01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EYLUL 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 g Battıhçocuğmbeleş t, tuntoolaıtinsiyasetçi •,£> ttmareöer! Tot: 0.212L512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: [email protected] - Bttkilerin zekâsı varmış... "Ot aibi vasavanlara mükJe!" Tekno BalıkesîrMilletveki- li Tamer Karnber, in- ternette sayfa açan ilk milletvekillerindendi. Kamber teknolojiyi ya- kaladı ama siyasetteki gelişmelere pek ayak uyduramadı. Demokra- tik Sol Parti'den Yeni Türkiye Partisi'ne ge- çen Kamber'in internet sayfasına girenleri Bü- lent Ecevit'le ak güver- cin karşılıyor! T Kısas oplumdakı çarpıklıklan kuçuk skeçlerlete- levizyon ekranınataşıyan tiyatrocu, yeni ku- rulacak birtelevizyona gazete ilanı ile oyun- cu adayı anyor... Gazete haberlenne göre 5 bın kişi başvuruyor; tiyatrocu, adayların hepsiyletek tek ilgileniyor... Oysa 55 yaşındaki oyuncu adayı Ce- •II Yamak farklı bir tablo çiziyor: "Telefonda adımı yazdınp pazartesi saat 19.00'a randevu aldım. Heyecandan iki uykusuz gecenin ar- dından saatler öncesi çıktım evden... 17.30'da be- nim gibi gelen en az 50 kişi vardı dışanda bekleyen. Ve de hâlâ gelen genç ve güzel insanlar. Saat geç- mek bilmiyor, heyecanımı ve yüreğimdeki korkuyu bastırmak için durmadan konuşuyordum yanımda bekleyen genç âdayla. Saat 19.10'da kapı önüne d o luştuk, varoşlarda bedava ekmek dağıtılıyordu san- kı. Koltuklara oturduk, 'hoca' ortada bir sandalyede, karşısına aldığı adayı ıncelıyor, sonra konuşuyor a- day. Bir iki dakikada her şey bitiyor, 'oraya adını yaz- Seçmecedır,' der gibi bir işaret görüyoruz 'hoca'dan. Bulun- duğumuz yer sahnenin sağı, ama adaylan soldan alı- yorlar. Genç arkadaşım ısrarlı, gel biz de sola gide- lim yoksa çok bekleriz diyor. Epeyi ısrardan sonra ge- çiyoruz o tarafa ama, geçen sadece biz değiliz. Bi- zim gibi tüm adaylar yığılıyoruz aynı sıraya. Tek sıra önceikili, sonra beşli, daha sonra bir karmaşayuma- ğı oluyoruz. İki saat geçiyor; iki metre ileri gidemiyo- ruz, genç adaylar homurdanmaya başlıyor. Ben ara- da bir 'bu haksızlık' diyorum olanlara. Evet bu hak- sızlık, böyle olmamalıydı. Nedendir bılmem, son yıl- larda güvendiğim tüm dağlara karlar yağıyor. Bu gi- bi düzensizlikleri eleştiren kendisi değil miydi yıllar- dır ve her hafta? Itiraz sesleri çoğalıyor. 'Hoca' kızıp, yerinden kal- kıyor, kalabalığı yararak en arka tarafa gidiyor. Biz bir- birine yapışık durumdâ bekleyen adaylar, protesto için alkışlamaya başlıyoruz. 'Hoca' bu defa gerçek- ten sinirleniyor, hışımla, alkışlayan bizlerin arasınagi- riyor ve 'Kimdi o alkışlayanlar' diye birkaç defa so- ruyor. Ses yok. Ben 'hepimiz alkışladık hoca' diyo- rum sessiz çoğunluğa doğru. 'Hoca' bir adayla tar- tışıyor, 'Ne o beğenmedin mi?' diyor, ama 'Ben be- ğendim' dıye ekliyor. '35 yıldır yapıyorum ben bu işi' diyor, '50 yaş üstüyüm ve hastayım' diyor, 'Sizi içeri aldım' diyor, 'Sabaha kadar hepinizle tek tek konu- şacağım' diyor. Diyor ama hatayı kabul etmiyor, yan- lışı göremiyor. Yanımda bekleyen iki minik kız karde- şin büyük olanının biraz önce bana yönetttiği soru ge- liyor usuma. Ne sormuştu bana küçük şirin kız? 'Ağbi! Hoca televizyonlardagördüğümüz gibi can- dan ve samimi mi acaba?' Bu soruya nasıl bir yanıt verebilirim ki. Göreceğiz meleğim, sıra bize gelirse şa- yet, göreceğiz..." Iran'ın Behbehan kentinde mahke- me, evine izinsiz giren erkeği asit ata- rak kör eden kadına, bir yıl hapis ve şikâyetçi er- keğin yakınları tarafın- dan gözlerinin kör edil- mesi cezası verdi. Düzeltme Prof. Dr. Aydın Zevkli- ler, düzeltme metniyle ilgili olarak aradı; te- şekkür etti ve fakat, solcu öğretim üyelerini ihbar etme ve sürdür- me gibi bir yola hiçbir zaman yeltenmediğine ilişkin açıklamasının da düzeltmede yer alması gerektiğini belirtti; dü- zeltmeye ekleriz. SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatt erdincutku « yahoo.com Hıç değilse 1 Eylül Dünya Banş Günü'nde savaşmayalım abiler! Sendikada özel sektör mantığı mı? Petrol-lş Sendikası Araştınma Servi- si'nde altı yıldır çalışan Erhan Bilgin, sekiz sendika çalışanlyla bırlikte işten çı- karılıyor... Türkiye'de her gün yüzlerce ışçi ışten çıkanlırken dokuz işçinin ne özellıği var? "Dokuz sendika çalışanı, iş güvence- sine ilişkin yasa tasansının Meclis'ten geçme ihtimalinin olduğu bir dönemde çıkartılmıştır. Avrupa Biriiği ve ILO norm- larının uygulanmasına ilişkin talepler de canlıdır. 158 sayılı ILO normu gündem- dedir. Ve gariptir, Petrol-lş'ten çıkartılan dokuz çalışanın çoğu, sendikanın iş gü- vencesine ilişkin açıklamalannı ve dokü- manlannı kaleme alanlar arasındadır." "Anti-demokratik mevcut iş Yasası'nı en fazla eleştirenlerin başında Petrol-lş Sendikası da sayılabilir. 12 Eylül artığı 13. madde de Petrol-lş tarafın- dan en fazla eleştirilen madde-' lerden biridir. Dokuz sendika ça- lışanı 13. maddeden işten çıkanl- mıştıri" "Çalışanlann işten çıkanlma gerekçe- si belli değildir. Çalışma hakkına saygı göstermeyen, kazanımları geriletmek için sürekli çabalayan, işçi hayatını hiçe sayan, onları hammaddelerden, maki- nelerden daha değersiz ve maliyet un- suru olarak gören özel sektör patronla- rının tenkisat yapmalan, kuşkusuz ka- bul edilemez. Ama, kapitalist kâr man- tığı içinde izah edilebilir. Ancak, varlık nedeni, dayanışma, örgütlenme, sınıf birliği olan Petrol-lş, eğer özel sektör patronlannın mantığı ile yönetiliyorsa, sorunlanmız çok ciddi demektir." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ p SuHavzası'ndald 'Cezaevi. Istanbul'un içme suyu kaynaklarından Ömer'li havzasında "cezaevi" yapıl- masının, "Adalet Bakanh- ğı" gibi hukuku ve "kentsel adaleti" en fazla gözetmesi gereken bir kuruma "yakış- madığuu" yazmıştvm. (Cumhuriyet - 07/Tem- muz/2002) O tarihteki Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ten bu adaletsizliği "düzeltmesinr rica ettiğim yazıya. Bakan yerine "Genel Müdür"den yanıt geldi... Ceza ve Tevkifevleri Ge- nel Müdürlüğü'nün 12/07/2002 tarih ve 04765 5 sayılı yazısında özetle deni- yordu ki: "Bu araziye ceza- evi yapılmasına dair imar plaıilan onaylanmışür ve tS- Kİ yönetmeliğine deuygundur.. Oysa biz "ricamızda" diyorduk ki: "Bu yönet- melik mah- kemece bir- kaç kez iptal edflmesine rağmenye- niden yü- rüriüğe konmuştur ve davası sünnekte- dir... tmar planlanda suhavzala- nnı koru- yan Na- zım plan- lara aykındır™" Hikmet Sami Türk adına cezaevi inşaatını "yaptı- ran" genel müdürlükten al- dığımız ve sorumuza yanıt oluşturmayan bu yanıt için ne söyleyebileceğimizi ta- sarlarken TBMM Temmuz (2002) ayı sonunda "erken seçim" kararı aldı... Bu gelişme üzerine de anayasa gereği Adalet Ba- kanı değişti, yerine "taraf- sız" bir bakan kimliğiyle Prof. Dr. Aysel Çeükel atan- dı... Şimdi bu değerli hoca- mız, yıllann "çağdaş hu- kukçusu olarak ve son za- manlardaki "duyarb YÖK üyeüği''nden de tanıdığımız "adil ve demokratik" kimli- ğiyle, Adalet Bakanlığı'nı seçime kadar "siyasi çıkar- lardan uzak" bir bağımsız çizgide yönetmeye çahşı- yor... Bize de şu; "içme suyu havzasında bilim ve hukiık dışı cezaevi inşaatuun" top- luma yanhş örnek olmaktan çıkanlması yönünde "yeni bir umut" sağlıyor... Prof. Dr. Aysel Çelikel, kendisi ya da güvendiği hu- kuk danışmanlarının yardı- mıyla olanı biteni bir kez daha inceleyebilirse, ceza- evi inşaatında "ısrar" eden genel müdürlükyazısındaki şu "çetişküeri'' hemen fark edecektir: 1- Genel müdür diyor ki: "Terörün ve organize suç ör- gütlerinin lonlması için bu cezaevi zorunludur..." Biz de diyoruz ki: "Su havzalanndaki imar yağma- sı da organize suç olarak ger- çekleşiyor... Adalet Bakanb- ğı bu suça aynı cezaeviyle or- tak mı olacakür?.." 2- Genel müdür diyor ki: •'Avnı bölgedeki Sultanbey- H'ye, Paşa Köy'e, Samand- ra'ya ses çıkartmazken bi- zim cezaevi inşaatuıa bu tepki neden?.." Biz de diyoruz ki: "Bu yağmacı yerieşmelere karşı çıkmak- tan arük sesi- miz kısıldı... Ancak bura- lan biz mi ilçe, belde vebeledhe vapok: yoksa siz KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakÇı turk.net H A R B t SEMİH POROY semihporoyCn yahoo.com Şimdi umutProf. Dr. AyselÇeKkerde 3- Genel müdür di- yor ki: "İS- Kİ yönetme- liğini yargılayan mahkeme- ler bağımsızdır, biz kartşa- mayız..." îşte bu yanıt da bizim "anlaşılmadığımızı" kanıt- lıyor... Çünkü yazımızda demiştik ki: "Hakkında ip- tal davası açılan, kazanılan ve şimdi yine mahkemede yargılanan İSKİ yönetmeli- ğine dayanmak, ne kadar doğrudur?.." ••• Evet... Prof. Dr. Aysel Çe- likel, şu "organize imar yağ- masısuçlannın" bir halkası- m oluşturmaya aday Büyük- bakkalköy'deki (Maltepe) Ömerli Barajı'na "müca- vir" cezaevi inşaatına da bilmem bakabüir mi?.. Eğer müdahale edebilirse, aynı konu eminim ki hukuk fakültelerindeki "imarvesi- yaset" araştırmalan için de "dersverici bir örnek" oluş- turacaktır... Oekinciîü cumhuriyet.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Eylül DAMLATAS MAĞARASI 'reeuGüu, ALANYA ' A£T/MU HASmLAg AL/UMAYA SAŞLAHMlŞTt. 1948'DC, SİE İSKBLE MŞA477 £/- GASlfJDA OHTAYA ÇjKAGfLAN A*AĞABA, /ÇİA/PE- Ki B/uLEecE SAekrr ve D/tdrte D/KJCATİ ÇBC- MİÇTİ. TDPfİAI<tt/J SÜZÛLEM tCİBEÇÜ SULAR MAĞARAN/N TAVAMMPAAJ SI2AGAK OAAM.IY0R \AS /ciREçrAÇ/ OU/ZUUIUNA en&yoepu. Bu AJB- OEULE "öAMLAmş"Apt \/E/&t£A/ MAĞAPA- OAKİ HAVAA//M ASTTMLI H4S7BLAJSA İYİ GELDİ- OE M3SA ZAMANOA AMlAÇlLACAtm'. MA6A- Ü Ç RANIN YÖKIETİClÜSiUİ ÜSTLE/JEM ISBHBEfS. 6AUP oeee, YAP- •SA6LAMAYA ÇAUŞMIÇTt ÇSAĞPA) .. * Etktteyıci b» ses ve yorumlaı Beni başka bir evıene taştdı. HİKMET ÇCTİNKAYA [Gazt. Yazar ] Salkım Söğût le. herşeyın sanaltaştınkjığı gerçek sanatın yok saytldığı koşullarda. Anadoiu nun yüzlerce yıtık ezgi bınkimi geteceğe taşmıyor. CAHIT BERKAY [ Muzısyen ] Batı ve Doğu müzıklereıtn sentezi ve bizim azgılerimız. Dinterken hoş bir duygu yotculuguna çıkacaksınc UEÜKE DEMİRAÖ [ Müzisyen ] * Safcım SöğOt: bugüne ah edip ağlamak ıstemeyen4ere, dünS bugOne, bugünii ya/ına bağlatnak steyenlere, Anadolu' nun ınsan tarjhnı enfes ezgıtefte sunuyor. Muttaka dnleym ÖNER YAÖCI[ Yazar] Salkun Söftüt 1 llkav Akkaya - A Salkım S^Ut 2 Muslafâ özarslan - A m GSrictt - Hakan Yeşıl) urt Salkun SSfOt 3 Mıslafa öiarslan - Httnl \*nytn Görtci - Bırol Topaloğlu • Alaaıldia L'$ İSVİÇRE HASTANESİ -Onçek SomU Be>ojlu METROPOt Müzık lıtıklal cad No 140 BeyofeMsümbul PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Kendilerini Aldatıyorlar Fenerbahçe'nin Feyeenord'a yenilerek Şam- piyon Kulüpler Ligi'nden elenmesi ve "12 Dev Adam"\r\ Indianapolis'te aldığı yenilgiler dışında bu haftanın en önemli olayı bence Sayın Bülent Ecevit'in 3 Kasım seçımlerine ilişkin olarak "ulu- sal solcu" partilere yaptığı güç birliği çağrısıydı... Bir bölümü, gülmece yazarlarına malzeme oluş- turacak kadar "tuhaf" olan pek çok ilginç yanı vardı bu çağnnın... Demokratik Sol Parti'nin ol- mayan "solculuk"u bir yana eğer "ulusalcılık" ulusal olanı sahiplenmek, gözetmek, korumak ise Sayın Ecevit'in partisini ve kendisini hâlâ "ulu- salcı" olarak görmesi bile başlı başına bir tuhaf- lıktı örneğin... Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) her dediğine "evet" diyen, Tütün Yasası'nı, Şeker Yasası'nı çı- kartan, tanmcılığımızın idam fermanlarını imzala- yan üçlü koalisyon hükümetinin başı, "ulusal" kavramıyla bağdaşmayan, bağdaşması olanak- sız olan onca uygulamanın başsorumlusu kendi- si değildi sanki... Artık ertelenmeyeceği belli olan seçimlerle birlikte üç yıllık başbakanlığında yaşa- mımıza hiçbir yansımasına tanık olmadığımız "ulusalcılık"\ birdenbire ortaya çıkıvermişti Sayın Ecevit'in... Çağrı yaptığı "ulusal solcu" adresler ise bel- liydi... Fakat o adreslerin, yani Sayın Mümtaz Soysal'ın, Sayın Yekta Güngör Özden'in lider- liğini yaptıkları Bağımsız Cumhuriyet Partisi ve Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi'nin kuruluş ne- denlerinden biri de Demokratik Sol Parti'yı yete- rince "ulusalcı"'ve "bağımsızlıkçı" olarakgörme- meleri değil miydi? Bu partilerin kuruculan, yöneticileri, üyeleri Sa- yın Ecevit'in çağrısını olumlu karşılayıp DSP'ye "iltihak" ederler mi, bilmiyorum, fakat seçmen çoğunluğunun bu tür açıkgözlülüklere, ani de- ğişmelere, birdenbire geri dönüşlere artık hiç sı- cak bakmadığını görüyorum... Fakat bu arada da Demokratik Sol Parti'nin üç yıldır izlediği teslimi- yetçi polrtikalar ile "ulusalcılık" arasmda nasıl bir ilinti kurduklannı çok merak ediyorum. • • • Kamuoyu araştırmalan Demokratik Sol Par- ti'nin 3 Kasım seçimlerinde yüzde 10'luk barajı aşamayacağını gösteriyor. Bu nedenle başta Sa- yın Ecevit olmak üzere partinin yöneticileri ve mil- letvekilleri seçimleri erteletmek için ellerinden ge- leni yapıyorlar. Başaramayacaklarını görünce "it- tifak" yollarını, "güç birliği" yollarını deniyoriar. Ne var ki Siyasi Partiler Yasası seçim ittifaklanna izin vermiyor. Bu nedenle "ittifak", "güç birliği" derken "iltihak" demek istiyoriar. Yeni katılımlar- la kalabalıklaşıp güçleneceklerini, barajı aşabile- ceklerini umuyorlar. Yanılıyorlar... Demokratik Sol Parti içinde çok değerli insan- lar var. Onların yıllardır her olanakta Siyasi Parti- ler Yasası'nın antidemokratik hükümlerinden, si- yasal örgütlenmelere getirdiği kısıtlamalardan,. her genel seçimde milyonlarca oyun boşa gitme- sine, temsili demokrasinin çarpıklaşmasına ne- den olan yüzde 10'luk barajın mutlaka aşağıya çekilmesinden söz ettiklerini biliyoruz. Ama bu olumsuzlukları değiştirmek, düzeltmek, barajı in- dirmek için hiçbir girişimde bulunmamışlar, par- maklarını oynatmamışlar. "Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın..." diye düşünmüşler. Kendilerini iktidara getiren geçen seçimlerde Cumhuriyet HaJk Partisi'nin, Halkın Demokrasi Partisi'nin, Ûz- gürlük ve Dayanışma Partisi'nin, Işçi Partisi'nin baraj altında kalmaları karşısında kıllan kıpırda- mamış. Tam tersine, "Meydan bize kaldı!" diye sevinmişler... Zaman hep kendilerinden yana iş- leyecek sanmışlar... Yanılmışlar... Şimdi, "Ne yapsak, nasıl yapsak da Meclis'e girebilsek..." diye kara kara düşünüyorlar. Ata- cakları en doğru adım halkın önüne çıkıp, "Çok büyükyanlışlaryaptık..." deyip, özeleştiride bu- lunmak, hesap vermek iken bunlar, içi boş söy- lemlerle, sloganlarla güç toplamaya çalışıyorlar. Toplumu, seçmeni etkileyebileceklerini, oy alabi- leceklerini sanıyoriar. Kendilerini aldatıyorlar. e-posta: dkavukcuogluc; superonline.com (Faks:0 212-723 84 97) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/KâtipÇele- bi'nin ünlü coğrafya ki- tabı. 2/ Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk... Bir çeşit kumaş. 3/ Kimi yöre- lerde kadınlann boydan boya örtün- dükleri çarşaf... Me- melilerde ana ile dö- lüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ. 4/ Ses... Ya- nağın ağız boşluğu hizasına gelen bölü- mü. 5/ Toprak, kum 8 ve saman elemeye 9 yarar iri delikli kalbur. 6/Kuzeybatı Kafkasya'da yaşayan bir halk... Fas'ın plaka işareti. 7/ Gele- nek... Denizli'ninbirilçesi. 8/Kumar oynananye- re bırakılan para... Üciyüzlülük. 9/ Bir şeyi ateşe tutup hafifçe yakmak. YUKARTOAN AŞAĞIY4: 1/Kuş yavrusu... Gözleri görmeyen. 2/Duyuru... Tıp dilinde "anüsle ilgili" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Özgür... Kastamonu'nun bir ilçesi. 4/ Yemek... Sert, ağırve siyahbir tahta. 5/Etekucu- na doğru genişleyen giysi. 6/ Insanın yaradıhş özelliği... Eski Mısır'da güneş tannsı. II "Emir- ler, beyler" anlamında eski sözcük... Bahçelerin yeşillendirilmesinde kullanılan bitki. 8/Bir tür s- por ceket... Bir tür halk türküsü. 9/Ödünç alınan ya da verilen şey... Eline ryagına çabuk, atik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear