01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 EKİM 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV Siyasilerin geçmişte bazı gruplan 'terörist' olarak tanımlamaktan kaçınmalannın faturasını Endonezya halkı ödüyor Saldından sonraBali'de yaşamHAJUJULIAWAN Bali'deki bombalı saldınnın ardrndan bir haf- ta geçti. Burada, terörist gruplann var olup olmadığına yönelik tartışma komik bir hal al- rnaya başladı. Bu takımada üzerinde masum insanlan hedef alan çok sayıda bomba patla- dı. Ulusal Uyanış Partisi'nden (PKB) bir hu- kuk uzmanı şimdiye kadar bir sonuca vanl- mayan 20 tane bombalı saldın konusunda soruşturma olduğunu açıkladı. Bu ülkede suçlular hâlâ ellerini kollannı sallayarak ser- bestçe ve tehditler savurarak dolaşıyorlar. Her nedense hükümet yetkilileri -ki bun- lardan biri de devlet başkanının yardımcısı- komşu ülkeler ve farklı kaynaklardan yapı- lan sürekli uyanlara rağmen bu tehdidin cid- diyetini kavramakta güçlük çektiler. Slvasller sahlp cıktı Aksine, bazı politikacılar banşı sağlamak- tan çok uzak görünen gruplara sahip çıktılar, onlan milliyetçilik ve din dayanışması kisve- si altında savundular. Suçlulan "terörist'' ola- rak ya da "bir grup kötü insan" olarak ad- landırmayı göze alamadılar. Bu ülkede terö- ristlerin varhğını itiraf etmek açık seçik gö- rünen şeye resmiyet kazandırmak olurdu. Günlük yaşama şekil veren üç sosyolojik gücü sıralarsak -devlet, iş çevresi ve toplum- î l Eylül'den sonra bunlara bir dördüncüsü- nü ekleyebiliriz. O da terorizmdir. Dünyarun dört bir yanındaki insanJann hayatına etki eden kurallan ve kaynaklan vardır terorizmin. Bali'de patlayan madde kadar güçlü patlayı- cı maddelerin yanı başımızda var olduğunu düşünürsek kamuya açık alanlardaki güven- lik için yeni bir tanımlama ve kurallar zinci- ri getirmemiz gerektiğini görürüz. Devlet aclz kaldı Polis ülke çapında benzeri saldınlara kar- şı hazırlıklı olmaya çalışırken turizm endüst- risi aylardan, hatta yıllardan beri en kötü se- zonu olacağa benzeyen döneme hazırlanı- yor. Hükümet de terörle mücadele yasalan- na hız vermeye çalışır gibi görünüyor. Kor- ku yabancı turistler arasında daha yaygın ol- sa da bölgenin yerlisinin de korkmadığını söylemek mümkün değil. Bali'de daha önce patlayan bombalar yer- li halkı hedef alıyordu. Ve o teröristler bu ka- dar çok yabancıyı öldürmekte tereddüt et- medilerse, amaçlanna ulaşacaklarsa neden yine Endonezyalılan da hedef almasınlar? Işin, halkın güvenlik korkusunda başka bir boyutu da var. O da yerel terörist gruplann varlığının devletin yetersizliğini gösteriyor • Günlük yaşama şekil veren üç sosyolojik gücü sıralarsak -devlet, iş çevresi ve toplum- 11 Eylül'den sonra bunlara bir dördüncüsünü ekleyebiliriz. O da terorizmdir. Endonezya'da da devlet uyanlara rağmen bazı gruplan "terörist" diye adlandırmayı göze alamamıştır. • Teröristler toplumun adil olmayan işleyiş sistemi nedeniyle doğuyorlar. Saldm, belki de devletin asli görevlerini yeniden üstlenmesi ve ülkeye demokrasinin geri dönüşü için bir dönüm noktası olabilir. Ancak şu anki manzaraya bakıldığında bu çok uzakta gibi görünüyor. olması. Son üç yılda Endonezya "parya dev- letter" birliğinin üyesi oldu. Ekonomik kri- zin etkileri hâlâ hissediliyor. Birçok bölgede ve hatta gücün merkezi Ja- va'da hükümetin baş edemediği sorunlar ve çatışmalar başladı. Bunlar olurken halkın sıkıntılanna ve ya- kanşlanna kulak tıkayan Cakarta'daki ve di- ğer bölgelerdeki hükümet yetkilileri ve siya- silerin kazançları artıyor, devlet kurumlan ve özel sektörden pahalı hediyeler kabul edi- yorlar. Normalde devletin tüm kaynaklany- mokratik yollarla amaçlanna ulaşmalannı. Ancak Endonezya'da işler hiç de öyle geliş- medi. Yöneticiler sadece kendi yaşam kali- telerini yükseltmeye ve banka hesaplannı ka- bartmaya meraklı. Cakarta Valisi Sutiyoso'nun seçilmesi si- ıjirçiçek, birçocuk BaK AdasTnın Kuta böJgesinde 12 Ekün günü bombalı sakbn sonucunda bir gece kulübü ve lokantada meydana gelen patlamada çoğu >abancırurist200'e yakın kişi öldü. O günden beri başta adada olmak flzere Endonezya'ıun dört bir yanmda ölenlerin anısma törenJer düzenkniyor, sokaklara çiçekler yağdınbyor. Saldınnın düzenlendiği noktadaki çiçek yığuıına bir gül de 3 yaşmdaki bir kız çocuğundan geldL Neler olup birtiğinden, hatta olanlann ülkesinin ve onun geleceğini ne kadar oluırouz etkileye- bfleceğinden haberdar olmayan bir laz çocuğundan. (FotoğrafıAP) Hükümet halka ne fiziken ne de manen gü- vende olduklan hissini verebiliyor. Kamu hizmetleri gün geçtikçe bozuluyor. la toplumun ayakta kalmasını sağlamak için çahştığını düşünmek isterdik. Ve toplumun farklı gruplannın seçimlere katılmak gibi de- yaset ile toplum arasında ne kadar büyük bir uçurum olduğunu bir kez daha gösterdi. Dev- letin "kâr amaçh" düşünce yapısı toplumun birlik ve beraberlik içinde yaşaması için ya- pılan tüm anlaşmalan iptal etti. Devlet, ama- cından "eşi gibi olan" toplumdan uzaklaşh. Bir arada yaşama platformundaki çatlak çatışma yaratan eylemler için yeni bir saha açtı. Hukuk sisteminüı basiretsizliği ve En- donezya'nın paramparça obnuş siyasi yapı- sı da bunu bir anlamda destekledi. Polis ra- kibi olan orduyla kavga etmekle meşgul. Teröristler ise toplumun adil olmayan işle- yiş sistemi nedeniyle doğuyorlar. Bu yerel de, küresel de olabilir. Bütün bunlar son bombalı saldından son- ra nasıl banşçıl bir yapılanmaya kavuşabile- ceğimiz yolundaki soruyla baş başa bırakı- yor bizi. Saldın, belki de devletin halkı birlik için- de yaşatmak, refah seviyesini sağlamak ko- nusundaki görevlerine sahip çıkması ve de- mokrasinin ülkeye geri dönüşü için bir dö- nüm noktası olabilir. Ancak, şu anki manza- raya bakıldığında bu maalesef çok uzakta gi- bi görünüyor. Endonezva'nın dokunulmazları Yaşadığımız toplumda üç çeşit dokunul- maz grup var: Bunlann ilki yolsuzluk yapan- lar, diğerleri ise devlete büyük çapta borç ta- kanlar ve bir dizi sokak çahşması ve saldın- nın ardmdaki "büyük beyinler". Bombalı saldından sorumlu olan terörist- ler bu üç sınıfı birleştirdiler. Bu üç sınıf do- kunulmaz, hiç şüphesiz kanun dışı bir şekil- de ve ne pahasına olursa olsun var olmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Devletin al- dığı yaralan sarmak için önce bu üç grupla mücadele etmesi gerekir. Devleti halkla yeniden bütünleştirmek için politika üretmekten daha fazla şeye gereksi- nim var. Bunun tabanında ise hangi etnik kö- kenden, din ya da kültürden olursa olsun in- sanlığa saygı duymak yatıyor. Bu gazetede görüşüne yer verilen bir turist şöyle diyordu: "Bu terörist saldın herkesi bir araya getir- meli tnsanlar kendilerine ve Bali'nin insan- lanna yanhm etmek,ekononriyi düzettmekiçnı omuz omuza vermeli" Ancak, hâlâ kendi hedef ve amaçlannı sa- vunanlar böyle bir birlik-beraberliğe hazır değil gibiler. Görünen o ki siyasilerin geçmiş- teki hatalan, devletin aciz hale getirilmiş olması Endonezya halkına çok pahalıya mal olacak. Ve, saldından sonra kahntılannı sil- mek Endonezya'da banş yolunda çok zorlu bir yürüyüş olacak. (The Jakarta Pbst-Endonezya,18 Eldm) Siviltoplum yerine devlet UWEWnTSTOCK Özel sektörde, "iyi amaçiarda kullanılmak üzere" kullanılan hareket alanlan, başka deyişle oyun alan- lan Almanya'da başka ülkelerde özellikle de ABD'de olduğundan her zaman daha dar olmuştur. Alman Ver- gi Hukuku "yarara para harcama" diğer adıyla "ba- ğış alanlanna" kısıtlama getinyor ve toplumsal daya- nışmayı ilgi çekmeyen bir hale getiriyor. 22 Eylûl 'deki seçim sonrasında iktidarda kalan SPD (Sosyal Demokrat) ve Yeşil Koalisyon'un vergiden mu- af tutulabilecek harcamalar listesinde kısıtlamalara gitmeyi öngören yeni yönetmelik konusunda anlaşma- sı ise toplumsal yardımlaşnıayı daha da "modası geç- miş" hale getirecek. Koalisyon ortaklannın anlaşma- sına göre bundan böyle anonim şirketler ve diğer ti- cari kurumlar hayırsever- • Almany a 'daki l i k a d m a yaptıklan harca- knaiisvnn m a l a n ' k i l ı s e ^^a™". KOailSyon bilimvekamuhizmetiko- Ortaklân Özel nusundaki faturalarmı ver- sektörün kamu gidenmuaftutamayacak- yaranna yapüğl ,lar - J u yöntemle devletin İ kaydadeğermıktardatop- ' 5 a z ı lam kazanç sağlayıp sağ- harcamalann lamayacağı -önümüzdeki vergiden muaf yıl 150 milyon Euro, 2006 tutulmasını ?m a v k a < 5fa 2 I0 t n ?'o n ,, , . Eurokaredıleceğıtahmın engelleyen bir ediliyor- ise soru işaretle- yönetmelik riniberaberinde getiriyor. hazirladl. Bu, Bugüne kadar özel sek- •,•! *r t _i1 1 _-»o tör tarafindan desteklen- sıyıl toplumca m e y e a l ı ş m ı ş o l a n l a rb u . ÇOZÜmlenmeSl günden sonra kendilerini gereken bİTÇOk resmidairelerinkapısında SOruna Care a v u ^a c a r ' c e n bulacaklar. , , .., .. .. Sivil toplumun gerçek- bulma yukunu t e n güçiiesmı isteyen, devlete yikiyor. kendi yurttaşınabağışpa- rasını makul kullanmak konusunda güvenmeli. Göze çarpan bir şey daha var, 0 da devletin şimdiye kadar siyasi partilere yaphkla- n bağışlan vergiden muaf tutma olanağına sahip ol- mayan şirketlere karşı güvensizlik duyduğu. Onlara, kamu yaranna daha çok harcama, başka deyişle bağış yapma girişimi için şans verilmeliydi. Ancak, koalis- yon ortaklan bu işleri devletin yapması gerektiğine karar verdiler. (Die fVeb-Abnanya, 17Eldm) Muhafazakâr çevrenin savaş karşıtlan Kongre'nin başkana savaş için açık çek vermesini engelleyemedi George Bush'un dalkavuldarı ERICS.MARGOLIS ABD Kongresi sözünü söyledi. Gümbürde- meyle değil de sızlanmayla da olsa Başkan Ge- orge W. Bush'a ABD'nin ani ve ciddi bir teh- ditle karşı karşıya kaldığı gerekçesiyle Irak'a karşı savaş açmak için açık bir çek verdi. Bu davranış, imparatorlarının eteğinde dalkavuk- luk eden Romalı senatörlerin görüntüsünü anım- satıyor insana. Sarsılmış. 22.3 milyon nüfuslu Irak'ın yakın gelecekte 281 milyonluk ABD'ye tehdit oluş- turacağına ilişkin tez çok gülünç. Aslında Sad- dam karşıtı Kürtler ve isyankâr Şiiler 17.7 mil- yonunu oluşturuyor nüfusun. Geriye ise rejimi destekleyen 4.6 milyon Sünni kalıyor. Bu 4.6 milyon, Hong Kong'un nüfusu kadar. Ancak, kavgacı bir propagandanın susmak bilmeyen da- vul sesleri, Irak'ı mahvetmek için baskı yapan güçlü çıkar çevreleri ve seçim yılı politikalan, Kongre ve çok sayıda Amerikalıyı bu masala inanmaya itti. Bush. Kennedy değil VVashington'da savaş ateşi yaratan ve Beyaz Saray'ın mantıksızhğını gün geçtikçe arttıran Bush, geçen hafta kendini John F. Kennedy'ye, lrak'a karşı "cihat" çağnsını ise 1962 'deki Kü- ba fiize krizine benzetti. Ben Küba krizi yaşan- dığı dönemde Washington'daydım ve her firsat- ta bu işın arkasında yatan trajedi ve tehlikeleri anımsatınm. Sov^etler'in elinde ABD'yi vur- maya hazır nükleer başhklı fuzeler vardı. Bu- gün ABD'nin Irak ile karşı karşıya olduğu du- rumun geçmiştekine benzer bir yanı yok. Ve Ge- orge Bush kesinlikle John F. Kennedy değil. Bu aptal benzetmeyle birlikte Bush, Irak'ın ABD"yi Bağdat'tan -13 bin kilometre uzakta bir kentten- komuta verilen hava saldınsıyla \Tira- cağını iddia etti. Bush, bu sözlerini geçmişte oku- duğu mizah kitaplanndan esinlenerek söyle- Çünkü Mossad ve Amerikalı yardımcılan, Be- yaz Saray'ın Irak, Iran, Filistin ve Afganistan konusunda politika belirleyici haber kaynakla- n arasında birincil unsur haline geldi. Tenet, Israil yanlısı yorumcular ve Israil'in bazı üst düzey yetkilileri tarafindan topa tutul- du. Ancak bu arada muhafazakâr saflarda ye- ni bir isyankâr ortaya çıktı. "The American Conservative" adlı yeni bir dergi bu ay eski kurt politikacılardan PatrickBuchanan, köşe yaza- • Dinci ve Bağdaf a karşı savaş için yanıp tutuşan fanatikler, ABD'nin geleneksel muhafazakâr görüşünü temsil etmiyor. Ancak muhafazakâr çevreden yükselen savaş karşıtı sesler Başkan Bush'un Kongre'den Irak'a savaş açmak için açık çek almasını engelleyemedi. Seslerini yükseltmekte geç kaldılar. miş olsa gerek. Irak"ın uydu kontrolüne bağlı bu gelişmiş teknolojiye sahip olduğu ve Bağ- dat'tan yönettiği bir pilotu New York'a saldın- ya gönderebileceği iddiası komik. Birkaç gün önce CIA Başkanı George Tenet, Bush'un Irak'ın ciddi ve ani bir tehlike oluştu- rabileceği yolundaki tezini yalanlama cesare- tini buldu kendinde. Tenet'in bu beklenmeyen çıkışı Amerika'ya bir uyan niteligindeydi, ay- nı zamanda da ABD'li istihbaratçılann, yöne- timin Israil'in gizli servisi Mossad'a verdiği öneme karşı gücenmelerinin bir göstergesiydi. n Taki ve New York Post'un eski yazı işleri mü- dürü Scott McConnefl tarafindan çıkartıldı. Der- gide Cumhuriyetçi teorisyen KevinPhiBips, sa- vaş karşıtı internet sitesinin fantiwar.com) edi- törü de yazıyor. Bush'un savaş psikozu ve mu- hafazakâr hareketin yolsuzluklan konu alınıyor. Phillips, Bush yönetiminin "hırs, beceriksiz ekonomi politikası, yolsuzhık, vahşi kapitalizm, Pentagon'un zafer düşkünlüğü \t şe\1an üçge- nidışpoKtikayı" bırbırine kanştırdığını yazıyor. Çok sayıda gelenekçi muhafezakâr, şimdi neo- konzervatifleri ve Hıristiyan köktencileri, sa- dece muhafazakâr hareketi değil ABD'nin dış politikasını da çalmakla suçluyorlar. Neo-konzervatifler Ariel Sharon'un îsrail'de- ki aşın sağcı Likud Partisi'nin görüşünü savu- nuyorlar. Ve dünyaya baktıklan pencereden Is- rail için neyin iyi neyin kötü olduğunu belirle- yip, ABD'yi Müslüman dünyanın büyük çoğun- luğuna karşı savaşa itiyorlar. Bu savaş yanlısı adamlarbirçok açıdan Usamebin Ladin ve Ba- h karşıtı organizasyonu el-Kaide'nin aynadaki yansıması gibiler. Üd taraf da uygarlıklar ve dinler arası bir çatışma istiyor. ABD'deki isyankâr muhafazakârlann hangi görüşü sa\-unduklarını saptamak çok kolay de- ğil. Onlann görüşleri Buchanan'dan Avrupa stı- li muhafazakâr görüşe uzanan yelpazede birbi- rinden farklıhk gösteriyor. Ancak bir noktada birleşiyorlar: Dinci ve Bağdat'a karşı savaş için yanıp tutuşan fanatikler, ABD'nin geleneksel muhafazakâr görüşünü temsil etmiyor. Muhafazakârlar gec kaldı Gerçek muhafazakârlar onurlu, gerçek yurt- sever, ABD'nin bayrağını yüreklerine gömmüş iki kişiyi örnek alırlar: Dwight Eisenhower ve Barry Goldwater. Maalesef muhafazakâr is- yankârlar geç kaldılar. Başkan Bush, puanı düş- müş borsa ve çileden çıkmış seçmenler yerine insanlann dikkatini karşılık veremeyecek bir ulu- sa açılacak bir savaşa çekme yolunu seçti. (Davvn -Patdstan, 18 Eldm) Kanlı Pazar Davası'nın kilit tanığı: 027Kanlı Pazar Davası tanıklanndan "027" no'lu asker şu anda en önemli tanık. Çünkü o, olaya ya- kından şahitlik eden ve "silahh ve bombalı eylem- cflere" ateş edildiğinin ve bunun haklı gerekçe- leri olduğunun aksini savunan tek asker. O, Lond- ra'da yürütülen yeni soruşturmada askerlerin ateş açmasının haklı olmadığını savıınurken, paraşüt bölüğündeki diğer arkadaşlan ateş açmalannın son derece haklı gerekçeleri olduğunu savunuyorlar. Belki ileride başka askerler de "sözbirliği''ni bo- zabilirler. Bu asker, önümüzdeki hafta davayla il- gili soruşturmayı yürüten konsey tarafindan tek- rar ifadesine baş\-urulduğunda aşın derecede bas- kı altında tutulacak. Konsey önünde sorgulanır- ken ona Kanlı Pazar' ın hemen ardından alınan ya- zılı ifadesi de hatırlatılacak hiç şüphesiz. "027" bu ifadeyi verirken ateş açmadan önce silahlı bir saldırgan ve elinde bomba olan başka birini gör- düğünü söylemişti. Oysa şimdi ikisini de görme- diğini, nedensizce ateş açıldığını ve iki askerin ölümlerden sorumlu olduğunu söylüyor. 30 Ocak 1972'de Kuzey Irlanda'nın London- derry kentinde bir yürüyüş sırasında yaşanan Kanlı Pazar konusunda ifade veren askerler, IRA ile bir çatışma sırasında sadece belirli hedeflere ateş açtıklannı savunmuşlardı. Olayın çok sayı- da sivil tanığı ise onlan yalanlamışh. IRA'nın si- yasi kanadı Sinn Fein'in başkan yardımcısı Mar- tin McGuinness de çatışma gününde ERA'nın ateş açmadığını söyledi. Kanlı Pazar ile ilgili soruş- turma, önümüzdeki aylarda eski bakan ve başka siyasilerin de görüş ve ifadelerine yer vererek devam edecek. Ancak 027 no'lu askerin tanık iskemlesinde söy- lediklerine verilen önem ve gösterilen tepkiden görünen oki sorumluluk ordu ya da o günün hü- kümeti yerine kilit tanığın ifadesinde bahsettiği iki askere yüklenmek isteniyor. (The Independent-İngütere, 17Eldm) Kanh Pazar filmi Beriin'de Ahm Ayı kazandı. Paul Greengrass'ın yönettiği fîlm geçen cuma Türkiye'de gösterime girdL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear