Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA
DİZt
J\eniz'leri
U kurtarmak istediler
29 Kasım 1971 'de Mahir Çayan, Cihan Alptekin,
Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna ve Ziya Yılmaz
Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçtılar
DRALÇALIŞLAR
12 Mart 1971 askeri darbesine bu ortam
çinde gelindı. Her zaman olduğu gibı ge-
ekçe "kardeş kavgasım önlemekti". Ul-
cücüler ve Komünızmle Mücadele Dernek-
eri üyeleri ve MİT ajanlan tanık, devrim-
:i gençler sanıktı. Ögretmenler, sendika-
:ılar tutukluydu.
Gençliğin öfkesi ve çaresizliği 12 Mart
971 askeri darbesiyle iyice yükseldi. De-
üz Gezmiş, Mahir Çayan, tbrahim Kay-
»akkaya 1968*de yüreklerinde sıkışan öz-
;ürlük umudunu isyana dönüştürmeyi dü-
ündüler. 12 Mart 1971 karabasandı. O dönemde tu-
uklanıp mahkûm edilmeye çalışılan ve bir kısmı da
nahküm edılen isimlere bakarsak bu mantık daha iyı
jılaşılır. Profesör Muammer Aksoy, Profesör Uğur
Üacakaptan, Profesör Mümtaz SoysaL, Uğur Mum-
<n, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk.
frofesör Bahri Savcı, Profesör Tank Zafer Tuna-
ja, Çetin Altan, Profesör Cahit Talas, Sabahattin
Eyuboğlu, lluç Gürkan. Sadun Aren, Behice Bo-
ran, Turgut Kazan, Kemal Türkler, Altan Öy-
nen, Sevgi Soysal, Azra Erhat. Armağan Anar tu-
tıklanan. gözaltına aluıan binlerce isimden yalnızca
hrkaçıydı.
12 Mart askeri darbesl
12 Mart askeri darbesinin geleceği, Denız Gezmiş,
Hüseyin înan ve Yusuf Aslan'ın
idam edılip edılmeyeceklerine dü-
ğumlenmıştı. Ülkenin önde gelen
aydınlan bu idamı önlemek için im-
za toplarken. onlann genç arkadaş-
lan da silahlı eylem yoluyla De-
niz'leri kurtarmaya çahşıyorlardı.
Onlann idam karanna muhale-
fet eden zamanın Askeri Yargıtay
üyesi Nihat Saçboğlu daha son-
ra bu karar için şunlan söylemiş-
ti: "tdamlar bir adli hata sonu-
co olmuştur. Deniz Gezmiş ve
arkadaşlaruun idam değil, 15-24
>il ağır hapis eezası ile yargılan-
maları gerekirdi. Mahkeme ka-
muoyunun genel havasına uy-
du. O dönemde komutanlardan
da baskı oldu."
Sinan Cemgil, Alparslan Öz-
doğan ve Kadir Manga dağa çık-
maya hazırlarurken 31 Mayıs 1971
tarihinde jandarma tarafindan öl-
düriildüler. Bir gün sonra Mahir
Çayan ve Hüseyin Cevahir lstan-
bul Maltepe'de bir evde kıstınldı-
lar. Hüseyin Cevahir öldüriildü,
Mahir yaralı olarak yakalandı.
Deniz'lerin yargılamalan sürer-
ken îstanbuTda tutuklu olan Ma-
hir Çayan. Cihan Alptekin, Ulaş
Bardakçı, Ömer Ayna ve Ziya Yıl-
maz Istanbul Maltepe Ceza-
evi"nden tünel kazarak kaçtılar.
Tanh 29 Kasım 1971'di. Mahir'-
lerin kaçmasıyla bırlikte askeri
baskılar daha da arttı. Dışandaki-
lerin artık tek bir hedefi kalmıştı.
Deniz Gezmiş'leri ıdamdan kur-
tarmak. Sıkıyönetımin ve o sıra-
da Meclis'te çoğunluğu elınde tu-
tan Süleyman Demırel önderiiğın-
dekı AP'nin hedefi ise Denız'leri
bir an önce ölüme göndermekti.
Ulaş Bardakçı 18 Şubat 1972 ta-
nhinde Istanbul'da öldüriildü, Zı-
ya Yılmaz ağır yaralı olarak yaka-
landı. Bu baskınlann başında iki
ünlü ıstihbaratçı vardı: HiramAbas
Arkadaş ıyor
Oral Çalışlar, ilkay Demir, Necmi Demir, Tuğrul Eryılmaz,
Oğuz Etçi, Atilla Keskin, Ertuğrul Kürkçü, OğuzKan Müflüoğlu,
Muzaffer Oruçoğlu, Ulkü Sağır, Teslim Töre ve Mustafa Yalçıner
Mahir Çayan ve Cihan Alptekin, Deniz'leri kur-
tarmak amacıyla Ankara'ya gittiler. Orada kendile-
rine yardım eden ODTÜ ögrencisi Koray Doğan 8
Mart 1972'de polis tarafından, kaçarken sırtından
\oırularak öldüriildü. Mahir Çayan ve arkadaşlan
Deniz'leri kurtarmak amacıyla Ünye'deki tngiliz tek-
rüsyenlerini kaçırdılar onlan da yanlanna alarak Kı-
zıldere'ye gittiler. 1968 gençlik önderlerinin çok
önemli bir kesimi Kızıldere'de toplanmıştı. MÎT'çi
Mehmet Eymür'ün anlatnğına göre operasyonun ba-
şında o zaman MtT Müsteşan olan 12 Eylül darbesi-
nin Kara Kuvvetleri Komutanı Nureöin Ersin vardı. 12
Martçılar ellerinı ovuşturdular. 31 Mart 1972 günü üç
Ingilız teknisyen ve on devrimci genç bombalarla yok
edildi. ErtuğrulKürkçü yakalandı. Mahir'lerin öldü-
rülmesiyle, 12 Martçılar hedeflerinin bir kısmını ger-
çekleştirmişlerdi. Şimdı sıra Deniz'lenn idamınday-
ve Mehmet Evmür.
• Süleyman Demirel, Denizler'i
idama yollayan darbecilerin
parlamentodaki en büyük
destekçisiydi. Kimi kesintilerle
30 yıl sürecek iktidannı o yıllarda
garantiye alacaktı. Yanm kalan
bastırma hedefi 12 Eylül
darbesiyle tamamlandı.
dı. 1968 gençliğının "Keko NiyazT'si - Niyazi Ytf-
dızhan 4 Mayıs !972'te çaresizlik içinde Jandarma
Komutanı Kemalettin Eken'i kaçırararak Deniz'leri
kurtarmayı düşündü ve canından oldu.
Aradan 30 yıl geçti
6 Mayıs 1972 sabahına, Deniz Gezmiş, Yusuf As-
lan ve Hüseyin Inan'ın idam edildiği güne böyle ge-
lindi. Aradan 30 yıl geçti. Onlan idam eden mantık
buülkedehâlâdeğişmedi. Süleyman Demirel, Deniz'-
leri idama yollayan darbecilerin parlamentodaki en
büyük destekçisiydi. Kımi kesintilerle 30 yıl sürecek
iktidannı da o yıllarda garantiye almıştı. Bu olaylar-
darolalan 12 Martçılar yıllarca kaderimize hükmet-
tiler. 12 Mart askeri darbesinde yanm kalan bastır-
ma hedefi 12 Eylül 1980 darbesiyle tamamlandı.
1968, dünyanın her yerinde ya-
şanmıştı. Avrupa'da düzene isyan
edenlenn başında Daniel Cohn
Bendit'ler, JoschkaFıscher'lervar-
dı. Orada da silahlı eylemlere baş-
vurulmuş, önemli adamlar kaçınl-
mış, çok daha güçlü silahlı örgüt-
ler çok büyük suikastlar düzenle-
mişlerdi. Ancak, 1968'inenerji-
si, Avrupa'da demokrasinin geliş-
mesi, sistemin reformlar yoluyla
düzeltümesi için bir ivme yarattı.
Bizde 1968'in intikamı üzerine
kurulan baskıcı sistem ise hâlâ
varlığıru sürdürüyor. Düşünceye
düşmanlık, örgütlenmeye saldın,
ilk olarak o yıllarda düşünüldü.
Türkiye'yi yönetenler 1960'larda
yükselen özgürlük ısteğını bastır-
mak için oyun üstüne oyun düşün-
düler. tki askeri darbe bu tepkinin
ürünüydü.
Sonra Türkiye, sürekli gen gi-
den, yoksullaşan bir ölüm ülkesi-
ne dönüştü.
Deniz'leri idam eden zorbalık
sürdürüldükçe Türkiye batn. Tür-
kiye. gerilikten ve yoksulluktan
kıirtulamadı. Deniz'lerin 1968'ler-
deka öfke ve isyan dolu bakışlann-
da ve ölümün üzerine yürüyen ka-
rarh, genç yüzlerinde bir gelecek
vardı.
6 Mayıs 1972 sabahı bu gele-
cek öldüriildü. Onlan yok ede-
rek, onlann anısına 30 yıldır kin
duyarak zulüm yapanlar, Türki-
ye'nin geleceğini kararttılar. De-
niz'lerin idamı, Türkiye'nin ge-
leceğine yönelik kötü hesaplann
ilk adımıydı.
Deniz'lerin bıraktığı miras, hak-
sızlığa karşı isyan eden Türki-
ye'nin geleceğiydı.
YARIN: N. Demir
Mahlr'lerln kaçışım,
M. Oruçoğlu İ.
Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı cezaevinden kaçmadan önce THKP-C duruşmasında. Kaypakkaya'yi
ESENBOĞA HAVAALANI
Sinan CemgiPin
polislere oyumı
ATtLLA KESKtV
ABD Dışişleri Bakanı'nın
geleceğini duyunca, protesto etmek
için apar topar toplanıp,
bulduğumuz araçlara doluşarak
Esenboğa Havaalanı'na gelmiştik.
(1969). Fazla kalabalık değilız, yüz
- yüz elli kişi. Hemen hepimiz
birbirimizi tanıyoruz. Sessizce
ortalıkta dolaşıyoruz. O dönemler
havaalanlanrun çok kalabalık
olmadığı, ara sıra bir uçağın inip
kalktığı günler. Oldukça uzun bir
süre geçiyor, gelen giden yok.
Bizim yolcu olmadığımız kabak
gibi ortada. Ama bir şey
yapmadığımız için, alana doluşan
polislerin, "frukolarm" da bize bir
şey yaptıklan yok... Biz böyle aylak
aylak ortalıkta dolaşa durahm,
aramıza başka türlü giyinmış(!)
birkaç 'öğrend' daha katılıyor.
Genç olmasına gençler, ama
kıyafetleri bir tuhaf, sırtlannda
uzun bir pardösü, takım elbise,
kravat... Bir tek aiınlannda, "biz
sivil polisiz" yazmıyor... Bizim
yeni protestocular iki kişi bir araya
gelip konuşmaya başlamasın,
hemen sokulup kulak misafıri
oluyorlar. Birkaç kez lafa kanşmaya
bilekalkıyorlar... Sevgili Sinan
(Cemgfl) kulağımıza fisıldıyor...
"Bunlan ancak böyle rezil
edebuiriz.-, herkes birbirine
çakbrmadan anlatsın, ben
başlaymca hepiniz başlarsuuz."
Herkes birbirinin kulağına bir
şeyler fisıldıyor. Sivil polisler
şaşkın, kulaklannı dayayıp bizi
dınleyecek samimiyetleri yok,
meraktan çatlıyorlar... Biraz sonra
Sinan'ın işareti ile oyunumuz
başlıyor. Sayılan dört beş olan sivil
polislerin etrafinda birer halka
oluştunıyoruz. Sonra açılıp, onlan
bu halkanın ortasuıda bıraİayonız.
Hiç kimseden ses çıkmıyor.
Bununla yetinmiyoruz, hepimiz
parmaklanmızla ortadaki sivil
polisleri işaret ediyoruz.
Resmi polisler de sivil polisler de
şaşınp kalıyor. Düşünsenize, ortada
çıt kınldim giyinmış birkaç insan,
etrafinda yirmi otuz kişi toplanmış,
hepsi parmaklanm onlara uzatmış
sessizce dunıyorlar... Ne yana
dönseler parmak görüyor
garibanlar... Akıllan başlanna
gelince de çemberi yanp kaçarak
uzaklaşıyorlar... Onlan kaçırttıktan
sonra, biz de oyuna son verip
kahkahalarla gülmeye başhyoruz...
Ama o gün, hevesimiz
kursağımızda kaldı. Gelen giden
olmadı, ya biz istihbaratı yanlış
ahruştık ya da bizler alana
doluşunca. Bakan'ı başka bir alana
indirmişlerdi...
Mahir Çayan'lar cezaevinden kaçtıktan sonra Hatice Alankuş'un evinde saklandılar
Cevahir öldürülünce karanmı verdim
ÜLKÜSAĞIR
Anmak istediğim biri daha var. Hatice Alan-
kaş. Hatice ne bir önderdi ne de militandı.. an-
cak, hapishaneden kaçan Mahir'i, Ulaş'ı,
Ömer'i, Cihan'ı ve Ziya'yı az bulunur bir ce-
saret ve fedakârhkla evinde saklamayı kabul et-
ti. Ama hapishanede öldü. Daha doğrusu ih-
mal sonucu öldürüldü. Yitirdiklerimizi anarken
ondan söz etmemek büyük bir hata olacakn.
Evlerini bize devretmeden önce bir süre bir-
likte kaldık. Evini ve hayatını altüst eden bir
yığın insanın varhğına rağmen her zaman gü-
ler yüzlü ve kibardı. Onunla ilgili en canlı anım
yine karla ilgili. Birlikte çıktığımız ahşveriş-
ten dönerken aniden bastıran karla Taksim'de
kalakalmamız, Hatice'nin büyük bir maharet-
le özel bir arabayı durdurarak Levent'e kadar
ulaşmamızı sağlaması ve sonra 3. Levent'e
doğru yola koyulmamız,
Epeyce yolumuz var
Ben sıkı sıkı Hatice'nin koluna yapışmışım,
düşmemeye çalışarak üerliyoruz. Hava çok so-
ğuk ve galiba kıyafetlerimiz de pek sağlam de-
ğil. Zira çok üşüyoruz. Epeyce bir yolumuz
var ve sonunda korktuğum başıma geliyor. Dü-
şüyorum. Benı kaldırmak isterken Hatice de dü-
şüyor. Karlann içinde kahkahadan kınlarak
oturuyoruz. Öylesine gülüyoruz ki ayağa kal-
kamıyoruz. Tam kendimizi toparlayıp ayağa
kalkacakken bizim halimize gülerek bakma
gafletinde bulunup önündeki ağaca toslayan
ve yere serilen bir adam bunu başannamıza en-
gel oluyor. Karda öylesine uzun bir süre orur-
muşuz ki, kalktığımızda neredeyse donma nok-
tasrndayız. Çok uykum olduğunu, oraya uza-
ramadı. Tanı konulduğunda artık çok geçti. ts-
tanbul'a herkaryağdığında Hatice'yi anımsa-
mam doğal degil mi? Anılar beni hüzne boğ-
du. Yine de olumsuz bir hüzün değil bu. Zira,
ters teperek birçok güzel şeyi anrmsamama yol
açtı. Bunlann başında Hüseyin Cevahir geliyor.
Yakın arkadaşlan onunla ilgili pek çok şey an-
latabilir. Ne var ki, onunla ortak hiçbir anısı ol-
• Hatice bir duruşma sırasında
hastalandı. Kann ağnlannın psikolojik
olduğu ileri sürüldü. Ağn kesici iğneler,
çocukça bir umutla kaynatılan nane
limonlar işe yaramadı. Tanı
konulduğunda artık çok geçti.
Hatice Alankuş
nıp uyumak istediğimi söylüyorum. Ama Ha-
tice diretiyor. Kestirme olsun diye bahçelerden
geçirerek beni eve kadar süriiklüyor.
Bir duruşma sırasında hastalandı. Kann ağ-
nlannın 'psikolojik' olduğu ileri sürüldü ve hiç-
bir şey yapılmadan hastaneden geri gönderil-
di. Sancısını büyük bir metanetle göğüsledi; ağ-
lamadı, sızlamadı. Ağn kesici iğneler, çocuk-
ça bir umutla ksynatılan nane limonlar işe ya-
mayan, sadece ona dair anılan olan dışandan
bir kişinin izlenimleri Hüseyin'i daha nesnel
anlatabilir. Bence herkesin tanıması ve anım-
saması gereken bir insandır Hüseyin. Dost, na-
zik, saygılı. 68'lerdeki genel devrimci tipinden
son derece farklı. Birçoklan benim gibi mini
etekli burjuva kızlanna horgörüyle bakar, mi-
tinglerde en gerilerde, görülmeyecek yerlerde
durmasına özen gösterirken, Hüseyin bizimle
sohbet edecek kadar gönül eriydi. Bizi küçüm-
semediğini, değer verdiğini düşünürdük. Bu
da bizim köşemize çekilmemizi engellerdi.
Her mltlngde mlni etek glydlm
Bir kişi de olsa bir devrimcinin bizi dışlama-
ması önemliydi. Belki o da bizim mini etekle-
rimizden rahatsız oluyordu. Bilmiyoram. Hiç
belli etmedi. Diğerlerinin bize yönelik dışla-
yıcı ve küçümseyici tavnna inat her mitinge mi-
ni eteğimle katıldım. Yine de, bir miting önce-
sinde kot pantolon ve lastik botlanmla beni
gördüğünde Hüseyin'in hoşnutlukla 'Amazon
kryafetine bürünmüşsün' demesı. sonraki bü-
tün mitinglere pantolonla gitmeme neden ol-
du. Benim için ve çevremdeki birçok insan için
çok değerliydi Hüseyin. Onupek fazla tanıma-
mama karşın, gösterdiği yakmlık ve saygıydı
onu benim için değerli blan. 'Devrimci Hüse-
yta'di. Bu nedenle onun öldürülmesi anlata-
mayacağım kadar çok üzdü benı. Değil Mark-
sizmi, THKP-C'nin neyi savunduğunu bile bil-
meden saf tutmam Hüseyin'in öldürühnesi yü-
zündendir. Onu az da olsa tanımış, onunla ko-
nuşmuş, aynı masada çahşmış olmak benim için
onurdur. Tanıdığım için mutluyum diyebile-
ceğim epeyce insan vardır, ancak onur duydu-
ğumu söylediğim çok az sayıdaki insandan bi-
ridir Hüseyin.
AVRUPA'DAN
GURAY OZ
Avrupa'da Gölge
Koyulaşırken
Son yıllarda Hollanda hiç alışık olmadığı durum-
larla karşı karşıya kalıyor. Avrupa'nın en özgür ül-
kelerinden biri olan bu denizden çalınmış toprak-
ların insanları, yabancılara, farklı renklere, farklı
kültür ve dinlere, farklı yaşam biçimlerine hiç ya-
dırgamadan bakabilen, birlikte yaşamayı becere-
bilen neşeli Hollandalılar, önce Rotterdam yerel
seçimlerindeyabancı düşmanı aşın sağcı Leefba-
ar Nederland partisinin yüzde 33 oy alması ile bir
şok yaşadılar.
Daha sonra Pim Fortuyn çıktı ortaya.
Pim Fortuyn yabancılara, Müslümanlara ateş
püskürüyor, hastalara ve sakatlara yapılan yar-
dımlann azaltılmasını önerıyordu.
Kamuoyu yoklamalan bu yeni aşın sağcı For-
tuyn'un Listesi partisine büyük şans tanıyorlardı.
Öyleanlaşılıyordu ki, 15 Mayıs'tayapılacakseçim-
lerde Avrupa Biriiği'nin aşın sağın güçlendiğı, sos-
yal demokrat iktidann sona erdiği ülkeler listesine
Hollanda daeklenecekti. SeçimlerPim Fortuyn'un
yine bir beyaz Hollandalı tarafından öldürülmesin-
den sonra büyük bir olasılıkla ertelenecek. Ve bü-
yük bir olasılıkla Hollanda, Avrupa Birliği ülkeleri
içinde muhafazakârlann yönetiminde, belki deeışı-
n sağın koalisyon ortağı olduğu ülkeler blokuna ka-
tılacak.
• • •
Avrupa'nın üzerindeki gölge koyulaşıyor.
Her seçim yenilgisi solu, sosyal demokratlan
merkeze doğru koşturuyor.
Her seçim yenilgisinden sonra sosyal demok-
ratlar çizgilerini gözden geçiriyorlar ve kurtuluşu
kendilerine merkezde bir yer aramakta, kadim il-
kelerini terk etmekte buluyorlar. Sosyal demokrat
ya da sol partilerin iktidarda bulundukları ve Av-
rupa Birliği Parlamentosu'nda çoğunluğu oluştur-
dukları dönem sona erdi. Hem sosyal demokrat-
lar sosyal demokrat olmaktan neredeyse çıktıkla-
n için, hem de merkeze doğru koşmak işe yara-
madığı için böyle oldu.
Çalışanlar sosyal hakları sürekli budayan, kur-
tuluşu merkezin sığ sulannda arayan sosyal de-
mokratlara oy vermekte zorlanıyorlar. Merkezin ve
sağın has partileri dururken, soldan sağa doğru çar-
k eden partileri ne yapsınlar?
Almanya'da otomobil sektörü grevde.
Basın işçileri greve hazırlanıyor.
Sosyal demokratlaryaklaşan seçimlere böyle ha-
zırianıyor.
Fransa ise en taze örnektir. Aşın sağcı Le Pen
yüzde 18e yakın oy aldı cumhurbaşkanlığı seçim-
lerinde. 15 Haziran'daki seçimlerde de bugüne
kadar giremediği pariamentoya girecek gibi görü-
nüyor. Jacques Chirac önümüzdeki dönemi ga-
rantjye aldı. Paramparça sol ve güçten düşmüş Sos-
yalist Parti'nin seçimlere kadar nasıl bir hazırlık
içine gireceğini ise herkes merak ediyor. Avru-
pa'nın sağa kaymamakta direnen Fransız Sosya-
list Partisi bakalım merkeze doğru bir yolculuğa
çıkacak mı? Bakalım komünistler "az bölündük bi-
raz daha bölünelim, arınalım" mı diyecekler?
• • •
Seçim yenilgilerinden sonra sol ve sosyal demok-
rat partiler her nedense kurtuluşu merkeze doğru
sonu belirsiz biryürüyüşte buluyorlar. Herterörola-
yı ise sanki çoktandır beklenirmiş gibi Avrupa ül-
kelerinde demokratik hakların kısıtlanmasına yol
açıyor. 11 Eylül 'den sonra hemen hemen tüm Av-
rupa ülkeleri "teröre karşı önlemler" adı altında de-
mokratik hakları sınırlayıcı bir dizi yasayı üç beş
gün içinde parlamentolarından geçiriverdiler. Bu
işte en hızlı ve gönüllü ülke de Almanya oldu. Sos-
yal Demokrat-Yeşil koalisyonunun Içişleri Bakanı
Otto Schily yabancıları fişlemeyi, bir dizi anti-de-
mokratik "önlemi" hızla yasalaştırdı.
Sosyal demokrat seçmenler partilerini tanımak-
ta zorlanıyorlar.
Terörü önlemenin demokrasiyi kısıtlamakla na-
sıl mümkün olabileceğini sorup duruyorlar kendi
kendilerine.
Reformcular uyarıyor:
Sosyal hakları sınırlandırmak ateşi harlandır-
maktır.
Demokratik hakları kısıtlamak düdüklü tencere-
yi sıkı sıkı kapatmak demektir.
Sakın patlamasın!
e-posta: [email protected]
T.C.
ISTANBUL ÜNÎVERŞITESİ
REKTÖRLÜĞÜ
AYDINLANMA
KONFERANSLARI
No: 18
Konuşmacı
Prof. Dr. Necla ARAT
Konu
Demokratik Toplunıda Kadının Yeri
Gün : 08 Mayıs 2002 Çarşamba
Saat : 15.00
Yer : Î.Ü. Fen Fakültesi,
Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel
Konferans Salonu
A\ duıhk yannlar özlemi
içindeki tüm
yıırttaşlanımz davetlidir.
ÇORLU ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 2001 192
Davacı Fikri Dönmez tarafından davalı Avniye
Dönmez aleyhine ikame olunan V'elayetın Nez'i da-
vasında verilen ara karan gereğince;
Davalı Avniye Dönmez adına çıkanlan dava dilek-
çesinin adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edi-
lemeden bıla tebliğ iade edildiği, başkaca adresınin
de tüm araştırmalara rağmen bulunamadığı anlaşıldı-
ğından;
Davalı aleyhine açılan V'elayetin Nez'i davastnın
27.6.2002 günü saat 9.40'ta duruşmada mahkememiz
salonunda hazır bulunması \eya kendini bir vekille
temsil ettirmesi. aksi halde yargılamanın HLMK'nm
213-377. maddesi gereğince davalının yokluğunda
devam edilip karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
24.4.2002. Basın: 26342