Giovan-
ni Meneghini adlı ünlü işadamıyla taruştı.
1949 yılında. bugüne kadarhiçbir sopra-
nonun yapamadığı bir şeyi gerçekleştirdi.
Aynı hafta içinde Bellini'nin I Puritani
operasını söylerken VVagner'in Die Wal-
küre operasındaki Brünnhilde'yi canlan-
dırdı. Bu, gerek teknik gerekse vokal açı-
dan birbirinden çok farklı iki rolü inanıl-
maz bir başany la oynaması kariyerinin dö-
nüm noktasını oluşturdu. 1949 yılından iti-
baren dünyanrn en ilgi çekici ve en inanıl-
maz sopranosu olarak kabul edildi. Vokal
olarak adeta hiçbir sınır tanımıyordu. Ko-
laratür soprano rolleri olan Lucia di Lam-
mermoor, Armida (Rossini), La Son-
nambula'yı, dramatik sopranolann söyle-
diği Aida, Macbeth, II Trovatore gibi
pera dünyasını avucunun içine
almasını sağlayan; sesi, mimikleri ve
müzikalitesiyle sahnedeki gücüydü.
Canlandırdığı kişiyi yaşar, eseri
gerçek kılardı.
eserlerle beraber, hatta kimi zaman aynı
hafta içinde söylüyordu. Yalnız vokal açı-
dan değil. aynı zamanda inanılmaz sahne
hâkimiyeti, ellerini ve mimiklerini kusur-
suzca kullanması. müzikalitesi ve canlan-
dırdığı karakterin psikolojisini kusursuzca
seyirciye aktarmasıyla da eşsiz bir sanat-
çıydı. Opera dünyasını avucunun içine al-
masını sağlayan, işte sahnedeki bu gücüy-
dü. Canlandırdığı kişiyi yaşar, eseri gerçek
kılardı.
1959 yılında ünlü Yunanh armatör Ans-
totle Onassis ile beraber yaşamaya başladı.
Maria Callas'ın Onassis'e duyduğu büyük
aşkın sebebi, Onassis'in onu bir şarkıcı ola-
rak değil bir kadın olarak beğenmesi ve bu-
nu kendisine her firsatta belirtmesiydi. Bu
birliktelik 1968 yılında Onassis'in Jackie
Kennedy ile evlenmesine kadar sürdü.
Son sahne temsüi Tosca operasıydı
Maria Callas 1960 yılından sonra sahne-
lerden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı.
1962-1963 yıllannda hiç bütün (komple)
opera söylemeyip sadece konserlerle yetin-
di. 1964-1965 yıllannda Londra, Paris ve
New York'ta sadece Tosca ve Norma ope-
ralannı söyledi. Son sahne temsıli 5 Tem-
muz'da Londra'da söylediği Tosca operası-
dır.
1969 yılında Pasolini'nin yönettiği Me-
dea fılminde başrol oynadı. 1971-1972'de
New York'taki Juilliard Müzik
Okulu'nda öğretmenlik görevi üst-
lendi. 1973 yılında tenor Giuseppe
di Stefano ile beraber Torino ope-
rasında Verdi'nin I Vespri Siciliani
operasını sahneye koydu. Bu farklı
alanlardaki denemeler hep fazla do-
yurucu olmayan sonuçlarla nokta-
landı.
Yine tenor Di Stefano ile 1973-
1974 yıllannda dünya turnesine
çıktı. Vokal açıdan oldukça başansız olan
bu konser dizisi Callas'ın son sahne çalış-
ması oldu. 1977 yılında, tam 25 yıl önce bu-
gün, Paris'teki evinde hayata gözlerini yum-
du.
Ölümünün üzerinden 25 yıl geçti. son de-
fa komple opera söylemesinin ise 37 yıl. Fa-
kat Callas hâlâ dünyanın en çok dinlenen ve
en çok sevilen sopranosu, öyle de olmaya
devam edecek. Yazıyı Callas'ın şu sözleriy-
le bitirmek istiyorum: "Konu müzik olun-
ca hepimiz birer öğrenciyiz, tüm hayatı-
mız boyunca." Acaba Callas'ın büyiiklü-
ğünde müziğe karşı bu kadar alçakgönüllü
ve saygılı olmasımn da mı payı var, ne der-
siniz?
Kasım ayında Türkiye'de, 2003 yılında yurtdışmda gösterilecek
Sabiha Gökçen belgeseli çekiliyor
tstanbul Haber Servisi - Dünyanın
ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha
Gökçen'in hayatı belgesel oluyor.
Belgeselde Atatürk'ün manevi kızı
Sabiha Gökçen'in başanlarla dolu
hayatının yam sıra Türk Havacılık
Tarihi de anlatılacak. Yapımcıhğını
Gülşah Çeliker'in üstlendiği,
"Türk Kızı, Gök Kızı, Atatürk
Kızı: Sabiha Gökçen" isimli
belgeselde, Atatürk dönemındekı
modern Türk kadını da incelenerek
yakm tarihe ışık tutulacak. Dünya
Havacılık Tarihi'ne aduıı yazdıran
20 kişiden biri olan Gökçen'in
yaşamını anlatan 52 dakikalık
fılmin yurtdışmda da gösterilmesi
planlanıyor. Kasım ayında
Türkiye'de, 2003 yılmda da
yurtdışmda yayımlanacak
belgeselde, Gökçen'le yapılan
röportajlann yam sıra konu
hakkındaki diğer röportajlara da
yer veriliyor. Atatürk'ün Pera
Palas'taki odasmın da çekimler için
kullanılacağı filme Kültür
Bakanlığı da destek verecek.
Tarihçi Cemal Kutay da
anlatımlanyla belgesele katkıda
bulunacak.
Belgeselin yapımcısı Gülşah
Çeliker, Sabiha Gökçen ile.
'Insancayoşamak' talebi, bu idealyoksunu dünyada mutlaka çokgür bir sesleyeniden dile gelecekür
Çünkü Kaos Kozmos'a gebedir.AYŞE EMEL MESCİ
Firavunlar dönemi Mısır'ında MÖ 2200-2050
yıllan arasına, "Birinci dönem" adı veriliyor.
îç savaşlann ardından devletin çöktüğü, merke-
zi iktidann yok olmasıyla birlikte ülkenin kar-
gaşa içine süriiklendiği bir süreç bu. Bu deyrin
en ilginç metinlerinden bin olan "tntihar Üze-
rine Tartışma", topluma egemen olan kötüm-
ser havayı çok güzel bir dille yansıtıyor. Umut-
suzluğa gömülmüş bir adam, ruhuyla tartışarak
onu intihann yaranna ikna etmeye çahşıyor:
"Bugün kiminle konuşabilirim ben? Kardeş-
ler kötü, dünün yoldaşlan sevmez olnıuş bir-
birini (...) Gönüllerin gözü doymuyor, herkes
komşusunun nıalıııa el koyuyor. Doğru insan
kalmamış. Üike, haksızlık tarlalannı süren-
lere terk edilmiş (...). Ölüm bugün benim
önümde hastanın beklediği derman gibi;
mersin ağacı bahan gibi nilüfer çiçeklerinin
ıtırı gibi; yağmurdan sonra toprağın kokusu
gibi; yıllar süren esaretin ardından çekilen sı-
la hasreti gibi."
'Buz gibi maskelerln arasında...'
Oyun yazan ve çevirmen arkadaşım Ali
Berktay'la, Ahmet Cemal'in 29 Ağustos gü-
nü Curnhuriyet'te yayımlanan yazısını tartışır-
ken bana Kabalcı Yayrnlan için çevirdiği ve ya-
kında çıkacak. Mircea Eliadeın "Dinî İnanç-
lar ve Düşünceler Tarihi" adlı eserinin birin-
ci cildindenyukandakı bügileri ve almtılan içe-
ren bölümü çıkanp verdi. Bir öğrencisinin "Ya-
şamaya Değer mi, Değmez mi?" başlıklı öde-
vinden ve ölüme bir son çare olarak bakışından
söz eden Ahmet Cemal adeta haykınyordu: "Ne
zaman ortalığı bash, yirmilerinde bir genci
buz gibi maskelerin arasında yaşamaktan
bezdirip ona son şans olarak ölümü bırakan
bu sevgisizlik?"
Ara dönemler ve mltoloji
Toplumlarda mevcut değerler sistemlerinin
yıkılmaya yüz tutup yenne henüz yenilerinin
konamadığı "ara dönemler", mitolojik kaos
imgesınin toplumsal yaşamdaki izdüşümlerini
andınr (ya da tersten gidip kaos imgesinin bu
kriz dönemlerini yansıtan düşünsel bir yaratım
olduğunu söylemek de mümkün). Eski uygar-
lık havzalanndan hangisini ele alırsanız alın,
yaratılış mitolojilerinin ana eksenini bir kaos
ve savaş hali, onun ardından da yeni bir düze-
nın kuruluşuyla birlikte gelen istikrann oluştur-
duğunu, Zaman' ın ve Tarih'ın böyle başlatıldı-
ğını. ancak sonlu olarak tasanmlanan tarihin bir
Kıyamet'le noktalanacağının ve bu kıyamette
de yine zıt güçlerin çatışacağının öngörüldüğü-
nü fark edersiniz.
Daha sonraki aşamada, bu mitolojiler genel-
likle manzum bir biçimde (demek ki ilk önce
sözlü olarak) destanlara alctanlır, daha geniş kit-
lelere ulaşır ve yaygınlaşarak ortak bir bellek,
ortak bir imgelem, dolayısıyla da ortak bir kim-
lik oluşturulmasının önemli dayanaklan haline
gelırler (Mitolojiye merakı olup dil ve biçem-
den çok, mitolojik anlatı ve serüvenlerle ilgile-
nenlere, aynca hangi tarihsel bağlama oturduk-
lanna ilişkin birtakım kısa bilgiler edinmek is-
teyenlere, tmge Kitabevi'nden çıkan Donna
Rosenberg'in "Dünya Mitolojisi. Büyük Des-
tan ve Söylenceler Antolojisi" adlı kitabını
tavsiye ederim).
O dönemlerde yaşayanlan bezginlik, umut-
suzluk ve şaşkınlık basmış olsa da, tarihteki bu
siyasal ve/veya düşünsel kriz anlan, hep yeni
yaratıcılıklann da yolunu açmış, mutlak ege-
men sistemler sarsılıp çatladıkça bu çatlaklar-
dan yeni düşünceler, yeni bireşimler boy ver-
miştir.
Ertelenmlşlik hall
Günümüzde mitolojinin kaosunu andıran ve
tarihteki kriz dönemeçlerini hatırlatan bir "ara
• • •
dönem" yaşanıyor dünyada. Türkiye de bundan
payına düşeni alıyor, üstelık ülkenin 12 Mart ve
12 Eylül'de kesintiye uğratılıp "ertelenmiş"
süreçleri, tıpkı insanın hayatını ertelediğinde
içine düştüğü "yanm kalmışlık hali" gibi, de-
ğer erozyonunu ıyice arttınyor.
Bır yanda bırakın yıllar öncesini, bir ay önce
yaşananlann bile unutulmasından yakınılan bir
toplumsal belleksizlik hali, diğer yanda "töre",
yani yüzlerce yıllık gelenekler (o da bir tür bel-
lektir) adına işlenen korkunç cinayetler... Bir
yanda, her evin içine girmiş "Troya an" tele-
vizyon ekranlanna yansıyan (yansıtılan) tüke-
tim çılgmlığı ve arsız eğlence görüntülerinin
yarattığı iddia edilen tepki; diğer yanda, "mar-
ka korsanlan"nın cenneti olmuş bir iç piyasa...
Bir yanda sürekli pompalanan ve medyanın an-
lam söndürücü cilasını yiyip bir haber metaına
dönüştükçe -sayısız kavramın başına geldiği gi-
bi- bir süre sonra ne olduğu ortaya atanlarca bi-
le unutulan "yenilik, yenilenme" isteği; diğer
yanda, en küçük farklılığı, aynksılığı bir şarkı-
da bile kabullenemeyip ezmeye hazır bekleyen
bir toplumsal tahammülsüzlük hali. Aslında
"töre" dediğimiz şeyin, açık savaş ve ganimet
alanına dönüştürülmüş büyük kentlerde giyilen
bir zırh olduğunu; toplumsal belleksızliğin de-
ğil, hrrsızhğı örtülü (fırsatını bulduğunda açık)
biçimde onaylayan bir gizli uzlaşma ruh hali-
nin söz konusu olduğunu; tüketim özleminde
buluştuğumuz için korsan marka talebinin çığ
gibi büyüdüğünü; toplumsal ideal ve toplumsal
akıl yoksunluğumuzun bizi güvensiz, dolayı-
sıyla tahammülsüz kıldığını üç aşağı beş yuka-
n biliyor, ama bilmezden geliyoruz. Çünkü bi-
zi "bUdiğimiz gibi davranmaya" itecek.
Ama bu derin çatlaktan, her şeye ve hepimi-
ze (örneğin, dünyanın ve Türkiye'nin bugünkü
halinde bile bir araya gelmeyi beceremeyen
"sol" partilere) karşın, her şeyi ve hepımizi de
peşine takarak yeni bır şeyler filizlenecektir
mutlaka. Çünkü paylaşılan toplu yalana "ye-
ter"diyecek gizil güçler bu yaşlanmış yerkabu-
ğunu mutlaka kıracak ve tek seçeneğimiz olan,
hayatımızı ertelemeden, tNSANCA YAŞA-
MAK talebi, bu ideal yoksunu dünyada mutla-
ka çok gür bir sesle yeniden dile gelecektir. Çün-
kü Kaos Kozmos'a gebedir.
Tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter'in eşi olan
Şükran Güngör uzun süredir pankreas
kanseri tedavisi görüyordu.
Şükran Güngör
yaşamını yitirdi
tstanbul Haber Servisi - Türk tiyatrosuna
yanm asnn üzerinde hizmet veren sanatçı
Şükran Güngör yaşamını yitirdi. Uzun süredir
pankreas kanseri nedeniyle tedavi gören
Güngör, dün akşam saatlerinde Amerikan
Hastanesi'nde yaşama veda etti.
Kariyerine ortaokul yıllannda "Çine
HalkevT'ndeki oyunlarda rol alarak başlayan
tiyatro sanatçısı Şükran Güngör, Türk
tiyatrosuna yanm asırdan fazla hizmet etti. 1951
yılında Radyo Tiyatrosu'ndaki oyunlarda çeşitli
roller üstlenen Güngör, yine aynı yıl
Steinbeck'in "Fareler ve tnsanlar" adlı
oyunuyla çıktığı sahneden yaşammın sonuna
kadar inmedi. Güngör, 1968 yılının 10
Kasım'ından bu yana Kenter Tiyatrosu'nda
sayısız oyunda rol aldı. 13. Uluslararası Istanbul
Tiyatro Festivalı'nde "Onur Ödülü"ne layık
görülen Güngör, tiyatro ve sinemada yaptığı
çalışmalar ve çeşitli festivallerde birçok ödül
aldı. Uzun süredir pankreas kanseri nedeniyle
tedavi gören Şükran Güngör, yaklaşık 10 gündür
kaldığı Amerikan Hastanesi'nde dün saat 20.00
sıralannda yaşama veda etti. Güngör için yann
saat 10.30'da Kenter Tiyatrosu'nda bir tören
düzenlenecek. Güngör'ün naaşı, Bebek
Camii'nde öğleyin kılmacak cenaze namazımn
ardmdan toprağa verilmek üzere Bodrum
Turgutreis'e gönderilecek.
İFSAtfta dia gösterileri
• Kültür Servisi - tFSAK, eylül ayı boyunca
farklı dia gösterilerine evsahipliği yapacak.
Bunlardan ılki 19 Eylül Perşembe günü 19.30-
20.15'te saatleri arasında Nurettin Erkılıç
Salonu'nda yapılacak. '"Renkler" adım taşıyan
gösteri, 114. Dönem Fotoğraf Semineri
katılımcılannın çalışmalanndan oluşuyor. 26
Eylül Perşembe günü 19.30da Arzu Şenyurt'un
"Harlem'den 125. Cadde" adlı dıa göstensi yer
alıyor. Şenyurt bu çalışmalanm şu sözlerle
tammlıyor: "Ağustos 2001 'de, New York
Harlem'de 125. Cadde'de, yaklaşık bir saatlik bir
zaman dıliminde Metro'da başlayıp, caddeden
gelip geçen insanlann görüntülemesinden oluşan
fotoğraflar. Bir performansL Sadece bir rulo
film, hepsi bu!..." 28 Eylül Cumartesi günü ise
saat 15.30'da tzzet Keribar'ın "Ver Elini
Anadolu" adlı dia gösterisi yapılacak. Sanatçı,
Doğu'nun olağanüstü manzaralannın yam sıra
doğa insanmı ve henüz bozulmayan dokulanm
kendisine has tarzı ile objektifinden yansıtıyor. (0
212 292 42 01)
TÜRSAK Vakfı Sinema Seminerleri
• Kültür Servisi - Türkiye Sinema ve
Audiovisiul Kültür Vakfi'nın (TÜRSAK) her yıl
iki kez, iyi birer sinema izleyicisi yetiştirme
amacıyla düzenlediği, 12 haftayı kapsayacak olan
geleneksel Sinema Seminerleri'nin 21. Dönemi 5
Ekim'de başlayacak ve 11 Ocak'ta son bulacak.
Cumartesi günleri 11.00-15.00 arası yapılacak
olan seminerler tüm amatör ve profesyonel
sinema merakhlanna açık olacak. Cumartesi
günü başlayacak olan Sinema Seminerleri'nin
kayıtlan 50 kişilik kontenjanm dolması ile son
bulacak. Seminerler 'Dünya ve Türk Sinema
Tarihıne Genel Bir Bakış', 'Aydınlatma Tekniği
ve Işık Bilgisi", 'Video ve Sinema Kameralan',
'Ses Kayıt Teknikleri ve Seslendirme
Yöntemleri', 'Sinemada Oyunculuk', 'Film
Yönetiminin Temelleri', 'Sinemada Kurgu
îlkeleri' ve 'Sanat Yönetimi' gibi başlıklar
altında yapılacak. Ders verecek kişiler ise Rekm
Teksoy, Se\'inç Baloğlu, Burçak E\Ten, Uğur
îçbak, Semir Aslanyürek, Sinan Toğrul, Doğan
Sangüzel, Alper Maral, Gülsen Tuncer, Hilmi
Etikan, Ziya Öztan, Muzaffer Hiçdurmaz, Annie
G. Pertan, Bülent Tugay, Ali Murat Erkorkmaz ve
Mehmet Açar gibi kendi alanında ustalaşmış
isimlerden oluşuyor. (0 212 244 52 51 / 0 212
25167 70)
Etes'te Güz Gecesi
• Kültür Servisi - Izmir Devlet Opera ve Balesi
geçen cumartesi gecesi, Efes Antik Tiyatro'da
düzenlenen Güz Gecesi'nde, 'Napoliten ve
Aryalar" adıyla bir konser verdi. Pop müzik
sanatçısı Sertab Erener ve tenor Hakan Aysev'in
solist olarak katıldığı konser, Yunan şef
Eleftherios Kalkanis yönetiminde ve tzmir
De\ let Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde
sunuldu. Çeşitli napoliten şarkılar,
müzikallerden şarkı ve uvertürler ile opera
aryalannın seslendirildiği konser, Pastavilla'nın
' 10. yıl kutlamalan' dolayısıyla yapıldı.