01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
£ 3 NİSAN 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA SOYLEgl DEVRİMDEN, EVRİME. TURHAN SELÇUK DURUST TABİATLI İSTANBUL EFENDİSİ ABDIİC.4NBÜZ' IN HARİKULÂDE MACERALARI 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN MOLlh _ ) £MTİ MİZPE Suavi: Ben politik bir müzisyen değilim, ama hayatı politik olarak da sorgulayan bir müzisyenim SanatbaşkafcünnıniHATİCE TTJNCER Suavi. "Ben politik bir müzisyen değüim. Ama hayatı politik olarak da sorgulayan bîr müzisyenim..." sözle- riyle anlatıyor kendini. Müzik yanşma- Janna da katıhyor, insan hakJan savunu- cusu olarak çalışmalar da yapıyor. Pop şaıkılarda da dolaşıyor, türkülerde de. 1 Mayıs'larda alanJan da yaşıyor, sevda- Ian da. Su aJtında se\ diği kadın ıçin şar- kı da yazıyor, "Meydanlarda kan re- van koysanız da bizleri" diye isyan da ediyor. Suavi'yi şarkı söylerken değil de bir haJc ihJali konusunda basın açıkJaması yaparken anımsanz geneliikk. Oysa müzik yaşamı, ilk kazandığı ve artık çoktan tedavülden kalkmış olan kâgıt 2.5 lira kadar eskıdir. îlkokul çağlann- da,ailesinin komşu gezmesine gitmesi, evin tahta döşemelerini bir anda davu- la, kaiemlerini bagete dönüştürmesi için firsattır. Çocuk yaşlarda böyle dışavu- ranritım duygusu Suavı'yi ilk ensöüma- nı daiTiJa götürür. Kurduğu gruplarda şartıcı-gitarcı, şarkıcı-davulcu olarak çalçır her zaman. Estetik İsyan Eırovision yanşmalannda fînalistlik, Anlara Altuı Anten Yanşması'nda bi- rinalık, 1994'te Kazakistan'da Voiceof Asiı Yanşması'nda dünya birinciliği, 1997yılında Altın Güvercin Müzik Ya- nşnaâ'nda "De Lan" şarkısıyla beste ve \onım dallannda büyük ödül elde et- ti. "DeüGönJüm", "Yıllar Sonra-Ay- dınmjsın", "Yah Çaptanı", "Tüken- me* albümlerinde hep sevgiye. insan hakanna, özgürlüğe özlemi dile getir- di. lYüağini çokpolitikleştirmeden, ama tanıh olduğu her şeyi estetize ederek dinl:yıcileriyle paylaşıyor: '•Jifbir Suavi çalısmasında siogan şarbcıiığı, bir sol çığırtkanlık yapıl- manı,<tır. Sanat, kendi adına zaten bir îaskaldınnın ifadcsidir. Dünva- nın üiçtıiryerinde sanat u/Jaşıyla eşan- latnı tırif edilemez, egemen olanla,ik- tidaia kol kola yol kat etmez. Sanat itir« eden ve estetik bir kaygıyı,yap- tiği eyn merkezinde bulunduran bir kavam. Estetikle muhalefet yan ya- na gldğinde isyan çıkar, ama estetik bir iyjadır. Benim yapmak istediğim de odı." Sa\: bir dönem insan Haklan Der- neginffi yöneticilik yaptı, halen fstan- bul !utesi'nin üyesi: "Bu tiir yola çı- kışlr toplumda sempatik olmanızı bir >ını iter, hatta antipatik ilan edil- mennağlayabilir. Ben sokakta olma- sanı söylediğim şarkılar çok okşaya- cak. Bizler için zaten bu önvargıdan bahsedüebilir. Hep önvargılan aşa- madığunıziçin mağduriyetler va^adık. Ama olsun. zaman tanırve birbirimi- ze açıklama olanağı verirsek, sanıyo- rum biitiin bu tıkanıklıklan aşanz." Patlamı? mısır Pop müzik, Suavi'ye göre tazeyken misgjbi kokanpatlamışmısırgibidir. Ko- kusunun cazibesinden kurtulmak zor- dur ama bayat patlamış mısın kimse tü- ketmek istemez: "Sanatın bir anlık tökedmmiş gibi ortaya çıkartılmasına. bir koku gibi üflenmesine ve bu kokunun etki ala- nı içerisindekileri kendi ağına düşfir- mesine hep karşı durdum. Ancakpop diye bir gerçekiik var dünyada. Pop. müziğe ve sanata soyunmuş insanla- nn dışında koskoca birendüstrininpa- zar pencerelerinden birisidir. PopüJer hayatyaratmak ve popûlizm içerisin- de sanatı tüketime doğru taşıvabiJ- mektiramaç. Sanaû; estetikten, biryol gösterici, çağın mihenk taşı ve bir ar- büyiidüğum topraklann dünyaya har- manJandığı ktiJtürel bir birikunin aşu- resi bu. îçinde karabiberi de olan bir aşureden bahsediyorum. Aşure de acı olur mu? Benim aşuremde incir, fın- dık. mis gibi kokan tarçm da var, ka- rabiber de var, Antep biberi de var." Sanatçı kadındır Yaşamın abşı, müzikteki farklılaşma- lar, dönemin sancılan ve olaylara bala- şı Suavi'nin çalışmalanna da yansıyor. AlbümJerindeki değişkenliğe Anado- lu'da birgünde dörtmevsiminyaşanma- sını örnek gösteriyor: "Aynı andaAntalya'da iistsüz güneş- lenenlerden 'Kardeş Türküler'in kon- serine, bir sokak çatışmasından dağ- da kayakçılann kaybolmasına kadar vahşetle, ölömie, gfineşle, aşkla, tür- külerle harman ne gû'nier kat edegel- dim. O halde ben bütün buniardan et- kilenmeden nasıl doğum yaptığımı söyleyebilirinı. Benim doğumum bü- tün bu ola\lardan döllenmiş bir bebek- tir. Sanatçının 'erkeğı' olmaz diye dü- şünüvorum. Sanatçı kadındır, çünkii • "Doğduğum ve büyüdüğüm topraklann dünyaya harmanlandığı küJtürel bir birikimin aşuresi bu. Içinde karabiberi de olan bir aşureden bahsediyorum. Aşure de acı olur mu? Benim aşuremde incir, fındık, mis gibi kokan tarçın da var, karabiber de var Antep biberi de var." şivi olma biüncinden bızla uzaklaştı- ran yozbir kültüredoğru gidişrir bu." Suavi'nin albümlennde pop olarak değerlendirilebilecek şarkılara da rast- lıyoruz: "Ne benim popu değiştirme ne de onun beni değiştirme şansı var. Ama ortak tavizler verilebilir. Popun da doğru tınılannı ve soundlanm har- manlayabümelivim; kendimiçokpop- laştırmadan popu da çok Suavileştir- meden. Poptan aldıklanmla, popa ve- rebildiklerimle karşılıklı bir etkile- şim bu. Ikimizin harmanından bir öz yakalayabilmek," Babastnın silah fabrikasında görev- liyken doğduğu Kınkkale, Kırşehir'e yakındır: "Çocukhığum Hacı Taşan, Muharrem Ertaş gibi ustalara dokunup geçmiş- tir.Biryanım Anadolu benim. Türkü- ye biçbir zaman sırtım dönük olma- dı. MonaLisa tablosu gibi düşünün. Te- bessüm olan yanım türkü. hüzün olan yanım belki biraz popta ya da Batilı kriterlerde. Hani 'kentli ozan' diye bir tanım vardır. Ozan olmak, sevdalann, isvanlann, belki mapusluğun,yaşadı- ğın acılann toplamıdır. Doğduğum ve doğurgandır. Çünkii her şeyden döl- lenir ve etkilenir. Anneden tek farkı vardır. Sanatçı9 aynkperiyotla doğur- maz. Bir ayda da olur dört yıl sonra da olur." Her alanda halc arama Suavi, yalnızca insan haklan alanın- da değil, hak ihJali olabilecek her alan- daki örgütlülükte yer almaya çalışıyor. Sanatçı olduğu ıçin telif haklan müca- delesi veriyor, tüketi- ci olduğu için Tüke- tici HaJdannı Ko- ruma Derneği'ne üye. Mor Çatı Vakfi'yla çalı- şıyor, depre- min ardın- dan koşan ilkgönül- lüler- den biri. Boğaz Köprü- sü'nde gişelere gelmeden aricasın- dakine zaman kaybettirmemek içingeçişparası- nı hazırlıyor: "Gece 11.00'den sonra evimde musluk açmamaya çalışı- yorum. Su sesiyle komşulann, insan- lann uykusunu sabo- te etmekistemivorum. Pimpirikliklerimin de toplamıyla yaşıyorum. Ama ben kanlı 1 Ma yıs'tan da, Mamak, Kon- ya cezaevlerinden de, Seydişehir halkevleri- ni kurarken de bes- lendim. Mağdurdan yanayım. mağdnr- la özdeşmektenya- na biç değilim. Mağdurla özdeş- meden mağdur haklan savunan- lardanım. Ben bir dalgıcım ve sığ denizlerden ke- >ifalmıyorum. Daha derin, daha nıaviler. daha laci- vertle ilgili benim işim. Tomurcu- ğun ba- şında sa- baha na- sıl çiçek açtiğına tanığım." SUAVİ SON ALBÜMÜNE ÎNSANI ÜRPERTEN BİR AD VERMÎŞ evdalar da çığlık çığlığa söylenebilir S uavi, son aibümüne "Çığlık Çığlığa" gibi insanı ürperten bir ad verrnış: "Kafamızdaki düşünceleri allak bullak eden bir klaksondan, indirildiği ambnlanstan 'Bizi diri diri yaktılar' diyen ölüm orucu evlemcisi kızın serzenişine, komşunuzdan duyduğanuz imdat çığhğına ya da bir çoeuğun fervadına kadar hepsinin toplamıydı. Sevdaiar da çığlık çığlığa söylenebilir *ÇıgIıfc Çığlığa' bir pop şarkı. Bu albümün adının Çığlık Çığlığa olması da tesadüf değil. 'Ne Fayda' 19Arahk operasyontuıa ve ölüm oruçJanna gönderânüş sessiz bir çığlık. Dünün dağlarda kurşıuıa dizflen yiğidi, halklann özgürtüğü için yol kat etmiş insanı şinıdi seksapelle ifade ediKyor. Che Guevara gerçekliğinin içi boşatılmaya çalışılıyor. N'âzun'a da bu yapılıyor. Bunlara müzikten, demokrasiden ve yaşamın toplamından aldığım deneyimlerle bir estetik isyan göndereceğinı tabii ki. Bu çığlık mı olur, 'çığlık çığlığa' mı olur bunu bilmiyonım. Ama bir cevabımız, bir merhabamız var bizim. Ben bir Insanırn Çığlık Çığlığa, Suavi'nin anlattığı gibi sevdalann ve isyanlann toplamı: "Bugün canın bir aşk şarkısı söylemek istiyorsa bundan biç gocunmanıalısın. Bugün 'Şafakta Halayda olduğu gibi 'Meydanlarda kan revan koysanız da bizJeri / Er geç değişir devran / Söyleriz son sözleri' de diyebilmelisin. Çünkü ülkemizin yaşadığı her on yıllık periyotlardaki bütün tahribatlara tanık olagelmiş bir Suavi var. Ama ben sadece tahribatlara tanık olagelmedim ki. Sevdalara da tanık olup geldim. Hâlâ bir sevda yaşıyorum. Geçmişte de yaşanmış şöyle ya da böyle adı konmuş, 'HoşçakaP denmiş sevdalanm var benim. Demek ki ben bir insanım." GÖRÜg Prof. Dr. FATMA ESİN Yupttaş mı? Değil mi? Nikâhlı eşinden çocuğu olmaya/ı biriyle evlendi- nlmiş çocuk yaşlannda imam nikâhıyia; çocuk do- ğursun diye. Tam dört çocuk doğurmuş; hem kız, hem oğlan. Sevgiyle. şefkatle, özveriyle büyütmüş, nüfus kâğıtlarında anne hanesinde babalannın ni- kâhlı eşinin adı yazılı çocuklannın. Zaman geçmiş... Nasıl geçtiyse artık!.. Çocukları büyümüş, işlerini, yuvaJannı kurmuş, çoluk çocuğa kanşmışlar, torun sahibi yapmış/ar onu. İmam nikâhlı koca ölmüş günün birınde. dört çocuk, haklanna düşen mallan paylaş/p büyük şe- hirlere göç etmişler. O da dört çocuk arasında ya- şayıp gidermiş. Nasıl bir yaşamsa artık!.. Derken hastalanıvermiş. Ne olmuşsa, o zaman olmuş... Götürdükleri doktordan öğrenmişler ki, tedavisi uzun ve pahalı bir hastalığa yakaJanmış. Yanı, ömür boyu tedavi gerektıren bir hastalığa. Tedavi göndü- ğü sürece yaşar, tedavi olmazsa ya da tedavi ke- silirse ölürmüş. lyi de çocuklannın bu pahalı teda- viyi karşılayacak gucü yokmuş. "Sosyal güvencesi vardır herhalde; devlet kar- şılar masrafını" demiş doktor, Nerden olacak sosyal güvencesi? İmam nikâh- lı kocaya hızmet etmekten çocuk doğurup büyut- mekten başka bir ış yapmamış kı... "Kendısinın yoksa oğlunun soyal güvencesin- den yarartanabilir" diye eklemjş doktor. Çaresiz anlatmışlar durumu. Şaşırmış, üzü/müş, çare aramaya başlamış doktor. "O zaman yoksuldur, kimsesizdir diye yeşil kart çıkartın; devlet böylelerinin tedavilenni de karşılı- yor" diye yol göstermiş. Hemen girişmişler ışe. Fakat bir de görmüşler ki nüfus kâğıdı yok. önce nüfus kâğıdı çıkamiaJan ge- rek. Kadın, memleketinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin adlannı bir bir yazdırmış. Oğu/ların- dan biri kalkmış gitmiş annesinin doğduğu mem- lekete, oranın nüfus müdürlüğüne. Ailenın kütüğü- nü çıkarttırmış; ama annesı kayıtlı değilmiş bu kü- tükte... "Nasılolur?" demiş oğlu. "Annemo benim. Biz- leri dünyaya getirmiş, büyütmüş; yaşıyor, hayat- ta." "Buralarda çocuklar hemen kayıt ettinlmez kü- tüğe" demiş görevli. "Gerek duyulduğunda yap- tırırtar kayıdı. Erkek çocuklar okula gönderilirse örneğin; kızlar da evlenlrken. Tabii resmi nikâhla evlendirilecekse! Dönmüş, gelmiş oğul boynu bükük, eli boş. Birhastane kapısında, gözleri yaşlı gelininden din- lemiştim solgun yüzlü, ürkek bakışlı, ölüme mah- kûm kadını öyküsünü. Bir başkas/nın öyküsünü dinler gibi, hiç tepki göstermeden. söze kanşma- dan dinlemişti gelininin anlattıklannı. Bir daha rast- lamadım onlara; ama aylarca kafamdan, yüreğim- den söküp atamadım öyküsünü. Düşünmemek, anımsamamak için uğraşıp durdum bir süre. Bu günlerde yeniden anımsadım! 51 yıl öne yurttaşlıktan çıkanldığını sandığımız Nâ- zım Hikmet'in gerçekte yakın birtarihe kadar yurt- taşımız olduğunu; ama bu gerçeğın, farkına vanlır varılmaz hemen değiştirilıp, gerçekten yurttaşlık- tan çıkanldığını öğrendiğimde anımsad/m! Ülkenin sağduyulu insanları, hiç olmazsa çoksevdiği ülke- sinde bir mezarı olsun diye ona yurttaşlık hakkını yeniden kazandırmak için uğraşırken, meğero hâ- lâ Türk yurttaşıymış nüfus kütüğüne göre! Sonra?.. Sonra hemen, birgün içinde gerekli işlemlerya- pılarak aile kütüğü düzeltilmiş ve Nâzım Hikmet ger- çekten çıkartılmış yurttaşlıktan!.. Iki olay arasında ne ilişkı var diye sorulabılir. ilişki var tabii. Biri bu ülkededoğmuş, çocuklar doğurmuş, on- ları yetiştirmiş, oğullarını askere yollamış, torun sa- hibi olmuş; kısaca gerçek bir Türk annesi, ama yurttaşı değil!.. Dığeri bu ülkede doğmuş, yarattığı eserierie dün- yanın en büyük sanatçıları arasına girmiş, Türk şa- iri olarak ünlenmiş, ülkesini ve ülkesine olan sev- gisinı, hasretini şiirlerinde dile getirmiş, ülke has- reti ile gözlerıni yummuş biri. Kısaca gerçek birsa- natkâr, ünlü birTürk şain; ama Türk yurttaş/ değil!.. Tescilli yurttaşların duşünmesi, sorgulaması ge- reken bir durum! Değil mi?.. azun a adanmış türküler fstanbul Haber Ser- \isi - Karadeniz türkü- lerini modern sazlarla kullanarak yorumlayan Fuat Saka, "IVâzım Hikmet Yıu" nedeniy- le "Nâzım Türküleri- Kerem Gibi" ve Demir Gökgöl'Ie birlikte Ar- haveli tsmail adlı ikı al- büm çıkardı. Fuat Saka'nın, 1984 yılında Paris ve Ham- burg'da kaydettiği ve DMC'den yeniden ya- yımlanan Kerem Gibi albümü şiirlerden ve Sa- ka'nın şiirler üzerine yaptığı besteierden olu- şuyor. Saka, sadece sev- da üzerine yazdığı şiir- lerle Nâzım'ı anlama- nın mümkün olmadığı- nı belirtiyor ve devam ediyor: "Sürgündeki zor yıl- larını, ölkesinin kapı- lannın neden Nâzun'a kapalı olduğunu, yü- reğinin neden menıle- ket hasreti ve sevgisiy- le yanıp tutuştuğunu kavrayabilmek için ül- kesine ve insanlara duyduğu büyük sevgi- yi bilmek gerekir." Fuat Saka'nin müzik- leri ve DemirGökgöl'ün yorumuyla yeniden ya- yımlanan "Arhaveli Is- mail" albümünde bü- yük ustanın "Arhaveli Ismail'in Hikâyesi", "Gene Memleketim Üzerine Söylenmiştir", "Atlantiğin Dibinde Uzanmış Yatıyorum" şiirleri yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear