31 Ocak 2025 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 KASIM 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DISBASIN tslamcılar Avrupa sempatizanı gibi görünseler de Batılı kültürel değerlerin temsilcisi olamazlar KemalistTürkiyeAB ilebütünleşir• AKP muhafazakâr bir parti değil, Hıristiyan Demokrat Birliği'nin Türk varyasyonu değil, Islamcı bir parti. îslamcılık da dinci köktenciliğin bir varyasyonudur. BASSAM TtBİ* Türidye'deki seçim sonuçlannın şo- ku sûrüyor. Ancak, Alman hükümeti Adalet ve Kalkınma Partisi'nın zafe- rini "iyi niyetti'' bir şekilde dikkate al- dıgının sinyallerini veriyor. Bu, Türk siyasetıni yakından bilenlerde şaşkın- lık yaratıyor. Bu olumlu tq)ki, Türk Islamcılann dışandan bakanlan ınandırdığı "Avru- pa sempatizanı" açıklamalanndan kay- naklanıyor. Uzmanlar, Dışişleri Ba- kanlığı'ndakı görevlilenn saf olduk- lanndan ya da iyi bilgilendirilmedik- lerinden şüpheleniyorlar. flası de olum- lu şeyler değil. Püs kurmuvorlar Öyle görünüyor kı Türkiye'dekı Is- lamcılar, resmı söylemlerine bakılırsa kendilerini "Aufbruch am Bosporus" adlı kıtabımda "Neo-Osmanhcılık" ola- rak tanımladığım bölgenın süper gü- cü olduklannı öngören "Büyük Türk DüşlerTnı artık kurmuyorlar. Bu ha- yal bir kez Erbakan'ın İdşiliğinde ha- yata geçirildi. O. sadece 1996 yılında yapılan seçimleri kazanmadı, "yolsuz poütikacr Tansu ÇiDer ve Çiller'in Doğru Yol Partisı'nin sayesindebiryıl süreyle başbakanlık da yapma şansıru buldu. Bugüne kadar alınan siyasi ön- lemler, o Islamcı başbakanın laık Tür- kiye'de özellikle eğitım alanında baş- latuğı gizlice îslamcılaştırma kampan- yasınayönelik. Necmettin Erbakan'dan sonraki yıllarda, 1997-2002 yıllan ara- smda Türkiye'nin Islamcılan çok şey öğrendi, geçmıştekı hatalar tekrarlan- mayacak. Bunun üzerine Islamcılann sık sık başvurduğu Strasbourg'daki Avrupa Mahkemesi ile olan olumlu deneyim- ler de ekleniyor. Ve tabiı Avnıpa yolu- nun kazanç sağlayacağı inancı: Avru- pa, Islamcılara, kendilerini Kemalist la- ıklerin başına buyrukluğuna karşı ko- rumalan ıçin yardım edebilir. Batı Avrupa'da laik cumhuriyet -or- yantal bir demokrasi olmasına rağmen- , sistemin koruyucusu olan ordu ile eş- değerde tutuluyor. Bu da tslamcılann ışıne yanyor. Reform yapmazlar tslamcılar, Avrupa'da Kemalizm'e karşı tepki ve dırenişlerini "General- lere karşı direniş" olarak pazarlayabi- lirler. Ben, 2000 yılında Davos'taki Dünya Ekonomi Zirvesi'nde dönemin başbakanı Ecevit ile yaptığım bir tar- tışmayı anımsıyorum. Islamcılara kar- şı olan kaü tutuma yönelik eleştiriye şöy- le karşılık vermişti: "Türkiye'de laikük Bata Avrupa'da olduğu kadar derinlere demir armış dunımda değiL Bu nedenle biz din ve siyaset arasındaki aynmı azünU ve ke- sin bir şekilde korumanyız," Bunu Batı Avrupalılar anlamıyor. Ancak, Erbakan, Erdoğan fark etmez, Tibi'nin yorumuna göre Avmpalı değerlerin temsilcisi olmayan AKP lideri Erdoğan, seçim sonrasında ilk yurtdışı buluşmasmı AB ile ilgili görüşmek üzere Roma'da İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ileyapMAP) Türk Islamcılan tanıyanlann onlann modern Avrupa'nın kültürel değerle- nni temsıl edeceklenne çok zor inanır- lar. Islam bir dındır ve benım on yıldır yaptığım gibi "Euro-İsJam" olarak yo- rumlanabilır. Ama bu tarz reformlan ne Erbakan ne de Erdoğan yaptı. Tür- kiye'deki tek ünlü "reformcu teolog" olan YaşarNuriOztürkü "ekonomi- nmısiahatçısrKemalDerviş'ınyarun- da, CHP'de buluyoruz. Bu reform yanlısı Müslüman, Islam- cı olmadığı ve bu parti reforma uğra- mış Islama siyasi taban oluşturmadığı için AKP'ye etki edemiyor. Erdoğan, yardımcısı Abduflan Gül ve öncülen Erbakan gibi siyasiler îs- lamcı bir düzenı temsil ediyorlar. An- cak, öncülerinden daha kurnaz ve prag- matikler ve "elde tutulan bir serçenin damm üstündeki güvercinden daha iyi olduğu" düşüncesıyle hareket ediyor- lar. Avrupa veAB'nınyakın. "'yeniOs- manhcı büyük Türkistan'ın uzak ol- duğunu bıliyorlar. Erdoğan gibi laik Türkiye'de mümkün olmadığı için kı- zını başı kapalı bir şekilde eğitım gö- rebılsın dıye yurtdışına gönderenler si- yasi olarak sadece Batı Avrupa'nın yar- dımıyla Türkiye'deki kadınlann tek- rar başörtüsü takma izni olabileceği umudunu taşıyabilirler. Siyasi tslam'ın güçlendiği süreç zar- finda Türkiye'de çok sayıda kadın ba- şını örttü. Erdoğan ve îslamcılarbaşör- tüsünü kamu düzeninde "takdim edi- lebilir, kabullenilebihr" hale sokmak istıyorlar. Başörtüsü İslamcılığı Asıl konu olan "başörtüsü lslama- hğı"nın AB'nin istediğı şey olup olma- dığı. tslamcılannKemalızm'den "ann- dırmaya1 ' çalıştığı Türkiye'nin "örtü- nerek laikUkten ödün vermesi ya da vazgeçmesTnı kolaylaşurmakta AB'nin çıkan olur mu° Kemalist bir "lurkiye Avrupa ile bü- tünleşebılir, ancak AKP islamcılığı bü- tünleşemez. Islamcılar Avrupa'nınyar- dımıyla ılerlemek istıyorlar. AKP mu- hafazakâr bir parti değil. Hıristiyan Demokrat Birliği'nin Türk varyasyo- nu değil, Islamcı bir parti. Unutulma- malıdır kı tslamcıhk da dınci kökten- ciliğin bir varyasyonudur. (Die Welt-11 Kasım) *Bassam Tibi, dedesi Osmanlı Ordusu 'nda general olan ve bir süre Bilkent Üniversitesi 'nde ders veren Islam konusunda da kitapları olan biryazar Diana'ya mezarında bile rahatyok JAMESVVHITAKER Prenses Diana öldüğü zaman söylemiştim. Bugün tekrarlıyorum. Hiçbirimizin inanamayacağı masa- lımsı iddialar, eski sevgililer ve prensesin eşyalan- nı çalmış olan hizmetliler ve benzeri şeyler Di- ana'nın ölümünden çeyrek asır sonra da gündem- de olacak. Galler Prensesi'nin ölümünün üzerinden beş yıl geçmesine rağmen onunla ilgli her geçen gün "yeni bir şeyler öğrenmemiz" inanılmaz. Ancak, aramızdan bırilen bu kadmın büründüğü kimliğe na- sıl ulaştığını hatırlayabilıyor mu acaba? Son geldi- ği noktada, Prenses Diana'nın kendi bedeni ve bey- ninde en olup bittiğinin bile bilincinde oldugunu san- mıyorum. Peki ama neden? Benim kişisel olarak bir 'laydy'yi uıcelemem, psi- koanalızini yapmam çok zor. Ancak, bu kadının bu duruma gelmesinde etken olan, onun kaderini be- lirleyen şey hem kendi ailesi (Spencerlar) hem de kraliyet aılesınin (Windsorlar) özellikle de kocası Prens Charles'ın ona gereken özenı göstermemesi, korumamasıdır. Tek neden bu değilse bile çok et- kendir. Bılmehsiniz ki ben onu 17 yaşındayken ta- nıdım. 1978 Ocağı'nda Sandringham'dabiravpar- tismde tanıştık. Ve onunla i l k k e z o r t a n c a kardeşı Ja- ne'indüğünündekonuştum. Merdivenlerde fotoğraf çektirilmedenöncegözgö- ze geldik ve gehp benimle konuştu. "O zaman bu ka- o^tomplikebirkişüikmiy- * " ^ düşünüyorum. De- v e flort e t " • GörÜnen O KI Ualler Prensesİ Diana ÜnlÜ ve Oİmamn mezarda bile The Independent Bush 'a tuzak • ABD Başkanı, dünyayı Saddam Hüseyin'in silahlanndan kurtarmak konusunda kesin kararlı görünüyor. Günün sorusu ise yasallık penceresi kapanmaya başladığı zaman Bush'un, Güvenlik Konseyi'nin onun için kurduğu tuzaktan kurtulup kurtulamayacağıdır. CHARLES KRAIITHAMMER "Bu, Saddam Hüseyın'inişbirtiğiyapq}yapnıa- ma koausundaki isteknüğini ötçmek için ohışturu- lan bir denetçi rejim. Hans Blıx'in denedemelersı- rasında Irak'ta birşey buhıp bulama>acağı için bir testdeğU." Yukandakı sözler ABD Başkanı Bush'un danış- manlanndan Condoleezza Rice'ın Fox televizyo- nunda yaptığı açüdamalardan alındı. Evet, bu sözler doğru. Ancak. BM Sılah Dene- tım Komısyonu Başkanı Hans BKx bır şey bula- mazsa Saddam Hüseyin'ın işbırliği yapıp yapma- dığını bilemeyeceğız. Saddam'ın hıle yapacağı konusunda elbette şüphemız yok, ancak Hans or- taya somut bır şeylerle çıkmazsa kanıtlayamaya- cağız. Blix'in bir ihlalle karşılaşmaması halinde bu sürecin sonrasında başladığımız noktaya geri döneceğız: ABD olarak tek başına müdahale et- me karan almak ya da askeri müdahale için yeter- siz olan uluslararası destegı sağlamaya çalışmak. 1990'larda görev yapan denetçiler, Irakh kendile- rine bılgi veren bu bilım adamlannın ortadan kay- bolduğuna dıkkat çekıyor. Ancak, Rice her ne- dense Iraklı bilim adamlannın bılgi saklama ya da doğruyu açıklamamasını milhyetçıliklerine bağ- lıyor. Tabiı, milliyetçilikten ödün vermenin bede- li kesınlikle ölüm olduğu sürece kımse konuşma- yacaktrr. 1441 no'lu karar tasansı en ufak bir ihlal ya da Irak'ın işbırliği yapmaması söz konusu olduğun- da Blix tarafından Gü\'enlik Konseyi'ne bıldıril- mesını istiyor. Bush yönetımi de buna ABD'nın kendi savauıması söz konusu olduğunda harekete geçebıleceğinı söyleyerek yanıt venyor. Ancak, tek taraflı karar almak Birleşmış Mılletler karan- na karşı geldiği ıçin güçlükle bır araya getirdiği- mız uluslararası alandaki var olan konsensüsü da yıkabilir. Şu anda Irak'a karşı savaş, uluslararası "geçer- BHk, yasalhk" ıçeren bir seçenektir. Savaş tehdidi Güvenlik Konseyı tarafından oybirlığiyle kısıtlan- mıştır. Ancak, 1441 no'lu karar savaş seçeneğı ıçin bır yasallık penceresi açmıştır. Bu pencere riak etrafinda ABD asken gücünün hızlı bır şekil- de çoğalmasına ızin venyor. Bız zaman kazandık ama Saddam Hüseyin de kazandı. Silahlanru gizlemek için zaman İcazan- dı. Sılahlannı dıplomatlara ve Iraklı ajanlara dağıtacak kadar, Usame bin Ladin'ın söyledık- lerinden anlaşıldığı gibi şimdı de Saddam Hüseyin ile işbırliği yapacak olan terönstlere personel yar- dımı yapacak kadarzaman kazandı. Bhx'in raporunu 21 Şubat'tan önce hazırlama zorunluluğu yok. Oy- sa geçmişteta Körfez Savaşı 27 Şubat'ta sona er- mişti. Bu rapor sonrasıda savaş karanru gerek- tirecekbirdurum olursa yaklaşan sıcak havayla bır- lıkte ortam ABD için çok geç ve riskli olur. Sad- dam Hüseyin de Güvenlik Konseyı de bunu bıliyor. Bu, oynadıklan oyunun bır parçası. Başkan Bush, dünyayı Saddam Hüseyın'in sılahlanndan kurtar- mak konusunda kesın kararlı gibi görünüyor. Günün sorusu ise yasallık penceresi kapanmaya başladığı zaman Bush'un, Güvenhk Konseyi'nin onun ıçin kurduğu tuzaktan kurtulup kurtulamayacağıdır. (Washington Post -15 Kasım) y devam ediyor. kimin umurunda? Omü- kemmel, yaşam sevinciyle dolu taze bir gençtı. Kısa süre sonra Galler Prense- si olmayı kafasuıa koyduğunu anladım. Bu amacına ulaştığında ise sorunlan başladı. Ne- den? Çok kolay. O, daha kilisede evlilik yemini ederken ve yüzüklerini takarken Charles'ın başka bir kadına âşık oldugunu anlamıştı. Bu ikilinin na- sıl şansı olabilirdi ki? Zamanla "buKmik" oldu, bit- mek tükenmek bılmeyen gözyaşı döktü ve parano- yak düşüncelere kapıldı. Ayn yaşama ve boşanma sonrasında ise işler daha da kötüye gitti. Sonra da öldü. Ancak yattığı yerde rahat, huzur içinde mi? Gördüğüm kadanyla hayır.Haberler ve ortaya atı- lan iddialar bitmek bilmiyor. Geride kalanlar sanki her gün başka bir konuyu açıyorlar. Son olarak uşa- ğının e\inden özel eşyalannı çalmakla suçlandı- ğında kraliçenin aslında Dıana'ya, o eşyalan ken- disinin uşağa verdığını söylemekte -kraliçenin açık- lamasından sonra yürütülen duruşma sona erdı- ne- den bu kadar geciktiğini anlayamıyorum. Kraliçe EHzabeth iyi bir kraliçe ve bu yıl 50'nci yılını kutladık. Ancak, açıklamayı geç yapması benim ve birçok kişinin 2002 yılını "kraliçenin uzun süre susruğu yıl" olarak hatırlamasına neden oldu.Ya Prenses Diana'nın oğullan VViUiam ve Harry, onlann tüm bunlar yaşanırken neler his- setiğinı düşünebiliyor musunuz? Sanıyorum Pren- ses Diana'nın mezannda bile rahat bırakılmaması bazılannın ımtiyazlı yaşadıklan için ödemek zorun- da olduklan bedel anlamına geliyor. (DaiiyMirror-9 Kasım) Emine Laval'a destek amacıyla Nijerya'daki yanşmaya katılmayan güzeller, en etkili kadın haklan savunuculan Feministlerin küçümsediği feministler L Bugünlerde Nijerya'da önemsızhk ve ölümcül ciddiyetin ilgınç bir kanşımı yaşanıyor. Herke- sin bildiği gibi "Emine Laval" adlı 30 yaşında- ki, evlilik dışı bir çocuk doğurduğu için taşlana- rak ölüme mahkûm edilen kadının durumu gü- zellik yanşmasına katılacak bazı yanşmacılann Nijerya'ya gitmeyı protesto etmelerine ve "ba- cak ve yüz güzeDiği''nin siyasi tarrışmalara ko- nu olmasına neden oldu. Danımarka, Avııstur- ya, Isviçre ve Kosta Rika güzelleri yanşmayı boykot edeceklerinı açıkladılar. Nijerya'ya gi- denler arasındaki Panama Güzeli ise yürüyüş provası sırasında şapkasını podyuma atarak "Kimsetaşlanarak öldürülmemeli" diyerek tep- kisini gösterdi. Prens Edward (Ingiliz Kralıçe- si'nin küçük oğlu) yanşma çerçevesındekı bır ak- şam yemeğı davetine katılmayacağını bildire- rek protestoculara destek \ erdi. Birkaç hafta önce Nıjerya Dışişleri Bakaru or- ganizatörler aracılığıyla Emine Laval'ın taşlana- rak öldürülmeyeceğını. yanşma hazırlıklannm olaysız süreceğini açıkladı. Ancak Laval, şu an- da bır yaşmda olan bebeği sütten kesilince taş- lanarak olmasa da öldürülebilır. Geleceği konu- sundakı belirsızlık süruyor. Ancak bu tartışma bile femınızm ıçin malzeme oluşturuyor. 1970 yılındaki Dünya Güzellık Yanşması fı- Xİvlilik dışı bir bebek dünyaya getirmesi Emine Laval'ı ölüm korkusuyla karşı karşıya getirdi. Dünya Güzellik Yarışması'nın bazı güzeller tarafından protesto edilmesiyle Dışişleri Bakanı Emine'nin öldürülmeyeceğini açıkladUPotoğraf: AP) nal gecesinde Londra 'run ünlü Royal Albert Sa- lonu'nu basan kadın hakJan saNTinucularının protestosunu lom unutabılir? Etklll protesto geçmi^e kaldı Ancak, bu tarz bir protesto yanlız geçmişte ola- bilirdi. Şımdı mayo ve yüksek topuklarla yürü- yenbırgrup kadının siyasi birturumtakınacak- lan düşüncesi insanı neredeyse duygulandın- yor. Son yıllarda "çiçekbombacılaruun kadının nesnelleşririlmesine karşı olan savaşı" Batı'da kaybettığı kesın. Kadınlar, erkeklerin isteğı doğrultusunda es- tetik cerrahlara koşup dudaklannı şişinyor, gö- ğüslerine silıkon taktınyor. Kılolu olmak isteme- yen genç kadınlar arasında çok sayıda anorek- sik ve bulimik olan var. Diyet, egzersiz ve este- tık cerrahı sayesinde mükemmelleştirdıkleri be- denlerini göstermek için neredeyse hiçbir şey gjy- meyen mankenler ve film yıldızlan ile nonnal kadınlar arasındaki fark hiç olmadığı kadar açık. Ingiltere'de Dünya Güzellik Yanşması artık ön- de gelen televizyon kanallan tarafindan yayım- lanmıyor. Bunun nedenleri yanşmanın demode ve cinsiyet aynmcısı olarak görülmesı. Batı'daki genç kadınlar anne ve anneannele- rinden daha iyi para kazanıyorlar, daha fazla se- çenekleri var. Onlar artık toplumsal sorunlar- dan şikâyet etmiyorlar, kendılerinden kaderin cilvesi olan çirkin burun ve saçlanndan şikâyet- çiler. "Popom bu pantolonla büyük görünüyor mu?" bu kuşağın slogam sayılır. Nijerya gibi daha yoksul bir ülkede Dünya Güzellik Yanşması çok daha saygın olarak ta- nımlanıyor. Hükümet tarafindan ulusal prestij kay- nağı olarak görülüyor. Organizasyon komitesi- nin başındaki Julia Morley'in yanşmaya katıl- manın ve Bahama Güzeh''nin hazırladığı, bir be- bek ve annesini gösteren afişi sahnede göster- menın yanşmayı boykot etmek kadar Emine'yi desteklemek anlamında oldugunu söylese de sadece omuzlanna asacaklan güzellik bantlann- dan vazgeçen güzeller çiçekleri hak ediyor. Bayan Danimarka yanşma sonunda iyi bir ajansla mankenlik kontratı yapmayı ve büyük bir kentte yaşamayı umduğunu söylüyor. Ancak yanşmayı boykot ettığı için eskıden olduğu gibi küçük bir kasabadakı kuaförde çalışıyor. Bır zamanlar feministler güzellik yanşmasına katılan kadınlan küçümsüyordu. Ancak görünen o kı günümüzde yanşmadan çeken ve bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıdakı fınalıstler elimiz- dekı en iyi ve etkın feministler (Daify Telegraph -10 Kasım)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear