01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BUGUN SON GÜN 26 Ekim 2002 Cumartesi. Bugünden itibaren, yazılı basın -yasalar gereği- siyasi reklam yayınlamayacak. Yani, bugün size reklam yoluyla ulaşabildiğimiz son gün. Biliyorsunuz, 3 Kasım Pazar günü, sizi çok önemli bir görev bekliyor. Bu görev, sandığa gitmeniz ve oyunuzu kullanmanızdır. Son kez hatırlatmak istedik. Seçimden, Türkiye'nin geleceği için, en hayırlı sonucun çıkmasını diliyoruz. GENCPARTÎ OY PU8ULASIMM OENÇ PARTİ-YI BÖYl£ OÖRECEKSINİZ OYUMUZU «ENÇ MRTİ'YE VERMEK İÇIN MÜHRÛ BU VUVAMAâA BASACAKSMIZ 26 EKİM 2002 CUMARTESİ AÇI MUMTAZ SOYSAL Tarih Duaları TÜRKLERİN Avrupa Birliği konusunda "ille ta- rirTdiyetutturduğunu bilmeyen kalmadı. Kopen- hag'daki konferansta Danimarkalı dasoruyor "Ara- lık zirvesinde tarih vehlirse, Türkiye Kıbns'ta çö- züm için gereken ödünleri verir mi?" Böyle bir sorunun yanrtı ancak bir başka soru ola- bilin "Nasıl bir çözüm?" Tam üyelik konusundaki uslanmazTürk ısrarı ve çok önemliymiş gibi tarihle ilgili akıl almaz Türk tutumu öyle bir hava yaratmış ki, tarih verilirse Türkierin her şeye "evet" diyeceklerini sanıyor her- kes. Türkiye'nin yaşamsal çıkarlan ve Ada'daki Türk- ierin hakları açısından çok önemli olduğu söylenen Kıbns konusunda bile. Kendi elimizle kendimizi zayıf göstermenin şa- hane örneklerinden biri. "Müstağni" kalmayı veya en azından "müstağ- ni" gözükmeyi beceremedikçe böyle sürüp gide- cek galiba bu. Oysa, tarih verilirseAnkara'nın veTürk Lefkoşa'sı- nın rastgele her türlü Kıbrıs çözümüne razı olabi- leceğigibıbirinancınbukadaryaygınlaşmamışol- ması gerekirdi. Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, elbette, kuzeydeki ve güneydeki devletlerin egemen eşit- liğinedayanmayan, Rumlann kuzeyeyeniden yer- leştirilmesini ve mülklerine dönüşlerini zorunlu kı- lan ve Türkiye'nin güvencesini zayıflatan rastgele bir çözüme "evet" diyemezler. Ama, bir tarih karşılığı bunlara "evef" diyebile- cekleri yönünde bir izlenim yaratmışsanız, elin oğ- lu da elbet öyle düşünmeye başlar. Bu çeşit sorular ardından asıl sorulması gereken sorulardan biri de, Attilâ llhan'ın kitaplannı anımsatırcasına, "Hangi tarih?", hatta "Neyin ta- rihi?" sorusu olmalıdır. örneğin, "inşallah, maşallah" sözlerinden son- ra "2003 yılı sonundaki" zirvede kararlaştınlacak bir tarih mi? Çeşitli koşullann yerine getirilmesine bağlı ola- rak müzakerelerin belli bir günde başlayacağını belirten, ama ne zaman tamamlanması gerektiği konusunda hiçbir ipucu vermeyen bir tarih mi? Kıbns sorununa ilişkin olarak da, Kuzey Kıbrıs'ın Güney'le bir araya gelişini Türkiye'nin tam üyeliği- ne uyumlu biçimde bağlamayan bir tarih mi? Bütün bunlar öyle noktalar ki, her birinin iyice dü- şünülüp tasarianmış olması ve "tarih" istemiyle biriikte açık seçik ileri sürülmesi gerekmekte. AmaAnkara'dan, özelliklede Istanbul'dan "cüm- bür cemaat" başlatılan Brüksel yahut Kopenhag seferlerinin hayhuyunda bunlar düşünülmüyor ve Türkler, Avrupa kapılarında çeşitli ağızlardan deği- şik dualar okuyan "tarih dilencileri" görüntüsün- den başka bir görüntü vermiyoriar. Dikenine Gül AçtıranMektup... Necdet TEZCAN Ytum Öğretmeni 27 Mayıs Devrimi'nin ol- duğu yıl (1960) Çanakkale Öğreönen Okulu'nu bitirip öğretmen olmuştum. Vıze köylerinde dört yıl öğretmenlik... Ve yeniden öğrenciliğe dönüş (Istanbul Eğitim Enstitüsü Eğitim Bi- limleri)... Orada yardımcı dal olarak Türkçe'yi seçince tanıdım Necatigil Hocam'ı. Orta- okulda şaır UluğTurannoğ- hı Öğretmen Okulu'nda şa- ir Mehmet Aydm, hocala- nm olmuştu. O zamanlar bir şairi yakından görebilme- nin sevinci yine vardı. An- cak, şiiri çok sevmeme kar- şın henüz belirgin bir ilgim yoktu. Eğitim Enstitüsü öğ- rencisi olup, Necatigil'i ta- nıyınca; onun kişiliğine ve şairliğine hayran olmuştum. "tşte şair böyle ohır" dedır- ten bir yapısı vardı. Arkadaş gibi olmuştuk kısa zaman- da. Günümüz şiırinin özel- liklerini ve güzelliklerini on- dan ve o yıllarda öğrendim. Manzumeanlayışındanşiirin özgürlüğüne varan.. yakla- şımlanyla, günümüz şiirini tanıtmış ve sevdinnişti bize. Şiir yazma çabalanm böy- lece yeniden alevlenmişti. Ama şiir yazma denemele- rim, artık bir başka türlüy- dü. Bir gün Necatigil'in der- sindeyiz. Arkadaşlardan bi- ri bana, Behçet diye seslen- di. Hocam da duydu bunu. Eyvah hocamızı kızdırdık galiba. diye kuşkulanııken o; hoşgörülü tavnyla devreye girdi: "Behçet ve Necdet uyakbzaten_." dedi. Gülüş- tük ve olay kapandı. Okul bıtti sonunda. Ve ben Balıklı GöTün (Urfa) oralarda buldum kendimi. Sonra becayişle (karşılıklı yer değişme) Kastamonu Göl Öğretmen Okulu... Okul kent dışındaydı ve ben süreklı okuyordum. ts- tanbul'a yolum düştükçe ho- cama uğrardım hep. Beni yanına alır, zamanı varsa. uzun uzun konuşurduk. Os- telik çayunı da ısmarlardı. Dört yıl sonra Edirne, mektuplaşmalar ve kitap- laşmalar... Ve işte bana gönderdiği iki mektuptan biri. Şürle uğ- raşanlann ılgıyle okuyacak- lan 4 Şubat 1976 tarihli mek- tup: Sevgili Necdet Tezcan. Mektubunuzu az önce al- dım, sevindim. Bir kahvede bir arkadaşı beklerken yan- yorunı bu satarlan. Hemen şündi yazmazsam kahr, bir daha da yazamam. Cevap- lan böyie ertelenmiş, o yüz- den yazıimamış nice mek- tuplar vardır. Çantamda bu kâğıt olduğu için buna yazı- yonım. Şu anda nerede bu- layım başka kâğıt Gönderdiğin Ud şiiri oku- dum.' Hangi Gerçek', fazla- hklannarağmenhi bir şiir. Yani çağnşunlara eh erişli ve bir du> i arhğı aktannas»- nı bQr>or. Hep böyJe \azabil- sen ustalaşman gedkmez sa- nırun. Mesek konuda değüdir, anlabş btçmıindedir,tekmk- te >BnL Kethnefcrin seçflme- sinde ve istifte. Bütün iyi şi- irier biçim bakımından sağ- lamolan şiirlerdir. Bunu sağ- lamalısın. Dergfler azaldı. Türk Di- a Varhk, Hisar. Bunlar dı- şmdakiler, ilk ikisi dışuıda- ki dergiler sanattan başka doğrultularda oJduklan için gelmez sana. Yerel gazete- ferde >avınlanması şirlerinin çok h i Şiir iyi olunca ken- dininasıl oba beffi eder. Hem bu, senin için bir stajdır. Mo- da olanın dışında kendi se- sûıibulabiküğinandasorun çözülmüş olur. Yeter kiiçin- deki ateş sönmesin. Sonra şu da var: Her şa- ir kendi yolunu kendi açar, taşlannı kendi döşer. Zah- metli bir iştir. ama terleme- yedeğer. 'Daktilo' şiirinin wrumu- nu ben de okudum. Ustaca bir açıklama. Soruyorsun: 'Bir şiir yazarken bu kadar düşünüyor musunuz?' Şiir bfiyûk yaûnm ister. Bizim üzerinde düşünmeye gerek görmediğimiz, bizde çağn- şımiar yaratmay an, bizi im- tihana çekmeyen, terietme- yen şiirler.. bunlar bir şey kazandırmaz bize. Sana "Kareler Aklar'ıgön- deriyorum. Hoşçakal! aNecatigU PENCERE Burjuva ile Komprador Arasında... 17 Şubat 1923'te Izmir Iktisat Kongresi açıldı, ta- rih ilginçtir... Neden?.. Çünkü Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanılmış; ama, Cumhuriyet ilan edilmemiştir. Peki, ekonomi ne olacaktır?.. O günleri Ankara'da yaşayan Sovyet Elçisi Ara- lof, anılannda, Mustafa Kemal ile bu konuyu ko- nuştuklannı yazıyor, aralanndabirtartışmageçmiş- tir. Gazi der ki: "-... Türkiye'de işçi sınıfı yok, çünkü gelişmiş bir sanayi yok. Bizim burjuvazimizi ise henüz bur- juva sınıfı haiinegetirmekgerekiyor. Tlcaretimizçok cılız, çünkü sermayemiz yok. Yabancılar bizi ezi- yor. Benim amacım milli ticareti kalkındırmak, fab- rikalar açmak, yeraltı zenginliklerini meydana çı- karmak, Anadolu tacihne yardım etmek, zengin- leşmesini sağlamaktır. Bunlar devletin önünde du- ran işler. Bunlan kanunlaştıracağız." Aralof, Mustafa Kemal Paşa'ya Rusya modelini önerince, Gazi: "- Rusya'da iş başkadır" diye yanıt verir. "Rus- ya 'yı Türkiye ile mukayese edemezsiniz! Rusya 'da işçi sınıfı daha ihtilâlden önce teşkilatlanmıştı, yük- sek bir bilinç düzeyine erişmişti." Atatürk'ün o günlerde Aralofa söyledikleri şaşır- tıcı bir gerçeklık taşıyor, Mustafa KemaPin tarihsel bilincinin kanıtlannı ortaya döküyor, bugünden dö- nüp geriye bakınca Gazi'nin verdiği karann dog- ruluğu anlaşılıyor. * Ne var ki burjuvazisi, sermayesi, fabrikası, ban- kası olmayan bir ülkede ekonomik kalkınmayı ba- şarmak nasıl olacaktı?.. Devletçilıkle!.. 1929 Buhranı (krizi) dünyayı kasıp kavururken Tür- kiye devlet eliyle yatınmlan hayata geçiriyordu, bu yörrtem çok partili rejimden sonra da sürdü; halk Menderes'ı ya da Süteyman DemireTİ Anadolu'nun her yerinde aynı istekle karşıhyordu: - Fabrika isteriz!.. öte yandan gırişimci ruh taşıyan işadamlan ye- tişmeye başlamıştı... Atatürk'ün dediği oluyor muydu?.. Türkiye kalkınmasını 20'nci yüzyılda tamamlaya- bilecek miydi?.. OlmadıL Bugün vardığımız noktada, önümüze koyduğu- muz hedefın çok gerisindeyiz. Ama daha büyük bir tehlike var!.. • Nedir o?.. Bu ülkede yaşayan insanlar, dışardan dayatılan bir ekonomik programı uygulamâk zorunda bıra- kılmış boynu eğik kalabalığa dönüşmüşlerdir... Umutsuzdurlar.. öfkelidirler.. IMF'nin programı bir kalkınma planı içeriği taşı- mıyor; 'borç döndürmek' denen marifeti uygular- ken, bugüne dek var edilmış ekonomik kurumla- nmızı da üç kuruş otuz paraya yabancılara satmak üzerine bir eğik düzeyde kayıyoruz; devletin için- de bu tezgâh resmen kurulmuştur; karşı çıkanla- nn sesi boğuluyor. • Peki, Mustafa Kemal'in sözünü ettiği 'ulusalgi- rişimciler' neredeler?.. Yoksa böyle birilen yok mu?.. Gökdelenlenmiz var, lüksümüz yerii yerinde, gi- yim kuşam maşallah... Ama burjuva mıyız?.. Komprador mu?.. Ülke çapında çöküntümüzün anahtarı, bu iki sözcük arasında kurulan Sırat Köprüsü'nün kıldan ince kılıçtan keskın aynmında yatmaktadır. E R H A N B E N E R Bürokratlar Bu kitabı okurken, aradan geçen epeyce uzun süreye karşın, isimler değişmiş bile olsa, özellikle "büyük bürokrat" olayının fazla bir değişikliğe uğramadan sürüp gittiğine siz de, acılı bir gülümsemeyle tamk olacaksınız... R E M Z ' A B E V I DAVET Ankara Cumhuriyet okurlannın düzenlemiş olduğu Geleneksel Cumhuriyet Balosu'nda buluşalım. ANKARA CUMOK Tanh • 28 Ekım 2002 Yer . Eyüpoğlu Oteli (Karanfıl Sok. No: 73) Bılgı için . Nuran Çıftçıoğlu 0 312 434 27 70 Nesrin .\nnağan 0 532 650 66 74 SOKAK ÇOCUKUM TİYATRO TOPIULUCU "SIR ÇOCUKLARI" Yer: 75. Yıl Kültiir Merkezi (Mithatpaşa) Tarih: 31.10.2002 Saat: 19.00 Oynayan: Yöksel ALAGÖZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear