Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 2 EYLÛL 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kurtur(g cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Bir yazannkanatlannda...Yeraltından Notlar' ı okurken ba-
na çekicı gelen yan, okumanın ilerle-
diği yerlerde ürkütücü olmaya başla-
mıştı. Camus nün Yabancı'sından
sonra Dostoyevski'nin bu labirentine
girmek ezici gelmişti. Tüm bunlann
yeterince aynmında mıydım? Sanmı-
yorum! Dahası, psikanalizk alışveri-
şimın pek olmadığı bir yaş dönemin-
deydim. 0 günlerde, on yedi on sekiz
yaşlanndaki bir gencin dünyasında,
sağaltıcı gelebilen tek şey bu tür kla-
sik yapıtlardı.
Sıkıntılar çektiğim matematiğin,
öfkelendiğim tarihin, dersi bitse diye
dakikalaruu saydığım fiziğin zaman-
la bilme öğrenme tutkumun aracı ol-
masında edebiyatın payıru hiç de yad-
sıyamam. Gelip Freud'la, Jung'la
yüzleşmemde de öyle olmuştu. Kaf-
ka'nın en açmaz metinlerine buradan
yürümüş, Dostoyevski'ye, Camus'ye
onlann ışığından bakmaya çalışmış;
Yaşar Kemal anlatılannda sık sık yi-
nelenen cinayet olgusuna buralardan
edindiklerimle bakar olmuştum. Psi-
kanaliz bİT başka görüyü getirip sunu-
yordu bize. Ama edebıyat tüm bilim-
lerin açkısı gibi ötemizde duran oy-
lumlu bir yapıydı. lnsana/topluma da-
ir her şeyi derleyip sunan; gösteren,
baktıran, hissettirendi.
Uzun erimii bir yol arkadaşı
Nice sonra tnsan Olmak yapıtıyla
yüzleştiğim Engin Geçtan da yepye-
ni bir ufuk açmıştı bende. Zamanla
onu, yazdıklannı benzersiz bir yol ar-
kadaşı kılmıştım kendime.
Engin Geçtan'ın her bir anlatısı in-
sana dairdir. tnsanm yaşamsal ger-
çekliklerle yüzleşme durumlanna,
oradan ağanlann içsel yansılanna iç-
görüsünün, bilgı ve sezgi gücünün
penceresinden bakar. Duyarlıklıdır,
etkileyicı ve donatıcıdır. Sizi her bir
sözüyle yol arkadaşı kılmasmı bilir.
Yıllar önce, tnsan Olmak'ını oku-
duğumda, bu kitabın daha sonra da
E ngın
Geçtan'ın her bir
anlatısı insana
dairdir. İnsanın
yaşamsal
gerçekliklerle
yüzleşme
durumlanna,
oradan ağanlann
içsel yansılanna
içgörüsünün, bilgi
ve sezgi gücünün
penceresinden
bakar.
Duyarlıklıdır,
etkileyici ve
donatıcıdır. Sizi
her bir sözüyle
yol arkadaşı
kılmasını bilir.
benim için bir çekim odağı olabilece-
ğini, yazannın her bir yazdığına o il-
giyle yönelebileceğimi düşünmüş-
tüm. Yanıltıcı da olmadı bu. Geç-
tan'dan okuduğum ikinci etkileyici
kitap Varoluş ve Psikiyatri olmuştu.
Varoluşun anlamı, varlık ve yokluk
kavramlannın edebiyatta nasıl/ne
yönde ele alındığı, 'tkinci Yeni' ve
'1950 Kuşağr edebiyatçılannda va-
roluşun gerçeldiğinın nasıl algılandı-
ğı üzerine düşününce, Geçtan, benim
için uzun erimii bir yol arkadaşı ol-
muştu bile. Sonra, Sartre'la Hiç
Kopmadan Yürümek'i adım adım
yazarken, artık yöncümdü o benim.
Bazı yazarlar öyledir. Aranızda
kurduğunuz kan bağı, duygu düşün-
ce yolculuğunun ateşleyicisi olur. O-
nun sesini taşır, elden ele, dilden di-
le alıp götürûrsünüz de.
Bu anlamda, Geçtan'ın yazdıklan-
nın ibresi yaratıcı metinlere yönelin-
ce, Kırmızı Kitap'ın o albenili içe-
riği daha da anlatır olmuştu yazanmı-
zı bize. Bunlann ardı da geldi. Her bir
anlatısının uçlandığı yerdeki 'insan',
onun yaşamsal macerası içtenlikli,
yalın bir anlatımla dıle getınldi.
Bir tür ayna tutar bize
Yazdıklannı nasıl algılarsınız bıl-
mem. Bildiğim şudur ki; siz bir met-
ni nasıl okursanız öyle algılar, anlar-
sınız. Yani sizinbakışmız/ donanımı-
nız belirleyicidir burada. Oysa, Geç-
tan'ın anlatılannda, o içgörünüzün
getirdiklerini bir yana bıraktıran bir e-
da var. Bir anda kabuk değiştirip bir
başka 'ben' olma durumuna geçip,
zamansız'mekânsızhğın diliyle yeni
bir dılin ardına düşersiniz.
Bir yolculuk an'ında rastlaştığım
bir dostum, sözümüzün ucu hiç ora-
larda gezinmezken. şunlan söylemiş-
ti bana: "Bu yolculuğunda Kızarmış
Palamutun Koloısu'nun yanında ol-
masını isterdim. Ah, bir bilsen na-
sıl sardı, sarsaladı beni..."
Içtenliklice söylenmiş sözlerdi bun-
lar. O yolculukta olmasa da dönüşüm-
de bu romanla şenlikli bir içsel yolcu-
luğa çıkmıştım. Geçtan'ın bu anlatı-
lan öyledir. Sizi metnin içine alır, as-
la kopmazsınız. Söyleyecek sözü olan
bir anlatıcının güzergâhlannda hiç
yüksûnmedengezinirsiniz. Değişimin
rengini, kopuşun ve tükenişin dilini
bu denli sıcak, yüreklice anlatan bir
yazann kanatlannda olmak...
Geçtan'ın yeni kitabı Hayat'a dö-
nûnce, bir an o duygulann sergerde-
si gibi hissettim kendimi. lyi de oldu.
Her şeyden önce ufuk açıcı bir metin.
Üsteliİc, arada bir onun diğer kitapla-
nna dönerek (özellikle de Kimbi-
lir'e) okunduğunda daha da anlamlı
gelen bir okuma yolculuğuna çıkan-
yordu yazanmız.
Doğrusu, şunun altını çizmek iste-
rim: Geçtan'ın bu kıtabını ağır çe-
kimli okumayla okumalı. Katmanlı,
göndermeli bir metin. Sıkıcı, yorucu.
hatta paralayıcı değil; tam tersi iç acı-
cı, yönlendiricı. Buna bir tür ayna tut-
mak da diyebılirim.
Evet, evet öyledir Geçtan; bir tür
ayna rutar bize. Hayah karşılayan her
günün anlamına/anlamsızhğına dö-
neriz anlattıklanyla. Bunlar bir/er ha-
yat dersi olmasa da; değişken baka-
bilmeye. ıçte ve dıştakini görebilme-
ye kapı aralar.
Hayat'la yolculuğa çıkın bunu da-
ha iyi anlayacaksınızdır. Üstelik o-
nun yansıttığı renklerin tutkunu da
olacaksınızdır.
OKUMA
ÖNERILERI
Engin Geçtan: tnsan
Olmak, 1999, 191 s.;
Varoluş ve Psikiyatri,
1994, 192 s.;
Psikanaliz ve Sonrası,
1998, 350s.;
Normaldışı
Davranışlar, 2000, 304
s., Remzi Kitabevi.
Kırmızı Kitap, 1999,
201 s.; Dersaadet'te
Dans, 1996, 243 s.; Bir
Günlük Yerim Kaldı
tster misiniz?, 1997,
121 s.; Kimbilir?.
1998, 127 s.; Kızarmış
Palamutun Kokusu,
2001, 243 s., Hayır,
2002, 168., Metis
Yayınları
BELLEK
KUTUSU
'Hayat ucuza
çıkanlmak
istendiğinde yaşanan
hikâyesizlik,
kaçımlmaz olarak
üretilmiş sorunlaria
doldurulmak zorunda.
Hayatın içine
daldığımızda yaşanan
trajediler ise zamanla
tecrübeye
dönüşebiliyor; acıtmış
olsalar da, bir şeyler
götürmüş olsalar da
insana bir şeyler
katarak.'
Engin Geçtan
P dergisi geçmiş uygarhldardan günümüze sanatyapıtı olarak 'tekne yi ele alıyor
Eski denizlereyelken açmakKültür Servisi - Üç ayda bir yayımlanan kültür,
sanat, antika dergisi 'P', 26. sayısmda eski uygar-
hklardan günümüze, insan yaşamında her dönem
önemli bir yeri olan 'tekne'yi ele alıyor. Başlıbaşı-
na bir sanat yapıtı olarak ele ahnan 'tekne'nin sa-
nattaki yansımalan, farklı dönemler ve kültürler
açısından sunuluyor dergide.
Eskiçağ tekneleri ve denizciligi konusunda
uzman bir isim olan Lionel
Casson. 'Eskiçağlarda De-
nizcilik ve Gemiler' başlık-
lı yazısında, yeryüzünün bi-
linen en eski gemilerinden
antik çağda gemi inşa yön-
temlerine, 'Büyük Kadır-
galar ÇağT olarak adlan-
dırdığı 10 4. yüzyıla ve Ak-
deniz'de IÖ 3. yüzyılda orta-
ya çıkan üç direkli gemilere,
gemi inşasının gelişiminden
önemli bir kesiti ele alıyor. Yazı,
Casson'un aynı adh kitabmdan
alınmış.
Arkeolog ve sanat tarihçisi Şen-
gül Aydıngün. 'Baukçı Erosların
Tekneleri' adh yazısında, Sicil-
ya'da Geç Roma dönemine ait Villa
Romana Del Casale'de yer alan mozaik-
leri ve kazılar sonucu elde edilen tarihsel verileri
paylaşıyor okuyucuyla. Yapıyı, Luigi Nifosi P der-
gisi için fotoğraflamış. Derginin 'bir sergi' bölümü,
Quebec Canada Uygarlık Müzesi'nde 11 Ekim'e
dek yer alacak olan 'VUdngler: Bir Kuzey Atlan-
tik Sagası' adlı sergiye aynlmış. 18. ve 19. yüzyı-
la ait bir resim geleneği olan 'Gemi Portreleri' ise
örnekleriyle Jon Baddeley'nin yazısında kapsam-
lı olarak ele alınıyor.
Dünya coğrafyasında deniz yollarının kesiştiği
bir noktada yer alan ve 'teknelere' kendinden an-
lamlar katan kültürlere ev sahipliği yapmış ülke-
mizden değerler de sunuluyor dergide. Necdet
Sakaoğlu'nun kaleminden 'saltanat kayıkla-
n', Bahadır Taşkın'ın
objektifinden 'Deniz
Müzesi Tarihi Kayıklar
Galerisi'nden kayıklar,
Türkıye Iş Bankası re-
sim koleksiyonundan
Vecih Bereketoğlu'nun
'tstanbul Kayıklarr
gibi...
'Minyatürlerde Os-
manlı Tekneleri'ni, Türk
Bilim Tarihi Yönetim Kurulu
üyesi Salim Aydüz dergi okur-
lan için ele alıyor yazısında.
Britanya Kraliyet Greenvvich
Gözlemevi'nden Stuart Malin,
tstanbul Deniz Müzesi kolek-
siyonundan 'Seyir Aletleri' üze-
rine bir yazı, arkeolog Nergis Gün-
senin ise 'Eski Uygarlıklann Batıklar-
daki Tek Tanıklan* adlı yazıyla okurla buluşuyor-
lar. Ventura County Denizcilik Müzesi küratörlerin-
den David Leach, aynı müzede yer alan örnekle-
riyle, balina avcüanrun yarattı-
ğı bir sanat olan 'scrims-
hawlan' anlatıyor.
Islendingur adlı yelkenli Viking gemisinin, 1980'lerin sonlarında yapılan replikası.
LUSDAGINA DUŞEN ATEŞ'ADLI YAPITIYL4 MUSTAFA YILDIRIMKAZANDI
Samim Kocagöz Odiilü verüdi
Köklü Saltanat
Kayığt
tZMtR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu) - Ege insanının küçük serü-
venini, var olma öyküsünü ve Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı Izmir'ini yapıt-
lannda anlatan Samim Kocagöz
adına Kültür Bakanhğı'nın deste-
ğiyle Izmir 11 Kültür Müdürlü-
ğü'nce ilk kez düzenlenen, "Yazar
Samim Kocagöz 2002 Yılı Edebi-
yat Ödülü", Ulus Dağına Düşen
Ateş adlı eseriyle Mustafa Yıldı-
nm'a verildi.
Jüri üyeleri Hidayet Karakuş,
Prof. Metin Karadağ, Berrin Ta-
şan ve Izmir îl Kültür Müdürü Mu-
sa Seyirci ile Kocagöz' ün oğullan
Şükrü ve Fadıl Kocagöz de ödül
töreninde hazır bulundu.
Şair Turgay Gönenç, Koca-
göz'ün salt bir romancı olmadığını
belirterek çokyönlülüğü temel al-
mış toplumcu gerçekçi yazar kim-
liğini vıırguladı. Gönenç, "O, top-
lumsal gerçekçidir ama slogancı
değildir. Bir Marksist estetikçi
gibi yazmaz, yazdıklarının de-
ğerlendirmesini onlara bırakır"
diye konuştu.
Jüri üyesi yazar Hidayet Kara-
kuş, Samim Kocagöz'ün öykü ve
romanlannda kullandığı pınl pınl
Türkçenin kendi dilinin kaynağı ve
desteği olduğunu belirtti.
Izmir ll Kültür Müdürü Musa Se-
yirci, Samim Kocagöz Edebiyat
Ödülü'nü ailesinin de görüşünü
alarak vermeyi kararlaştırdıklannı
belirterek "Samim Kocagöz adı-
na düzenlediğimiz ödülün kalıcı
olmasını umuyorum" dedi.
Ödüle layık görülmesinden bü-
yük mutluluk duyduğunu söyleyen
Mustafa Yıldınm da "Kocagöz
adına verilen bu ödül, aslında
Kurtuluş Savaşı"nda şehit düşen-
lere verilmiştir. Onların ruhları-
nı kutsayan bu ödülün devamım
diliyorum" diye konuştu.
\pbVttTOPERk VtBALESl'NDE YENİSEZON
Açdış 6
La Traviata' ile
ANTALYA (Cumhuriyet Büro-
su) - Türkiye'nin en genç opera ve
bale topluluklanndan biri olan An-
talya Devlet Opera ve Balesi 2002-
2003 Sanat Sezonu'nu G. Ver-
di'nin 'La Traviata' operasıyla
açıyor.
17 ve 19 Eylül tarihlerindeki As-
pendos Antik Tiyatro'da sahnele-
necek eserin orkestra şefliğini Ale-
xandru Samolia yapıyor. Kouz-
man Popov'un sahneye koyduğu
'La Traviata'nın dekoru Tııncay
Kalyon, kostümleri ise Nursun
Ünlü'ye ait. Eserin koreografisini
Junko Hikasa, koro şefliğini ise
Nikolay G. Merdzhanov yapıyor.
Opera tarihinin en önemli ve po-
püler eserlerinden biri olan, Ale-
xandre Dumas ın 'Kamelyalı Ka-
dın' romanmdan uyarlanan La Tra-
viata'nın ana karakterini, Madam
Marguerite Gautier isimli bir hayat
kadını oluşturuyor.
Dumas'nın romanının esin kay-
nağının ise, 1840'lann Paris'inde
güzelliği, cazibesi, soylu görünüşü
ve davranışlanyla büyük sükse yap-
mış ve tüberküloz nedeniyle 23 ya-
şındayken yaşama veda etmiş genç
bir kadının yaşamı olduğu bilini-
yor..
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Paranın Romanı ve
Gerçeği Üzerine...
Diyelim şöyle bir cümle yer alsaydı bir roman-
da; "O ay ev kirasını veremediği için, eski bir ar-
kadaşından borç istemişti..." Bu cümleyle karşı-
laşan roman okurları, sanırım etkilenirlerdi. Ve
büyük bir olasılıkla kirasını veremeyenden yana
çıkarlardı. Hatta ilerki satıriarda zengin eski ar-
kadaşın bu parayı vermediğini okuduklannda,
ona kızabilirlerdi de.
Ama paranın romanı ve gerçeği her zaman
farklı oluyor. Bunu bana altmış bir yıllık yaşa-
mımda en iyi öğreten de, yine para oldu. Hiçbir
zaman yeterince sahip olamadığım o nesne, in-
sanoğlu denen canlının karakterinin binbir ren-
gini tanıtma konusunda bana gerçekten çok iyi
rehberiik yaptı.
Evet, insanlar yukarıdaki gibi bir cümleyi ro-
manlarda okuduklarında, anlatılanları kolayca
paylaşabiliyoriar. Buna karşılık aynı cümleyi ki-
taptan okumak yerine bir "canlıdan" duydukla-
rında, rahatsız oluyorlar. Içlerini bir tedirginliktir
alıyor. Bu, çoğunlukla karşılarındakinin zor du-
rumundan değıl, fakat sıkıntısını onun ağzından
duymaktan kaynaklanma birtedirginlik. Kimi za-
man işi, "Keşke söylemeseydi!"ye kadar vardı-
rıyorlar. Ya da -yorgansızlann da olabileceğini
hiç düşünmeden- "O da ayağını yorganına göre
uzatsaydı kardeşim!" nasihatıyla işin içinden sıy-
rılmaya çalışıyorlar. Burada suç, romanda değil,
fakat romanları yaşamdan kopuk, başka dünya-
lara ait hikâyeler gibi okuma alışkanlığında. Zor
durumdaki bir insanla romanda karşılaşmak,
okuyana sorumluluk yüklemez, karşınızda İN-
SAN varsa eğer ve o yardıma muhtaçsa, bu du-
rum, kendi vicdanınızın görüntüsünün nahoş bir
aynadan ani yansımasına da dönüşebilir!
Günlük yaşamımı sıkıntısız sürdürebilmeme,
ufacık da olsa bir ev almama çevirdiğim ve yaz-
dığım üç raf kitap yetmedi. On dokuz yıllık üni-
versite hocalığı da yetmedi. "Unvanım" öğretim
görevlisi olduğu için, aylıklarım da hep düşük
kaldı. Bunlar roman değil, gerçek. Romanını yaz-
saydım, belki de beni övgülere boğarlardı. "Ne
kadar gerçekçi yazmış" derlerdi. Benden benim
gerçeklerim olarak duyduklarında ise öfkeli bir
sessizlikle kayboluyorlar. Ya da geçenlerde kiram
için borç istediğim, iki kışlığı, bir yazlığı, bir de
son model arabası olan "eski" arkadaşım gibi,
savunma mekanizmalarını nasihatlere dönüştü-
rüyorlar: "Ben hep ayağımı yorganıma göre uzat-
tım, sen de öyle yapsaydın!" (Yorganın öylesini
bulsam!) "Ama ben bu parayı sana, seni kaybet-
memek için vermeyeceğim, çünkü geri ödeye-
mezsen, kendimi aldatılmış hissederim. Oysase-
nin gibi eski bir arkadaşımı kaybetmek istemiyo-
rum!" (İnsan, ne zaman kaybetmiş sayılır?)
Ben, paranın romanını hiç yazmadım. Bana
hep onun acı gerçeklerini yaşamak düştü. Pa-
ram olduğunda, çevremde kimde olmadığını his-
settiysem (istemelerini hiç beklemedim), gücüm
oranında verdim. Hep bu ahlaklayaşadım. Şim-
di ise ileri sayılmayacak bir yaşa rağmen, artık
yolun sonuna geldiğimi biliyorum. Daha çevir-
mek ve yazmak istediğim onca kitapla, birikim-
lenmi aktarmak istediğim onca öğrenciyle aram-
da paranın, günlük geçim kavgalarının o aşılmaz
engeli var. Ve ben, artık çok yoruldum. Daha çok
şeyler yazmamı ve çevirmemi, başladığım ve
başlattığım pek çok şeyi bitirmemi bekleyen gü-
zel insanlar var. Asıl onlara borçlu kalacağım.
Beni bağışlayacaklannı umuyorum.
Günlerden bir gün beni bir sigorta hastanesi-
nin odasında ölmeye yatırdıklarında ya da bir
yerlerde yaşamını yorgunluktan kendisi noktala-
mış olarak bulduklarında -Colette'in dediği gi-
bi. artık şöyle gözlerden uzak, kül rengi, sessiz
sedasız bir ölümü arzuluyorum- bu dünyadan
paranın savaşını yitirmiş, ama sanırım kendini
ucuzlatmamayı başarmış biri olarak çekip gide-
ceğım ve benim romanım, zaten son satırına ka-
dar yaşanılarak tüketildiği için, hiç yazılmaya-
cak.
e-posta: ahmetcemal« superonline.com
acem20(a hotmail.com
Ödiüi belgesete New York vetosu
• Kültür Servisi - Tartışmalı yeni belgeseli
'Bowling for Columbine', New York Film
Festivali'nden dışlanınca, karann politik
olduğunu iddia eden yönetmen Michael
Moore isyan etti. 11 Eylül perspektifinde
Amerika'daki silahlı şiddet ve terorizme
değinen film katıldığı tüm festivallerde
olumlu eleştiriler alsa da 'NYFF' seçkisine
alınmadı. Oysa tartışma yaratan film,
1955'ten bu yana Cannes'daki ana yanşmaya
kabul edilen ilk belgesel olmakla kalmamış;
aynı zamanda festivalin 55. Yıl Özel
Odülü'nü de kazanmışrı. Moore'un filmi,
her yıl 10 binden fazla silahlı cinayet işlenen
ABD'de yaşayanlan şiddete iten temel
sebepleri sorguladığı için sağcı çevrelerde
tepkiye yol açmıştı. 7 ve 8 Eylül'de
Toronto Film Festivali seçkisinde de
yer alan ve beğeni ile karşılanan Moore'un
filminde, Marilyn Manson ve Charlton
Heston rol alıyor.
BUGÜN
• YEŞİLÇAM StNEMASI'nda 'Yümaz
Güney Anma Haftası' kapsamında 14.00,
16.00, 18.00 ve 20.00'de 'Yol' adlı filmin
gösterimi. (0 212 293 68 00)
• BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Yaz Şenliği
- Son '02, Ferruh Doğan Anısına
1
kapsamında 12.15, 14.30, 16.45, 19.00 ve
21 15te 'Ateşten Kalbe Akıldan Dumana'.
(0 212 251 32 40)
• İŞ SANAT'ta 'Sinema Şenliği'
kapsamında 12.00, 15.30 ve 19.00'da
'Manolya' adlı filmin gösterimi.
(0 212 31610 83)
• ESKANDİL JAZZ CLUB'da 22.00'de
Ergüder Yoldaş-llknur Açıkel konseri.
(0 216 332 80 36)