23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 KASIM 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H j l v U i l U I T J J . ekonomi(2 cumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKETLER DURU. yenilenen Duru Lady Güzellik sabunu sensini tüketıcılerin begenisine sundu. Yeni sabunlar. farklı cilt tiplerine uygıın ve her çeşitte farklı faydalar içeriyor. DUBONMT ŞARAF BlTİĞt eskilerin keyifli içkisi "kınakına" şarabını ev yapımı içki üretme teknikleri ile tekrar hayatımıza sunuyor. Şaraba şifalı bir madde olan kininin katılmasıyla yapılan kuvvet ve sıhhat iksin şarap, Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki butikte yerini aldı. THEMARMARA tSTANBUL, Şeker Bayramı tatilini sevdikleriyle geçirmek isteyenlere. 30 Kasım-8 Aralık tarihleri arasında seçecekleri 3 geceyi kapsayan özel bir program hazırladı. BAYER hazırladığı websitesi www.agrilarikeser.com ve 0800 211 0261 ağn danışma hatlanyla, ağn ve tedavi konusunda halkı bilinçlendiriyor. Merak edilenler uzmanlarca üç gün içinde cevaplandınyor. NESTLE'nin yeni beyaz-sütlü çikolatası Milkybar, 80 gramındaki iki bardak dolusu sütle çocuklann süt ihtiyacım karşıhyor. PLAYMAIS, patlamış mısır tanelerini un haline getirdikten sonra, doğaya ve insan sağhğına tamamen zararsız katkı maddeleri kullanarak ürettiği çevTeci oyuncaklanyla çocuklann yaratıcılıklannı geliştiriyor. ULKER veHERO AG, bebek maması üretimi için işbirliği yaptı. Ortak firma, biberon maması, kaşık maması pazannda faaliyet gösterecek. Fındık, buğday, mısır, soğan üretene de, seracılık yapana da aynı destek veriliyor Tanmda çarpıktabloEkonomi Senisi - AKP hü- kümetinin "acil eylem pla- nTnda önlem alınacak alan- lar arasında yer alan tanmda doğrudan gelir desteği öde- meleri (DGD) çarpık bir des- tek tablosu oluşturuyor. AKP, tanm konusunda öncelikle "üriin sigortası, tanm bflgi sisteminin geliştiriimesi, çift- çi örgütlerinin kurulması" konusunda söz venyor. Adaletslz uygulama Seçün bildirgesinde de DGD'nin yaygınlaştınlarak süreceğini deklare eden AKP aynca pamuk, ayçiçeği gibi ürünlerde prim sisteminin de devam edeceğini açıklıyor. Ancak bütün sübvansiyonla- nn yerine getirilen DGD'nin "üretimi arttıracak önletn- ler" içermemesi tanmın en temel sorunu haline geldi. DGD ödemelen üretilen ürün dikkate alınmadan de- kara göre uygulanıyor. Bu- nun sonucunda çiftçilere sağ- lanan destek-açısından ada- letsiz uygulamalara neden oluyor. Bu yıl Türkiye çapın- da yaygınlaştınlan doğrudan Bir dekar alandan şeker- pancan üreticisi 225 milyon lira, fındık üreticisi 160 mil- yon lira, buğday üreticisi 75 milyon lira, ayçiçeği üretici- si 85 milyon lira, mısır üreti- cisi 125 milyon lira, tütün üreticisi 240 milyon lira ge- lir elde ediyor. Seracılıkta ise • Bütün sübvansiyonlaraı yerine getirilen doğrudan gelir desteğinin "üretimi arttıracak önlemler" içermemesi, tanmın en temel sorunu haline geldi. gelir desteğinde, bir dekar alanda fındık, çay yetiştirene de buğday, mısır, soğan pata- tes üretene de, seracılık yapa- na da aynı destek ödeniyor. Oysa, üretilen ürüne göre bir dekar alandan çiftçinin sağ- Iadığı gelir, çok farklılık gös- teriyor. dekardan elde edilen gelir birkaç milyar liradan başlı- yor. Dekar başına 13.5 mil- yon lira olan devlet desteği- nin oranı ise buğdayda yüz- de 18, mısırda yüzde 11 olur- ken tütünde yüzde 5.6"da. şe- kerpancannda yüzde 3.6'da kalıyor. Çiftçilere, dekar ba- şına 13.5 milyon lira olmak üzere, 500 dekara kadar alan için destekleme ödemesi ya- pılacak. 850 milyon lira ödeniyor Ancak, Türldye'de çok yüksek düzeyde arazi parça- lanma sorunu yaşandığı için, çiftçi başına yapılan ortalama ödeme, 850 milyon lira düze- yinde kalıyor. Uzmanlar, Tür- kiye'de ortalama tanm arazi- sı büyüklüğünün 60 dekar ol- duğunu belırtiyor. Ancak, or- talama arazi büyüklüğü, özel- lıkle Karadeniz Bölgesi'nde 10 dekara kadar düşüyor. Gü- neydoğu Anadolu'da ise 100 dekann üzerine çıkıyor. DGD ödemelen genel seçim önce- sinde işlemleri hızlandınla- rak başlatılmıştı. DGD kapsamında 17 ildcki çiftçilere top- lam 380 trilyon lira ödeme yapıkh. T ^ "1 Ucuz maliyet,yüksekkârlılık üretim m JwZTfwZM\\Mc*l\$ ÇiftUği sayısını 700 'ün üzerine taşıdı yatınmcıyı cezbediyor MtVE ZEYBEKOĞULLARI Süleyman, ihracatçının 10 dolara mal et- şitli ülkelerinden et alımı için gelen talep- tiğıhediyelikyumurtakabuklannıgönde- lerin ise, kapasite yetersizliği sebebiyle Türkiye'de bitme noktasma gelen hay- receği ülkeye göre 50-100 dolara sattığı karşılanamadığını belirtti. "Türldye'de vancılığın canlandınlmasında çare olarak bilgisini veriyor. hayvancıhk kabnadı" diyen Türkiye De- görülen devekuşu yetiştiriciliği, ucuz ma- tlk önce dünyanm çeşitli ülkelerinden vekuşu Derneği Başkanı Mustafa Kaya liyeti ve yüksek kâr marjı ile yatınmcıla- damızlık devekuşu ithali ile başlayan ve ise 10-15 sene önce hayvan ihraç eden bir n çekmeye devam ediyor. yumurtalannın değerlendirilmesiyle de- ülkede, devletçe desteklenmeyen hayvan- Türkiye'de yaklaşık 7 yıllık bir geçmişi vam eden süreçte yeni eğilim, Avrupa mar- cılığm ortada bırakıldığmı dile getiriyor. olan devekuşu yetiştiriciliği, bugün yurt ketlerinde büyük ilgi gören devekuşu eti- Bakanlann çeşitli dönemlerde devekuşu çapında sayısı 700'ü aşan çiftlikle büyük nin pazarlanması ve satışı olarak ağırlık yetiştiriciliğininyaygınlaştınlması içingi- bir pazar konumuna ulaşmış durumda. kazanıyor. Çiftliklenn rişimcilerin destekîeneceği yönündeki Üreticiler ve yatınmcılar, ürün çeşitliliği ve üretimin çoğalma- |CJ5^L açıklamalan bir sonuca ulaşmazken, sayesinde birçok sektöre hitap etmesinin, sıyla, damızlık özellik- İ ^ H r 1998 "de Mustafa Taşar'ın Tanm Bakanlı- bu işkoluna ilgiyi çığ gibi büyüttüğünü leri taşımayan deve- ^KF i^Hk ğ> döneminde "Tûrkrve Hayvan- ifade ediyorlar. kuşlannın kesilmesi ^m ^^M y g y cıhğuu Geliştirme Pröjesi" Devekuşundan elde edilen ürünleringı- ihtiyacı doğduğunu M f ^M^ •Hkp*' kapsamında düşük faizli dadantekstileveilaçsanayisine kadarpek söyleyen Süleyman, 0 1 ^ R h t ^Ef^ ' c r e * uygulamasına da son çok alanda kullanılıyor oluşunun, dünya- Avnıpa'nın çe- m ^ ^ ^ ^ B ^ , H n verilmiş durumda. daki bütün ülkelen devekuşu yetiştiricüi- JflR ^ ^ ^ H ^ K H I Yüksek verim ve garantili kazanç ğine ittiğine işaret eden Mustafa Süley- ^»—flB»*^. j f f l ^^^^^rfflf seçenekleriyle devekuşu yetiştiri- man Üretim Çiftlığı'nın sahi- ^ ^ ^ ^ t f f i â J N G l ^ H ^ L J ^ H ^^^^[ Wa c m ğ m m sektöre "çare" olarak gir- bi Mustafa Süleyman, gi- ^ ^ r f | | ^ H ^ B f l | ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ B J ^ A dığini söyleyen Kaya, gelinen nok- der kalemlerinin Avrupa fl^^^^^^^^^^H^^^^^^^^HpL H tada, damızlık alışverişindenetalış- ve Amerika'ya oranla ^ H B R ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H l H l ^ ^ ^ ^ ^ E verişine dönen üretıcilenn, bu sene- "çok ucuz" olduğu Türki- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ İ H ^ f e » ^ H l ^ e n m baren kesime yönelecekleri- ye'de. yatınmcının avantajına dıkkat ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H H ^ ^ B ni kaydettı. Şu anda devekuşu eti çekiyor. "Dünya işi" olarak tanımladığı ı ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ l ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ B satışı yapılan Metro Grossmarket- devekuşu yetiştiriciliğinden cıddi paralar ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H f l e r i' e Bonmart marketlerin yetki- kazanılabileceğini söyleyen Süleyman, 5 v ^ ^ V ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H y l l l e n ügıden memnun olduklannı bındolarcıvanndakıkısıtlıyaünmlannda ^ ^ ^ H j ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H f ve yakın dönemde satışlannın arta- sahibine üç yılda döndüğünü kaydediyor. ^ ^ H R ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H F cağını söylüyorlar. Piyasada deveku- ^ ^ H t P ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H P şu eti satışına başlayan ilk firma ol- Ihracat firsatl kaçiyor ^^m v H ^ ^ ^ ^ M H ^ duklannı kaydeden Metro Grossmar- ^HH v " ! ^^^^^^Bp^ ketler Satınalma Müdürü AtiDa Venişen, Bu işle uğraşanlann ortak hareket ede- flK ^^Kf^" alımlansiparişüzerindengerçekleşürdık- mediklerinden yakman Süleyman, bu yüz- ^ | | H b ^ H l e r i m t^1 "1 ^0 1 - Ki'o fiyatı 16 ile 24 mil- den ihracata yönelik büyük firsatlar kaçı- ^ ^ H L ^ H yon arasında değişen devekuşu etinin. pa- nldığını söylüyor. Başta Yunanistan ol- I H K A W ^ H n a İ 1 o l u § u nedenıyle tüketiciyi uzaklaştı- mak üzere dığer ülkelere satılan deveku- edileVürMersa^avide ^ B rabileceğıni dile getıren Yenişen, "Ancak şuyumurtasrndan yapılan süs eşyalannın, d a d a n t e k s t i ] e ü a c a , ^ d a r ^Mfc- Tûrkh'e'debuişleuğraşanfınnalarprofes- ıhraç edilen tek ürün olduğunu bildıren pekçok alanda kullanılıyor. S B f i f e yoneDeştikçeetinfr>andaduşecektir"dedi. Üreticiden AKPye Planda eksikler var ANKARA(.4NKA)- Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı tbrahim Yetkm, AKP'nin Acil Eylem Planı'na"EtwBaM4 Kurumu'nun özerkkştirümesT maddesini de eklemesini istedi. Yetkin, yapOğı açıklamada. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafuıdan duyurulan Acil Eylem Planı'nın tanm sektörüne ilişkin bölümlerini olumlu karşıladıklaruıı bildirdi. Planda eksiklikler olduğunu belirten Yetkin, "Zjraat Bankası'ıun tarunsal kredi faiz oranlannı düşürmea, tarunsal KİTlerin önemH bir a>ağı olan Et ve Bahk kurumu'nun özefleştinne çıkarularak özerk bir >aprva tekrar kavuşturulması, tütün ve şeker yasalannın revize edilmesi, yem bitkflerinin üretiminin teşvik edilmesi, Mecüs'te bekleven Toprak Yasas'nın çok acil bir biçimde ete ahnarak cıkarümasida önemlidir" dedi. DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ /ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net 16 Kasım tarihli Financial Times'in başyazısı- nın başlığı "Küresel ekonominin marşı basmı- yor" diye çevrilebilir. Yazısında, Financial Times, bizim bir süredir anlatmaya çalıştığımız bir geliş- meyi vurgulayarak "Yeni küresel ekonomiye hoş geldiniz diyor": Artık, temel özellikleri, ya- vaş ekonomik büyüme, her an bir resesyona düş- me ya da uzun süreli bir deflasyonist sarmala ka- pılma tehlikesi ve kronik siyasal istikrarsızlık olan bir dönemde yaşıyoruz. Diğer bir deyişle 1990'lar- daki hızlı büyüme, mali pıyasalardaki canlılık ve genişleme dönemi geride kaldı. Şimdi dünya eko- nomisindeki olası ekonomik ve siyasi gelişmele- ri çözümlemeye çalışırken bunları akılda tutmak gerekir. Marş niye basmıyor? Bu sorunun en kestirme, basite indirgenmiş ce- vabı şöyle: Dünya ekonomisindeki "kapasite faz- lası" sorunu, şirketleri yeni yatınm, üretim yap- maktan, işçi kiralamaktan caydırryor. Bu kapasi- te fazlasının basıncını emen borsa köpüğü de de- lindi. Bu fazlalık alınmadan dünya ekonomisine bir canlılık gelmeyecek. Biraz daha gelişmiş bir açık- lama Morgan Stanley Dean Witter'in baş eko- nomıstı Stephen Roach'ın 15 Kasım tarihli bilgi notunda vardı. Roach'a göre 1990'larda köpük- ler şişerken oluşan variıklarla (assets), o zaman- ki variıkların getirilerinin kalıcı olduğu varsayımıy- la yaratılan yükümlülükler (liabilities) arasında, var- lıkların getirileri düşmeye başlayınca, büyük bir uyumsuzluk oluştu. Küresel çapta yaşanan bu uyumsuzluk, öncelikle kendini emeklilik fonların- daki açıklar, giderek finanse edilmesi zorlaşan ca- ri açıklar, banka sistemlerindeki karşılıksız ala- caklar, şirketlerin, altından kalkılamaz noktaya ulaşan borç yükü olarak açığa vuruyor. Somut olarak ABD'de tüketici talebi, sanayi üretimi geriliyor (WSJ, 15/11), yabancı sermaye girişiyle finanse edilen cari açık sürdürülemez bir 'Yeni Küresel Ekonomi' noktaya yaklaşıyor. dolar zayıflıyor. Bu ortamda, önceki hafta Federal Reserve, faizleri 50 puan birden indirdi. Ama borsa buna cevap vermedi hatta düşmeye devam etti. Ancak çok ilginçtir, Saddam, BM denetçilerini kabul edeceğini açık- layınca borsalar canlandı (buradaki hikâyeye aşa- ğıda değineceğim). Japonya'da banka sistemi 47 trilyon Yen'lik bir karşılıksız alacaklar sorununun altında eziliyor. Almanya'da ve Ingiltere'de ha- yat sigortası ve emeklilik fonları sektöründe yü- kümlülüklerini şu veya bu oranda karşılayamayan şirketlerin sayısı artıyor, hem de nüfusun ortala- ma yaşının yükselmekte olduğu bir dönemde. ABD'de de. tüketim ve üretim kapasitesi, dolayı- sıyla beklentileri çok yüksek bir kuşak emekli ol- maya başladığı için, benzer bir senaryo tıızla ge- lişiyor. Bu koşullarda dünya ekonomisinin makinesini çalıştıracak enerji (talep) nereden gelecek belli değil. Merkez ülkelerde, şimdilik neo-liberalizmi terk edip talep arttırıcı, kâr amacı gütmeden ya- tınmlan teşvik edici ve düzenleyici Keynesgil po- litikalara, sosyal piyasa politikalanna dönüş ola- sılığı yok denecek kadar zayıf. Çevre ülkelerde yoksullaşma ve IMF politikalan altında çürüme devam ediyor. Gelişmiş ülkeler, mali yardımlara, piyasalarını açmaya ilişkin Doha toplantısında verdikleri sözlerin hiç birini tutmadılar. Hatta The Guardian'ın ekonomik editörü Larry Eliot'un vur- guladığı gibi, ABD ve Avrupa'da korumacılık. ta- rımı destekleyici eğilimler arttı (16/11). Üstelik bir de gündemde en az üç mali kriz olasılığı var. Arjantin geçen hafta Dünya Bankası'na olan borç- lannı ödeyemedi, bir kez daha iflas etti, hem de açıkça IMF'yi suçlayarak (The Economist, 14/11). IMF Uruguay'ın da yakında iflas bayrağı çekeceğini düşünüyormuş, ama esas kaygı ya- ratan ülkeler Türkiye ve Brezilya. Her ikisinin de borç servisini sürdürebilmeleri için büyük çaplı mali yardıma. hatta borç ertelemesine gereksi- nimleri var. IMF-Dünya Bankası'nın sağlayacağı fonlar da bir borç krizini engelleyemezse bu kez, The Economist'e göre salt bu ülkeler değil, bu iki kurum kendilerini büyük bir mali sorunla karşı karşıya bulabilirler. Dünya ekonomisinde tek bir parlak nokta var. Ama bu da jeopolitik dengeler açısından iyi ha- ber değil. Bloomberg, önceki hafta toplanan ASEAN ülkeleri toplantısında, liderlerin ülkelerini boğan talep yetersizliği baskısını hafrfletmek için umutlannı, hızla büyümeye devam eden Çin eko- nomisinin ve 1.3 milyariık nüfusunun tüketim gü- cüne bağladığını aktanyordu (13/11). Bu, bölge ül- kelerinin Çin'e bağımlılığının giderek artmakta ol- duğunun, Çin'in bölgesel bir büyüme motoru, bir ekonomik süper güç olarak yükseldiğinin bir göstergesi. Üstelik Bloomberg'e göre dolar za- yıfladıkça, ABD cari açığının finansmanı zorlaşır- ken, parası doları izleyen Çin'in rekabet gücünün ve dış ticaret fazlasının arttığına, Çin'in bu yıl ABD'den daha çok yabancı sermaye çektiğine işaret ediyor. Askeri sınai kompleks ve mali sermaye "Yeni Küresel Ekonomi" bağlamında söz je- opolitiğe gelmişken, ABD'de geçen hafta su yü- züne çıkan ilginç bir gelişmeye değinelim yazıyı bitinmeden. Önce bir hatırlatma: Bush yönetimi- nin iktidara gelişini, 11 Eylül sonrası gelişmeleri çözümlerken, ABD devlet makinesinin dümeninin, uluslararası mali sermayeye yakın kesimlerden sanayi tekellerine özellikle, petrol, kimya, meta- lürji ve silah sanayii şırketlerine yakın "askeri sı- nai kompleks" olarak da bilinen bir fraksiyonun eline geçtiğine, bunun da dünya yüzeyinde "kay- nak savaşlarını" hızlandıracağına işaret etmiş- tik. Geçen hafta mali sermaye ve "askeri sınai kompleks" arasındaki uyumsuzluğun derinleş- mekte olduğuna gösteren bir gelişmeyi izleme şansımız oldu. FED ekonomiyi desteklemek için faizleri indirdiğinde düşmeye devam eden borsa, Saddam'dan olumlu bir cevap gelmesiyle yeni- den yükseldi. Mali sermayenin, bu ilginç tepkisinin arkasın- da iki neden var sanınm. Birincisi, askeri sınai kompleksin, doğal kaynak ve toprak ele ge- çirme, diğer bir deyişle imparatorluk proje- sinin dünya ekonomisinde yaratmakta oldu- ğu siyasi istikrarsızlık, ekonomik belirsizlik (do- ların değeri ve petrol fiyatları) mali sermayenin değerlenme süreçlerini olumsuz etkiliyor. Ikin- cisi; savaşın, ABD ekonomisinin çok hassas dengeler üzerinde durmaya çalıştığı bir dönem- de gündeme gelmesi doların değeri üzerinde olumsuz etki yapıyor, borsanın toparlanması için elzem olan yabancı sermayeyi caydırıyor (Örneğin: Joe Quinlan/ Rebecca McCugrin, "Savaş ve ABD'ye yönelik yabancı sermaye uyuşmuyor", Global Economic Forum 15/11). Üstelik, doların düşmeye devam etme- si halinde, yabancı yatırımcılann ABD kâğıtla- nnı boşaltmaya başlaması gibi büyük birtehli- ke de var. Japon bankalan, karşılıksız alacak- lar krizini ellerindeki dolar kâğıtlarını satarak aşabilirler, ama bunun yaratacağı (ekonomik ve siyasi) etkiden korkuyorlar. Ancak, doların gerilemesine bağlı olarak ABD kâğıtlarından kaçış genelleşmeye başiarsa, Japon bankala- rı da, bir siyasi yük almadan, bu trene kolaylık- la atlayabilirler. Böyle bir dinamik, ABD borsa- lannda şiddetli bir çöküşe neden olarak ABD mali sermayesinin küresel egemenliğini sarsar! "Yeni Küresel Ekonomi", eskisinden farklı ola- cak gibi duruyor. Ne dersiniz? ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Sermaye Birikimi Sorunu Seçim sonuçları değerlendirilirken, hiçbir bi- çimde göz ardı edilmemesi gereken nokta, Tür- kiye'nin sermaye birikim süreci ve sonrasıdır. Önceki yıllann korumacı ortamını bir yana bı- rakırsak, son 20 yıl boyunca sermaye birikimi iki aşamadan geçti; ilk on yıl, aşırı parasal destek- lerle sağlanan dışsatım ve buna koşut olarak tu- rizm ve konut alanındaki yatırımlar, ekonominin büyümesini sürükledi. Piyasa ekonomisine geçil- diği söylemine karşın, hükümetin kendi zengi- nini yaratması politikası sürdü. Yabancı ser- mayeyi de yanına alan yerli sermaye, üretim ye- rine turizm ve ticaret gibi hizmet kesimlerine, son- ra da para ticaretine yöneldi. Yaklaşık 1990 sonrasında ise dışsatım, turizm ve konut alanlannın her üçü de, iç ve dış geliş- melersonucu tıkandı; dahadoğrusu sermaye bi- rikimi tıkandı. Sonuçta, ekonomi çalkantılara sürüklendi; ekonomik büyüme yerini yüksek oranlı küçülmelere bıraktı ve bu çöküntü 2001 ağır bunalımıyla noktalandı. Seçim sonuçları bu çöküntünün çok açık ilk göstergeleridir. Yeni bir hükümet kuruluyor. Sermaye birikimin- deki tıkanma nasıl aşılacaktır? Asıl belirleyici soru budur. • • • Türkiye'nin sermaye birikimi sürecinin başlıca üç yolu olabilir. Bunlardan en uçta olanı, Genç Parti'nin dile getirdiği, sözüm ona ulusalcı ya da millici birikim modelidir. Desteksiz atışla IMF ve yabancı ser- mayeye kafa tutarak, ekonomiyi dünyaya kapa- mayı öngören bu yaklaşım, çok açık bir nasyo- nal sosyalist nitelik taşır. Türkiye'nin böyle bir ekonomi politikası izlemesine, bunun istenmesin- deki dayanaksızlıklar bir yana, ne iç ne de dış nes- nel koşullar elverişlidir. Ikinci yol, AB üyeliğine gidişi de göz önünde tu- tarak, girişimci sermayenin piyasa koşullannı tam anlamıyla yerine getirmesi, yani 'oyunu' faullü değil, kurallarına göre oynamasını sağlamak- tan geçiyor. Sermayenin üretici özelliğinin güçlen- mesi bu dönüşümü sağlayacak bir sektörel ye- niden yapıianma, kayıt dışı ekonomiyi adım adım kayıt altına alma ve etkin bir vergi ve bütçe dü- zenlemesi ile saydam bir devlet yapısı oluşturu- labilir. Devlet, rant dağıtıcısı olmaktan çıkar. IMF'ye muhtaç olmayan bir ekonomik sağlamlık; işsizlikle ve yolsuzlukla savaşım; eğitim ve sağ- lığa yatınm, kısaca ekonominin sosyal ayağı da tamamlanır. Sosyal demokrasinin altyapısını sağlamlaştıra- cağı anlayışıyla CHP'nin önerdiği bu yaklaşım se- çimlerde yeterii desteği görmedi. Üçüncü yol eski yöntemdir. Öyle görülüyor ki, yeni hükümet geleneksel birikim süreçlerini ye- niden deneyecektir. Görülen, yeni hükümetin ser- maye birikimi anlayışının da kendi zenginlerini yaratmak, onları daha da güçlendirmek biçimin- de olacağıdır. Ekonomik bunalımın yıkıcı etkileri- ni hafifleteceği beklentisiyle orta ve küçük boy iş- letmeler başta olmak üzere, sermaye sahipleri seçimlerde AKP'ye destek verdiler. Bu desteğin karşılığının yolu, zorunlu olarak eski sermaye bi- rikimi politikasmı tekrar etmekten geçiyor. Nitekim, hükümetin kuruluşu sırasındaki ilk açıklamalar, kayıt dışılığa dokunulmayacağı, mil- letvekili ve bakanlann rüşvet ve yolsuzluk nede- niyle kovuşturulabilmelerinin önemsenmediği, banka hortumculannın yaptıklarının yanlarına kâr kalacağı sonucunu veriyor. Kamuya ait kent ar- salannın rantlarının dağıtımı, kamunun elindeki lojman, arazi ve binalann satışı bu sermaye biri- kimi anlayışının başiıca yöntemleridir. Tamamla- yıcı olarak bunlara, karayolu yapımına gidilmesi ve konut sektörünün canlandınlması da iki önem- li öğe olarak eklenecektir. Yol ve konut yapımı sı- nırlı bir ölçüde de olsa, yeni iş alanları yaratacak- tır. Aynca, bu işlerde kullanılacak girdiler, araç ve gereçler yerii üretimle karşılanırsa ekonomide bu- na bağlı bir canlanma beklenebilir. Eğer bu yol izlenirse ya da bu sermaye birikimi anlayışı uy- gulanırsa, ekonomi düzlüğe çıkamaz; istikrarlı bir büyüme sürecine giremez; eski yapı ve anlayış- lar rant dağrtımına dayalı dar, ufuksuz ve yeter- siz politikalar sürer gider. Bu sermaye birikimi politikası, yıllardır yaşananların birkaç kez kanıt- ladığı gibi, yeni bunalımlara gebedir. Yani eko- nomiyi uzun dönemli ve kalıcı bir büyüme süre- cine götürecek çerçeve ve donanımdan çok uzaktır. (Bu satırların yazıldığı sırada AKP'nin acil ey- lem planı açıklandı. Bu konudaki değerlendirme- leri önümüzdeki günlerde yapacağım.) Tüketici Konseyi toplamyor • ANKARA (AA) - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı başkanlığında oluşturulan Tüketici Konseyi'nin 6. toplantısı bugün Ankara'da yapılacak. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile sivil toplum kuruluşlarmın temsilcilerinden oluşan 73 kişilik Tüketici Konseyi, yann yapılacak 6. yıllık toplantısında 2002 yılında yaşanan önemli tüketici sorunlannı ele alacak. Konsey toplantısında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bürokratlan, tüketicilerin korunmasma yönelik hazırlanan yasal düzenlemeler hakkında üyelere bilgi verecek. ! BKONOHİ 1936: Filyos-Çatalağzı demiryolu işletmeye açıldı. 1940: Üzerinde Inönü portrelerinin yer aldığı ilk kâğıt paralar tedavüle çıkanldı. 1968; Aksa AKrelik Kimya Sanayii kuruldu. 1965c Aksu Enerji, Isparta'da ku- ruldu. 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear