23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S-YFA -f- CUMHURİYET 1 EKİM 2002 SALI 14 JvLJI-iJ. U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Üç an, üçanı, biranı oyunVnkara'da yeni döncm, Kent Oaınculan'nın turnesiyle başladı. G«çen dönem sonunda Istanbul'da ÇCK kısa bir süre sahnelenen 'Sırça Künes' oyununun Ankara'daki ilk getesi 'farkh' bir 'açıbş' niteliğı ta- şıyordu. Salonu çağnlı kişiler değil, gişîden bilet almış seyirci doldur- mı§tu. Buna karşın medya ordusu oradaydı. Kent Oyunculan kederliy- di. Eşini çok kısa süre önc e yitirmiş birbüyük sanatçınm sahnede vere- ceği bu ilk sınava tanıklık mı et- mek istemişti medya? Bilemem. Urndugum medyanın tiyatroya olan bu beklenmedik ilgisinin sürmesi. Bildiğim ise seyircinin, sanki Şök- ran Güngör'ün bıraktığı sevgi ve il- gi boşluğunu doldurmak istercesi- ne, 'Bakın, biz vanz, sizin için geJ- dik, bizim için oynaynT dercesıne katılmasıydı 'ilkgece'ye... 'Sırça Kümes' Tennessee Willi- ams'ın 'çağdaş klasik' olmuş en ün- lü oyunlanndan biri. Yazann 'ger- çekçibiçenri, gerçekçi biçemin dı- şına çıkan öğelerle damıttı^ı bu me- tin, biri orta yaşlı kadın ve ikisi er- kek üç genç karakteri banndınyor. Oyun 1930'lar Amerikası'nuı St. Louis kentinde yaşanmış kısacık bir gecenin anlatımına odaklandı- nlmış. Williams'ın, ilk oyunlann- dan 'A Genüeman Caüer'dan (Bir Beyefendi Ziyaretçi) genişleterek boyutlandırdığı bir yapıt. Ancak, sahnede yüzyılın başından ortasına dek yaşanmış bir sürecin öyküsü dile geliyor. Değişen ve dönüşen Amerika'da yaşamın kıyısında kal- mışlann öyküsü... Yüzyılın başında insanlann göre- neklenn güvencesınde yaşadığı Blue Mountains'ın 'beğenilen' genç kız- lanndan Amanda'nın, yıllar sonra (193O'lu yıllarda) kızı Laura ve oğ- lu Tom'la sığındığı alçak gönüllü bir St. Louis apartman dairesinde ya- şadığı tek 'anı' bu. Bir gün tam 17 delikanlı birden gelmiş de ziyare- tine, yine de hepsini idare etmiş. Çünkü genç kızlar o zamanlar 'ko- auşnıa sanaü'nı bilirmiş. Bir genç " dişinin mutlu ve refah içinde yaşa- yabilmesi için 'iyi bir evKBk yap- • Kent Oyuncuları 'nın sunduğu "Sırça Kümes ", bireyleri 'genelgeçer' değerlere ayak uydurmadığı/uyduramadığı için 'farkh ' olan, farkh' olma durumunu 'gerçek' ile 'düş'ün yünyumak olduğu bir psikolojik sarmalda yaşayan bir ailenin üç zaman diliminden üç 'an 'a indirgenmiş öyküsünü dile getihyor. maa' gerektiğinin düşünülduğu yuz- yıl başında öğrenilmiş bir sanat. Amanda bu sanatın ustalanndan... Anıya dönüşen an Bir dolu delikanlı hayranı olan genç Amanda'nın tüm 'hayırh kıs- metler'i tepip, uluslararası telefon santralında görevli bir gence âşık olup onunla evlenmesiyle noktala- nan yüzyıl başındaki 'am' ve 17 'zi- yaretçi' delikanlının genç kızın evi- ne sığışamadığı 'an', 1930'lar Ame- rikası'nda dile gelince gülünçleşi- yor. Çünkü ekonomik bunalım yıl- lan yaşanıyor artık. Kadın erkek herkesin, iyi kötü her bulduğu işte çalışarak ele güne muhtaç olma nok- tasına gelmemeye çabaladığı gün- ler. Bilmediği uzak ülkelere tele- fon bağlamaya yazgılı baba evden 'kaçah', açık denizlerde özgürlüğe açılalı çok olmuş. Çocuklar 2O'li yaşlannda. Laura bir ayağı aksa- yan, bu nedenle de üç boyutta utan- gaç, yalnızlığa bürünmüş bir genç kız. Annesinin, kızına bir meslek edindirmek için bin bir özveriyle gönderdiği daktilo kursunu da -in- sanlar arasında tedirgin olduğu için- terk etmiş; güvencelı bir yaşama açılabilecek tüm kapılara kilit vur- muş. Yüzyılın başındaki ve şimdi- ki Amanda'nın tam tersi... Camdan hayvancıkbiblolannı dizdiği küçük vitrinin sunduğu 'düş' dünyasma sığınmış. Tom ise babası gibi "ka- çacak' bir gün. O da uzak denizle- re açılacak. Çenebaz, 'çare arayKi' annesinin baskısını, içine kapanık kız kardeşinin yükünü o güne dek ayakkabı tezgâhtarlığı yaparak sırt- lamış. Özgürlük düşlerini sinema- ya gıderek doyuruyor nicedir; ama yetmiyor. Çocuklannı 'şimdi'nin ekonomik ve toplumsal koşullannda yitip git- mekten kurtarmak için üretmeye çalıştığı çarelerin tükendiği nokta- da, Amanda'nın yüzyıl başındaki 'anı'sı 'düş'e dönüşüyor. Laura'nın 'defikann zjyaretçi'leri obnah; onlar- dan biriyle evlenmeii ve 'kurtulma- h'... 'Sırça Kümes' işte bu 'düş'ün gerçekleşmesi için eve çağnlan bir 'deükanh zjyaretçi'nin Laura ile kar- şılaştınidığı 'an'ın hazırlanışı ve sonrası üstüne kurulmuş. Aman- da'nın, 'anı'yı 'düş'e dönüştürüp, 'düş'ü 'gerçek' yapmak için çırpın- dığı, bunu başarabilme yolunda, yüzyıl başındaki 'konuşma sanaü us- tası' genç Amanda ile 1930'lann kahırlı annesi Amanda'yı aynı kişi- likte buluşturmaya çabaladığı, o ala- bildiğine buruk/gülünç 'an'da Yıktız Kenter'i getirin gözünüzün önüne. 'Farkh' olmanın dramı Ama sahnede canlandınlan 'an' da bir 'anı' yalnızca. Çünkü öykü yıl- lar sonra, II. Dünya Savaşı'nın ge- lip çattığı 'an'lardan birinde, evini çoktan terk edip denizlere açılmış olan ailenin ikinci 'erkek kaçağı' Tom tarafından geçmişe dönülerek anlahlıyor. Bireyleri 'genelgeçer' de- ğerlere ayak uydurmadığı için 'fark- h' olan, İarklıolma' durumunu 'ger- çek' ile 'düş'ün yünyumak olduğu bir psikolojik sarmalda yaşayan bir ailenin üç zaman diliminden üç 'an'a indirgenmiş öyküsü bu. Oyunun çok eklemli yapısını, za- man zaman birer gölgeye dönüşüp, zaman zaman spotlann altında can- lanarak taşıyor oyuncular. Özenli bir yapım. (En göze batan sorun, bayan oyunculann giydiği ayakka- bılann pınl pınllığı. Oyunda yansı- yan dönemın ve ailenin ekonomik koşullanna ters düşüyor bu şıklık.) Yıldız îpeklioğlu'nun dekoru sah- nenin her düzleminin kullanılması- na olanak sağlıyor. Yönetmen Ken- ter, genç oyun arkadaşlan Hakan Gerçek, Güneş Berberoğju ve Engin Hepileri'yı. rollennı daha da boyut- landıran bir hareket düzeni içinde de- vindiriyor. Onlan öne çıkanyor ve onlarla göz göze oynuyor. Bir oran- da 'ilkgece' tedirginliği yaşıyor genç sanatçılar. tlk geceye özgü tempo düşüklüğü de söz konusu. Ama iyi sırtlıyorlar oyunu. Yıldız Kenter ise, yaşamda ve sah- nede yaşanmış onlarca dramdan da- mıttığı duyarlıhğı Amanda'nın te- atral 'sahici'liğiyle buluşturuyor. Willams"ın karmaşık Amanda sının gizini çözme yolunda, belleklere benzerlerine ender rastlanır 'oyun- culukanlan'yerleştiriyor. Amanda karakterine de atıyor 'YıküzKenter' imzasını... Tiyatromuzun en güçlü maratoncusu olduğunu bir kez da- ha kanıtlıyor. DÜNYA ÇEVÎRIGÜNÜ DÜN TÜM DÜNYADA KUTLANDI tletişimsidiğe karşı SEVGİ TAMGÜÇ 30 Eylül Fransa, Kanada, Belçika, Fas vb. ülkelerde, belli başlı çevreler içinde de olsa Dünya Çeviri Günü olarak kutlandı, çevirinin ve çevirmenliğin ne olması ya da ne olmaması, çeviri ahlakı. çevirinin standartlaştınlması gibi konularda seminerler, paneller düzenlendi. Çeviriye aynlan günde,çevirmenlerin de kutlaması doğaldı. Efsaneye göre Babil kulesinin yapımı sırasında Tann'nın cezalandırmak istediği insanlar değişik dillerden konuşmaya başlayınca, iletişimsizliği gidermek için çeviri/çevirmenJer ortaya çıkıyor. Çevirmenler pek sevihnese de, tarih boyunca her yerde görülüyor, uygarhğın büyük ya da küçük adımlarında çevirmenlerin katkısı yadsınamıyor. Birkaç örnek verecek olursak: Shakespeare'in, Mofiere'inve birçok yazın insarunın dünyada tanınmasmı sağlamada, teknoloji alışverişlerinde, diplomatik görüşmelerde, uluslararası hukukta. ulusal — — — ^ — yasamalarda, siyasal rejimlerin değişmesinde, hatta dillerin ve dinlerin yayılmasında çevirmenlerin payı göz ardı edilemiyor. Çevirinin ve çevirmenliğin bu denli eskilere dayanmasına karşın, Saint Jerome Günü'nün (30 Eylül), Dünya Çeviri Günü olarak kutlanmasının tarihi çok eski değil. Günümüzde, Saint Jerome, çevirmenlerin azizi olarak değerlendiriliyor. 329'da Dalmaçya'da doğan Saint Jerome, Roma'da çok iyi bir eğitim görüyor; kitaplar, yaşamı boyunca en büyük tutkusu haline geliyor. îyi bir Hıristiyan ama, ondan daha iyi bir Ciceron'cu oluyor. Keşiş gibi yaşamak üzere Suriye çöllerine gidiyor. Orada fazla keşiş görmekten yakınıyor. Bir düşünde Isa'nın • Efsaneye göre Babil kulesinin yapımı sırasında Tanrı 'nın cezalandırmak istediği insanlar değişik dillerden konuşmaya başlayınca, iletişimsizliği gidermek için çeviri ortaya çıkıyor. kitabından çok elyazmalannı çevirmeyi sevdiği için yargılandığını görüyor. Elyazmalannı daha iyi incelemek amacıyla tbranice öğreniyor. Konstantinopolis (Istanbul) ve Antiokhia'ya (Antakya) giderek Naamus'un ve Apoüinarusun dini konferanslanna katıhyor. 382'de Papa Damasus'un sekreterliğine seçiliyor. Saint Jerome. ateşli yapısı ve keskin görüşleri yüzünden kiliseyle çahşmalar başlayınca, çözümü, 385'te Roma'dan aynlmakta bulur. Mısır'a ve Filistin'e gider, 386'da Bethlehem'de bir hücreye çekilerek en ünlü çeviri yapıtı olan Kutsal Kitap'ın ve Ibranilerin eski Ahit'inin çevirisine başlar. Saint Jerome, 30 yıl boyunca hücresinden çıkmamacasma çe\iri yapar. Yaşamuun son altı yıhnda eli kalem tutamadığı için, altı sekretere, _ _ _ _ _ _ ^ ^ ^ değişik konulardaki çevirilerini aynı anda yazdınr ve 420'de hayata veda eder. Saint Jerome'un çevirmenlerin azizi sayılması, yalnızca yüzlerce sayfa çeviri yapmasından değil, çağımızdan 1500 yıl önce ~ ~ ^ ~ ~ ^ ^ ^ ^ ~ doğru çevirinin ve çevıride biçemsel güzelliğin nasıl olması gerektiğine ilişkin birçok öğrerisinin bulunmasuıdan kaynaklanmaktadır. Eli kalem tutamazken bile çeviriyi inatla sürdüren. "çoiri denen zor zenaaftan yaşamının son \ıllanna dek inatla kopmayan Saint Jerome'a haklı olarak çevirmenlerin atası gözüyle bakıuTiaktadu-. Bu satırlan yazan Türkiyeli çevirmen, bu haberi ülkesinde ilk kez verme se\dncini yaşarken bir gün kendi ülkesinde de aynı kutlamalann gerçekleştirilmesini umut etmekte ve bütün çevirmenlerin Dünya Çeviri Günü'nü kutlamaktadır! Sevgbıium36@ hotmail.com • Önümüzdeki aylarda Shaman, Almanya'nın Essen kentindeki Womex Festivali'ne katılacak ve Jivan Gasparian'ın da yaşam boyu başan ödülü alacağı festivalde kendini dünyaya tanıtma fırsatı bulacak. Shaman daha sonra bir world müzik festivali düzenleyerek bu müziği geniş kitlelere duyurmayı amaçlıyor. Shaman, Türkiye'de world müzikseverleri bir kulüp çatısı altında topluyor 'Dünyanın müziği orada' SEVtLAY KOÇOĞLU îletişim çağında dünyanın farklı algılanmalanna paralel olarak bir üst kavTam gibi gelişen world müzik ülkemizde de gün geçtikçe artan bir ilgiyle dinleniyor. Bu tarz müziği sevenleri bir araya toplamayı amaçlayan Shaman Worid Music Club, Taksimdeki mekânında haftada 5 gece dünyaca ünlü \vorld müzik gruplanm ağırhyor. Aynca 25 kişilik yönetici ekibi kulübün dışına çıkarak world müzik gruplannın konser vereceği ve dinleyiciyle buluşacağı ortamlar yaratabilmek için Shaman World Music Production'ı kurmuşlar. Geçen yıl Shaman'a gelen 25 bin müziksever bazı geceler Peru halk müziğinden ya da Gluba Libre'den Latin melodileri, Rong Dhonu'dan Afrika müziği, bazı geceler de Senegalli bir davulcuyia Çinli bir kla\yeci ve trlandalı bir gitaristin birlikte çalarak bir potada erittıği etnik müzik örneklerini dinleme şansı bulmuş. Shaman'ın müzik direktörü Ömer İpek alt ve üst müzik katmanlannın ülkede yeterince dinlenir hale geldiğini, ama kendilerinin insanlara hiç dokunulmamış orta katmandan farklı renkler sunduklannı söylüyor. "Workl müzik bizim için henüz neresinde olduğunu bilnıediğimiz geüşime açık bir müzik türü. KüreseDeşme sürecine de uygun olarak baa geceler farkb kültürlerden gelen müzisvenler birlikte sahneyi paylaşabiliyor. Shaman'm organizasyon kolu da Türkiye'ye dümaca ünlü müzisyenleri getirip kulüp dışında farkb mekânlarda bu tarz ortamlar yaratmak için çahşıyor.'' 3 yıl içinde canh performanslardan geniş bir arşiv yaratan Shaman, önümüzdeki aylarda bir Shaman world müzik GD'si çıkararak bu tarz müzik tutkunlanna evlerinde de seslenmeyi amaçlıyor. Ömer İpek bu tür müziğin insanın kendi doğasından geldiğini ve buradaki ritmin, melodinin ve renklerin kaynağının insanın kendisi olduğunu söylüyor. "Eğlence hayatmda DJ, pop ve rock müziğhie eğlenip dans eden muziksoerler bu tarz müzikle coşup içlerinden gelen gerçek ritimle. insanın köklerinden dışav urulan bnılarla dans ediyor. Bö\ leükle müzikle kendinizi daha iyi ifade edebUiyorsunuz." Önümüzdeki aylarda Shaman, Almanya'nın Essen kentindeki Womex Festivali'ne katılacak ve Jivan Gasparian'ın da yaşam boyu başan ödülü alacağı festivalde kendini dünyaya tanıtma fırsatı bulacak. Daha sonra bir vvorld müzik festivali düzenleyerek bu müziği geniş kitlelere duyurmayı amaçlıyorlar. Aynca çok yakında world müziğe ilişkin haber, liste ve tanıtımlardan oluşan bir dergiyle de bu müzik tutkunlanna seslenmeye başlayacaklar. Shaman World Müzik Kulüp ve Shaman World Müzik Prodüksiyon önümüzdeki günlerde yeni projeleri ve programlanyla Istanbul kültür hayatına yeni bir enerji sağlarken kendi içimizdeki renk tayfını da ortaya çıkaracağa benzer. YAZIODASI SELİM İLERİ Asım Bezirci Attilâ llhan, geçen yaz -hoş, bu yaz da ge- çip gitti...-, Nâm-ı Diğer Kaptan için söyleşir- ken Asım Bezirci'yi en sevdiği arkadaşlan arasında bir iki kez andı. Yalnız Asım Bezirci'yi değil, Asım Bezirci'nin halk adamı babasını da. Asım Bezirci'nin hayatı korkunç birolayla, hem de hiç hak etmediği biçimde son bulmuştu. Yıl- larca bu ölümü, bu ölüme yol açan sebepleri düşündüm, kendimce çözmeye çalıştım. Tra- jedinin daha derinlemesine çözümlemesi bel- ki ilerde yapılacak. Asım Bezirci, bizim kuşağı yetiştiren sayısı o kadar az eleştirmenden biriydi. Yaşamını eleştiriye adamıştı. Geçimini muhasebecilikten sağlamaya çahşıyor, yorucu günlerinde eleş- tiriden vazgeçmiyordu. O zamanlar Hulki Aktunç, Naci Çelik ve Tay- lan Altuğ, şurda burda buluşup, saatlerce edebiyattan konuşurduk. Aybaşı geldi mi, Ye- ni Dergi, Papirüs, Soyut, Varlık, Yeni Ufuklar gi- bi dergiler alınır, coşkunluklar duyulurdu. Asım Bezirci bu dergilerin bazılarında yazı- yor, yazılarını, eleştirel incelemelerini kitaplar- da topluyordu. Sahaflar Çarşısı'ndaki Elif Kitabevi'nden ki- tapları tek tek edinişimiz de aklımda: Çok Ka- pılı Oda, Okudukça, Edip Cansever, Bilimden Yana Sosyalizme Doğru... Dönemin öykücü- leri, şairleri Asım Bezirci'nin ölçütleriyle de- ğerlendiriliyordu kitaplarda. Eleştirmenin bir de edebiyat tarihimize iliş- kin çabaları vardı. Abdülhak Hâmit Tarhan'ı onun aracılığıyla, onun sayesinde tanımıştım. Oluş Yayınevi'nin cep kitabı boyutundaki dizi- sinde, Abdülhak Hâmit ve Târık yahut Endü- lüs Fethi yayımlanmıştı. Lisede olduğuma gö- re, 1965 sonrası. Bu eser, ders kitaplarımızın boğuverdiği Hâ- mit'i başka yönleriyle bana getirdi. Sonra Fin- fen'i okudum. Hele, Finten'i, Dıranas'ın yeni- leştirmesiyle okuduktan sonra, Hâmit'in çılgın yaradılışını kavradım. Abdülhak Hâmit'in kül- liyatı, bugün Inci Enginün'ün emeğiyle ve Der- gâh Yayınları'nın gözüpekliğiyle okura sunul- du. Ama o zaman... Ahmet Haşim'i ırdeleyen başka yazarlar da var ama, "Merdiven" şairiyle ilintili ilk eleştirel incelemeyi Asım Bezirci'den okuduğumu ha- tırlıyorum. Asım Bezirci, edebiyatımızın göçüp gitmiş us- talanna; eserlerini okumayarak, insafsızca unut- tuğumuz kişilerine besbellı bir zaaf duyuyor- du. Ahmet Haşim'in, Tevfık Fikrefin, Cahit Srt- kı Tarancı'nın şiirlerıni yeniden yayıma hazır- ladı, okurun ilgisine sundu. Edebiyat eserine yaklaşımlanmız her zaman örtüşmezdi. Bununla birlikte Asım Bezirci'nin Çok Kapılı Oda'daki öykü incelemelerini çok beğenirim. Şimdilerde bir kez daha okudum. öfkesi geçici, sevgisi kalıcı Asım Bezirci, bir yandan da heyecanların insanıydı. Çabuk par- lar, kızar, ama hep unutur ve hoş görürdü. Yazko'da bir süre sık görüştük. Ikimiz de Yazko'yagelipgidiyorduk. Orada "insan" Asım Bezirci'yi tanıdım. Çok alçakgönüllü, alabildi- ğine sevecendi. Eşi Refika Taner'le birlikte hazırladıkları Seç- me Romanlar'da benim Cehennem KraliçesPne de sayfalar ayırmıştır... 1993 Temmuz'unda Asım Bezirci yanarak öldü, daha doğrusu, öldürüldü. Bu müthiş tra- jedinin yankıları dokuz yıldır sürüyor. Attilâ llhan. Nâm-ı Diğer Kaptan'da, Asım Bezirci'nin tutuklanışını anlatıyor. Babasının Bezirci'yeyatakgötürüşünü, cezaevine. Sebep? Birkaç yazı... Alınterini savunan birkaç yazı... Takvimde Iz Bırakan: "Insan ancak gençken, çok gençken böyle çılgınca sevebilir." Lavvrence Durrell, Karan- lıklar Prensi, Seçkin Selvi'nin çevirisi, Gan Yayınları, 1992. İFSAK'ta yedfcıci sanat • Kültür Servisi - ÎFSAK (Istanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği) bünyesinde aralık ayında kısa fihn çalışmalarma başlanacak. Her yıl düzenlenen Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yanşması'nın yanı sıra yeni dönemde başlayacak olan kısa fihn atölyesinde, sekiz katılımcı yer alacak. Çalışma, üç ayhk dönemler halinde, haftada bir gün en az iki saatlik kuramsal ders ve toplam iki kez yapılacak uygulamalı dersler olarak düzenlenecek. Eğitim programında, 'Teorik Sinema Bilgileri', 'Kısa Fikne Giriş', 'Teknik Ekipman', 'Sinemada Işık ve Kullanımı', 'Film Çözümleme' ve 'Sinemada Fihn Yazım Teknikleri' başlıklı dersler yer alacak. Birinci ayın sonunda, katılımcılara temel sinema bilgilerinin ışığında bir kısa film senaryosu hazırlanması üzerine bilgi verilecek, ikinci ayın sonunda ise tüm katılımcılar en fazla beş dakikalık bir kısa fihn senaryosu yazacaklar ve üçüncü aym sonunda yazılan sekiz senaryodan biri seçilerek çekilecek. (0 212 292 42 01) BUGÜN • YAPIKREDİ KÜLTÎT* MERKEZİSER- MET ÇtFTER ARAŞTIRMA KÜTÜPHANESİ'nde 18.30'da Prof. Henri Godard ve Yiğit Bener'in katılacağı söyleşi. (0 212 252 47 00) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 18.00'de Safıye Erol'u Anma Toplantısı - Doğumunun 100. Yıhnda Kayıp Bir Romancının Portresi'. Katılrmcılar:Murat Belge, Selim 1leri, Prof. Dr. Kenan Gürso>, HaBl Açıkgöz. (0 212 317 77 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear