29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SJ\Y¥A + CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2002 PERŞEMBE OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Yuzyıllardır Bu Kara Kuvvet../ Ereğli seçiminde AKP birinci oldu. Sekiz kişilik ilçe kuruünda dört üyeliği aldı. Uzun süredir hep yazılıp söylenir, ilk genel seçim- de Tayyip'in partisi tek başına iktidara gelebilecek!.. Soldakiler, ortadakiler, bilerek bilmeyerek şeriat ka- •fasına meydanı açarken o kara kuvvet demokrasi, öz- güriük, eşitlik adına yurt yönetimini ele geçirme yo- iunda!.. Bir kez daha yüzde yirmi oyla Türk halkının yazgı- sı şeriat kafalılarateslim mi edilecek? Erbakan'ın bir yıl bile sürmeyen iktidannın sonu nereye vardıysa, aynı kara kuvvetin adamlan kendilerini yine bir uçu- ruma daha mı götürüyortar? "Asıriardan beri bu kara kuvvet/Bir yara ki ruhu- muzda kanıyor/Susuz birkurt gibi homurdanıyor/Bir nura koşarsa eğer memleket. Bu kara kuvvetin kara elleri/Böyle sanlırken boğa- zımıza/Gönüllerimizde biz bu hırsıza/Hâlâ veriyoruz en kutsi yeri." Nâzım Hikmet kara kuvvetı işte bu dizelerle anlat- mıştı... O gün de kara kuvvet ilericiliğe, çağdaşlığa, jnsan sevgisine, aydınlığa, bilgiye düşmandı. Bugün de öyle, yüzüne yeni maskeler geçirmiş, ama içinde- ki kin, düşmanlık değişmemiş... Bir fırsat bulsalar o kasetierde belirttikleri özlemleri, umutlan, ülkede yap- mak istediklerini açıklamaktan çekinmezler. Bu kara kuvvetin ne olduğunu en iyi anlatanlar her zaman şairlerdir. Nasıl Nâzım Hikmet irticayı 'birya- ra " sayıyorsa, Necip Fazıl da 30'lu yıllarda bakın ne yazmtş: "Irtica yatağımızın başucundaki birbardak suya ka- nştınlan zehirdir. Kubilay'/n katili Derviş Mehmet'/n Menemen kapılanna sokuluşu gibi uykumuzu bek- ler ve ayaklanmızın ucuna basa basa gelir." Necip Fazıl'ın Kubilay olayından sonra Hâkimiyet'i Milliye gazetesinde çıkan, sonra da "Birkaç Hikâye- Birkaç Tahlil" kitabında da yer alan bu yazısı kara kuvveti bakın nasıl konuşturuyor "Bana tabii ömrûn ne kadarsa burada bitirip ge- ber diye bir deiik gösterdin. Ben bu delikte duramı- yorum. Beni taşla ezmedikçe, gazlayakmadıkça, kü- lümüyele vermedikçe rahatsana haram olsun." Genç yazar Necip Fazıl "Onun bu son dileğini olsun yeri- ne getirelim" diye yazısını bitirir... Nâzım Hikmet, Necip Fazıl gibi şairter, Atatürk'ün başlatıp surdürdüğü aydınlanma devrimine karşı di- nenen kara kuvveti işte böyle yazgılamışiar!.. Necip Fa- zıl, sonra değişmiş, o kara kuvvetin temsilcisi duru- muna gelmiş! Nâzım Hikmet ise sonuna kadar hep aydınlanmanın öncülüğünü, halkın, emeğin savunu- culuğunu sürdürmüş... Ereğli seçimi önemli bir şey değil, diyeceksiniz. Hep böyle dedik. Yannlan göremedik. Yeni çıkmaz- lara, kendi yanılgılanmızla saplandık. Bir kez daha Atatürk devrimcilerini uyarmak görev oluyor. Sen be- ni bırakıp, aydınlanma cephesinde kara kuvvetin yo- lunü kesin, demek! Son sözü, genç Nâzım Hikmet'e bırakıyorum: 'Asthar vardır ki bu memleketin En sade en temiz gönüllerinde/ Göklerin ezeli nuru yerine/ Zulmeti siniyor kara kuvvetin. Nankördür imanlı gönüller bugün/Şükranla secdeye varmazsa eğer./Gençliğin ruhunu çalan bu eller/Hırsız eli gibi kesildiği gûn." İnsanlık, Yabancılaşma ve Makyavel'in Prens'i Sedat VURAL Ankara Barosu Avukatlanndan Y aşadığımız son si- yasal gelişmeler sankiüzerindebir giz perdesi var- mış gibi belirli medya grubu tarafından öyle karmaşık gösteriliyor ki, ne sağ- lıklı bir irdeleme yapılabiliyor ne de sağlıklı bir karara vanla- biliyor... Çünkü sağlıklı bir ir- deleme ve karara varabilmek için öncelikle doğru kanıt ve bilgilerin bulunması gerekir. Oysa kitlelere doğru kanıt ve bilgiler verecek olan ve de nes- nel (objektif) olması gereken medya, kendi yarar ve çıkanna göre taraf olmakta, bu taraftar- lığını destekleyen haber ve yo- rumda bulunmaktadır. Halkın büyük bir çoğunluğunun tek bil- gi ve haber kaynağının kendile- rinin olduğunu bilen bu medya grubu, kendi yandaşlanna, hal- la da yandaş yapmak uğraşısı ve yönlendirmesi içerisindedir. Halk adına taraf olanlar ise halk ile hiçbir ilgisi olmayan bu ta- raftarlıkta yarar ve çıkan olan sermaye kuruluşlandır. Yıllar- dır uygulanan halksız, insansız ve insafsız bir ekonomik prog- ramı sahiplenen sermaye grup- lan yine böyle bir programı sa- vunan medya haberlerinde, gö- rüntülerinde, köşelerinde halk adına sivil toplum olarak sunul- maktadır. Gerçek olan şu ki; tüm bun- lar, sermaye temeli üzerine ku- rulu halkı ve insanı yok sayan ve halkın dışında, halkın etki ve denetiminin olmadığı piyasa ekonomisinin istikrarı adına ya- pılmaktadır. Halk üzerinde öy- le bir taraflı medya bombardı- manı yapıldı ki; yokluk, yok- sulluk ve örgütsüzlük içerisin- deki halk, borsanın düşmesine, dövizin yükselmesine duyduğu üzüntü nedeniyle kendi derdini düşünmez ve unutur oldu... Dün- yada kapitalizm ile başlayan fi- yat dalgalanmalan, borsa ve dö- viz fiyatlan gibi halk ve insan- lık dışı sermaye temelli hare- ketler (bir akarsu, tahta parça- larını nasıl ahp götürürse) hal- kı, kendisinin içinde bulunma- dığı ve de yabancısı olduğu bir dünyaya sürükledi. tnsanın yer almadığı, insanlık dışı nesnele- rin yönlendirdiği ve sürükledi- ği yabancılaşmanın yaşandığı bir dünya... Insanların yabancılaşmasını kendinden önceki sanatçılann hepsinden daha çok duyan Franz Kafka bir konuşma sırasında, "Kapitafizmm yalmz çahşmayı değil, her şeyden önce onun bir nnsuru olan insanı bozduğunu ve aşağüadığuu, böyle bir siste- min, özlenen zenginlikve kazan- cı değO, ancak açhğı ve yoksul- luğu getiren bir bela olduğunu, bu sistemde insanın arük yaşa- yan bfc-varhkdeğil, bir nesne, bir şey durumuna düşürüldügünir belirtir... însan, gücü ve büyüklüğü ile ona bir yetersizlik duygusu ve- ren büyük, anlaşılmaz insanlık dışı piyasa koşullan ile karşı karşıya kalır. Kimin sözü ge- çer? Hakkını aramak, yardım istemek için kirne başvurmak gerekir... Franz Kafka'nın "Da- va" ve "Şato" gibi büyük yapıt- lannda durmadan sorulan so- rular bunlardır... Daha başlan- gıçta ezici çarkla karşılaşır kar- şılaşmaz, neyle suçlandığını, su- çunun ne olduğunu bilmeden sanık sayılan, suçlu sayılan in- sanın, bu güçsüzlük duygusu Hasburg Krallığı'nda herhangi bir insana özgü bu duygu, o gün- den bu yana bütün anakaralara (kıtalara) yayıldı. Sermaye teme- li üzerine kurulu ve insanı yok sayan kapitalist sistemle, za- manla bütünleşen dünya dev- letleri, sıradan yurttaşa yaban- cılaştı... Yurttaş da devleti "bfe" değil de "şu bûyükler'' ya da "yukandakfler'' olarak düşün- meye başladı. Yurttaşın yaban- cılaşması politika ve politika- cılar hakkında pek iyi şeyler dü- şünmemesi ile de ortaya çıktı... Yurttaş bütün bu işin pis, aşağı- lık bir iş olduğunu görüyor, bu yolda bir şey yapılabileceğine inanmıyor ve onu böylece ka- bul etmesi gerektiğini sanıyor... "Etfiye sütiüye kanşmamak" kısa zamanda yaygın bir top- lum görüşü oluyor... Yurttaş, et- kin yurttaş, hızla ortadan kalkı- yor... Özel hayata çekilmek, gü- nün düzeni oluyor... Ülkemizde de son yıllarda acı- masızca uygulanan IMF paten- ti insanı dışlayan bu piyasa eko- nomisinde insanlann getirildi- ği nokta ve yeni yaşam biçimi ortada... Insanlanmız birbirine yabancılaştı... Yabancılaştı top- lumuna... Sorunlara hapsedile- rek yalnızlaştı... Artık her iliş- kinin temeli çıkar, çıkar, çıkar... Ne olursa hep bana anlayışı... Ayaklar altına alınan insancıl ve ahlaksal (etik) değerler ve de insanlık... Cüceleşen koca koca devlet adamlan... Çıkaruğruna bitirilen dostluklar, arkadaşlık- lar ve partidaşlıklar... Makya- vel'in Prens'üıe soyunmalar... Makyavel'in Prens'i, öyle bir prens kı, onun gözünde, amaca varabilmek için her türlü araç ya- sal (meşru) sayılsın... Hiçbir ah- lak kuralı yoluna çıkmasın ve onu durdurmasın... Çünkü po- litika ayn şey, etik (ahlak) baş- ka şey... Bir amaca ancak kuv- vet, yırtıcılık, kumazhk ve iki- yüzlülük ile vanlabilir... Prens'in sadece aslan gibi kuvvetli ol- ması da yetmez, biraz da tilki ol- makgerek... Makyavel'in "Bir amaca va- rabflmekiçin her türüi araç meş- rudur" görüşüne uygun olarak, kendi yarar ve çıkarlan için in- sanlık ve ahlak kurallannı hiçe sayan medya ve sermaye çevre- lerinin Makyavel Prensliğine soyunmak, sosyal demokrasi ile sol dünya görüşüne taban taba- nazıttır... Çünkü: - Sol, sömürüsüz, eşit ve da- yanışmacı, insanın ve emeğin yüceliğine inanan, yabancılaş- manın yaşanmadığı bir toplum- sal düzeni hedefler... - Sol, toplumun vicdanıdır. Bunda en önemli yeri, yüzyıl- lann birikimi insancıl değerler ile ahlakkurallan alır... Çıkaruğ- runa ya da çıkarcı toplumsal katmanlar için ve onlann des- tek ve katkısı ile batınlan bir geminin ilk terk edeni olun- maz... Hele hele eskiden içinde bulunduğu iktidar ve partinin tüm haksız, halksız ve antide- mokratik uygulamalannı yıllar- ca sahıplenmiş biri olarak, sol ya da sosyal demokrasiyi basa- mak olarak kullanıp tescilli bir "eskj" ohnasına karşın kendi- sine "yeni" gibi sıfat vererek halkı aldatmaz... - Makyavel'in Prens'üıe de, anlayışına da en büyük eleştiri- yi getiren ve onu mahkûm eden sol dünya görüşüdür... Sol dün- ya görüşüne göre sadece amaç- lar değil araçlar da demokratik, ahlaksal ve insancıl (Mmanist) olmak zorundadır... Bu değerlerden hem kendile- ri hem de destekleyenleri uzak olan kişilerin partileşmelerinde yapmalan gereken çıkışlann- daki ahlaksal anlayışa ve ken- dilerini destekleyenlerin top- lumsal ve sınıfsal özelliğine uy- gun olarak oluşum ile başladıİc- lan Mevlana çağnlanna devam etmektir: Ne olursan ol gel!.. 'Uğur Mumcu' Adına Dayanamadınız mı?.. İsmaİl ERTEN Bahkesir elediye Meclisi bir kararla Uğur Mumcu kavşa- ğının adının Kuvva-yı B Milliye olarak değiştiril- mesini kararlaşürdı. Da- ha önce de Uğur Mum- cu kavşağımn adı Eşref 11 II, • İç Mimarlık ve Çevre Tasanmı Bölümü Iisans Programına, • Görsel Sanatlarve Görsel İletişim Tasanmı Bölümü Iisans Programına, Özel Yetenek Sınavı ile öğrenci alınacaktır. 20O2 yılı ÖSS sonuç belgesinin aslı, lise diplomasının aslı veya fotokopisi, 3 adet vesikalık fotoğraf ve İş Bankası Ataköy 5. kısım 126 769 no'lu Bahçeşehir Üniversitesi hesabına simve soyad beliıtilerek yatınlan 75 milyon TL. ön kayıt ücrctinin dekontu ile başvurulabilir. MİMARLIK FAKÜLTESİ İLETİŞİM F A K Ü L T E S İ Son Başvuru Tarihi Yazılı Sınav Sözlü Görüşme : 2Ağustos2002 : 5Ağustos2002 : 6Ağustos2002 Son Başvuru Tarihi Yazılı Sınav Sözlü Görüşme : 7Ağustos2002 : 8Ağustos2002 : 9-10 Ağustos 2002 Öğrenim süresi 4 yıl, öğrenim dili İngilizce olan bölümde, İngilizce düzeyi yeterli olmayan öğrenciler Hazırhk Sınıfı'na kaydedilir. Biths olarak değiştiril- mişti. Ad değişikliği öner- gesine kimler nasıl oy verdi. Onlan adlanyla yazarak tarihe not düşe- ceğim. Gelecek kuşak- lar ve Balıkesirliler on- lan daha iyi tanısın. Ad değişikliği öner- gesini Tansel Tezcan, RafetÇetinel hazırlayıp Meclis'e getirdi. Öner- geye Tansel Tezcan, Hu- hısiYıhnaz, CenıflÖzak, Rıdvan EHkkioğlu, Sadi Çankçı, Hasan Baca- koğlu, Ersin Erdoğmuş, Münir AyküL, Mustafa Sami Tabanlı, Yalçın Hasdağh, Kerim Gün- duz, Muammer Ergen, RafetÇetinel, Sedat Ya- nş, SaUh Akça, Çiğdem Beçene, Suat Zerengil, Ahmet Bilir, Zah Aksoy, Salih Kapıstz olumlu; îbrahim Demirer, Ha- yali Dinkçi, Buran De- mir, Mustafa Daniş Kı- hçkava, SuatBaskm, Ay- demir Aydın, Cemile Taşdemir olumsuz oy verdi. Önerge Mec- lis'ten geçti. Balıkesir'de Kuva-yı Milliye îlköğretim Oku- lu, Kuvva-yı Milliye Mahallesi var. Kuv\r a- yı Milliye anıtı yapıla- cak. Üniversiteye Kuv- va-yı Milliye adı veril- meye çalışılıyor. Kuv- va-yı Milliye Müzesi var. Kuvva-yı Milliye adı Balıkesir'de bu ka- dar yaygınken Beledi- ye Meclisi niçin küçü- cük bir kavşaktaki Uğur Mumcu adını kaldırı- yor?.. Burada bir ayraç aça- yım; Sayın Belediye Başkanı Ziyaertin Tan açıklamasının bir yerin- de "Knwa-yı Milliye is- mini küçükycrlere mon- te etmek hiç iyi ohaaz'" diyor. Bu sözün anlamı Uğur Mumcu küçük yerlere yakışırdır. Sayın Başkan'dan yanlış an- lama gelecek cümlesini düzeltmesini istiyorum. Düzelteceğine de ina- nıyorum. Çünkü kendi- sini bütün maaşrnı burs olarak gençlere verebi- lecek kadar ince, insan- lara saygılı bir kişi ola- rak tanıyorum. Belediye Meclisi çok Kuvva-yı Milliye düş- künüyse öncelikle Ba- lıkesir'deki işyeri adla- nnın Türkçeleştirilme- sine öncülük etsin. Ba- lıkesir'i insanlann ra- hatça yürüyebileceği, trafiğin rahatça akabile- ceği duruma getirsin. Milli Kuvvetler, Ana- fartalar, Kızılay cadde- leri arasını arabalardan anndırsın. îkinci, üçün- cü, dördüncü... Değir- menboğazı yaratsın. Kültür Merkezi'ni bi- tirsin, Kültür Merke- zi'ne Kuvva-yı Milliye adını versin. Bunlara gücü yetme- yen Belediye Meclisi Uğur Mumcu adıyla uğ- raşmaktadır. Niçin? Yanıtı en büyük kal- paksız Kuvva-yı Milli- yeci Uğur Mumcu ver- mektedir, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara: "Ben Atatürkçüyüm. Ben Cumhuriyetçrvim. Ben laikun. Ben antiem- peryaüstim. Ben bağun- sız Türkiye'den yana- yun. Ben insan haklan savunucusuyum. Ben yobadann, hırsızlann, vurgunculann, çıkarcı- lann düşmamyım. Öy- leysevurun, parçalaym! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacakür." Uğur Mumcu bunla- n söylediği için öldü- rüldü. Uğur Mumcu ya- şadığı sürece hrrsızİar, yobazlar vurguncular, çıkarcılar, mandacılar, bölücüler rahat davra- namayacaktı. Uğur Mumcu bunla- nn ikiyüzlülüğünü yüz- lerine vurdu. Uğur Mumcu yaşamı boyunca bir kişiye bile haksızlık yapıhnaması için savaşım verdi; ka- ranlık ilişkilerin, çıkar- cılann, vurgunculann, yobazlann, mandacıla- nn, bölücülerin, kafa- tasçı katillerin izini sür- dü. Yolsuzluk dosyala- nm açtı bir bir... Öldürüldü. Belediye Meclisi kendi olumsuz işlerini düşünsün, Uğur Mumcu kavşağına ye- ni ad arayacağına... BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ Bahçeşehir Üniversitesi, 34900 Istanbul Tel.: (0212) 669 65 23 Faks: (0212) 669 43 98 Mimarlık Fakültesi Tel.: (0212) 669 65 23 (dahili 192) İletişim Fakültesi Tel.: (0212) 672 45 57- 58 - 59 (dahili 126 -130) w w w . b a h c e s e h i r . e d u . t r VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Basın ilan Kurumu Genel Müdürlüğü'nde 32 senedir başarıyla hizmet veren Muhasebe Müdürü YILDIZ İZZETOĞLU 29 Temmuz 2002 günü vefat etmiştir. Hatıralarda yaşatılacak olan merhumeye" Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve dostlanna başsağlığı dileriz. Basın İlan Kurumu Mensupları PENCERE Kıyamet Suresi'nin Bilîmcesi... Kıyamet ne zaman kopacak?.. Kuran'da Tekvir suresi kıyametin göstergelerini yazıyor: "Güneş dürülüp tortop olacak.. Yıldızlar kararıp dökülecek.. Vahşi hayvanlar birbirlerine sokulacak.. Dağlaryürûyecek.. Diri diri toprağa gömülen kızlann günahlan sor- gulanacak.. Denizler kaynayacak.. Gökyüzü yanlacak.." Ve daha neler neler olacak?.. Din kıyameti böyle!.. • Bir de bilim kıyameti var. "Sürdürülebilirlik" diye bir sözcük icat edildi; kavramın 21 'inci yüzyıla özgü anlamı var. Çünkü 20'nci yüzyılın ikinci yansından bu yana insan nü- fusunun hızlı artışı kaygılar yarattı; 2000 yılında 6 milyan aşan yerküre nüfusu, 2030'da 8, 2050'de 9 milyara ulaşacak. Gezegenimiz bu nüfusu çekebilecek mi?.. Yoksa doğayı hızla tüketen insan "sürdürüle- mezgelişme" aşamasına mı yaklaşıyor?.. Kıyamet alametleri mi belirdi?.. Sakın toptan yok oluş sürecine sürüklenmeye- lim?.. Kendi sonumuzu ellerimizle hazırlamayaJım!.. • "Dünya Bilim Akademileri" bu konuda bir bildi- ri hazırlamış; imzacıların arasında kimler yok ki!.. Çin, Türkiye, Fransa, Hırvatistan, Meksika, Rusya, Amerika, Ukrayna, Slovenya, vb.'den oluşan 63 bi- lim akademisi ortaklaşa diyorlar ki: "Bilimsel gelişim bütün insanlığa yarariı olacak önemli ilerlemelere olanak sağlamıştır." Ancak "bilimdeki gelişmelerin uygulamalan, çevreselyı- kıma yol açmış, sosyal dengesizliği arttırmış, ge- lişmiş silahlann yapımını mümkün kılmıştır. Yaklaşık bir milyar insan, yoksul ve aç olmanın yanı sıra, tamamen işsizdirya da kısıtlı iş olanak- lanna sahiptir. Bu sayının dünya nüfusundaki ar- tış ile beraber artması olasıdır. Küresel boyutta ge- lir düzeyindeki eşitsizlik de artmaktadır. Fakirlik ve aşın eşitsizlik sürdürülebilirlikle bağdaşmaz." Neo?.. Dünyadaki 63 bilim akademisi de birbirini kışkır- tarak sola mı kaydı?.. • 21 'inci yüzyılın başlangıcında, ülkemizdeki TÜ- BA (Türkiye Bilimler Akademisi) başta olmak üze- re 63 ülkenin bilim akademilerinin ortak görüşü: "... süregelen nüfus artışı, enerji ve madde tü- ketimi ve çevresel yıkım eğilimleri devam ederse, birçok insan gereksinimlerini karşılayamayacak, aç ve yoksul insan sayısı artacaktır." Ne yapmalı: "... bilim, teknoloji vesağlıkalanlanndakiolanak- lar, gereken siyasi irade ve uluslararası işbirliği ile desteklenir ve uygun ekonomik ve sosyal politi- kalarla harekete geçihlirse, önümüzdeki yirmi yıl içinde sürdürülebilir bir gelecek adına önemli adımlar atılabilir..." Atılamazsa ne olur?.. İnsanlık sürdürülemez bir geleceğin karanlığına doğru sürüklenir. • TÜBA "Sürdürülebilirliğe Geçiş" adı altında bir küçük broşür yayımlamış, alıntılan oradan aktar- dım, bu gidişle kıyamete doğru sürükleniyoruz... Ne yapalım?.. "Elle gelen düğün bayram" deyip kıyamete boş mu verelim?.. BAŞSAĞUĞI Can arkadaşımız YILDIZ İZZETOĞLU'mı (FaOlKızUsssi-1864) deniz aldı götürdü... Aîlesinin, tüm çalışma arkadaşlannın ve bizlerin kaybı çok büyük... Yeryüzündeki meleğimiz uçtu gitti... Hepimizin başı sağolsun. FATİH KE LÎSELtLER DERNEĞt ÇYDDFATtHŞUBESİ TEŞEKKUR Abim SÜLEYMAJV SEFt'yi yaşama kazandıran Gaziosmanpaşa Özel Şafak Hastanesi doktorlanndan, kalp ve damar cerrahı Op. Dr. Hayrettin Tekümit, Op. Dr. Ali Rıza Cenal'a, tüm hastane çalışanlanna, ilgileri nedeniyle sınıfarkadaşlanm Prof. Dr. Abdullah îğci, Dr. Eınel Çağlar, Op. Dr. Omer Çağlar ve Op. Dr. Naci Yağız'a teşekkür ederim. Dr. NAZtFE SEFİ YURDAKUL İLAN TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK — MAHKEMESt'NDEN — - Dosya No: 2002/565 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 25.07.2002 tarih ve 2002/565-671 E.K. sayılı ilamı ile Ahmet ve Fatma oğlu 1933 d.lu Şükrü Kaynak rahatsızlığı sebebiyle 4721 s. TMK'nun 405. maddesi gereğince vesayet altı- na alınarak kendisine kızı Nesrin Kaynak vasi tayin edilmiştir. Kevfiyet ilan olunur. 25.07.2002 Basın: 47263
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear