23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3AYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2002 CUMfi 14 LJJK. kuttur@cumhuriyet.com.tr 9. Aspendos Festivali'ne katılan topluluklar kendi ülkelerinin en iyileriydi *perave balenin gücüHAYATt ASILYAZICI Türkije'nin ılk ve tek ızJuslarara- sıOperave Bale Festivali "nın 9'un- CLSU 6 Temmuzgünü Litvanya Ulu- saJ Opera ve Bale Tiyatrosu'nun sımduğu Scrgei Prokofie* "in "Ro- meo ve Juh'et" balesiyle sona erdi. Festıval, 8 Hazıran günü Ankara Devlet Opera ve Balesi yajnmı Ver- di nın 'Aida' operasıyla açılmıştı. Bir ay süren festrv al, Asj>endos" un görkemJi görüntülenyle yerli ve ya- bancı konuklaruıbüyük ilgnsini çek- ti. Katılan toplulukJar kendi ülkele- rinin en güçlü kurumlanydı. Anka- ra Devlet Opera ve Balesi, "Aida" ve Mozart ın "Saraydan K J Z Kaçır- nu* operalanyla katıidı. Herr ikı ope- rayı da Italyan yönetmen "^incenzo Grisostomi Travagnni sahneye koy- muş. orkestrayı. "Saravdan Kız Ka- armar 'daWinfriedMiifler, ~Aida*da lvo Lipanovic yönetmışti. (.Aida için bakınız, 6 Temmuz 2002, Cumhu- riyet). Mozart operasının rol dağılı- mı şöyleydi: Okan Şenozan (Selim Paşa), Feryal Türkoğhı (KLonstan- ze). Hülyakazan(BIonde)_ Donald George(Be]monte). Haluk Tolgaİl- han (Pedrillo), TuncayKurtoğlu (Os- rnin). Her iki operaya AJ>OB Or- kestrası uluslararası düzeyde eşlik et- ti. tzmir Devlet Opera ve Balesi, Vîn- cenzoBeffini'nın "Norma" operası- nı sundu. Romantik Italyan opera- sının kurucusu diye bilinen Belli- ni'nin Wagner ve Verdı'yi etkiledi- ği bilinmektedir. IZDOB, dLaha ön- ce Efes Antik Tiyatro'da d a başa- nyla oynadığı "Norma" operasını Aspendos'ta da aynı başanyla ser- giledi. AytaçManizade'nin sahneye koyduğu "Norma", ülkemizde ilk kez 1972'de Istanbul Devlet Opera ve Balesi"nde, Ayduı Gön yöneti- minde oynanmıştı. Izmir yapımında; orkestrayı Roberto Benzi. koroyu HJ.GeDusyönetti. ÎZDOB Orkest- ra ve Korosu eşlik erti. Koreografi- yiNesühanOztürkhazırlamıştı. Ko- nuk sanatçı îspanyol tenor Rodrigo Orrego a Pöffione"yi. genç soprano ArsesYıkbzca ise "Norma"yı oyna- • 8 Haziran'da Verdi'nin 'Aida' operasıyla başlayan ve 6 Temmuz'da Prokofiev'in 'Romeo ve Juliet' balesiyle sona eren 9. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali Aspendos'un görkemli görüntüleriyle yerli ve yabancı konuklann büyük ilgisini çekti. dı. Diğerrolleri Alpaslan Mater (Ore- veso), Burcu Kınç (Adalgisa), Sev- gi Keskin (KJotide) ve Oğuz Çiman (Flavio) paylaştılar. Prag Operası ve Nabucco A\Tupa'nın önde gelen opera mer- kezlerinden biri de Prag'dır. Prag Operası Verdi'nin "\ 7 abucco"suyla Aspendos "a değişik bir hava getir- di, Orkestrayı Mihael Kepri yönetti ve kendi orkestra, koro ve balesi eş- lik erti. Çek opera sanatının en ö'nem- li yönetmenlerinden Karel Nemec'in yönettığı operada, dekorlan Ulrich Hüstobeck. giysileri Josef Jeh'nek yapmışlardı. M. Kepri/M.Kosler ıki- lisinin hazırladığı koronun bu alan- da da örnek olduğu söylenebilir. Danslar OttoSanda, ışık düzeni Jo- sef Srbek ımzalıydı. Richard Haan (Nabucco). Nikolaj Vlsniakov (ts- maelle), Jurij Kruglv (Zaccaria), Jordanka Derilova (Abigaılle). Ja- na Sykorova (Fenena), Kasimir De- rilov (Sacerdote di Baal). Jan Krus- ka(Abdalio) ve Dagmar Vantkato- va (Anna) rolleri paylaşıyorlardı. "Nabucco", bestecisini yeniden sa- nat yaşamına döndüren ve soluklu opera bestelerine yol açmış büyük yapıtlardan birincisidir. Kamelyah Kadın Aspendos'ta, Antalya Devlet Ope- ra ve Balesi, "Kameh-ahKadın" ba- lesini sergiledi. Koreograf Mehmet Balkan,bale başöğretmeni Lale Bal- kan, koreograf yardımcısı ve dra- maturgJunko Hikasaüçlüsü, yenı bir bale topluluğu yaratmışlar. Mehmet Balkan'm uluslararası düzeye ulaşan çahşmalan, Türk balesine yeni bir soluk getırmektedir. Verdi-Mascag- ni-Haçaruryan üçlüsünün müziğıy- le oluşturulan "Kamehalı Kadm" ba- lesi. büyük ılgı uyandırdı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Okan Demiriş'in TV. Murat" ope- rasıyla katıidı Aspendos'a. Okan Demiriş, İDOB Orkestrası'nı dayö- nettı. Aytaç Manizade'nın sahneye koyduğu operanın dekorunu Erkul UzelH, giysileri AyşegülAlev, koro- yu Gökçen Koray, koreografiyı Er- dal Uğurlu hazırladı. Opera. başa- nyla oynandı. Özbekistan. Ali Şir Nevai Tiyat- rosu Bolşoy Bale Grubu. Çaykovs- kı'nin "Kuğu Gölü" balesiyle gel- di. Izmir Efes'ten sonra, Aspendos gösterilen de büyük ilgi gördü. Öz- bek balesinin klasik repertuvan güç- lüdür. Jbrahim Yusupovun koreog- rafisini yaptığı ve sahneye koyduğu "KuğuGötii" balesine, İDOB Orkest- rası eşlik etti ve orkestrayı Orfaan Şal- hel yönetti. Antonio Gades'in koreografisini yapıp sahneye uyarladığı "Fuente- ovejuna" balesi, Îspanyol oyun ya- zan Lope de Vega'nın aynı adlı ya- pıtından baleye uyarlandı. "Fuen- teovejuna", köylülerin zorba ağaya karşı ayaklanmalannı anlatır. Ga- des'in koreografisinde geleneksel îspanyol danslan ve özelhkle fla- menkodan ilgınç örnekler vardı. Mersin Devlet Opera ve Balesi, Puccini'nın "Tosca" operasıyla ka- tıidı. MuratGöksunun sahneye koy- duğu, Seyhan Atamer'in dekorları- nı yaptığı,ÇimenSomuncuoğlu'nun giysi tasanmlannı hazırladığı "Tos- ca"da orkestra yönetmenı Iraklı Tchi- aureü'ydi. Festival, 6 Temmuz günü Lirvan- ya Ulusal Opera ve Bale Tiyatro- su'nun. M. Staskük'ün yönetimin- deki kendi orkestrası eşliğinde sun- duğu, Prokofie\ 'in **Romeo ve Ju- liet" balesiyle kapandı. Le Monde Oiplomatjqııe Tüpkiye Kapılar ardındaki kadın dramı KühürServisi-Le MondeDipk>marique Türkiye'nin temmuz-ağustos sayısı çıktı. Bilimsel veriler ve bu verilerin toplan- ma aşamastndaki öyküleriyle Le Monde Diplomatique Türkiye. Elizabetb Kula- kowska'nın 'Aüe Içi Cinsel Taciz' başlıklı yazısıyla yüzyıllardu" süren kapalı kapılar ardındaki kadının dramını konu ediyor. Le Monde Diplomatique Türkiye'nin bu sayısında Fransız televizyonlannda ırk aynmcıhğı ve bunun ekranlara yansıması konusunda şaşırtıcı izlenimlerin yanı sıra Avrupa'daki 'çocuk işçikr'in yaşamlannı gözler önüne seriyor. Aynca, Ignacio Ra- monet"Fransa,göçmelerine sırt çe\ıri>or" konulu yazı- sında göçmen- lerin politik rollerine, elle- rinde nasıl bir güç banndır- dıklanna ve ne oranda ça- resiz olduk- larına deği- , niyor. Üzerinde durulmayan, gözden ka- çan ya da böyle olması hedeflenen pek çok konuyu su yüzüne çıkaran Le Monde Diplomati- que Türkiye, bu sayıda Asyalılann ve Af- lîkalılann Fransa'daki yaşamlanndan ke- sitler sunarak Avrupa sosyal ahlakının ge- nel karakterini betimliyor. Temmuz-ağustos sayısının önemli ya- zılanndan biri de "A\Tupa,HoIl>"»'oodEk- seninden Uzaklaşıjor" başlığı altında su- nulan Amerikan sinema endüstrisinin yük- selışine 'dur' diyebilecek güçteki Avnıpa ve Asya sineması üzerine bir çalışma. Aynca, Le Monde Diplomatique Türki- ye'nin bu sayısında 'Silahsızlanma Anlaş- masuıda Oyıınbozan VVashington', 'Ceza- yir'de Şiddet Olaylan', 'Nasırcıhk Miraa Tarüşıhyor', 'Ehud Barak'uı Gerçek Yü- zü\ 'Aftika Birnği'nde Sancılı Doğum\ 'Sol Sos>aKstOlma>ınca', 'Hindistan Güç Peşinde' başlıklı yazılar da yer ahyor. Okurlan onu 'yeryü'zü aşhnyüzü oluncaya dek' arayacak Şiir soframdan eksilen kaval sesi SENNLîR SEZER Adnan Yücel'e kaval sesi yakışır. Çünkü onun kökii bu topraktadır... Adnan YüceL, bir yıl daha yaşasa elli yaşında olacaktı. Yanm bıraktı, bir dizeden fazla bir sesi ayıklar gibi, dikkatle. Adana'da yapılacak Nâzun Hikmet gecesınde okuyacağı şiirleri aynı özenle seçmışti. Söyleyeceğı sözlen de. Kamerayla saptanıp yansıtıldı. Gecenin en çok alkışlanan katılanıydı. Adnan Yücel'i anımsamak, şiir kitaplannın adlannın çağnşımlannı irdelemek demekse, "kavaJ sesi"nin onun şiiriyle örtüştüğünü görmemek olanaksız. Öykü anlatan. sözsüz bir müzık. Söylencelere konu olmuş bir müzik aleti. Adnan Yücel'in lirik bir edayla sürdürdüğü toplumsal ka\ga şiirleri. Solukluluk, coşku... Se\danın kavgaya sözlü yanı. Bir Ferhat sevdası belki. Böyle bir sevdayı ya ney anlatır. ya kaval, ya obua. Adnan Yücel'e kaval sesi yakışır. Kökü bu topraktadır. Şiir sofrasında bir kaval sesi eksıldi. Okurlannın yürekJen. "yeryiizü aşkın yüzü oluncaya dek" arayacak o sesi. Binlerce yıldır kan içen topraklarda 'Sesi kan içinde çıktı', o Çukurova'yı sevdi, Çukurova da onu Çukurova bir ozanını yitirdi ÇETtVVİĞENOĞLU O bir Çukuro\alıydı. Elazığ'da dünyaya geldi, ama o badem çiçeklerinin çığlık çığlığa açtığı Çukurova\ı yurt edindi. Bir Karacaoğlan oldu, 'Yeryüzü aşknı yüzü oluncaya dek' aşk şiirleri yazmaya soyundu, bir Dadaloğlu oldu, iç çekti, dizeleriyle ___ başkaldırdı ve "Çiçeklerin acı renginde açtığı", binlerce yıldır kan içen topraklarda 'Sesi kan içinde çıkü'. O Çukurova'yı sevdi, Çukurova da onu. Zamanla, Çukurova'nın bir Adonis çiçeği, bir yeni soluğu oldu. Bazen cura tınılannda, bazen 'Her özlemi yağmuıia başlatan' gök gürültüsü _ _ ^ tonundaki soluğu patladı dizelerinde. Al kurdelah davetiyeyle çağrılmadığının bilincindeydi bu dünyaya. 'En kacanlık labirentlerde biitiin yollan uınııda çıkanr'dı bu yüzden. "Ölünıünün bile umudu, yaşamı ve güzelliği çağnşörnıasmı düşündüğü" için nar çiçeğinı seçmedi; 'nar çiçeği ölünıü yozlaştinr' diye düşünerek badem çiçeğinde karar kıldı ve 'Bir badem çiçeği sürsem şimdi namluya /Beynime sıksam / Ölünıüm bahar olsa nasıl anlaşılsam1 dedi. Onun dünyasmda 'Ölümü ayn ayn ölümsüzleşerek yenmek' vardı 'Olünıün adı zafer'di. Çok çok, 'Öhım yasakJaria savrulan bir kahkaha'ydı. Ölüm yoktu onun dünyasında. Çünkü, 'Ölümeaşk • Kırdın kalbimi beynim / Kırksekizimde başka duydum seni / / Gökyüzüne sanlırdm geceleri / Yıldızlara sevdalanırdın / Kırdın kalbimi beynim / Ne gökyüzü ne yıldızlar / aldm küçük bir kitleyi koynuna / engel'dı. Işte bu inancı çok şaşırmıştı, kalbi kınlmıştı beyninde tümör olduğunu öğrendiğinde.' ..J Kırdın kalbimi beynim / Kjrksekizinide başka duydum seni /. / Gökyüzüne sanhrdın geceleri / Yıldızlara sevdalanırduı / Kırdın kalbimi bejnim / Ne gökyüzü ne yıldızlar / aJdın küçük bir ki(Je\i kovnuna / / Bakıp geleceğinün aydınlığına / Aldılar ihanetini bıçak altına / Bazen bir konçertodur ömür /Her notası sonbaharda seçilmez /Ey be>nim / PişmanlıkJar aşksız içilmez / — /' Kısa sürede anladı ölümün önündekı aşk engelini kaldıranın beynı olmadığını... "Kırdın kalbimi canköriiğüm" dedi bu kez. _ _ ' / Ey can içre canköriiğüm / Hangi kenrin temiz havası / Yetmez oldu ki soluğuna / Çıkardın kendini ölüm doruğuna /Olmek kola> değil canköriiğüm.' Gerçekten kola> olmadı bedeninin ölümü... Hele ki beyninin... Hele ki beyninin... Zor öldü. Direndi sonuna dek. Sanldı yaşama. çırmaladı viizünü ölümün. ^^_^ Baktı olmayacak 'Olüme özgürlüğü giydirmeye gitti'. Ailesi istemese de cenazesinı töreler aldı, Elazığdaki bir gömütlüğe götürdü. 'Özlemi yağmurla başlatan' Çukuro\a'da ise anısını hep yaşatacak dizeleri kaldı: VGelir bir gün adın dile / Bitmiş olur büriin çile / Toroslar'dan yeryüzüne / Çekilirsin ba\rak diye P YAZIODASI SELİM İLERİ Yaz İçkileri (2) Apsenti Ali Püsküllüoğlu Türkçe Sözlük'te şöyle tanımlıyor: "Pelın yapraklarının alkol içinde özelliklerini vennceye değin bırakılması ve sonra bu alkolün damıtılması yoluyla elde edilen sıvıya anason özü ve renk vericibir madde katılarakyapılan sert bir içki." Bu 'pelin' ikide birde karşıma çıkar. Kâh bir genç kızadıdır. kâh Anadolu'dageçenbirromanınbit- kisidir; bir de Kocamustafapaşa taraflannda Pe- lin Eczanesı var... Sözcük Yunanca'dan geliyormuş. Pelin sap- san çiçekler açan, Doğu Anadolu'nun dağlann- da sıkça görülen bir bitki, Kendi kendine yetişır- miş. Ama isteyen saksıda da yetiştirebiliyor. Pelinin keskin, acı kosu ta uzaklardan duyu- lurmuş. Peki, bir yaz içkisi mi apsent? Sert içkiyse, ya- zın niye içilsin? Yaz içkisi dendi mi, gözümün önüne Arma- ğan'ın Etiler'deki evi gelir. Bahçe içi. Bu evi ve sevgili Armağan ilkin'i Oburcuğun Edebiyat Ki- tabı'nda anlatıyorum. Ama orada Armağan'ın çorbalarından söz açtım. Şimdiyse sıcak bir yaz günü ve bahçede otu- ruyoruz. 1974 falan. Otuz yıl öncesinın Etiler'in- de yaz gecesi öylesine dıngin kı, çıt çıkmıyor. Yalnız ataşböceklerı benek benek ışık dağıtıyor. (3ecenin son içkisi 'alexander'\ Önce kadehin kenarına rendelenmiş çikolata. Alexander oyuncaklı içki. Acı çikolata rendeleni- yor, kâseye konuyor ve kadehler birer bırer ren- de acı çikolata batınlıyor. Alexander için kadeh- leriniz hazır. Vakit kaybetmeden çalkalayıcınızı (shaker) ala- caksınız. Ben, çalkalayıcıyı ilk kez Armağan'lar- da görmüştüm. Bizim evdealkollü içki kültüru eni- konu sınırlıydı. Konyağınız, kremanız, kakao likörünüz yanı başınızda olacak. Elbette frape buz. Konyaktan, kakao lıköründen, kremadan, her birinden eşıt üç ölçek. Bolca çalkalayın. Sonra kenarları acı çi- kolatayla çevrelenmiş kadehlere boşaltın. Tadına doyulmaza bir şey. Sabahtan başlaya- bilır insan. Bu yüzden de alexander bana hep Malcolm Lowry'nın Yanardağın Altında romanını çağnş- tırır. Orada Konsolos'un alexanderiçtiği yok. Sa- dece ben, içkiye sabahtan başlayacaksa, alexan- derla başlanmalı diyorum... Armağan alexanderın kimyasını arada bir de- ğiştirirdi. Bazan evde krema olmazdı, onun ye- rine sütle yetinilirdi. Süt de çok yaraşır. Bazen ka- kao liköründen vazgeçilir, kahve likörü yeğlenir- dı. Kahve lıkörünün damakta bıraktığı tat daha buruk, daha şekersiz... Bazen ne süt ne krema: Doğrudan doğruya don- durma, kaymaklı dondurma. Venüs Pastanesi o zaman yeni açılmış; kaymaklı, Venüs'ten alınıyor. Alexandenn bir başka özelliği, yalnızca yaz iç- kisi olmaması. Kışın ıçileceksefrape buzdan vaz- geçilecek: dahası. konyak bir ölçek fazla kona- cak. Etiler'deki kalorifersiz evde kömürsobası gü- rül gürül yanıyor... Armağan'dan hemen bir yaz içkisi daha: Se- rın Şampanya. Evet, adı öyle, Serin Şampanya. Üç olçek portakal likörü, -isteğe göre- yedi se- kiz ölçek şampanya, bir iki ölçek limon suyu, hepsı bardakta kanştınlarak hazırlanacak. Buz gı- bi soğutulmuş olmasj gerekiyorşampanyanın, por- takal lıkörünün, limon suyunun. Çünkü Serin Şampanya'nın sonradan soğutulmaya taham- mülu yok, hemen içilecek. Gelgelelim Serin Şampanya'yı pek sevmez- dim. Midemı yakardı. Portakala da, portakal likörüne de oldumbit- tim uzak durmuşumdur. Ancak portakal reçeli. Onu severim. Hele beyaz peynirle birlikte yiyecek- sem. Çikolata kaplı portakal kabuğunu da severim. Ama fazla kaçınrsam, o da midemı yakar. Takvimde İz Bırakan: "(...) diye soruyordu bir sevgilinin şaşkın, da- ğınık bakışlarıyla çevrede dolanan gözleri; aşkı soruyordu." Malcolm Lowry, Yanardağın Altın- da, Sinan Fişek'in çevirisi, Can Yayınlan, 1989. K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear