23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
A ŞUBAT 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 3 € LataTmsağko* f ArtâzevaUridı kuroramayaokl Elektronik posta: denizsom#cumhuriyetcom.tr Tei: 0.212,5121» 05 Faks: 0,212.512 44 97 - NASA, uzaya göç planı yapıyormuş... "Anlaştldı... Bu dünvadan havır vok!" Bir çocuk Fatoş Floyd ve kocası Mike Floyd, Birleşik Amerika'da Lincoln, Nebraska'da yaşıyor... Fatoş ve Mike Floyd, görme engelli bir çift... fkisinin de gözleri görmüyor... Fatoş Floyd, Nebraska'da görme engelliler rehabilitasyon merkezinde müdür olarak çalışıyor... 40 yaşını aşan çrftin çocuklan yok... Floyd çrfti, Türkiye'den görme engelli bir çocuğu evlat edinmek istiyor... Kız veya oğlan... Yeni doğmuş bir bebek veya üç yaşına kadar bir çocuk... Fatoş Floyd, bir Amerikalı ile evli olmasına karşın aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; Türkiye'den bir çocuğu evlat edinme konusunda yasal engel çıkmayacağını belirtiyor... Çift, daha önce depremzede görme engelli bir çocuğu evlat edinmek istemiş ama Ankara'dan böyle bir çocuk olmadığı bildirilmiş... Fatoş Floyd'la iletişim kurmak isteyenler için e-posta adresi: ffloydfa ncbvi.state.ne.us lektronik postayla gelen biröykü... Belki bil- dik... Fakat keyifli bir öykü... Üstelik kıssa- dan hisselik... Bilenler içın bir kez daha pay- laşılmasındasakıncaolmasagerek...Öykü- nün adı: Beş Maymun Hikâyesi ve Kuramsal Nega- tif Öğrenme... Kafese beş maymunu koyariar... Ortaya da bir mer- diven ve kafesin tepesine iple bir hevenk muz asar- lar... Maymunlar, merdiveni çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar... Her maymun aynı denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk suyla karşılaşır; basınçlı suyla merdivenden yuvarlanır... Bütün maymunlar muzlara ulaşmak için merdive- ne çıkmak istemenin sonunda sınlsıklam ıslanırlar... Bir süre sonra, muzları almak için hareketlenen maymunlardan biri, diğerleri tarafından engellenir... Engellemelerin sonunda maymunlar, muzla ilgilen- memeye başlar. Maymunlar Bunun üzerine, maymunlardan biri kafes dışına çı- karılır ve yerine yeni bir maymun konur... Bu arada soğuk su püskürtme sistemi de kapatılır... Merdive- ne çıkacak maymun, ağız tadıyla muzu yiyebilecek- tir... Kafese yeni giren maymunun yaptığı ilk iş muzla- ra ulaşmak için merdivene tırmanmak olur: fakat da- ha basamağın başında öteki dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler... Kafeste önceden ıslanmış maymunlardan biri da- ha, yeni bir maymunla değiştirilir... Ikinci giren may- munun ilk işi de merdivene doğru hamle yayıp muz- lara ulaşmaktır ama kafesteki arkadaşlan tarafından dövülerek engellenir... Ikinci yeni maymunu, en şid- detli ve en istekli döven maymun, az önce dayak ye- miş olan ilk yeni maymundur! Kafesteki ıslak maymunlardan üçüncüsü değişti- rilir. En yeni gelen maymun da muzlara ulaşmak için yaptığı ilk atakta cezalandırılır... Dört maymundan birinci yeni ve ikinci yeni may- munun son gelen arkadaşlarını niye dövdükleri ko- nusunda hiçbir fikri yoktur... Islak maymunlann dördüncüsü ve beşincisi de ye- ni maymunlarla değiştirilir... Artık kafeste soğuk suy- la tanışmış maymun yoktur... Fakat, tepelerinde bir hevenk muz asılı olduğu hal- de yeni maymunlardan hiçbiri merdivene yaklaşma- maktadır... Kafesteki maymunlar soğuk suyu bilme- diği halde muza ulaşmak gibi bir düşünceye sahip değildir... Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir. gitmelidir... Kıssadan hisse yerine bir soru: Bu kafes, size bir ülkedeki işleri mi anımsattı? SESSİZ SEDASIZ (!) /•™"y^^^^^^^^^^^^^^^^ NURtKURTCEBE J&BBBB& Yüksek Yerilim Hatt erdincutkuıo yahoo.com Herkes düşüncesini söylesin.. Benim dediğimi yapalım! Yarışmalar ve seçimler üzerine Istanbul Avcılar'dan Akif Kökçe di- yor ki: "Televizyonun yaşamımıza usulca yaklaştığı günlerdeki yarışma prog- ramlarını anımsar mısınız? O eski yanşmalaria bugünküler ara- sındaki farkları bir düşünün... Eski ya- nşmalardaki ödüller bugünkülerin yanında devede kulaktı. Yarış- maları işi, sunuculukolanlarsu- nardı... Yarışmacılaria dalga ge- çilmezdi... Ama en önemlisi eski- den soru sorulur ve yanıt beklenirdi. Bugünkü gibi seçenekler yoktu. Bugünkü seçenekli yanşma düzeni üniversite sınavlan ile girdi yaşantımı- za ve aynk otu gibi de yerleşti. Günümüz insanı bir sorunla karşı- laştığında seçenekleri bekleroldu. Se- çenek yoksa yanıt da yok! Düşünmeyen, üretmeyen, sorgula- mayan, hazırcı, kolay yönlendirilebilen birtoplum... Kendileri yerinedüşünüp seçenekleri önlerine koyan birileri var. Bu süreçte yönetenler de değişmez oldu. Aynı kişiler, aynı kadrolar; parti- lerin, sendikalann, her çeşit toplumsal yapının başında aynı isimler... Vatan- daşın payına düşen, önüne konan se- çeneklerden birini işaretlemek... Üniversite sınavlanna katılanlar bilir; üç yanlış bir doğruyu götürürdü. Bu nedenle yanıt verirken kafadan atma- malan istenirdi. Bizim seçimlerimizde böyle bir risk yok gibi gözüküyor ama koalisyon or- taklıklarında olduğu gibi üç yanlış bir toplumun yaşamını götürüyor!" ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Tarihi Kentlerin Başkanlan 'Apartmanda' Oturmasınlar... Kültür Bakanhğfnca 8 - 1 0 Şubat 2002 günlerinde Antal- ya - Kemer'de düzenlenen; "Türkiye'deTarihi Kent Doku- larmm Konınması ve Geleceğe Taşınması" konulu sempozyu- ma, ülkenin hemen her yöre- sınden "izdihaın" yaratırcasına geniş bir katılımın olduğunu yazmıştım... (11 Şubat 2002 / Cumhuriyet). Bu katılımın, şimdiye dek pek görülmemiş, farklı bir ilgi yoğunluğunu da "belediye baş- kanJarT oluşturdu... "Farkn" diyorum, çünkü bu tür konularda önceki yıllarda yapılan benzer toplantıları anımsadığımızda. daha çok "nznıanlann" ve ilgili "bürok- radanıT bulunduğu. belediye- ler arasından ise "belH sayıda- ld bJBnen kentierin" temsil edildiği. en çok yüz - yüzelli kişilik buluşmalar olurdu... Bu kez ise "Tarihimizive mi- rasuınzı konıyahm" çağnsına Anadolu'nun değişik kentle- rüden koşup gelen çok sayıda- maçabalanndan" örneklersu- nan beledıye başkanlan da ay- nı birlik içinde iİti yıldır daya- nışmaya girenlerdi... Başkanlara *yakışan\_ Sempozyumdaki belediye başkanlanndan, Kocaeli - De- ğirmendere'nin "depremzede" Başkanı Ertuğrul Akahn ko- misyon toplantısında söz ala- rak dedi ki: "Değinnende- re'nin sahil kesiminde 15 kadar geleneksel evin bulunduğu bir SfTimiz var_. Bizim betonar- me belediye binamız depremde yıktkh» Şimdi yeni belediyeyi işte bu eski evlerde kurmak is- tiyoruz.-" Bu fütir elbette ki çok anlam- lıydı... Ancak, belki daha da anlamlı olanı, belediye başkan- lannın da artık "apartmanlar- da" falan değıl, bulunduklan kentın bir "avQ mimarhkörne- ği" eski yapısında oturmalan değıl miydi?.. Nasıl İti hemen her il merke- zimizde bir "vaü konağı" var; Isk^ehr-Odunpazan evkri de "Başkan konulu" olmayı özlüyor. fc beleiiye başkanı ve yerel nechs üyeleriyle, yaklaşık DOOfcçihk toplanü salonu do- lıp taştğı gibi, "komisyon ça- Işm^an" da yine o eski dar ka- tlımiaışeklinde değil, her biri aleta *T>TI bir etkinük" gibi erçekişti... 'BirEğn' coşkusu TaıJsel ve kültürel çevrenin torurmsı çabasına belediye- brdea iöylesine geniş bir ilgi- rin yülselmesinde, kuşkusuz Tariı Kentler BirKğTnin meırlİDİrpayı var... Buyz ikinci yaşını doldura- ak hriğin kısa geçmişindeki emen ıer toplantısı da benzer ir ılçiyoğunlaşması ve yük- ek biı "katüun coşkusuyla" aşaıavjr... Nısiım. son yıllardaki kül- jrelacrası korumaprojelerine •nceil veren "valüeriıı'' yanı ıra enpozyumda ardı ardına üısLy çıJap "kendi kentierin- lekiMnhsel münariyi - yaşat- belediye başkanlanmız da "halkm kenttarihiyle bütünleş- mea" mesajını verecek şekilde artık bu tür "geleneksel evler- de" yaşamalıydılar... 0 gün, işte bu önerimizi Ta- rihi Kentler Birliği'ne iletmeyi dekonuştuk... Tarihi kentlerimizin beledi- ye başkanlan, o kentin bir ge- leneksel sivil yapısını "başkan- hk evi" olarak kamulaştınp res- tore etsinler... Bundan sonraki tüm yeni seçilecek başkanlar da işte bu evde oturarak "kül- türüne sahip çıkan haDan tem- sflcisi'" olsunlar... Halkaeski ev- leri önerirken, kendileri buna öncülük yapsınlar. Doğrusu, bunca coşku ve he- yecan başlamışken, o güzel kentlenn tarihini korumaya söz vermış başkanlara apartman- larda yaşamak artık hem "ja- taşmıyor" hem de "konımacı söjiemlerine" uymuyor... Oekincitn cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicakia turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Şubat TRABZON'UN KURTULUŞU.. 19f8 'DE SUGİ/M, 7TMSZOM 0ÜSM/4M t'Ş6AUNDeN miKTULMUŞTV. r. PÜMYA SAVAÇl VV«V OKTHLAgfN- OA (1916} ÇAKLtK. RuSyfiStNtM OKOUU4&I, egZU- KUM YÖNÜN&EN VE KA&4OENİZ K/YlS/NOAN 6£- n&&zo*/'u rşsAt ETMIÇTİ. fius e&je- , SÖLGEMN IŞGAL ÇOĞUNLUtTA SUİMN0UĞU . RUM ÇETELEKJ, YEKLİ NPEN SONKA İMZAlANAN 8&.EST-L CASMASf uy&GWCA SÖLGEYr TEK/KETM£K ZO- KüA/P/l KAtAN RtlSLAflfN ARP/HPAH, TÜgKKUWtn£- ftt TTtASZOH VE ÇEyO££fA/£ E&EA4EN OlMUfTU-. A3, A4, 35x50, 35x60 veya 35x70 cm. siyah-beyaz veya istenilen rezolüsyonda renkli FİLM ÇIKIŞI YAPILIR Piyasa fiyatının altında. Tel: (0 212) 512 05 05 Dahili 481 Sarıyer-Demirciköy BasınYayın Konutları'nda triplex villa sahibinden satılık 0212 241 36 27 (iş tel) PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Uzunca bir süredir Istanbul'un kent merkezine en uzak ilçelerinden birinde yaşadığımdan ola- cak, eskisinden çok daha fazla televizyon izliyo- rum. Sosyal ve kültürel etkinliklere gerektiğince katılamamamdan doğan "bilgilenme açığımı" tek- nolojik olanaklardan yararianarak kapatmaya ça- lışıyorum. Kent dışında doğaya daha yakın yaşamanın sağladığı kimi yarariar da var. Bununla sağlık, ses- sizlik, temizlik, yeşillik gibi şeyleri kastetmiyorum. Insan Istanbul'un kalabalığından, gürültüsünden, hareketliliğinden uzaklaşınca "orada" olup biten- lere daha farklı bir gözle bakabiliyor. "Orada" di- yorum, çünkü sanatda, kültür de, düşüncede, bi- lim de büyük ölçüde IstanbuPda üretiliyor. Bu dev metropol salt bir camiler, köprüler, kiliseler, saray- lar; balıklar, mezeler, meyhaneler; gece kulüpleri, defileler, mankenlen rock'lar, rap'ler, pop'lar ken- ti değil. "Orada" müzeler, sanat galerileri, sine- ma-tiyatro-konser salonlan, üniversiteler, araştır- ma merkezleri var. Tüm özel ulusal televizyonla- rın, radyolann, gazetelenn merkezleri de "orada." Orası, yani Istanbul salt eğlence yaşamının değil Paris, Londra, New York, Roma, Berlin, Moskova gibi ülkenin sanat, kültür, bilim üretiminin de mer- kezi... Bu özelliği nedeniyleTürkiye'nin sanat, kül- tür, bilim adamlannın büyük çoğunluğu da Istan- bul'da yaşıyor. Onlann ürettiklerini, yapıtlannı mü- zelerde, sanat galerilerinde görebiliyor, konserier- de dinleyebiliyor, tiyatro ve sinema salonlannda iz- leyebiliyoruz. Araştırmacıların, bilim adamlannın, düşünürierin ürettiklerini yazdıkları kitaplanndan, gazetelerde, dergilerde yer alan yazılanndan oku- yoruz, öğreniyoruz. Televizyon, internet gibi çağdaş teknolojiler, be- nim gibi bir süreliğine kentin uzağında kalmak is- teyen, ama aynı zamanda da yeni bifgiler edinmek- ten, yeni bulgular öğrenmekten, yeni yaprtlar gör- mekten, yeni düşüncelerle tanışmaktan vazgeç- meyenler için büyük olanaklar sunuyor. Sabah er- kenden kalkıp, daha gazeteler satıcıya bile ulaş- madan ben bilgisayarımın başına geçip, dünyada neler olup bittiğini intemetten öğrenebiliyorum. Akşam da elimde kumanda aygrtımla televizyonu- mun karşısına oturup "zaplaya zaplaya" dünyayı odama getirebiliyorum. Eğer evinizin çatısında 7 çanağınız varsa, tam 1.147 kanal izleyebiliyorsu- nuz dünyadan. Bu size doğal olarak her alanda çok geniş karşılaştırma olanakları sunuyor... Son zamanlarda elimden geldiğince "Ceviz Ka- buğu", "Ateş Hattı", "TekeTek", "IskeleSancak" gibi programlan izlemeye çalışıyorum. Çünkü Tür- kiye'de "tartışma kültürü'nün vardığı düzey bu programlara neredeyse "o/>T9£>/r''yansıyor. Bu tar- tışma programlarına her hafta sanat, edebiyat, müzik, kültür, araştırma, bilim, siyaset ve ticaret dallarında üretim yapan onlarca "şahsiyet" katılı- yor. Katılımcılaryalnızcakendilerininuzmanlıkala- nından değil, yaşamın her alanından akıllanna ge-. len her şeyi söyleyebiliyoriar bu ilginç programlar- da. Televizyon merkezlerinin sanat, kültür, bilim merkezleriyle aynı kentte bulunmalan programcı- lar açısından çok elverişli. Telefonu açıp, sözgeli- mi bir "ilahiyat profesörünü", bir "müzisyeni", bir "halı tüccannı", konusu "dil bilimi" olan bir prog- rama çağınyoriar. Onlar da gelip hiç anlamadıkla- n bir konuda saatlerce tartışıyortar. Tartışabiliyor- lar... Bu, "her an, her konuyu, /7eryerde"tartışabil- me yeteneği bizim insanlanmıza özgü, dünyanın başka yerierindeki insanlara nasip olmayan "Al- lah vergisi" bir özellik. Bu özelliğin bir çarpıcı ya- nı daöne çıkan "tartışma üslubu"... Tartışmacılar konuşma sırasında avaz avaz bağırabiliyor, önün- deki masaları yumruklayabiliyor, karşısındakileri kovabiliyoriar. Tartışma konusu isterTSE'nin por- takal sandıklan için belirlediği ölçüler, ister çocuk bakımı, isterse Avrupa Birliği olsun, birbirierini "va- tan hainliği", "bölücülük", "işbirlikçilik", "uşak- lık", "satılmışlık" ve "alçaklık"\a suçluyoriar. Suç- layabiliyoriar... Bu bir tarz... Dünyada bize özgü bir tarz... Bu- na ben "Türk Tipi Tartışma Tarzı" (TTTT) diyorum. Eğer bu tarz bizi ileriye götürecekse, kendi gibi adı da özgün olsun bari... Ne dersiniz, uygun olmaz mı? e-posta: dkavukcuoglu(â superonline.com Faks:0 212-723 84 97 B U L M A C A SEDÂT YAŞAYÂN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Burgaçlar oluşturarak akan bir akış- kanın devini- mi. 2/Asya'da 4 bir göl... Ayak direme. 3/ Ateşte ya 6 da kap içinde 7 susuz olarak g pişirilmişet... Bir işi yerine ^ getirme. 4/ Payla- ma... Şarkı, türkü. 5/ Gümüşbalığı. 6/ "Kalom"dadenilen kürk hayvanı... tki- yüzlülük. 7/ Müslü- man ülkelerde otu- ran Yunan asıllı kim- se... Kuvvetli esen riizgâr. 8/ Adaletten 8 ve haktan aynhna- 9 yan... Leylak rengi, açık mor. 9/ Istanbul'un Be- yoğlu semtindeki ünlü tarihi otel. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer... Halk arasuıda negatif fotoğrafa verilen ad. 2/ Ta- nmdakullanılanazotlugübre... "Ölüm — baharül- kesidir bir rinde" (Yahya Kemal). 3/ Fas'ın baş- kenti... Bey. 4/Birtürsporceket... Birnota. 5/Av- rupa'da bir başkent. 6/Adlan sıfat yapan bir yapım eki... Osmanlı donanmasında tümgenerale eş riit- be. 7/Kars'ın doğusundaki ünlü antik kent... înen, inmiş. 8/Bir yeribayındırdurumagetirmek için ya- pılan işlerin tümü... Kanşık renkli. 9/Büyük ün ka- zanmış sinema ya da müzik sanatçısı... Adale.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear