22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLUL 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Sabah Gazetesi 'nin ortağı Dinç Bilgin ile gazetecüikvepatronlukserüveni üzerine konu S 6 Y L E $ İ : LEYLA TAVŞANOCLU leyla.tavsanoglu(2 cumhuriyet.com.tr Seksenhyıllann ortalan ve '90'hyülar... Türkiye'de basın müthiş bir değişim geçiriyor. Biryandan dönemin Başbakanı Turgut Özal basım tehdit ederek ülkede sadece iki buçukgazete kalacağını söylüyor, esiyor, savuruyor. Öbüryandan da basına giren yenipatronlar, bizim basın ekonomisini tek kalemde biryana iterekçılgm bir "son model teknoloji "yatınmı, gösteriş yanşına giriyorlar. Özal bu çılgınhğı iyice yüreklendiriyor; dönemin tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan marifetiyle gazetepatronlarına Ikitelli ve Güneşlide araziler satılıyor. Koca koca medya plazalar dikiliyor. Medya ve basında mega starlar parlamaya başhyor. Özel televizyonlar peydahlamyor. Gazeteciliğin 'g'sini bilmeyen hanım kızlaryüz, vücuî güzelliğiyle ekranlarda spiker adıyla boy gösteriyorlar. Gazete sahipleri televizyon, radyo, enerji şirketi, banka vs sahibi olmakta da sakınca görmüyorlar. Kıran kırana bir rekabettir gidiyor. Medyada yayın organları birkaçpatronun elinde toplamyor. Tekelleşme eleştirileri ayyuka çıkıyor. Ama kimse umursamıyor. Ancak birden gizli bir el işin içine girmişçesine dengeler, bozuluyor. Büyükpatronlardan Sabah 'ın sahibi Dinç Bilgin, bir süre önce özelleştirme kapsammda satın aldığı Etibank'ı "hortumladığı" gerekçesiyle tutuklanıyor; cezaevine giriyor. Yargılanıyor. O arada bütün malvarlığına tedbir konuluyor. Yılbaşında da tahliye ediliyor. Şimdi yine gazetesinin başında. Artık baba mesleği olan gazetecilikten başka hiçbir iş yapmayacağını söylüyor." "Gazeteciler artık iş takipçiliği yapmayacaklar. Çünkü takip edecekleri işleri olmayacak " diyor. Kısa süre önce Sabah 'tan ayrüarak kendi başlarına gazete kurmak istediklerini söyleyen eski arkadaşlannın öyküsüne de açıklık getiriyor. Hiç kimseyi suçlamadığını ve sorumlu tutmadığım da belirtiyor. Son olarak da "Kısa vadede hedejim kamuoyunda kendimi ibra etmek (aklamak) " diyor. Bilgin: Gazetecilikten saptım, hata yaptım- Etibank olayında çok şey yazıldı, çizil- dL Bu olayın içyüzünü bir de sizin ağztnız- dan dinlemek isterdik. Siz bir gazetecisiniz. Buna karşm Etibank'ı aidınız. Kimler sizin aklımzı çeldi de bu işe girdiniz? BÎLGIN- Sorumluluğu kesinlikle başkası- na yükleyemem. Bir hata ettim. Bukadar... Za- ten bu olay çok dillendi. Mahkemedeki savun- mamda da var. Bu, benim hayatımın unut- mak istediğim bir safhası. Yazılıp çizilmedik hiçbir şey kalmadı. Sadece şunu söyleyebüı- rim: Sonucu itibanyla hata ettim. Hata da benim hatam. Ben bunu kabullendim. Bu bağlamda başkalarını suçlamak istemem. Sonuçta son karan veren benim. Yanhş ya da doğru, bana ait... - Siz, tarihi Izmir gazetesi YeniAsır 'ın sa- hibi Şevket Bilgin 'in oğlusunuz. Yani pat- ron bir babanın oğlu... Tant bir gazetecisi- niz, Bugün başınıza gelenler sizden miyok- sa bir zamanlar yakın çevrenizde olanlar- dan mı kaynaklanıyor? - Elbette benden kaynaklanıyor. O yakın çevremi seçen de benim. Ben, bizden aynlan eski arkadaşlan kastettiğinizi anlıyorum. On- ların bu işte sorumluluklan olup olmadığını öğrenmek istiyorsunuz... - Evet.. - En azından şöyle söyleyeyim, bu işin baş sorumlusu benim. - lyi de başkaları da sizi etki altında bı- rakmadı mı? Sizi birtakım işler yapmaya zorlamadılar mı? - Türkiye o sırada öyle bir dönemden geçi- yordu ki herkes birbirine aynı şeyi yapıyor- du. Bir tür yanş vardı. - Peki, bu yanş bitti mi? - Bu yanş Türkiye'de henüz bitmiş sayılmaz. O yanşın içinde ben hatah bir karar verdim. Bir miktar gazetecüik köklerimin dışına çık- tım. O güne kadar en büyük gücüm yalnız ga- zeteci olmaktı. Sonra başka işlere girdim. Şir- ketler arası rekabet sonucunda da hata ettim. - Siz, Güngör Mengi'yle '6O'lı yıllardan beri çok yakın arkadaşsınız, Muhabirlikten kö'şe yazarlığına ve başyazarlığa sayenizde geldiği söyleniyor. Daha da açık söytemem gerekirse, sizleri tzmir'den tanıyan meslek- taşlannız böyle düşünüyor. Anımsar mısı- nız? Güngör Mengi 1971 'de desiziterk edip Selçuk Yaşar'ın sahibi, Altemur Kılıç 'ın da genelyayın miidürü olduğu "Devir " dergi- sine gitmişti. Şimdi de sizi terk ettL Bunane iiyorsunuz? - Evet muhabirlikten başladı, bugünlere geldi. Doğrudur. "Devir" dergisine gidişine gelince.. Doğ- ru, öyle kısa bir aynhğımız oldu. Şimdi de gi- dişine gelince... Uzüldüm, kınldım. Ama ba- na, yeni bir başlangıç yapmak, hayatta yeni bir fırsat kullanmak istediğini söyledi. Bizim ıçinde bulunduğumuz durumda yeni bir baş- langıç yapması, yeni bir fırsat yakalaması pek Tiümkün görünmüyordu. O fırsatı benim dışımda yaratmak istedi. Ûzüldüm, kınldım, hayal kınklığına uğra- lım. Ama bu yüzden onu suçlamam da pek ioğru değil. Sonuçta o da 62 yaşında... Gazetecüik ha- /atının sonuna gelmiş... Onunla aynı yaşta- yız. Yeni bir başlangıç yapma hayali o yaşta- d insanlann hepsinde vardır. Daha doğrusu yeniden başlayabüme hevesi... ftydın Doğan Işln arkasında - Bakın, aklıma başka bir şey geliyor. Ye- ni gazete kurmak üzere sizi terk edip giden ekip üyeleri bir zamanlar Aydın Doğan 'ın şölgesine kurşun atarlardu Ama şimdi çı- karacakları bu yeni gazete için Aydın Do- ğan 'dan yardım istediler ve alıyorlar. Siz buna ne diyorsunuz? - Aydın Doğan'dan yardım fılan almıyorlar... Zaten işin arkasındaki kişi Aydın Doğan. Ay- dın Bey, Sabah gazetesinin yerini alacak ye- ni bir gazete çıkarma işiyle görevlendirdi bu- radan giden eski arkadaşlanmızı... Herhalde kendi kafasında daha steril, mik- roptan anndınlmış rekabet istiyor. - İyi de sizce böyle bir şey olabilir mi? - Ben de olmaması çabası içinde olacağım. Ama benden aynlan arkadaşlanmın yetenek- lerini de yabana atmamam lazım. Pek başa- nsız olurlarsa onlar kadar ben de biraz hayal kınklığına uğrayacağım. Yani açıkçası çalış- tırdığım insanlann yetenekleriyle ilgılı hayal kınklığım olacak. Satış deflll - Peki, Zafer Mutlu, Hürriyet'te yayımla- nan demecinde, "Dinç Bilgin benim için 'Sattı' diyorsa sattım " ifadesini kullandı. Gerçekten sizi sattı mı, yoksa "Benim de bir gazetem olsun " arzusuyla mı gitti? - Bir kere gazete onun gazetesi değil. Beni sattığı filan da yok. Profesyonel olarak daha iyi bir imkân bulduğu için gitti. Aynlan arka- daşlanmın, benim hayatıma, Sabah gazetesi- nin hayatına kastedeceklerine ihtimal vermek istemem. Onlar profesyonel olarak görevle- rini yapıyorlar. - Siz, Aydın Doğan 'ın daha steril bir or- tant istediği için Sabah 'ın yerini alacak bir gazete çıkarmak amacıyla bu ekibi transfer ettiğini söylüyorsunuz, Bu da bir tür satış değil mi? - Yok, bu çok ağır bir ifade olur. Bu satış değil. Bana göre sonuçta onlar da hayatlan- nı yeni baştan kurma haklanna sahipler. On- lara bazı duygulan verememişsem o da be- nim kusurum. Bu kusurumu da kabul ediyo- rum. Ben öyle davranır mıydım, diye kendi ken- dıme soruyorum. Herhalde davranmazdım. Ama her şeyi kendi kriterlerimle ölçmem de mümkün değil. Onlar demek ki bu şekilde da\Tanmayı uygun gördüler. Yeni çıkacak ga- zetenin bütün üretim araçlan Aydın Bey'e (Doğan) ait. Baskısı, dağıtımı, baskı öncesi çalışmalan... Bu muazzam bir operasyon. Bu muazzam operasyonu benim 10 arkadaşımın ekonomık kriz sonrası birikimleriyle başar- mış olduklannı düşünmek çok büyük saflık olur; insan zekâsına hakaret olur. Bana göre işin üginç yani şu: Hatırlarsınız, RTÜK Yasası TBMM'den geçmeden önce Aydın Doğan, hep sahibi bel- li olmayan televizyonlarla ilgüı şikâyetlerini dıle getiriyordu. îşte, şimdi de sahibi belli ol- mayan beyaz cirolu bir gazete yaratmış olu- yor. - Yoksa Zafer Mutlu sizin gaybubetinizde (yokluğunuzda) patronluğa çok mu alışmış- tı? - Yine söylüyorum, o gazetenin patronu be- nim arkadaşlanm değil. Benim arkadaşlanm olsa bu şekilde davranmazlardı. Onlara im- kânlan sağlayan irade böyle istedi; böyle ya- pıyorlar. - Yani bu irade Aydın Doğan mı? - Evet. Aydın Bey öyle istedi. Aydın Bey ba- sın piyasasında rahat etmek istiyor. Eski kın- cı rekabet ortamını istemiyor. Bunu isterken de daha kontrol edebileceği bir basın dünyası yaratmayı düşlüyor. Bu mutlaka herkesin hayalinde vardır. Sizin de vardır. benim de vardır. Ama işin üginci, bunu yapabüecek gücün de kendısinde oldu- ğuna inanmaya başlaması. DİNÇ BİLGİN 1940, İzmir doğumlu. Gazeteci bir aüenin oğlu. Yükseköğrenimini İzmir İktisadi ve Ticari tlimler Akademisi'ndeyaptı. Bir süre tngiltere 'de kaldı. 1960 'ta gazeteciliğe başladı. Babası Şevket Bilgin 'in sahibi olduğu Yeni Asır gazetesini Ege Bölgesi'nin en çok satan gazetesi haline getirdi. Daha sonra Ege'nin en önemli gazetelerinden Demokrat İzmir ve Ekspres'in de sahibi oldu. Rapor isimli Türkiye'nin ilk ekonomi gazetesini çıkardu Bunların ardmdan İstanbul'da ulusal bir gazete çıkarma karan aldı ve böylece Sabah gazetesi fikri şekillendL Yeni Asır gazetesini de İstanbul'a taşuh. Ancak tutmadu Sabah gazetesi önce Sabah Yıldızı adıyla çtktı, sonradan Sabah 'a döndü. Bunların ardmdan özel televizyonlar furyasında ATV'nin sahibi oldu. Başka pek çok yayın organım grubunun bünyesinde topladu Ancak Etibank'ı satın alma karan başına olmadık işler açtı. Bankayı hortumladığı suçlamasıyla tutuklanarak hakkında dava açüdu Geçen yılbaşında tahliye edildi. İşinin başına döndü. Ülkemiz de garip bir ülke. Var mı yok mu belli değil. Belkı var, belki de haklı. Hep bir- likte göreceğiz. - Siz Yeni Asır'ın sahibiyken sendikal ör- gütlenmeye önem verirdiniz, Sabah 'ta sen- dikal örgütlenme olsaydı bütün bunlar ba- şınıza gelir miydi? Daha açık söylemek ge- rekirse, bir zamanlar ayağında pabucu ol- mayanlar bugün dolar milyoneri olabilirler miydi? — - Şöyle söyleyeyim: Gazetelerin iki türlü gelirleri var. Bunlar- dan birisi reklam geliri, öbürii de satış geliri. Işveren, çok antika olmayan, ınsan ılişkıleri iyi bir kişiyse ve gazete başanlıysa, gazete- ciler de gazete patronu da iyi hayat yaşarlar. Ama süper zengin hayatı yaşamalan zordur. Ama Türkiye çok garip bir dönemden geç- ti. Medyada inanılmaz teknolojik değişimler oldu. Derken büyük şirketleşmeye gidıldi. Başka işlere atlandı. Medya kuruluşlan dev- leşti. Gazeteci patronlar da ister istemez baş- ka işlere de girdüer. Üstelik gazetecüik işini kendilerinin yen- ne yönetecek süper idarecüer koyma yoluna gittüer. Bu eğilim Hürriyet'te rahmetli Nezih Demir- kent'in genel müdürlüğüyle başladı. Yönetı- ci-gazeteci tipiydi. O zaman da gazetecilenn ücret skalalannda farklılaşmalar oluşmaya başladı. Star gazeteciler çevrelerine de starga- zetecileri topladılar. O açıdan soruyorsanız, evet, işin ayan kaç- tı. Ben işveren olarak yine farklılaşma yanlı- sıyım. Sendıkalarla bu ücret farklılaşmasını sağlayamazsınız. Ama ışın ayannın kaçtığı- nı da kabul ediyorum. - Turgut Özal işin ayannın böylesine kaç- masını çok cesaretlendirmedi mi? - Yok, Ozal zamanında Türkiye kapalı bir toplumken birden açık topluma geçti. - Yani Özal'la birlikte toplumsal çılgınlı- ğa mı uğradık? - Biz kuralsız birtoplumuz. Batı toplumla- n gibi kural zenginliği, kültürel zenginliği olan bir toplum da değüiz. O çılgmlaşrnaya gazeteler de ister istemez ayak uydurdular. Öze- leştiri yapmak gerekirse olay böyle cereyan etmiştir. İhanet tek başına yapılamaz - Dinç Bey, sizce ihanet nedir? - Enteresan bir soru. Bana göre ihanette ga- np bir şehvet duygusu da var. thanet tek ba- şına yapılamaz. Bir adamı tek başına asarsa- nız çok korkunç, ama linç ayn bir şey. Düşü- nün ki yirmi kişi birden çullanmış... Hep bir- lücte yaptığınız zaman herhalde insanın içi daha da rahatlıyor. Ama ben bunlan söyler- ken benim eski arkadaşlanmı kastermiyorum. Onlara "hain" filan demek hıç istemem. - TabiikL. Ben sadece ihaneti nasıl tanım- ladığınızı öğrenmek istemiştim... Soruma dönersem... Siz gazeteci bir ailenin oğlusu- nuz. Sabah 'ın eski genel yayın miidürü Za- fer Mutlu, 1992 'de Nokta dergisine verdiği bir demeçte, "Benim okuyucuya doğru ha- ber verme gibi bir meselem yok " demiş ve bu sözleri dergide yayımlanmıştı. Siz bir gaze- teci olarak bu sözleri içinize sindirebilmiş miydiniz? - Onu hatıriıyorum. Ama ne yazık ki birmik- tar takla attınlmış bir röportajdı. Zafer'in ora- da söylediğini,"Benim kamuoyunu yönlen- dirme gibi bir meselem yok" diye hatıriıyo- rum. Ama ne yazık ki 1992 yılındaki Nokta dergisi bu sözleri çarpıtmıştı. Zafer o kadar söylemez. Kendimi aklamak istiyorum - Bugün şirketlerinizdeki ortaklık • payımzın ne kadar olduğunu öğrenebilir miyiz? - Ben ne kastettiğinizi anladım. Turgay Oner Sabah gazetesinin iki yıldan beri ortağı. Benim bütün malvarlığımın üzerinde tedbir olduğu için ortaklık orarunda iki yıldır ne bir artış, ne de bir eksiliş olması mümkündü. Yani şimdiki halde hiçbir değişiklik yok. - Yani bu ATV'de, Sabah 'ta, öbüryayın organlarmda da geçerli, öyle mi? - Bir operasyon yapmam zaten yasal olarak mümkün değil. Turgay Ciner'in benimle ortaklığı iki yıldan beri sürüyor. Ama isminin şimdi daha fazla öne çıkmasının nedeni şu: Benim bir aynlık dönemim oldu. Pek bir araya gelme firsatımız olamadı. Şimdiyse bir araya geldik. Tek farkı o. Ama bunun şirket ortaklığıyla ilgisi yok. Daha önce yönetimle ügilenmiyordu. Şimdi yönetimle de ilgilenmeye başladı. - İzmir'de bir zamanlar yayımlanan Demokrat İzmir ve Ekspres gazetelerini yuttuğunuz söylenir. Daha sonra bu yüzden hiç pişmanlık duydunuz mu? - Yuttuğum doğru. Zamanında îzmir'de çok hareketli, cıvıl cıvıl bir yerel basın vardı. Demokrat îzmir, Sabah Postası, _, Yeni Asır, Ekspres vardı. Sabah Postası CHP'nin organıydı. O kendiliğinden kapandı. O arada Yeni Asır bir ulusal ^ gazete ölçeğinde büyüdü, çok güçlendi. ' Öbür gazeteler ise çok kan kaybettiler, çok ufaldılar. Sonunda ben önce Demokrat îzmir gazetesini satın aldım. Sonra ismıni değiştirerek "Rapor" adıyla Türkiye çapında ilk ekonomi gazetesini çıkardım. Sonra *Rapor*a Hürriyet ortak oldu. O zaman Hürriyet"in sahibi Erol Simavi'ydi. Hürriyet Ekspres gazetesini canlandırmaya çalışıyordu. Rapor'daki ortaklık hissesi karşılığında bana Ekspres'i devrettiler. Hiç pişmanlık duyup duymadığıma gelince... Ben kendime de biraz insaflı davranayım. Rakiplerimi batırmak, ezmek, yok etmek gibi duygulanm yok. Ustelik îzmir'de rekabetle uğraşacak halim de yoktu. Çünkü benim o tarihteki rakibim Hürriyet gazetesiydi. O dönem Yeni Asır fevkalade güçlüydü. Yerel gazeteler üç dört bin satarken Yeni Asır'ın yalnız Ege'deki beş ilde net satışı 110 bini bulmuştu. Hayıflandığım bir şey var. îzmir'de cıvıl cıvıl, çok hareketli bir basın hayatı vardı. Çok iyi gazeteciler yetişiyordu. Baktığınız zaman bugün Türk basmını yönetenlerin çoğunun İzmir kökenli olduğunu görürsünüz. Ama yerel gazeteler teker teker kapanınca bu hareketli İzmir basım da yok oldu. - Peki, o hareketli tzmir basım devam edebilir miydi? - Edemezdi. Yeni Asır'm devam etmesi bile bir mucizedir. - Yeni Asır hâlâ sizin gazeteniz değil mi? - Öyle sayılır. Gruba ait. Artık ortağım var. - Eskiden de ortaklanmz vardı. -Evet. - Turgay Ciner şimdi en büyük ortağınız, değil mi? - Şöyle söyleyeyim: Kendisiyle eşit durumda ortağız. - Bütün bu olanlardan sonra yeniden gazetenin başına döndünüz. Hedefiniz nedir? - Evet, o maceradan sonra yeniden gazeteciliğe döndüm. Artık sadece gazetecüik yapacağım. Sabah'tan çekilmem de söz konusu değil. - Peki, sizce bizim medyamn hali ne olacak? - Medyamn hali daha iyi olacak. En azından eskisi gibi olmayacak. Artık gazeteciler yalnız gazetecüik yapacaklar. - Yani artık iş takipçiliği yapmayacaklar mı? - Yapmayacaklar. Çünkü takip edecek işleri olmayacak. Zaten, "Gazete sahipleri gazetecilikten başka iş yapmasın" diye AydınDoğan'ın teklifı var. Belki ilk önce= bunu kendisi başlatır. Bir de kısa vadedeki hedefimi söyleyeyim: Kamuovu karşısında kendimi ibra etmek (aklamak) istiyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear