01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SS/VFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2002 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(5 cumhuriyet.com.tr JIUMTAZ SOYSAL ŞaşkınlaşçııTürkiye ,, -üCNYA Kupafc^nın tfg Avçupa Biriiği'nin boş umutlarına kerdınifeptımnş öîrTürftiye, birincisinde birkaç günlük, ikin- flkpdewkaç aylık bektentilerin sonunda uğrayacağı ha- tj-akırıkltklanna kendisirülgazrrlamak zorundadır. Futbolda o hazıriığin çoktan oluşmuş olması gerekir. Medyanın şişirmecı yanılücriıgfilk defa olmuyor. Gerçekçi değerlendirme yenne ucuz edebiyatla büyük umut yarat- • rnak, eskıdenyalnızsporsayfalannın işiydi; şimdi birinci say- talartn manşetlenne sıçradı. Bereket, insanlar bu konuda '' daha gerçekçi oldular da hayal kmklığı toplumun ruh den- gesi açısından pekfeci olmayabilir. Ama, Avoıpa Birliği konusunda öyle değıl. Karşı tarafta- ki isteksizliği ya da hesaplı tutumlan göz önünde tutma- dan, tam üyeliğı birkaç yasa değişıkliğiyle gerçekleşecek bir amaç saymak öyle bir hava yaratmıştır ki, insanlar Av- rupa kapıları hemen açılıp her şey güllük gülistanlık olacak veya kapılar açılmazsa dünya başımıza yıkılacakmış gibi bir yanılgı içine girdiler. Oysa, bu anlamsız yalpalanmalar yerine, kendi kapımıza dayanmış sorunların çözümü için bir an önce seferber olmanın zamanı gelmiştir. Hertıalde, sorunların başındatanm gelmektedir. Çünkü o konu, ilgili nüfusun kabanklığı ve beslenmedeki ye- n bakımından taşıdığı öneme karşın dış dünyaya ılişkin tu- tumlardaki yanlışlann içteki en büyük kurbanı olmuştur. Türkiye, Avrupa aşkıyla lyice müzakere etmeden kabul- lendiği Gümrük Birliği'ne işlenmemiş tarım ürünlerinin sa- tışını sokturamadı; tam tersine, büyük desteklerle korunan Avrupa tanmının açık pazarı oldu. Oranın yalnız tereyağ gı- bi süt ürünleri değıl, taze meyve ve sebzesi de bizim çar- şılarda. Kendi tanmını koruyamayan Türkiye korunmuş dıştanm- lann istilasına uğramıştır. Geçen kış kilosu 300 bin liradan Atlantık ötetennden buğday ıthal edildı. Şimdi, ekmeklık buğ- dayın piyasa fiyatı 215 bın lira. AmaToprak Mahsulleri Ofi- si alım fiyatı ılan etmediği ıçin bu fıyat da hızla duşmekte. Amerika, tanmdaki desteğı yüzde60'ayükseltti. Ekim alan- iannı daraltan Türkiye şu anda büyük miktan ABD'den ol- mak üzere dıştan pamuk satın alıyor. Bu durum, eylülde top- lanacak olan yerli pamuğun fiyatını daha da düşürecek. Tütündeki durumu ayrıca açıklamaya gerek var mı? Avrupa Birliği beklentisinin birtutku halıne gelişinin za- rarı şurada: Tutku, Avrupa ile ilişkilerinde Türkiye'yi dıştan istenenlerı yapmaya mahkûm bir ülke durumunda bırakmakla kalmıyor, asıl kendi halkınca istenenler uzerin- de düşünmek ve çare üretmekten de alıkoyuyor. Bu duru- ma bir de IMF ve Dünya Bankası'nın yine dıştan ıstedikle- rini de eklerseniz. hükümetleri ve insanlarıylaşaşkınlaşmış bir ülke durumuna gelişimizin temel nedenini keşfetmış olursunuz. Kent Gürültüsü ve Karikatür Sergisi... Prof. Dr. Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN TAKDER Yön. Kur. Bşk. /YTÜ Mimarlık Fak. Öğr Üyesi B ilindiği gibi, kı- saca istenme- yen.hoşagitme- yenve/yadadü- zensiz ses ola- rak tanımlanan ve çağın ve- bası olaraknitelendirüen ''gü- rültü'', günümüzde çe\Te kir- liliği yaratan önemli etkenler- den bıri. Bu kirliliğin temel nedeni, doğada dengeyi, ya- şam niteliğini bozan, tüm canlılara dolaylı ve dolaysız zarar veren, hava, su ve top- rağın kirlenmesinde de bas- lan rol oynayan sanayileşme ve hızh kentleşme sürecinin sağlıksız, yani kapsamlı bir plan ve program olmadan ya- şanmasından kaynaklanmak- tadır. Bu sağlıksız yapılan- mada artan nüfus, büyüyen kentlerde ulaşım ve taşıma- cılık amacıyla artan ve yay- gınlaşan trafik, sürekli yol- yapı inşaatlan, bakım-ona- rırnlar, spor-eğlence-abşveriş gibi türlü açık hava etkinlik- leri de eklendiğinde, kentler çoğunlukla yaşanabilir ol- maktan çıkmaktadır. Kent gürültülerinin gerek yapılann dışında gerekse ya- pılann içinde dolaylı-dolay- sız, istemli-istemsiz bir bi- çimde ortaya çıkmasında "kullanıcr yanı insan fak- törünün de önemli rol oyna- dığı unutulmamalıdır. Çeşitli biçimlerde ortaya çıkan tüm bu gürültüler, bi- reyler ve toplumlar üzerınde pek çok olumsuz etkiler ya- ratmakta, kişilere zarar veya da rahatsızlık vererek mutsuz kılmaktadır. Günümüzde çağ- daş yaşam gereği ve geliş- mışlik düzeyinin bir göster- gesi olan sanayileşme ve do- layısıyla kentleşmeninvazge- çilmez olduğu gerçeği göz önünde rurulursa, gürültüle- rin oluşmasının kaçınılmaz olduğu açıktrr. Ancak bunun getırdiği olumsuzluklann ortadan kal- dınlması ya da azaltılmaya çalışılması, yani denetlen- mesi, bir anlamda "gürültü ile savaşım" yine çağdaş ya- şam gereği vazgeçilmez ol- ması gereken bir başka konu- dur. Bu denetimin bir bölü- mü bilimsel ve teknolojik yönden önem taşırken, öte- ki bölümü ise toplumun bi- linçlendirilmesi, yasa ve yö- netmelıklerin uygulanması yönünden ağırlık taşımakta- dır. Bu savaşımın planlı ola- rak yapılması, yani denetim- de etkin ve ekonomik yolun seçilmesi, büımsel-teknik bil- giler ışığında ve aşamalarda gerçekleştirilmesi önemlidir. Kuşkusuz öncelikle gerek- siz olan türlü gürültüleri ya da gürültü kaynaklannı orta- dan kaldırmak veya oluştu- rulmasını önlemeye çalışmak gelmelidir. Çünkü bu yöntem dene- timde en etkin ve çoğu zaman en ekonomik yoldur. Bunun dışında türlü nedenlerle zo- runlu olarak çıkan gürültüle- rin denetimınde ise azaltım yoluna gidilmesi veya da ya- sa ve yönetmelikler ışığında getirilen yaptınm ilkelerine uyulması gerekir. Bugün. ülkemizde yürür- lükte olan değişik yasa ve yönetmeliklerde gürültü ko- nusunda kimı maddeler yer almaktadır. Aynca 1986 yı- lında Çevre Yasası'na daya- lı olarak yayımlanmış olan "Gürültü Kontrol Yönetme- 113" vardır. Genelde çok fazla bilin- meyen bu yönermeliğin etkin bir biçimde toplum yaranna kullanıldığı pek söylenemez. (Bir süreden beri ÇevTe Ba- kanlığı tarafından çeşitli ku- ruluşlardan görüş alınarak yönetmelik üzerinde deği- şiklik çalışmalan yapılmak- tadır.) Dolayısıyla toplumda, ki- mi gürültülerin hiç çıkartıl- mamasının, kimilerinin yasa ve yönetmeliklerle düzey ve süre olarak sınırlandınlrnası- nın, kimilerinin ise bilimsel ve teknik yaklaşımlarla çö- zümlenmesinin olanaklı ol- duğunun bilinmesi önem ta- şımaktadır. Ayrıca gürültü- den korunmanın hak olduğu konusunda toplum bilincinin oluşturulması ve/ya da bu bı- lincin yaygınlaştınknası ge- rekmektedir. Bu bağlamda. bilimsel bir kuruluş olan Türk Akustik Derneğı (TAKDER) amaçla- n içinde önemli yer tutan gü- rültü denetimi konusunda, Dünya Çevre Günü etkınlik- leri kapsamında daha çok topluma yönelik sempozyum, panel, yanşma gibi çeşitli et- kinlikler yapmaktadır. Dernek bu yıl da Dünya Çevre Günü Gürültü ile Sa- vaşım Programı kapsamın- da Yıldız Teknik Üniversi- tesı (YTÜ) ile birlikte "Kent Gürültüsü'' adlı bir karikatür sergisi için yanşma düzenle- miştir. Sergide davetli çizer- lerin yapıtlan ilejüri tarafın- dan seçilen yapıtlar yer ala- caktır. Sanatsal boyutu ya- rnnda önemli bir iletişim ara- cı olan karikatür aracılığı ile gürültü konusunda toplumun dikkatini çekmeyi amaçla- yan bu etkinlik üç ayn bi- çimde topluma yansıtılacak- tır. Bunlardan birincisi 5-28 Haziran 2002 tarihleri ara- sında Schneidertempel Sa- nat Merkezi'nde, Karaköy açılacak olan sergidir. îkincisi ise Beyoğlu Istik- lal Caddesi ve Kadıköy Bağ- dat Caddesi olmak üzere îs- tanbul'un iki yakasrnda ma- ğaza vitrinlerinde yer alacak olan "Kent Sergjsir> dir. Üçüncü etkinlik ise Birin- cilik Ödülü alan yapıtın "Kent Gürültüsüne Hayır" sloganı ile poster olarak ken- tin değişik yerlerinde sergi- lenmesidir. Kent yaşamında toplumun tüm kirlilik konu- lannda olması gerektiği gibi "gürültü kirlDiği*' konusun- da da duyarlı olması, top- lumda gürültüsüz yaşam için gürültü ile savaşım bilinci- nin oluşması önem taşımak- tadır. Bunedenleherkesinen doğal ve vazgeçilmez hakkı olan yaşanabilir kentler için bireylere ve özellikle kent yöneticilerine önemli sorum- luluklar düşmektedir. Jçi chşi bir. J Kuşatmaya Karşı DurmaGörevi... ^ Uğur SETEN ADD Beşiktaş Ilçe Başkanı ?<* Matürel sızma, zeytiııyağinnı etı doğal halidir. Nefascrini ve doğallıgını \iiirmemesi içtn özt'Mİe nuıhafaza ediimesi gcrckiı. Yanhş ambaisj kun.ımmı, hıı üs:un ka'iteü zc>!'n\ayinın dugalltğına zarar ver 1 ?. Tariş Nutiîrd Sr/ma Zt>(inyağı. Ege zeşiinlerindeıı tanumıen dogal yüntcmicrie ürıriılir. Cam vc lonekc ambataj!ard<i sjtija sunııitır. ... v: • - * * . 4 w < * . j Zeytmyağlan't» tum seçkin marketterdavş ğ|(y.lariszgytin.tOT>i.fr'-adreîiWdf 4w>6W^rgniz» \ari}ZeytinxagJan'nm tck vctVili sjtıostJjHjpn kurutoju olan Variş Zçytin'ft-.Ş.dır.-" Bayıiik içm. (0232) 328 09 W 8 R fMun Özdemir'i arayın. r : ^ ^ .-.:fc. .. . • ^ _ _ ' - • ^ Y T f >7- U "Bağınısızük benim karakterimdir" diyen çağdaş Türkiye'nin ku- rucusu Atatürk'ün, Türk halkının iradesıne ve egemenliğine dayalı tam bağımsız, demokra- tik ve laik bir cumhuri- yet kurması övüncü- müzdür. Ancak ülkemiz, özellikle 1945'lerden iti- baren tekrar sömürge- cilerin ilgi odağı olmuş- tur. Marshall yardımı ile planlı ve sinsice başla- tılan işgal senaryosu, za- manın şartlanna göre değiştirilmiş ve gelişti- rilmiş olarak günümüze kadarsüregelmiştir. Ge- niş alana yayılmış ve- rimli topraklarımız, genç ve kalabalık nüfu- sumuz, zengin kaynak- lanmız, jeopolitik ko- numumuz, (Drtadoğu ve Kafkasya'daki kültürel ve siyasal etkimiz ile emperyalist güçlerin iş- tahını kabartan yurdu- muz, iç ve dış düşman- larca kuşatılmış olup ulusal bağımsızlığımız ve bütünlüğümüz ciddi bir tehlike altmdadır. Özelleştirme, AB aday- hğı ve küreselleşme üç- genindeki kuşatmanın amacı, ülkemizi, eko- nomik, siyasal ve kültü- rel olarak işgal edip tam bir sömürge ülke yap- maktır. Fakat bu istek- lerinin önünde büyük bir engel var: Atatürk- çü düşünce sistemi. Bu sistem, geçmişin bekçi- liğıni yapan değil, gele- ceğin öncülüğünü ya- pan devrimci ve çağdaş- laşma ideolojisidir. Atatürk'ün ölümün- den sonra çıkan 2. Dün- ya Paylaşım Savaşı so- nunda, dünyadaki güç dengeleri değişmıştir. Yeni patron ABD, ulus- lann sömürgeleştirilme- sini dolar ve makam dip- lomasisi ile yürütmeye başlamıştır. Bu diplo- masiye koşut olarak, devlet yönerim anlayışı- mız değiştirilerek ABD'lilere birçok ödün- ler verilmiş, cumhuri- yet kazanımlanna sal- dın kampanyası başla- tılmıştır. Atatürkçü dü- şüncenin ülke aydınlan- masındaki en önemli ku- rumlan olan Halkevle- ri ve Köy Enstitüleri ka- patılmış, Türkçe ezan tekrar Arapçalaştınla- rak yobazlara prim ve- rilmiştir. Böylece, top- lum karanlık bir gele- ceğe doğru sürüklenmiş ve bugün içinde bulun- duğumuz bunalım orta- mının temelleri atılmış- tır. Işgalci güçler. ülke- mizde ekonomi. kültür ve eğitim alanlannda kurumlaşarak yerleşik düzene geçmişlerdir. Uluslararası sermaye- nin desteğinde, yurti- çinde ve yurtdışında ye- tiştirilen niteliksiz po- litika tacirleri ve bürok- ratlan ülke yönetimine egemen kılınmış, top- lum örgütsüz ve eğtim- siz bırakılmıştır. Böy- lece yönetenler, Atatürk- çü düşünceye ihanet ederek onu törensel ve şekilci bir kalıp içine yerleştirme gayreti için- de olmuşlardır. Bunun bedeli olarak ekonomik açıdan yoksullaşan, si- yasal açıdan ise güçsüz- leşen toplumumuz geri- ledi, yozlaştı ve kirlen- di. Devlet çeteleşti, çe- teler devletleşti. Dışa bağımlı, şahsi çı- karlannı düşünen, anti- demokratik, üretmeyen, rant ve faize dayah, maf- yatik ve tarikat ilişkile- ri içerisinde ikiyüzlü ve onursuz bir siyasal an- layışı uyguladılar. Böylece ülkemiz, ya- n sömürge bir vaziyet- te ulusal ekonomisini IMF ve Dünya Banka- sı'na, dış siyasetini ise ABD'nin vesayetine terk etmiştir. 1919"da ateşlenen öz- gürlük ve uygarlık me- şalesinin korunmasrrn, taşınmasını ve yükseltil- mesini sağlamanın ül- kemiz için, geleceğimiz için hayatsal bir önem taşıdığıru unutmamalı- yız. Çok geç kalmadan, "Ne nıutiuTürküm'' di- yebilen yurtsever her- kes, görev ve sorum- luluk almak ve güçlerini birleştirmek zorundadır. PENCERE SMIToplumOlmakİçin... Orhan Kemal yazıyor: "Bu sabah yaşadığım bir olayı size anlatarak bi- zim halkın biryanını belirteyim... Sabah, sabahın da erken saatleri. Çemberlitaş. Camısi'nın yeni onarılmış, bembeyaz taş duvar- lan önünde sıra sıra çömelmişlerdi. Sekiz on kişi vardılar. Hava soğuk, yerler çamur içinde. Sırtla- rını dayadıklan cami duvannın da taşlan ıslaktı; ama, hiçbir şeyin farkında değillerdi. Durdum. Maksadım neydi? Bilmiyorum. Bilmiyorum ama, konuşmak istiyordum onlarla. Ne için? Bir röpor- taj mı yapmak niyetindeydim? Yoksa bir hikâye, hatta bir roman konusu olabilirter mi diye mi dü- şünmüştüm? Tam önlerinde duruşumdan, kendilerine bakı- şımdan ürkerek ayağa kalktılar. Içlerinden biri es- ki, parça parça kasketinı çıkarıp esas vaziyete geç- ti. Neden? Niçın? Ben neydim? Sertçe sordum: - Neden ayağa kalktın? Kasketini çıkaran: - Zatiniz zatıniz, dedi. Gerisi gelmedi, üsteledim: - Evet zatıniz, zatıniz ne demek? - Zatiniz, yani mamır beg değel misiniz? - Beni tanır mısınız? Arkadaşlanna baktı. Bakıştılar. Gülüştüler. Ama saygıyla, utançla. Sonra gözlerini bana çevirdı, daha sonra kara gözler yere indi. - Ne memuruyum mesela? Cevap yok. Boynumdaki kravat, başımdaki fötr şapka, ne bileyim, şehirti takım taklavatım onlan etkilemiş olacak. Bense yirminci yüzyılın atomu, hıdrojeni, yıldızlan arasına fırlayan insanoğlunu düşünüyordum. Düşünüyordum, insanoğlunun biryandakibaş- döndürücü ileriliğıyle, öte yandaki korkunç gerili- ğini bağdaştırmaya çalışıyordum. Bunlar, köylerin- den kopup, bir lokma ekmek için Istanbul'a gel- miş, herhangi birkravatlı, fötrşapkalı şehırtiden kor- kup çekinen insanlar, benim insanlarım..." (Orhan Kemal'in Ikbal Kahvesı - Nurer Uğurlu) • Bir zamanların Türkiyesi nasıldı?.. Köylü askere alınır. Durumu nedır?.. Okuması yazması yoktur. Saçı sakalı birbırine kanşmıştır. Açtır. Pistır. Kokar. Sıfır numara tıraş edilir. Hama- ma gönderilir. Bıtli giysilerı yakılır. Köyünde yeme- ği elleyediğinden çatal kaşığı nasıl kullanacağı öğ- retilir. Ayakyolunda nasıl temızleneceği belletılir. Oturup kalkmak, selam vermek, rütbeleri tanımak, talime çıkmak, alfabeye başlamak, yurttaş olmak aşamasınagirılir... Ordu bırokuldur... Bizim tarihimızde askerın yeri ayrıdır; bu ülkeye matbaa geç gırdı. Nal topladık. Heykei yoktu, re- sim yoktu, roman yoktu, tiyatro yoktu, fabrikayok- tu, burjuva yoktu, proletarya yoktu, Batı tarihinde bu sınıfların yaptığı öncülüğü bizde asker-sivıl ay- dın kesimlerüstlendi... Kimsenin bunda bir suçu yok!.. Tarih böyle yaşandı... • Döndük dolaştık.. Geldik2002'ye.. AB'ye girecek miyiz?.. Askerdıyor ki: "- Girelim!.." Adam gibi girelim, yerlerde sürünmeyelim, çağ- daş bir toplum gibi, çağdaş devlet gibi, insan gi- bi, kendimizi bilerek girelim... Asker bizi kulağımızdan tutup zoıia AB'ye soka- cak değil... Ey siviller kendimize gelelim!.. RUHİ SU KÜLTJlie SANAT VAKFI j $u mâli, îMülûjffl/ibe M SUktkını mw.k $mâtn mullıMJI/JÛC^I: HROGRAM: Cahit BERKAY Gamze AKKUŞ Erol PARLAK Seyhan ŞAHİN Grup DEMREN Süleyman SANCAR Sunan : Gülsun GÛKALP 07 Haziran 2002 Cuma gunu Saat: 19.30 Salon Semiramis Rumelı Caddesi 142/4 Osmanbey - Şışlı / İST *Daxeti\eler: Ruhi SU Kültür \e Sanat Vakfından temin edilebilir. RUHISURULTURve SANAT VAHI Ayhan lşık Sokak 34 Özverim apl. Kat 2 Beyoğlu, İstanhul Tel : (0.212) 245 38 96 - 245 40 32 Fax: (O 212) 292 15 72 Yeni kurulan laboratuvanmız için Tıp Fakültesi mezunu Mikrobiyoloji Uzmanı (tam gün), Biokimya Uzmanı (part time) aranmaktadır. Tel: 0 532 595 71 01 BAKIRKÖY 2. ŞULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 2002 442 Mahkememizce \erilen 28.5.2002 tarih. 2002 442- 553 sayılı karar ile Iğdır. Tuzluca. Güzeldere cilt: 37. h: 31 'de nüfusa kayıtlı lsmaıl ve Şeker"den olma 1977 d.lu Abdullah Banş Türk'ün akıl hastalığı sebebıyle aynı yerde nüflısa kayıtlı Abdullah \e Zehra'dan olma 1927 d.lu babası tsmaıl Türk'ün velayetı altırıa konul- masına karar venlmıştır. Bu karara itırazı olanların mahkememızın 2002 442 Esas sayılı dosyaya müracaat etmeleri. aksi takdirde karann kesınleşeceöı hususu ılan olunur. 28.5.2002 " Basın: 34037
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear