25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
- 2 TEMMUZ 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Elektronlk posta: denasom@cumhuriyetcom.tr Tet: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 Parmak izi ABD'nin resmi gazetesi "Federal Register"te yayımlanan yeni bir yasal düzenlemeyi Engin Aşkın bildiriyor: ABD'ye giriş yapan Müslüman turistlerin bundan böyle parmak izi alınacak ve fotoğraflan dosyaya konacak. Bu işlem Müslüman olmayan yabancıları kapsamayacak. Müslüman turistlerin fîşlenmesi Göçmenlik ve Yurttaşlık Dairesi bürolarında yapılacak. Müslüman turistlerin ABD'den ayrılışı da kontrol edilecek ve vize tarihini geçiren ya da çıkış kaydını yaptirmayan Müslüman turistlere ağır cezalar verilecek. ABD Adalet Bakanı John Ashcroft'un yaptığı açıklamaya göre ceza alan Müslüman turistler ABD'ye bir daha giremeyecek... Bu arada Müslüman turistlerin fîşlenmesi sadece Göçmenlik ve Yurttaşlık Dairesi'nin bürosunun bulunduğu havaalanlarında gerçekleştirileceği için Müslümanlar bu büroların olmadığı küçük kentlerden ABD'ye giriş yapamayacak. ıkra değil... Masal da değil... Izmit, Gölcük, Adapazan yöresinde gerçek bir öykü olarak anlatılıyormuş... Türker Ercan dinlemiş... Şeyhleri Amerika'da bakıma alınan malum tarikatın müritleri arasında bir "hikmet" olarak dilden dile dolaşıyormuş... Ister inanın ister inanmayın... Türker Ercan, "hikmet"in özüne dokunmadan öy- küyü biraz daha renklendirdiğini söylüyor... Şöyle ki... Malum tarikatın sempatizanı meşhur bir futbolcu varmış... Adı, "Aaakan"nmış... "Galbi bütün fitpolcu Aaakan" katıldığı büyük bir turnuvada saha- da ruh gibi dolaşıyor, hiçbir vartık gösteremiyor, ken- disinden beklenen golleri birtürlü atamıyormuş... Aaakan, turnuvanın son maçına çıkacağı gece otu- rup 77 rekat namaz kılmış ardından 777 dua okumuş. Tann'yayakanşını bitirdikten sonra Amerika'yadoğ- ru dönüp, gurbet ellerdeki şeyhine halini arzetmiş, "A- man şeyhim, yaman şeyhim... Senin hikmetinden su- Keramet al, kerametinden şüphe olmaz. Sen gerekeni yapar- sın. Sana güvenim tamdır. Allah senden razı olsun" demiş... Yatmış uyumuş... O gece Aaakan, uykusunda güçlü fakat aynı za- manda yumuşak bir elin saçlarını okşamasıyla uyanı- vermiş... Gözlerini açtığında gözlerine inanamamış... Şeyhi yatağının kenanna oturmuş, şefkat dolu göz- lerle Aaakan'ın gözünün içine bakıyormuş. Odada lamba yanmadığı halde içerisi nur içindey- miş... Parlak bir ışık göz kamaştırıyormuş. Aaakan gözlerini ovuşturup hemen yataktan fıria- mış... Adapazan'ndan getirdiği plastik bidonu kaptı- ğı gibi doğru banyoya gitmiş... Bidondaki zemzem suyuyla aptes almış... - Hükümetteki denge Kopenhagcılar aleyhine bozulmuş... "Artık Ankara'nın taşına bakan vok!" Odaya dönüp 7 rekat namaz kılmış... Namaz bitince kalkıp şeytıinin elini öpmüş ve yanı- na oturmuş... Şeyhi, Aaakan'ın başını bir kez daha okşayıp göğ- süne yatırdıktan sonra konuşmaya başlamış: "Güzel yavrum, tatlı kuzum sakın üzülme... Ben sa- na son maç için öyle bir keramet arz edeceğim ki her- kesin ağzı açık, fikri saçık kalacak. Sen sakın üzülme evladım. Dualannı benden, Allah'ı dilinden eksik et- me." Aaakan'ın içine bir huzur dolmuş... Ve o sırada şeyhi kayıplara kanşmış... Oda karanlığa gömülmüş... Ertesi gün "Galbi bütün fitpolcu Aaakan" sahaya bir çıkmış pir çıkmış; maçın daha 7. saniyesinde şahane bir gol atıp turnuvanın da yıldızı olmuş... Şeyhin kerameti işte böyle herkesin ağzını açık bı- rakırmış... Siz ister inanın ister inanmayın... Nasıl oi- sa inananlar var... Yüksek Yerilim Hatb erdincutku yahoo.com Ecevit çekilmiyor... Seçmen siyasetten çekilecek! Tüpk Telekom ntüdüra neyi açıklıyor? TMM0B Elektrik Mühendisleri Oda- sı (EMO), Türk Telekom'un bölünerek yeniden yapılandınlması projesine eleştiri getirmişti... EMO, adı milyartar- ca dolarlık usulsüzlüğe karışan iki Amerikan şirketine de danışmanlık yapan Arthur Andersen'in Türk Te- lekom'u biri holding sekiz şirkete bölme önerisiyle kurumun işlemez hale geleceğini öne sürerek şöyle de- mişti: "Kendisini milliyetçi olarak tanımla- yan bir iktidartarafından IMF program- ları doğrultusunda yapılan bu uygula- maların olumsuz sonuçlannı ülkemiz her alanda yaşayarak görecek, milli- yetçilik söylemleri ile ülkemizin ulusal bağımsızlığının nasıl yok edilmek is- tendiğine şahit olacağız." (I f Bizdeyazmıştık... Türk Telekom Genel Müdürü Ib- rahim Hakkı Alptürk'ten açıklama geldi... Alptürk, Andersen şirketine, danış- manlık işinin kamu ihale yasası hü- ^kümlerine göre verildiğini açıklıyor... Aksini söyleyen zaten yoktu ki! Alptürk, Türk Telekom'un holding- leşmesini sağlayacak sekiz ayrı şirke- tin oluşturulması çalışmasının sürdü- ğünü açıklıyor... EMO da bunu eleşti- riyordu... Alptürk, Türk Telekom'un şirketlere bölünerek daha başarılı olacağını söy- lüyor... EMO ise aksini savunuyor... Ne var bunda? Isterseniz birkaç yıl bekle- yelim; kimin gerçek yurtsever olduğu- nu hep birlikte görelim! BİR BAKIMA SERVER TANÎLLİ Yeni Bir Seçime Giderken... Görünüş o ki, pek yakında bir seçime gitmekten başka çare yoktu. Taşlar, 2004'ü bek- leyemeyecek kadar yerinden oynamıştır. Demokrasinin ku- ralı, böyle durumlarda, halkın hakemliğine başvurmayı ge- rektiriyor. Şimdi o yapılacak. Ancak, hatırlanması gereken önemli gerçekler de var... • Demokrasi tarihimizin hiçbir döneminde, bir seçimin kapı- sında bu kadar çok parti bek- leşir olmamıştı. Merkeziyle, sağ'ıyla, sol'uy- la bir âlem! Halk da hakemliğini yapar- ken hayli zorlanacak demektir. Bunun, eskiyi de aratacak bir siyasal yapıya yol açmasından kaygılıyız. Hele dinci ve şoven savruluşlar ülke için felaket olur. Niçin bu kadar bölündük? Türkiye'nin temel sorunlan, başta sosyal sorun, eğitim so- runu ile Kürt sorunu; onlara Av- rupa Birliği ile ilişkiyi de katar- sanız, bütün bunlar, böyle kırk parçaya bölünmeyi mi gerekti- riyordu, yoksa daha da derle- nip topartanmayı mı? Saydığımız sorunlarda işin özüne eğilen yöntem, gerçek- çi yöntem, sol'un elinde oldu- ğuna göre, hiç olmazsa o bü- tünlüğünü koruyabilmeliydi. Görünüş öyle midir? Yine de, sol'dan yükselen şu düşüncenin, "Radikal, yenileş- tirici ve devrimci" bir bakışın, bütün sol'u derleyip toparla- masını dileyelim. Umulmadık bir hızlanış, bir çekip çevrilme, bir el ele verme, halkın karşısı- na yekpare bir programı, başı sonu belli, bilimsel ve gerçekçi bir programı dileyelim çıkarsın. Belirttiğimiz "Radikal, yeni- leştirici ve devrimci" bir prog- ramı garipseyecek, ona itiraz edecek olanlarçıkabilir. überal yaygaranın söylediklerine bak- mayın: Türkiye, en yaşamsal sorunlannı bizzat kendisinin çözmesinde, dizginleri elinden kaçırmış durumdadır. Gelip durduğumuz noktada kalama- yız. Bir yön değişikliği gereki- yor. Bağımsızlık, ulusal tavır diye bir şey vardır. Ve yalnız dünya futbol kupa- sı maçlarını seyrederken hazzı duyulan birduygu olmanın çok ilerisindedir o. "Efendim, küreselleşme ça- ğındayız, onauyacağız"diyen- lere söyleyeceğimiz ancak şu olabilir: O küreselleşme, liberal yaygaranın dediği gibi degildir; "daha insanca bir dünya"y\ kurmak da var, o da küresel. Böylece, kafalartoparlanma- lı, bütünlükler kavranmalı, ay- rıntılar kural olarak savunulma- malı! Sağ'daöyle, sol'dadaöyle... Bir başka sorun da şudur: Si- yasal partilerve seçim.taşıdık- ları bütün öneme karşın, ülke- mizde demokrasinin ilkelerine zıt bir yapıda. öteden beri tekrarlanan bir eleştiri vardır: Milletvekillerini halk seçiyor deniyor ama, as- lında partinin başındaki liderin kendi keyfine göre düzenlediği bir listeye oy veriyor seçmen- ler. Temsilci diye ortaya çıkan- lann -çokça görülen- kişiliksiz- liğinin, yurt ve dünya sorunla- rından habersizliğinin altında yatan bu. Bunun vebali halkta değil, seçim sistemimizdedir. Onu düzeltmeliyiz! Öte yandan, "parti içi de- mokrasi" diye bir şey de var, a- ma ülkemizde uygulanmıyor. Her ömek bir yana, DSP'de uy- gulansaydı, şu son günlerde ta- nık olduğumuz olaylar olur muydu? Böylece, yeni bir seçime gi- derken, "seçimin altyapısı" de- nen şeyi de bir ciddi reforma uğratmak, yeni ve gerçekçi il- kelere bağlamak gerekiyor. Tü- kenmiş iiderier ve kadrolar böy- le ayıklanabilir; saydam bir po- litik yaşam böyle yaratılabilir. Bütün bu söylediklerimizin gerçekleşeceğine de emin mi- siniz? Kuşkusuz öyle olacak diye- bilir misiniz? Bu sorulan soruyoruz: Çün- kü, demokrasinin özü gibi ilke- leri de, pek keyfe göre yorum- landı bu ülkede; bir aldatış sür- dürüldü. Öyle olduğu için de, halkın uzağına düşüldü ve c- nun güveni sarsıldı. Hele şu son yıllar, bu sarsılış doruğundadır. Dileyelim, yeni seçimler, her yönden biradım olsun demok- rasimiz için de.... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net ŞİŞLİ 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 2002/389 Davacı Maria Semlun vekili tarafından davalı Rihardos Marios Semlun aleyhine açılan gaiplik davasının yapılan duruşmasında: Toma ve Antoimette'den olma 1955 doğumlu Rihardos Marios Semlun'un uzun zamandan beri kayıp olduğu ve kendisinden bir haber alınamadığından bahisle gaiplik ka- ^ran talep edilmiş olmakla, Yukanda adı yazıh Rihardos Marios Semlun hakkında bilgi ve malumatı olanlann bu gazetenin yayın tarihınden itibaren 1 yıl içinde gerekli bilgi, malumatlannın Şişli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/389 Esas sayılı dosya- sma bilgi vermeleri hususu MK'nun 32 ve müteakip mad- deleri gereğince ilan olunur. 12.06.2002 Basın: 37868 ÇtZGÎLlK KÂMİL MASARACl TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 12 Temmuz SULTANAZIZ LONORA 'DA.. PAPİŞAHI AZİZ, LOMORA'YA SıTTİ. 4VGUPA'YA YOLCU- LUK EDBfJ İLK OSMANLt HÛKiJIUOAfZ/ CLAM SULTAN AZ(Z, ÖNCe FGANSA'YA S/rMff, O&4DAM ÎUGİLTB&e'YE GEÇMİŞTİ. DOVBR ' OA İNGiUZ I/&JAH77 rABAFINOAN KA0ÇI- LANAN SULmU (SOLDAKİ ££S/M), BUCKIN6- HAM SAIZAYI'/VDA MİSA&& BbiLMİŞ, EfZ- T££İ 6ÜM OE WrNOSO&'A GiDEfî&C ı/fcmetA'YLA GöeüşMûÇTü- çe- çef/rz./ Gösre&ıeıe VE BALO- LAR DÜZ&MLENEM SuUTAfiJ AZİZ U'M LOMDSA İ Û Ü Û İ DÎYARBAKER ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESt'NDEN Sayı: 2000/552 Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili Av. Ruşen Aydoğdu tarafından davalılar Şeref Koç ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde açılm\ş olan hükmen tescil davası sonunda: Davalılardan Şeref Koç'un adresi tespit edilemedi- ğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup ilanen tebliğ yapılmış. dava yokluğunda baküıp sonuçlandınlmış olup: Hüküm gereğince: davanın kabulüne, Diyarbakır merkez Alipınar köyü 892 parselde l 2 hissesi Hüseyin oğlu Şeref Koç. l 2 hissesi Keko oglu Yusuf Kıhç adı- na kayıtlı. 375 m2 yüzölçümlü taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyannca dava- cı Maliye Hazinesi adına tapuya tesciline, 8.554.626 TL nispi harcın davalılardan tahsiline. davacının yaptığı 42.452.000 TL yargılaraa gıderinin davalılardan alına- rak davacıya verilmesine, da\acı vekili için takdir olu- nan 87.500.000 TL ücreti vekâletin davalılardan alma- rak davacıya verilmesien dair verirlen kararla ilgili ila- nın yayın tarihinden itibaren 15 gün sonra tebligatın da- valı Şeref Koç'a usulüne uygun olarak yapılmış olduğu kabul edilerek süresinde temyiz edilmemesi halinde ka- rann kesinleşeceği ilan olunur. Basın: 27859 BAMRKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN 2001/4 E. 2002/382 K. Davacı Şule Günay Aksoy vekili tarafından davalı Osman Aksoy aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan açık yargıla- tnası sonunda; Davalı Osman Aksoy'a dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilmiş olup, bu kerre mahkeme hükmünün de bu davalıya ilanen tebli- ğine karar verilmiştir. 1- Davanm Kabulüne- Kilis ili. Merkez ilçesi. Macaroğlu Mah. Cilt: 24, Hane: 32'de nüftısa kayıtlı Ahmet ve Müyesser'den olma 3.2.1962 doğumlu davacı Şule Günay Aksoy ile Hasan ve Melek'ten olma 15.10.1956 doğumlu davalı Osman Aİcsoy'un boşanmalanna, 2- Müşterek çocuklan 28.7.1984 doğumlu Nazlı Aksoy'un velayeti- nin davacı anneye verilmesine. iştirak nafakası tayinine yer olmadığma, 3- Davacı tarafından yapılan harç, teskere, tebligat gideri olmak üze- re toplam 130.832.000.-TL.'si yargılama gideri ile avukatlık ücreti tari- fesi gereğince hesap olunan 175.000.000.-TL.'si ücreti vekâletin davalı- dan alınarak davacıya verilmesine. 4- Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 4.960.OÖ0.-TL.'si harç için peşin alınan 3.240.000.-TL.'si harcın mahsubu ile bakiye 1.720.00O.-TL.'sinin davalıdan tahsili ile hazineye gelır kaydına. Yargı- tay yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yok- luğunda 06.06.2002 tanhinde verilen 2001 4 E. 2002 382 K. sayılı işbu hüküm davalı Osman Aksoy'a davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 42789" ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLÎT" Sözlerle Değil Siyasal sahnede postmodern oyunlar sergileniyor. Yönetici de belli, yazan çizeri de. Eskimişliği yineliyor- lar. Yüzyıhn yansını aştık, eskimişliği aşamadık hâlâ Si- yasal sözlükte de büyük terslik var, dahası yozlaşma. Ekranda boy gösteren kişilerden kimi genel başkan, kimi lider diye sunuluyor. Kim genel başkan, kim lider sorusu yanıt bulamıyor. örneğin Sayın Ecevit lider de, Rahşan Ecevit değil mi? Sadece Genel Başkan Yar- dımcısı mı? Ya da Sayın Tansu Çiller, bir partinin ge- nel başkan koltuğuna oturuyor, liderliğinden söz edi- liyor. Hangi nedenle, hangi eylemle belli değil. Olayı hal- kımız yargılıyor. Postmodem bir olay gerçekten! Geçmişe özlem bana ters gelir, geleceği yaşamak isterim, umudu soldurmamak. Ancak geldiğimiz or- tamda özlemin başka tadı var. • • • O temmuz sabahı gökyüzü tertemiz. Mavi mi mavi! Güneş parlıyor, yeni bir gün, yeni bir dönem başlıyor dünyamızda Dubrovvnig kentinin ortasında duruyoruz. Havada baygın kavun kokusu, yanımda Örsan Öy- men, gözümüz kulağımız Ankara'da. O gün önemli bir olay yaşanıyor ülkemizde. Bir manavın önünde duru- yoruz, satıcı soruyor "Siz Türk gazetecilerisiniz değil mi? Radyoda yeni anayasanızı anlattılar biraz önce. Kutlanm çağdaş bir yasa." Yugoslav manav Almanca konuşuyor. Konuştukça etkiledi beni. Dünyadan, politikadan, Dalmaçya kıyı- lanndan güzel bir demet oluştu. Bir şişe uzo, üç ka- deh koyuyor masaya. Yanında da baygın kokulu ka- vunlar. Mutluluğumuza içiyor! Albay Sami Küçük'ü anımsadım. Yugoslavya'nın ulusal bayramına çağnlan gazetecilere benim de ka- tılmamı istedi. Kutlama törenlerinde bir kadının da yer almasını istedi. • • • Hâlâ teşekkür ederim Sami Küçük'e. Makedonyalı albay, bilinçli bir devrimci olarak konuşuyor umutla, ka- rariılıkla. Referanduma katılamadım, o çağdaş belge- ye oy veremedim diye üzüldüm ama 27 Mayısçı dos- tuma hak verdim sonra. O yolculuğun güzel izlenim- leri var gördüklerimle, dinlediklerimle. • • • Yugoslavya yolculuğundan çok hoşlandım. Güzel yerter gördüm, güzel olaylar yaşadım. Dalmaçya'nın dantel türü kıyılannda dolaştım, dağlann eteğinde uzun masalarda Trto ile bir öğle yemeğinde eski savaşçıla- rı da tanıdım. Kimi kesik kollannı çiçek gibi taşıyor göğ- sünde, Yugoslavya'nın özgürlüğü için savaşmaktan onur duyuyorlar. Sevgili dostlanm Büyükelçi Orhan Eralp ve eşi de Belgrad'da o zaman. Vakit buldukça onların izlenim- lerini dinlemekten çok yararlandım. Daha geniş bir açı- dan baktım Yugoslavya'ya. Tito'yu tanımak da büyük mutluluk elbet. Gün bo- yunca yol yapımında çalışan gençler, üniversiteliler, li- seliler yorgunluğu dans ederek atıyor. Neşeli şarkılar- la bayramı kutluyortar. Tıto Bizim canımız, Tıto bizim vanmız, herşeyimiz. Ormandaki yemekte eski bir savaşçı var yanımda. Yrtik bir dostun cebinden çıkan bir yazıyı gösterdi ba- na: "Ölüm son değil her zaman" Bir başkası da Atatürk'ten söz ediyor. Sizin Ata- türk'ünüz, bizim Tito'muz var. Dünyamız onlarla güzel! Haydi dans edelim şimdi. "Tıto bizim canımız. Tıto bi- zim her şeyimiz.." • • • Sonra neler oldu. Yugoslavya'yı birleştiren Tıto bö- lünmesini önleyemedi. Güzelim kentler, köprüler yıkıl- dı, taş yığınına döndü. Yeniden onanlıyor şimdi. Bun- ca acıdan, kandan, gözyaşından sonra. Banş yolunda ilerleyemiyor dünyamız. Her yerde kan ve gözyaşı! Ancak umut solmuyor. Kan ve gözyaşına karşın umuda yolculuktan geri kalmıyorum ben de. 1961 Anayasasfnın yeniden gündeme gelmesini düşlüyorum. Temel haklar, özgürlükler açısından mut- lu bir belge. Yaşama dönüşseydi bugün nerede olur- duk acaba? Kuşkusuz Avrupa'nın göbeğinde. Nereden bakarsak aynı çizgideyiz aslında. Atatürk devhmlerinin amaçlandığı yerde. Karşıdevrimlero çiz- giyi silmek, karalamak çabasıyla geriye bir yolculuğu amaçlıyor ama boşuna! Toplumdaki sancılar da bu nedenle. Yapaylığı değil, dogallığı yaşamak istiyor in- sanlar. Sancılı dönem o zaman sona erer. Sözlerle de- ğil, davranışlarla. BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/Bireyinbel- ^ li koşul ve du- rumlann ala- 2 cağı biçimler 3 ya da kendi- sinden bekle- nenler konu- sundaki ön göriişü. II Toprağın ne- mi... Eskiden harman üriin- lerinden onda bir oranında alınan vergi. 3/Dinsel tören 1 vekurallan... Kokulu 2 ve uçucu sıvı. 4/ Na- 3 zar değmesine karşı tütsü olarak kullanı- lan bir bitki. 5/ Yassı ve dar biçimli metal parça... Yunan mito- İojisinde gençlik tan- 8 nçası. 6/ flciyüzlü- 9 ! lük... "—-Pacino": ABD'li aktör. 7/Birtembihsö- zü... Memelilerde ana ile dölüt arasmda kan ahp verme işini sağlayan organ. 8/Akdeniz çe\Tesinde yetişen bir ağaççık... Eksiği olmayan. 9/ Her türlü mikroptan annmış. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Fasulyeye benzeyen bir bitki. 2/Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Donuk renk- li. 3/ Birtakım kabartılarla kendini gösteren bir de- ri hastalığı. 4/Bir nota... Cezayiı'de doğan ve Arap müziğiyle Batı müzi|inin kanşuru olan müzik tü- rü... Şarkı, türkü. 5/ Olçek... tnsanın bir şeyi yapa- bilme gücü. 6/ "Dinle sana bir —• edeyim/Hatırdan gönülden geçici olma" (Karacaoğlan). 7/Solukbo- rusu... "Erol—-": Ressamırruz. 8/Uşak'ın bir ilçe- si. 9/ Direnme, ısrar etme.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear