23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 TMMUZ 2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ki eski CHP'li Her ikisi de 1999 seçimleri öcesi CHP'liydi. Murat Ka- ryalçın CHP Milletvekili, Do- £n Taşdelen ise CHP'li Çan- kya Belediye Başkanfydı. Tşdelen, 1999 yerel seçim- lei öncesi CHP'den aynlıp CSP'ye geçti ve bu partiden Akara Anakent Belediye Baş- kn adayı oldu. Karayalçın da C^'den. Sonra? Yerel seçimlerde yiz binlerce sol seçmenin oyu txşa gitti, aradan sıynlan Me- JihGökçek belediye başkanı oldu. 3onra? Karayalçın CHP'den ayıldı, SHP'yi kurdu. Taşde- ler DSP'den ayrıldı, yeni olu- şunculara katıldı. Sonra? Karayalçın "Kurba- nırız olayım solda ittifak ku- ralm" diye yalvar yakar olu- yot Taşdelen de Ismail Cem'in patisinde kurucu olma peşin- de Ve biz Ankaralılar! Ne yazık ki, 1.5 yılımız daha Melih Gök- çek ile geçecek. Ece Ayhan'dan Ece Ayhan'ın "Zambaklı Padişah" kitabı 12 Eylül'ün en karanlık günlerinde çık- mış, o dönemde okumuş- tuk şu dizeleri: "Eygemileriyle biriikte yi- ten denizler/ve bağlı liman- landır! ki unutulmasın I Ger- çeklikte, gemilerterketmek- tedirfareleri..." An, bir gemiler terketse fareleri; ah, bir arınsak! IŞIK KANSU Randevulu savaş ve Tunçkanat'ın uyarıları Devrimci cumhuriyetçi, eski Milli Birlik Komitesi üyesi Haydar Tunçkanat'ı hafta içinde toprağa ver- dik. 0 Tunçkanat ki, 27 Mayıs 1960 devrimi sonrası gizli belge ve bilgilere ulaşarak emperyalizmin Türki- ye üzerinde oynadığı oyunlan tek tek ortaya çıkarmış, yaşamı boyunca halkı aydınlatmaya çalışmıştır. Tunçkanat, "Ikili Anlaşmalann Içyüzü" adlı kitabı- nın girişinde şu değerlendirmeye yer verir: "Başlangıçta değişik adlar altında yapılan ikili an- laşmalann sayıları az olduğundan bağımsızlığımızı kısıtlamalan ve yabancılann içişlerimize kanşmalan da o ölçüde az hissedilmiştir. Fakat, zamanla anlaş- malann sayıları ve getirdikleri şartlar arttıkça bozu- lan iktisadi durumun etkisiyte Türkiye, yardım perde- si arkasında yabancının dolanna, buğdayına, silahı- na, yedek parçasına, kredisine, teknik elemanına ve aklına muhtaç birdunjma gelerek siyasi, iktisadi, ad- li, asken ve kültürel bağımsızlığını bir hayli yitirmiş- tir." Tunçkanat, 23 Haziran 1954'te imzalanan "Askeri KolaylıklarAnlaşması"nm Türk-Amerikan ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu da söyler: "Bir Bakanlar Kurulu kararından alınan yetkiye da- yanılarak yapılmış olan bu anlaşma, Bakanlar Kuru- lu'nun ve TBMM'nin onaylanndan geçirilmemiş ol- duğundan, anayasaya göre yürürlüğe de konulma- ması gerekirdi. Fakat, zamanın hükümeti, bu askeri anlaşmaya dayanarak, Amehkalılann Türkiye'de müş- terek savunma tesisleri adı altında, üs ve kolaylıklar kurmaları için değişik tarihlerde uygulama anlaşma- ları yapmakta bir sakınca görmemiştir." Uygulamada durum ne olmuş? Bu konuda Tunç- kanat, eski Genelkurmay 2. Başkanı Refik Tulga'nın tanıklığına başvurur: "Genelkurmay, bir anlaşmaya dayanmadan kulta- nılan Sinop ve Yalova havaalanlan için Amerikalılara 'Çıkın buradan' diyordu. Amehkalılann karşılığı, 'Bi- ze müsaadeyi hükümet verdi' oluyordu. 'Peki göste- rin anlaşmayı' denilince, Amerikalılar 'Anlaşma yok' demekten başka cevap bulamıyoriardı." Tunçkanat'ın yorumu açıktır "Bu da gösteriyorki, ilgili ve sorumlu Türk makamlannın Amerikalılarla ya- pılan gizli anlaşmalann anlam ve kapsamını iyice bil- memelerinden ve kimler tarafından ne gibi yazılı ve sözlü müsaâdeler verildiğinden habersiz bulunmalann- dan Amerikalılargeniş ölçüdeyarahanarak Türkiye'de diledikleri gibi at oynatmışlardır." Amerika'nın, "randevulu" IraksavaşıiçinTürkiye'ye baskı yaptığı, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wotfowitz'in Türk hükümet yetkilileriyle temas et- meden önce Devlet Bakanı Kemal Derviş ve kimi işadamları ile Istanbul'da özel yemeklerde buluştuğu şu günlerde yurtsever insan Haydar Tunçkanat'ı say- gıyla anıyoruz. Devlet Bakanı Kemal Derviş, paylaşı- lamıyor. Cumhurbaşkanı "Aman kal" di- ye ısrar ediyor, Ecevit "O giderse ben de kalmam" diyor, Baykal, "Bizimle ol, bir- iikte abat olalım" demeye getiriyor, Cem, "Onsuz olmaz" nakaratını dillendiriyor. Niye? Derviş giderse, program aksarmış. Mümtaz Soysal'ın öncülüğündeki Ba- ğımsızCumhuriyet Hareketi (BCH), "IMF ikincigözden geçirmemektubu"nu almtş önüne, "Program durursa ne olur?" so- rusuna yanıtlar aramış: - Program durursa, özelleştirmelerdu- rur. Cumhuriyetin şekerfabrikalan kurtu- lur, 450 bin şeker pancan üreticisi ailenin geleceği aydınlanır. Telekom varlığımızın yabancı tekellerin eline geçme süreci ke- silir. TÜPRAŞta kamu payını yüzde 50'nin Progpam durarsa ne olur?altına düşürecek hisse satışlan ile petrol üzerinde sergilenen yabanctlaştırma oyu- nu bozulur. Erdemir'deki kamu hisse pa- yı yüzde 50'nin altına indirilmez ve dün- yada yaşanan demtr-çeliksavaşlannda kut- lanabileceğimiz güçlü bir kart elimizde kalır. - Program durursa, ülkeyiyabancı ser- mayeye terk etme sürecidurur TBMM'ye sunulan Doğrudan Yabancı Yatınm Yasa- sı tasansı çıkanlamaz, ülkemizin her tür- lü kaynağını kaprisli vegü venifmez yaban- cı sermayeye peşkeş çekme süreci ak- sar. - Program durursa kamu personeli kı- yımı durur. Kamu kesiminde çalışan me- mur ve işçilerin işten atılması yaygınlaş- tmlamaz, bu işleri yapmak için mayıs ayın- da kurulmuş bakanlardüzeyindeyönlen- dirme grubu çalışamaz. Kamu istihdamı- nın etkinleştirilmesi amacıyla memur ve sözleşmelilerin zorunlu emekliliğine iliş- kin mevzuatta değişiklik yapılması önle- nir. - Program durursa, Düyunu Umumi- ye bütçe sistemi kurulamaz: Dünya Ban- kası, IMF ve Avrupa Biriiği ile göruşül- dükten sonra TBMM'ye sunulması bek- lenen ve borçlann geri ödenmesini güven- ce altına almak için geliştirilmiş olan ka- mu mali yönetim ve iç kontrol kanunu taslağı yürürlüğe giremez. - Program durursa, vergiyükünü emek- çilere daha da fazla bindirme süreci du- rur. Dolaysızvergireformuveyılhkbirde- netim planına ilişkin başlatılmış çalışmalar dondurulur, vergi yükünü bir kez daha yoksullann sırtına bindiren uygulamalann önü kesilir. BCH, "programaksarsa' neterolacağını bir tümceyle özetliyor: "Ülkemiz ve halkımız için iyi, yabancı sermaye ve busermayeileiçiçe geçmiş yerii çevreler için kötü olur." Birekteme: BCH kurucular kurulu yann toplanıyor. Bağımsız Cumhuriyet Par- f/s/'nin ne zaman kurulacağını karaıiaş- tıracaklar. Bir ABD Operasyoraı (mu)? Dr. VAKUR KAYADOR Postmodernite büyük anla- tıların, bilimsel verilerin ve ku- ramlann toplumsal yaşamı çö- zümlemekte yeterli olmadığı- nı; sorunların, olguların, du- rumlann, toplumsal gelişme- lerin, pratik, hatta pragmatik yöntemlerle sergilenmelerini ve algılanmalannı öngörüyor. Yine postmodernite her alan- da merkezin çözülüp çevrenin yaşamın her alanrna egemen olduğu iletisini gönderiyor. özellikle ülkemiz için bilimsel yaklaşımlar yerine irrasyonel bakış açılarının her dönemde geçerli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aynca çevresel değerlerin, (bunu taşra ve ta- rım toplumu degerleri olarak okuyabiliriz) günlük dediko- duların, sokak ağzı değerien- dirmelerin, hanımlann kabul günü söylemlerinin, erkeklerin sıradan kahvehane ağızları- nın politikada bütünüyle geçer- li olduğunu -açıkça- görüyo- ruz. IJberalizmin her şeyi sıra- danlaştıran genel yaklaşımı ile postmodernin bu anlayışı bü- tünleşince; yaşanan hiçbir si- yasal oluşum -iletişim araçla- nnın da belirleyiciliğiyle- bilinç bulanıklığı içindeki toplum ta- rafından doğru anlaşılamıyor. Ülkenin başbakanı çok ra- hatsızmış ama onun despot eşi kendisinin istifa etmesine izin vermiyormuş, bu arada baş- bakan yardımcısı başbakanın sayın eşine kendisi ile ilgili laf taşınmasından rahatsızmış, olağanüstü kritik dönemde ül- kede hükümet bunalımı ya- şanırken başbakan ile yardım- cısı arasındaki sorun "tama- rnen duygusalmış". Bütün bu ciddiyetsizlikler postmodernin öngörüleriyle fazlasıyla örtüşüyor, ancak ül- kenin yaşadığı olağanüstü- clağandışı durumu -kesinlik- le- açıklayamıyor. Yaşananla- r açık ve anlaşılır biçimde al- çılayabilmek için önce şunu telirtmekte yarar var. Aslında CSP ve ANAP'ın er geç bitme- leri, tarihin kabristanında yer- lerini almaları kaçınılmazdı. Cünkü yakın dönem dünya tarihi; IMF reçetelerineteslim cıup stand-by anlaşmalan im- zalayarak ülke ekonomilerini çjkerten, kendi insanlannı inim him inleten, işsizliğe ve açlı- da mahkûm eden siyasal par- terin ayakta kaldığına tanık ol- ramıştı. Orta ve Latin Ame- r<a'nın çeyrek yüzyıllık geç- rişi bunun çarpıcı örnekle- r/le doluydu. Ancak çıkan bu- ralım doğal bir sürecin sonu çbi değildi, kurgulanmış bir çsrçekle karşı karşıya oldu- amuz anlaşılıyordu. Burada şunu sormak gere- lyor. Sorun nereden kaynak- tnıyor ve ne amaçlanıyor?.. funu doğru yanıtlayabilmek iin, Türkiye'nin çok uzun sü- eli ve kapsamlı bir projeyle arşı karşıya bulunduğunu ve U yaşananların da bu proje- ın çok özel bir duruma ilişkin sni bir uygulaması olduğunu abullenmek gerekiyor. Eko- omik-siyasal dünya düzeni egemenleri 24 Ocak ve 12 Ey- lül 1980'leıiebaşlayan, 1983te Özal'la sürdürülen bu progra- mın yaşamsal önemi olan bir bölümünü gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar. Bu tarihlerde Tür- kiye üretim kanallarını tıkaya- rak dünya serbest pazarına dahil olmuş, "ithalatı ikame ve yüksek teknoloji üretimi" politikalanndan vazgeçip '7/7- racatı arttırma" politikalarına yönelmişti. Bu uygulamalar sonucu ülke 2000'li yıllara eri- şirken sanayi ve ticarette bü- tünüyle dışa bağımlı duruma gelmiş, iç ve dış borçların fa- izlerini ödeyemez noktaya ulaşmıştı. Ancak işin en can alı- cı, incitici, kanatıcı politikala- n 1983'ten 1999'a kadar bir türiü uygulanamamıştı. Hiçbir merkez sağ hükümet yüz bin- lerce insanı işinden, ekmeğin- den edecek özelleştirmeleri yapamamıştı. Bunlann yanı sı- ra bankacılık, iletişim ve ener- ji sektörlerini uluslararası ser- mayeye teslim etmek, ülkeyi yabancı tarım tekellerinin pa- zan haline getirerek tanmı bi- tirmek, madenleri yabancı şir- ketlerin rahatlıkla elegeçirebi- lecekleri yasalan hazırlamak; ancak siyasal geleceğinden vazgeçmiş, uzatmaları oyna- yan partilerin gerçekleştirebi- leceği politikalardı. DSP ve ANAP, 1999 seçimleri öncesi 56. hükümet döneminde "Biz bu işleri yaparız, bizden da- ha evcilıyoktur" iletilerini gön- dermişlerdi. ABD de bu hü- kümete, baygın halde Öca- lan'ı armağan ederek, 57. hü- kümet modelini devreye sok- muştu. MHP ise -biranlamda- bu hükümetin davetsiz misa- fîriydi. Bu hükümet ABD'ye hiçbir konuda sorun çıkarmadan iş- leri yürütürken eli ağır olduğu için sıkıntı yaratmaya başlamış- tı. Bu nedenle 2000 ve 2001 yıllarında dayatılan iki krizle hizaya getirilirken, ekonomi yönetimi ABD tarafından gön- derilen Kemal Derviş'e veril- miş, Derviş de dördüncü ve en kuvvetli ortak olarak koalis- yonda yerini almıştı. Ancak şu anda ABD yaşlı- yorgun bir başbakan yöneti- mindeki hantal bir hükümetle bu işi götürmek istemiyor. Za- ten imzalanan stand-by an- laşmasıyla üç yıllık ekonomi yönetimi denetim altına alın- mıştı, ancak çok yakın bir ge- lecekte ABD, Türkiye'den Irak operasyonu sırasında çok önemli isteklerde bulunacak- tı. Bu dönemde ABD'ye en bağlı ve son derece dinamik bir hükümete gereksinim duy- maktaydı. Dikkatler Avrupa Biriiği Doruğu'na çekilirken Türkiye'den asıl talepler bu noktada gerçekleşecekti. Bu nedenle dış politikanın Isma- il Cem'e, ekonominin -elbet- te- Kemal Derviş'e, sosyal ve kültürel yaşamın tarikatçı. Fet- hullah Gülen'cı Hüsamettin Özkan'a bırakıldığı bir Türki- ye, ideal olandı. ABD patentli olduğu izleni- mi uyandıran bu proje baka- lım uygulanabilecek mi?.. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak'i turk.net ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoygyahoo.com 18. Dorvk Baslon M- Kültür KCSÜMIIİ l')-21 Tımnııı/20112 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Temmuz MUSAH/PZADE CELAL İSSS'DA SuGUM, ÛULU OYUM yAZA£t MuŞAHİP- Z4P£ CELAL, 89 YAÇfNOA İSTAMgUL '&A ÖUUÜŞ- TÜ. İLK GEMÇLİK YILLA&INDA SAÇL4HİA/ ri- YATKO -rUTtOJSU, DAHA SON&ALAG/ OA/O OYUN- LAR yAZMA YA YÖM£LrK*İÇTİ, OZGt-LlKC£, f8- YÜZ.Y/L OSMANU yAfAA/r/S-IUI <*MLAT?*/V SU KOMıK OYUNLAG, BÜyÜK İLjSt 7T>f>ts4M/-£r7. SE- LENEKSEL rd/S< 7-tH4TKOSUNUN ÖĞECE0İN- OEN ÇOK YAGA&LANAN MUSAUİPZADE C£L4L, KONULAGINDA, BÜ&OKe/)Sf, İNAUÇ, ÇlKAfiCt- UK ,££Kİ- YEAJ/ KAefirLtĞI VE <SEL£NEK- LE/S GlBİ TOPLUMSAL SORUMLAIZA DA ^ERMlÇTİ- "AYMA&O2 MADISt", "BİR DE^R/i-Ol ", "BALA8AM ASA * "MUM SÖfiJ&Ü "l'STAHBUL. £f^£A/OİSl" BAR LALAPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001 93 Davacı Hanife Uz vekili Av. Murat Kayasöken tarafından davalılar Tevfik Çaslayan vs. aleyhlerine mahkememize açılan tapu iptal \e tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda. Davacı Hanife Uz vekili Av Murat Kayasöken tarafından Edirne ili, Lalapaşa ilçesi, Sinanköy smır- Ian içinde kalan 163 ada 8 parsel, 119 ada 34 parsel, 120 ada 29 parsel. 147 ada 7 parsel, 155 ada 29 parsel, 108 ada 50 parsel. 108 ada 192 par- sel. 114 ada 49 parsel, 108 ada 49 parsel, 108 ada 51 parsel. 163 ada 7 parsel. 163 ada 6 parsel. 166 ada 1 parsel. 166 ada 3 veya 32 parsel. 141 ada 1 parsel, 119 ada 4 parsel, 119 ada 2 parsel, 120 ada 28 parsel. 120 ada 30 parsel, 147 ada 6 parsel. 155 ada 30 parsel. 155ada31 parsel. 108 ada 40 parsel. 146 ada 113 parsel sayılı taşınmazlann kayıtlannın iptali ile Halil oğlu Tatar Ali mirasçılan adına tapuya tesciline karar verilmesi- ni ıstemiş olmakla, davalılardan Nuri Çağlayan'ın Lalapaşa Çömlekakpınar Köyü'ndeki adresine çıkanlan duruşma gününü bıldirir tebligatın ad- resinden ayrıldığından bahısle bila tebliğ edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla zabıta marifetiyle yaptınlan adres araştırmasında davalı- nın Taşlık Mahallesi. Helvacı aralığı No:13 Taşlık-Edirne adresine yeniden duruşma gün ve saatini bildirir uyanlı davetiye çıkanldığı. ancak da- vaiının adma kayıtlarda rastlanmadığı bildinlmekle bu tebligatın da bila ikmal tebliğ edildiği davalının açık adresinin tüm aramalara rağmen tes- pit edilemediğinden davalı Nun Çağlayan'ın duruşma gün ve saati olan 18.09.2002 günü saat 09.10'da mahkememiz duruşmasında hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi. aksi takdırde duruşmanın yokluğunda yapılacagı, yokluğunda davanın sonuçlandırılacağı HUMK'nin 313-337. maddeleri geregince dava dilekçesi davetiye teblığine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 17.04.2002 Basın: 24827 GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Kıbpıs: Asya'nın Ön Cephesi Doğu Akdeniz'de güvenliğin önemi Kıbns, Filistin ve Irak üzerindeki hesaplann yoğunlaştığı bu günlerde da- ha da artmıştır. Ankara Barosu'nun, Antalya Barosu desteğiyle 16-20 Temmuz tarihleri arasında düzenle- diği "Hukuksal Boyutlanyia Doğu Akdeniz'de Banş" adlı uluslararası konferans, Av. Sadık Erdoğan, Av. Gürkut Acar ve Av, Rabia Balkanlı'nın yoğun çaba- larıyla Çin'den Portekiz'e kadar baro başkanlannın ve çeşitli ülkelerin hukukçulannın katılımıyla gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın Batı'dan gelen baskı- lara karşı direndiği bir dönemde toplantıda konuşma yapan llondra Üniversitesi'nden Prof. M. Mendel- son, Güney Kıbns Rum Yönetimi'nin AB'ye üye ola- rak kabul edilmesinin garanti anlaşmasına aykırı ol- duğunu açıklayan bir bildiri sundu. Denktaş, görüş- melerde Rum tarafının çözümden kaçmasına AB'nin tutumunun neden olduğunu açıklamıştı. Dr. C. Hein- ze'ye göre bu durum Türkiye'ye baskı yapılarak taviz kopanlabileceği düşüncesinin yaygın olmasından kay- naklanmaktadır. Adalet Bakanı Prof. H. S. Türk de ko- nuşmasında AB adına yapılan, çözüm olmazsa da Güney Kıbrıs'ın AB üyesi yapılacagı yolundaki açık- lamalann çözümsüzlüğü teşvik ettiğini ifade etti. Prof. H. Kabaaîioğlu'na göre milletlerarası anlaşmalan ih- lal etmiş bir yönetimin ve ikiye bölünmüş, banşı koru- mak için BM barış gücünün bulunduğu Kıbns'ı, diğer aday ülkeler dururken AB'nin acelece üyeliğe almak istemesi, iyi niyetli olmadıklarının bir göstengesidir. AB'nin yanında BM'den de Denktaş'a baskılar gel- mektedır. Prof. M. Soysal'ın da belirttiği gibi BM Gü- venlik Konseyi'nin siyasi biryapı olması ve Irak'ta ol- duğu gibi aldığı kararlann yoksullaştırdığı sıradan in- sanların Saddam yönetimine karşı ayaklanacağı bek- lentisi başanlı olamamıştır. Kıbns'ta da uygulanan hu- kukla ilgisi olmayan ambargonun KKTC vatandaşla- nnı köşeye sıkıştırarak pes ettirmek amacını güttüğü açıktır.Tuebıngen Üniversitesi'nden Dr. S. Talmon'un konuşmasında belirttiği gibi KKTC'de üretilen porta- kal gibi ürünlerin bile hukuk kurallan çığnenerek AB pazarlarına girişinin engellenmesi, ambargonun H. Sabit'in belirttiği gibi bir toplumu teslim olmaya zor- lamayı amaçiadığını göstermektedir. M. Stephen Türkiye'nin 1974teki müdahalesiyte Kıb- ns'ta Türklerin varlığının korunduğunu ifade ettiği ko- nuşmasında, Londra ve VVashington'un Kıbrıs politi- kalannı Kıbns Rum Kesimi'ndeki iki Ingilizüssünün var- lığının biçimlendirdiğini belirtti. KKTC'li gazeteci S. Is- mail ise ABD ve AB'nin Yunan yayılmacılığına destek verdiğinı hatırlattı. Aydınlık'tan A. Akfırat konuşmasında, AB ile soru- nun çözülemedığini gören bazı kesimlerin ABD'yi ara- ya sokarak çözüm aramalannın da bir çıkmaz oldu- ğunu vurguladı ve Kıbns sorununu salt Türkiye açısın- dan değil, Asya'nın güvenliği açısından anlatmak ge- rektiğinı söyledi. Prof. A. Çeçen de Kıbns'ın dünya he- gemonya çatışmasının kesişme noktası olduğunu vur- guladı. Prof. M. Öztürk Doğu Akdeniz bölgesi ve bu bağlamda Kıbns'ın hem Ortadoğu hem de İHazar böl- gesi enerji kaynaklarının taşınması ve kontrolünde önemli olduğunu vurguladı. Hesap, merkezi emperyal güçlerin aralannda hege- monya yanşıdır önemli oranda. Bu rekabette Asya • coğrafyasının ön cephesinde yer alan Türkiye ve do- layısıyla Kıbns önemli bir direniş merkezi. Irak'a mü- dahale konusunda VVashington'dan gelen baskılar, Ankara'nın içine sokulduğu ekonomik sıkıntılar nede- niyle taviz vermek zorunda kalacağı düşünülerek art- tınlmaktadır. Eski ABD Dışişleri Bakân Yardımcısı Holb- rooke'un Bush yönetiminin Irak konusundaki talep- lerine Ankara'nın olumlu bakması halinde ekonomik soruniarı aşmasında yardımcı olunacağını söylemesi, Savunma Bakan Yardımcısı Wotfowitz'in Irak operas- yonuna destek verirse Ankara'ya milyarlarca dolar yardımda bulunulacağını ifade etmesi bir tehdit me- sajıdır. Ankara'daki mıllıcılerin, Mustafa Kemal'in, Batı'nın namus sözüne aşın güven gösterenlenn so- nunun ne olduğu konusundaki uyanlannı dikkate ala- cağını biliyoruz. Dr. H. Kissinger banndırdığı enerji kaynakları ne- deniyle ABD'nın hayatı çıkaralanının Hindistan'dan Do- ğu Akdenız'e kadar uzanan bölge olduğunu belirt- mişti. Bu coğrafyayı kontrol için rekabet sürüyor. Bu coğrafyanın ön cephesinde yer alan Kıbns'ta direni- şin başanlı olması, Ankara'ya rahat bir nefes aldıra- cağı gibi Asya'daki dayanışmayı da arttıracaktır. Denk- taş direnişe devam ediyor. E-posta: emingurses a yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ "Tuzak, oyun" anla- mında argo sözcük. 2/Su- lannı bir de- nizeyadagö- le gönderen bölge... Bir 6 göz rengi. 3/ j ÇinveJapon- g ya'daoynanan bir strateji 9 oyunu... tzmiryöre- sinde yetiştirilen ve hem sofralık hem şa- raplık olarak kulla- „ nılan üzüm cinsi. 4/ " — Gardner": ABD'li aktris... Bir gösterme sıfatı... Tantal elementinin simgesi. 5/Kullanıl- maya hazır para... Denize uzanan dar ve alçak kara parçası. 6/ Bini- cilikte atın en yavaş ve doğal yürüyüşüne verilen ad. II Bir degiş tokuşta üste verilen şey... "Ahmet — " : Polis romanJanyla tanınmış yazanmız. 8/ Yapılarda dolgu gereci olarak kullanılan delikli tuğ- la. 9/Fotoğrafçılıkta "bulanık" anlamında kulla- nılan sözcük... Pantolon ya da etek üzerine giyi- len bir kadın giysisi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Argoda kaba saba ve görgüsüz kimseye veri- len ad. 2/Adapazan Ovası'na verilen bir başka ad... "Her çiçekten—eyledik/Anya saydılar bizi" (Pir Sultan Abdal). 3/Hollanda'nınplaka işareti... Bir dizi elmas ya da pırlantadan oluşan gerdanlık. 4/ Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Ölüm cezası. 5/ Bir kimsenin kız kardeşinin ya da kadın hısımla- nndan birinin kocası... Küçük bitkilere verilen ortak ad. 6/Kenar süsü... Güreşçi erkek deve. II İçine başka bir sıvı katılmamış içki... "Tiz reftar olanınpâyine—dolaşır" (ZiyaPaşa). 8/Mesaj... Kayınbirader. 9/ Tembellik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear