01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3AYFA CUMHURİYET 5 KASIM 2002 SALI 14 U J\ [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GURUN Nâzım Hikmetüstüne iki yapıtNâzım Hikmet'in vatandaşlığını takanlar Kunılu'nda gerekli sayıda xıza toplanamadığı için iade edile- lediği, her türlü yozlaşmanın (tabii elli bir birikim sonucunda) tırmanış- L olduğu 2002 Türkiyesi'nde, her :ye karşın "Nâzıın Yıh" dolu dolu aşanıyor diye düşünüyorum. Türk ılinin bu büyük ozanınm insanlıği- u şairliğini, dünya görüşünü ustalık- 1 işleyenoncaeserüretildi... Şiirle- L, oyunlan, operetleri sahnelere ta- 3idı. kurgulandı, senfoniler bestelen- G. dizeler tiyatroculann dillerinde ansçılannbedenlerinde şekillendi... (oğu çahşmalar Anadolu kentlerine, ATupa'ya, Amerika'ya uzandı... araş- tnnalar yayınlandı, belgeseller çekıl- d, yurt içinde ve dışında çeşitli se- ninerler düzenlendi... 2002 bitmek &ere ve ben yine Nâzım Hikmet'e dıir iki güzel olaydan kısaca söz et- nek istiyonım: Tamer Levent'in kur- gıladığı ve yorumladığı "Yaşamaya Dair" adh konser, şiir tiyatro buluş- ırası ve Prof. Dr. Sevda Şener'in kül- tir Bakanlığı Yayınlan'ndan çıkan kiabı "Nâzun Hikmet'in Oyun Ya- zaiığL" •Yaşamaya Dalr* Ankara Devlet Opera ve Balesi yapımı olan "Yaşamaya Dair" mü- ziğin, şiirin, tiyatronun iç içe geçti- ğibir çalışma. Nâzım Hikmet'in şi- irlerinden Tamer Levent'in kurgu- ladığı ve yönettiği gösteriyi dev bir ekrana yansıyan gölgeler, siluetler, rerıkler ve bir anlamda yaşamı sem- bolize eden merdivenleT tamamlıyor. AB Aykaç'ın Türk müziklennden ve otantik caz motiflerinden oluşan müziği bir direnişin, hayata ve in- sana sıkı sıkıya sanlmış sevgi dolu bir yüreğin, parlak bir aklın, güçlü bir iradenin, mücadeleci bir ruhun izlerini taşıyor. Bu müzik kimi za- man şiirlere eşlik ederken kimi za- man da Nâzım Hikmet'in dünyasın- da kendi başına dolaşıyor, onıın için- de esen fırtınalan yansıtıyor. Tamer Levenfin yalın bir üslupla okudu- ğu dizeler şairin güçlü kişiliğini, in- san yönünün bir kez daha seyirciy- le buluşturuyor. Bu anlamda. "Ya- şamaya Dair"de sahneden seyirci- ye, seyirciden sahneye akan bir du- yarlıhk söz konusu. Sahne ve seyir- ci arasındaki mesafeyi bilinçli ola- rak koruyan Tamer Levent kurguyu yaparken de şairin yaşam çizgisi üs- tüne yoğunlaşmıyor. Ama, bu gös- teri için seçilen şiirler zaten kaçınıl- maz olarak Nâzım Hikmet'in yaşa- dığı dünyayı. onun yaşamını, dün, bugünü, yannı anlatıyor. Buna iliş- kin olarak şöyle diyor Levent. "Ya- şamaya dair 5 de şürterin seçimi; çok umudu olmayan bireyin direnmeye karar verişi, insanlan birlik olrnaya çağnşu güneş, sevdam 'umutsuzlu- ğa yer yok' gibi dramatik temalann ifade edilmesine olanak verecek şe- kilde yapıldı. Böylece, oyun bittiğin- de, zorlu bir yolda, yılmadan yürü- yebilmiş bir insanın, güçlü kişiliği çıkıyorortaya." Nâzım Hikmet'in di- zelerindeki coşku, sevgı, inanç, umut ve kırgınlığın altı sanatçının da de- ğındiği gibi bu dramatik kurguda bir kez daha belirlenirken. "Yürü- yen adam"dan "Otobiyografi"ye uzanan geniş ve anlamlı bir yelpa- zede insan ve şair Nâzım Hikmet'in inandığı doğrular adına çıktığı zor- lu yolculuğun haritası çiziliyor. în- celikle işlenmiş bu harita zevkJe iz- leniyor. 'Nâzım Hikmet'in oyun yazarlığt' Prof. Dr. Sevda Şener, Kültür Ba- kanlığı Yayınlan'ndan çıkan "Nâam Hikmet'in Oyun YazarhğT adlı ki- tabında onun tiyatro çalışmalanm, oyunlarını ve yazarlığını ele alıyor. Kitabın birinci bölümünde yazann geçlik yıllanndan başlayarak tiyat- roya duyduğu ilgiye yönelik çeşitli görüşler, yazışmalar dikkat çekiyor. Istanbul'da SovyetlerBirliği'ne. EB- za Binemeciyan'dan Mayakovsi ve • 2002 Türkiye'sinde, her şeye karşın "Nâzım Yılı" dolu dolu yaşanıyor diye düşünüyorum ve size iki güzel olaydan söz etmek istiyonım: Tamer Levent'in kurguladığı ve yorumladığı "Yaşamaya Dair" adlı konser. şiir, tiyatro buluşması ve Prof. Dr. Sevda Şener'in kültür Bakanlığı Yayınlan'ndan çıkan kitabı "Nâzım Hikmet'in Oyun Yazarlığı." Meyerhold'a. Ertuğrul Muhsin'e referanslarla, geri dönüşlerle uzanan kısa bir bölümdür bu. Bir anlamda, şairin tiyatroya olan tutkusunu dile getiren bir 'giriş' bölümüdür. Kita- bın ikinci bölümünde, Sevda Şener, Nâzım Hikmet'in oyunlannı tek tek inceledikten sonra, üçüncü bölüm- de onun yazarlığını değerlendirir. Şener'e göre Nâzım Hikmet tiyat- rosunun temel özellikJerinden biri gerçekçi ve ileri ağırlıkh olmasıdır. u Nâzım Hikmet için tiyatro, içinde yaşadığı toplum, arasında yaşadığı insanlar hakkında söylemekzorun- luğunu duyduğu şeyleri yaşanhya çevirerek Oetebileceği ırygun bir alan olmuştur" der. Onun oyunlannda vermek istediği mesajın sınıfsal ya- pının temel ahlak değerlerini yoz- laştırdığı üzerinde durur. Burjuva- zinin, bürokrasinin, kapitalizmin eleştirildiği oyunlan tartışırken "Yol- cu," "FerhatOeŞirin", "birÖlüEvi," "Unuhüan adam", "Yusuf ile Me- nofis", "İvan lvanoviç Var mıydı Yok muydu?" gibi oyunlan özellik- le ele alır ve gerek kurgu gerek tip- ler üzerinde karşılaştırmah değerlen- dirmelere yönelir. Oyunlarda bir di- ğer özelliğin yine sosyal yapıdan kaynaklanan ahlak sorunlan oldu- ğunu belirtir. Oyun kişileri genelde 'iyiler' ve 'kötüİer' olarak kümelen- miştir. Bu açıdan bakıldığında, ya- zann oyunlannda olumsuz tiplere alternatif olarak topluma yararlı, mücadeleci tipler çizdiği bir gerçek- tir. Bu bakışını verdiği örnekler, al- tını çizdiği çatışmalarla destekler Sevda Şener. "Nâzım Hikmet'in Oyun Yazarb- ğTnda dikkat çeken bir hususu da ya- zann Ibsen, Strindberg gibi gerçek- çiliğin belli başlı temsilcilerini yanı sıra Meyerhoki, Mayakovski gibi ye- nilikçi sanatçılardan etkilenmiş ol- masıdır. Bu etkiler giderek yazara farklı açılımlar kazandıracak ve oyun- lanna renk katacak, kıvraklık ka- zandıracaktır. "Nâzım'm oyunlan- run özündeve biçiminde zaman için- de bir değişim olmuş, ilk oyunlann- daki vurucu olay ağırnğınm yerini tartışmah dururnlar almışnr. Yaza- nn malzemesine giderek daha uzak açı kazandığu mizaha daha çok yer verdiği söyknebiür. Bu geoşüne ko- şut olarak kiasik biçim kuraflannın, daramatik oyun kurgulama teknik- lerinin oyunun öyküsü üzerindeki baskısı giderek azalmış, daha özgür denemelere yer açımuştir" diyerek noktalar incelemesini Prof. Dr. Sev- da Şener. Üniversitelerin Tiyatro Bö- lümlerinde, konservatuvarlarda oku- tulması gereken kitaplar arasında yer alıyor kanımca Nazım Hikmet'in oyun yazarlığı. Tiyatro dünyamızda genelde Na- zım Hikmet'in güçlü dizeleri yo- rumlanır ve bu dizelerin taşıdığı an- latımlar dramatik bir örgü içinde da- ha da etkileyici bir boyut kazamrken oyunlan sankı daha uzun aralıklar- la buluşur seyirciyle. Bu bir ger- çek... Belki de oyunlara yönelik öz- gür denemeler, farklı yonimlar ("Fer- hat ile Şirin", "Ivan Ivanoviç Var mıydı, Yok muydu?", "Yofcu", "Bu Bir Rüyadır"gibi) Nâzım Hikmet'in şiirleriyle olduğu kadar oyunlanyla da daha yoğun buluşma ortamlan hazırlayacaktır zaman içinde. Bir oyun, bir sergi ve üç kitapla Troya söylencesi Istanbul ve Bursa'da sürüyor Kültür geçmişimize yolcıdukHAYATt ASILYAZia 7. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Festivali .\ltuğ Görgü, Günay Güney, Tuğrul Tülek adlı üç genç tiyatrocunun birlikte yazdıkJan, A\-şe Emel Mesd'nin sah- nelediği ve koreografisini yaptığı "At Doğuran Savaş, Troya" oyunla başladı. Üç genç sanatçının bir söylence- yi tiyatro sahnesinde sergilenecek bir oyuna dönüştürebirmeleri, gün- celi zaman içinde yakalamalan, bun- lan dramaturgi ve 'reji' ile başanlı biçimde sahneye çıkarmalan, üzerin- de durulması gereken bir tiyatro ba- şansıdır. Söylencenin öykü anlatımı- nı Ayşe Emel Mescinin önce bir dans tiyatrosu kurgusuyla -ön oyun olarak- sahneye getirmesi, bir yeni- likti. Bugüne dek ülkemizde tiyatro için yazıhnış bir oyunda dans tiyat- rosu olgusu sahneye burada anlattı- ğırruz biçemiyle getirilmedi. Yönet- men oyunu, mitolojideki kahraman- lann yazgılanna kanşmak, onlann yerine konuşmak, onlann duygu ve düşüncelerini, dansla, müzikle, de- kordaki mekânı kullanmakla, öl- çümlü. tartımlı biçimde ortaya koy- muştur. Yaklaşımı, oyuna bakışı, olaylann kurgusunda yaptığı deği- şikJiklerle, kahramanlann 'jest' (dav- ranış) ve devinimlerini açıklama yöntemini yaratıyor. Oyunçulann da\Tanışlannın evTelerini, davranış- çı bir yönteme göre çizerek traged- yadaki söylenceyle gerçeğin buluş- masını sağlıyor. On yıl süren Troya savaşı, içinde seviyi de banndıracaktı, savaş gibi. Savaş yok olmaktı, banştı aslolan. Ne ki, bu tür oyunlann geçmişi olduğu gibi geleceği de vardı. Öripides'in "TftjyahKadınlar"ının yanında, Se- neca'nın "Trojah KadınlarTnı da ygarlık kenti Bursa 'da Ayşe Emel Mesci tarafından "AtDoğuran Savaş, Troya" oyununun sahneye konmasıyla İstanbul 'da Troya sergisinin açılması ve bu alanda üç kitabın yayınlanmasının aynı zaman diliminde gerçekleşmesi güzel bir raslantı. anmamız gerekiyordu. Troya Atı'nı simgeleyen küçük bir "TVoya An" da çıkıyordu. Livius Andronicus'un "Troya'nm Aö". Friedrich Wolf un Troya An". Jean Giraudouî'nun " I h ^ a Savaşı Ohnayacak" gibi ya- pıtlar savaşa karşı oyTinlardır. Bun- lan özellıkle belirtmemin nedeni, "At Doğuran Savaş, Th>ya" gibi de- neysel çalışma üriinü olan böyle bir oyunda, savaşa karşı olma yorumuy- la, 'ışık' simgesinin kullanımı, aydın- lanmayı duyumsatmasıydı. Karakterlerin seçimınde, Yunan tragedya kahramanlannın en önem- lileri rollerin dağılımıyla oynandı. Yunan mythos'undan günümüze gel- miş en büyük kahraman "Odysseus", oyunda önemli rol yüklenmişti. "Pro- metheus" öyle. "Zeus"u kuşkuyla gozlemleyen kahraman, günümüz- le koşutluk kuran ilginç çizgiler koy- du ortaya. Kuşku çağımızın bugün en büyük tehlikesi "Zeus"un betim- lenmesiyle çağımızda yaşamıyor mu? Daha niceleri! "Hera", "Athe- na". "Afrodit", "Paris", "Hermes", "Akhffleus", "Hekabe", "Helene", "Menelaos", "Kassandra", "Hek- tor", "Andromakhe" ve diğerleri. Her biri iyi düzeyde yorumlandı ve takım oyunculuğuyla görselliği or- taya kondu. Yalın dekor, oyunla ve yorumla iyi örtüştü. Genç bir kad- ronun başanyı yakaladığı bir oyun oldu, "At Doğuran Savaş, TVoya". Kültür kenti Bursa Bursa Büyükşehir Belediyesi Kül- tür, Sanat ve Turizm Vakfı Tiyatro- su, 1999'da Feyha Çelenk tarafın- dan kuruldu. Kuruluşundan bu dö- neme dek, çocuk ve gençlik oyun- lan sergilemişti. 9 Ekim'de de, "AtDoğuran Savaş, TYrjya" adlı oyunun çocuklar için hazırlanan yapımrnı sahneledi. 11 Ekim'de sona eren 7. Uluslararası Bursa Çocuk ve Gençlik Tiyatrola- n Festivali'ne, Fransa, Danimarka ve Yunanistan'dan çocuk tiyatrolan ka- tıldı. Ankara'dan Tiyatro Pembe Kur- bağa ve Tiyatro Tempo adlı iki top- luluk da festivalde çocuk oyunlan ser- gilediler. Bursa, Ahmet Vefik Paşa'dan bu yana tiyatro geleneği olan bir ilimiz. Festival oyunlannın sahnelendiği ti- yatro salonu, Atatürk'ün Bursaya ılk gelişinde verdiği görev üzerine, Cumhuriyet döneminin ünlü mimar- lanndan Ahmet Hikmet Koyunoğ- hı'nun mimarlığını yaptığı yapı, ya- ni çok işlevli "Ta\yareSineması"nın salonudur. Tarihsel nitelikli, cumhuriyet dö- nemı yapıtlanmızdan olan bina as- lına uygun biçimde onanlarak Bur- sa'ya bir kültür merkezi kazandınl- mış. Istanbul'da Troya sergisi "At Doğuran Savaş, Troja" oyu- nunun başladığı hafta tstanbul'da son derece ilgi çeken, uluslararası bo- >-utta bir sergi açıldı... TC Külhîr Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncıhk'ın birlikte hazırla- dığı "Troya - Efsane ile Gerçek ara- sı Bir Kente Yolcuhık" başlıklı ser- gi, Vedat Nedim Tör Müzesi'nde sürüyor. Prof. Dr. Manfred Korfman. ser- ginin açılışında Troya ile ilgili bir ko- nuşma yaptı. Yapı Kredı Yayıncılık Troya kazılannı anlatan büyük boy bir katalog ile Herve Duchene'in "Iroia Hazineleri\eva Scho'emann'm Düşü" adlı yapıtını yayımlamış. Ki- tabı, "At Doğuran Savaş, Troya"nın metninin kolaj ve dramaturgi çalış- masını yapan Afl Berktay Türkçeye çevirmiş. Aynca, Ingilız yazar Adele Ge- ras'ın yazdığı. Ash Biçen' in Türkçe- ye çevirdiği "Iroya'da Aşk" kitabı da Yapı Kredi Yayınlan'nca yayım- landı. Önemli çahşmalar olduklanru vur- gulamak istediğimiz bu kitaplann yayınlanması ve Troya Sergisi'nin açılmasıyla uygarlıklar kenti Bur- sa'da, Ayşe Emel Mesci tarafından böyle bir oyunun sahneye konması- nın aynı zaman diliminde gerçek- leşmesi güzel bir rastlantı. YAZIODASI SELİM tLERİ Çirozun Öyküsü (2) Çirozdan bolca konuşulduğu 1959 bahannda, çirozun nasıl yapıldığı da mutlaka anlatılmıştır. Ay- rıntısıyla hatırlamama imkân yok. Bu yüzden kitap karıştırıp öğrendim. Çiroz, fıçılara konarak tuzlanıp bekletilirmiş. En az on saat fıçıda bekleyecek. Sonra şöyle bir te- mizlenip, çift çift bağlanacak, resim gibi çiroz de- metleri oluşacak. Çiroz demetlerini denizdetutmak gerekıyor, lstanbul'un mavi denizlerinde. Ikı üç saat denizde tutulmuş çirozlar tekrar yı- kandıktan sonra, 'semer' adı verilen bir tür çatkı- ya serilecek, üç gün semer<je salkım salkım tutu- lacak. Sonra yere vurulacak. Zemınin toprak de- ğil, taş olmasında yarar var. Semerdeki işlemin güneşli havalarla ılintisi önem- li. Havalargüneşsizse, süre artıyor, on güne kadar çıkıyor... Kadıköyü Çarşısı'ndan aldığımız çirozlarla eve dönülürdü. Cihangir'e taşındığımızda, Balıkpaza- n'ndan alırdık çirozu. Bugünün hazır ve uydurmasyon çirozlan akıldan bile geçmez; çiroz, taze taze hazırlanırdı. Bizim ev- de annem hazırlardı. Ama bazı evlerde çiroz sala- tasını evin beyi hazırlardı. Anneminki, ne yalan soyleyeyim, o kadar lezzetli değildi. Sağlık memuru Irfan Bey, elınde çirozlan, Yedi- baş Apartmanı'ndan ıçeriye gırer, bıraz sonra, açık mutfak penceresinden buram buram çiroz koku- ları dağılırdı. Irfan Bey'ler kapı karşı komşumuz- du. Irfan Bey'in özel bir çiroz tokmağı vardı. Kımbı- lır ne zamandan kalma, ağaç tokmak. Çirozu o tok- makla döver, bastırırdı. Çirozun dövülmesi, bastırılması Irfan Bey'de bi- rinci ışlemken, anneannem. çirozları ıslatmakla işe başlardı. Birkaç damla su serpilerek, kuru balık şöy- le nemlendırilecek. Sonra şöyle alevde tütsülenecek. Bu alev için, Mahmud Nedim bin Tosun, o meçhul usta, "kı- vılcımlı birkülateşe bırakılır" diyortarifinde. Kıvıl- cımlı kül ateş... Kül ateş... Roman adı gibi. Anneannem, tütsülenmiş çirozu peçeteye san- yor, ondan sonra dövüyordu. özel tokmağı yok- tu, çekiçle vuruyordu. Çiroz şimdi didiklenecek; bir ara da soyuluyordu, ama ne zaman? Pulları ayıklanmış, dövülmüş, uzunca ince par- çalara bölünmüş çiroza üzüm sırkesi dökülecek. Çiroz üzüm sırkesinde en az bir saat bekletrtecek. Ikide bir de ısrarla üzüm sirkesi diyorum, çünkü bugünün elma, limon sirkesıne yatırmaya yeltenen- ler çıkabilir. Sonra sirke süzülecek ve zeytinyağı, limon su- yu gezdirilecek. Bol dereotuyla bezenecek. Dere- otu, daha önce bir yerlerdesöylemişolmalıyım, çi- roz salatasının bengisuyudur... Daha Cihangir'de oturuyoruz, Teşvikiye'ye taşın- mamışız. Alman Dili ve Edebiyatı profesörü M. Hanım'la eşı bize gelecekler. Eşi. babamın arka- daşı. Çirozu Irfan Bey hazırlayacağından. onlar da, irfan Bey'le eşi de yemeğe kalacaklar. Çiroz salatası müthiş! Herkesin nefesi kesilmiş. Profe- sör M. Hanım birdenbire Goethe'yie Beetho- ven'in sanat anlayışlarını karşılaştırmaya karar ve- riyor ve vakit kaybetmeden başlıyor: Şekil, muhtevanın dışında tutulamaz. Motif, hat- ta en küçük bir motif bile, bütünün, ana mimari- nin ya kendisini aksettirmeli, veyahut o mimariye hizmet etmelidir. Beethoven'in müzık cümleleriy- le Goethe'nin mısrasındaki her bir kelime arasın- da böyle bir ahenk benzerliği vardır... Sağlık memuru Irfan Bey, çatalının ucunda çi- rozu, ağzı açık, gözler yuvalanndan fırlamış, sus pus dinliyor. Beethoven ve Goethe, teferruatı hep dısiplin içinde değerlendirmişlerken, Sehumann ve hat- ta Schiller teferruatta taşkın bir hislilik göstererek... Profesör M. Hanım'ın bu söylevı biz çocuklara yarıyor, büyüklerin tadına varamadıklan çiroz sa- latasını göz açıp kapayana silip süpürüyoruz. ... Beethoven'in müziğındekı armonik inşa, Go- ethe'nin şiirindeki muhteşem lısanın musikideki ifadesi olup... Annem, boş çiroz salatası tabağını sofradan kal- dırıyor... Takvimde tz Birakan: "Unutmamalı ki rakı sofrası saygm bir 'cemiyet'&r" llhan Eksen. Dengeli Demlenme, Sel Yayıncılık, 2000. BUGUN • CEMAL REŞİT REY'de 'VH. Uluslararası Mistik MüzikFestivafi' kapsamında 19.30'da 'Füs Gnaoua De Tanger'in konseri. (Biletix: 0 216 454 15 55) M SCHNEİDER TE.MPEL GALATA'da Mehmet Demirtaş'ın yöneteceği "The Committee Ensemble' konseri. (0 212 292 06 55) • TARKZAFERTüNAYA'da 14.00, 16.30, 19. 30da Christopher Nolan ın 'AkılDefteri' fılminin gösterimi. (0 212 317 77 49) • ATATÜRKKİTAPLIĞrnda 19.00'da Ebutfazi CeKH'nin 'Düşler' fihninin gösterimi. (0 212 317 77 49) • BİLGt ÜNtVERStTESt KUŞTEPE KAMPÜSÜ'nde 19.30'da UhichSeidlın 'Cehennem Sicağı' fılminin gösterimi. (0 212 293 50 10) • AKBANK KÜLTÜR MERKEZİ nde 19.00'da Antoine D'Agata'nın söyleşisi. (0 212 252 35 00) • BABYLON'da 21.00 de 'Ek02 Projesi'nin 2. bölümü 'Psikoz4.48' adlı gösteri. (0 212 292 73 68) ANKARA TtYATRO FESITNALİ'NDE BUGÜN • DEVLET TtYATROSU YENİ SAHNE'de 20. 00"de Tiyatro Rastın 'Bir Şehir Bir Şair' adlı oyunu. • D.T. KÜÇÜK TtYATRO'da 20 OO'de Semaver Kumpanya'dan 'On İkinci Gece' adlı oyıın. • MİGROS ANATOLİA TİYATROSU'nda 20 OO'de Genç O>-uncular Sahnesi'nden 'Yük' adlı oyun. (0 312 419 83 98)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear