23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 OCAK 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Hektromk posta: (tenizsoınQcuntfxıriyeLcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Eczanelerde boykot varmış... "Eczact/arda hapı yuttu!" J I Jeotermal Okurların, jeotermal enerjinin konutlann merkezi ısrttna sisteminde kullanılması halinde, soğuyan kükürtlü suyun, kanalizasyon, akarsu ya da deniz gibi nereye boşaltıldığına yönelik sorusunu, Jeotermal Enerji Kaynaklarını Araştırma ve Değerlendirme Vakfı Başkanı Mehmet Ali Doğan'a yönelttik... Doğan, kullanım sırasında soğuyan suyun, jeotermal kaynağın beslenmesi için geri basıldığını; mineral özelliklerinin uygunluğu halinde soğuk suyun doğaya verilebileceğini de bildirdi... Bu arada Doğan'dan Türkiye'deki en zengin jeotermal kaynakların Ege ve Marmara Bölgesi'nde olduğunu; Afyon'da ise en yaygın projenin uygulandığını, kent merkezindeki 4 bin 500 konutluk eski bir mahallenin özel idare tarafından jeotermal enerjiyle ısrtıldığını öğrendik... E vet, sayın seyirciler, Başbakan'ın gezisini VVashington'dan bildiriyor. Evet, Başba- kan'ın Amerika gezisi bilindiği gibi çok bü- 1 yük bir önem taşıyor. Güvenilir kaynaklardan edinilenbilgileregöreVVashington'dakiilkgecemus- luğun açık kalması nedeniyle küvet bile taşıyor. Bu son dakika gelişmesi üzerine diplomatik çev- relerden yapılan değerlendirmeye göre Başbakan'ın Başkan'la baş başa yapacağı görüşmenin kuru bir şekilde geçmeyecegi, gündemdeki konulann ıslak ve kaygan bir zeminde ele alınacağı belirtiliyor. Başbakan'ın Amerika'ya yaptığı son ziyaretin ar- dından iki büyük ekonomik krizin yaşanmış olması geziyi daha da önemli kılıyor. Evet, bu bakımdan bu gezinin hayırlaravesile olması için.tedavisinearave- rilen hocaefendi sürekli dua edip kaza namazlan kı- lıyor. Ancak New York Borsasf na yakın ikili bahisler- de geziden kısa bir süre sonra yeni ekonomik krizle- rin çıkma olasılığına bire on veriliyor; kriz sayısının ise Amepika'dan önümüzdeki dönem en az üçe çıkacağı konuşuluyor. Bu arada Başbakanlık'ayakın çevrelerden adının açıklanmasını istemeyen biryetkili Başbakanın, yü- rüyüşündeki gözle görülmeyecek kadar küçük aksa- manın Amerika'da anında alınan önlemlerle gideril- diğini bildiriyor... Siyasi gözlemcilerin gözlemlerine dayanarakyaptıklan değerlendirmelere göre Başba- kan'ın yürüyüşünde atağa kalkmış futbolcuları andı- ran bir çeviklik görülüyor. Başbakan'ın, oval ofisteki görüşmeye girerken hızını aiamayıp salonun öteki kapısından Başkan'ın yatak odasına doğru ilerleme- si ise teknik bir arızaya bağlanıyor. Anzanın kısa sü- rede giderildiği ve Başbakan'ın yurda dönüşte de "şey" adı verilen yeni asnn büyük buluşu motoriu kaykayı kullanmaya devam edeceği kaydediliyor. Evet, boğazına kraker kaçan Başkan'a, Başbaka- n'ın öksürükşurubu hediye etmesi ise Amerikan med - yasında günün manşetini oluşturuyor. öte yandan, resmi görüşmelere katılmak yerine Vvashington'dan New York'a geçen Başbakan'ın eşinin Hariem'de in- celernelerde bulunduğu ve yurda dönüşte "Hariem'de Aşk" adlı iki perdelik bir piyes yazacağı öğrenilmiş bu- lunuyor. Haberin duyulması üzerine Broadvvay'in ün- lü tiyatrolanndan birinin yöneticisinin derhal Başbaka- n'ın eşiyle temasa geçmeye çalıştığı ve piyesin gala- sına ev sahipliği yapmak istediği belirtiliyor. Ancak Başbakanlık'a yakın çevreler, önerinin kabul edilme- diğini ve Başbakan'ın eşinin "Hariem'de Aşk"ın gala- sını Kağızman'da yapmak istediğini çünkü bir süre önce Kağızman'a nargiie ısmarladığını öne sürüyor. Evet sayın seyirciler; Başbakan'ın bugün VVashing- ton'dan Nevv York'a geçmesi ve ikiz kulelerden biri- nin alt katında bir basın toplantısı düzenlemesi bek- leniyor. SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatö erdincutkuffi yahoo.com l Perhiz uygulama n'olur yaşama.. Hayatın tadını çıkar! Cumhuriyetin yılmaz bekçileri Ankara'da dokuz yaşında bir ilkokul öğrencisi; "sözlü anlatım" dersi için "Cumhuriyetin yılmaz bekçileriyiz" sözünden ne anladığını yazıyor: "Atatürk, Ölmeden önce biz çocuklara cumhuriyeti armağan etmişti. Biz cumhuriyeti korumaya çalışıyoruz. Neden çalışıyoruz? Çünkü cumhuriyete inanmayan, kötü bir yönetim olduğuna inanan insanlar var. Tabii 'böyle düşünmeyin' demiyorum. Herkes düşüncelerinde özgürdür ama bu insanlar Atatürk'e dinsiz diyorlar. Atatürk'e kötü söz söyleyip hakaret ediyoriar. Artık buna da seyirci kalacak değilim. Bundan sonra bu insanlara karşı yılmayacağıma Yemin ediyorum!" Telefon rehberleri Türk Telekom'un telefon rehberi bastırmak için iki yıl önce Istanbul'daki abonelerden 7 800 bin lira toplayıp üzerine yattığını yazmıştık... Ankara'dan ara- yan okurlar, "Biz 8 milyon lira ödemiştik; rehberi sorduğumuzda 'en kısa sürede basılacak' yanıtını alıyoruz" diyor... Trabzon'dan bir okur ise iki yıl- lık beklemenin ardından bir ay kadar önce Trabzon telefon rehberini ala- bildiklerini bildiriyor... TürkTelekom'dan ise hâlâ bir ses çıkmıyor; ne yap- tınız rehberleri ya da rehber paralannı beyleri ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCİ Ah şu 'bizdeki' Suudiler!.. Osmanlı'nınEcyadKalesrni bir "oteT projesine kurban e- den Suudiler, acaba böylesine yüksek bir tepkiyi "bizden" bekliyorlar mıydı?.. Ge'rçi. bekleselerbile "Suudi kafasT bundan yine geri adım atmazdı. Ancak, tepkilere karşı "söy- lediklerine" bir bakın... Sanki "bizden öğrenmiş" gibiler... 'LiderterT buradaydı... Ömeğin, Suudılerin Kâ- be'deki Osmanlı mirası "revak- larT yıkmalannı "engeDediğj'' yönünde düzenlenmiş haber- lerle yine medya sayfalannda "hasretie" anılan Turgut Ozal'ınbu tür konulardaki "ge- neltavnnT arumsayalun... Tarıbin gözbebeğî lstanbul'a Park Otel'len, Gökkafes'leri sı- ralatan Özal, Köyceğiz'deki antik "Pisilis" kentinin "tam üzerinde'* inşa edilen otelin açı- lış töreninde ko- nuşurken, tepki- lere yarut olarak; "Camm, bu eski tarihi duvariar mı güzeldi; yok- sa şimdi bu otel midahagüzel?.." demıştı. Şimdi Suudi- ler de Ecyad Ka- lesi'nin yerinde yükselecek otel için "Dünyanın en güzdmimari şaheseri ola- cakJ" demiyor- lar mı? Özal gi- bilerimizden ve hâlâ ona "hay- ran* olanlanmızdan "ders al- mtş" olmuyorlar mı? 'Konımacdanmız' nelere izin verdfler? Suudi yetkililer tepkilere karşı diyorlar kv. "Kafcyi yok etmedik. başka yerde yeniden aynısuu. aynıtaşlanylayapaca- Mekkedeğil,lzn Bu olur mu?.. "Olmaz" di- yen kimi "uzmanlara'' ve *i- mar yetkilileruıe'' soralım... Sizler, örneğin tstanbul'da sa- yısız "sağhun" konağın yıkıhp tarihi bahçesinin "kenanna" çekilerek, boşalan alana apart- manlar dikiUnesine, üstelik "koruma projesi" (!) adıyla onay verenlerden misiniz?.. Eğer değilseniz, neden tepki göştermediniz?.. Üstelik Suudiler "özgün taş- lanyla" yapacağız falan da di- yorlar. O güzelim konaklann ise şimdi sözde "aynısı" deni- len, "betonarme taklitleri*' Oekinci(a cumhuriyet.com.tr. var... Hatta, bazılannda da bah- çelen küçük olduğu için-aynı apartmanlar "tepekrine" kon- durulmuş durumda... OsmaıüTyla 'banşanlar'! Yine Suudi diyor ki: "Sizza- tenCumhuriyetdevrimiyieOs- nunh'vı sildiniz. adını bile an- roaya hakkınız yok." Ben eminim ki bu sözü söy- leyen Suudiler, yine bizdeki o densız ve cahil "Osmanlı'yla banşryonız" söylemlerinden de cesaret alıyordur... Cumhuriyet'i kuran *Os- manh devTimcikrinin", Os- manirnın kültür mirasına de- ğil. o mirasın bile değerini bi- lemez hale gelen "sıyasetine" karşı ülke>i kurtaran ulusal za- fen kazandıklannı "göreme- yen" sözde çağ- daş kılıkh "B- boşlardan" ya- rarlanıyorlar- dır... Oysa Atatürk, daha 1924 yılm- da ve onca para- sızlık içinde Is- tanbul'daki Os- manlı dönemi mimari yapıtlan "korumak" için EskiEserterEn- cümeni'ni kur- duğunda, ortada ne UNESCO vardı, ne de şim- diki kadar bol "koruma uzma- Bugün ise MillıEğitimBa- kanlıgı'nın; u Arük çağdaş edebiyata daha çokyerverikcek" sözünübile, "Çok şükür failatûn dönemi bitti'' diye manşet atarak du- yuran u medya"mızın. Su- udi'nin; "SizzatenOsmamı'ya karşısınız" sözüne tepki gös- termeye acaba ne kadar hakkı var?.. Atatürk'le banşahnL.. • Atatürk, hem Karacaoğ- bm'ı, hem de mezanbile Mek- ke'de olan Hammamizade ts- mailDede'\i sevip söyleyerek, "vals> > apmayı* da hakiayla ye- rine getirenw AnadohıkökenB*" bir "aydırüanma devrimmin" büyük önderidir... Osmanlı1 yla banşabilmek için bile, galiba önce "Ata- türk'le banşmamız". ondan sonra Suudılerin Osmanlı düş- manlığına "başmıız dik" yük- lenmemiz gerekiyoı... Evet... Ne diyelim? "Ah şu biztan kravatta SuudüerimizJ" ııır... KLM KÎME DUM DUMA BEHİÇ AK behicakin turk.nmt cndij Q<ZAMS i Ji/rfa rc/e* rv- l d Jahntnin 8<r de. ' "^C ÇİZGtLlK KİMİL MASARACI HARBt SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com TARtHTE BUGÜTS MLMTAZ ARIKJLS 16 Ocak BALONLU HAİ/A , AMEKİ*24L/ BİR , ONAMlfTI. AG4C( tCAT SOEN Cl OLfN PEDAL V£ SENİÇ tJELİİZOPTEfl t//2 -rs-zo , rocCt/cc/gu vey* Su s/>o&a 400 poLAtSAÇiooa rz..} A3, A4, 35x50, 35x60 veya 35x70 cm. siyah-beyaz veya istenilen rezolüsyonda, piyasa fiyatının altında FİLM ÇIKIŞIYAPILIR Tel: (0232) 4411220DahiK406 Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım 0RMAN BAKANLIĞI A3, A4, 35x50, 35x60 veya 35x70 cm. siyah-beyaz veya istenilen rezolüsyonda renkli FİLM ÇIKIŞI YAPILIR Piyasa fiyatının altında. Tel: (0 212) 512 05 05 Dahili 481 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Muammalar Onu televizyon ekranlarındaki asabi hallerinden tanımıştık önce... Sevimli de bulmuştuk... Bir ara pek moda olan, iyi de reyting çeken "laikler-lslam- cı/ar aras/" tartışma gösterilerinin vazgeçilmez üç beş adından biriydi. Çabuk sinirieniyor, karşısın- dakine ağzına geleni söylüyordu. Kendisi gibi çok asabi bir Islam ilahiyatçısı olan Ismail Nacar'la gerçekleştirdiği heyecanlı bir kapışma sahnesi, iz- leyicileri o degin etkilemişti ki program yapımcısı o heyecanlı sahneden üç buçuk saniyelik bir ke- siti tanıtım jeneriğine almıştı... Bu tür programlar eski siyah-beyaz sinema yıllannın "32 kısım tek- mili birden " fılmlerini andınyor, ama o "aşk ve ma- cera" filmlerinin tersine, izleyiciler program sona erdikten sonra ne gibi bir sonuca vanldığını anla- yamıyorlardı... Marmara Üniveritesi llahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz Türk televizyon kamu- oyu tarafından işte bu ilginç tartışma programla- rında tanınmış, kısa zamanda "laik bir ilahiyatçı" olarak sivrilmişti. Aslında ülkemizde birçok Islam ilahiyatçısı anayasa ve yasalarmızın güvencesi al- tında olan laisizmi savunuyor, ancak çok azı Sa- yın Beyaz gibi öne çıkmayı başarabiliyordu. Bun- da hiç kuşkusuz bir Allah vergisi olan hitabet ye- teneğinin büyük payı vardı. Bu yeteneği asabiye- ti ile birieşince, birçoğumuzun aşina olduğu o ek- ran görüntüleri ortaya çıkıyordu. Çeşitli televizyon kanallanndaki tartışmadüzen- leyicilerinin onun gibi reyting yükseltici bir şahsi- yeti programlarına kazanmak için aralarında kıya- sıya bir mücadele vermeleri çok dogaldı. Bu an- laşılabilir dogalhk koşullannda programcılar, "Ho- cam, sen konuş da ne konuşursan konuş!" de- miş olacaklar ki Sayın Beyaz son zamanlarda her konuda hiç durmadan konuşmaya başlamıştı... Eğer "birmânisi" çıkar da stüdyoyagidemeyecek olursa, telefonla bağlanıyordu yayına... Ve çok il- ginç şeyler söylüyordu... Üç hafta önce telefonla katıldığt bir yaytnda "misyonertik meselesini" ele almış, Müslüman çocuklanna Hıristiyanlık propa- gandası yapan hainlere ateş püskürmüştü. Kızmış, köpümnüş, bağırmış, çağırmış fakat asıl soru açtk kalmıştı: Türkiye'de Müslümanlar, Hıristiyanlara Müslümanlık propagandası yapabilirler miydi? Eğer yaparlarsa, bu bir "suç" oluşturur muydu? Eğer "suç" oluşturmuyorsa, Hıristiyanlann Müs- lümanlara Hıristiyanlık propagandası yapmalan ni- çin suç oluyordu? Anayasa ve yasalann güvence- si altında olan "laiklik" karşısında Müslümanlar ve Hıristiyanlar eşit değil miydi? Bu bir "muamma" olarak kalmıştı... Sayın Beyaz, l-ta. Muhammet'in peygamberliğini tanımayan Hıristiyanlara çok öf- keleniyordu. Müslümanlann Hz. Isa'yı peygamber olarak kabul ederlerken Hıristiyanlann Hz. Mu- hammet'i peygamber olarak kabul etmemelerine bozuluyordu. Ama bir dinin, kendisinden 600 yıl sonra ortaya çıkan başka bir dinin peygamberini, "peygamber" olarak kabul etmesinin nasıl müm- kün olabileceğini açıklamıyordu. Bu da başka bir "muamma" idi... Geçen hafta ATV'deHulki Cevızoğlu'nun "Ce- viz Kabuğu" programındatartışmacıydı Sayın Be- yaz. Bu kez "Ponfos mesetesı"ne-,el atmıştı... "Pontos Kültûrü" adlı kitabın yazarı Ömer Asan'ı kitabı nedeniyle "bölücü, hain, Yunan ajanı" gibi çok ağır sözlerle suçluyordu. Asan'ın Belge Yayın- ları arasında çıkan bu araştırmasının ilk basımı 1996, ikinci basımı ise 2000 yılındayapılmıştı. Hak- kında yasaklama, toplatılma karan olmayan, ağır- lıklı olarak bir dil, yerel kültür incelemesi olan kita- ba niçin bu kadar yüklendiği anlaşılmamıştı "va- tanperver laik ilahiyatçı "nın. Çünkü kendisini bu derece asabileştiren kitabın tek sayfasını bile oku- madığı görülüyordu. Sayın Beyaz, nasıl oluyordu da okumadığı bir kitapta bu ülkenin savcılarının göremediği "suçlar" görebiliyordu? Bu dabir "mu- amma "değil miydi? Bu ülkede laik düzenin tehdit altında olduğu bir gerçekti. Bu tehdit mürteci Müslümanlardan gel- diği gibi bağnaz Hıristiyan misyonerler tarafından da gelebilirdi. Karadeniz Bölgesi'nde "Yunan emellerine hizmet eden Pontosçu faaliyetler" de uç vermiş olabilirdi. Ama tüm bu tehditleri göğüs- lemek, sürekli "muamma" üreten Zekeriya Beyaz ve onun gibi "profesyonel" vatanperver laiklere kalmışsa, durumumuz gerçekten vahimdi bizim... e-posta:dkavukcuoglu«> superonline.com Faks:0212-723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDANSAĞ.V. 1/ Marmara, EgeveAkde- niz'de yaşa- yanetilezzet- 3 li bir yengeç. 4 2/ Bir tümce- yi oluşturan birimlerden her biri... Bir organı su ve- rerek yıkayıp temizleme.3/ Kaygan... Bir soru sözü. 4/ Ilaç... Eski Yunan kentlerinde pazar yeri. 5/ "Deni- zayısı" da denilen bir fok türü. 6/Posta sürücüsü... Kayak. 7/Duşünce...Birgö- zükörolan. 8/Biro- da ya da mekâna açılan, duvar ya da çitlerle çevrili girinti... Demirin süngesi. 9/Bir çift oluşturan şeylerden her biri... "Hırsızlara ikram ü — yeni çıktı" (Ziya Paşa). YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Çözünmüş halde bir cisim içeren sıvı. li Aya- ğın üstündeki tümsek yer... Adları aynı olanlar- dan her biri. 3/ Romanya'run para birimi... Yolcu evi. 4/ Oyunda berabere kalma... tlgi eki. 5/ Oğ- lan saçı biçiminde kesitaıiş kadrn saçı. 6/ Boru- lan döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası... Düz ve geniş arazi. II Evcil ohnayan hayvanlan vurma ya da yakalama işi... Zararauğ- rama tehlikesi. 8/ Lütfı Ö. Akadın bir fikni... Ziftle kaplı yuvarlak bir sepetten oluşan ve Fı- rat'ta kullanılan bir çeşit sandal. 9/ Tımak boya- sı... "ldü — " : Piyanistimiz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear