Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2002 PAZA
12 PAZAR KONUGU
GeziciBüyükelçi Vadim Lukov ile terorizm ve soğuksavaş sonrasındaki dünyayı görüştük
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU
Geçen hafta Yunanistan 'ın başkenti Atina yakınlarında
çok üst düzey katılınun olduğu uluslararası bir dizi
konferansyapılcfı. Dünyamn en etkili ekonomi-politika
dergisi olan haftahk "The Economist" tarafından
düzenlenen konferans dizisinin konusu "Bölgesel îşbirliği
Yoluyla Küresel lyileşme İçin Liderlik Stratejisi "ydi. Pek
çok ülkeden liderlerin ya da temsilcüerinin katıİdığı
konferansın önemli konuşmacılanndan birisi de Rusya
Dışişleri Bakanlığı 'nın G-8 Grubu nezdindeki gezici
büyükelçisi Vadim Lukov'du.Konferansın son gününde
büyükelçi Lukov 'la Ege 'nin mavi sularının kenannda
dünyadaki terorizm olgusunayol açan nedenleri ve Soğuk
Savaş sonrası olıışan "normallik dışı" ortamı konuştuk.
Rusya
gittikçe
- - Yoksa dünyamn tek kutuplu olması
• mı bütün bu karışr-klıklara yol
açıyor?
- Öncelikle şıınu söylemeliyim:
Dünyanın tek kutuplu hale gelraesi
tartışmalıdır. En azından askeri
açıdan bu böyle. ABD'nin dünyada
egemen askeri süper güç olduğu
kuşkusuzdur. Ama başka
alanlarda, ekonomide, maliyede,
kültürel gelişmede dünya giderek
daha fazla çok kutuplu olmaya
başladı. Örneğin AB'nin
genişlemesiyle Avrupa çok güçlü
ekonomik bir kaynaJk haline gelecek.
Üstelik bugün dünyada ciddi
olarak sayıları artan kutuplar var.
Çin'i hiç unutmayın. Hindistan var.
Rusya son üç yıldır gayet dinamik
olarak gelişiyor. Başkan Putin'in
federasyon mesajını dinlediyseniz
Rusya'nın kendisine çok cesur
ekonomik hedefler seçtiğini
duymuşsunuzdur. Rusya gittikçe
daha fazla bu, birden çok kutuplu
dünyanın önemli bir etkeni olmaya
başlamıştır. Öte yandan. ülkelerin
uluslararası gelişmelerde tek
başlanna, başka ülkelere, ya da
ortaklanna danışmadan hareket
etmelerine de karşıyız. Örneğin zaman
zaman ABD'nin yaptığı gibi...
Biz Amerikalı ortaklanmızla çok sıkı
bir diyalog içindeyiz. Onlara çok
tarafîılığın ekonomik ve askeri alanda
olumlu etkilerini göstermeye
çalışıyoruz. Biz korumacılığa karşıyız.
Oysa ABD daha bir süre önce Rus
ihracatçılara korumacılık sınırlamalan
getirdi. Bunu Avrupalı ihracatçılara da
yaptı. Biz ticaret savaşlanyla değil,
*•' diyalogla bu tek taraflılık eğiliminin
üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Bu
çabamızda da bizi AB'li ortakJanmız
destekliyor. Onlar da çok taraflı
davranamakta ısrarlılar. Soğuk savaşın
bitiş biçimi pek çok açıdan dünyanın
istikrannı büyük tehlikeye soktu.
- Ne oldu da büyük tehlikeye soktu?
- Çünkü iki kutuplu dünyadaki
sürtüşmede neredeyse dünyanın
tamamı bu iki rakip giicün ya da
ideolojik kampın kontrolü
altındaydı. Soğuk savaş bitince çok
yoksul, çaresiz pek çok ülke soğuk
savaşın öksüz-yetimleri haline
geldiler. Bunlan hiç kimse istemiyor,
artık onlara hiç kimse gereksinim
duymuyordu.
Taleban'ın Hrtldar o\u$u
- Buna en güzel örnek yoksa
Afganistan mı?
- Evet, bildiniz. Örneğin Somali
de var. Yani Üçüncü Dünya'nm pek
çok ülkesi soğuk savaşın bitmesiyle
dünyadan yalıtıldı, tek başına kaldı.
Ekonomik açıdan kısmen iyi
durumda olanlar kendilerini
kurtardılar. Ama iki kutuplu sistemde,
kutuplardan biri ya da öbüründen
parasal ve ekonomik yardım sağlayan
ülkeler gerçek felaketi yaşadılar. Güç
yapılan dejenere oldu, ekonomiJeri
çöktü. Dolayısıyla da toplumsal
kargaşa patlak verdi.Insanlar,
hukuksuzluk, kaos durumlannda
genelde, doğal olarak ne olursa olsun
düzen isterler. Bedeli ne olursa olsun
bunun arayışı içine girerler.
- Afganistan 'da Taleban böyle iktidar
olmadı mı?
- Taleban, ya da başka örgütler. Bu
böyle. Hiç olmazsa artık sokaklarda
insanlar öldürülmeyecek, çocuklar hiç
olmazsa bir lokma yiyecek bulacak,
diye düşündüler. Böylece insanlar
düzen ve güven duymak uğruna
toplumsal, ekonomik
kalkınmalanndan, özgürlüklerinden
ödün verdiler. insanlar, özgürlüklerini
ekmek uğruna takas ederlerse gün
gelir ikisinden birden olurlar. Taleban
rejiminde böyle oldu. Ortaçağdan
kalma barbar bir yönetim sistemiydi.
Kadınlann saygınlıklannı ayaklar
»ltına aldı. Ama Taleban çok aşın uç
bir durumdu. Pek çok bölgede başka
biçimlerde tekrarlandı. Bu nedenle
diyorum ki, soğuk savaş öksüz ve
, retimleri durumu bir daha
: Taşanmamalıdır. Hiçbir zaman
dünyada marjinalleşmiş bölgeler
• olduğu unutulmamalı, bu durumlannı
ölatmalan için de gereken neyse
vapılmalıdır.
Küreselleşmenin etkisi
yok edici boyutta- 11 Eylül'den sonra Sizce bu bölgede ne gibi
gelişmeler olur ve Türkiye 'yle Rusya ne tür ak-
törlükler üstlenebüirler?
LUKOV - Doğu Akdeniz ve Ortadoğu"daki si-
yasi durum, bıldiğiniz gibi çok gergin. Ortadogu'da-
ki duruma dramatik de dıyebiliriz. Bu, doğal ola-
rak 11 Eylül sonrasında başlamadı. Baş etmek zo-
runda olduğumuz bu çatışmalann kökleri çok da-
ha derinlere iniyor. Bunlann bazılan yüzyıllara da-
yanıyor.
Ama insanı ciddi olarak şaşkınhğa düşüren de
şu:
Bütün büyük uluslararası aktörlerin giderek ar-
tan siyasal istemlerine karşın şiddetin tırmanma-
smın önüne geçilemiyor.
- Bütün bu büyük uluslararası aktörlerden
kimleri kastediyorsunuz?
- Rusya, ABD. AB, bölgesel güçler... Bütün bu
güçJer hâlâ sosyo-ekonomik yapılann köklerini te-
mizleyemiyorlar. Çok ciddi kaygılann kökenleri-
ni oluşturan bu unsurlan açıkça ve yüksek sesle
sayabilirim:
Birinci olarak, önemli ölçüde bazı siyasi çatış-
malan sogutmayı başardık. Ama bunlann neden-
lerini yok etmeyi başaramadık. Bunlan ateşleyen
nedenler de hâlâ yanıbaşımızda.
Ikinci olarak şunu söyleyebilirün:
Bu sistemle etkili biçimde uğ-
raşmak ve üstesinden gelebil- '
mek için uluslararası çapta, man-
hklı veanlaşılabilir birmekaniz-
maya sahip değiliz. AGİT bölge-
de neredeyse yok gibi. Bunu gör-
mek beni ciddi olarak üzüyor.
Çabalannı desteklediğimiz böl-
gedeki durumu zaptu rapt altına
alabilmek için AB, daha yeni ye-
ni mekanizmalannı ve stratejile-
rini geliştiriyor.
Devletler dışı aktörler
- Ama anladığım kadarıyla
AB, askeri gücünü güçlendir-
mek, hatta daha da açık söyle-
mek gerekirse oluşturmak için
NATO ve ABD'nin desteğine
gereksinim duyuyor...
- Ben de tam o noktaya gele-
cektim. NATO hâlâ derinine ken-
dini yeniden düzenlemek aşama-
sında. Çünkü NATO tümüyle
başka askeri tehditlere karşı ve belli bırtoprak bü-
tünlüğünü savunmak amacı içinde kurulmuştu.
Ama 11 Eylül sonrası bize tehditlerin topraklar
ötesı tehlıkeleri olduğunu, bu tehditlerin belli dev-
letlerin siyasetlerinden kaynaklanmadığını, dev-
letler dışı aktörlerin stratejileri ve hareketlerinden
kaynaklandığını gösteren yeni bir dünyaya girdi-
ğimizi gösterdi.
- Bu devletler dışı aktörler kimler?
- Ömeğin aşın uçlar, terör örgütleri, organize suç
örgütleri ve zayıf ülkelerde etkili olmak için mü-
cadele eden dini gruplar. Bu sonuncusuna ve öbür-
lerine örnek olarak Afganistan, Somali ya da ben-
zeri başka ülkeler gösterilebilir.
- Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesi tero-
rizmden yıllarca çektL Hiç kimse gıkını çıkar-
madu Ama birden 11 Eylül ABD 'yi vurunca her
nedense bütün dünya terorizmin insanlık için ne
büyük bir tehdit olduğunu kesfettL Siz bu yak-
laşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Rusya olarak biz 11 Eylül "den çok öncesinden
beri uluslararası terorizmle mücadele etmek zo-
rundaydık. Glkemdeki pek çok politikacı da ben-
zer sorulan soruyor, "Neden bu çifte standartlar
uygulanıyor'' diyorlar.
Çeçenistan'daİci durum hâlâ Batıda, birtakım re-
jime başkaldın hareketleri olarak değerlendirili-
yor. Ama ben bu rejime başkaJdıranlarla başka
bir ülkede terörü aynlıkçıhğın aygıtı olarak kul-
lanan örgütler arasında bir fark göremiyorum.
Umanm bu çifte standart düşünceleri ve uygula-
malan zamanla yok olur.
Kürt sorunu çevresinde hâlâ çok hareketli olan
bir tartışmanın sürdüğünü biliyorsunuz. Ama te-
rorizm ve evrensel ölçüler çerçevesinde kabul edi-
len terorizm standartlan göz önünde tutulduğun-
da bu tür terör hareketleri de bastınlmalıdır.
- Evet, zaten Kürt sorunu, terör olgusu olan
PKK sorunundan tamamıyla ayırt edilmelidir,
savını destekliyor musunuz?
- Ben. Türkiye'nin içişlerine kanşmak gibi bir
düşünce içinde değilim. Daha çok ikili ve çok ta-
raflı ilişküerle bu sorunlann üstesinden gelinme-
si yollannı tartışmaktan yanayım.
Öncelikle siyasi. ekonomik, anti-terör gibi çe-
şitli alanlarla ilgili işbirliğimizingüçlendığini söy-
Iemeye hazınm. Rus hükümetı ve siyaset adam-
lan ülkelerimiz arasındaki ikili ilişkilerde bu yük-
lenmeden son derece memnunlar. Bunu açıkça ve
sevinerek söyleyebilirim. Aynca, bildiğinizgibi ül-
kelerimiz arasında ikili stratejik bir işbirliği pla-
nı da var. Bu, bir şekılde ekonomik işbirliği nite-
liği de almaya başladı, diyebilirim.
Pratik olgularla ilgili işbirliğimiz konusunda
ben öncelikle çok taraflı bir format içindeki Ka-
radenız Ekonomik îşbirliği"ni (KEİB) gündeme ge-
tırmek istıyorum. Bu bölgenin küreselleşme dal-
galannın etkisi altında kalmasını önlemek için
böyle bölgesel bir ışbirliğı örgütüne gereksinimi-
miz var. Kureselleşme dalgalan gıderek daha faz-
la tahrip edici oluyor.
Dış yatırımlar düğüm
- Gerçekten küreselleşmenin yok edici etkisi
artıyor mu?
- Kureselleşme, uluslararası ticaretin artışı bağ-
lamında bir yavaşlama dönemine giriyorsa da,
kendisi olarak düğümlenmiştir. Çünkü dış yatınm-
lar düğümlenmiştir. Çünkü dış yatınmlar giderek
daha sınırlı sayıda ülkelerde odaklanmaktadır.
-Neden?
- Çünkü bu ülkeler "güvenli" olarak kabul edil-
mışlerdir. Sermayenin kısa vadede dolaşımı konu-
sunda da aynı şey olmuştur. Bu parametreler çer-
çevesınde küreselleşme yavaşlamıştır. Ama top-
lumsal, kültürel, psikolojik olumsuz etkileri hâlâ
duruyor. Bu etkiler toplumlarda daha da derinden
hissediliyor. Bu nedenle KEİB gibi bölgesel ya-
pılar epeyce sayıda ülke için bir güvenlik ağı ha-
line gelebilir. Bunun da ötesinde Rusya ve Türki-
ce bu tahmin doğru olabilir mi?
- Kıbns'ta çözüm için sürdürülen görüşmelerle
Kıbns'ın (Rum tarafı) AB'ye tam üyeliği için ya-
pılan temaslar paralel biçimde gidiyor. Bu da ada-
nın sorununa çözüm için bulunmaz birfirsattırba-
na kalırsa.
Kıbns banş görüşmelerinın hızlandınlması için
elden gelen her türlü çaba harcanmalıdır. Bu aşa-
mada görüşmelere kuşkular, karamsarhklar pom-
palamaya başlarsak olmaz. O zaman, bunca insa-
nı içine kattığınız bu görüşmelere neden başladı-
nız, diye sorarlar. Bu konuda en fazlasına kadar
çalışmalıyız.
Ben yine de iyimsenm, ama mıyop gözlü ger-
çekçi bir iyimser...
BM harelcete geçfrHdt
- Peki, ya Ortadoğu 'da ne olur?
- Ortadoğu'da olanlar ne ınsanlığa ne de siyase-
te sığar. Çatışmalar sürgit devam ederken kap-
samlı görüşmelere başlama firsatı da kaçıyor. Mad-
rid Dörtlüsü, yanı ABD. Rusya, AB ve BM Ge-
nel Sekreteri kolektıf diplomasi çabalannı sür-
dürmekte sonuna kadar kararlı. Bildiğiniz gibi
BM Güvenlik Konseyi de yeniden harekete geçi-
rildi. BM Genel Sekreteri Kofi Annan bazı açık
VADÎM LUKOV
1953, Moskova doğumlu. Yüksek
öğrenimini Moskova Uluslararası tlişkiler
Enstitüsü 'nde tamamladı. Sovyetler Birliği
döneminde bir süre Dışişleri Bakanlığı
danışmanlığı yaptu 1992-95 arası Rusya
Dışişleri Bakanı 'nın özel danışmam oldu.
1995-97 arası bakanlığın siyasi planlama
direktörlüğünü yürüttü, 1997-2001 arası
Rusya 'nın Güney Afrika Cumhuriyeti
Büyükelçisi görevini üstiendL 2001 'den
beri Rusya Dışişleri Bakanlığı 'nın G-8
Grubu nezdindeki gezici büyükelçisi.
İngilizce, Fransızca ve Swahiü biliyor.
ye'nin KEİB içindeki en önemli aktörler olarak bu-
nun bılincinde olmalan ve bunun için de siyasi ve
ekonomik güçleriyle bunu desteklemeleri beni
memnun ediyor.
Ikınci olarak, gözlerimizi Doğu Akdeniz ve Or-
tadogu'daki çözülmemiş sorunlar ve çatışmalara
çevirmeye ihtiyaç var. Bu bölgelerde de bölgesel
güçler çok önemli roller oynayabilirler. Şimdilik
Kıbns'ta görüşmelerin yeniden başlaması ve bel-
ki de yol ahnması bizi memnun ediyor. Bütün böl-
gesel güçler, bu konuda BM GeneJ Sekreten'nın
iyi niyet çabalannı desteklemelidirler. Rusya bu-
nu BM Güvenlik Konseyi aracılığıyla yapıyor za-
ten. Bunun dışında da Türkiye, Yunanistan ve Kıb-
ns hükümetiyle (Rum) temas halinde oluyor.
- Bu konferansta ve başka uluslararası fo-
rumlarda sıklıkla Kıbns 'ta bir çözüme haziran
aymda vanlacağı tahminlerinıduyuyorum. Siz-
önerilerde bulundu. Bunlann içinde BM Banş
Gücü'nün bölgeye gönderiİmesi var.
Çok yakın bir gelecekte BM Güvenlik Konse-
yi'nin pratik bazı çözüm önenleriyle sesini yük-
selteceğinden kuşkum yok. Madrid Dörtlüsü de
bölgede yine aktif hale gelecek. Bölgedeki duru-
mu kendi haline kesinlikle bırakamayız. Çünkü ye-
niden durum kontroldan çıkıp dejenere olacaktır.
Bunun yanı sıra da Ortadoğu'yu ve Batı Asya'yı
kapsayan daha geniş bir resme kendimizi odakla-
malıyız. Sosyo-ekonomik açıdan bunu yapmalı-
yız. Pakistan"dan Filistin topraklanna kadar olan
çok geniş bir alanın 1980'li ve 1990'lıyıllannkal-
kınma projeleri kapsamına alınmadığından hiç
kuşkum yok.
Çaresiz İnsanlar
- Sizce bunun siyasi nedenleri nedir?
- Irak'a uygulanan abluka, Iran'a uygulanan ya-
n-abluka, Filistin topraklannın feci ekonomik du-
rumunu sayabıliriz. Bana kalırsa bu geniş ekono-
mik alanda tek umut ışığı Türkiye olmuştur. Tür-
kiye'nin tabıı ki ıniş- çıkışlan da oldu. Ama eko-
nomik karnesi çok etkileyici.
Ortadoğu ve Batı Asya'yı kapsayan alana dö-
nersek. burası 300 milyondan fazla insanın yaşa-
dığı sosyo-ekonomik sorunlan olan bır bölge ola-
rak çok aşın uçlann fikirlerinin yeşermesine el-
verişli bereketli bir topraktır. Bunu üzülerek söy-
lüyorum, ama gerçek bu.
Bu insanlar çaresiz, yoksul. Çocuk ölümü oran-
lannuı en yüksek olduğu bölge burası. Burası. ay-
nca okuma- yazma bilmeyenlerinin oranının, eko-
nomik marjinalleşme oranının en yüksek olduğu
yer. - Petrol zenginliği bizi bu gerçeklere karşı
körleştirmemelidir. Uluslararası toplumun 11 Ey-
Iül'den sonra dikkatlerini bu bölgeye odaklaması
ve her türlü terorizm için bereketli toprak oluştu-
ran bu bölgedeki aşınlık eğilimlerine yol açacak
nedenleri ortadan kaldırmaya çaba göstermesi zo-
runludur. Bu, stratejik, uzun erimli bir görevdir.
Kolay çözümleri de yoktur. Ama 11 Eylül'den
sonra ortaya çıkan ortak siyasi bilinci harekete
geçiımez, terörle mücadelenin sadece askeri ve gü-
venlik yönüne kendimizi odaklarsak terorizme
karşı venlen bu savaşı kaybederiz. Yıllar sonra bi-
le çocuklanmız, torunlanmız hâlâ bu kötülükler-
le savaşıyor olacaklardır. Oysa kötülüğün kafası-
nı şimdi koparmalıyız. Tam zamanıdır. Kararlı ol-
mamızgerek. Terorizmin sosyo-ekonomik kökle-
nni bir an önce söküp atmalıyız.
leyla.tavsanoghı(a cumhuriyet.com.tr
yapılanma
sürecinde
- Bütün bunlara ABD 'nin
"Yeşil Kuşak " projesinin yol
açtığım düşünmüyor musunuz?
- Nedir «Yeşil Kuşak?"
- Kendilerinin ifadesiyle ılımlı
İslamdan yararlanmak, üstü
kapalı olarak da kullanmak...
- Bir kere ben ılımlı İslam
anlayışına karşıyım. Müslümanlari
ılımlı, orta ılımlı, ılımlı olmayan
diye sınıflara, kategorilere
ayırmayı doğru bulmuyorum. Bir
Rus olarak. yabancılann Rusiar'ı,
ılımlı Rus, daha az ılımlı Rus diye
sınıflandırmalanna da karşı
çıkıyorum. Bu da bir topluma
aynlık bölünme tohumlan atmanm
bir yolu olabilir. Batılı
dostlanmızın bunu anladıklanndan
hiç kuşkum yok.
Burada şunun önemle altını çizmek
istiyorum:
Devletlerarası diyaloglar kesinlikle
dine dayalı olmamalı. sadece siyasi
olmalıdır. îşin içine din girerse o
zaman medeniyetlerin çahşması
tezine gerçeklik kazandınhr.
Sonuçta da başka zeminde
ideolojilerin oluştuğu,
kutuplaşmalann ortaya çıktığı yeni
bir soğuk savaş ortamına gireriz.
Ben olsam, bütün ortaklanmızı,
dostlanmızı, marjinalleşmiş
bölgelerin sosyo-ekonomik
durumlannın düzeltiunesi için
arayışlara bizi yöneltecek diyaloğa
çağınnm. îster Müslüman, ister
Hıristiyan, ister başka dinden
olsun. Hiç fark etmez. Üstelik
böyle bir diyalogda kadınlann
sosyo-ekonomik ve eğitim
potansiyellerinin güçlendirilmesi
de ele alınmalıdır. Çünkü kadınlar
bütün toplumlann en dinamik
güçleridir.
Bakın, ben aynca Islam işbirliği
gibi adlandınlan projelere de
doğrusu kuşkuyla bakıyorum.
| Bunlar ümmet düzeyinde yararlı
olabilir. Ama uluslararası alanda "
"M uslümanlann Müslüman
obnayanlara karşı" tavn olarak
algılanıp yine o yanJışa düşebiliriz.
Müslümanlar kendilerini nesilleri
tükenmeye yüz tutan ve koruma
altına alınması gereken bir tür
1
olarak görmemelidirler. Aksi halde
kuşatmaya alınmış kale mantığı
hemen su yüzüne çıkar.
Aöırlık KEİB'e
Çünkü dışandan bakan, kaçınılmaz
olarak bu tür toplumlan kapalı,
anlayamadığı. ne yapacağı belli
olmayan toplumlar olarak
gorecektir. Özetle, ben j
devletlerarası ilişkilerde,
diyaloglarda dinin hiçbir şekilde
yeri olmadığını düşünüyorum. |
j
- AB'yle ilişkilerde demi? i
- AB'yle ilişkilerde de... Jj
Görebildiğim kadanyla ^
Türkiye'nin AB üyeliğiyle S
Müslüman kimliği arasında hiçbir
bağlantı yok.
- Sizce AB hâlâ neden ij
Türkiye 'nin üyeliği konusunda ;f
ayak diretiyor? "'
- Ben tabii ki AB adına
konuşamam, ama AB'nin
kendisinde çok karmaşık bir
pazarlık, görüşme mekanizması
var. Dışardan bakan bir gözlemci
olarak şunu söyleyebilirim: AB'nin
kendi bünyesindeki üyeleri
arasuıda geçmiş ve gelecekle ilgili
çelişkili ve çeşitli fıkirlerin
üstesinden gelüımesi zaman
alacaktır. AB'nin kendisi bugün
çok büyük bir yeniden yapılanma,
dışanya genişleme sürecinden
geçiyor. Anladığım kadanyla AB
şu anda Orta Avrupa'daki üye
adaylanna kendini odakladı.
Çünkü Orta Avrupah adaylar
AB'y^ uyum çalışmalannda çok
başanlı oldular.
Ama zaman içinde, kaçınılmaz
olarak Türkiye'yle AB arasındaki
diyaloğun hjzlanacağını
düşünüyorum. Yine de ben Türk
dostlanmızın, bu tannsal yiyeceğin
gökten zembille inmesini
beklememelerini, daha etkin olarak
Karadeniz Ekonomik işbirliği'nde
(KEtB) çalışmalannı
söyleyebilirim. Türkiye'nin
bölgesel alanda ekonomisi ne
kadar daha güçlü olursa AB'ye *j
girmek için elindeki kartlar da ""
daha güçlenir.