22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2002 PERŞEMBE 14 KULTUR kultur@ cumhurryet.com.tr £~>4 Agâh Özgüç kaynak niteliğindeki kitabıyla Türk sinemasma ışık tutuyor Oınemanın fenerleri afîşlerGAMZE AKDEMtR Sinema tarihçisi ve yazan Agâh Özgüç'ün 'Afişlerle Türk Sinema- sı' adlı kitabı Mimeray'dan çıktı. Kitap Türk sinemasının iç dinamik- lerine göre evrilen mevcut afiş-si- nema sanatı işbirliğinı sunan tema- tik bir seçki... Türk sinemasının afiş kolunda varoluş mücadelesinin ve- rildiği ilk yıllanndan giderek tek- nolojinin ardında yittigi son yılla- nna sanatsal bir gerçeğin afişe edil- mesi. Tüm sinema emekçilerine bir saygı sunumu... kıtap. 'Türk Film Afîşçiliğinin Dünü ve Bugünü\ 'Sinema Fener- leri Afiş Ressamı H. Mithat Ağa- kav'»,'Babadan Oğula Bir KültürMi- rası', 'Erol Ağakay'm Objektifin- den Afiş Dialan ve Süperpozeler', 'Sinema Ephemerası'ndan Çeşitie- meler\ 'Son On Yılm Seçilen Film Afişleri', 'Oyuncularve Afişleri' ad- lı bölümlenn dışında, başlangıç ta- rihlen kronolojik bir sıralamayla ele alınarak gelişimleri birer sayfa olarak özetlenen sinemamızdakı rürlerin işlendiği 1 9 bölümden olu- şuyor. Pantel'in kitabı örnek alındı Hazırlanırken Alman araştırma- cı Volker Pantel'in 33 bölümden oluşan 'Das Buch Der Film Plaka- te' adlı afiş kitabı örnek alınan \e sayfa sınırlaması çerçe- vesinde bölümlenen 'Afiş- leıie Türk Sineması'nda Volker'ın kitabından fark- lı olarak afişleri seçilen saklı kahramanlar film afişi tasanmcılan ve il- lüstratörlerin kısa biyog- rafilerine de yer verilmiş. "Türkiye'de 6 bine ya- kın film çekflmiş fakat ço- ğunun afişleri yok. Kim- se saklamanuş ya da ko- rumamış. Kimi depolar- da su baskınında telef olurken, çoğu da SE- KA'ya gitmiş. Bugün oy- nadığı fılmlerin afişlerini saklavan bir tek Idşi var, o da tczet Günay" diyen Agâh Özgüç, alanlarda görecele- nerek gelişim gösteren tarihsel bir hafıza niteliğindeki afiş sanatına ve sanatçılanna Türkiye'de yeterince sa- hin çıkılamadığını vurguluyor. Özgüç, benzerlerinden farkJı ola- rak afişlerin nasıl yapıldığına iliş- kin teknik aşamalann da gözler önü- ne serildiği kitapta bu kapsamda afiş içm çekilen dialar sergilenirken tek tek çekildikten sonra yan yana • Agâh Özgüç, "Türkiye'de 6 bine yakın film çekilmiş fakat çoğunun afişleri yok. Kimse saklamamış ya da korumamış. Kimi depolarda su baskınında telef olurken, çoğu da SEKA'ya gitmiş" diyor. getirilen dialann süperpoze deni- len birbirinin üzerine bindirme yön- temine ilişkin ömeklerinde sergilen- diğini söylüyor. Aynca son on yılın afişlerinin de ayn bir seçki şeklinde sunulduğu- nu belirterek 'Afişlerle Türk Sine- ması'nın bu kadar çok ve çeşitli görsel malzemeyi kapsayan Türki- ye 'de ilk kaynak kitap olduğuna dik- kat çekiyor. 50'li yıllarda Türki- ye'de ilk defa sinema fenerlerini ya- pan kışi olan H. Mithat Ağakay'a ithaf edilen ve 1000 adet basıîan kitap 8 ayda hazırlanmış. 'Çizgi afiş olayı bitti arük' - Zamanmda afişler en az sinema oyuncusu kadar hi/met etmiş fîlm- lere, değil mi? AGÂH ÖZGÜÇ - Elbette. Tüm olayın vitrinidir çünkü. Sinemanın fenerleridir, bayraklandır afişler. Şimdiki afişlerle kıyaslandığında farklar o kadar açık ki. Ne de olsa teknolojinın hizmetinde her şey. Çizgi afiş olayı bitti artık. Eskiden bunu Remzi Türemen gibi ressam- lar yapardı. El emeği söz konusuy- du. Uzaktan göz kırpan, hoşa giden, etkileyen afişler tarihe kanştı. Ki- tapta bu noktalan da aynnhladık. Es- ki afişlere baktığınız zaman seyir- cinin profili de belli oluyordu. tşte giyimlervesaıre... Tlyatro afişlerinin farkı - Film afişleri üzerinde yapuncıla- rın etkisi kısrtlayıcı yönde miydi? ÖZGÜÇ - Evet. Özellikle'hemen tümü, ticari yönü kayıran yapımcıla- rın etkisindeydi. Yine de grafiker bir noktadan sonra tavnnı kalite, sanat görüşünü kimi saklı mesajlar şeklin- de yansıtıyordu tabi. Bunu yapımcı- lar, yönetmenler de yapmıştır. Mese- la kitapta 'DüğünGecesi' adlı filmin bir afiş var ki bir ilke sahne olmuş- tur. Iki başrol oyuncusu var, bunla- nn hangisi başa yazılacak konusuy- la karşı karşıya kalan grafiker çare- yi Türkan Şoray'ın ismi ile ZekiMü- renin ismini K harfinden çakıştıra- rak kullanmakta bulmuş. Karigrafik açıdan dünyada da benzeri yok. Ko- mik durumlara da sahne olmuştur bazı afişler. Mesela Cemil Uyanık adlı bir yapımcı bu afişin tepesine "Bu film peşin parayla çekibniştir'' diye- rek durumunu koymuş ortaya. Bir Atıf Yılmaz'ın "Allah Cezanı Versin Osman Bey" adlı filmi tam bir ince mizah örneğidir. Osman Bey dediği de Osman F. Seden. Burada tıyatro afişlerini ayn bir yere koymak gerekir. Ti- yatro afişleri biraz daha sanatsal çerçevede var edi- lebilmiştir emekçileri ve yarattığı algı sayesinde. - Afiş sanatı geçmişten günümüze değerlendirildi- ğinde aldn dönemini ne za- man yaşadı? ÖZGUÇ - Afişlerin bü- yük bir el emeğinin söz ko- nusu olduğu taş baskı tekni- giyleyapıldıgı 1950'li ve 70'li yıllar. - Sonraki çahşmanızne kap- samda olacak? ÖZGÜÇ - Şu anda en önem- li kitaplarımdan birisi olan Türk Filmleri Sözlüğü'nün 1997-2002 yıllan arasını içeren dördüncü cildini hazırhyorum. Aynca 'TürkSinemasınmMar- jinalleri veOrijinaDeri' adJı bir kitap hazırlamayı planlıyorum. Bu, yapım- cı Cem Uyanık gibi simalan mizahi bir dille anlatan bir kitap olacak. (Agâh Özgüç, bugünsaat 18.00'de, Antalya Kültür Merkezi fuayesinde '39. Âltın Portakal Film Festivali' bünvesinde gerçekleştirilecek imza gününde 'Afişlerie Türk Sineması' adlı kitabım imzalaracak.) Milli Reasürans sanat Calerisi'nde Sanatçı Ahmet Oran'dan mekânı yaşatan resimler Kültür Servisi - Avrupa'nın çağdaş sanatçıları arasında özgün bir yeri olan Ahmet Oran'ın son dönem çalışmaları, 26 EkirrTe kadar MiDi Reasürans Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşacak. Bugüne kadar Viyana, Berlin. Linz, Innsbrück gibi kentlerde kişisel sergiler açan, karma sergilere katılan ve Linz Modern SanatiarMüzesi'nde yapıtlan bulunan Ahmet Oran, rastlantısal ya da kendiliğinden olmadığını. en başından tasarladığını vurguladığı resimlerini, "Balaldığmda ^ ^ _ ^ _ _ _ _ _ _ yalruzca resim olarak A h m e t algılanan ve hep resim ~ olarak kalacak resimler'' a n ' sözlenyle tanımlıyor. Mimarlarla birlikte gerçekJeştirdiği mekân çalışmalanndan önemli ölçüde etkilenen sanatçı, nesneleştirdiği resimlerini "Bir atmosfer ya da mekânla ilişkiye giren. mekânla birlikte yaşayan ve mekânı yaşatan resimler" olarak nitelivor. hmet LÛran, rastantısal olmadığını vurguladıgı resimlerini Hep resim olarak kalacak resimler, sözleriyle tanımlıvor. Sergi dolayısıyla yayımlanan katalogda yorumlanna yer verilen Levent Çahkoğlu, Ahmet Oran'ın sanatını. "Kendi olanaklan ve hedefleri ölçüsünde lirizmi koruyan, üzerine resim yapılan yüzeyin netliğini ve rengin tanüığını gözeten, çizginin uzamdaki vartığuu ortadan kaldınp hacim yanılmasmı gizemli bir algılama isteğine yönelten, bir pas ya da küf gibi doğru yerde çıkan lekelerie yüzeysel bir derinleşme sağlayan resimleri, bir 'öz' sorunsahna işaret eden güçlü bir atmosfer önerisiyle karşımıza çıkryor" sözlenyle aniatiyor. (0 212 230 19 76) Vasiyeti üzerine bedeni sade bir törenle yakılıp külleri Vienne'e gömülecek Dilsizlerin dili: Joan Littlewood SEVGİSANLl Önümde "Joan's Book" "Joan'nun Kitabı" duruyor. Sekiz yüz sayfalık bir cilt. Kişisel anılarla tiyatro olaylan bir- birine girmiş. Joan Littlewood'un ya- şamını tiyatrodan ayırmak olası mı? Yazarlık yeteneğinin de oyunculuk, yö- netmenlik. öğretmenlik. dekoratörlük, ressamlık yetenekleri kadar güçlü ol- duğunu görüyorsunuz. Kı\Tak, akıcı, yer yer güçlü mizah duygusuyla, yer yer duygusallığa kaçmayan duyarhğı ile sizi sımsıkı yakalayan bir anlatım. "Sevgi'ye sevghle" dıye imzalan- mış. Tarih 1998. Dostlanndan tiyatro teknisyeni, Eric Ferguson aramızdaki diyaloğu sağlamıştı. Istanbul Tiyatro Festivali'ne bir onur konuğu olarak çağnlmasını ne kadar istemiştim. Sa- nat vakfında Saym Melih Fereli'den başka bu olağanüstü kadının önemini kavrayan yok gibiydı. Ona aynlabile- cek büçeyle bir arkadaşımızın bir yurt- dışı gezisine çıkması daha uygun gö- riildü. DenevseL cüretli ovunlar 1914'te Londra'da, bir işçi ana-ba- banın kızı olarak doğdu. Royal Ademy of Dramatic Art"da (RADA) bir burs kazandı. Okulda çok başanlı olduğu halde. gördüğü eğitimin Londra'daki 'VVestEnd' ta- bir edilen ticari tiyatronun kalıplanna uygun oyuncular yetiştiği kamstna \-ardi. Bir kez Ber- nard Shaw okula gelip "KırgmlarEvT adlı oyu- nundan bölümler okumuş. Hele Cockne>' hır- sız rolünde çok iyi kıvırmış. Gelgelelim Joan, "Bu koskoca adamm, bu saçmayerde ne işi var" diye hayıflanmaktan kendini alamamış. Joan, 1935'te Manchester'a gidip bir iş bul- du, radyo röportajlanndan kazandığı para bir oda tutmak ıçin bile yeterli değildi. Bir aile- nin genişçe olan banyosuna bir yatak serme- sine izın veriliyordu. Bir pound'a bir ayakka- bı alınacağını işittiği zaman şaşnuş, ama bu pa- Yazarhk yeteneği de oyunculuk, yönennenrik. öğretmenlik, dekoratörlük, ressamlık yetenekleri kadar güçlüvdü. rayla bir çift değil bir tek ayakkabı alabilece- ğini, bir ayakkabı yığını içinde eşini arayabi- leceğini öğrenmiş. Lıttlewood, o yıllarda ilk eşini buldu. Manc- hester radyosunda tanışhğı şarkıcı, yazar ve oyuncu Jimmy Miller ile "Theatre Urüon*1 (Birlik Tiyatrosu) topluluğunu kurdular. Hol- lerde, kahvelerde, açık hav^da. deneysel, cü- retli, zülfüyare dokunan oyunlar oynamaya başladılar. Polis çoğu zaman peşlerindeydi ve Britanyapolisinde künyeleri şüpheliydi. Bu top- luluğa katılmak isteyen gençlere gözdağı ve- riliyordu. Ama en değerli, en yetenekli olan- lan gözlerini daldan budaktan sakınmıyorlar- dı. 1939'da savaş çıkınca topluluk dağıldı. 1945 'te Theatre Workshop adı alnnda, Joan Litt- lewood'un yönetiminde yeniden ku- ruldu. Jimmy Miller ile evlilik sona er- miş, ama arİcadaşlık ve ilk iş ilişkileri sürmüştü. Joan 1953'te Londra'daki Stratford'da eski bir tıyatroyu kiralayıp yoktan var etti. Nice mezbeleyi adam etmek; yer- leri tımaklanyla kazıp temızlemek hiç yüksünmediği işlerarasındaydı. Tiyat- ro parasız kaldığı zamanlar bahçeler- den sebze meyve topla\ip pazarlarda satardı. West End'deki başansı Başanlar birbirini kovalamaya baş- ladı. Shelagh Delane\r adında, ömrüm- de bir tek kez tiyatroya gidip büyüsü- ne kapılmış, on dokuz yaşında bir işçi kızın oyunu "ATasteOf Honey" West End'de de başan kazandı. (Bu oyunu Londra'da Yıktaz - Müşfîk Kenter ve Genco Erkal ile birlikte izlemiştik.) Keşfettiği bir başka yazar, Brendan Behan, alkolden yakasını kurtarabilse kimbilir daha ne yapıtlar verecekti. Jo- an'un ünü, Ingiltere'den önce Fransa, Isveç. Norveç, Rusya ve daha pek çok Avrupa ülkesinde yayıldı. Hayatta en büyük desteği olan Gerry Raffle'ı anmadan geçemeyiz. ilk kar- şılaştıklannda Gerry on dokuz yaşında, enine boyuna, yakışıkh delikanlıydı. Joan yirmi se- kiz yaşında, ufak tefek. gösterşsiz bir kadın. "Ne ajıp, sen kalk topluluğun en genç üyesiy- le baştan çık. Gerrj; bieni güzel bulduğunu söy- lüyor. Belki o bana baktığı zaman güzelleşiyo- rum. Kafanı takma, bu iş nasü olsa uzun sür- mez" diyordu. Bu ilişki, Gerry 1975'te dünyasını değişti- rinceye kadar sürdü. Ondan sonra Joan \ akti- nin çoğunu Fransa'da geçirdi. Tunus'ta bir aka- demi kurduğu iki yılı saymazsak. Geçen hafta Joan dünyamızdan aynldı. Va- siyeti üzerine bedeni sade bir törenle yakıla- câk. Küllen Fransa'daki Vienne'e gömülecek, Gerry'nin külleriyle kanştınlsın diye. Jimi Tenor Babylon'da • Kültür Servisi - Finlandiya"nın tekno yıldızı Jimi Tenor. Akbank 12. Caz Festivali kapsamında Babylon'un konuğu. Yann akşam grubu ile birlikte saat 23.00'te sahneye çıkacak olan teknonun ilk kabare yıldızı un\anlı Jimi Tenor, ilginç müziği ve sahne gösterileriyle elektronika çe\Teleri arasında bir takipçi kitlesi oluşturuyor. Aslen bir multi-enstrümantalist olmasına karşın, daha çok tuşlu çalgılann başında oturmayı tercih eden sanatçı, müziğe anavatanı Finlandiya'da başladığı zamanlardan beri Barr>' White, Isaac Hayes ve 70'lerden kalma kitch fılmlerin müziklerinden etkilenmiş. Tenor, caz, funk, soul ve elektronikayı başanlı bir şekılde bütünleştirerek eğlenceli bir müzik yapıyor. Fakir Baykurt anılıyor • Kültür Servisi - 11 Ekim 1999 tarihınde yitirdiğimiz Edebiyatçılar Derneği onur üyesi Fakir Baykurt, çeşitli etkinliklerle ölümünün 3. yılında anılıyor. Türkiye aydınlanmasının simge adı Fakir Baykurt için yapılacak etkinlik 9 Ekim günü 18.00'de, Çankaya Beledıye Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde düzenlenecek. Etkinlikte, ünlü yazann ilk kez yayımlanan 'Aydınlık Özlemi' adlı kitabı da tanıtılacak. (Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, Kenedi Cad.No.l Kavakhdere/Ankara) Tokalı Kilisesi restore edildi • Kültür Servisi - Kapadokya'daki Göreme Açıkhava Müzesi'nde bulunan Bizans dönemine ait tarihi Tokalı Kilisesi'nin restorasyon çalışmalan tamamlandı. Nevşehir Müze Müdürü Halis Yenipınar, Incü'den ahntılar yapılarak ortaya konulan zengin duvar süslemeleriyle önemli kiliselerden bın olan Tokalı Kilisesi'nde geçen yıl başlatılan restorasyon çalışmalannın tamamlandığını söyledi. Fugua'dan yeni bir bim-kurgu • Kültür Servisi - 'İlk Gün'ün yönetmeni Antoine Fuqua, yeni bilim-kurgu filmi 'The Jacket'i yönetmek üzere Paramount ile masaya oturdu. George Clooney ve Steven Soderbergh'in yapımcılığını üstleneceği filmde. haİcsız yere tutuklanan bir mahkûmun, 'geleceği görmenin' bir yolunu öğrenmesi ve bu bilgiyi, kaderini değiştirmek için kullanmaya kalkışması anlatılıyor. Antalya'ya Hoş Geldin Bebek' • KüMr Senisi - Bizim Tiyatro'nun 'Hoş Geldin Bebek' adlı müzikli o>Tinu, yann Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında tiyatroseverlerin beğenisine sunacak. 100. Dogum Yıh'nda, Nâzım Hikmet'in yapıtlarından Zafer Dıper'in kurgulayıp yönettiğı ve Melike Demirağ'ın şarkılan ve oyunculuğuyla yer aldığı Hoş Geldin Bebek, 6 Ekim'den itibaren uzunca sürecek bir turneye çıkacak. Oyun, tarihsel süreç içinde Ulusal Bağımsızlık Savaşı'ndan geçerek öteki ülkelerin antiemperyalist savaşımlan ve dünyada nrmanışa geçen faşizm, İkinci Dünya Savaşı, insanlığı sarsan nükleer tehlike ve olaylann içinde bireyın mapushane yaşamına tepkilerini, direncinı, aşklannı, umudunu, inancını yansıtan şiirterden ve bestelerden oluşuyor. Özpetek çekimlere başladı • Kültür Servisi - Yönetmen Ferhan Özpetek, 'Karşıdakı Pencere' adlı yeni filminin çekimlenne hafta başında başladı. Özpetek çekimleri 11 hafta sürecek yeni filmi 'La Finestra di Fronte'yi (Karşıdaki Pencere) şöyle anlattı: "Her şey küçükken bana anlatılan bir hikâyeden doğuyor. Bir çocuk Boğaz'ın diğer tarafında altın kaplamalı bir pencere görüyor ve olağanüstü diye düşünerek. ulaşmak için yola çıkıyor. Ama ulaştığında her şey geç. Mucize yer değiştiriyor, anlıyor ki pencereler artık onun omuzlannda, evinde..." Içimizdeki Fııtnialar' • Kültür Servisi - Ümit Yaşar Galerisi yeni çahşma dönemine 5 Ekim günü, Sevil Kurnaz'ın değişik bir yorumla yarattığı 'îçimizdeki Fırtınalar' adlı resim sergisiyle başlıyor. Aynca galeride yapılan resim atölye çalışmalan geçen yıllardaki gibi Ramuş Ipek yönetiminde her salı saat 11.00 - 17.00 arasında devam edecek. (0 212 202 81 85)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear