Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3^AYIS2002CUMA CUMHURİYET SAYFA
J\.Ul-iA U İ A . kurtur(g cumhuriyet.com.tr 15
T \ Nikita Mikhalkov'vtn son filmi 'Sibirya Berberi' popüler ve epik bir seyirlik
/vuslannAmerikalı aşkı
tşte bir festıval daha sona erdi ve
bK sınemaseverler yine Hollyvvo-
oc'a bağımlı piyasanın kucağına
diştük! Ne var kı (son yıllarda sık sık
rartladığımız gibı), festivalden alı-
naî "Le Peuple Migrateur-Kuşlar,
Kanath Lygarhk", "The Deep End-
Dpsiz", "Lista de Espera-Otobüs
Durağı" vb. gıbi bazı "şenKkH" film-
le-rn ticari gösterime gırerek zaten
ufuktaki yaz rehavetine kapılmaya
hzzır piyasanın yavanlığına renk ka-
ta:ağı, şimdiden ıleri sürülebılir gö-
nil rahatlığıyla. (Nitekım, Bertrand
BoneDo'nun Jean-Pferre Leaud'yu
yönertiğı, ilgınç Fransız yapımı "Le
Ptmographe-Ponıografi'' daha fes-
tıval sürerken göstenme sunuldu, 45
saniyesi sansürlenerek de olsa.) Bu
lufta pıyasada festival tadını estıren
fLmse Istanbul Fılm Festıvali'nin Si-
nema Günlen adını taşıdığı 198O'li
ilt yıllannda. "Beş Akşam", "Aşk
Kölesi", "Mekanik Piyano İçin Bit-
rnemiş Parça", "Oblomov", "Siyah
Gözler" gıbı ılk dönem fılmlenyle
bıze tanıtıp sevdırdiğı, 199O'lı yıl-
larda da sinemalarda gösterilen "Ur-
ga" ve "Güneş. Yanığı"yla hayranla-
nnın sayısmı ıkiye katlayan Rus yö-
netmen NUdta Mikhalkov'un, 1999
Cannes Festıvali'nin açılışını yapan
son eseri "Sibirva Berberi" kuşku-
suz.
Yakışıklı fızığiyle 1960'lann so-
nunda aktör olarak girdiği sinemada,
zamanla üstlendiği senaryo yazarh-
ğı. yapımcıhk ve yönetmenlik uğ-
raşlanmn da hakkını vererek günü-
müzde Rus sınemasının uluslarara-
sı çapta ünlü bir ustasına dönüşen,
1945 Moskova doğumlu Nikita Mik-
halkov, tanınmış. köklü bir sanatçı
aıleden geliyor bılindiği gibi. Yazar
anne-babanın oğlu, ressam Vassili
KonçalovskTnın yeğenı, 1980'lerde
Hollyvvood'a transfer olarak kimi
başanlı filmler imzalayan yönetmen
Andrey Konçalovski'nın de kardeşı.
"Sibirya BerberTnde Dıınyaşa ro-
lünü oynayan kızı Anna'nın 10-18
yaş arası yıllannı aktaran, belgese-
limsi "Anna 10-18" gıbı farklı dene-
melerini de hatırladığımız, "kariz-
matik" oyuncu-yönetmen Mikhal-
kov, bir dönem Rus sinemacılannın
önderliğini yaptıktan sonra, 1990'la-
nn ikinci yansında siyasete de so-
yundu, komünizm karşıtı saflarda y-
er alarak ve "Benim Amerikalı mes-
lektaşlarundan neyim eksik" diye-
rek. Stalindöneminın baskısını unu-
tulmaz bir başyapıta dönüştürdüğü.
en iyi yabancı film Oscar'ı ve Can-
nes'da en iyi yönetmen ödülüyle taç-
landınlan, 1993 yapımı "Güneş Ya-
nığı"ndan sonra 6 yıl suskun kalan
yönetmenin dönüşünûn ürünü ''Si-
birya Berberi", beylik deyişle "gör-
sel bir şölen" niteliğinde, coşkun-taş-
kın bir Slav duyarlılığı gösterisi ha-
lmde seyrediliyor, keyifle izleniyor
bir "dönem fibni" atmosferinde ge-
çen, 2.5 saatlik kırık bir aşk hikâye-
si çeşitlemesi olarak. Ancak demo-
de konusunun, dayattığı temalann,
Rus ruhunu yüceltme tavnnın, heye-
canlı, coşkulu, abartjlı havasının bir
süre sonra "baydığr. içeriğinin ha-
üfkaçtığıdaortada.
Birfairine rakip iki Rus erkeği
19O5'te gizemli bir Amerikalı ka-
lının oturup West Point askeri aka-
iemisinde okuyan, Mozart tutkunu
iğrenci oğluna, vaktiyle Rusya'da
/aşadıklanna ve babasının kim oldu-
ğuna ilişkin bir mektup yazmasıyla
aaşlayan "Sibirya Berberi", 20 yıl-
lık bir geriye dönüşe başvurarak
rnektupta anlatılanlann başlangıcı
olan 1885 yılına odaklanmamızla
sürüyor. 1917 SovyetDevrimi'nden
32 yıl önceki Çarlık Rusyasf nın toz-
pembe çizilmiş panoramasının fo-
nunu oluşturduğu filmde, 1885'te
Rusya'ya gelen güzel Amerikalı Ja-
ne'e (Julia Ormond). trende karşı-
laştığı, şamatacı bir grup askeri öğ-
renci arasındaki genç Andrey Tols-
toy (Oleg Menşikov), şampanyayla
kanşık asüırken abayı yakıyor. Şuh
^ e cazibeli Jane de, ünlü yazann adı-
m taşıyan bu toy subay adayının gi-
derek tutkuya dönüşen yakın ilgisi-
ne ilgisiz kalamıyor. Jane'i Mosko-
va'da karşılayan yaşlı Amenkalı
McCracken (Richard Harris), Ba-
n'dadeğeri bılinmemiş (!) icadı olan
hızlı ağaç kesme makınesını tamam-
layıp Ruslara kakalamaya çalışan,
uyanık bir mucit-mühendis. Kızı
kimliğine bürünmüş oysa kibar bir
fahişe olan Jane de güya Sibirya'da-
ü ağaçlan tıraş etmeye yarayacak
•Sibirya Berberi" denen bu makine-
ain en baştan çıkancı öğesi. Cezbe-
MIKHALKOV'UN DÖNÜŞÜ -1993 yapımı "Güneş Yanığı''ndan sonra 6 yıl suskun kalan yönetmen
Mikhalkov'un dönüşünûn ürünü "Sibirva Berberi", beylik deyişle "görsel bir şölen" niteliğinde.
Siblrskly Tslryulnlk -
The Barber of Slberla
/ Yönetmen: Nikita
Mikhalkov / Senaryo:
Rüstem Ibrahimbegov,
N. Mikhalkov, Rospo
Pallenberg / Kamera:
Pavel Lebesev / Müzik:
Eduard Artemyev /
Oyuncular: Julia Ormond,
Oleg Menşikov,
Richards Harris, Anna
Mikhalkova, Marat
Başarov, N. Mikhalkov /
Rusya-Fransa-ltalya-Çek
Cumhuriyeti ortak yapımı,
1999(UmutSanat).
deceği çann maıyetindeki yetkili ve
etkili kişileri ayartarak McCracken'e
maddi destek sağlanmasını görev
edınmiş fettan Jane, genç Tols-
toy'un, karikatür gibi işlenmiş okul
komutanı, General Radlovun (Alek-
seyfletrenko)da aklıru basından ahn-
ca, Amerikalı dilber uğruna, yaşlı ve
genç, ikı Rus erkeğının düşman-ra-
kip kesildiği öyküde birtakım dra-
matik gelişmeler kaçınılmaz olur...
'Büyük Rusya' nostaljisi
Değişik kökenlerden gelen kadın-
la erkek arasında, şımdiye dek per-
dede sayısız kez anlatılmış imkânsız
bir aşk hıkâyesmi eksen alan ve alt-
tan alta filmin bütününe, Sovyet dev-
rimince alaşağı edilmış bir "Büyük
Rusya" nostaljisinı pompalayan "Si-
birya Berberi", neşeyle hüzün ara-
sında gidip gelerek 2.5 saati aşan bir
süreye yayılıyor. Ama ne gam, yavan
entnkasına karşın özellikle kalaba-
lık, coşkulu sahneleriyle temposunu
yükselten filmin dayanılmaz lirizmi,
en ikna olmaz ve güç begenir seyir-
ciyi bıle ele geçiriyor yer yer. Rus ru-
huna güzelleme düzen Mikhalkov'a
özgü, zincirlerinden boşanmış Slav
duyarlılığına uzun boylu karşı koy-
mak ne mümkün? Abartı ve coşku-
nun ölçüsü kımi zaman kaçsa da,
opera-komik trajediye dönse de.
Tolstoj 'lan, Çehov'lan yetiştirmiş
bir ulusun ıddialı sinemacısı Mik-
halkov, Rus'un aşka Batılı'dan çok
farklı baktığının, aşkı ve gururuyla
oynanmayacağının altını kalın kalın
çiziyor ve Çar 3. Aleksandr rolünde
boy gösteriyor. (Aslvnda Radlov ro-
lü ona daha yakışırdı.)
"Güneş Yanığı^na erişememiş
Meraklısının "GüneşYanığı"ndan
hemen hatırlayacağı Rus aktör Oleg
Menşikov'un, en son "Snülla ve
Karlar"da bıraktığımız Ingiliz Julia
Ormond'la yıllann Richard Har-
ris'ınden bir adım öne çıktığı, müzi-
kal ve edebi göndermelerle örülü,
süresi uzun tutulmuş bu popüler
epik, başanlı müzik ve görüntülen,
egzotik karakterleri, delişmen. taş-
kın, renkli anlatımıyla sonuçta ilgiy-
le tüketilen bir seyirlik sayılabilir,
naftalinli konusuyla tatmin etmese
de.
Yönetmenin kariyeri bakımından,
bizce yerinde sayıştan öteye gideme-
yen "Sibirva Berberi", çalımlı, gös-
terişli üslubuna, yer yer coşup taşan
lirik sinemasına, cümbüşlü, şenlikli
görselliğine, panayır ya da tiyatro se-
kansı gibi bazı başanlı bölümlerine
karşın bir "Güneş Yanığı"nın gör-
kemli düzeyine erişemiyor.
Övgüye değilse de kuşkusuz sey-
re değer nitelikteki bu "en pahalı
Rus fihni"nin, "nıhsuz" Amerikan
"Titanik"inin yanında başyapıt gibi
durduğu kesin yine de!
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
"Muüholand
Çıkmazı",
bütünlüğü olan bir
anlati değü. Filrru
bütünüyle
duygular ve
sezgilerie,
görüntülerin
arkasindaki
sezdirmeleıie
kurgulanmış.
Korku, gizem. seks
ve ölüm temalan
olaylann
arfcasındald
ünalarla işlenmiş.
Onun için de
anlaA'amadığuuz
bir yolla filmin
içine giriyorsunuz
ve "onu
yaşıyorsunuz".
orku, gizem, seks ve ölümYönetmen David Lynch bu filminde izleyi-
ciyi zorlamış. Onun filmlerinin zorlanmaya
alışık izleyicisi bile bu filminde daha da zor-
lanmış olmah. Birçok izleyici "Filmi anlaya-
raadıklannı, bu nedenle de beğenmediklerini"
söyledi. Insanın bir şeyi beğenmesi için izle-
nimsel bir bütünlük duygusu alması. bu bü-
tünlükten de anlam çıkarması gerekiyor. Ge-
nelde bir parçayı göriince onu bütünleştirme
eğilimi duyanz, bu bütünleştirmeyi de istedi-
ğimiz anlam doğrultusunda yaparız. Örneğin,
sevdiğüniz birinin bir sözünü ya da hareketini
beyrümizde istediğimiz doğrultuda tamamla-
nz, bundan da o kişiye artı bir puan veririz.
Mullholand Çıkmazı, bütünlüğü olan bir an-
latı değü. Film, bütünüyle duygular ve sezgi-
lerle, görüntülerin arkasındaki sezdirmelerle
kurgulanmış. Korku, gizem, seks ve ölüm te-
malan olaylann arkasındaki imalarla işlenmiş.
Onun için de anlayamadığınız bir yolla filmin
içine giriyorsunuz ve "onuyaşıyorsunuz". Yö-
netmen size, "şimdiveburda"yı yaşatıyor. Ar-
kasından gelen bölüm hem filmin bütünlüğüy-
le bağlantılı, hem de kendi başına bir şey an-
latıyor. Onu da anlamaya çalışmak yerine ya-
şamanız gerekiyor.
Oyuncular birden çok kişiliği yansıtıyor, fil-
min bölümleri gerçekle fantezi arasında gezi-
niyor. Yönetmen, size filmi anlatmayı değil,
yaşatmayı istiyor. Sizin filmi yaşayıp yaşama-
manız da filmden ne beklediğinizle bağlantı-
lı. Bir anlati bekliyorsunuz, bunubulamıyor ve
filmi beğenmiyorsunuz. Ama filmi yaşamayı
denerseniz size çok hoş, birbirinden değişik
duygular yaşatıyor, olağandışı etkileniyorsu-
nuz, çokbeğeniyorsunuz.
Film, karanlık bir yolda gıden bir arabanın
içindeki iki erkek, bir kadınla başhyor. Gizem-
li bir yolculuk bu. Araba bir yerde duruyor ve
kadın "Ama burada durmayacakuk" diye ir-
kiliyor, aynı anda da arabayı süren adam bir ta-
banca uzatarak kadına dışan çıkmasını söylü-
yor. Kadın dışan çıkarken hızla gelen bir ara-
ba duran arabaya çarpıyor ve Mullholand Yo-
lu'nda bir kaza oluyor. Kazadan sadece kadın
kurtuluyor ve kendini bihnez bir durumda bir
evin bahçesine giriyor, oradauyuyakalıyor. Gi-
zem.
Betty, hoş bir kadındırve Los Angeles' a şan-
sını sinemada denemek için gelmektedir. Tey-
zesinin kalmasına izin verdiği evine gelir, çok
mutludur, parlak bir geleceğe hazırlanmakta-
du1
. Girdiği evde yatakta yatan bir kadın görü-
yor. Bu kadın kazadan kurtulan kadmdır ve
adını Rita olarak anımsamaktadır ama belleği-
ni yitirmiştir, kim olduğunu bilmemektedir.
Açtığı çantasmda ise büyük miktarda para bu-
lunmaktadır. Yeniden "gizem" ve "kuşku".
îki adam Winky's'de buluşurlar. Bu kafe-res-
toran, birinin rüyasında gördüğü yerdir. Dan bir
karabasan görmüştür, burada arka tarafta onu
korkutan biri vardır. Arkadaşı Herb onu dinler
ve arkaya gitmelerini önerir. Birlikte yürürler-
ken "korku" duygusunu siz de yaşarsuıız. Ar-
kaya giderler, Herbhiçbir şey görmez ama Dan
onu korkutan adamı görür ve ölür. Korku.
David Lynch, size gizem ve korkudan sonra
seksi de yaşatrr. Bir film setinde evin kızı ile
babasının arkadaşı arasındaki, hem istenen
hem de korkulan, şehvetin ve nefretin kaçınıl-
maz sarmalmda yaşanan seksi. îki kadın ara-
sında kendiliğinden harekete geçen çekimin
dayanıhnaz gücüyle yaşanan aşkı. Kadınlar
arasındaki çekiciliğin kaçınılmaz tutkusuyla
bilinmez bir geleceğe uzanan ilişkiyi. Cinsel-
liğı anlarsınız.
Mavi anahtann gizi nedir?
Sessizlik neden Club Silencio'nun parolası
olmaktadır?
Adam Kesher, nasıl bir film anlaşması yap-
maktadır?
Mafya kimden ne istemektedir?
Diana kimdir, neden evinde değildir?
Işte size birçok giz, birçok soru, çözülüp çö-
zülmeyeceği belirsiz düğümler.
Görün ve filmi anlamayı değil, yaşamayı se-
çin. Her şeyi çözmeye de çahşmayın.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
pyuncu Cennetinden
Insan Manzaraları
Geçen hafta, 21. Uluslararası Istanbul Film Festi-
vali'ni geride bıraktık. Hemen ardından, III. Bursa Si-
nema Şenliği geldi. Ve bu iki etkinlikte, her yıl olduğu
gibı sinemamızı çeşitli yönleri ile irdelemek, sorunla-
rını tartışmak olanağını bulduk. Içinde bulunduğu-
muz kriz ortamında, festivallerin özendirici yönü ka-
dar, sağladığı ekonomik destekler de önem kazanı-
yor. Bu yüzden, Istanbul Festivali'ne katkı sağlayan
üç kuruluşu anmayı bir borç biliyorum: FIPRESCI Jü-
risi'nin verdiği "Onaf Kutlar ödü/ü"nün sahibine bir
sonraki filmini gerçekleştirmesi için destek veren E-
fes Pilsen'i, Ulusal Yanşma'nın En İyi Film ve En İyi
Yönetmeni'ni ödüllendiren Eczacıbaşı Vakfı'nı, Erkek
ve Kadın Oyuncu ödüllerini kazanan sanatçılara pa-
rasal ödül veren Kültür Bakanlığı'nı... Bir de, iki kent-
teki etkinliklere destek sağlayan Istanbul ve Bursa bü-
yükşehır belediyelerini...
Dilerseniz, biraz da sinemamızın estetik sorunlan
üzerinde duralım. Genç yönetmenler ve genç oyun-
cuların damgasını vurduğu bu yılın "hasat"\ pek çok
açıdan umut vericiydi ve sınema sanatımız açısından
olumlu bir gelişmenın işaretlerini taşıyordu. Yönet-
menlerimiz artık öykü anlatmakla yetinmiyor, "inscuı"\
anlatıyorlardı ve seyirciyi rahatlatmak yerine düşün-
dürmeyı seçen yapımlara yönelmişlerdi.
Istanbul Film Festivali jürilerinin kararlan bu seçimi
doğrular nıtelikteydi. ödüller, seyirci kaygısı gütmek-
sizin kendi yolunda ilerleyen ödünsüz yapımlara git-
mişti. Zeki Demirkubuz a, En İyi Yönetmen ödü-
lü'nün yanı sıra, hem yerti hem de yabancı yanşma-
da FIPRESCI (Sinema Yazarlan) Odülü kazandıran
"ItiraFye "Yazgı" ile yarışmanın Büyük ödül'ünü ka-
zanan Ümit Ünal'ın "9"u, son derece kısıtlı bütçeler-
le gerçekleştirilen yapımlann, büyük bütçeli, ticari ya-
pımlara atternatif olabileceğini gösterıyordu.
Nefret, ihanet, suçluluk ve suskunluk yirmi birinci
yüzyılı yaşayan toplumumuzun ana temalan olarak
yansımıştı beyazperdeye. Toplumdaki baskılan, gün-
delik yaşantımıza egemen olan faşızan eğilimleri ve
suçluluk duygusunu ince ayrıntılaria anlatan Ünal'ın
"9" adlı ilk filmi, klişelerden kaçınan ve farklı okuma-
iara olanak tanıyan yapısıyla sinemamıza taze bir kan
getiriyordu. Demirkubuz ise değerlerini yitirmiş bir
toplumun suçluluk duygusu içinde kıvranan yalnız
bireylerini anlatan filmleri ile çizgisinden ödün verme-
diğıni gösteriyor, kişisel sinema dilinde ısrar ediyor-
du. lletışimsizlik ve sevgisizlik teması üzerindeki çe-
şitlemelerini sürdüren Demirkubuz odül töreninde
yaptığı konuşmada, "Sevgı, tutsakedicibırduyguve
arkasında hep nefreti banndınyor. Ben, daha hakiki
bir duygu olan nefretin filmini çekmek ıstedim" di-
yordu.
Festivalin bir başka önemli filmi de, Radikal'ın Halk
Ödülü'nü kazanan "Hiçbiryerde" ıdi. Ümit Ünal gibi
senaryo yazarlığından gelen bir yönetmen olan Tay-
tun Pirselimoğlu, ilk uzun metrajlı filminde, ülkemi-
zin gündemden düşmeyen sorunlarından biri olan
"kayıplar"\ gerçekçi ve duyarlı bir anlatımla yansıtır-
ken politik ajitasyonun tuzaklanndan uzak duruyor-
du.
Ülkemizin güncel sorunlanndan birini, Kürt sorunu-
nu simgesel bir anlatımla ele alan Kazım Öz'ün "Fo-
toğraf"\ da, gerek yalın anlatımı, gerekse oyuncula-
nnın başansı ile yılın önemli ilk filmlerinden bir dığeri
idi. Semir Aslanyürek'in "Şe//a/e"si içerdiği mizah
duygusuyla sinemamızın çizgi dışı yapımlanndan bi-
riydi.
Sinemamızın gerçek bir "oyuncu cenneti" olduğu-
nu kanıtlayan birtablo vardı karşımızda. Pekçokfilm-
de çok başanlı yorumlanyla öne çıkan oyuncular var-
dı. Kimi filmde ise (örneğin "9"da), gerçek bir takım
oyunu ortaya konmuştu. Herhalde, jürinin en çok zor-
landığı alan olmuştur, oyunculuk. Yönetmenlerimizin
en yetkin olduğu alanlardan birinin oyuncu yönetimi
olduğunu kanıtlıyordu izlediğim'ız filmler.
vecdisayar < yahoo.com
^auhaus'un fotoğrattaki yüzü
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Sanat
Merkezi, bugünden itibaren 20 Mayıs'a dek
modern sanatın ve mimarlığın oluşum
sürecinde izler bırakan 20. yüzyılın önemli
sanat akımlanndan 'Bauhaus'un fotoğraftaki
yansımalannı sanatseverlerin beğenisine
sunuyor. Goethe Enstitüsü ve rfA'nın
katkılanyla gerçekleşen ve küratörlüğünü Wulf
Herzogenrath'vn yaptığı sergide Moholy Nagy,
Oezle Blüh ve Both gibi 40'ın üzerindeki
sanatçının yüzü aşkın fotoğrafi yer alıyor.
Sergi, hafta içi 10.00-19.00, cumartesi 10.00-
18.00 ve pazar günleri 13.00-18.00 saatleri
arasında görülebilir. (0212 252 4700)
BUGUN
• BABYLONda 21.30'da 'TheBritish
Council Presents' kapsamında Oojaminin
komeri. (0212 292 73 68)
• AKM'de 19.30'da Istanbul DevletOperav*
Balesi'nin 'Viyana Esintikri" adlı konseri.
(0212251 5600)
• CEMAL REŞtT REY'de 20.00'de Balkt
Arabesque"in gösterisi. (0 212 232 98 30)
• İŞ SANAT'ta 19.30'da Bratschın konseri.
(Biletix:0216454
• AKM BÜYÜK SALON'da 19.30'da
Istanbul De\1et Senfoni Orkestrasının konseri.
Şef: David Poütt. Solist: Shefley Keelor
(soprano). (0 212 251 56 00)
• NtPPON HOTEL'de Goethe Enstitüsü ve
Heinrich BöU Vakn nın işbirliğiyle 09.30"da Dr.
Lak Akgün, Mariehıise Beck, Emine
Demirbüken, Aydm Engin, Semra Erder, Aytaç
Eryılmaz, Rarf Fücks, Dr. Ayhan Prof. Dr.
Reiner Münz, Helga Nagel, Osman Okkan, Can
Ünver, Gündüz Vassaf, AK Yurttagül ün
katılacağı 'Almanja'da ve Avrupa'da Göç ve
Çokkültürlülük' konulu sempozyum.
(0212 2492009)
• ADANA Bt'YÜKŞEHtR BELEDİYESt
KONSER SALO>fU'nda bugün 20.00 ve yann
11 00 de Çukurova De\1et Senfoni
Orkestrasının konseri. Şef: Tadeusz Strugala.
Solist: Andrea Merenzon (fagot).
(0322 454 5018)