01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2002 PAZAR MUZIK Erkan Oğur için müziğin üretildiği andaki hali en doğru olandır: En yeni müzik, en eski müziktir Modernmüzik saf olandır&4TİCE TUNCER -^™-« rkan Oğur, kendi ifadesiyle "mü- m ' zikleflgflibir k^i" ya da "bir mü- m^ ziksever". Türküleri hazine gibi m j korumak ısteyen, özgün halini boz- .^Lm*m maktan ürken bir müzik sevdalısı. Çoğumuz Oğur'u "Fırat Ağıti" yorumlayışıy- la tanıdık. Müzığiyle gişe rekorlan kıran Eşkı- ya fılmini efsaneye dönüştürürken türkülerin ye- niden anımsanmasınakatkıda bulundu. Ama Eş- kıya filminin müziklerine gelinceye kadar ye- ni ses aralıklanna olanak sağlayan perdesiz gi- tanyla çoktan müzik dünyasında tanınmış, Al- manya'da bir albüm hazırlamıştı. Elazığ'da bü- yürken yörenin folkloruyla ilgiliydi ve ailede müzikle ilgili kimse olmadığı için müzik heve- si hep köreltiimeye çalışıldı. Buna karşın ken- di çabasıyla müzikle uğraşmaya devam etti: "Kendiyöremin etkisindeydim ama eğitim ve bizeempoze edflen yaşam biçimleri nedeniylegö- zümüz hep uzakJarda olur. bumumuzun ucun- da olmaz ya. Gençlik çağlannda bir gitar heye- canı uyanmıştı bende." Ankara Fen Fakültesi Fi- zik Bölümü'nde bir süre okuduktan sonra eği- timini tamamlamaküzere gjttiği AJmanya'da kla- sik gıtar çalıştı: u Klasik gitarda belli seviyelere ulaşnm. O sı- rada caz müziği ve klasik Ban müziğryle de hem dinleyici, hemicracıolarakflgüendim.Ama içim- de hep Hüseyni, Hüzzam. Uşşak makamlan döndü. Çünküçoculduğumdaottsanlabüyümüş- tûm. Bunlar bir yaıumda dururdu hep. Gitarla haşırneşirolupbenimseyinceonunla düşünme- ye başhyorsunuz. Düşünmeye başlayınca da ye- tersizHğiııi görüyorsunuz. Aşağdama anlamın- da değil, ama bizinı içimizden geten Türk mü- ziği ses sisteminin doğurduğu ihtiyaçtan kay- naklanryor. Tutup perdelerini kaldırdım. Perde kalkmca istediğini/ sistemde çalma özgüriüğü doğuyor. Baü sazı olma özdüğini aşryor. Bütün yayb saz ailesi. perdesiz yayh saz ailesi gibi, bazı nefesti sazlar gibi, insan sesi gibi bir şekk dönfi- şüyor. Dolayısrvia Batıbhk, Doğuhıluk, Kuzevü- Bk, enstrüman üzerindeki o sıkıntı kalkmış olu- yor. Yani perdesiz gitar ihtiyaçtan doğmuştur." Erkan Oğur, unutulmuş telli bir saz olan ko- puzu düzenlemelerinde kullanıyor ve kopuzu en iyi kullanan sanatçılardan biri olarak anıüyor: "Bugünkü bağlamaıun bir önceki haU. Muğ- la'da yaşayan Ramazan Güngör son temsifcisi- dir. 1995>ihndaelimegeçtiamaçocuklukfotoğ- raflanna bakınca kucagımdaki sazuı kopuz ol- duğunu anladım. Alevilerin Munzur yöresinde çaldıklan balta dedikleri sazla resimlerim var. Aradan 35 sene geçmiş ama bu sazı elime alır al- maz çabnaya başladım. Benim müzik hayaüm- da önemli bir degişikük yapo. Halk müziğinin ya da Anadohı müziklerinin ifadegücünün yük- seknğini bir kere daha çok iyi hissettim. tlk de- fa Eşkrya'nın müziğinde kuDajımıştim." Perdesiz gitan 1976'dan bu yana kullanan Oğur, 1980'de Türkiye'ye dönerek Istanbul Devlet Konservatuvan Klasik Türk Müziği Bö- lümü'nü tamamladı ve öğretim görevlisi olarak çahşh. Amerika'daki caz müziği incelemele- rinden sonra perdesiz gitan tanıtma amacıyla Almanya"da Fretless ve Türkiye'de "BirÖmür- lük Mjsafir" albümlerini çıkardı. Eşkıya fılmi müziğinden sonra 1998'de tsma- 0 Hakla Demircioğhı'yla bırlikte "Gülün Ko- kusu VardT, 1999 da Okan Murat Öztürk'le "Hjç", 2000'de yıne Demircioğlu ile birlikte "Anadohı Beşik", ve Ermeni duduk ustası Dji- vanGasparyan'la "Fuad" albümünü çıkardı. Tür- külerle Anadolu'da kimi zaman Balkanlar'a ki- mi zaman daha doğuya uzanan biryolculuğa çık- tı. Bazen bir nefes, bazen bir deyış, bazen bir ağıtla düştü yollara, ama dokunmaya kıyama- yarak, titizlenerek: "Ben türköyü üreten, yaşayan birincil kişinin ağzından, sazından çıkan şeklini her zaman G,itarJa haşır neşir olup benimseyince onunla düşünmeye başlıyorsunuz. Düşünmeye başlayınca da yetersizliğini görüyorsunuz. Aşağılama anlamında değil, ama bizim içimizden gelen Türk müziği ses sisteminin doğurduğu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Tutup perdelerini kaldırdım. Perde kalkınca istediğiniz sistemde çalma özgürlüğü doğuyor. Batı sazı olma özelliğini aşıyor. Bütün yayh saz ailesi, perdesiz yayh saz ailesi gibi, bazı nefesli sazlar gibi, insan sesi gibi bir şekle dönüşüyor. Dolayısıyla Batılıhk, Doğululuk, Kuzeylilik, enstrüman üzerindeki o sıkıntı kalkmış oluyor. Yani perdesiz gitar ihtiyaçtan doğmuştur." tercih ederim. Ondan sonra aktanmlar befli dü- rüstlük ölçülerinde olabüir ama her aktarun bir değişme demektir. Sevseniz de anlasanız da ımrt- laka bir fark vardır. Dolayısryla daha ilk akta- nmdan başfayor. Bugüne gelene kadarda akşam ohnuştur. Bugün türkü üretibnryor, türkümsü veya türküformunabenzerbir şeyler hanrlana- rak binkrce senede oluşmuş motifler aktannv- la tekrarediHyor. 1şin bir de tkareti, modası baş- layınca da işler ucuz müzik zekâsı olan insanla- ruı etine kalınca garip förmdaki müzik kirlüi- ğinden türküler de nasibini abyor. Ben de ken- ye düşündüğünde nefisle mücadele başlar. Bir ses ortaya çıktı mı. onunla birlikte birçok ses de ürer. Onu duymorsunuz, o ihthacı hissediyor- suntız. Zaten kendisi güzel,'bir şey katarsam da- ha mı güzel olur" tereddütüyieböyiesöyledim. Bu tarz çahşmalarda esas güzel olan şey düzen- leme mannklanyla aşağı çekümiş olu\or. Kiru- üğe TO yodaşmaya neden olan şey de biraz ora- lardır. Bir de geleneğine bağh tutucu bir kesim vardır. O zaten kapısından sokmaz bu tür şey- leri Onun tam tersi çağdaşuk, modernizasyon adı altında böyle şeyierin daha iyi olabileceğmi I Türküler de kirlendi JD ugüne gelene kadar da akşam olmuştur. Bıigün türkü üretilmiyor, türkümsü veya türkü formuna benzer bir şeyler hatırlanarak binlerce senede oluşmuş motifler aktarımla tekrar ediliyor. îşin bir de ticareti, modası başlayınca da işler ucuz müzik zekâsı olan insanların eline kalınca, garip förmdaki müzik kirliliğinden türküler de nasibini alıyor. dimi bu kirlöiğin içine dahil ediyonım. Kimine göre az knienmiş olabüir. kimine göre belki de çok kirienmiş olabiür. Ama türkü yapan her kimse, yaşayan kinıse onun hakkMur." Oğur"un bir albümünde "Nefsimehâkim ola- mayıp düzenkmeler >apüm. Ama niyet hidir. dürüsttür.sevgidoludur"' ıfadeleriyle adeta ken- di yaptıklanna bir çekince koyar: Nefisle mücadele "Türküye dokunmak, yani olmuş bitmiş bir şeye, "Acaba şurasına söyle bir ses koysam' di- düşünen insanlar var. Altına davul kovmuşlar, ritinı çıkmış, baslar kullanmışlar, hoşlanna gi- diyor. Bu tarz şe\ler ashnda bizim bin senede oluş- turduğumuz otantik şeyler üzerinde değil de beste denilen çahşmalarda yapılsa çok daha uy- gun olur. \'üz senedir. beş >iiz senedir sö\ lenen bir şeye dokunmaya insan kryamryor. Ben de do- kunuyorum. Dhorum ya nefsime hâkim olanu- yorum. Ama ayıu zamanda onun kendisi, ash en güzetidir, bunu biliyorum. En yeni müzik, en eski müziktir ashnda. En modern müzik, en saf en ilk olandır bana göre. Başladığı andaki ilk üretilmiş hali en doğ- ru olandır. Ondan sonra geçen zaman ve ilave- ler onu eritir.'' Ozanlann çevresinde toplandığı çalıp söyle- diği. her topluluğun kendi müziğini ürettiği dönemler gerilerde kaldı. Artık kasetler, CD'ler, iletişim araçlan mü- ziği hazır sunuyor insanlara. Türkülerin kay- nağı kurumuş olabüir mi? "İnsan olduğu sürece kaynak kurumaz. Ama konu değişiyor. 19. \üz\üda. 20. vüzyılda Ana- dohı çok şey yaşadı, hâlâ da yaşryor. Çalkanü- h, inişli çıkışh dönemlerin sonucunda yoğun duygusal şeyleryaşanmış. Bunlann doğal sonu- cu da yüksekseviyede müzik üretilmiş. Çok de- ğtşik halklann Anadolu'da birleşmiş olmasın- dandolayıbüyükbirzenginHkvar. Değişikhalk- lar, değişik hissiyatlar, ses arahklan, makamlar çok zengin malzeme oluşmuş. Bugüne geldiği- mizde müzik daha güncele, kişiye özel şeviere dönüşmeye başhyor. O ola\ uı çapı ölçüsünde bir müzik üretiUyor. O değişim ohnakzonında. tn- sanlann > aşadığı değişim müziği de o nispette değişecektir. Ama esas olan geçmişte olan mü- ziklerin kendisi gibi kalmasuu sağlayabihnek- tir. Arkeolojik bir eserin restorasj'onunu ve ait olduğu zamandaki halini düşünün. Öyle bir fark vardır arada." Türkü yalnızca söz ve müzikten ibaret değil Erkan Oğur için. Edebiyat, felsefe, tarih, bel- ge, arkeoloji, toplumbilim, folklor banndrnyor: "İnsan olmanın bir bedeH var. Onun da tür- küye. müziğe dönüşmüş hali olabilir. Bugün türkü formunda dinledigimiz yaknı dönem bes- telerde arkeoloji bulamazsmrz, yöre tavn, folk- lor bulamazsmız. Onun taklit olup olmadığmı hemen görürsünüz. Bir sürii şe> noksandu*. Bir şey türkü ohırsa halk o kadar çabuk benimsi- yor ki o en güzel gösterge. Radvo, televizvon ik- tişim yollanndan degil sadece türkü oMuğun- dân çok daha hıdı bir yayılma gücü var gerçek rürkünün." Beste voktur Erkan Oğur, bir insanın bir müzik parçasıru yoktan var edebileceğine, bugüne kadar oluş- mamış bir kombinasyonu oluşturup beste ya- pabileceğine inanmıyor. Oğur'un düşüncesine göre insan yalnızca var olan sesleri anımsayıp bir dizi halinde sunabilir: "İnsan sadece haürlar, esnknir, çalar ve bd- B ölçüde organize eder. Motifleri belB bir man- ök ölçüsünde ahnan eğitim veya yetenekler öl- çüsünde arka arkaya dizer. Ama müzik kültü- rümüze, coğrafv amıza göre şekiller alır. Beste diye bir şey olamaz. Türkü, senfoni, şarkı ve- ya bir caz parçası bestelenemez, hatırlanır. Aradan on yıDar geçtikten sonra hatırlanılan şeyleri insanlarbeste sanıriar. Bazı insanlar, ses- leri dengeler, arka arkaya dizer. \ e kadar dü- rüstse, o kadar saf olarak yapmaya çahşır. O safhk ölçüsünde besteye yaklaşu-, ama beste değildir. Konuştuğunuz dil için ben buldum diyebihr misiniz. Amafikirleriyan yana kovar cümlelerkurar, anafizvaparsımz. Müzikde böy- ledirişte." Daq gibi Müziğin tıkanmışhğı içinde Batı arayış- lara girerken Anadolu büyük bir zenginlik- tir: "Ama öyle dağ gibi duruyor ki altmda ezUebiUriz. Çok büyük karmaşa da çıkabi- lir altmdan. Esas olan onu iyi değerlendir- mek, onunla ulaşılacak güzelligin, duygu- salhklann hedefine ulaşmasıdır. Ben müzi- ğin bir olduğuna inanıyorum. Hiçbir yeri yurdu yoktur. Bir şe>i müzik yapan özellik, millet, coğrafv a, yöre dışında- dır. Onu herkes anlar. Japon da anlar, Kızıl- derili de Amerikah da müzik olan şeyi an- lar. Bir müzik parçasını müzik yapan şeyin hissedüir bir biçimde olması bir eserde onu başanh küabilir." Ilkay Akkaya ve Oğuz Aksaç, Salkım Söğüt 4'te buluştu Anadolupop ve rock bir arada VJrup Yorum, Adalılar, Grup Dinmeyen gibi gruplann solistlerini bir araya getiren "Salkım Söğüt", bu kez Grup Kızılırmak'ın solisti îlkay Akkaya ve Grup Çığ'ın solisti Oğuz Aİcsaç'ı "Salkım Söğüt 4"te buluşturdu. tstanbul Haber Servisi - Kızılırmak'ın solisti Ükay Akkaya ve Grup Çığ'ın solisti Oğuz Aksaç, "Salkun Söğüt 4"te buluştu. Albümde rock motiflerinin yani sıra "Anadolu pop" çizgisinin sınırlan zorlanıyor. Grup Yorum, Grup Kızılumak, Grup Çığ, Zuğaşi Berepe, Adalılar, Grup Dinmeyen gibi nitelikli müzik yapan gruplann solistlerini bir araya getiren "Salkun Söğüt", bu kez Grup Kızılırmak'ın solisti Ilkay Akkaya ve Grup Çığ'ın solisti Oğuz Aksaç'ı "Salknn Söğüt 4"te buluşturdu. Yönetmenliğini Kemal Sahir Gürel'in yaptığı, Akkaya"nın bölümünde, rock motiflerinin yani sıra Kâzım Kojuncu ile düet yaptığı "Ou Nana" adlı Lazca şarkı albümün dikkat çekici bir yönü. Kaan Kurmuş'un yönetmenliğinde Aksaç ise kendi yorumuyla okuduğu türkülerin yani sıra "Anadohı popr diye tanımlanan çizginin sınırlannı, sound'u ile zorlayarak ilginç bir çalışma oluşturdu. Albüm, aralarında Efkan Şeşen'in "Bir Yanım". Yaşar Aydnı'ın "AhLek", SejitMeftuni'nın "Dost Cematin Benzer" gibi eserlerinin de bulunduğu 11 parçadan oluşuyor. Farkh dinlere mensup korove orkestrulann ohışturduğu 174kişüikdev kadroyla sevenlerinin karşısına çıkan Sezen Aksu, Ermenice, Rumca ve Küıtçe şarkılarda seslendirdi (Fotoğraf: AA) Minik serçeden Türkiyeşarlaları HaberMerkezi- Sezen Aksu. önceki akşam Efes An- tik Tiyatrosu'nu dolduran 10 bin kişiye "TürkiyeŞar- küan" adıylabirkonser\erdi. Ege Ordu Komutanı Or- general HurşitTolon, Aksu'nun konserinin 30 Ağus- tos'ta yapılmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi. Farkh dinlere mensup koro ve orkestralarm oluş- turduğu 174 kişilik dev kadroyla sevenlerinin kar- şısına çıkan minik serçe Ermenice, Rumca ve Kürt- çe şarkılarda seslendirdi. "Gülümse" adlı şarkısıy- la başladığı konserde 20'nın üzerinde şarkı söyle- yen ve konser bitiminde kendisinı alkış yağmuruna tutan binlerce hayranı için defalarca sahneye geri dö- nen ünlü şarkıcı, "Bu şarkılar bizim gerçeğnniz" dedi. Diyarbakır'dan gelen çocuk korosuyla da Kürt- çe şarkılar seslendiren Sezen Aksu'nun 174 kişilik dev müzisyen kadrosunu Enderun Klasik Türk Mü- ziği Topluluğu, îzmir Devlet Opera ve Bale Orkest- rası, Feriköy Vartanat Ermeni Kilise Korosu, Oni- ro Rum Müzik Topluluğu, Lospaşaros Sefaradis Musevi Çocuk Topluluğu'nun da aralarında bulun- duğu orkestra ve korolar oluşturdu. Konseri îstan- bul'dan gelen din adamlan da izledi. PAZAR ORHAN BURSALI Süpdiipülemez Dünya Başımızı, devekuşu gibi soktuğumuz doğurgan ol- mayan kısır iç politikadan çıkarbp, bugün şöyle bir dün- yaya bakacağız, ta Guney Afrika kenti Johannes- burg'dayapılan "Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dün- ya Zirvesi"ne. Isim babası Norveç başbakanlanndan Gro Hartem Brundtland olan ve dünyada kalkınma polrtikalanna temel ahnması kararlaştırılan "Sürdürülebilir kalkın- ma" nın kavramsal ıçenğinde şu var: "Gelecek nesıllenn kendi gereksinimlenni karşıla- ma yeteneklerine engel olmadan, bugunün gereksı- nimlerini karşılamak." Kalkınma, ulaşılan refah düzeyini geliştirerek top- lumsal hayatı sürdürmek demek. Özünde enerji ve üretim yatar. Insanlığın, doğanın kaynaklannı vahşice ve alabil- diğine tükettiğınin ve bunun sonucu otarak da yerkü- renın temel yaşamsal dengelenni bozmaya başladı- ğının anlaşılması üzenne, alarm zilleri çalındı. Küreselleşmenin, bunun itici güçlen olan kapıtaliz- mın ve emperyalizmın azgın ve kural tanımaz biçim- de rekabeti kışkırtması. sömüruyu arttırması sonucu, doğal dengenin bozulmaya başlandığı saptandı. "Kal- kınma". bu biçımiyle, sürdürülebıltr olmaktan çıkıyor- du. Yani, dünyaya egemen olan bu kuşağın ekonomık etkınlikleri ve ıdeolojısi, bizden sonraki kuşaklar için kalkınmayı (ve yaşamı) ımkânsız kılıyordu. Işte 20 yılı aşkın bir suredir bütün ekonomık faali- yetlerin"sürdünü/eb///rka//c/nma"çerçevesındekalma- sı için çırpınıp duruyor dunyamız. "Sürdürülebilir kalkınma" bir kilit kavram. Birleşmiş Milletler'in ılgilı Internet sayfalannda, bu kavramla il- gili yüzlerce belge, yazı vb bulabilırsınız. Kavram, ya- şamın bütün alanlarını kapsayacak biçimde gelıştiril- mış durumdadır. ••• 10 yıl önce Rio de Janeıroda bu amaçla Dünya Zir- vesı yapıldı. Fakat orada alınan karariara rağmen, yer- küremızde ve ınsanlık düzenınde bozulma. hem de ar- tarak sürdü. Hem ısınma, hem sera gazı, hem deyok- sulluk! ABD, bu bozulmanın, yaşanamaz bir dünyaya doğ- ru gidişin baş mıman. Dünya kaynaklannın sınır tanı- maz en büyük tüketıcisi. Bu alanda alınan kararlan ta- nımıyor. Spıegel dergısine göre (35/2002), "American VVayofüfe" Amerikan türü yaşam tarzının bütün dün- yaya yayılabilmesi için beş yerkureye daha gereksini- mimiz var (Alman tarzı için 2.5!). ABD, yanıbaşımızda savaşa da hazırlanarak, sürdü- rülemez bir bölge ve toplumsal ilışkiler yaratma pe- şindedir. ABD'yi yöneten ıdeoloji, yönetım anlayışı te- pelenmeden. yerkürenın geleceğı karanlık görunuyor. "Sürdürülebilirkalkınma"n\n en önemli yonü, dün- ya toplumlarında "eşitsiz kalkınma"dır. Daha doğ- rusu, büyuk bir nüfus çoğunluğunun kalkınamaması, yoksulluğun gıderek artmasıdır. Afrıka'nın dünya tica- retindekı payı yüzde 2'ye düştü. Zengin ülkeler pazar- lannı yoksul ülkelere açmıyor. Zengin ülkelerin kendi tanmlanna verdiklen destek, geçen yıl 350 milyar do- lara yükseldi (Spiegel, 35/02). Bu, yoksullara karşı tam bir iç pazar korumacılığıdır. Dünya Bankasfnın son raportan, 6 milyaıiık dünya nüfusunun 4 milyannın günde 2 doların altmda bir ge- lırleyaşamaya mahkûm olduğunu göstenyor. Ergin Yıl- dızoğlu bu raporlardan yaptığı derlemede (Cumhuri- yet, 26 Ağustos) küreselleşmenin yoksulluğu nasıl art- tırdığına ve büyük çogunluğu gerilettığine ilişkın temel verileri sundu. • • • 10 yıl sonra şımdi Johannesburg'da yapılmakta olan zirvenin her bakımdan bu kötü gıdişi durdurabilece- ğine ilişkin temel bir değişimin gerçekleşeceğı umu- du hıç yok gibi. Örneğın Ingiltere'nın eski BM Büyü- kelçisi ve şimdi Oxford Üniversitesı yönetıcılerinden Crispin Tickell, hatta, "Bugünkü insan etkinliklerinin özü değışmezse, evrimin yönü bile değişebilir, eğer dünya üzerinde kalmaya niyetliysek durumu değiş- tirmeliyız" uyansında bulunuyor. Gıderek yaşanamaz hale gelmekte olan yerküre ve üzerindeki toplumsal ilışkiler, 'Sır Tickell' gibi düzenın kişiliklerini bile ınanılmaz ölçüde devrimci yapıyor. Bakın ne diyor: "Ya yukarıda liderlıklerde kökten bir değişiklik olacak, ya aşağıdan büyük bırbaskı örgüt- lenecek ya da örnek büyük felaketler yaşanacak." (BBC News-Scıence-Nature/Earth Summit) • • • Türkiye'yi yönetmeye talip olanlar dünyadaki bu ge- lişmeierden ne kadar haberdar?.. Türkiye'yi bu küre- selleşme cangılında, süreklı bir kalkınma çızgisindetu- tabilecek stratejik ana kalkınma polıtıkalan neler olma- lıdır?.. Topluma açıklayabileceklen bir fikirleri var mı siz- ce? [email protected]. VEFAT Şadiye Akidil, Huseyin AkidiFin kızlan TÜCEL DENİZ AKİDİL (1944-2002) 31 Ağustos 2002 Cumartesi günü Hakk'ın rahmetıne kavuştu. Naaşı 2 Eylül Pazartesi günü Erenköy Galip Paşa Camii'nden öğle namazından sonra kaldınlacaktır, AİLESİ, YAKINLARI Eski bir Cumhuriyet çalışanı TÜCEL DENİZ AKİDİL i yitirdik. Onu arayacak ve anımsayacağız. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI VEFAT Sevgili eşim, babamız, büyüğümüz, ağabeyimiz. onurlu insan ALİ FAİK CİHAN'ı kaybettik. Sevenlerinin başı sağolsun. Fevziye Cihan - Ayhan. Edip, Adil, Bahar Çongur - Feridun Cihan - Oya, Barbaros Erkan - Ayşegül, Ali Ateş
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear